nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
uluğbey hakkında bilgi
Uluğ Bey
On beşinci yüzyılda yetişmiş MüslümanTürk gökbilim âlimi, Semerkant sultânı İsmi, Muhammed Taragay bin Muinüddîn Şahruh Bahadır Mirza ’dır Güney Âzerbaycan ’daki Sultaniyye şehrinde 22 Mart 1394 târihinde doğdu Timur Hanın torunudur
Sarayda iyi bir öğrenim fark etti On bir yaşında Kur ’ânı kerîmi ezberledi Arapça'yı mükemmel bir şekilde öğrendi Bursalı Kâdızâdei Rûmî ’den ders aldı Genç yaşında, manâlı ve ağır sorumluluklar yüklendi 1413 ’te, on dokuz yaşında, Horasan ve Mâverâünnehir eyâletine hâkan nâibi gönderildi Kendisine başşehir seçtiği Semerkant ’ta, idârî serbestliğe sâhip, müstakil bir hükümdâr gibi hareket etti Bu görevindeyken, babasının verdiği her emri itâatle yerine getirirdi Ona karşısında olan saygı ve bağlılığını açıkça belirtmek için, Herat ’a artan bir şekilde ziyâret eder, yaptığı ve yapmayı düşündüğü devlet işleriyle ilgili data verir, müşâverede bulunurdu sırası gelmişken eline geçirdiği imkânlardan istifâdeyle gökbilim ve matematik gibi fen bilimleri üstünde çalıştı Dünyâ ilim târihinin, zamânına değin yetiştirdiği en büyük gökbilim âlimi olarak şan yaptı Âlimleri korudu Yumuşak huylu, dâimâ yeni şeyler araştıran ve öğrenen bir kimseydi daima ciddî konularla ilgilenir, ilim için zorunlu ortamı meydana getirmeye çalışırdı
İlme merâkı kadar, devlet ve hükümet işlerine de alaka duyan Uluğ Bey, Semerkant ’ta 38 sene hükümdârlık yaptı İdârî hizmetlerinin yanında, ilmî çalışmalara büyük tartma verdi ve sarayını bir yüksekokul hâline getirdi Devrinin ünlü ilim adamlarını topladı ve ortaya attığı meseleleri tartışmalara açtı Sarayı; matematik ve astronomi âlimlerinin olduğu dek, artist, şâir ve ediplerin de görüşme yeriydi Fen alanında araştırmalar yapmak üzere Çin ’e heyetler gönderdi Zamânında öncelikle Semerkant ve Buhârâ almak üzere, bütün ülke, Türk mîmârisinin en seçkin eserleriyle donatıldı Birçok ilim ve hayır müesseselerini faâliyete geçirdi Ayrıca; tarım, ticâret ve ekonomiye büyük ağırlık verdi Oğlu Abdüllatif göre tahttan indirildi 25 Ekim 1449 Cumartesi günü, eski düşmanlarından Abbâs kadar, kılıçla, feci bir şekilde katledildi Dedesi Timur Hanın yanına defnedildi
Hayâtını Türkİslâm dünyâsı kültür ve medeniyetinin gelişmesi ve yükselmesine vakfeden Uluğ Bey, yalnız Türkİslâm ilim târihinde yok, dünyâ târihinde de önemli yeri olan bir fen âlimiydi Bilhassa astronomi ve matematiğe aleyhinde derin bir alaka ve alâka göstererek, hayâtı baştan başa bu ilimlerle meşgul oldu İlmî araştırma ve incelemeye fazla meraklıydı Hocası Bursalı Kâdızâde Rûmî ve devrinin meşhur gökbilim âlimi Gıyâseddîn Cemşid ’in matematik ve bunun kullanım alanı olan gökbilim ilminin tedkiki, geliştirilmesi ve bu ilme hizmet vermesi husûsunda kendisine fazla tesirleri oldu Daha sonraları Ali Kuşçu da bu ilmî çalışmalara katıldı
Uluğ Bey tarafından Semerkant ’ta kurdurulan rasathânedeki gökbilim çalışmaları, astronominin bugünkü ileri seviyesine gelmesinde asalet payına sâhiptir Astronomiyle ilgili çalışmalarının temelini, matematikteki trigonometrik esaslar teşkil etmektedir Bu sebepten Uluğ Bey, trigonometri ilmi üstünde geniş çalışmalar yaptı Bir derecelik yayınlama sinüs değerini hesaplamak bu yolda yapılan çalışmaların ilkini teşkil eder Kendisinden önceki doğu ve batı dünyâsındaki tahmînî ve takribî bilgileri bırakıp, ilmî esasları saptama ederek trigonometride yeni bir araştırma yolu açtı
Uluğ Beyi dünyâya tanıtan, gökbilim alanında yaptırdığı eserler oldu Onun en ünlü eseri Semerkant ’ta yaptırdığı büyük rasathânedir Günümüzden takriben altı yüzyıl önce yapılan bu rasathânedeki çalışmalar, çağımızın gökbilim çalışmalarına hâlâ ışık tutmaktadır O gün yapılan hesaplar, günümüzün astronomik hesaplarına tıpkı uymaktadır 1420 senesinde tamamlanan rasathânenin birincil müdürü Gıyâseddîn Cemşid ’dir daha sonra Kâdızâde Rûmî, sonra da Ali Kuşçu, bu vazîfeye getirilmiştir Rasathâne ’nin yer üstündeki kısmı, üç katlı idi Yıldızların yüksekliklerini bulmak için kullanılan rub ’ı dâire, Ayasofya Câmiinin kubbesi kadardı
Uluğ Bey, İlhanlılar zamânında yapılan rasatları (gözlem) tekrar inceledi Kontrolden geçirdi ve yeni rasatlar yaptı On iki sene süren bu çalışmasının netîcesini, oysa 1437 senesinde alabildi ve kendi adıyla anılan büyük eseri Uluğ Bey Zîci ’ni ortaya koydu Önceki zîclerin eksiklerini tamamlayan bu eser, devrin ilmî esaslara dayanan tek cetveli olup, eski zîclerin yanlışlarını düzeltiyor ve yıldızların hareketlerini daha mükemmel gösteriyordu Eser, bilim târihinde Batlemyüs ve Nasîrüddîn Tûsî ’nin hazırladığı zîclerden daha sonra üçüncü büyük zîc olarak tanınmaktadır Eserde genelde gökyüzünün güneyinde kalan kırk sekiz takımyıldız konu edilmiş ve bu takımyıldızlar içerisinde yer alan 1018 yıldızın koordinatlarını en içten biçimde tespit etmiştir
Eser dört bölümden meydana gelmiştir Birinci birim; ayrı kimseler kadar kullanılan öbür kronolojik sistemleri belirtir İkinci birim; pratik gökbilim bilgilerini ihtivâ eder Üçüncü bölüm; dünyâ merkezli kâinât sistemine tarafından, gök cisimlerinde görülen hareketler ve yerleriyle ilgilidir Dördüncü bölüm astrolojiden bahseder Eser 1665 senesinde İngilizce'ye tercüme edilerek, Oxford ’da basıldı Fransızca tercümesi, 1853 ’te Farsça metniyle birlikte basıldı Esere Ali Kuşçu ve torunu Mirim Çelebi kadar şerhler yapılmıştır
Uluğ Beyin hem Dört Halk Târihi adlı diğer bir eseri olduğu söylenmektedir Bu eser, Moğol İmparatorluğunun parçalanmasından sonradan kurulan, Çin ve Moğolistan, Altınordu, Hülâgu haleflerinin idâresinde olan İran ile Çağatay haleflerinin Orta Asya ’daki devletlerinden bahseder Farsça olan eser, zamânımıza değin intikâl etmemiştir
Uluğ Beye, Batı dünyâsı ilim adamları, “15 yüzyıl astronomu unvânını vermişlerdir Ayrıca Uluslararası Gökbilim Derneği kadar Ay ’ın görünen yüzünde bir bölgeye, Uluğ Bey Krateri adı verilmiştir *
Uluğ Bey
On beşinci yüzyılda yetişmiş MüslümanTürk gökbilim âlimi, Semerkant sultânı İsmi, Muhammed Taragay bin Muinüddîn Şahruh Bahadır Mirza ’dır Güney Âzerbaycan ’daki Sultaniyye şehrinde 22 Mart 1394 târihinde doğdu Timur Hanın torunudur
Sarayda iyi bir öğrenim fark etti On bir yaşında Kur ’ânı kerîmi ezberledi Arapça'yı mükemmel bir şekilde öğrendi Bursalı Kâdızâdei Rûmî ’den ders aldı Genç yaşında, manâlı ve ağır sorumluluklar yüklendi 1413 ’te, on dokuz yaşında, Horasan ve Mâverâünnehir eyâletine hâkan nâibi gönderildi Kendisine başşehir seçtiği Semerkant ’ta, idârî serbestliğe sâhip, müstakil bir hükümdâr gibi hareket etti Bu görevindeyken, babasının verdiği her emri itâatle yerine getirirdi Ona karşısında olan saygı ve bağlılığını açıkça belirtmek için, Herat ’a artan bir şekilde ziyâret eder, yaptığı ve yapmayı düşündüğü devlet işleriyle ilgili data verir, müşâverede bulunurdu sırası gelmişken eline geçirdiği imkânlardan istifâdeyle gökbilim ve matematik gibi fen bilimleri üstünde çalıştı Dünyâ ilim târihinin, zamânına değin yetiştirdiği en büyük gökbilim âlimi olarak şan yaptı Âlimleri korudu Yumuşak huylu, dâimâ yeni şeyler araştıran ve öğrenen bir kimseydi daima ciddî konularla ilgilenir, ilim için zorunlu ortamı meydana getirmeye çalışırdı
İlme merâkı kadar, devlet ve hükümet işlerine de alaka duyan Uluğ Bey, Semerkant ’ta 38 sene hükümdârlık yaptı İdârî hizmetlerinin yanında, ilmî çalışmalara büyük tartma verdi ve sarayını bir yüksekokul hâline getirdi Devrinin ünlü ilim adamlarını topladı ve ortaya attığı meseleleri tartışmalara açtı Sarayı; matematik ve astronomi âlimlerinin olduğu dek, artist, şâir ve ediplerin de görüşme yeriydi Fen alanında araştırmalar yapmak üzere Çin ’e heyetler gönderdi Zamânında öncelikle Semerkant ve Buhârâ almak üzere, bütün ülke, Türk mîmârisinin en seçkin eserleriyle donatıldı Birçok ilim ve hayır müesseselerini faâliyete geçirdi Ayrıca; tarım, ticâret ve ekonomiye büyük ağırlık verdi Oğlu Abdüllatif göre tahttan indirildi 25 Ekim 1449 Cumartesi günü, eski düşmanlarından Abbâs kadar, kılıçla, feci bir şekilde katledildi Dedesi Timur Hanın yanına defnedildi
Hayâtını Türkİslâm dünyâsı kültür ve medeniyetinin gelişmesi ve yükselmesine vakfeden Uluğ Bey, yalnız Türkİslâm ilim târihinde yok, dünyâ târihinde de önemli yeri olan bir fen âlimiydi Bilhassa astronomi ve matematiğe aleyhinde derin bir alaka ve alâka göstererek, hayâtı baştan başa bu ilimlerle meşgul oldu İlmî araştırma ve incelemeye fazla meraklıydı Hocası Bursalı Kâdızâde Rûmî ve devrinin meşhur gökbilim âlimi Gıyâseddîn Cemşid ’in matematik ve bunun kullanım alanı olan gökbilim ilminin tedkiki, geliştirilmesi ve bu ilme hizmet vermesi husûsunda kendisine fazla tesirleri oldu Daha sonraları Ali Kuşçu da bu ilmî çalışmalara katıldı
Uluğ Bey tarafından Semerkant ’ta kurdurulan rasathânedeki gökbilim çalışmaları, astronominin bugünkü ileri seviyesine gelmesinde asalet payına sâhiptir Astronomiyle ilgili çalışmalarının temelini, matematikteki trigonometrik esaslar teşkil etmektedir Bu sebepten Uluğ Bey, trigonometri ilmi üstünde geniş çalışmalar yaptı Bir derecelik yayınlama sinüs değerini hesaplamak bu yolda yapılan çalışmaların ilkini teşkil eder Kendisinden önceki doğu ve batı dünyâsındaki tahmînî ve takribî bilgileri bırakıp, ilmî esasları saptama ederek trigonometride yeni bir araştırma yolu açtı
Uluğ Beyi dünyâya tanıtan, gökbilim alanında yaptırdığı eserler oldu Onun en ünlü eseri Semerkant ’ta yaptırdığı büyük rasathânedir Günümüzden takriben altı yüzyıl önce yapılan bu rasathânedeki çalışmalar, çağımızın gökbilim çalışmalarına hâlâ ışık tutmaktadır O gün yapılan hesaplar, günümüzün astronomik hesaplarına tıpkı uymaktadır 1420 senesinde tamamlanan rasathânenin birincil müdürü Gıyâseddîn Cemşid ’dir daha sonra Kâdızâde Rûmî, sonra da Ali Kuşçu, bu vazîfeye getirilmiştir Rasathâne ’nin yer üstündeki kısmı, üç katlı idi Yıldızların yüksekliklerini bulmak için kullanılan rub ’ı dâire, Ayasofya Câmiinin kubbesi kadardı
Uluğ Bey, İlhanlılar zamânında yapılan rasatları (gözlem) tekrar inceledi Kontrolden geçirdi ve yeni rasatlar yaptı On iki sene süren bu çalışmasının netîcesini, oysa 1437 senesinde alabildi ve kendi adıyla anılan büyük eseri Uluğ Bey Zîci ’ni ortaya koydu Önceki zîclerin eksiklerini tamamlayan bu eser, devrin ilmî esaslara dayanan tek cetveli olup, eski zîclerin yanlışlarını düzeltiyor ve yıldızların hareketlerini daha mükemmel gösteriyordu Eser, bilim târihinde Batlemyüs ve Nasîrüddîn Tûsî ’nin hazırladığı zîclerden daha sonra üçüncü büyük zîc olarak tanınmaktadır Eserde genelde gökyüzünün güneyinde kalan kırk sekiz takımyıldız konu edilmiş ve bu takımyıldızlar içerisinde yer alan 1018 yıldızın koordinatlarını en içten biçimde tespit etmiştir
Eser dört bölümden meydana gelmiştir Birinci birim; ayrı kimseler kadar kullanılan öbür kronolojik sistemleri belirtir İkinci birim; pratik gökbilim bilgilerini ihtivâ eder Üçüncü bölüm; dünyâ merkezli kâinât sistemine tarafından, gök cisimlerinde görülen hareketler ve yerleriyle ilgilidir Dördüncü bölüm astrolojiden bahseder Eser 1665 senesinde İngilizce'ye tercüme edilerek, Oxford ’da basıldı Fransızca tercümesi, 1853 ’te Farsça metniyle birlikte basıldı Esere Ali Kuşçu ve torunu Mirim Çelebi kadar şerhler yapılmıştır
Uluğ Beyin hem Dört Halk Târihi adlı diğer bir eseri olduğu söylenmektedir Bu eser, Moğol İmparatorluğunun parçalanmasından sonradan kurulan, Çin ve Moğolistan, Altınordu, Hülâgu haleflerinin idâresinde olan İran ile Çağatay haleflerinin Orta Asya ’daki devletlerinden bahseder Farsça olan eser, zamânımıza değin intikâl etmemiştir
Uluğ Beye, Batı dünyâsı ilim adamları, “15 yüzyıl astronomu unvânını vermişlerdir Ayrıca Uluslararası Gökbilim Derneği kadar Ay ’ın görünen yüzünde bir bölgeye, Uluğ Bey Krateri adı verilmiştir *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.