nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
ABDULLAH YÂFİÎ
On dördüncü asırda Yemen'de yetişen Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerinden ve evliyâdan İsmi, Abdullah bin Es'ad bin Ali bin Süleymân bin Fellâh'tır Yâfiî nisbesiyle meşhûr olmuştur Künyesi Ebû Muhammed, Ebü'lBerekât lakabı Afîfüddîn'dir Kutbi Mekke diye de bilinir 1298 (H698) senesinde Aden şehrinde doğdu, 1367 (H768)'de Mekke'de vefât etti Mualla kabristanındadır
Ufak yaşta ilim tahsîline başlayan Abdullah Yâfiî önce Kur'ânı kerîm okumayı öğrendi Yemen'de AllâmeEbû Abdurrahmân Muhammed bin Ahmed ezZüheynî, Ebû Abdullah Muhammed bin Ahmed elBaşşalî ve Aden Kâdısı Şerefüddîn Ahmed bin Ali elHarrâzî'den aklî ve naklî ilimleri tahsîl etti Bir vakit ilmi bırakıp hep ibâdet ve tasavvufla meşgûl elde etmek istedi Bu düşüncesi ziyâdesiyle ilerlediğinden üzüntü ve üzüntü hâlini aldı sırası gelmişken o zamâna dek eline almadığı bir kitaptan bir yer açıp;
Üzüntülerini beygir, işini kazaya bırak
Bâzan darlık açılır, bâzan kuytu olur fezâ
Sıkıntının ardındaki bakarsın gelir rızâ
Bir hâlle sevinirsin, mâziyi unutturur
Allah dilediğini yapar, sakın sen yüz döndürme
mısralarını okuyunca, üstüne bir rahatlık çöktü Allahü teâlâ kalbine ilme karşısında bir eğilim ihsân etti 1313 senesinde hac için Mekkei mükerremeye gitti Şeyh Ali etTavâşî ile görüşüp meclis ve sohbetlerine katıldı Ondan zâhirî ve bâtınî ilimleri öğrendi İlimde ve tasavvufda yüksek derece sâhibi oldu Tarîkat silsilesi birkaç koldan Abdülkâdiri Geylânî hazretlerine ulaşır
Mekkei mükerremeye yerleşip evlendi ve başka âlimlerin derslerini dinledi Fakîh Necmeddîn etTaberî'den Hâvi kitabını okudu Hadîs ilmini Radıyüddîn Taberî'den öğrendi Sonradan Mekke'den ayrılarak on yıl insanlardan uzakta yaşadı
1333 senesinde Kudüs'e gitti ve İbrâhim aleyhisselâmın makâmını ziyâret etti Oradan Şam'a, daha sonra da Mısır'a gitgide artarak İmâmı Şâfiî hazretleri ve Zünnûni Mısrî'nin kabirlerini ziyâret etti Karafe denilen yerde Hüseyn elCâkî ve Şeyh Abdullah elMenûfî'nin sohbetlerinde bulundu Tasavvuf yolunda ilerleyip evliyâlık derecelerine ulaştı
Sâlih kimselerden biri Resûlullah efendimizi rüyâsında gördü Resûlullah efendimiz Abdullah Yâfiî'nin ağzına tâze hurma koyuyordu Resûli ekremin yanına hazreti Ebû Bekr ve hazreti Ömer de vardı Onlara ise olgun hurma ikrâm ediyordu Bu rüyâyı gören sâlih kimse, sabahleyin Abdullah Yâfiî'nin meclisine gidip rüyâsını açıklamak istedi Huzûrunda büyük kalabalık vardı Oradakilerden biri; Yaş hurma ile Şeyh temyiz edildidedi Orada bulunanlardan yoksul bir kimse de; Ey Abdullah! Nefret Edilen Şey ile ümid arasında olduğundan Resûli ekrem sana tâze hurma verdi Hazreti Ebû Bekr ve hazreti Ömer'in îmânları kaslı olduğundan, Serveri kâinat onlara bütün olgunlaşmış hurma ikrâm ettidedi Abdullah Yâfiî'nin meclisinde bulunanlar böyle olursa Yâfiî hazretlerinin derecesini düşünmelidir
İmâmı Yâfiî hazretleri bir sohbetinde buyurdu ama:
Mevtâları iyi veya fena hâlde bakmak, cenâbı Hakk'ın bâzı kullarına ihsân ettiği bir keşf ve kerâmettir Dirilere müjde belirlemek, onlara doğru yolu kullanmak ya da ölüler için uğurlu bir iş yapılmasına, borçlarının ödenmesine yaraması içindir Ölüleri görmek, daha çok rüyâda olmaktadır Açıkgöz iken görenler de vardır Evliyâ ve hâl sâhipleri için kerâmettir
Ehli sünnet âlimleri buyuruyor ancak: Ölülerin illiyyîndeki veya siccîndeki rûhları, arasıra, yâni Allahü teâlâ dileyince, mezarlarındaki cesedlerine iâde olunurlar En fazla Cumâ geceleri böyle olur Birbirleri ile buluşurlar, konuşurlar Cennetlik olanlar, nîmetlere kavuşur Azap görecekler, azâb olurlar Rûhlar, illiyyînde veya siccînde iken cesed olmaksızın da, nîmetlenir ve cefa çekerler Kabirde ise, rûh ve cesed birlikte nîmetlenir Yâhut azaplanır
Yüksek ilim sâhibi olan velîlerden Abdullah Yâfiî etrafında toplanan insanlara İslâm dîninin dikte ve yasaklarını anlattı Kabir ziyâretine karşısında çıkan ve evliyânın kerâmetini inkâr edenlere cevaplar verdi Bozuk îtikâd, inanış sâhibi olan İbni Teymiyye'ye cevaplar verdi Evliyânın kerâmetiyle ilgili olarak kendisine soru soran talebelerine şöyle buyurdu:
Allahü teâlânın yardımı ile derim ki, evliyâda kerâmetlerin zuhûru, meydana gelmesi, aklen câiz ve naklen vâkidir Aklen câiz olması: Allahü teâlâ her şeye kâdirdir Kerâmetler de, mûcizeler kâbilinden muhtemel olan şeylerdir Ehli sünnet ve cemâat âlimleri eserlerinde böyle olduğunu bildirmişlerdir Bu, şarkta, garbda, Arab diyârı olsun, Acem diyârı olsun, baştan böyledir
Kerâmetlerin vukûu naklen sâbittir; bu husus, Kur'ânı kerîmde, hadîsi şerîflerde ve haberlerde bildirilmiştir Kur'ânı kerîmde, Âli İmrân sûresi otuz yedinci âyetinde hazreti Meryem hakkında meâlen; Bunun üstüne Rabbi, Meryem'i güzel bir kabûl ile kabûl buyurdu ve onu iyi bir şekilde yetiştirdi Zekeriyyâ Peygamberi de ona kefîl (himâyesine me'mur) kıldı Zekeriyyâ ne vakit Meryem'in bulunduğu mihrâba girdiyse, onun yanında bir yiyecek buldu Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?dedi O da; Bu, Allah tarafından gönderiliyor Tereddüd yok ki, Allah dilediğini hesapsız olarak rızıklandırırdedibuyrulmuştur Zekeriyyâ aleyhisselâm, yazın hazreti Meryem'in yanında kış meyvesi, kışın da yaz meyvesi buluyordu Tekrar Kur'ânı kerîmde, Meryem sûresi yirmi beşinci âyetinde hazreti Meryem hakkında meâlen; Hurmanın da dalını kendine doğru silkele, üstüne devşirilmiş tâze hurmalar dökülsünbuyrulmuştur Bu tâze hurma, zamânının dışarıda oluyordu
Tekrar Mûsâ aleyhisselâmın annesine, oğlu Mûsâ'yı Nil Nehrine bir sepet içinde bırakması ilhâm olunmuştur Keza Eshâbı Kehf'in (ranhüm) kıssası, köpeğin onlarla konuşması gibi şaşırtıcı hâdiseler ve daha başkaları, kerâmetlerin naklen delilidir Bütün buraya değin zikredilenler, peygamber değil velîlerdendir
Bir müddet Medînei münevverede ikâmet eden veResûlullah efendimize komşuluk yapan Abdullah Yâfiî hazretleri her yerde Mekkei mükerremeye döndü Orada ikinci defâ evlendi Daha Sonra ihtiyar hocası Şeyh Ali Tavâşî'yi ziyâret için Yemen'e kısa bir seyahatte bulundu Baştan Mekkei mükerremeye döndü Orada insanlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlatıp talebe yetiştirmeye devâm etti 1346 senesinde hac için Mekkei mükerremeye gelen İmâmı Sübkî ile tanışıp sohbetlerde bulundu
Kutbi Mekke adıyla da bilinen Abdullah Yâfiî hazretleri tatlı sohbetlerinde evliyâullahın hâllerinden bahs eder; Allah adamlarının anıldığı yere Rahmeti ilâhî yağarhadîsi şerîfi uyarınca hareket ederdi Onu dinleyenler saatlerce dinleseler usanmazlar, aralıksız anlatmasını isterlerdi Tarîkat silsilesinde bulunan Abdülkâdiri Geylânî hazretlerinin hâl ve kerâmetlerinden çok anlatırdı
Abdülkâdiri Geylânî'ye âit şu kıssa çok meşhûrdur Evliyânın büyükleri bunu bildirmişlerdir: Bir bayan, Abdülkâdiri Geylânî'ye çocuğunu getirip; Oğlum seni çok seviyor Ben, Allah için bu oğlumdaki hakkımdan vazgeçtim Onu sana verdimdedi Abdülkâdiri Geylânî rahmetullahi aleyh de çocuğu kabûl etti Ona, nefsiyle mücâdeleyi ve tasavvuf yoluna girmeyi emretti Aradan bir müddet geçtikten daha sonra, annesi oğlunu görmeye geldi Oğlunu, açlıktan ve uykusuzluktan zayıflayıp sararmış fark etti Oğlunun sâdece arpa ekmeği yediğini anladı Bunun üstüne Abdülkâdiri Geylânî'nin huzûruna girdi Bu sırada Abdülkâdiri Geylânî'nin sofrada tavuk yediğini gördüAbdülkâdiri Geylânî'ye; Sen kendin tavuk eti yiyorsun benim çocuk arpa ekmeği yiyordedi Bunun üstüne Abdülkâdiri Geylânî hazretleri, elini o kemiklerin üzerine koydu ve; Çürümüş kemikleri dirilten Allahü teâlânın izni ile kalk!dedi Tavuk, gıdaklıyarak kalktı Daha Sonra Abdülkâdiri Geylânî, kadına; Oğlun böyle olduğu zaman, dilediğini yesinbuyurdu Bayan da çocuğunun böyle bir öğretmen elinde olgunlaşacağını düşünerek Allahü teâlâya şükür etti *
On dördüncü asırda Yemen'de yetişen Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerinden ve evliyâdan İsmi, Abdullah bin Es'ad bin Ali bin Süleymân bin Fellâh'tır Yâfiî nisbesiyle meşhûr olmuştur Künyesi Ebû Muhammed, Ebü'lBerekât lakabı Afîfüddîn'dir Kutbi Mekke diye de bilinir 1298 (H698) senesinde Aden şehrinde doğdu, 1367 (H768)'de Mekke'de vefât etti Mualla kabristanındadır
Ufak yaşta ilim tahsîline başlayan Abdullah Yâfiî önce Kur'ânı kerîm okumayı öğrendi Yemen'de AllâmeEbû Abdurrahmân Muhammed bin Ahmed ezZüheynî, Ebû Abdullah Muhammed bin Ahmed elBaşşalî ve Aden Kâdısı Şerefüddîn Ahmed bin Ali elHarrâzî'den aklî ve naklî ilimleri tahsîl etti Bir vakit ilmi bırakıp hep ibâdet ve tasavvufla meşgûl elde etmek istedi Bu düşüncesi ziyâdesiyle ilerlediğinden üzüntü ve üzüntü hâlini aldı sırası gelmişken o zamâna dek eline almadığı bir kitaptan bir yer açıp;
Üzüntülerini beygir, işini kazaya bırak
Bâzan darlık açılır, bâzan kuytu olur fezâ
Sıkıntının ardındaki bakarsın gelir rızâ
Bir hâlle sevinirsin, mâziyi unutturur
Allah dilediğini yapar, sakın sen yüz döndürme
mısralarını okuyunca, üstüne bir rahatlık çöktü Allahü teâlâ kalbine ilme karşısında bir eğilim ihsân etti 1313 senesinde hac için Mekkei mükerremeye gitti Şeyh Ali etTavâşî ile görüşüp meclis ve sohbetlerine katıldı Ondan zâhirî ve bâtınî ilimleri öğrendi İlimde ve tasavvufda yüksek derece sâhibi oldu Tarîkat silsilesi birkaç koldan Abdülkâdiri Geylânî hazretlerine ulaşır
Mekkei mükerremeye yerleşip evlendi ve başka âlimlerin derslerini dinledi Fakîh Necmeddîn etTaberî'den Hâvi kitabını okudu Hadîs ilmini Radıyüddîn Taberî'den öğrendi Sonradan Mekke'den ayrılarak on yıl insanlardan uzakta yaşadı
1333 senesinde Kudüs'e gitti ve İbrâhim aleyhisselâmın makâmını ziyâret etti Oradan Şam'a, daha sonra da Mısır'a gitgide artarak İmâmı Şâfiî hazretleri ve Zünnûni Mısrî'nin kabirlerini ziyâret etti Karafe denilen yerde Hüseyn elCâkî ve Şeyh Abdullah elMenûfî'nin sohbetlerinde bulundu Tasavvuf yolunda ilerleyip evliyâlık derecelerine ulaştı
Sâlih kimselerden biri Resûlullah efendimizi rüyâsında gördü Resûlullah efendimiz Abdullah Yâfiî'nin ağzına tâze hurma koyuyordu Resûli ekremin yanına hazreti Ebû Bekr ve hazreti Ömer de vardı Onlara ise olgun hurma ikrâm ediyordu Bu rüyâyı gören sâlih kimse, sabahleyin Abdullah Yâfiî'nin meclisine gidip rüyâsını açıklamak istedi Huzûrunda büyük kalabalık vardı Oradakilerden biri; Yaş hurma ile Şeyh temyiz edildidedi Orada bulunanlardan yoksul bir kimse de; Ey Abdullah! Nefret Edilen Şey ile ümid arasında olduğundan Resûli ekrem sana tâze hurma verdi Hazreti Ebû Bekr ve hazreti Ömer'in îmânları kaslı olduğundan, Serveri kâinat onlara bütün olgunlaşmış hurma ikrâm ettidedi Abdullah Yâfiî'nin meclisinde bulunanlar böyle olursa Yâfiî hazretlerinin derecesini düşünmelidir
İmâmı Yâfiî hazretleri bir sohbetinde buyurdu ama:
Mevtâları iyi veya fena hâlde bakmak, cenâbı Hakk'ın bâzı kullarına ihsân ettiği bir keşf ve kerâmettir Dirilere müjde belirlemek, onlara doğru yolu kullanmak ya da ölüler için uğurlu bir iş yapılmasına, borçlarının ödenmesine yaraması içindir Ölüleri görmek, daha çok rüyâda olmaktadır Açıkgöz iken görenler de vardır Evliyâ ve hâl sâhipleri için kerâmettir
Ehli sünnet âlimleri buyuruyor ancak: Ölülerin illiyyîndeki veya siccîndeki rûhları, arasıra, yâni Allahü teâlâ dileyince, mezarlarındaki cesedlerine iâde olunurlar En fazla Cumâ geceleri böyle olur Birbirleri ile buluşurlar, konuşurlar Cennetlik olanlar, nîmetlere kavuşur Azap görecekler, azâb olurlar Rûhlar, illiyyînde veya siccînde iken cesed olmaksızın da, nîmetlenir ve cefa çekerler Kabirde ise, rûh ve cesed birlikte nîmetlenir Yâhut azaplanır
Yüksek ilim sâhibi olan velîlerden Abdullah Yâfiî etrafında toplanan insanlara İslâm dîninin dikte ve yasaklarını anlattı Kabir ziyâretine karşısında çıkan ve evliyânın kerâmetini inkâr edenlere cevaplar verdi Bozuk îtikâd, inanış sâhibi olan İbni Teymiyye'ye cevaplar verdi Evliyânın kerâmetiyle ilgili olarak kendisine soru soran talebelerine şöyle buyurdu:
Allahü teâlânın yardımı ile derim ki, evliyâda kerâmetlerin zuhûru, meydana gelmesi, aklen câiz ve naklen vâkidir Aklen câiz olması: Allahü teâlâ her şeye kâdirdir Kerâmetler de, mûcizeler kâbilinden muhtemel olan şeylerdir Ehli sünnet ve cemâat âlimleri eserlerinde böyle olduğunu bildirmişlerdir Bu, şarkta, garbda, Arab diyârı olsun, Acem diyârı olsun, baştan böyledir
Kerâmetlerin vukûu naklen sâbittir; bu husus, Kur'ânı kerîmde, hadîsi şerîflerde ve haberlerde bildirilmiştir Kur'ânı kerîmde, Âli İmrân sûresi otuz yedinci âyetinde hazreti Meryem hakkında meâlen; Bunun üstüne Rabbi, Meryem'i güzel bir kabûl ile kabûl buyurdu ve onu iyi bir şekilde yetiştirdi Zekeriyyâ Peygamberi de ona kefîl (himâyesine me'mur) kıldı Zekeriyyâ ne vakit Meryem'in bulunduğu mihrâba girdiyse, onun yanında bir yiyecek buldu Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?dedi O da; Bu, Allah tarafından gönderiliyor Tereddüd yok ki, Allah dilediğini hesapsız olarak rızıklandırırdedibuyrulmuştur Zekeriyyâ aleyhisselâm, yazın hazreti Meryem'in yanında kış meyvesi, kışın da yaz meyvesi buluyordu Tekrar Kur'ânı kerîmde, Meryem sûresi yirmi beşinci âyetinde hazreti Meryem hakkında meâlen; Hurmanın da dalını kendine doğru silkele, üstüne devşirilmiş tâze hurmalar dökülsünbuyrulmuştur Bu tâze hurma, zamânının dışarıda oluyordu
Tekrar Mûsâ aleyhisselâmın annesine, oğlu Mûsâ'yı Nil Nehrine bir sepet içinde bırakması ilhâm olunmuştur Keza Eshâbı Kehf'in (ranhüm) kıssası, köpeğin onlarla konuşması gibi şaşırtıcı hâdiseler ve daha başkaları, kerâmetlerin naklen delilidir Bütün buraya değin zikredilenler, peygamber değil velîlerdendir
Bir müddet Medînei münevverede ikâmet eden veResûlullah efendimize komşuluk yapan Abdullah Yâfiî hazretleri her yerde Mekkei mükerremeye döndü Orada ikinci defâ evlendi Daha Sonra ihtiyar hocası Şeyh Ali Tavâşî'yi ziyâret için Yemen'e kısa bir seyahatte bulundu Baştan Mekkei mükerremeye döndü Orada insanlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlatıp talebe yetiştirmeye devâm etti 1346 senesinde hac için Mekkei mükerremeye gelen İmâmı Sübkî ile tanışıp sohbetlerde bulundu
Kutbi Mekke adıyla da bilinen Abdullah Yâfiî hazretleri tatlı sohbetlerinde evliyâullahın hâllerinden bahs eder; Allah adamlarının anıldığı yere Rahmeti ilâhî yağarhadîsi şerîfi uyarınca hareket ederdi Onu dinleyenler saatlerce dinleseler usanmazlar, aralıksız anlatmasını isterlerdi Tarîkat silsilesinde bulunan Abdülkâdiri Geylânî hazretlerinin hâl ve kerâmetlerinden çok anlatırdı
Abdülkâdiri Geylânî'ye âit şu kıssa çok meşhûrdur Evliyânın büyükleri bunu bildirmişlerdir: Bir bayan, Abdülkâdiri Geylânî'ye çocuğunu getirip; Oğlum seni çok seviyor Ben, Allah için bu oğlumdaki hakkımdan vazgeçtim Onu sana verdimdedi Abdülkâdiri Geylânî rahmetullahi aleyh de çocuğu kabûl etti Ona, nefsiyle mücâdeleyi ve tasavvuf yoluna girmeyi emretti Aradan bir müddet geçtikten daha sonra, annesi oğlunu görmeye geldi Oğlunu, açlıktan ve uykusuzluktan zayıflayıp sararmış fark etti Oğlunun sâdece arpa ekmeği yediğini anladı Bunun üstüne Abdülkâdiri Geylânî'nin huzûruna girdi Bu sırada Abdülkâdiri Geylânî'nin sofrada tavuk yediğini gördüAbdülkâdiri Geylânî'ye; Sen kendin tavuk eti yiyorsun benim çocuk arpa ekmeği yiyordedi Bunun üstüne Abdülkâdiri Geylânî hazretleri, elini o kemiklerin üzerine koydu ve; Çürümüş kemikleri dirilten Allahü teâlânın izni ile kalk!dedi Tavuk, gıdaklıyarak kalktı Daha Sonra Abdülkâdiri Geylânî, kadına; Oğlun böyle olduğu zaman, dilediğini yesinbuyurdu Bayan da çocuğunun böyle bir öğretmen elinde olgunlaşacağını düşünerek Allahü teâlâya şükür etti *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.