Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.
Önümüzdeki yıllarda yaygınlaşması öngörülen bir problem ortoreksiya, yani sağlıklı yeme takıntısı!
Her ne kadar psikolojik kökenli bir rahatsızlık olsa da besinlerle ilgili bilgi kirliliği devam ettiği sürece ortoreksik bireylerin sayısı da artacak gibi görünmekte.
Özellikle şehir yaşamında, eğitim düzeyi yüksek kişilerde ve 30 yaş üzeri bayanlarda daha sık görülen bu takıntı kişilerin sosyal çevreyle ilişkilerini etkileyebilecek düzeye gelebiliyor. Mükemmelliyetçi ve obsesif kompulsif bozukluğu olan kişilerde bu rahatsızlığın görülme oranı daha fazla.
Temel beslenme bozukluklarından anoreksia nervosa ve bulimia nervosada kişiler için önemli olan tükettikleri yiyeceklerin miktarı iken, ortoreksiyada besinin kalitesi önemlidir. Bireyler besinleri sağlıklı ve sağlıksız diye gruplandırırlar.
Bir sonraki gün ne yiyeceğini düşünmek, sürekli besin etiketlerini okumak, katkı maddesi içeren ve kanserojen olan yiyecekleri kesinlikle tüketmemek, seyahatlerini gittikleri yerdeki menülere göre ayarlamak, pişirme yöntemlerine karşı oldukça dikkatli olmak, neredeyse sürekli çiğ yiyecekler tüketmeye başlamak bu rahatsızlığın belirtileri arasında.
Ortoreksik bireyler sürekli sağlıklı beslenmeyle ilgili düşünüp bu konuda konuşurlar ve genelde diyet yaparlar. Çevrelerinde sağlıksız beslenen kişileri küçümserler.
Sağlıklı yeme takıntısına sahip kişiler et ve süt ürünlerine karşı oldukça dikkatli davranıp organik sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeye yönelmekteler. Bu da tek tip beslenmelerini sağlayarak bir takım sağlık problemlerini beraberinde getirebilmektedir. Kişiler istedikleri besinleri bulamadıklarında hiç yememeyi tercih ettikleri için genellikle zayıftırlar.
Ortoreksiyanın tedavisinde psikoterapi almak, böylelikle altta yatan sebepleri ortaya çıkarmak ve diyetisyen kontrolünde kişilere özel diyet programları hazırlamak esastır.
Her ne kadar psikolojik kökenli bir rahatsızlık olsa da besinlerle ilgili bilgi kirliliği devam ettiği sürece ortoreksik bireylerin sayısı da artacak gibi görünmekte.
Özellikle şehir yaşamında, eğitim düzeyi yüksek kişilerde ve 30 yaş üzeri bayanlarda daha sık görülen bu takıntı kişilerin sosyal çevreyle ilişkilerini etkileyebilecek düzeye gelebiliyor. Mükemmelliyetçi ve obsesif kompulsif bozukluğu olan kişilerde bu rahatsızlığın görülme oranı daha fazla.
Temel beslenme bozukluklarından anoreksia nervosa ve bulimia nervosada kişiler için önemli olan tükettikleri yiyeceklerin miktarı iken, ortoreksiyada besinin kalitesi önemlidir. Bireyler besinleri sağlıklı ve sağlıksız diye gruplandırırlar.
Bir sonraki gün ne yiyeceğini düşünmek, sürekli besin etiketlerini okumak, katkı maddesi içeren ve kanserojen olan yiyecekleri kesinlikle tüketmemek, seyahatlerini gittikleri yerdeki menülere göre ayarlamak, pişirme yöntemlerine karşı oldukça dikkatli olmak, neredeyse sürekli çiğ yiyecekler tüketmeye başlamak bu rahatsızlığın belirtileri arasında.
Ortoreksik bireyler sürekli sağlıklı beslenmeyle ilgili düşünüp bu konuda konuşurlar ve genelde diyet yaparlar. Çevrelerinde sağlıksız beslenen kişileri küçümserler.
Sağlıklı yeme takıntısına sahip kişiler et ve süt ürünlerine karşı oldukça dikkatli davranıp organik sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeye yönelmekteler. Bu da tek tip beslenmelerini sağlayarak bir takım sağlık problemlerini beraberinde getirebilmektedir. Kişiler istedikleri besinleri bulamadıklarında hiç yememeyi tercih ettikleri için genellikle zayıftırlar.
Ortoreksiyanın tedavisinde psikoterapi almak, böylelikle altta yatan sebepleri ortaya çıkarmak ve diyetisyen kontrolünde kişilere özel diyet programları hazırlamak esastır.
