nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
HAKÎM SÜLEYMÂN ATA
Türkistan evliyâsının büyüklerinden Asıl adı Süleymân'dır Yerleştiği yere nisbetle Bağırgânî de denilmektedir Yazmış olduğu manzumelerde kendisi Süleymân, KulSüleymân, Süleymân Bağırgânî, Hakîm, Hakîm Süleymân, Hakîm Hâce ve Hakîm Hâce Süleymân isimlerini kullanmıştır HocaAhmed Yesevî'nin talebe ve müridlerinden olup, aynı zamanda onun üçüncü ve Türkler arasında en ünlü halîfesidir Doğum târihi bilinmemektedir 1186 (H582) senesinde vefât etti
Süleymân, daha ufak bir çocukken hocaların huzûruna vardı Kur'ânı kerîm dersleri almaya başladı Kur'ânı kerîmi boynuna asmaz, eliyle başı üzerinde tutarak hürmetle taşırdı Allahü teâlânın kelâmı olan Kur'ânı kerîme fazla hürmet bildiren bu küçücük çocuk, okutulduğu mektebe sırtını da dönmezdi Yüzünü mektebe, arkasını eve dönmüş olarak eve dek giderdi Bir gün AhmedYesevî hazretleri, onun bu hâlini fark etti Fazla hoşuna gittiHocasının ve annesinin rızâsıyla Süleymân'ıKur'ânı kerîm bilgi vermek için yanına aldı On beş yaşına gelince, Ahmed Yesevî hazretlerine bütün talebe oldu
Bir gün Hızır aleyhisselâm, Hoca Ahmed Yesevî hazretlerinin yanında geldi Ahmed Yesevî hazretleri, arasında Süleymân'ın da bulunduğu birkaç çocuğu odun getirmeleri için yolladı Odunları toplayıp dönecekleri sırada, yağmur yağmaya başladı Odunların tümü ıslandı Yalnız elbisesiyle odunları örttüğü için Süleymân'ın getirdiği odunlar kuru kaldı O kuru odunlarla, diğerleri de tutuştu Hızır aleyhisselâm, odunların neden ıslanmadığını sordu, o da, elbisesiyle örttüğünü söyledi Bu yanıt Hızır aleyhisselâmın çok hoşuna gitti Süleymân'a;
Bundan daha sonra adın Hakîm olsun!dedi Sonra ona hayır duâda bulundu Hakîm Süleymân'ın içi, birdenbire nûra gark oldu Hızır aleyhisselâm, onun feyzinden öteki insanların da istifâde etmesini dikte buyurunca, hikmetler (manzûmeler) söylemeye başladı Ahmed Yesevî hazretlerinden duyduklarını, şiirlerle öteki insanlara aktardı
Bir Kurban bayramı günü, Ahmed Yesevî hazretlerinin dergâhında bütün sevenleri toplandı Öğretmen Ahmed Yesevî imâm oldu Namaza başladılar Cemâatte, Hakîm Cet ile Sûfî Muhammed Dânişmend de vardı Namaz esnâsında Hoca'dan bir ses çıktı Cemâat; İmâmın abdesti bozuldudiyerek namazı terk etti Hakîm Cet hiç çekinmeden namazına devâm etti Sûfî Muhammed Dânişmend de, Hakîm Ata'ya bakarak devâm etti Hoca selâm verince;
Ben sizin bu yoldaki derecenizi iyi anlamak istedim O ses benden yok, belime soktuğum ağaç parçasından çıktı Sizin bu halinizden, benim bir tek mürîdim, dahası yarım mürîdim olduğu anlaşıldıdeyip, Hakîm Ata'ya;
Yarın seher vakti sana bir deve gelecek, ona bin, nerede durursa orada inersinbuyurdu Ertesi sabahtan seher zamanında bir deve geldi Hakîm Ata, deveye binip yularını salıverdi Deve bildiği gibi gitti Harezm taraflarında bir yerde çöktü Kaldırmak istedi, kalkmadı ve bağırdı Bundan dolayı oraya Bağırgan, Hakîm Soy'ya da Süleymân Bağırganî dediler
Hakîm Ata, devesinden indi Orası Buğra Hânın beygir sürülerinin otladığı bir yerdi At sürücüleri, onu buradan kovmak istediler O da;
Ben bir garîb dervişim, başka bir yere gitmem!dedi Onlar da, ellerindeki şeylerle onun üstüne saldırdılar Hakîm Ata, ağaçlara seslenip onları tutmalarını istedi Ağaçlar, Hakîm Cet'nın üzerine saldıranları dallarıyla sardılar İki tânesi kaçıp, hâli Buğra Hana anlattılar Buğra Han, velîleri seven sâlih bir kimseydi Bu habere fazla hoşnut oldu
Üç gündür erenlerin mübârek kokularını alıyordum Çağrıda Bulunmak, memleketimizi bir Allah dostu şereflendirmişdeyip, durumu öğrenmek için adamlarından birini yolladı O kimse Hakîm Soy'ya gelip hâlini öğrendi
Bu sırada ağaçlardan; Allah dostlarına saldıranlar böyle olur!diye bir ses gelip, beygir sürücüleri serbest bırakıldı Buğra Han da hâle vâkıf olunca, Hakîm Soy'nın gönlünü elde etmek ve Allahü teâlânın rızâsına yakın elde etmek için kızını ona verdi Kızının adı Anber olup, fazla güzeldi Çeyiz olarak da birçok deve, koyun ve at verdi Hakîm Cet kabûl etti Buğra Han ve yardımcıları ona mürîd, talebe oldular O da Bağırgan'a yerleşti Çok meşhûr olup, o beldeleri yıllardan beri nûruyla aydınlattı Eline geçen malı da Allah yolunda harcadı Burada, Anber Ana'dan; Muhammed Öğretmen, Asgar Öğretmen, Hubbî Öğretmen adlarında evlâtları oldu Çoğu talebe yetiştirdi Halîfeleri arasında Zengi Soy meşhûr oldu 1186 yılında vefât eden Hakîm Ata Harezm'de Bağırgan'a (Akkurgan) defnedildi
Adalet yolu, Resûlullah efendimizin sünnetine bütün tâbi olarak, sâde bir şekilde insanlara aktarması, örnek ahlâkı, hoş şiirleri ve yüksek hâlleri ile meşhûr olan Hakîm Soy, Türkler arasında âdetâ destanlaştı Önceki bir günâhına keffâret olarak, kabrinin üstünden kırk yıl su akacağı bildirilmişti Vefât ettikten daha sonra, Bağırgan'ı Amuderya (Ceyhun) Nehri bastı Hakîm Soy'nın türbesinin üstünden kırk yıl su aktı Sonra sular çekildi Türbenin nerede olduğunu kimse bilmiyordu
Bir gece Hakîm Soy, HocaCelâleddîn nâmında bir kimsenin rüyâsında belirdi:
Beni arayıp bul, üstüme türbe yapıp îmâr et!dedi Bu mânevî işâret üzerine, Öğretmen Celâleddîn, yanında çoğu mülk alıp bir kervanla Türkistan tarafına yola çıktı sonra Bağırgan'a döndü Bu esnâda şiddetli bir fırtına çıkıp, kervandaki tüm malları dağıttı Güneş doğup ortalık aydınlanınca, Celâl Öğretmen bir dağın tepesine çıkıp etrâfına bakındı Karşı dağın tepesinde bir kadın gördü Yanına varıp, Hakîm Cet'nın türbesini sordu Kadın bilmediğini söyleyip, onu ihtiyar bir kadının yanında götürdü Yaşlı kadın;
Oralar su aşağıda kaldı Türbe kayboldu Acilen sular çekildi Bize yakın bir yerde bir süsleme ağacı peydâ oldu Gece etrâfında geyikler toplanır, seher vaktine değin durup ziyâret ederler Oralardan geçenler, zikir sesleri duyduklarını söylerler Olur Ya de orasıdırdedi Celâl Hoca, gece vakti söylenen yere gitti Geyikleri görüp, zikir seslerini işitti Oracıkta uyuya kaldı Hakîm Ata rüyâsına girdi Yattığın yerden yedi etap ileri gel ve orayı kaz, bir hasır çıkar, onun altında bir deste gül vardır, işte orası benim kabrimdir Dışarı Giden malın için de tasalanma, tümü falanca handadır Onları al gel, üstümüzü îmâr et, kendin de bize komşu oldedi Celâl Hoca uyanınca, söylenileni yaptı Mezarı bulup bir nişan koydu Mallarını gidip aldı Harzem'den ustalar getirip, orada bir türbe ve imâret yaptı Kendisi de oraya yerleşip, tâliplere ilim öğretip, Hak âşıklarına feyzler saçtı
Hakîm Süleymân Soy'nın Orta Asya'da hâlen harâretle okunmakta olan Bağırgan Kitabı, Âhirzaman Kitabı ve Meryem Kitabı gibi eserleri mevcuttur O, keza Kul Süleymân, Hakîm Süleymân, Hakîm Hoca Süleymân ve Hakîm Ata gibi farklı alanlara yönlendirilmiş mahlaslarla hece vezninde hikmetler, şiirler söylemiştir Bu şiirlerinde Peygamber efendimizin mîrâcı ve vefâtı, Cennet ile Cehennem'in münâzarası, Cennet'te akıcı dört nehirden ancak tövbe edenlerin içebileceği, tövbesizlere onun yerine zakkum zehri verileceği, kıyâmetin ahvâli, Adalet korkusu, Mûsâ aleyhisselâmın Hızır aleyhisselâma mürid olması, dervişlerin ve dervişliğin fazîletleri ve dünyânın fâniliğini anlatmaktadır
Hakîm Süleymân Soy'nın ara sıra talebelerine söylediği şu iki sözü de söylene söylene günümüze kadar gelmiştir
Her gördüğünü Hızır bil, her geceyi kadir bil
Cümbür Cemaat yahşî (hoş, iyi) biz yaman, cümbür cemaat buğday biz saman
1) HazînetülAsfiyâ, Mevlânâ Gulam Lâhorî
2) Hakîm Soy Kitabı, Kazan Üniversitesi, 1901
3) Reşehât AynülHayât; s16
4) Nesâyimü'lMehabbe; s384
5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c7, s298
6) İslâm Târihi Ansiklopedisi; c5, s90 *
Türkistan evliyâsının büyüklerinden Asıl adı Süleymân'dır Yerleştiği yere nisbetle Bağırgânî de denilmektedir Yazmış olduğu manzumelerde kendisi Süleymân, KulSüleymân, Süleymân Bağırgânî, Hakîm, Hakîm Süleymân, Hakîm Hâce ve Hakîm Hâce Süleymân isimlerini kullanmıştır HocaAhmed Yesevî'nin talebe ve müridlerinden olup, aynı zamanda onun üçüncü ve Türkler arasında en ünlü halîfesidir Doğum târihi bilinmemektedir 1186 (H582) senesinde vefât etti
Süleymân, daha ufak bir çocukken hocaların huzûruna vardı Kur'ânı kerîm dersleri almaya başladı Kur'ânı kerîmi boynuna asmaz, eliyle başı üzerinde tutarak hürmetle taşırdı Allahü teâlânın kelâmı olan Kur'ânı kerîme fazla hürmet bildiren bu küçücük çocuk, okutulduğu mektebe sırtını da dönmezdi Yüzünü mektebe, arkasını eve dönmüş olarak eve dek giderdi Bir gün AhmedYesevî hazretleri, onun bu hâlini fark etti Fazla hoşuna gittiHocasının ve annesinin rızâsıyla Süleymân'ıKur'ânı kerîm bilgi vermek için yanına aldı On beş yaşına gelince, Ahmed Yesevî hazretlerine bütün talebe oldu
Bir gün Hızır aleyhisselâm, Hoca Ahmed Yesevî hazretlerinin yanında geldi Ahmed Yesevî hazretleri, arasında Süleymân'ın da bulunduğu birkaç çocuğu odun getirmeleri için yolladı Odunları toplayıp dönecekleri sırada, yağmur yağmaya başladı Odunların tümü ıslandı Yalnız elbisesiyle odunları örttüğü için Süleymân'ın getirdiği odunlar kuru kaldı O kuru odunlarla, diğerleri de tutuştu Hızır aleyhisselâm, odunların neden ıslanmadığını sordu, o da, elbisesiyle örttüğünü söyledi Bu yanıt Hızır aleyhisselâmın çok hoşuna gitti Süleymân'a;
Bundan daha sonra adın Hakîm olsun!dedi Sonra ona hayır duâda bulundu Hakîm Süleymân'ın içi, birdenbire nûra gark oldu Hızır aleyhisselâm, onun feyzinden öteki insanların da istifâde etmesini dikte buyurunca, hikmetler (manzûmeler) söylemeye başladı Ahmed Yesevî hazretlerinden duyduklarını, şiirlerle öteki insanlara aktardı
Bir Kurban bayramı günü, Ahmed Yesevî hazretlerinin dergâhında bütün sevenleri toplandı Öğretmen Ahmed Yesevî imâm oldu Namaza başladılar Cemâatte, Hakîm Cet ile Sûfî Muhammed Dânişmend de vardı Namaz esnâsında Hoca'dan bir ses çıktı Cemâat; İmâmın abdesti bozuldudiyerek namazı terk etti Hakîm Cet hiç çekinmeden namazına devâm etti Sûfî Muhammed Dânişmend de, Hakîm Ata'ya bakarak devâm etti Hoca selâm verince;
Ben sizin bu yoldaki derecenizi iyi anlamak istedim O ses benden yok, belime soktuğum ağaç parçasından çıktı Sizin bu halinizden, benim bir tek mürîdim, dahası yarım mürîdim olduğu anlaşıldıdeyip, Hakîm Ata'ya;
Yarın seher vakti sana bir deve gelecek, ona bin, nerede durursa orada inersinbuyurdu Ertesi sabahtan seher zamanında bir deve geldi Hakîm Ata, deveye binip yularını salıverdi Deve bildiği gibi gitti Harezm taraflarında bir yerde çöktü Kaldırmak istedi, kalkmadı ve bağırdı Bundan dolayı oraya Bağırgan, Hakîm Soy'ya da Süleymân Bağırganî dediler
Hakîm Ata, devesinden indi Orası Buğra Hânın beygir sürülerinin otladığı bir yerdi At sürücüleri, onu buradan kovmak istediler O da;
Ben bir garîb dervişim, başka bir yere gitmem!dedi Onlar da, ellerindeki şeylerle onun üstüne saldırdılar Hakîm Ata, ağaçlara seslenip onları tutmalarını istedi Ağaçlar, Hakîm Cet'nın üzerine saldıranları dallarıyla sardılar İki tânesi kaçıp, hâli Buğra Hana anlattılar Buğra Han, velîleri seven sâlih bir kimseydi Bu habere fazla hoşnut oldu
Üç gündür erenlerin mübârek kokularını alıyordum Çağrıda Bulunmak, memleketimizi bir Allah dostu şereflendirmişdeyip, durumu öğrenmek için adamlarından birini yolladı O kimse Hakîm Soy'ya gelip hâlini öğrendi
Bu sırada ağaçlardan; Allah dostlarına saldıranlar böyle olur!diye bir ses gelip, beygir sürücüleri serbest bırakıldı Buğra Han da hâle vâkıf olunca, Hakîm Soy'nın gönlünü elde etmek ve Allahü teâlânın rızâsına yakın elde etmek için kızını ona verdi Kızının adı Anber olup, fazla güzeldi Çeyiz olarak da birçok deve, koyun ve at verdi Hakîm Cet kabûl etti Buğra Han ve yardımcıları ona mürîd, talebe oldular O da Bağırgan'a yerleşti Çok meşhûr olup, o beldeleri yıllardan beri nûruyla aydınlattı Eline geçen malı da Allah yolunda harcadı Burada, Anber Ana'dan; Muhammed Öğretmen, Asgar Öğretmen, Hubbî Öğretmen adlarında evlâtları oldu Çoğu talebe yetiştirdi Halîfeleri arasında Zengi Soy meşhûr oldu 1186 yılında vefât eden Hakîm Ata Harezm'de Bağırgan'a (Akkurgan) defnedildi
Adalet yolu, Resûlullah efendimizin sünnetine bütün tâbi olarak, sâde bir şekilde insanlara aktarması, örnek ahlâkı, hoş şiirleri ve yüksek hâlleri ile meşhûr olan Hakîm Soy, Türkler arasında âdetâ destanlaştı Önceki bir günâhına keffâret olarak, kabrinin üstünden kırk yıl su akacağı bildirilmişti Vefât ettikten daha sonra, Bağırgan'ı Amuderya (Ceyhun) Nehri bastı Hakîm Soy'nın türbesinin üstünden kırk yıl su aktı Sonra sular çekildi Türbenin nerede olduğunu kimse bilmiyordu
Bir gece Hakîm Soy, HocaCelâleddîn nâmında bir kimsenin rüyâsında belirdi:
Beni arayıp bul, üstüme türbe yapıp îmâr et!dedi Bu mânevî işâret üzerine, Öğretmen Celâleddîn, yanında çoğu mülk alıp bir kervanla Türkistan tarafına yola çıktı sonra Bağırgan'a döndü Bu esnâda şiddetli bir fırtına çıkıp, kervandaki tüm malları dağıttı Güneş doğup ortalık aydınlanınca, Celâl Öğretmen bir dağın tepesine çıkıp etrâfına bakındı Karşı dağın tepesinde bir kadın gördü Yanına varıp, Hakîm Cet'nın türbesini sordu Kadın bilmediğini söyleyip, onu ihtiyar bir kadının yanında götürdü Yaşlı kadın;
Oralar su aşağıda kaldı Türbe kayboldu Acilen sular çekildi Bize yakın bir yerde bir süsleme ağacı peydâ oldu Gece etrâfında geyikler toplanır, seher vaktine değin durup ziyâret ederler Oralardan geçenler, zikir sesleri duyduklarını söylerler Olur Ya de orasıdırdedi Celâl Hoca, gece vakti söylenen yere gitti Geyikleri görüp, zikir seslerini işitti Oracıkta uyuya kaldı Hakîm Ata rüyâsına girdi Yattığın yerden yedi etap ileri gel ve orayı kaz, bir hasır çıkar, onun altında bir deste gül vardır, işte orası benim kabrimdir Dışarı Giden malın için de tasalanma, tümü falanca handadır Onları al gel, üstümüzü îmâr et, kendin de bize komşu oldedi Celâl Hoca uyanınca, söylenileni yaptı Mezarı bulup bir nişan koydu Mallarını gidip aldı Harzem'den ustalar getirip, orada bir türbe ve imâret yaptı Kendisi de oraya yerleşip, tâliplere ilim öğretip, Hak âşıklarına feyzler saçtı
Hakîm Süleymân Soy'nın Orta Asya'da hâlen harâretle okunmakta olan Bağırgan Kitabı, Âhirzaman Kitabı ve Meryem Kitabı gibi eserleri mevcuttur O, keza Kul Süleymân, Hakîm Süleymân, Hakîm Hoca Süleymân ve Hakîm Ata gibi farklı alanlara yönlendirilmiş mahlaslarla hece vezninde hikmetler, şiirler söylemiştir Bu şiirlerinde Peygamber efendimizin mîrâcı ve vefâtı, Cennet ile Cehennem'in münâzarası, Cennet'te akıcı dört nehirden ancak tövbe edenlerin içebileceği, tövbesizlere onun yerine zakkum zehri verileceği, kıyâmetin ahvâli, Adalet korkusu, Mûsâ aleyhisselâmın Hızır aleyhisselâma mürid olması, dervişlerin ve dervişliğin fazîletleri ve dünyânın fâniliğini anlatmaktadır
Hakîm Süleymân Soy'nın ara sıra talebelerine söylediği şu iki sözü de söylene söylene günümüze kadar gelmiştir
Her gördüğünü Hızır bil, her geceyi kadir bil
Cümbür Cemaat yahşî (hoş, iyi) biz yaman, cümbür cemaat buğday biz saman
1) HazînetülAsfiyâ, Mevlânâ Gulam Lâhorî
2) Hakîm Soy Kitabı, Kazan Üniversitesi, 1901
3) Reşehât AynülHayât; s16
4) Nesâyimü'lMehabbe; s384
5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c7, s298
6) İslâm Târihi Ansiklopedisi; c5, s90 *