iltasyazilim
FD Üye
Türk tiyatrosu Anadolu uygarlığını oluşturan değişik toplumların, Anadolu'ya göç eden Türklerin atalarının ve İslâm dünyasının kültürel birikimine dayanan, hem Doğu keza de Batı kaynaklı etkileri taşıyan bir seyirlik geleneği üstün de gelişmiştir
BATILI ANLAMDA TÜRK TİYATROSU
1839 1923 DÖNEMİ
1923'TEN GÜNÜMÜZE
GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU
BATILI ANLAMDA TÜRK TİYATROSU
Türk halkı Batı modelinde tiyatroyla azınlıkların sunduğu tiyatro gösterileri aracılığıyla bir ölçüde tanışıyordu Osmanlı sarayı ise yabancı toplulukların gösterilerine büyük tartma vermiştir, Batı tiyatrosunu Türk halkından daha önce benimsemiştir
Batı tiyatrosunun Türk kültürüne bütün anlamıyla aktarılması Tanzimat'ta oluşmuştur Batı tiyatrosunun, 1839 Tanzimat Fermanı'nın öngördüğü ilkeler doğrultusunda Batıya yönelen Osmanlı toplumuna girişi, geleneksel Türk tiyatrosuna bir yandan bir fazla olumlu katkıda bulunurken, bir yanlamasına da onun modern doğrultuda gelişmesini engellemiştir Batı modeli tiyatronun benimsenmesiyle Türk tiyatrosuna yeni bir yöneliş içine girmiştir Her şeyden önce tiyatro da yazılmış metne geçilmiş, tanıdık olmayan yazarlardan yapılan çeviri ve uyarlamalar yanında Türk yazarları da oyun yazmaya başlamışlar, bu nedenle Batıya oranla çok geç de olsa bir dram geleneği başlamıştır Batı modelinde tiyatronun Türkiye'ye gelmesi sonucunda çerçeve sahneli yeni tiyatro yapıları sabit, topluluklar bu tiyatrolarda düzenli olarak oyun sergilemeye başlamışlardır Böylece tiyatroyu kurumsallaştırma yönünde kayda değer bir adım atılmıştır Batı tiyatrosu modelini benimseyen Türk tiyatrosunun gelişimi çok genel bir yaklaşımla iki aşamada incelenebilir
Tanzimat Fermanı'nın ilanıyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması aralarında (1839 1923) bulunan hazırlık aşaması ve Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze uzanan gelişme aşaması
1839 1923 DÖNEMİ
Modern Türk tiyatrosuna ilk öneli adım 1'ta yapılan Gedikpaşa Tiyatrosu'yla atılmıştır 1861'de bu tiyatroyu kiralayan Güllü Agop, 1868'de Osmanlı Tiyatrosu adlı bir topluluk kurarak Türk yazarlarına ve Türkçe oyunlara yöneldi 1870'te Sadrazam Ali Paşa'nın İstanbul'un değişik bölgelerinde Türkçe oyunlar sergileyen tiyatrolar kurması koşuluyla kendisine sağladığı destekle, Türkçe oyunlar oynama imtiyazını 10 sene elinde tutan Güllü Agop'un topluluğunda Ermeni oyuncular yanında Müslüman Türk oyuncularda yetişti Bu oyuncular içinde en ünlüsü Ahmed Fehim'dir Osmanlı Tiyatrosu'nda Namık Kemal, Ahmed Mithat Efendi, Abdülhak Hamid, Recaizade Mahmut Ekrem gibi meşhur şair ve yazarların yapıtları, Ahmed Vefik Paşa'nın usta işi Moliere uyarlamaları, bilhassa ünlü Fransız melodram, güldürü ve vodvillerinin çevirileri, kantolar, müzikli oyunlar ve operetler sahnelendi Güllü Agop'un Osmanlı Tiyatrosuna istikamet verdiği 15 yılın en önemli sonuçlarından biri de izleyicinin tiyatroya alışması oldu bu vesileyle padişahlarda tiyatroya büyük alaka gösteriyordu Abdülmecid 1858'de Dolmabahçe sarayının yakınında bir saray tiyatrosu, tiyatroya zorlama ve sansür koymasıyla ünlü Abdülhamid de 1889'da Yıldız Sarayı'nın bahçesinde tanıdık olmayan tiyatro ve opera oyunlarının sahnelendiği bir tiyatro salonu yaptırdı
Türkiye'de Batılı anlamda tiyatronun kuramsallaşması ve Türkçe oyun sergilenmesi yolunda Ermeni sanatçıların katkısı, melodrama siklet veren Mardiros Mınakyan ve Ahmed Vefik Paşa'nın Moliere uyarlamalarına yük veren Tomas Fasulyeciyan'ın katkılarıyla sürdü Bu dönemde insanlar tiyatrosu sanatçılarının tuluat adı verilen yeni nesil bir tiyatro geliştirdiği görüldü Batı tiyatrosunun konukları ve tipleriyle geleneksel tiyatronun tiplerini ve oyunculuk biçimini birleştiren ve doğaçlamaya dayanan tuluat, bir anlamda ortaoyunun sahne üstüne çıkarılmış biçimiydi Ortaoyunu ustalarından Kavuklu Hamdi'nin önderliğinde 1875'te ortaya çıkan bu cins, Cumhuriyet'in ilk yıllarına değin yaygın bir biçimde yaşadı Ayrılmaz öğesi olan kantoyla birlikte İstanbul'un Şehzadebaşı semtinde ramazan ayında şenlenen Direklerarası'nın gösterilerinden biri olmayı sürdürdü Türk oyuncuların eğitimi için bir konservatuvar ve yerel yönetimce mali açıdan desteklenen bir başvuru formu sahnesi oluşturulması yolunda ilk adım ise 1914'te Darülbedayi'nin kurulmasıyla atıldı; birincil TürkMüslüman bayan sanatçı olan Afife Jale'de sahneye ilk önce 1920'de Darülbedayi'de çıktı Tiyatroda Batı modelinin benimsendiği hazırlık aşaması döneminde oyun yazarlığında patlak bir atılım görülmedi Yazarlar, daha önce hiç denemedikleri bir türde kalem oynatırken ister istemez Batılı ustalara öykündüler Türk yazarları en fazla etkileyen yabancı kaynaklar Victor Hugo'nun ,Shakespeare'nin, Moliere'nin oyunlarıyla yabancı melodramlar oldu Bu bakımdan Türk dram sanatının İbrahim Şinasi'nin yazdığı ve birincil eşsiz Türk oyunu olan Şair Evlenmesi'yle (1) başladığı kabul edilir Bu oyunu, özellikle romantik yurtsever duygularıyla yüklü oyunlar izledi Bu yapıtlar içinde en ünlüsü Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistresi'ydi (1873) Meşrutiyet'ten sonra da serbest konusunu işleyen romantik tarihsel oyunlar ağırlık kazandı 1839 1923 dönemi içinde yazılan oyunlar genel olarak komediler, tarihsel dramlar, romantik dramlar, orta derslik trajedileri ve melodramlardı Bu dönemde yazılmış yüzlerce oyundan günümüzde de oynanabilir olanların sayısı fazla azdır Bu tür oyunların başında Ahmed Vefik Paşa'nın Moliere'den yaptığı uyarlamalarla oyun yazarlığını Cumhuriyet döneminde de sürdüren Musaphizade Celal'in Batı'nın töre komedisi geleniği içinde Osmanlı toplumunu eleştirdiği oyunlar gelir
1923'TEN GÜNÜMÜZE
Cumhuriyet döneminde tiyatroda Batı modelini benimseyen Türkiye, gerek tiyatronun kurumsallaşması, gerekse oyun yazarlığının gelişmesi bakımından önemli atılımlara sahne oldu
Tiyatroyu Türkiye'de modern bir sanat alanına şekil değiştirme yolunda birincil büyük katkı maddesi meşhur tiyatro ve sinema adamı Muhsin Ertuğrul'dan geldi 1927'de, Darülbedayi'nin başına geçen Ertuğrul, yerli yazarları yüreklendirmesiyle, izleyiciye sunduğu çağdaş çeviri oyunlarla, sahneleme, oyunculuk ve süsleme kullanımında güncel anlayışı yerleştirmesiyle, yetişmelerine katkıda bulunduğu kadın ve erkek oyuncularla bugünkü Türk tiyatrosunun temellerini attı
*
BATILI ANLAMDA TÜRK TİYATROSU
1839 1923 DÖNEMİ
1923'TEN GÜNÜMÜZE
GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU
BATILI ANLAMDA TÜRK TİYATROSU
Türk halkı Batı modelinde tiyatroyla azınlıkların sunduğu tiyatro gösterileri aracılığıyla bir ölçüde tanışıyordu Osmanlı sarayı ise yabancı toplulukların gösterilerine büyük tartma vermiştir, Batı tiyatrosunu Türk halkından daha önce benimsemiştir
Batı tiyatrosunun Türk kültürüne bütün anlamıyla aktarılması Tanzimat'ta oluşmuştur Batı tiyatrosunun, 1839 Tanzimat Fermanı'nın öngördüğü ilkeler doğrultusunda Batıya yönelen Osmanlı toplumuna girişi, geleneksel Türk tiyatrosuna bir yandan bir fazla olumlu katkıda bulunurken, bir yanlamasına da onun modern doğrultuda gelişmesini engellemiştir Batı modeli tiyatronun benimsenmesiyle Türk tiyatrosuna yeni bir yöneliş içine girmiştir Her şeyden önce tiyatro da yazılmış metne geçilmiş, tanıdık olmayan yazarlardan yapılan çeviri ve uyarlamalar yanında Türk yazarları da oyun yazmaya başlamışlar, bu nedenle Batıya oranla çok geç de olsa bir dram geleneği başlamıştır Batı modelinde tiyatronun Türkiye'ye gelmesi sonucunda çerçeve sahneli yeni tiyatro yapıları sabit, topluluklar bu tiyatrolarda düzenli olarak oyun sergilemeye başlamışlardır Böylece tiyatroyu kurumsallaştırma yönünde kayda değer bir adım atılmıştır Batı tiyatrosu modelini benimseyen Türk tiyatrosunun gelişimi çok genel bir yaklaşımla iki aşamada incelenebilir
Tanzimat Fermanı'nın ilanıyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması aralarında (1839 1923) bulunan hazırlık aşaması ve Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze uzanan gelişme aşaması
1839 1923 DÖNEMİ
Modern Türk tiyatrosuna ilk öneli adım 1'ta yapılan Gedikpaşa Tiyatrosu'yla atılmıştır 1861'de bu tiyatroyu kiralayan Güllü Agop, 1868'de Osmanlı Tiyatrosu adlı bir topluluk kurarak Türk yazarlarına ve Türkçe oyunlara yöneldi 1870'te Sadrazam Ali Paşa'nın İstanbul'un değişik bölgelerinde Türkçe oyunlar sergileyen tiyatrolar kurması koşuluyla kendisine sağladığı destekle, Türkçe oyunlar oynama imtiyazını 10 sene elinde tutan Güllü Agop'un topluluğunda Ermeni oyuncular yanında Müslüman Türk oyuncularda yetişti Bu oyuncular içinde en ünlüsü Ahmed Fehim'dir Osmanlı Tiyatrosu'nda Namık Kemal, Ahmed Mithat Efendi, Abdülhak Hamid, Recaizade Mahmut Ekrem gibi meşhur şair ve yazarların yapıtları, Ahmed Vefik Paşa'nın usta işi Moliere uyarlamaları, bilhassa ünlü Fransız melodram, güldürü ve vodvillerinin çevirileri, kantolar, müzikli oyunlar ve operetler sahnelendi Güllü Agop'un Osmanlı Tiyatrosuna istikamet verdiği 15 yılın en önemli sonuçlarından biri de izleyicinin tiyatroya alışması oldu bu vesileyle padişahlarda tiyatroya büyük alaka gösteriyordu Abdülmecid 1858'de Dolmabahçe sarayının yakınında bir saray tiyatrosu, tiyatroya zorlama ve sansür koymasıyla ünlü Abdülhamid de 1889'da Yıldız Sarayı'nın bahçesinde tanıdık olmayan tiyatro ve opera oyunlarının sahnelendiği bir tiyatro salonu yaptırdı
Türkiye'de Batılı anlamda tiyatronun kuramsallaşması ve Türkçe oyun sergilenmesi yolunda Ermeni sanatçıların katkısı, melodrama siklet veren Mardiros Mınakyan ve Ahmed Vefik Paşa'nın Moliere uyarlamalarına yük veren Tomas Fasulyeciyan'ın katkılarıyla sürdü Bu dönemde insanlar tiyatrosu sanatçılarının tuluat adı verilen yeni nesil bir tiyatro geliştirdiği görüldü Batı tiyatrosunun konukları ve tipleriyle geleneksel tiyatronun tiplerini ve oyunculuk biçimini birleştiren ve doğaçlamaya dayanan tuluat, bir anlamda ortaoyunun sahne üstüne çıkarılmış biçimiydi Ortaoyunu ustalarından Kavuklu Hamdi'nin önderliğinde 1875'te ortaya çıkan bu cins, Cumhuriyet'in ilk yıllarına değin yaygın bir biçimde yaşadı Ayrılmaz öğesi olan kantoyla birlikte İstanbul'un Şehzadebaşı semtinde ramazan ayında şenlenen Direklerarası'nın gösterilerinden biri olmayı sürdürdü Türk oyuncuların eğitimi için bir konservatuvar ve yerel yönetimce mali açıdan desteklenen bir başvuru formu sahnesi oluşturulması yolunda ilk adım ise 1914'te Darülbedayi'nin kurulmasıyla atıldı; birincil TürkMüslüman bayan sanatçı olan Afife Jale'de sahneye ilk önce 1920'de Darülbedayi'de çıktı Tiyatroda Batı modelinin benimsendiği hazırlık aşaması döneminde oyun yazarlığında patlak bir atılım görülmedi Yazarlar, daha önce hiç denemedikleri bir türde kalem oynatırken ister istemez Batılı ustalara öykündüler Türk yazarları en fazla etkileyen yabancı kaynaklar Victor Hugo'nun ,Shakespeare'nin, Moliere'nin oyunlarıyla yabancı melodramlar oldu Bu bakımdan Türk dram sanatının İbrahim Şinasi'nin yazdığı ve birincil eşsiz Türk oyunu olan Şair Evlenmesi'yle (1) başladığı kabul edilir Bu oyunu, özellikle romantik yurtsever duygularıyla yüklü oyunlar izledi Bu yapıtlar içinde en ünlüsü Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistresi'ydi (1873) Meşrutiyet'ten sonra da serbest konusunu işleyen romantik tarihsel oyunlar ağırlık kazandı 1839 1923 dönemi içinde yazılan oyunlar genel olarak komediler, tarihsel dramlar, romantik dramlar, orta derslik trajedileri ve melodramlardı Bu dönemde yazılmış yüzlerce oyundan günümüzde de oynanabilir olanların sayısı fazla azdır Bu tür oyunların başında Ahmed Vefik Paşa'nın Moliere'den yaptığı uyarlamalarla oyun yazarlığını Cumhuriyet döneminde de sürdüren Musaphizade Celal'in Batı'nın töre komedisi geleniği içinde Osmanlı toplumunu eleştirdiği oyunlar gelir
1923'TEN GÜNÜMÜZE
Cumhuriyet döneminde tiyatroda Batı modelini benimseyen Türkiye, gerek tiyatronun kurumsallaşması, gerekse oyun yazarlığının gelişmesi bakımından önemli atılımlara sahne oldu
Tiyatroyu Türkiye'de modern bir sanat alanına şekil değiştirme yolunda birincil büyük katkı maddesi meşhur tiyatro ve sinema adamı Muhsin Ertuğrul'dan geldi 1927'de, Darülbedayi'nin başına geçen Ertuğrul, yerli yazarları yüreklendirmesiyle, izleyiciye sunduğu çağdaş çeviri oyunlarla, sahneleme, oyunculuk ve süsleme kullanımında güncel anlayışı yerleştirmesiyle, yetişmelerine katkıda bulunduğu kadın ve erkek oyuncularla bugünkü Türk tiyatrosunun temellerini attı
*