Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Türklerin Batı Medeniyeti Etkisine Girdiği Dönem

Türklerin Batı Medeniyeti Etkisine Girdiği Dönem

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Aile, bir toplumun temel toplumsal kurumlarından birisidir Toplumu ayakta tutan, esas öğelerdendir işlevlerinden birisi budur Üretimtüketimde bulunmak gibi hesaplı, çocuğun toplumsallaştırılması, eğitimi, korunması, sevgi, hür zamanların değerlendirilmesi gibi pek çok işlevleri olan, bütün toplumlarda en fazla evrensellik bildiren bir kurumdur Bu özelliklerini dikkate alarak şöyle bir betimleme verebiliriz: “Aile, biyoloji ile ilgili ilişkiler sonucu insan türünün sürekliliğini karşılayan, toplumsallaşma sürecinin ilk ortaya çıktığı, karşılıklı ilişkilerin kayıtlı kurallara bağlandığı, o güne değin toplumda oluşturulmuş bedensel ve manevi zenginlikleri kuşaktan kuşağa aktaran biyoloji ile ilgili, psikolojik, hesaplı, toplumsal, hukuksal yönleri bulunan toplumsal bir birimdir
Burada, ailenin bu özelliklerini dikkate alarak, Türk toplumunda onu oluşturan öğeleri rol, konum ve ilişkiler çerçevesinde ele alacağız Konu, İslam öncesi ve sonrası elde etmek üzere iki kesimde incelenecektir Konunun yalnızca insanbilimsel açıdan yok, Türk tarihinin gelişmesi ve akışı içinde ele alınması, onun birtakım yanlışlıklardan arınmasını sağlar bu nedenle bir takım şahısların değerlendirmelerini ihtiyatla karşılamak gerekir
Eski Türk ailesine ilişkin kaynaklar fazla sınırlıdır Mevcut kaynaklardan elde edilen bilgiler burada değerlendirilmiştir Kısmen de destanlara başvurulmuştur Çünkü destanlar da o zamanki Türk ailesinin hayat biçimlerini yansıtmakta idiler
I İSLAM ÖNCESİ TÜRK AİLESİ
Ögel ’e göre Hunlarda baba ailesi (Temeli dışardan evlenmeye dayalıdır), Moğollarda ise ana ailesi egemendir
Moğollarda bayan, çocuğu doğuncaya kadar kendi evinde kalır Dullar bir daha evlenemezler Ama, Hunlar ve Göktürklerde böyle bir gelenek yoktur Eberhard ’a tarafından, Türkler, aracılar ve görücüler yoluyla evlenme geleneğine sahip bir kavimdir Çin tarihsel metinleri, Türk ailesinin birçok ahlaksal özelliklerini sıralamaktadır oysa, bunlar günümüz aile modeliyle büyük ölçüde harmoni sağlamaktadır Ögel ’e tarafından Türklerde yalnızca baba ailesi görülüyor ve belli başlı ailesinin izlerine rastlanmamaktadır Eski Türklerde babadan daha sonra aileyi anne temsilcilik ederdi böylece annenin yeri, babanın öteki akrabalarından ileri olurdu Babanın mirası anneye değerdi Çocukların vasisi oydu
Bekâret anlayışı: Türklerde İslam öncesi de vardı Türkler bakire kız için, “Kapaklığ, yani kapalı kız diyorlardı
ev kadını için “Evci denirdi Göktürklerde “Benzeyen denirdi
Sümerlerle Türkler arasındaki yoğun ilişki, Gılgamış Destanı ’nın protoTürkler için bir sıfır noktası oluşturabileceğini göstermektedir Gılgamış Destanı ’nın ortaya koyduğu aile yapısı ve evlenme biçimi; 19 yy Avrupasında bir aile evrim kuramını, yani birincil aile modelinin özgürlük cinsel ilişkilere dayalı olduğu tezini reddetmektedir Sümer aile tipi, en ince ayrıntısına kadar karıkoca ilişkisini yansıtan kutsal törenlerle düzenlenmiş nitelikleri ortaya koymaktadır
Tek eşle evlilik, Türk ailesinin karakteristik bir özelliğini taşır
Görücü yoluyla evlenme: Eski Türk geleneğinde yoktur Radloff, Altaylılarda kadın ve erkek arasındaki konuşma ve görüşme serbestisinin çok uzaktan geçmişlere dayandığı kanısındadır Kalın, yaygın olarak taksit taksit ödenirdi Fakat kız kaçıranlara, kalını peşin olarak ödeme zorunluğu konmuştur
Yenge de gelin kılavuzudur Geline yol gösterir Bunlara “Danışık da denir Kız evinden gelen çeyizlere de yengeler bakar
Ailede ahlak ilkeleri olarak şunlar söz konusuydu: güzellik, hoşluk, şirinlik, terbiye, büyükleri eğlence, sözünü yerine getirme, sadelik, öğünme, cesaret ve kahramanlık
Hakanların hoşlanmadıkları hususlar: Yalan, acımasızlık, harislik, acelecilik, hareketlilik, doymazlık, hiddetlilik, içkicilik, cayma, inatçılık
Abdülkadir inan, Türklerin tarih sahnesine ataerkil ve dıştan evlenme aracılığıyla aile kuran bir kavim olarak çıktıklarını ileri sürer Manas destanında dıştan evlenme geleneğine geniş yer verildiği görülmektedir Manas ’ın kahramanları daima çapulla elde ettikleri kızlarla evleniyorlar, savaşlarda ganimet elde ederek aldığı kızlarla Manas ’ın evlendiğine şahit olmaktayız Radloffa göre Dede Korkut destanında kadınların toplumsal konumları yüksektir Aniden artı evliliğe, bir dikkat çekici olsun yoktur
ProtoTürklerin aile yapısının temelde monogami diye ifade edebileceğimiz tek eşli bir izaç modeline dayandığını, ailenin kutsal ve sevginin kayda değer olduğunu söyleyebiliriz

Kök Türk ailesinin birkaç kuşağı bağrında barındıran, babanın ataerki civarda kümelenmiş bir aile olduğu söylenebilir
Kök Türklerin de dış evli oldukları elbette bilinmektedir Oğlanlar konut kurup (Çadır) oba içinde kalmakta, kızlar ise kalın karşılığında yad ellere gelin gitmekteydi Kök Türkler atayerlidirler (24) Asya tarihinde, güveyi anayerinde bir zaman alıkoyma geleneği daima olmuştur Hunların doğusunda oturan Vuhuanlarda, güveyi, kadının ailesinin yanına gider Erkek, kadının bütün akrabalarına hizmet eder, kadının ailesi için çalışır
Güveyilik sistemi, verilen bir kıza karşılık, aleyhinde ödülleme olarak sunulan Güveyi hizmeti olarak tanımlanır Hizmet süresi yıllara ya da çocuk sayısına tarafından değişebilir 10 yyda Kutluk erkekleri, kızın velisine bir yıl hizmet ederlerdi
Kök Türk beylerinin fazla karılı evlilik yaptıkları şüphe götürmez (26) Bu konuda tatmin edici evrak yok Ama, dillerinde “öğ sınıflandırıcı kavramının varlığı, fazla karılık lehine bir sanı uyandırmaktadır
Çin yıllıklarında laf edilen bir tescil var O da, “Leviratus dur
Kök Türklerde baba ve amca ölünce onların oğulları ya da küçük kardeşleri, geriye kalan dullanyla evlenirler Baba, amca ve ağabey ölünce, öz başlıca ve kız kardeşler dışarıda onların dul ve yetimleriyle evlenme geleneğine, Leviratus deniliyor Tibet ’ten Kore ’ye dek tüm Asya kıtasında bu gelenek dominant Bu gelenek Hunlar ’da da vardı Ayrıca 13 yyın tüm zenginleri, Moğol ve Tatarların (Kuman, Oğuz, Türk) Leviratus uyguladıklarını yazıyorlar (28)
10 yyda tek bir istisna şu: Kutluk kadınları ömürleri boyunca yalnızca bir tek erkekle evlenir Kocası ölen kadın, yeniden hiç evlenmez (29)
Leviratus kurumu, kadın alan ve bayan veren oğuşlar aralarında ittifakı ve böylece barışı sürekli kıldığı için vardır, işte Leviratusun gördüğü işlev budur Göçebe çobanlar dış evlilik yaparak başka oğuşlarla kız alıp verirken, bağlaşma temeli üstünde onlarla ittifak kuruyor ve bu nedenle birlik halinde barışı sağlıyorlardı
Kız kaçırma: Eski Türklerde evlenme, kız kaçırma ve yağma yoluyla olmuştur Yakutlarda ve Altay Türklerinde son zamanlara değin evlenme, ama kız kaçırma yoluyla meşru evlenme sayılmıştır
Manas ’ın kahramanları daima çapul aracılığıyla elde ettikleri kızlarla evleniyorlar Bugün Şeriarda “Gelin Çalma geleneği vardır Gelini, babasının ve akrabasının elinden alma, Türklerde ve Moğollarda aşina bir âdettir Kalın ödendikten sonradan, damat, gelini götürmeye gelir Ama kızı kolay alamaz Çünkü kız adamakıllı saklanmıştır Damat onu uğraşarak, zorluk çekerek meydana dışlamak zorundadır (Ibn Fadlan)
Kalın yerine Kırgızlar ve Başkurtlar “Süyek satımı, Yakutlar “Sulu derler Abdülkadir İnan, birinciyi, boydan birinin, yabancı bir boya satıldığını, kalın malının da onun karşılığı anlamına geldiğini, “sulu kelimesinin de, eski Türkçede fidyei necat, kız kaçıran boyun cezadan kurtulmak için verdiği mülk demek olduğunu açıklamıştır
Türklerde aile kurumunun kökenlerine inen araştırmacılar, ilk olarak bugünkü anlamda bir ailenin bulunmadığı, karıkoca ve çocuklar aralarında aile denemeyecek gevşek ilişkilerin olduğu, başlıca bağlılığın klan üyeliği olduğu, akrabalık terimlerinin buna tarafından belirlendiği ve eski Türkçede “Aile kelimesini tedarik eden herhangi bir kelimenin bulunmadığı hususlarında birleşmişlerdir
Ataerkil kabile ve aşiret dönemlerinde, evliliklerin kız kaçırma suretiyle olduğu görülmektedir
Gökalp, Türklerde evliliğin endogamik olduğunu belirtir Gökalp, bunu il aşaması için söylemekte ve endogamiyi Türklerde bayanerkek eşitliğinin temeli saymaktadır
Ilk evlilikler anayerli izaç şeklindeydi Ataerkilleşmeden daha sonra evlilikler kız kaçırma ve yağma suretiyle olmaya başlar
Döl alma geleneği: İnan, evlatlık kurumunu incelediği bir makalesinde bu kurumun kökenini “çok eski devirlerde, ihtimal oysa anaerki çağında yasal sanılan döl alma geleneğinde seslenmek gerektiğini belirtir Eski Roma ve Araplarda fazla açık olan bu geleneğin, Orta Asya göçebe kavimlerinde rahat kapaklı olarak korunduğunu biliyoruz demektedir Ona göre, 19 yy ortalarında Kara Kırgızlar ’da geleneğin bulunduğuna dair söylentiler vardır Yakutların eşlerinin başkalarından doğan çocuklarını öz evlat saymaları, döl alma geleneğinin meşru sayıldığı bir devirden kalma geleneklere dayanır
Bir Arap yazarı, döl alma gelenğini şöyle anlatmaktadır: “Koca, karısına ‘git, falanla ilişkide bulun ’ derdi Döl alma, necip bir çocuk almak nedeniyle yapılırdı Döl, mertlik, civanmertlik nitelikleriyle ünlü yüksek adamlardan istenirdi
Saadavi, geleneğin birçok kocalılık biçimi olduğunu söyler Bu ilişkiye kocası tarafından zorlanmaktadır Toplumun üst konumunda olduğu belirtilen karşısında taraftaki erkeğin ise, buna nasıl icabet ettiği, anlatılanlardan belli değildir Şayet bunu bir layık karşılığında yapmaktadır Bu durumda işlem, kadının araç olduğu, erkekler arası bir sözleşme biçiminde gerçekleşmektedir Oysa, İnan ’ın belirttiği biçimde, klan döneminde, klanlar arası evlilikler ya da cinsel ilişkiler, anayerli evliliklerden daha önce, döl alma şeklinde gerçekleşmiş olabilir
Oğuzlar ’da, evlenirken kızın rızası alınırdı Volga Bulgarları arasında evlenmek isteyen kişinin, istediği kızın başına bir örtü atması ve bu nedenle kızın onun eşi olması geleneği yaygındı (40) A İnan ’a tarafından bu, bir değişiklik “kız kaçırma geleneğiydi
Eski Türklerde fazla eşlilik var Oldukça da yaygındı Bir Takım kaynaklarda çok eşliliğin sadece hanlara özgü olduğu, bir takım kaynaklarda ise hiç olmadığı bahis edilir ancak bu doğru değildir Çünkü kadın sayısı fazladır ve yakınlarının dullarla evlenmesi koşulu vardır
Zina: Ibn Fadlan, Oğuzlar ’da oğlancılığın da büyük suç olduğunu belirtmektedir Kutluklar ’da ve Hiyongnular ’da da zina koskocoman suçtur (42)
Kutluklar ’da, zina eden erkek ve kadın yakılırken, Hiyongnular ’da evli bir kadına tecavüz eden kişi ölüme mahkûm edilir Genç bir kızı iğfal edenden ise büyük bir fidye alınır ve o kızla evlendirilirdi Takyular ’da tecavüz eden kişi iğdiş edilir Tüm bu kavimlerde düşmanlara benzer hareketi yapmak kabahat sayılmazdı
Eski bir İnanıştan, yılda bir defa bir çeşit özgürlük ilişki geleneğinin bulunduğu anlaşılmaktadır Eski Türkler yılda bir defa doğal şehvetin galeyanıyla vücuda gelen bir aşk gecesine İnanırlardı (43)
Ibn Fadlan seyahatnamesinde zinanın yasak olmayıp, özgür ilişkilerin geçerli olduğu iki Türk topluluğundan laf edilmektedir Bunlar Peçenekler ve Karluklar, Peçenekler yol ortasında kadınlarla çiftleşirmiş (44)
Karluklar ise, kadını kumarda alışveriş nesnesi olarak kullanırlar Kumarda biri, diğerinin karısını, kız kardeşini veya ******* ütebilir Karluk kadınları güzel ve iffetsizdirler Onlar karılarını çok eksik kıskanırlar Reisin karısı, kızı veya kız kardeşi, yabancı bir kafile gelince onları konuk eder (45) Serbest ilişkilerin etken olduğu bu toplulukta, kadının bütün anlamıyla cinsel nesne olduğu görülmektedir Ataerkilliğin en belirgin özelliği, kadının, erkeğin mülkiyetinde bir nesne olarak algılanmasıdır Bu ise ya kapatılması (hapsedilmesi) veya Karluklarda olduğu gibi, açıktan erkeklerin karşılıklı kullanımına sunulmasıyla sonuçlanmaktadır
Boşanma: Ögel, eski Türklerde kalın yanacağı için, aile üyelerinin buna aleyhinde çıktığını ve bu yüzden boşanma olayının görülmediğini söylemektedir (46)
Eski Türklerde, öldürülen bir kişinin ailesine karşılık olarak, kalınsız bir kız verildiği de görülmektedir Ayrıca, ortak dünür olma (kız takas etme) durumlarında da kalın ödenmezdi Yiğitler, arasında anlaşırken, ara sıra birbirlerine kız kardeşlerini vereceklerine dair söz verirlerdi Karşılıklı dünür olma geleneği, en fazla, Kırgızlar ’da yaygındır (47)
Türklerde toplumun çekirdeği aileden oluşur Bu da baba, oğul ve torunlardan oluşur Evlenip giden kızlar ile onların çocukları aileden sayılmazlardı Altay ve Yenisey boylarında egzogami hâlâ yürürlüktedir “Bugünkü Altaylılarda her kabile birkaç yüz nüfustan ibaret olmasına rağmen, hiçbir kabile kendi içinden evlenmez *
 
858,500Konular
982,391Mesajlar
32,980Kullanıcılar
maliaktan71Son üye
Üst Alt