Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Dünya sınavında her insanın aynı şartlarda olmamasının nedeni hakkında

Dünya sınavında her insanın aynı şartlarda olmamasının nedeni hakkında
0
163

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Birçok müslümanın kafasını kurcalayan bu soru hakkında soru cevap şeklinde bir yazı buldum ve paylaşmak istedim

Soru
Dünya bizim için bir sınav Ahirete hazırlık için Sonsuz yaşam için bu bir sınavYıllardır böyle okuduk böyle bildikTövbe haşaa ,böyle bir şeyi sorgulamak bile beni irkitiyorDünya bir sınavsa Rabbimizin bize yaptığı , peki neden herkes safhada başlamıyor bu sınava Şehrin en fakir en ücra köşesinde doğup büyüyen bir çocuk için günah daha kolay değil midir ? Yaşamını sürdürmesi için yiyecek içeçek bulması gerekirE yoksa durumu ? Ne yapacak çalacak vb


CEVAP
Evvelâ şu hakikati hatırlatmakla mevzuya başlamakta fayda mülâhaza ediyoruz Hesap sormak, siğaya çekmek, ancak Allahü Azimüşşân'ın hakkıdır Mahlûkatın O'na sual ve hesap sormaya hakkı yoktur

Umum mülkün yegane sahibi, tek hâkimi Allahü Azimüşşân'dır O Sultanı Ezel ve Ebed kendi mülkünde elbette dilediği gibi tasarruf eder Amma O Âdili Hakîm ve Rahîmi Mutlak'ın bütün tasarrufatı hakîmane, rahîmâne ve âdilânedir Hiç kimse O'nun mahlûkatına O'ndan başka şefkatli ve merhametli olamaz Yukarıdaki soruyu soranların görünüşte acıdıkları, gerçekte ise kendi günahlarına özür olarak ileri sürmek istedikleri o şahıs, Cenâbı Hakk'ın kuludur Bizimle ilgisi sadece insaniyet cihetiyledir Onu, ana rahminde bir damla su halinden rahmet ve inâyetiyle insan şekline getiren, ona akıl ihsan eden ve dünyadan faydalanabilmesi için gerekli bütün maddi ve manevî cihazlarla teçhiz eden Allahü Azimüşşân'dır Öyle ise, o adama karşı hiç kimse onun Rahîm olan yaratıcısından daha şefkatli olamaz

Kader ve adaletle ilgili mes'elelerin tetkikinde bu hakikatin gözden uzak tutulmaması gerekir Her bir insanın, bu âlemde içinde bulunduğu farklı hayat şartları, fert, aile ve akraba dairelerinde karşılaştığı ayrı ayrı mes'eleleri, maişet (geçim) noktasındaki değişik problemleri ve nihayet içinde bulunduğu memleketin kendisine has içtimaî yapısıyla ayrı bir dünyası vardır Hikmetlerini hakkıyla bilemediğimiz, fakat âdil olduğundan da şüphe etmediğimiz bu İlâhî taksimatın neticeleri ahirette, yüce adalet gününde sergilenecek, Zilzâl Sûresi'nde de beyân buyurulduğu gibi zerre kadar hayır ve zerre kadar şerrin hesabı orada görülecektir

Bu dünyada faydalı sanılan birçok hâller, orada mes'uliyetinin ağırlığı ile kulun büyük bir yükü olurken, zahmet ve meşakkat olarak görünen nice hâdiseler sabretmek şartıyla orada günahların affına vesile olacaktır

Haşir meydanı, hayvanların bile gerek insanlardan ve gerekse birbirilerinden olan haklarının alınacağı, hattâ bir kâfirin Müslümanda olan hakkının dahi hesaba katılacağı bir yüce adalet ânı olarak insanları beklemektedir Hayvanların birbirinde olan küçük haklarını bile, mahiyetini bilemediğimiz hassas bir teraziyle tartan O Âdili Mutlak, elbette ki insanları da o mutlak adaletiyle muhakeme edecektir

Bir kısım insanların, Kader ve İlâhî adalet noktasındaki vesveseleri, işte bu adalet gününü düşünmemekten ileri gelmektedir O günü düşünmeden, bir cihette yolun ortası olan bu dünyada, İlâhî adaletin kulların imtihan şartlanndaki tecellîsini lâyıkıyla anlamamız, elbette imkânsızdır

Zerre kadar şerrin dikkate alınacağı o adalet gününde, İlâhî adalete iftira edenlerin de hesaba çekileceği gözden uzak tutulmamalıdır Anlaşılmayan mes'elelere itiraz etmek yerine, merakla eğilmek ve öğrenmek akıl ve hikmetin muktezasıdır Hem bir nev'i ibâdettir Mesela tıb ilmi, Hakîmi Ezelî'nin insan vücûdunda hiçbir şeyi hikmetsiz ve faydasız yaratmadığına inanmanın neticesi olarak, herbir azanın, kemiğin, sinirin, bezin vaziyetini araştırmış, bulmuş ve bugünkü seviyesine ulaştırmıştır Bir doktor, neye yaradığını bilemediği bir azayı faydasız kabul etse, cehaletini ilân etmiş olur Onun anlamaması o azanın faydasızlığına delil olamaz Aynen öyle de, Âdili Mutlak olan Allah'ın adaletine iman eden bir kimse de, her hâdisede İlâhî adaletin tecellî ettiğine imân ile mükelleftir Hatırına gelen suallerin cevabını bu anlayış içerisinde aramalıdır

Cenâbı Hakk, Kur'anı Kerîm'inde:

“Allah, kişiye ancak gücünün yeteceği kadar teklif eder (Bakara Sûresi, âyet: 286) buyurmakla, kullarına çekemeyecekleri yükleri teklif etmediğini açıkça bildirmektedir İnsanın bedeninin takat getiremeyeceği veya mal varlığının kâfi gelmeyeceği yükler olduğu gibi, aklının da tek başına erişemeyeceği hakikatler vardır Bunların hepsi, kullara çekemeyecekleri yüklerin yüklenmediği hakikati içerisindedir Konuyu bazı misâllerle açıklayalım:

Ayakta duramayacak kadar hasta olan bir kimse, namazını oturarak kılar

Oturamayacak ve kımıldayamayacak durumda bulunan bir hastanın ise namazı te'hire kalır

Ramazan'da unutarak yemek yiyen kimsenin orucu bozulmaz

Kendisine zorla haram bir şey yedirilen kimse mes'ul olmaz

Fakir bir Müslümana hacca gitmek ve zekât vermek farz değildir

Misâller çoğaltılabilir Bunlar Cenâbı Hakk'ın Âdili Mutlak olduğuna ve kullan için takat getiremeyecekleri yükler takdir etmediğine birer delildir

Allahü Teâlâ mutlak adaletiyle kullarının mes'uliyetlerini bedenî ve malî durumlanyla olduğu gibi, içinde bulunduklan şartlarla, imân hakikatlerini kavrama ve İslâmî hükümlere vâkıf olabilme imkânlarıyla da sınırlandırmıştır Yâni, Cenâbı Hakk, kullannın akıllarına da kaldıramayacağı yükleri yüklememiştir Şu hakikati de bilmek icab eder:

İnsanların bu dünyadaki asıl vazifeleri Cenâbı Hakk'a imân ve O'na itaat etmek olduğundan, en düşük seviyedeki akla dahi Hâlıkı Kerîm'in varlığını idrâk etme kabiliyeti verilmiştir Az bir akılla dünya işleri lâyıkıyla görülemediği halde, bu kâinatın bir yaratanı olduğu bilinebilir Diğer taraftan, bir eli olmadığında dünyevî işlerini bir derece aksattığı halde, aynı insan iki elini ve iki ayağını da kaybetse Allah'ı tanımasında, bilmesinde hiçbir noksanlık duymaz Aklıyla bu kâinatın sultanını idrâk ettikten sonra, bedenî durumunun da müasadesi nisbetinde O'na karşı ibâdetini yapar

Âdili Mutlak olan Allahü Azimüşşân her insana bu dünya imtihanını kazanacak kıuhır akıl ihsan etmiş, akıl hastalan ile sinni teklife ulaşmayan çocukları imtihandan muaf tutmuştur

Alıntı
 

Similar threads

Hayır ve Şerri Allah'ın Yaratması: İnsanın irade ve ih*tiyariyle işlediği, hayır olsun şer olsun, bütün amellerini yaratan ancak Cenâbı Hak'tır O'ndan başka Halik yok*tur ve yaratmak O'na mahsustur lakin, hayrı ve şerri insan kendi ihtiyariyle istemekte, dolayısıyla da mes'uliyeti o çekmektedir...
Cevaplar
0
Görüntüleme
185
Yazan : Mehmet Kırkıncı Bu soruya altı madde halinde cevap vereceğiz: 1 Soruda kasıt vardır: Bu sorunun hedefi inançları sarsmak, saf zihinleri bulandırmak, masum ve körpe dimağlara zehir akıtmaktır Bir akrep kıskacı olan bu demogojik soru ile insanlar zehirlenmek istenmektedir Şöyle ki...
Cevaplar
0
Görüntüleme
98
Değerli kardeşimiz; Allah'ı bilmek ve gerçeği bulmak maksadiyle, samimî düşünülse, bu alemleri yaratan Zatın mahlûkatına hiçbir cihetle muhtaç olmadığı kolayca anlaşılır Böyle asılsız ve vehmî sorular, Allah’ı, Kur'ânı Kerîm'in tarif ettiği gibi bilememekten, sathî bakmaktan ve yanlış bir kıyas...
Cevaplar
0
Görüntüleme
137
“Sana gelen her iyilik Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir (Nisa, 479) Kainattaki her şeyin Halikı ve Rabbi’nin Allah olduğunu ihsas etmektir Yani bizim tüm azalarımızı ve ruhi hassalarımızı yaratan Allah olduğu gibi, bizden sudur eden görme, işitme, konuşma vs gibi...
Cevaplar
0
Görüntüleme
124
Cenâbı Hakk’ın insanoğluna fazlından ihsân ettiği her şey, onlara birer emanettir Mal emanettir Can emanettir Sıhhat emanettir Gönül meyvesi olan evlât emanettir Din kardeşleri emanettir; mü’minler birbirine zimmetlidir Bizlere düşen; bu emanetleri, Cenâbı Hakk’ın istediği istikâmette en güzel...
Cevaplar
0
Görüntüleme
111
858,500Konular
982,368Mesajlar
32,972Kullanıcılar
estergon37Son üye
Üst Alt