iltasyazilim
FD Üye
Vakıa Suresinin Önemi
Vâkıa Sûresinin Fazîleti Nedir
Vakıa Suresi fazileti hakkında peygamber Efendimiz Şöyle buyuruyorlar :
Her gece Surei Vakıa'yı okuyan kimse ebediyyen fukaralık yüzü görmez
Her gece Surei Vakıa'yı okuyan fakirlik yüzü görmezSurei Vakıa zenginlerin suresidirOnu okuyunuz ve evlatlarınıza da öğretiniz
Surei Vakıa zenginlerin suresidir(yani bu sureyi okuyan maddesel ve manevi terakki eder ve fakirlikten kurtulur)Onu,kadınlarınıza öğretiniz
Bu sureyi okumaya sürekli kimse fakirlikten belirlenmiş olur,dünya kendiliğinden ayağına gelirGeçmiş ve sonra gelecek ümmetlerin halini,dünya ve ahiret ehlinin cennet ve cehennem ehlinin durumlarını öğrenmek isteyen Surei Vakıa'yı okusun
VAKIA SURESİNİN OKUNUŞU
Bismillâhirrahmânirrahîm
(1) İzâ vakaatil vâkıatu (2) leyse li vakatihâ kâzibeh(kâzibetun) (3) hâfidatun râfiatun (4) izâ ruccetil ardu reccen (5) ve bussetil cibâlu bessen (6) fe kânet hebâen munbessâ(munbessen) (7) ve kuntum ezvâcen selâse(selâseten) (8) fe ashâbul meymeneti mâ ashâbul meymeneh (meymeneti) (9) ve ashâbul meşemeti mâ ashâbul meşemeh(meşemeti) (10) ves sâbikûnes sâbikûne (11) ulâikel mukarrebûn (mukarrebûne) (12) fî cennâtin naîm(naîmi) (13) sulletun minel evvelîne (14) ve kalîlun minel âhirîn(âhirîne) (15) alâ sururin mevdûnetin (16) muttekiîne aleyhâ mutekâbilîn(mutekâbilîne) (17) yetûfu aleyhim vildânun muhalledûne (18) bi ekvâbin ve ebârîka ve belli min maînin (19) lâ yusaddeûne anhâ ve lâ yunzifûn(yunzifûne) (20) ve fâkihetin mimmâ yetehayyerûne (21) ve lahmi tayrin mimmâ yeştehûn(yeştehûne) (22) ve hûrun înun (23) ke emsâlilluluil meknûn(meknûni) (24) cezâen bimâ kânû yamelûn(yamelûne) (25) lâ yesmeûne fîhâ lagven ve lâ tesîmen (26) illâ kıylen selâmen selâmâ(selâmen) (27) ve ashâbul yemîni mâ ashâbul yemîn (28) fî sidrin mahdûdin (29) ve talhın mendûdin (30) ve zıllin memdûdin (31) ve mâin meskûbin (32) ve fâkihetin kesîretin (33) lâ maktûatin ve lâ memnûatin (34) ve furuşin merfûah(merfûatin) (35) innâ enşenâhunne inşâen (36) fe cealnâhunne ebkâren (37) uruben etrâben (38) li ashâbil yemîn(yemîni) (39) sulletun minel evvelîne (40) ve sulletun minel âhirîn(âhirîne)(41) ve ashâbuş şimâli mâ ashâbuş şimâl(şimâli) (42) fî semûmin hamîmin (43)ve zillin min yahmûmin (44) lâ bâridin ve lâ kerîmin (45) innehum kânû kable zâlike mutrefîn(mutrefîne) (46) ve kânû yusirrûne alel hınsil azîm (47) ve kânû yekûlûne e izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le mebûsûne (48) e ve âbâunel evvelûn (evvelûne) (49) kul innel evvelîne vel âhirîne (50) le mecmûûne ilâ mîkâti yevmin malûm (malûmin) (51) summe innekum eyyuhed dâllûnel mukezzibûne (52) le âkilûne min şecerin min zakkûmin (53) fe mâliûne minhel butûn (butûne) (54) fe şâribûne aleyhi minel hamîm (55) fe şâribûne şurbel hîm(hîmi) (56) hâzâ nuzuluhum yevmed dîn(dîne) (57) nahnu halaknâkum fe lev lâ tusaddikûn(tusaddikûne) (58) e fe raeytum mâ tumnûn(tumnûne)(59) e entum tahlukûnehû em nahnul hâlikûn (hâlikûne) (60) nahnu kaddernâ beynekumul mevte ve mâ nahnu bi mesbûkîne (61) alâ en nubeddile emsâlekum ve nunşiekum fî mâ lâ talemûn(talemûne) (62) ve lekad alimtumun neşetel ûlâ fe lev lâ tezekkerûn(tezekkerûne) (63) e fe raeytum mâ tahrusûn(tahrusûne) (64) e entum tezreûnehû em nahnuz zâriûn(zâriûne) (65) lev neşâu le cealnâhu hutâmen fe zaltum tefekkehûn(tefekkehûne) (66) innâ le mugremûne (67) bel nahnu mahrûmûne (68) e fe raeytumul mâellezî teşrebûn(teşrebûne) (69) e entum enzeltumûhu minel muzni em nahnul munzilûn(munzilûne) (70) lev neşâu cealnâhu ucâcen fe lev lâ teşkurûn(teşkurûne) (71) e fe raeytumun nârelletî tûrûn(tûrûne) (72) e entum enşetum şeceretehâ em nahnul munşiûn (munşiûne) (73) nahnu cealnâhâ tezkireten ve metâan lil mukvîn(mukvîne) (74) fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi) (75) fe lâ uksimu bi mevâkıın nucûmi (76) ve innehu le kasemun lev talemune azîmun (77) innehu le kurânun kerîmun (78) fî kitâbin meknûnin (79) lâ yemessuhû illel mutahherûn(mutahherûne) (80) tenzîlun min rabbil âlemîn (81) e fe bi hâzel hadîsi entum mudhinûne (82) ve tecalûne rızkakum ennekum tukezzibûn (tukezzibûne) (83) fe lev lâ izâ belegatil hulkûme (84) ve entum hîneizin tenzurûne ve nahnu akrebu ileyhi minkum ve lâkin lâ tubsırûn(tubsırûne) (86) fe lev lâ in kuntum gayre medînîne (87) terciûnehâ in kuntum sâdikîn(sâdikîne) (88) fe emmâ in kâne minel mukarrebîne (89) fe revhun ve reyhânun ve cennetu naîm(naîmin) (90) ve emmâ in kâne min ashâbil yemîni (91) fe selâmun kir min ashâbil yemîn(yemîni) (92) ve emmâ in kâne minel mukezzibîned dâllîne (93) fe nuzulun min hamîmin (94) ve tasliyetu cahîm (95) inne hâzâ le huve hakkul yakîn (96) fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi)
TÜRKÇE MEALİ
1, 2 Belli gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır
3, 4, 5, 6, 7 Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz vakit, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır
8 Öbür Dünya mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir!
9 Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir!
10, 11 (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış kimselerdir
12 Onlar, Naîm cennetlerindedirler
13, 14 Onların birçok öncekilerden, azı da sonrakilerdendir
15, 16 Onlar, iki taraflı yaslanmış vaziyette mücevherâtla bitmiş tahtlar üzerindedirler
17, 18, 19, 20, 21 Daima genç kalan uşaklar, onların civarda; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından içi doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar
22, 23 Onlar için gizli inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır
24 (Tüm bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir)
25 Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler
26 Yalnızca selam!, selam!sözünü işitirler
27 Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir!
28, 29, 30, 31, 32, 33, 34 (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme sıralı muz ağaçları altında, yayılmış aralıksız bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok değişik meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler
35 Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık
36, 37, 38 Onları ahiret mutluluğuna erenler için, defalarca bir yaşta eşlerini çok seven abartılı bakireler yaptık
39, 40 Bunların birçoğu öncekilerden, bir çoğu da sonrakilerdendir
41 Kötülüğe batanlar ise ne mutsuz kimselerdir!
42, 43, 44 Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler Ne serin ve ne de yardımsever olan zifiri bir gölge içinde!
45 Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi
46 Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı
47 Diyorlardı ama: Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi yeniden diriltilecekmişiz?
48 Evvelki atalarımız da mı?
49, 50 De oysa: Kuşkusuz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka emin bir günün belirli bir zamanında toplanacaklardır
51, 52 Sonradan siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz
53 Karınlarınızı ondan dolduracaksınız
54 Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz
55 Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz
56 İşte bu hesap ve suç oluşturan gününde onlara ziyafetleridir
57 Sizi biz yarattık Hâlâ onaylama etmeyecek misiniz?
58 Attığınız o meniye ne dersiniz?!
59 Onu siz mi yaratıyorsunuz, yahut yaratan biz miyiz?
60, 61 Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde her tarafta yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez
62 Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz O halde düşünseniz ya!
63 Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!
64 Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa tüketen biz miyiz?
65 Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:
66 Emin biz çok ziyandayız!
67 Daha açıkçası tamamen mahrumuz!
68 İçtiğiniz suya ne dersiniz?!
69 Siz mi onu buluttan indirdiniz, yahut indiren biz miyiz?
70 Dileseydik onu acı bir su yapardık O halde şükretseydiniz ya!
71 Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?!
72 Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
73 Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık
74 O halde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt)
75, 76 Yıldızların yerlerine ant ederim ancak, eğer bilirseniz, doğrusu bu, büyük bir yemindir
77 O, muhakkak kıymetli bir Kur'an'dır
78 Korunmuş bir kitaptadır
79 Ona, ama tertemiz olanlar dokunabilir
80 Âlemlerin Rabb'inden indirilmedir
81, 82 Şu Anda siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah'ın verdiği rızka O'nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz?
83 Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize!
84 Ama siz o vakit bakıp durursunuz
85 Biz ise ona sizden daha yakınız Fakat siz göremezsiniz
86, 87 Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve içten söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize!
88, 89 Lakin (ölen kişi) Allah'a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, hoş rızık ve Naîm cenneti vardır
90, 91 Eğer Öbür Dünya mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, Selam sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!denir
92, 93 Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir eğlence vardır
94 bundan başka cehenneme atılma vardır
95 Kuşkusuz bu, belli gerçektir
96 Öyleyse ulu Rabbinin adını tesbih et *
Vâkıa Sûresinin Fazîleti Nedir
Vakıa Suresi fazileti hakkında peygamber Efendimiz Şöyle buyuruyorlar :
Her gece Surei Vakıa'yı okuyan kimse ebediyyen fukaralık yüzü görmez
Her gece Surei Vakıa'yı okuyan fakirlik yüzü görmezSurei Vakıa zenginlerin suresidirOnu okuyunuz ve evlatlarınıza da öğretiniz
Surei Vakıa zenginlerin suresidir(yani bu sureyi okuyan maddesel ve manevi terakki eder ve fakirlikten kurtulur)Onu,kadınlarınıza öğretiniz
Bu sureyi okumaya sürekli kimse fakirlikten belirlenmiş olur,dünya kendiliğinden ayağına gelirGeçmiş ve sonra gelecek ümmetlerin halini,dünya ve ahiret ehlinin cennet ve cehennem ehlinin durumlarını öğrenmek isteyen Surei Vakıa'yı okusun
VAKIA SURESİNİN OKUNUŞU
Bismillâhirrahmânirrahîm
(1) İzâ vakaatil vâkıatu (2) leyse li vakatihâ kâzibeh(kâzibetun) (3) hâfidatun râfiatun (4) izâ ruccetil ardu reccen (5) ve bussetil cibâlu bessen (6) fe kânet hebâen munbessâ(munbessen) (7) ve kuntum ezvâcen selâse(selâseten) (8) fe ashâbul meymeneti mâ ashâbul meymeneh (meymeneti) (9) ve ashâbul meşemeti mâ ashâbul meşemeh(meşemeti) (10) ves sâbikûnes sâbikûne (11) ulâikel mukarrebûn (mukarrebûne) (12) fî cennâtin naîm(naîmi) (13) sulletun minel evvelîne (14) ve kalîlun minel âhirîn(âhirîne) (15) alâ sururin mevdûnetin (16) muttekiîne aleyhâ mutekâbilîn(mutekâbilîne) (17) yetûfu aleyhim vildânun muhalledûne (18) bi ekvâbin ve ebârîka ve belli min maînin (19) lâ yusaddeûne anhâ ve lâ yunzifûn(yunzifûne) (20) ve fâkihetin mimmâ yetehayyerûne (21) ve lahmi tayrin mimmâ yeştehûn(yeştehûne) (22) ve hûrun înun (23) ke emsâlilluluil meknûn(meknûni) (24) cezâen bimâ kânû yamelûn(yamelûne) (25) lâ yesmeûne fîhâ lagven ve lâ tesîmen (26) illâ kıylen selâmen selâmâ(selâmen) (27) ve ashâbul yemîni mâ ashâbul yemîn (28) fî sidrin mahdûdin (29) ve talhın mendûdin (30) ve zıllin memdûdin (31) ve mâin meskûbin (32) ve fâkihetin kesîretin (33) lâ maktûatin ve lâ memnûatin (34) ve furuşin merfûah(merfûatin) (35) innâ enşenâhunne inşâen (36) fe cealnâhunne ebkâren (37) uruben etrâben (38) li ashâbil yemîn(yemîni) (39) sulletun minel evvelîne (40) ve sulletun minel âhirîn(âhirîne)(41) ve ashâbuş şimâli mâ ashâbuş şimâl(şimâli) (42) fî semûmin hamîmin (43)ve zillin min yahmûmin (44) lâ bâridin ve lâ kerîmin (45) innehum kânû kable zâlike mutrefîn(mutrefîne) (46) ve kânû yusirrûne alel hınsil azîm (47) ve kânû yekûlûne e izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le mebûsûne (48) e ve âbâunel evvelûn (evvelûne) (49) kul innel evvelîne vel âhirîne (50) le mecmûûne ilâ mîkâti yevmin malûm (malûmin) (51) summe innekum eyyuhed dâllûnel mukezzibûne (52) le âkilûne min şecerin min zakkûmin (53) fe mâliûne minhel butûn (butûne) (54) fe şâribûne aleyhi minel hamîm (55) fe şâribûne şurbel hîm(hîmi) (56) hâzâ nuzuluhum yevmed dîn(dîne) (57) nahnu halaknâkum fe lev lâ tusaddikûn(tusaddikûne) (58) e fe raeytum mâ tumnûn(tumnûne)(59) e entum tahlukûnehû em nahnul hâlikûn (hâlikûne) (60) nahnu kaddernâ beynekumul mevte ve mâ nahnu bi mesbûkîne (61) alâ en nubeddile emsâlekum ve nunşiekum fî mâ lâ talemûn(talemûne) (62) ve lekad alimtumun neşetel ûlâ fe lev lâ tezekkerûn(tezekkerûne) (63) e fe raeytum mâ tahrusûn(tahrusûne) (64) e entum tezreûnehû em nahnuz zâriûn(zâriûne) (65) lev neşâu le cealnâhu hutâmen fe zaltum tefekkehûn(tefekkehûne) (66) innâ le mugremûne (67) bel nahnu mahrûmûne (68) e fe raeytumul mâellezî teşrebûn(teşrebûne) (69) e entum enzeltumûhu minel muzni em nahnul munzilûn(munzilûne) (70) lev neşâu cealnâhu ucâcen fe lev lâ teşkurûn(teşkurûne) (71) e fe raeytumun nârelletî tûrûn(tûrûne) (72) e entum enşetum şeceretehâ em nahnul munşiûn (munşiûne) (73) nahnu cealnâhâ tezkireten ve metâan lil mukvîn(mukvîne) (74) fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi) (75) fe lâ uksimu bi mevâkıın nucûmi (76) ve innehu le kasemun lev talemune azîmun (77) innehu le kurânun kerîmun (78) fî kitâbin meknûnin (79) lâ yemessuhû illel mutahherûn(mutahherûne) (80) tenzîlun min rabbil âlemîn (81) e fe bi hâzel hadîsi entum mudhinûne (82) ve tecalûne rızkakum ennekum tukezzibûn (tukezzibûne) (83) fe lev lâ izâ belegatil hulkûme (84) ve entum hîneizin tenzurûne ve nahnu akrebu ileyhi minkum ve lâkin lâ tubsırûn(tubsırûne) (86) fe lev lâ in kuntum gayre medînîne (87) terciûnehâ in kuntum sâdikîn(sâdikîne) (88) fe emmâ in kâne minel mukarrebîne (89) fe revhun ve reyhânun ve cennetu naîm(naîmin) (90) ve emmâ in kâne min ashâbil yemîni (91) fe selâmun kir min ashâbil yemîn(yemîni) (92) ve emmâ in kâne minel mukezzibîned dâllîne (93) fe nuzulun min hamîmin (94) ve tasliyetu cahîm (95) inne hâzâ le huve hakkul yakîn (96) fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi)
TÜRKÇE MEALİ
1, 2 Belli gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır
3, 4, 5, 6, 7 Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz vakit, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır
8 Öbür Dünya mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir!
9 Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir!
10, 11 (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış kimselerdir
12 Onlar, Naîm cennetlerindedirler
13, 14 Onların birçok öncekilerden, azı da sonrakilerdendir
15, 16 Onlar, iki taraflı yaslanmış vaziyette mücevherâtla bitmiş tahtlar üzerindedirler
17, 18, 19, 20, 21 Daima genç kalan uşaklar, onların civarda; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından içi doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar
22, 23 Onlar için gizli inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır
24 (Tüm bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir)
25 Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler
26 Yalnızca selam!, selam!sözünü işitirler
27 Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir!
28, 29, 30, 31, 32, 33, 34 (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme sıralı muz ağaçları altında, yayılmış aralıksız bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok değişik meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler
35 Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık
36, 37, 38 Onları ahiret mutluluğuna erenler için, defalarca bir yaşta eşlerini çok seven abartılı bakireler yaptık
39, 40 Bunların birçoğu öncekilerden, bir çoğu da sonrakilerdendir
41 Kötülüğe batanlar ise ne mutsuz kimselerdir!
42, 43, 44 Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler Ne serin ve ne de yardımsever olan zifiri bir gölge içinde!
45 Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi
46 Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı
47 Diyorlardı ama: Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi yeniden diriltilecekmişiz?
48 Evvelki atalarımız da mı?
49, 50 De oysa: Kuşkusuz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka emin bir günün belirli bir zamanında toplanacaklardır
51, 52 Sonradan siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz
53 Karınlarınızı ondan dolduracaksınız
54 Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz
55 Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz
56 İşte bu hesap ve suç oluşturan gününde onlara ziyafetleridir
57 Sizi biz yarattık Hâlâ onaylama etmeyecek misiniz?
58 Attığınız o meniye ne dersiniz?!
59 Onu siz mi yaratıyorsunuz, yahut yaratan biz miyiz?
60, 61 Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde her tarafta yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez
62 Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz O halde düşünseniz ya!
63 Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!
64 Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa tüketen biz miyiz?
65 Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:
66 Emin biz çok ziyandayız!
67 Daha açıkçası tamamen mahrumuz!
68 İçtiğiniz suya ne dersiniz?!
69 Siz mi onu buluttan indirdiniz, yahut indiren biz miyiz?
70 Dileseydik onu acı bir su yapardık O halde şükretseydiniz ya!
71 Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?!
72 Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
73 Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık
74 O halde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt)
75, 76 Yıldızların yerlerine ant ederim ancak, eğer bilirseniz, doğrusu bu, büyük bir yemindir
77 O, muhakkak kıymetli bir Kur'an'dır
78 Korunmuş bir kitaptadır
79 Ona, ama tertemiz olanlar dokunabilir
80 Âlemlerin Rabb'inden indirilmedir
81, 82 Şu Anda siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah'ın verdiği rızka O'nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz?
83 Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize!
84 Ama siz o vakit bakıp durursunuz
85 Biz ise ona sizden daha yakınız Fakat siz göremezsiniz
86, 87 Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve içten söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize!
88, 89 Lakin (ölen kişi) Allah'a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, hoş rızık ve Naîm cenneti vardır
90, 91 Eğer Öbür Dünya mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, Selam sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!denir
92, 93 Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir eğlence vardır
94 bundan başka cehenneme atılma vardır
95 Kuşkusuz bu, belli gerçektir
96 Öyleyse ulu Rabbinin adını tesbih et *