nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
ABDULLAHI İLÂHÎ
Anadolu evliyâsının büyüklerinden Şahı Nakşibend Behâeddîni Buhârî hazretlerinin yolunu Buhârâ'da Ubeydullahi Ahrâr'dan alarak Anadolu'ya ilk olarak getirip yayan âlim Germiyanoğulları beyliğinin sınırları dâhilinde olan Kütahya'nın Simav kasabası civârında bir köyde doğdu 1491 (H897) yılında Rumeli'nde Vardar Yenicesi'nde vefat ederek oraya defnedildi
Birincil tahsîlini Simav'da tamamladıktan sonra İstanbul'a gitti Zeyrek Medresesinde büyük âlim Alâeddîn Tûsî'nin talebesi oldu Zahirî ilimlerde ilerledi Hocası Alâeddîn Tûsî, Hocazâde ile yaptığı görüşme netîcesinde İran'daKirman taraflarına gitti En çok sevip takdir ettiği talebesi Abdullahı İlâhî'yi de yanına götürdü Abdullahı İlâhî, Kirman'da da bir müddet ilim tahsîl etti Lakin bir türlü memnuniyet olmadı Zâhirî ilimleri bırakıp bâtınî ilimlerle uğraşmayı özlem etti Hattâ tüm kitaplarını yanmak ya da suya atmak gibi bir düşünceyle karşı karşıya kaldı Yanında gelen evliyâdan bir zâtın tavsiyesi ile ihtiyâcı olmayan kitapları satıp parasını fakirlere dağıttı Bilahare Semerkant'a gitti Bu sırada Semerkant'ta Yâkubı Çerhî hazretlerinin talebesi ve halîfesi Hâce Ubeydullahı Ahrâr, Hâce Nakşibend Behâeddîni Buhârî'nin yolunu dağıtmak ve insanlara İslâm ahlâkını anlatmakla meşgûldü Binlerce talebe etrafında feyz edinmek, Allahü teâlânın râzı olduğu yolu öğrenmek için çırpınıyordu Abdullahı İlâhî de, bu seçilmişlerin halkasına dâhil oldu Ubeydullahı Ahrâr hazretlerinin talebelerinin Ehli sünnet îtikâdına bağlılığını, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemin sünneti şerîfine uymaktaki gayretlerini görüp hayran kaldı Yıllardan Beri Semerkant'ta kalıp Ubeydullahı Ahrâr hazretlerinin hizmetinde bulundu Feyzlerinden istifâde etti Hocasının emriyle Buhârâ'ya gidip Behâeddîni Buhârî hazretlerinin kabrini ziyâret etti Orada bir yıl insanlardan uzak kalarak yalnız ibâdetle meşgûl oldu Behâeddîni Buhârî hazretlerinin rûhâniyetinden feyz aldı Fazla vakit Behâeddini Buhârî'nin kabri yarılarak dışarı çıkar, rüyalarını yorumlar, farklı alanlara yönlendirilmiş iltifatlarda bulunurdu Zâhirde hocası Ubeydullahı Ahrâr olmasına rağmen, hakikatte tasavvuf yolunu Hâce Behâeddîni Buhârî hazretlerinden üveysî olarak tahsîl etti sonradan her tarafta Semerkant'a döndü Bir müddet daha Ubeydullahı Ahrâr hazretlerinin hizmetinde bulunup tasavvufta yüksek derecelere kavuşarak icâzet aldı Sonradan Seyyid AhmedBuhârî ile birlikte Anadolu'ya gönderildi Gelirken Herat'ta Mevlânâ Abdurrahmân Câmî (v1492) ve diğer büyükler ile görüşüp sohbet etti Anadolu'ya gelip memleketi olan Simav'da yerleşti Hak âşıkları, kısa zamanda onun büyüklüğünü anlayarak etrafına toplandılar Sohbetinde bulunmayı câna minnet bildiler
Abdullahı İlâhî hazretleri de, hocasından öğrendiklerini Anadolu'da yaymayı kendisine vazîfe edinip, insanların huzur ve saâdete kavuşmaları için gece gündüz çalıştı Muhammed Behâeddîni Buhârî hazretlerinin dergâhından aldığı feyzleri Anadolu'da ilk yayan velî oldu Bir müddet sonradan Anadolu kâdıaskeri Manisalızâde Muhyiddîn Mehmed Çelebi(v1483)'nin dâveti üstüne Fâtih Sultan Mehmed Hanın vefât ettiği günlerde İstanbul'a geldi (1481) Kâdıasker Mehmed Çelebi'nin gösterdiği odaları ve teklifleri kabul etmeyip, daha önce ilim tahsîl ettiği ZeyrekCâmii etrâfındaki vîrâne hâline gelmiş manâsız medrese odalarını tercih etti Orada yerleşti Şeyh Ebü'lVefa Konevî gibiAllah dostları ile sohbet etti İstanbullular onun gelişini rahmet bilip, sohbetine koştular Eksik zamanda halktan ve devlet adamlarından çoğu kimse, Abdullahı İlâhî'nin talebeleri aralarında yer aldı
Bunlardan biri de Mevlânâ Celâleddîni Rûmî hazretlerinin torunlarından Âbid Çelebi idi Kâdılık hizmetini bırakarak Abdullahı İlâhî'ye talebe olmuştu Bir gün Zeyrek Câmiinde Âbid Çelebiye sâdece onun farkedebileceği bir kerâmet göstererek iltifâtlarda bulundu Bunun sebebini soran talebesi Uzun Musluhiddîn'e;
İnsanların meşrebleri öbür ayrıdır Avâmın çocukları dayaktan, büyüklerin çocukları lütuftan anlar Ona iltifât etmesem, beni ve bu büyüklerin yolunu bırakırbuyurdu
Tekrar Âbid Çelebi, Abdullahı İlâhî'nin dergâhına uzun bir müddet devam ettikten sonra kalbinin açılmadığını ayrım edip Muhyiddîn İskilibî (Şeyh Yavsî) hazretlerine talebe olmayı kalbinden geçirdi Kafası bu düşüncelerle batmış olarak Zeyrek Câmiinde namaz kıldı Namazdan sonra hocası Abdullahı İlâhî kendisine dönüp; Seni namaz kılarken Muhyiddîn İskilibî'nin şeklinde gördümbuyurdu Bunun üstüne Âbid Çelebi, özür dileyip hocasının elini öptü ve hizmetine devam etti Gün geçtikçe gönlü açılıp ard arda gelen feyzlere kavuştu
Halkın ve devlet erkânının iltifatları, Abdullahı İlâhî hazretlerini İstanbul'dan uzaklara gitmeye zorladı Zâten meşhur Osmanlı kumandanı Evrenos Beyin oğlu Ahmed Bey, sancakbeyi olduğu Vardar Yenicesi (Selanik yakınlarında)' ne dâvet edip duruyordu Abdullahı İlâhî hazretleri çok sevdiği Ahmed Beyin arzusuna uyup Vardar Yenicesi'ne gitti Seyyid Ahmed Buhârî hazretlerini İstanbul'da yerine halîfe bıraktı Teşrifi ile Vardar Yenicesi şenlendi Şehir onun hürmetine îmâr edildi Câmiler, hanlar, medreseler, darü'lhadîs, tekke ve türbeler inşâ edildi Irk bu Allah adamının sohbetinden istifâde etmek, meclisinde bulunmak için yarış ettiler
Bir gün ihtiyar bir kadın Abdullahı İlâhî'nin meclisine gelip bir müşkülü olduğunu arzetti O gece rüyasında kendisini kurbağa biçiminde gördüğünü söyledi Abdullahı İlâhî; Hayırdır inşaallah korkacak bir şey değilbuyurup, kendi haliyle meşgul oldu Ama bu cevap kadını tatmin etmemişti Bir kenarda bekledi Biraz daha sonra başını kaldıran Abdullahı İlâhî; Anacığım! Sen dervişleri evine davet etmek istemiş, sonradan da vazgeçmişsin Bu rüyâ ona alâmettir Git huzurla işine bakbuyurdu Ihtiyar bayan bu sözleri onay edip; Evet tıpkı pek oldu Evim kuytu olduğu için davetten vazgeçtimdedi
Abdullahı İlâhî hazretleri, Vardar Yenicesi'nde uzun yıllar insanlara Allahü teâlânın dînini anlattı İnsanlara rehberlik, tutku erbabına pîrlik, şevk, arzu sâhiplerine şeyhlik yaptı Sırların kaynağı, doğruların dayanağı, ilâhî sırların açıklayıcısı oldu 1491 yılında burada vefat edip, kent içinde yüksek bir yerde, Evranosoğlu Ahmed Beyin yaptırdığı mescid, medrese, tekke, dârülhadîs ve türbeden müteşekkil külliyenin türbesine defnedildi Ahmed Bey, Murâd Baba, Şeyh Feyzullah Efen
Efendi, Yazıcızade Mehmed Efendi oğlu MehmedÇelebi (Yazıcı Çelebi Efendi) de sonra burada defnedildiler Bunlar büyük ihtimalle Abdullahı İlâhî'nin VardarYenicesi'ndeki başlıca talebeleri idiler Türbe, Osmanlıların son zamanlarına kadar ayakta kalmış, ziyâret edilmiş, fakat sonradan ortadan kaldırılmıştır
Abdullahı İlâhî hazretleri, on beşinci yüzyıl Türk edebiyatı nesri içinde önemli yer tutan kitaplar yazdı Keşfü'lVâridât liTâlibi'l Kemâlât ve Gâyeti'dDerecât adıyla Şeyh Bedreddîn Simavnevî'nin Varidât'ını şerh ederek yanlışlıklarını ortaya koydu Tasavvufî hayatın adâb ve erkânını anlattığı Meslekü'tTâlibin velVâsilîn adlı eserini Türkçe olarak kaleme aldı (1483) Zâdü'lMüştâkîn kitabında yüzden artı tasavvufî terimi Türkçe olarak açıkladı Tasavvufî ahlâkla ilgili olarak yine Türkçe Esrârnâme kitabını kaleme aldı Vahdeti Vücûdla ilgili bilgileri, Risâlei Vücûd adlı eserindeArapça olarak açıkladı Risâlei Ahâdiyye adlı eserinde bir takım terimleri Farsça olarak açıkladı RuzbehânBaklî'nin Risâlei Kuds adlı eserini Menâzilü'lKulûb adıyla Farsça şerh etti İlâhîmahlası ile şiirler yazdı Kendisine nisbet edilen bir Dîvân varsa da, bu eserin, çağdaşı ve yine İlâhîmahlası ile yazar Ahmedi İlâhî'ye âid olması güçlü olarak muhtemeldir
Abdullahı İlâhî, eserlerinden diğer, çoğu talebe yetiştirerek vefâtından sonradan da hizmetinin devam etmesini sağladı Muslihuddîn Tavîl ve Âbid Çelebi, talebelerinin meşhurlarındandır En meşhûr talebesi ise Seyyid Dikte Ahmed Buhârî'dir Tarîkat silsilesi de onun vâsıtasıyla, Ubeydullahı Ahrâr, Molla Abdullahı İlâhî, Ahmed Buhârî, Hakîm Çelebi, Nakşibendzâde Mustafa, İlâhîzâde Yâkub, Ahmed Tirevî, Ömer Bâkî ve Şeyh Nasrullah biçiminde devam etmiştir Ancak Nakşibendîliğin Müceddidiyye kolu, Murâdı Münzevî ve Mehmed Emin Tokadî (ksirruhumâ) vâsıtasıyla Anadolu'ya gelinceAnadolu'da Nakşibendiyye silsilesi değişmiştir *
Anadolu evliyâsının büyüklerinden Şahı Nakşibend Behâeddîni Buhârî hazretlerinin yolunu Buhârâ'da Ubeydullahi Ahrâr'dan alarak Anadolu'ya ilk olarak getirip yayan âlim Germiyanoğulları beyliğinin sınırları dâhilinde olan Kütahya'nın Simav kasabası civârında bir köyde doğdu 1491 (H897) yılında Rumeli'nde Vardar Yenicesi'nde vefat ederek oraya defnedildi
Birincil tahsîlini Simav'da tamamladıktan sonra İstanbul'a gitti Zeyrek Medresesinde büyük âlim Alâeddîn Tûsî'nin talebesi oldu Zahirî ilimlerde ilerledi Hocası Alâeddîn Tûsî, Hocazâde ile yaptığı görüşme netîcesinde İran'daKirman taraflarına gitti En çok sevip takdir ettiği talebesi Abdullahı İlâhî'yi de yanına götürdü Abdullahı İlâhî, Kirman'da da bir müddet ilim tahsîl etti Lakin bir türlü memnuniyet olmadı Zâhirî ilimleri bırakıp bâtınî ilimlerle uğraşmayı özlem etti Hattâ tüm kitaplarını yanmak ya da suya atmak gibi bir düşünceyle karşı karşıya kaldı Yanında gelen evliyâdan bir zâtın tavsiyesi ile ihtiyâcı olmayan kitapları satıp parasını fakirlere dağıttı Bilahare Semerkant'a gitti Bu sırada Semerkant'ta Yâkubı Çerhî hazretlerinin talebesi ve halîfesi Hâce Ubeydullahı Ahrâr, Hâce Nakşibend Behâeddîni Buhârî'nin yolunu dağıtmak ve insanlara İslâm ahlâkını anlatmakla meşgûldü Binlerce talebe etrafında feyz edinmek, Allahü teâlânın râzı olduğu yolu öğrenmek için çırpınıyordu Abdullahı İlâhî de, bu seçilmişlerin halkasına dâhil oldu Ubeydullahı Ahrâr hazretlerinin talebelerinin Ehli sünnet îtikâdına bağlılığını, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemin sünneti şerîfine uymaktaki gayretlerini görüp hayran kaldı Yıllardan Beri Semerkant'ta kalıp Ubeydullahı Ahrâr hazretlerinin hizmetinde bulundu Feyzlerinden istifâde etti Hocasının emriyle Buhârâ'ya gidip Behâeddîni Buhârî hazretlerinin kabrini ziyâret etti Orada bir yıl insanlardan uzak kalarak yalnız ibâdetle meşgûl oldu Behâeddîni Buhârî hazretlerinin rûhâniyetinden feyz aldı Fazla vakit Behâeddini Buhârî'nin kabri yarılarak dışarı çıkar, rüyalarını yorumlar, farklı alanlara yönlendirilmiş iltifatlarda bulunurdu Zâhirde hocası Ubeydullahı Ahrâr olmasına rağmen, hakikatte tasavvuf yolunu Hâce Behâeddîni Buhârî hazretlerinden üveysî olarak tahsîl etti sonradan her tarafta Semerkant'a döndü Bir müddet daha Ubeydullahı Ahrâr hazretlerinin hizmetinde bulunup tasavvufta yüksek derecelere kavuşarak icâzet aldı Sonradan Seyyid AhmedBuhârî ile birlikte Anadolu'ya gönderildi Gelirken Herat'ta Mevlânâ Abdurrahmân Câmî (v1492) ve diğer büyükler ile görüşüp sohbet etti Anadolu'ya gelip memleketi olan Simav'da yerleşti Hak âşıkları, kısa zamanda onun büyüklüğünü anlayarak etrafına toplandılar Sohbetinde bulunmayı câna minnet bildiler
Abdullahı İlâhî hazretleri de, hocasından öğrendiklerini Anadolu'da yaymayı kendisine vazîfe edinip, insanların huzur ve saâdete kavuşmaları için gece gündüz çalıştı Muhammed Behâeddîni Buhârî hazretlerinin dergâhından aldığı feyzleri Anadolu'da ilk yayan velî oldu Bir müddet sonradan Anadolu kâdıaskeri Manisalızâde Muhyiddîn Mehmed Çelebi(v1483)'nin dâveti üstüne Fâtih Sultan Mehmed Hanın vefât ettiği günlerde İstanbul'a geldi (1481) Kâdıasker Mehmed Çelebi'nin gösterdiği odaları ve teklifleri kabul etmeyip, daha önce ilim tahsîl ettiği ZeyrekCâmii etrâfındaki vîrâne hâline gelmiş manâsız medrese odalarını tercih etti Orada yerleşti Şeyh Ebü'lVefa Konevî gibiAllah dostları ile sohbet etti İstanbullular onun gelişini rahmet bilip, sohbetine koştular Eksik zamanda halktan ve devlet adamlarından çoğu kimse, Abdullahı İlâhî'nin talebeleri aralarında yer aldı
Bunlardan biri de Mevlânâ Celâleddîni Rûmî hazretlerinin torunlarından Âbid Çelebi idi Kâdılık hizmetini bırakarak Abdullahı İlâhî'ye talebe olmuştu Bir gün Zeyrek Câmiinde Âbid Çelebiye sâdece onun farkedebileceği bir kerâmet göstererek iltifâtlarda bulundu Bunun sebebini soran talebesi Uzun Musluhiddîn'e;
İnsanların meşrebleri öbür ayrıdır Avâmın çocukları dayaktan, büyüklerin çocukları lütuftan anlar Ona iltifât etmesem, beni ve bu büyüklerin yolunu bırakırbuyurdu
Tekrar Âbid Çelebi, Abdullahı İlâhî'nin dergâhına uzun bir müddet devam ettikten sonra kalbinin açılmadığını ayrım edip Muhyiddîn İskilibî (Şeyh Yavsî) hazretlerine talebe olmayı kalbinden geçirdi Kafası bu düşüncelerle batmış olarak Zeyrek Câmiinde namaz kıldı Namazdan sonra hocası Abdullahı İlâhî kendisine dönüp; Seni namaz kılarken Muhyiddîn İskilibî'nin şeklinde gördümbuyurdu Bunun üstüne Âbid Çelebi, özür dileyip hocasının elini öptü ve hizmetine devam etti Gün geçtikçe gönlü açılıp ard arda gelen feyzlere kavuştu
Halkın ve devlet erkânının iltifatları, Abdullahı İlâhî hazretlerini İstanbul'dan uzaklara gitmeye zorladı Zâten meşhur Osmanlı kumandanı Evrenos Beyin oğlu Ahmed Bey, sancakbeyi olduğu Vardar Yenicesi (Selanik yakınlarında)' ne dâvet edip duruyordu Abdullahı İlâhî hazretleri çok sevdiği Ahmed Beyin arzusuna uyup Vardar Yenicesi'ne gitti Seyyid Ahmed Buhârî hazretlerini İstanbul'da yerine halîfe bıraktı Teşrifi ile Vardar Yenicesi şenlendi Şehir onun hürmetine îmâr edildi Câmiler, hanlar, medreseler, darü'lhadîs, tekke ve türbeler inşâ edildi Irk bu Allah adamının sohbetinden istifâde etmek, meclisinde bulunmak için yarış ettiler
Bir gün ihtiyar bir kadın Abdullahı İlâhî'nin meclisine gelip bir müşkülü olduğunu arzetti O gece rüyasında kendisini kurbağa biçiminde gördüğünü söyledi Abdullahı İlâhî; Hayırdır inşaallah korkacak bir şey değilbuyurup, kendi haliyle meşgul oldu Ama bu cevap kadını tatmin etmemişti Bir kenarda bekledi Biraz daha sonra başını kaldıran Abdullahı İlâhî; Anacığım! Sen dervişleri evine davet etmek istemiş, sonradan da vazgeçmişsin Bu rüyâ ona alâmettir Git huzurla işine bakbuyurdu Ihtiyar bayan bu sözleri onay edip; Evet tıpkı pek oldu Evim kuytu olduğu için davetten vazgeçtimdedi
Abdullahı İlâhî hazretleri, Vardar Yenicesi'nde uzun yıllar insanlara Allahü teâlânın dînini anlattı İnsanlara rehberlik, tutku erbabına pîrlik, şevk, arzu sâhiplerine şeyhlik yaptı Sırların kaynağı, doğruların dayanağı, ilâhî sırların açıklayıcısı oldu 1491 yılında burada vefat edip, kent içinde yüksek bir yerde, Evranosoğlu Ahmed Beyin yaptırdığı mescid, medrese, tekke, dârülhadîs ve türbeden müteşekkil külliyenin türbesine defnedildi Ahmed Bey, Murâd Baba, Şeyh Feyzullah Efen
Efendi, Yazıcızade Mehmed Efendi oğlu MehmedÇelebi (Yazıcı Çelebi Efendi) de sonra burada defnedildiler Bunlar büyük ihtimalle Abdullahı İlâhî'nin VardarYenicesi'ndeki başlıca talebeleri idiler Türbe, Osmanlıların son zamanlarına kadar ayakta kalmış, ziyâret edilmiş, fakat sonradan ortadan kaldırılmıştır
Abdullahı İlâhî hazretleri, on beşinci yüzyıl Türk edebiyatı nesri içinde önemli yer tutan kitaplar yazdı Keşfü'lVâridât liTâlibi'l Kemâlât ve Gâyeti'dDerecât adıyla Şeyh Bedreddîn Simavnevî'nin Varidât'ını şerh ederek yanlışlıklarını ortaya koydu Tasavvufî hayatın adâb ve erkânını anlattığı Meslekü'tTâlibin velVâsilîn adlı eserini Türkçe olarak kaleme aldı (1483) Zâdü'lMüştâkîn kitabında yüzden artı tasavvufî terimi Türkçe olarak açıkladı Tasavvufî ahlâkla ilgili olarak yine Türkçe Esrârnâme kitabını kaleme aldı Vahdeti Vücûdla ilgili bilgileri, Risâlei Vücûd adlı eserindeArapça olarak açıkladı Risâlei Ahâdiyye adlı eserinde bir takım terimleri Farsça olarak açıkladı RuzbehânBaklî'nin Risâlei Kuds adlı eserini Menâzilü'lKulûb adıyla Farsça şerh etti İlâhîmahlası ile şiirler yazdı Kendisine nisbet edilen bir Dîvân varsa da, bu eserin, çağdaşı ve yine İlâhîmahlası ile yazar Ahmedi İlâhî'ye âid olması güçlü olarak muhtemeldir
Abdullahı İlâhî, eserlerinden diğer, çoğu talebe yetiştirerek vefâtından sonradan da hizmetinin devam etmesini sağladı Muslihuddîn Tavîl ve Âbid Çelebi, talebelerinin meşhurlarındandır En meşhûr talebesi ise Seyyid Dikte Ahmed Buhârî'dir Tarîkat silsilesi de onun vâsıtasıyla, Ubeydullahı Ahrâr, Molla Abdullahı İlâhî, Ahmed Buhârî, Hakîm Çelebi, Nakşibendzâde Mustafa, İlâhîzâde Yâkub, Ahmed Tirevî, Ömer Bâkî ve Şeyh Nasrullah biçiminde devam etmiştir Ancak Nakşibendîliğin Müceddidiyye kolu, Murâdı Münzevî ve Mehmed Emin Tokadî (ksirruhumâ) vâsıtasıyla Anadolu'ya gelinceAnadolu'da Nakşibendiyye silsilesi değişmiştir *