Anlatırlar ki penceresi Sadabad sarayına bakan sıbyan mektebinin bahcesinde yaseminlerin berrak ıtırları havuzun fevvaresinde kırılan sularla buluşurken dokuzon yaşlarında sekiz cocuk, rahlelerinin başına oturmuş musıki ve kıraat dersi alıyorlardı
Hepsi Eyupsultan koyunden olan bu cocuklar icinde İstanbul'un unlu alimlerinden inci taciri Celil Mirza'nın guzel kızı Bihruze de vardı Hace muallim haftanın uc gunu geliyor, dillere destan guzelliğiyle Halic'in iftiharı sayılan kucuk yalılardan gule oynaya mektebe varan cocukları bahcedeki kameriyenin altında yan yana diziyor, musıki meşk ettiriyor, bendir, ceng, ney ve rebap usulu gosteriyor, sonra da şiir, Arapca ve Farsca calıştırıyordu Cocukların dordu hanende, diğer dordu sazende olarak yetişiyordu Bihruze, hanende arkadaşlarına eşlik ederken cengini dizine koyup goğsune yaslıyor, parmaklarının zarif hareketleri ney ve rebaba eşlik ediyordu Mektebin kopeği o calarken hic ses cıkarmadan dinliyor, sanki onun ceng sesini anlıyordu Hace muallim, Bihruze'nin, cengin tellerine dokunur veya parmaklarını perdeler uzerinde gezdirirken yaptığı zarif hareketlerin musıkiye cok yaraştığını ve ileride şarkılarını saraylarda sultanların dinleyeceğini her fırsatta ilan etmekten ve onu ovebildiği kadar ovmekten kacınmıyordu O ki ne kadar ovulse o kadar layık idi; ceng nağmeleri onun ellerinde yanık ve icli bir hikayeye, derin ve kadim bir nefese donuşuyor, dinleyenlerin kalbine bir huzun bırakıyor, ney ile yarışıyordu Uzayıp giden dalgaları ve yemyeşil yamacları perde perde dolaşan ve Kağıthane'de hemen her kulağın alışık olduğu ceng sesinin en efsunlu hali sanki bu kucuk cocuğun nefesiyle ruh buluyor gibiydi
O gun musıki faslı bitmiş, guzel yazı icin hokkalar rahlelerdeki yerlerini almıştı Hace muallim, yazı meşki icin getirdiği kitabı torbasından cıkardığı vakit ise butun oğrenciler sevincten ellerini cırpmaya başladılar Cunku en sevdikleri kitaptı bu İcinde oykuler vardı ve o kitabın icindekiler uzerine yazı temrinleri yapmak her zaman bir eğlence olagelmişti Hace muallim, kitabı oğrencilerden birinin onune koydu Cocuk, rastgele actığı bir sayfadaki hikayeyi kelime kelime okumaya başladı Birkac dakika icinde sınıfta butun dikkatler hikayeye cevrilmiş, okunan kelimeler ile yazan kamış kalemlerin cızırtısından başka ses duyulmaz oluvermişti:
Hepsi Eyupsultan koyunden olan bu cocuklar icinde İstanbul'un unlu alimlerinden inci taciri Celil Mirza'nın guzel kızı Bihruze de vardı Hace muallim haftanın uc gunu geliyor, dillere destan guzelliğiyle Halic'in iftiharı sayılan kucuk yalılardan gule oynaya mektebe varan cocukları bahcedeki kameriyenin altında yan yana diziyor, musıki meşk ettiriyor, bendir, ceng, ney ve rebap usulu gosteriyor, sonra da şiir, Arapca ve Farsca calıştırıyordu Cocukların dordu hanende, diğer dordu sazende olarak yetişiyordu Bihruze, hanende arkadaşlarına eşlik ederken cengini dizine koyup goğsune yaslıyor, parmaklarının zarif hareketleri ney ve rebaba eşlik ediyordu Mektebin kopeği o calarken hic ses cıkarmadan dinliyor, sanki onun ceng sesini anlıyordu Hace muallim, Bihruze'nin, cengin tellerine dokunur veya parmaklarını perdeler uzerinde gezdirirken yaptığı zarif hareketlerin musıkiye cok yaraştığını ve ileride şarkılarını saraylarda sultanların dinleyeceğini her fırsatta ilan etmekten ve onu ovebildiği kadar ovmekten kacınmıyordu O ki ne kadar ovulse o kadar layık idi; ceng nağmeleri onun ellerinde yanık ve icli bir hikayeye, derin ve kadim bir nefese donuşuyor, dinleyenlerin kalbine bir huzun bırakıyor, ney ile yarışıyordu Uzayıp giden dalgaları ve yemyeşil yamacları perde perde dolaşan ve Kağıthane'de hemen her kulağın alışık olduğu ceng sesinin en efsunlu hali sanki bu kucuk cocuğun nefesiyle ruh buluyor gibiydi
O gun musıki faslı bitmiş, guzel yazı icin hokkalar rahlelerdeki yerlerini almıştı Hace muallim, yazı meşki icin getirdiği kitabı torbasından cıkardığı vakit ise butun oğrenciler sevincten ellerini cırpmaya başladılar Cunku en sevdikleri kitaptı bu İcinde oykuler vardı ve o kitabın icindekiler uzerine yazı temrinleri yapmak her zaman bir eğlence olagelmişti Hace muallim, kitabı oğrencilerden birinin onune koydu Cocuk, rastgele actığı bir sayfadaki hikayeyi kelime kelime okumaya başladı Birkac dakika icinde sınıfta butun dikkatler hikayeye cevrilmiş, okunan kelimeler ile yazan kamış kalemlerin cızırtısından başka ses duyulmaz oluvermişti: