Sabit fikirlerimiz kapkara kilitlerle kilitli sandık gibidirler Ağırlığını, yıllarca sırtımızda taşıdığımız
Sabit fikirlerimiz; icinde komplekslerimiz, korkularımız, zevklerimizin olduğu ve yıllar onceden kıvırıp sandığın bir koşesine attığımız paslı tozlu sac tabakalara işlenmiş haritalar gibidir
Sandıklarımızı acmaya, haritalarımızı yeniden okumaya davet ediyorum herkesi…
Evet, kendimizden başlayarak yeniden okumak…
Yeniden okumak hayatı…
Adını koyduğumuz duygu ve duşuncelerimizi gelin yeniden adlandırmayı deneyelim…
Ezber bozalım, ezber bozalım, kendi taassublarımızı dokelim orta yere… Kalmasın sandığın dibinde koşesinde tek bir kulce… Yeniden değer verelim hazinelerimize…
Gelin bir daha kurek cekelim, gerekirse yureğimizden bir ruzgarla yol verelim filikalarımıza… Korsan gemilerine cıkmaya cesur olalım bir kez olsun… Belki omrumuzun hazinesi, korkularımızda saklıdır… Ne dersiniz?
Gelin sozcuklerimizi inci mercan gibi ziyadeleştirelim…
Gelin, iki dirhemlik lugatlerimizi atalım okyanuslara… Okyanustan kayıp ve batık hazineler bulup cıkaralım… Kelimeler dalgalansın da coşsun, iki dirhemlik lugatlerimiz ıslansın da yırtılsın…
Yeni lugatler yazalım… Kovamızdaki suyu yenileyelim
Bir gozumuzdeki varsa bandanayı cıkaralım
Ufka cekili zincirler kırılsın, dokerek derinlere icimizdeki korsanı
Hic demir atmadan bir sahile, atalım derinlere kılıclarımızı Kalemimiz daldıralım derinlere
Donup dolaşmayalım aynı yerde Tam yol alalım hep acıklarda
Hazine avcılığına davet ediyorum hepinizi…
Hem de hic ummadığınız iklimlerde, akla gelmeyen coğrafyalarda, belki de dehlizlerde…
Daha derinlere dalmaya davet ediyorum… Belki korktuğumuz diplerde ve karanlıklarda ıslak ıslak duruyordur pırlantalar, inci ve mercanlar…
Gelin ezber bozalım, aklımızın ve gonlumuzun limanlarından acıklara salalım filikalarımızı… Yuzlerce, binlerce… Aksi ruzgarlara da acalım yelkenlerimizi…
Bembeyaz…
Alıntıdır
Sabit fikirlerimiz; icinde komplekslerimiz, korkularımız, zevklerimizin olduğu ve yıllar onceden kıvırıp sandığın bir koşesine attığımız paslı tozlu sac tabakalara işlenmiş haritalar gibidir
Sandıklarımızı acmaya, haritalarımızı yeniden okumaya davet ediyorum herkesi…
Evet, kendimizden başlayarak yeniden okumak…
Yeniden okumak hayatı…
Adını koyduğumuz duygu ve duşuncelerimizi gelin yeniden adlandırmayı deneyelim…
Ezber bozalım, ezber bozalım, kendi taassublarımızı dokelim orta yere… Kalmasın sandığın dibinde koşesinde tek bir kulce… Yeniden değer verelim hazinelerimize…
Gelin bir daha kurek cekelim, gerekirse yureğimizden bir ruzgarla yol verelim filikalarımıza… Korsan gemilerine cıkmaya cesur olalım bir kez olsun… Belki omrumuzun hazinesi, korkularımızda saklıdır… Ne dersiniz?
Gelin sozcuklerimizi inci mercan gibi ziyadeleştirelim…
Gelin, iki dirhemlik lugatlerimizi atalım okyanuslara… Okyanustan kayıp ve batık hazineler bulup cıkaralım… Kelimeler dalgalansın da coşsun, iki dirhemlik lugatlerimiz ıslansın da yırtılsın…
Yeni lugatler yazalım… Kovamızdaki suyu yenileyelim
Bir gozumuzdeki varsa bandanayı cıkaralım
Ufka cekili zincirler kırılsın, dokerek derinlere icimizdeki korsanı
Hic demir atmadan bir sahile, atalım derinlere kılıclarımızı Kalemimiz daldıralım derinlere
Donup dolaşmayalım aynı yerde Tam yol alalım hep acıklarda
Hazine avcılığına davet ediyorum hepinizi…
Hem de hic ummadığınız iklimlerde, akla gelmeyen coğrafyalarda, belki de dehlizlerde…
Daha derinlere dalmaya davet ediyorum… Belki korktuğumuz diplerde ve karanlıklarda ıslak ıslak duruyordur pırlantalar, inci ve mercanlar…
Gelin ezber bozalım, aklımızın ve gonlumuzun limanlarından acıklara salalım filikalarımızı… Yuzlerce, binlerce… Aksi ruzgarlara da acalım yelkenlerimizi…
Bembeyaz…
Alıntıdır