iltasyazilim
FD Üye
“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz, iyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışırsınız
Çünkü ALLAH’a inanıyorsunuz Fermanının sahibisin!
SEN,
“Alemlere rahmet olarak gönderilen ve dehşetli mahşer günü herkesin “Nefsi! Nefsi! diye çırpınacağı bir zamanda, secdelere kapanıp; “Ümmetimi isterim Ya Rab!
Ümmetimi bağışlamadıkça kalkmam diye feryad edecek olan Habibi Kibriya’nın ümmetisin!
SEN,
Resûlullah’ın ashabına; “Orduya yardim ediniz dediği zaman, bütün servetini alıp getiren ve Peygamberin “Çocuklarına ne bıraktın?
sorusuna; “ALLAH’ı ve Resûlünü bıraktım Ya Resûllullah! cevabini veren Hz Ebûbekir’in yolundasın!
SEN,
Devlet reisi olduğu halde, içi su dolu bir tulumu sırtına yüklenerek halk içinde dolasan ve oğlunun; “Babacığım, niçin böyle yapıyorsun? sorusuna; “Oğlum! Nefsimi biraz beğenir gibi oldum
Onu zelil etmek, gururumu kırmak istiyorum diyen Koca Ömer’in izindesin!
SEN,
Müslümanlar arasında açlığın ve kıtlığın hüküm sürdüğü bir zamanda Sam’dan kendisine ait zeytinyağı, üzüm ve buğday yüklü olarak gelen bir deveyi yükleriyle beraber yoksullara tasadduk eden Hz Osman’ın ardındasın!
SEN,
Cebinde bulunan 4 dirhem servetin 1 dirhemini gizlice, 1 dirhemini açıkça, 1 dirhemini gece ve kalan 1 dirhemini de gündüz , kimsesizlere sadaka olarak veren ve ALLAH Resûlünün; “Neden böyle yaptın ?suâline “Belki ALLAH bunların birini olsun kabul eder düşüncesiyle diyen Hz Ali’yi takip edensin!
SEN,
ALLAH yolunda cihada çıkan ve karşısında ATLAS Okyanusunu görünce, devesini dizlerine kadar denize sürerek, kılıcını çekip; “Ya Rabbi! Şahid ol! Önüme su uçsuz bucaksız derya çıkmasaydı senin şanını daha ileriye götürürdüm! diyen mücahitlerin peşindesin!
SEN,
40 sene yatsı abdestiyle sabah namazını kılan İmamı Âzam’ların, Malazgirt Ovalarında ALLAH ALLAH sesleriyle at koşturan ve Anadolu kapılarını müslüman Türklere açan Alp Arslanların arkasındasın!
SEN,
Misafir kaldığı evde gece sabaha kadar ayakta duran ve; “Biz Kur’anin bulundugu odada ayaklarımızı uzatıp yatmaktan hayâ ederiz diyen Osman Gazilerin torunusun!
SEN,
Resûllullah’ın müjdesine nail olup, küfrün doğu kal’asını, İstanbul’u fethederek İslam’a teslim eden, yeni bir çağ açan Fatihlerin, dünyayı Müslümanlardan başkasına dar gören Yavuzların, karaların denizlerin Hakanı Kanûnilerin neslisin!
SEN,
İstanbul’da okumaya başladığı Ezani Muhammediyeyi, Çaldıran ovalarında bitiren, Tuna’da aldığı abdestin namazını Afrika çöllerinde kılan, Hazar kıyılarında getirdiği tekbir seslerinin yankılarını Viyana kapılarında duyan kahramanların evladısın!
SEN,
Vatanini, mukaddesâtını müdafaa ederken düsman kurşunlarının darbeleriyle bağırsakları delikdeşik dışarıya fırlayan ve bir eliyle onları karnına iterken, diğer eliyle göğsünden bir başka kursunu eliyle çıkarıp, yanında bulunan arkadaşına; “Al arkadaşım! Sağ olur da dönersen, su kursunu oğluma ver! Ve O’na de ki; “Bunu sana baban son nefesinde gönderdi ve O’da ayni şekilde oğluna aktarmazsa hakkimi helal etmem! “ dedi diye ulvî ruh örnekleri veren şehitler kafilesinin çocuğusun!
İSTE SEN BUSUN!
Bu altın halkalara eklenebilecek daha binlerce halka içerisinde;
Senin cevherin, aslin astarın, esasin budur iste!
Sen bu kapılar dışında başka bir kapını insani,
Bu altın halkalar dışında başka bir halkanın esiri olamazsın! Namazsız, niyazsız, maneviyatsız, ruhsuz, köksüz, kozmopolit, satılmış olamazsın!
ALLAHsız, Peygambersiz, Kitapsız olamazsın!
“Bana dokunmayan bin yıl yaşasın! “Neme lazım “Evimden uzak
“Her koyun kendi bacağından asılır gibi Yahudi sözlerini ağzının sakızı yaparak, mücadele ve hizmet azmini yitiremezsin!
Komsun aç iken, sen tok gezemezsin!
Selam’ın yasak kıldığı günah yuvalarında vaktini öldüremez, aile fertlerini batinin kokuşmuş hayat tarzına uyduramazsın!
Yavrularını çağdaş asrin zihniyetine terk edip, cehenneme talip olamazsın!
Sen kain atin en üstün varlığı olarak yaratıldın, buna layık olarak cennet bahçelerine talip olmalısın
Hem burada Hem orada
Çünkü ALLAH’a inanıyorsunuz Fermanının sahibisin!
SEN,
“Alemlere rahmet olarak gönderilen ve dehşetli mahşer günü herkesin “Nefsi! Nefsi! diye çırpınacağı bir zamanda, secdelere kapanıp; “Ümmetimi isterim Ya Rab!
Ümmetimi bağışlamadıkça kalkmam diye feryad edecek olan Habibi Kibriya’nın ümmetisin!
SEN,
Resûlullah’ın ashabına; “Orduya yardim ediniz dediği zaman, bütün servetini alıp getiren ve Peygamberin “Çocuklarına ne bıraktın?
sorusuna; “ALLAH’ı ve Resûlünü bıraktım Ya Resûllullah! cevabini veren Hz Ebûbekir’in yolundasın!
SEN,
Devlet reisi olduğu halde, içi su dolu bir tulumu sırtına yüklenerek halk içinde dolasan ve oğlunun; “Babacığım, niçin böyle yapıyorsun? sorusuna; “Oğlum! Nefsimi biraz beğenir gibi oldum
Onu zelil etmek, gururumu kırmak istiyorum diyen Koca Ömer’in izindesin!
SEN,
Müslümanlar arasında açlığın ve kıtlığın hüküm sürdüğü bir zamanda Sam’dan kendisine ait zeytinyağı, üzüm ve buğday yüklü olarak gelen bir deveyi yükleriyle beraber yoksullara tasadduk eden Hz Osman’ın ardındasın!
SEN,
Cebinde bulunan 4 dirhem servetin 1 dirhemini gizlice, 1 dirhemini açıkça, 1 dirhemini gece ve kalan 1 dirhemini de gündüz , kimsesizlere sadaka olarak veren ve ALLAH Resûlünün; “Neden böyle yaptın ?suâline “Belki ALLAH bunların birini olsun kabul eder düşüncesiyle diyen Hz Ali’yi takip edensin!
SEN,
ALLAH yolunda cihada çıkan ve karşısında ATLAS Okyanusunu görünce, devesini dizlerine kadar denize sürerek, kılıcını çekip; “Ya Rabbi! Şahid ol! Önüme su uçsuz bucaksız derya çıkmasaydı senin şanını daha ileriye götürürdüm! diyen mücahitlerin peşindesin!
SEN,
40 sene yatsı abdestiyle sabah namazını kılan İmamı Âzam’ların, Malazgirt Ovalarında ALLAH ALLAH sesleriyle at koşturan ve Anadolu kapılarını müslüman Türklere açan Alp Arslanların arkasındasın!
SEN,
Misafir kaldığı evde gece sabaha kadar ayakta duran ve; “Biz Kur’anin bulundugu odada ayaklarımızı uzatıp yatmaktan hayâ ederiz diyen Osman Gazilerin torunusun!
SEN,
Resûllullah’ın müjdesine nail olup, küfrün doğu kal’asını, İstanbul’u fethederek İslam’a teslim eden, yeni bir çağ açan Fatihlerin, dünyayı Müslümanlardan başkasına dar gören Yavuzların, karaların denizlerin Hakanı Kanûnilerin neslisin!
SEN,
İstanbul’da okumaya başladığı Ezani Muhammediyeyi, Çaldıran ovalarında bitiren, Tuna’da aldığı abdestin namazını Afrika çöllerinde kılan, Hazar kıyılarında getirdiği tekbir seslerinin yankılarını Viyana kapılarında duyan kahramanların evladısın!
SEN,
Vatanini, mukaddesâtını müdafaa ederken düsman kurşunlarının darbeleriyle bağırsakları delikdeşik dışarıya fırlayan ve bir eliyle onları karnına iterken, diğer eliyle göğsünden bir başka kursunu eliyle çıkarıp, yanında bulunan arkadaşına; “Al arkadaşım! Sağ olur da dönersen, su kursunu oğluma ver! Ve O’na de ki; “Bunu sana baban son nefesinde gönderdi ve O’da ayni şekilde oğluna aktarmazsa hakkimi helal etmem! “ dedi diye ulvî ruh örnekleri veren şehitler kafilesinin çocuğusun!
İSTE SEN BUSUN!
Bu altın halkalara eklenebilecek daha binlerce halka içerisinde;
Senin cevherin, aslin astarın, esasin budur iste!
Sen bu kapılar dışında başka bir kapını insani,
Bu altın halkalar dışında başka bir halkanın esiri olamazsın! Namazsız, niyazsız, maneviyatsız, ruhsuz, köksüz, kozmopolit, satılmış olamazsın!
ALLAHsız, Peygambersiz, Kitapsız olamazsın!
“Bana dokunmayan bin yıl yaşasın! “Neme lazım “Evimden uzak
“Her koyun kendi bacağından asılır gibi Yahudi sözlerini ağzının sakızı yaparak, mücadele ve hizmet azmini yitiremezsin!
Komsun aç iken, sen tok gezemezsin!
Selam’ın yasak kıldığı günah yuvalarında vaktini öldüremez, aile fertlerini batinin kokuşmuş hayat tarzına uyduramazsın!
Yavrularını çağdaş asrin zihniyetine terk edip, cehenneme talip olamazsın!
Sen kain atin en üstün varlığı olarak yaratıldın, buna layık olarak cennet bahçelerine talip olmalısın
Hem burada Hem orada