iltasyazilim
FD Üye
Sabrın Anahtarı Nedir Katlanma Hakkında
Dayanma Ne Demektir,
KURÂNI HAKÎM'DE, müminlerin vasıfları anılırken, sıkça birincil sırada ‘dayanıklılık' yer alır Ali İmrân sûresinin 17 âyeti bunun bir örneğidir Diğer bazı sûrelerde, müminler ‘birbirine sabrı tavsiye etme' gibi bir vasıfla anılırlar Birçok sûre de, ya ilk elden, veya Resûlullah'ın şahsında, müminlere sabrı öğüt ve emr eder
Sabra dair bu kadar tahşidata ve sabırla iman, sabredici almak ile mümin olmak aralarında Kurânı Hakîm'de kurulan bu kadar açık irtibata, ve nebevî terbiyede lüzum laf, gerek hal olarak sabrın taşıdığı o anlaşılır biçimde yere ve öneme rağmen, sabredici kullar olmayı bihakkın başaramadığımız da bir vâkıadır
Kendi namıma, bir yanda sabrın gereği ve önemine dair böylesi bir dizi Kur'ânî ve nebevî ikazla yüz yüze olmama mukabil, sabrı layığınca başarabildiğimi söyleyebilecek durumda değilim
Resûli Ekrem'in (asm) hayatına bakıp, o yaşam üzerinden kendi hayatıma nazar ettiğimde, onun sabırla karşıladığı dağ gibi meselelerin yanına alevlenip parladığım, esip gürlediğim, açık konuşmak gerekirse sabırla karşılayamadığım öyle minik mesele var fakat
Seneler senesi, ‘sabrın gereğine inanma,' lâkin ‘uyarınca sabredememe' şeklinde tecrübe ettiğim bu paradoksu çözecek anahtarı da, bu hafta içinde, tekrar Kurân'da buldum Kanımca, dünyama gelen bir hakikati bir ‘demlenme' süresi yaşadıktan sonradan, yani varsa tortuları çöküp tamamen durulaştıktan sonradan paylaşmayı elzem bulmakla birlikte, ne yalan söyleyeyim, bu anahtarı paylaşma noktasında sabırlı olamadım
Zira, yaşadığım problemi hemencecik hepimizin yaşadığını, bu Kur'ânî anahtara da hepimizin ihtiyacı olduğunu sanıyorum
Kehf sûresiyle meşgul olduğum bir gündü Musa ile, rivayetlerden hareketle Hızır olduğuna kâil olduğumuz ledün ilmine vakıf kul arasındaki seyahati anlatan âyetlere gelindiğinde, daha önce defalarca aydın olduğum halde, bu okumalar sırasında Hızır ile Musa kıssasının geneline nazarım yöneldiği için dikkatimden kaçmış olan bir âyetti bu Musa aleyhisselam, Hızır'a verilmiş ledün ilminden kendisine de öğretmesini Hızır'dan istediğinde, Sen benimle beraber kalmaya, sabretmeye dayanamazsındiyordu Hızır aleyhisselam Bir sonraki âyette, yani, Kehf sûresinin 68 âyetinde ise, Hızır'ın Musa aleyhisselama getirdiği ‘niye sabredemeyeceği' izahı zımnında, sabrın anahtarı da verilmiş oluyordu: Bilgisini elde edemediğin bir şeye aleyhinde nasıl sabredeceksin?
Bu mealdeki âyet, elhamdülillah, sabra çok muhtaç olduğum, zira kendimi tutmam gerektiğini hissettiğim bir konuda nefsimin beni aceleciliğe ısrarla sevk ediyor olduğu bir zamanda imdadıma yetişti ALLAH'ın izniyle, âyeti, üstelik mefhumu muhalifi ile okumayı denedim İnsan Bilgisini elde edemediği bir şeye karşı sabredemezise, çağrıda bulunmak fakat, Bilgisini elde edebildiği bir şeye aleyhinde sabrederidi O halde, sabırsızlık halindeki başlıca problem, ilgili şeyin içyüzünden farkında olmamak, ilgili şeyin derûnundaki bilgiden yoksun almak idi
Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselâm, meselâ, benzersiz bir sabır örneği sergilemişti Zira, sabırla mukabele etmesi gereken hadiselerde, o hadiselerin derûnuna dair bir data sahibiydi
Bu data neydi, denilirse; elbette, vahiy ve risalet ile kendisine vukua gelecek bir takım hadiseler, İslâm'ın inkişafı, terakkisi haber verilmiş bulunuyordu Ama, bunun yanı sıra, her mümin açısından da bilhassa önemli bir ‘data'ye en fazla derecede erişmiş durumdaydı Resûli Ekrem (asm) Biliyordu oysa, Rabbinin izni olmadan tek bir yaprak dahi düşmez Tekrar biliyordu ancak, Rabbi boş iş yapmaz, cefa de etmez Yani, biliyordu oysa, her işin, her fiilin Fâili olan Zâtı Zülcelâl, kâinatın tanık olduğu üzere, Hakîm'dir, Rahîm'dir, Kerîm'dir, Muhsin'dir Böyle bir hal yaratıyorsa, bu hal zahirde sabrı gerektiren olumsuz bir hal olarak gözükse zeka, tohumun çürümesinin zahirde taşıdığı olumsuzluğa mukabil sırası gelmişken o tohumdan bir ağacın yükseklik vermesi misali hadisenin derûnunda belirlenmiş bir hikmet ve rahmet cilvesi vardır Bu kötülük, bu sınanma, Kerîm ve Rahîm olan Rabbin müstakbel ikram ve rahmeti için bir ihzariye hükmündedir yalnızca
Yani, bir defa kâinatın ve içindeki her şeyin ve her olayın O'nun eseri olduğu bilinince; ve bu şeylerden ve olaylardan hareketle O'nun hikmet, rahmet, kerem, ihsan gibi sıfatlarının farkına varınca, açık konuşmak gerekirse zahiren olumsuz görünen hadisenin içyüzü bu çerçevede okununca, insanın önüne geniş bir sabır alanı açılıyordu Değil hadiseyi bu şekilde okumayınca, o zaman, hiddet ve öfke gibi duyguların da eşliğinde bir sabırsızlık hali kuşatıyordu iç dünyamızı
Özet Olarak, şöyle bir bakalım kendi hayatlarımıza: ALLAH'tan geldiğine ve O'nun da anlamsız ve merhametsiz iş yapmadığına, bu işte de kesinlikle ilk anda göremediğimiz bir rahmet ve hikmet boyutunun mevcut bulunduğuna hakkıyla kâni olduğumuz bir meselede mi gösteriyoruz sabırsızlığı; yoksa bu nazarla okuyamadığımız olaylarda mı?
Tahammül, imanımızın ne mertebede olduğuna dair kocaman bir sınama vesilesi, kısacası O'nun esmâi hüsnâsına olan iman ve marifetimiz nispetinde sabır halini kuşanıyor; ve bu iman ve marifetimizdeki dayanıksızlık nispetinde de sabırsızlık sergiliyoruz
O halde, şu dünyada deha cennetörnek bir hali bize yaşatan ve Sabreden zafere erişirsırrınca şu dünyada hayır ve adalet namına gelinmesini istediğimiz noktalara erişilmesinin en birinci anahtarı olan sabrı kuşanabilmek için, lütfen uyarı Başta, O'na dair, O'nun yaratışına dair, O'nun hikmet ve rahmetle, kerem ve merhametle yarattığına dair, O'nun esmâi hüsnâsına dair bilgimizi kemale erdirelim ancak, sabredebilelim *
Dayanma Ne Demektir,
KURÂNI HAKÎM'DE, müminlerin vasıfları anılırken, sıkça birincil sırada ‘dayanıklılık' yer alır Ali İmrân sûresinin 17 âyeti bunun bir örneğidir Diğer bazı sûrelerde, müminler ‘birbirine sabrı tavsiye etme' gibi bir vasıfla anılırlar Birçok sûre de, ya ilk elden, veya Resûlullah'ın şahsında, müminlere sabrı öğüt ve emr eder
Sabra dair bu kadar tahşidata ve sabırla iman, sabredici almak ile mümin olmak aralarında Kurânı Hakîm'de kurulan bu kadar açık irtibata, ve nebevî terbiyede lüzum laf, gerek hal olarak sabrın taşıdığı o anlaşılır biçimde yere ve öneme rağmen, sabredici kullar olmayı bihakkın başaramadığımız da bir vâkıadır
Kendi namıma, bir yanda sabrın gereği ve önemine dair böylesi bir dizi Kur'ânî ve nebevî ikazla yüz yüze olmama mukabil, sabrı layığınca başarabildiğimi söyleyebilecek durumda değilim
Resûli Ekrem'in (asm) hayatına bakıp, o yaşam üzerinden kendi hayatıma nazar ettiğimde, onun sabırla karşıladığı dağ gibi meselelerin yanına alevlenip parladığım, esip gürlediğim, açık konuşmak gerekirse sabırla karşılayamadığım öyle minik mesele var fakat
Seneler senesi, ‘sabrın gereğine inanma,' lâkin ‘uyarınca sabredememe' şeklinde tecrübe ettiğim bu paradoksu çözecek anahtarı da, bu hafta içinde, tekrar Kurân'da buldum Kanımca, dünyama gelen bir hakikati bir ‘demlenme' süresi yaşadıktan sonradan, yani varsa tortuları çöküp tamamen durulaştıktan sonradan paylaşmayı elzem bulmakla birlikte, ne yalan söyleyeyim, bu anahtarı paylaşma noktasında sabırlı olamadım
Zira, yaşadığım problemi hemencecik hepimizin yaşadığını, bu Kur'ânî anahtara da hepimizin ihtiyacı olduğunu sanıyorum
Kehf sûresiyle meşgul olduğum bir gündü Musa ile, rivayetlerden hareketle Hızır olduğuna kâil olduğumuz ledün ilmine vakıf kul arasındaki seyahati anlatan âyetlere gelindiğinde, daha önce defalarca aydın olduğum halde, bu okumalar sırasında Hızır ile Musa kıssasının geneline nazarım yöneldiği için dikkatimden kaçmış olan bir âyetti bu Musa aleyhisselam, Hızır'a verilmiş ledün ilminden kendisine de öğretmesini Hızır'dan istediğinde, Sen benimle beraber kalmaya, sabretmeye dayanamazsındiyordu Hızır aleyhisselam Bir sonraki âyette, yani, Kehf sûresinin 68 âyetinde ise, Hızır'ın Musa aleyhisselama getirdiği ‘niye sabredemeyeceği' izahı zımnında, sabrın anahtarı da verilmiş oluyordu: Bilgisini elde edemediğin bir şeye aleyhinde nasıl sabredeceksin?
Bu mealdeki âyet, elhamdülillah, sabra çok muhtaç olduğum, zira kendimi tutmam gerektiğini hissettiğim bir konuda nefsimin beni aceleciliğe ısrarla sevk ediyor olduğu bir zamanda imdadıma yetişti ALLAH'ın izniyle, âyeti, üstelik mefhumu muhalifi ile okumayı denedim İnsan Bilgisini elde edemediği bir şeye karşı sabredemezise, çağrıda bulunmak fakat, Bilgisini elde edebildiği bir şeye aleyhinde sabrederidi O halde, sabırsızlık halindeki başlıca problem, ilgili şeyin içyüzünden farkında olmamak, ilgili şeyin derûnundaki bilgiden yoksun almak idi
Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselâm, meselâ, benzersiz bir sabır örneği sergilemişti Zira, sabırla mukabele etmesi gereken hadiselerde, o hadiselerin derûnuna dair bir data sahibiydi
Bu data neydi, denilirse; elbette, vahiy ve risalet ile kendisine vukua gelecek bir takım hadiseler, İslâm'ın inkişafı, terakkisi haber verilmiş bulunuyordu Ama, bunun yanı sıra, her mümin açısından da bilhassa önemli bir ‘data'ye en fazla derecede erişmiş durumdaydı Resûli Ekrem (asm) Biliyordu oysa, Rabbinin izni olmadan tek bir yaprak dahi düşmez Tekrar biliyordu ancak, Rabbi boş iş yapmaz, cefa de etmez Yani, biliyordu oysa, her işin, her fiilin Fâili olan Zâtı Zülcelâl, kâinatın tanık olduğu üzere, Hakîm'dir, Rahîm'dir, Kerîm'dir, Muhsin'dir Böyle bir hal yaratıyorsa, bu hal zahirde sabrı gerektiren olumsuz bir hal olarak gözükse zeka, tohumun çürümesinin zahirde taşıdığı olumsuzluğa mukabil sırası gelmişken o tohumdan bir ağacın yükseklik vermesi misali hadisenin derûnunda belirlenmiş bir hikmet ve rahmet cilvesi vardır Bu kötülük, bu sınanma, Kerîm ve Rahîm olan Rabbin müstakbel ikram ve rahmeti için bir ihzariye hükmündedir yalnızca
Yani, bir defa kâinatın ve içindeki her şeyin ve her olayın O'nun eseri olduğu bilinince; ve bu şeylerden ve olaylardan hareketle O'nun hikmet, rahmet, kerem, ihsan gibi sıfatlarının farkına varınca, açık konuşmak gerekirse zahiren olumsuz görünen hadisenin içyüzü bu çerçevede okununca, insanın önüne geniş bir sabır alanı açılıyordu Değil hadiseyi bu şekilde okumayınca, o zaman, hiddet ve öfke gibi duyguların da eşliğinde bir sabırsızlık hali kuşatıyordu iç dünyamızı
Özet Olarak, şöyle bir bakalım kendi hayatlarımıza: ALLAH'tan geldiğine ve O'nun da anlamsız ve merhametsiz iş yapmadığına, bu işte de kesinlikle ilk anda göremediğimiz bir rahmet ve hikmet boyutunun mevcut bulunduğuna hakkıyla kâni olduğumuz bir meselede mi gösteriyoruz sabırsızlığı; yoksa bu nazarla okuyamadığımız olaylarda mı?
Tahammül, imanımızın ne mertebede olduğuna dair kocaman bir sınama vesilesi, kısacası O'nun esmâi hüsnâsına olan iman ve marifetimiz nispetinde sabır halini kuşanıyor; ve bu iman ve marifetimizdeki dayanıksızlık nispetinde de sabırsızlık sergiliyoruz
O halde, şu dünyada deha cennetörnek bir hali bize yaşatan ve Sabreden zafere erişirsırrınca şu dünyada hayır ve adalet namına gelinmesini istediğimiz noktalara erişilmesinin en birinci anahtarı olan sabrı kuşanabilmek için, lütfen uyarı Başta, O'na dair, O'nun yaratışına dair, O'nun hikmet ve rahmetle, kerem ve merhametle yarattığına dair, O'nun esmâi hüsnâsına dair bilgimizi kemale erdirelim ancak, sabredebilelim *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.