Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Kulluk Edebi

Kulluk Edebi
0
390

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
GÜZEL AHLÂKI TAMAMLAMAK

Hazreti Mevlânâ’nın Gönül Deryâsında Sır ve Hikmet İncileri

Peygamber Efendimiz buyurur:

“Ben, güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim (İmam Mâlik, Muvattâ, Hüsnü’lhulk, 8)

Bir başka hadîsi şerif:

“Kıyâmet günü, mü’min kulun terazisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder (Tirmizî, Birr, 62)

Anlaşılmaktadır ki;

Dînin ve ibâdetin yani Allâh’a kulluğun hulâsası güzel ahlâk ve edeptir

Hazreti Mevlânâ buyurur:

“Kendimizi muhasebe ederek, Cenâbı Hak’tan, edepli bir insan olmak husûsunda bizi başarıya ulaştırmasını niyâz edelim Çünkü edebi olmayan kişi, Allâh’ın lutfundan mahrum kalır Edebi olmayan, yalnız kendisine kötülük etmiş olmaz; belki edepsizliği yüzünden bütün dünyayı ateşe vermiş olur

Hazreti Mevlânâ, Kur’ânı Kerim’deki kıssalara da edep zâviyesinden bakıp ibret almaya davet eder:

EDEP YÜKSELTİR, EDEPSİZLİK ALÇALTIR

Edep tâ Hazreti Âdem ile İblis’in kıssasında nirengi noktası oldu:

Şeytan huzûri ilâhîden, ilim veya amel noksanlığı sebebiyle değil, edepsizliği yüzünden kovuldu Hazreti Âdem’i de kurtaran edebi oldu

Bu yüzden mü’minin hayatında şeytanı mahveden en güzel fazîlet, edeptir

Hazreti Mevlânâ bunu şöyle îzah eder:

“İblis, Hazreti Âdem’e secde etmeyip Allâh’ın emrine karşı gelince;

«–Benim zâtım ateşten, onunki çamurdandır Yüksek olanın aşağı olana secde etmesi nasıl yakışık alır?» dedi

İşte İblis, Allâh’a edepsizce karşılık vermesi yüzünden lânete uğradı ve huzûri ilâhîden kovuldu Üstelik bir de küstahlık edip, kendisini halk edenle cidâle kalkıştı (Fîhi Mâ Fîh, s 159)

Nitekim Ebû Ali edDekkak rahmetullâhi aleyh buyurur ki:

“Edebi terk etmek, ilâhî huzurdan kovulmayı îcâb ettirir Her kim sultanın önünde terbiyesizlik ederse kapıya, kapıda edepsizlik ederse ahıra gönderilir

Bir başka misal de şudur:

İsrailoğulları, Cenâbı Hakk’ın lutfuyla Firavun’un zulmünden kurtulmuş ve Hazreti Musa ile Mısır’ı terk etmişlerdi Cenâbı Hak onlara bu esnada kudret helvası ve bıldırcın ikram ediyordu Hazreti Mevlânâ şöyle anlatır:

“Hiçbir zahmet ve baş ağrısı olmaksızın, ilâhî lütuf olarak İsrailoğulları’na gökten sofra iniyordu Fakat Hazreti Musa’nın kavmi arasında bulunan birkaç edepsiz;

«Hani sarımsak, hani mercimek?» diye söylendiler

Bunun üzerine gökyüzünden inen sofra inmez oldu Ekmek kesildi, bıldırcın kuşu ile kudret helvası bulunmaz oldu Bundan sonra insanlara; ekin ekme, bel belleme, çapa ve orak yorgunluğu kaldı

Hazreti Musa, tekrar şefaat edince, Cenâbı Hak gökten sofra indirdi Tabaklar içinde nimet gönderdi Fakat küstahlar, yine edepsizlik ettiler Dilenciler gibi sofradan yemek aşırdılar

Hazreti Musa onlara yalvardı Dedi ki:

«Bu sofra devamlıdır Yeryüzünden kalkmayacak, eksilmeyecektir»

Büyük bir zâtın sofrasında bulunup da açgözlülük etmek, hırsa kapılmak nankörlüktür O görmemişlerin hırsı yüzünden, kendilerine ilâhî rahmet kapısı kapandı

Bu kıssada bir misal verildiği gibi; aslında insan nice nimetlere gark olduğu hâlde, bunları unutup nankörlüğe dûçâr olur ve edepsizliğe düşerse, elinden o nimetler de alınır

Hazreti Mevlânâ der ki:

“Gamdan, kederden ve sıkıntıdan başına ne gelirse bunlar; cüretkârlıktan, edepsizlikten ve küstahlıktan gelir Dost yolunda edepsiz kişi, başkalarının da yolunu vurmuş olur Böyle kişi mert değil nâmerttir Edepten dolayı bu gökler, nûra gark olmuştur de edeple*rinden ötürü temiz ve masum olmuşlardır

EDEP RÂZI OLMAKTIR

Allâh’ın takdirine râzı olmak, edeptir Çünkü Allah Teâlâ, hâşâ kullarının isteklerini yerine getirmek mecburiyetinde değildir Bilâkis kulları, Rablerinin tâlimatlarını yerine getirmek zorundadır

Cenâbı Hak; kullarına ne verirse, lütuf ve ihsânıdır Hadîsi şerifte buyurulur:

“Allâh’ın, kullarından dilediğine karşılıksız nimette bulunduğu herhangi bir ikrâmının (sadaka) olmadığı hiçbir gün ve gece yoktur (Yani Allah gecegündüz, kullarına nice ikramlarda bulunmaktadır)

Ve Allah Teâlâ; kendisini anmayı, yani «zikrullâh»ı ilhâm ettiği kulu gibi, kimseye nimette bulunmamıştır (Yani Allâh’ın en büyük ikrâmı, kuluna Zâtını zikretmeyi hatırlatmasıdır) (İbni Ebi’dDünyâ, Kitâbü’zZühd, BeyrutDımaşk: Dâru İbni Kesîr, 1999, s 181 No: 454)

O celle celâlühû lütuf ve kerem sahibidir Kullarına rızık vermesi, onları şifâ ve afiyete kavuşturması, muhafaza etmesi hep O’nun rahmetinin fazlıdır, ikrâmıdır

Bu hakikati Hazreti Mevlânâ şu kıssa ile anlatır:

“Bir gün Hazreti Ali, yüksek bir köşkün üzerinde idi Cenâbı Hakk’a gösterilmesi gereken hürmet ve tâzimden habersiz, inatçı bir kişi Hazreti Ali’ye dedi ki:

«–Ey akıllı kişi, Allah seni muhafaza eder mi?»

Hazreti Ali;

«–Evet» dedi «O bizim varlığımızı çocukluğumuzdan beri korur, hem de O, ganîdir»

O küstah kişi dedi ki:

«*–Öyle ise Allâh’ın seni koruduğuna güvenerek, kendini damdan aşağı at bakalım Kendini at aşağı da, bana da senin tam inanç sahibi olduğuna dair bir kanaat gelsin»

Emîr ona dedi ki:

«–Sus, defol git de bu küstahlık yüzünden canın belâya uğramasın Bir kulun kendini tehlikeye atarak Allâh’ı imtihana kalkışması, Kulluğa yaraşır mı? Ey bilgisiz ahmak! Bir kul; edepsizliği yüzünden, Allâh’ı nasıl imtihan etmeye kalkışır?

O imtihan Hakk’a yakışır, çünkü o her an kullarını imtihana çekmektedir

Böylece de Allah; bizim kendi kendimizi apaçık görmemizi, içimizdeki gizli inancı bilmemizi sağlar

Bu sonsuz gök kubbeyi yüceltmiş olan Allâh’ı sen nasıl imtihan edebilirsin? Ey kendi hayrını, şerrini bilmeyen zavallı! Önce kendini imtihan et de sonra başkasına sıra gelsin! Sen; kendini imtihan edecek olursan, başkalarını imtihan etmekten vazgeçersin Eğer bir zerre kalkar da, dağı tartmaya girişirse; o dağ yüzünden, terazisi kırılır, parçalanır!»

Anlaşılmaktadır ki;

EDEP, HADDİNİ BİLMEKTİR

Hazreti Mevlânâ, haddini bilmeyen bir nâdânın hâlini şöyle anlatır:

Bir gün Hazreti İsa aleyhisselâm’a bir kimse yol arkadaşı olmuş Beraber giderlerken bu kimse, bir köşede bazı kemikler görmüş ve Hazreti İsa’ya yalvarmış:

“–Ne olur yâ İsa! Bildiğin «İsmi Âzam»ı bana da öğret de bu kemikleri diriltip kaldırayım

Hazreti İsa ise cevaben;

“–O iş senin kârın değildir «İsmi Âzam»ı okuyup ölüyü diriltmek için yağmurlardan daha temiz bir nefes sahibi, kullukta meleklerden daha anlayışlı bir kişi olmak gerek İsmi Âzam, pâk bir lisan ve temiz bir kalp ister Yani öyle bir kimse ki, nefsi haram ile mülevves olmasın ve melekler gibi isyan ve günahtan pâk olsun Çünkü bir kimsenin nefsi pâk olursa; o kimsenin duâsı makbul olur Hak Teâlâ o kimseyi hazinelerinin emîni eyler

Meselâ farz edelim ki, sen; Hazreti Musa’nın asâsını elinde tutabilirsin Fakat Musa’daki kuvvet sende var mı ki, onu ejderhâ yapabilesin ve onu zaptetmeye k?dir olabilesin?! Hattâ Musa’nın asâsı ejderhâ olunca kendisi bile korkmuştu da Cenâbı Hak ona;

«Korkma yâ Musa!» (enNeml, 10) buyurmuştu

İşte bunun gibi, sende İsa’nın nefesi yokken «İsmi Âzam»ı okuyup ezberlemenin sana ne faydası olur ki! dedi

Fakat gafil, yine durmadı ve;

“–Yâ İsa! Bu istîdat bende yoksa bari sen o kemiklerin üzerine oku! dedi

Hazreti İsa, bu ahmağın sözleri karşısında hayretle Cenâbı Hakk’a ilticâ etti:

“–Yâ Rabbî! Bu esrârın hikmeti nedir? Bu ahmağın bu derece cidâle meyli nedendir? Kendisinin kalbi ölü, başkasının cesedini diriltmeye çalışıyor Hâlbuki ona düşen, asıl ölü olan kendisini ihyâ etmek Kendisini diriltmek için duâ edeceğine, başkalarını ihyâya çalışıyor Bu ne gaflettir!

Hâlbuki bir kulun vazifesi, evvelâ Rabbine kulluğudur Bundan gafil iken çok daha ileri ve boyunu aşan hususlarla meşgulmüş gibi görünmesi, haddini aşmaktır ve edepsizliktir

Şu kıssa da kul ile Rabbi arasındaki münasebetin hakikatini ne güzel ifade eder:

ÖYLE BİR KUL Kİ!

Adamın birisi bir köle satın almıştı

Mâlûmdur ki;

Geçmişte milletler arası harp hukuku, kölelik müessesesinin varlığını zarûrî kılıyordu

İslâmiyet, kölelerin haklarına son derece îtinâ gösterilmesini emretmiştir Efendimiz son nefesinde dahî;

“Emrinizin altındakilerin hukukuna riâyet edin! (Ebû Dâvûd, Edeb, 123) buyurmuştur Bu hukuk öyle ileridir ki; köle sahipleri, kölelerine kendi yediklerinden yedirmekle, içtiklerinden içirmekle emrolunmuşlardır Bu hukuka riâyet etmenin zorluğundan birçok sahâbî, kölelerini âzâd etmişlerdir

Zaten;

Köleleri âzâd etmek, büyük bir sevap olarak teşvik edilmiştir (elBeled, 1113) Yemin keffâreti gibi birçok yolla, köle âzâdına imkânlar bahşedilmiştir

Esir ve köle hukukuna nasıl bir riâyetin talep edildiğini şu hâdise ne kadar güzel göstermektedir:

Bedir Harbi’nde müslümanlar Mekkelilerden esirler almıştı Onları Medine’ye götürürlerken, esirler hayvanlara binmiş, müslümanlar ise yaya yürümüşlerdir (Vâkıdî, I, 119)

İşte asrımız ve işte 1400 sene evvelki saâdet asrı!

Adamın aldığı bu köle; takvâ sahibi, sâlih bir mü’min idi Efendisi onu alıp evine götürünce, aralarında şöyle bir konuşma geçti:

«–Benim evimde neler yemek istersin?»

«–Ne verirsen onu»

«–Nasıl elbiseler giymek istersin?»

«–Ne giydirirsen onu»

«–Evimin hangi odasında kalmak istersin?»

«–Hangi odada kalmamı istersen orada»

«–Evimin hangi işlerini yapmak istersin?»

«–Hangi işleri yapmamı istersen onları»

Bu cevaplar karşısında, efendi bir müddet tefekküre daldı ve gözlerinden süzülen yaşları silerken şöyle dedi:

«–Keşke ben de Rabbime böyle teslim olabilseydim O zaman ne mutlu olurdum!»

Bu arada köle dedi ki:

«–Ey benim efendim! Efendisinin yanında, kölenin irade ve ihtiyârı olur mu?»

Bunun üzerine efendi;

«–Seni âzâd ediyorum Allah için hürsün Fakat, benim yanımda kalmanı da arzu ediyorum Tâ ki canım ve malımla sana hizmet edeyim…» dedi

İşte kulluğun edebi…

Takdir ne ise onu sevmek ve ondan râzı olmak

Takdir; zor ve müşkil ise de sabır ve tahammül göstermek Bazen bu zorluk ve sıkıntılar, başka kullardan gelecektir Mü’mine yakışan yine İslâm ahlâkı ve edebini sergilemektir

Nitekim Mekke döneminde nâzil olan Furkan Sûresi’nde Rahmân’ın rahmetle yoğrulmuş kulları şu vasıfla zikredilir:

“Câhiller sataştığı zaman edep ve vakarla; «selâmâ» diyerek tebessümle geçmek

Câhillerin sataşmalarına tenezzül etmemek Fakat istihkar da etmemek…

Hadîsi şerifte buyurulur:

“Belâların en şiddetlisi peygamberlerin başından geçer! (Tirmizî, Zühd, 57)

Bu hadîsin izahı sadedinde Hazreti Mevlânâ buyurur:

“En büyük iptilâ, ham insanları terbiye etmektir

“Ey müslüman! «Edep nedir?» dersen, bil ki edep; edepsizlerin her işine sabretmekten ibarettir Onların kabalıklarına ve kötü sözlerine tahammül etmekten ibarettir

Bu ince bir edep hassâsiyetidir, edebin bâtınıdır Buna riâyet çok mühimdir Zira Hak dostları şöyle demişlerdir:

“Zâhiren ve bâtınen edebe sarıl Çünkü bir kimse zâhirî edepte kusur ederse zâhiren ceza görür, bâtınî edepte kusur ederse bâtınen ceza görür Kim edebi zâyî ederse; kendini Hakk’a yakın zannetse de uzaktır, makbul zannettiği hâlde merduttur (reddedilmiştir) (Rûhu’lBeyân, X, 401)

Cenâbı Hak, cümlemizi edebe riâyet eden güzel ahlâklı kullarından eylesin Sûretlerimizi ve yaratılışımızı ahseni takvîm üzere halk ettiği gibi, ahlâkımızı ve sîretimizi de ahlâkı Muhammediyye ile güzelleştirsin Kulluğumuzu dergâhı izzetinde kabul buyursun

Âmîn!


Osman Nuri TopbaşYüzakı Dergisi
Yıl: 2019 Ay: Eylül Sayı: 139

 

Similar threads

Kulluk edebi; hatâ ve kusurları nefsinden, bütün muvaffakıyetleri ise Allah’tan bilmeyi gerektirir Ebû’lHasan Harak?nî Hazretleri buyurur: “«Amel işlemen gerekmez!» demiyorum Lâkin yaptığın ameli acaba sen mi yapıyorsun, yoksa sana yaptırılıyor mu, bunu bilmen gerekir Aslında kul, Allâh’ın...
Cevaplar
0
Görüntüleme
368
Edep, İslâm’ın insanlara tâlim ettiği ve son derece ehemmiyet verdiği bir husustur Altın ve gümüşün zenginliği gider, lâkin edebin zenginliği hep bâkî kalır Dolayısıyla Müslümanlar, edep kâidelerini öğrenmeli, bunları canlı tutmaya îtinâ göstermeli ve başkalarına da bizzat yaşayarak örnek...
Cevaplar
0
Görüntüleme
276
Dostluğun en önemli kuralı olan vefa, kişinin kendi ve Rabbiyle olan ilişkisinde çok büyük rol oynamaktadır Hazreti İbrahim, Hz Eyüp, Peygamber Efendimiz (sav) dosta vefanın en güzel örnekleridir… Hazreti İbrahim; can, mal ve evlât imtihanlarından geçerek «Halîlullah: Allâh’ın dostu» olma...
Cevaplar
0
Görüntüleme
241
Elhamdülillâh, Cenâbı Hak bizi meccânen en büyük Peygamber’in ümmeti, en büyük Kitab’ın muhâtabı (kıldı)… Cenâbı Hakk’ın lûtfu, büyük ikramı… Dünyaya âhiret için geldik Bize iki tane, Cenâbı Hak mânevî mevsim veriyor Bu iki mânevî mevsimin arkasından da bir şehâdetnâme veriyor Bu şehâdetnâme...
Cevaplar
0
Görüntüleme
326
10 Muharrem (Aşûre) günü, içerisinde büyük tecellîlerin yaşandığı bir gündür: Hazreti Âdem aleyhisselâm?ın tevbesi bu günde kabul edilmiştir Demek ki bugün “tevbeistiğfar günüdür Hazreti Nûh aleyhisselâm?ın tufandan kurtulup, gemisinin selâmete erdiği gündür Demek ki bugün Nûh...
Cevaplar
0
Görüntüleme
259
858,505Konular
982,659Mesajlar
33,046Kullanıcılar
King3838Son üye
Üst Alt