Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Tasavvuf nedir?

Tasavvuf nedir?
0
213

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,753
Etkileşim
89
Puan
48
F-D Coin
0
Tasavvuf ve İslam
En özet tanımla Tasavvuf İslamın mistik yönü olarak tarif edilir. Tasavvuf kavramları denilince akla Vahdet-i vücut, rabıta, seyri sülük, çile gibi uygulama inanışlar gelir. Tasavvuf felsefesi temelini doğu kökenli Zerdüştlük, Hinduizm, Budizm gibi batıl dinlerden almaktadır. Örneğin Budizmin Nirvana inanışı rötuşlanarak tasavvufun Seyri Sülük inancına dönüştürülmüştür. Hinduların her şeyi Tanrı’nın parçası sayan inançları Tasavvufta Vahdet-i Vücut haline gelmiştir. Hinduların kendini dünya nimetlerinden soyutlayarak, çivili yatakta yatarak acı çekme sapkınlığı Tasavvufta ”Çile yolu” olmuştur.

Peki böyle bir tabir İslam ile bağdaşır mı? Yani İslamın mistik, gizemli bir yönü var mıdır?

Öncelikle insanların neden tasavvufa yöneldikleri anlamak gerekiyor. Tasavvuf özellikle tarikat-cemaat ortamlarında sıkça adı geçen bir konudur. Bazı insanlara duyu organları ile hissedilemeyen Allah fikri anlaşılmaz gelmektedir. Gözle görecekleri, elle tutacakları bir yaratıcıya tapma derdine düşerler. Burada tasavvufun temel felsefesi, her şeyi Allah’ın parçası sayan hint kökenli bir kavram olan vahdet-i vücud devreye girer. Böylece duyu organları ile kavrayabildikleri tüm evreni Allah’ın bir parçası olarak hayal etmeye başlarlar. Yani Evrenin tamamının Allah olduğunu düşünürler. Vahdet-i vücuda benzer inançların eskiden de olduğu Kuran’da anlatılmaktadır:

Zuhruf 15: ”Kullarından O’na bir parça yakıştırdılar. Doğrusu insan, açıkça bir nankördür.”

Peki bununla kalırlar mı? Hayır. Artık kendilerini rahatsız eden yeni bir sorunla karşı karşıyadırlar. Basitçe şöyle düşünürler. Ben hem Allah’ın bir parçasıyım, hem de hiçbir olağanüstü gücüm yok bu nasıl iş? Ardından kendilerince onun da çaresini (!) bulurlar. Bir takım acaip ritüeller ve ibadetten çok işkenceye benzeyen garip uygulamaları yıllar boyu yaparak belirli aşamalar sonunda Allah’a ulaşacaklarını düşünürler. Bunların içinde az yeme içme, az uyuma, zikir adı altında saatlerce tekrarlanan kelimeler, rabıta denilen şeyhlerini cennet bahçeleri, tahtlar, ışıklar içinde yada uçarken hayal ettikleri uygulamalar vardır. İşkence kıvamındaki bu sürece “seyri sülûk” derler. Bu sürecin sonunda Allah’a ulaşıp onda eridiklerini düşünürler. Hepsinin ulaşmayı istediği hedef “ölmeden önce ölmüş gibi olup” yokluk sırrına ermek, Allah’ın varlığında yok olmak, erimek anlamına gelen ”fenafillah” denilen makamdır. İşte “enelhak” bu mertebeye ulaşıldığı düşünülünce söylenir. Kendileri bu garipliklere inandığı gibi yeterli Kuran bilgisi olmayan veya işin iç yüzünü bilmeyen insanlarıda buna inandırırlar. Tabi bu arada gerçek İslamın unsurlarını da işin içine sos olarak katarak İslam dışı bir görüntü vermemeye de çalışırlar. Bu saçmalıklarla fazla muhatap olmanın sonucunda akıl sağlıklarıda ciddi şekilde zarar görür.

Sanki İslam’da yokmuş gibi; sürekli aşk, sevgi, merhamet, edep, insaniyet, yardımlaşma vs. gibi konuları tekrarlar dururlar. Bu da bir taktik gereğidir belli bir aşama sonrası bunların sadece dillerinde kaldığını, gerçekte çoğu Dünya zevkinden hiç de geri kalmadıklarını görürsünüz.

Tabi Tasavvufun bu suni gizemleri dışında bir gurubun parçası olmak ve onun manevi şemsiyesi altında bulunmak duygusu da insanları cezbediyor. Ayrıca içine düştükleri beyin uyuşukluğu ve şartlanmışlık sebebiyle kendisi tarafından bilinmeyen pek çok mistik hususun, gurubun başındaki şeyh tarafından bilindiğini zannetmesi ve kendisinin de bir gün o mertebeye ulaşma ihtimali de çekici hale geliyor. Öylesine körü körüne bir bağlılık sergiliyorlar ki şeyhlerinin her yaptığı onlara doğru geliyor. Gelmekte zorunda çünkü Tasavvuf öğretisinde anlatılan ”Şeyhini rakı içerken hatta zina ederken bile görsen hayra yoracaksın” seviyesine gelmeyenler hiç bir zaman iyi bir mürid sayılmamaktadır. Yukarıda paylaşılan videodaki tasavvufçunun anlattığı gibi puta tapmak bile artık size garip gelmez. Bunlara göre sonunu Allah’a bağladıktan sonra araya ne sokarsan sok hiç sıkıntı değil. Acaba her konuda atıp tutarken gördüğümüz bu tiplerin şirk konusuna hiç değinmemelerinin sebebi bu mudur? Neredeyse bu kelimeyi hiç kullanmazlar. İslamın en büyük mücadelesi olan şirkin yok edilmesi konusunda hiç esaslı bir sohbetleri ile karşılaşmazsınız.

Allah’ın bizlerden istediği ibadetler Kuranı Kerim ile sınırlıdır. Fıtratımıza uygun yeterli seviyede ibadet zaten mevcuttur. Maide suresi 3. ayette “sizin dininizi tamamladım” buyrulurken Allah’ın emirlerini yetersiz buluyormuş gibi yeni ibadetler uydurmak aşırılık ve haddi aşmaktır.

Bu tarz uydurma ibadetlerin gereksizliği Kuran’da hristiyanlar üzerinden anlatılmaktadır:

Hadid 27: ”Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik; ona İncil’i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid’at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah’ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasıklardır.”

Ruhbanlık hristiyanlıkta tasavvufa benzer şekilde dünyevi ihtiyaçlardan uzaklaşarak kendilerini manastırlara kapatarak zamanlarını sadece ibadet ile geçirmelerine denilmektedir. Tasavvuf uygulamaları gibi Hristiyanlığın bu anlayışıda insan fıtratına aykırıdır. Bunu zararları hem geçmişte hemde günümüzde açıkça görülmektedir.

Peki tasavvuf yolunda bu kadar çaba gösteren sufiler gerçekte nereye ulaşıyor? Özellikle günümüzde ulaştığı yer gayet açık: Bu işlerden bir süre sonra sıkılıyor ve etrafındaki insanlar yiyip-içip gezerken, gülüp eğlenirken artık onlarında canına tak ediyor. Ama tabi bu kadarda emek vermiş bu yollarıda bırakmak olmaz. Artık edindiği öğretiyi birazda kendi arzularına uydurma vakti gelmiştir. Tasavvufçular içerisinde bazı saf müritler dışında bu mahrum hayatı tamamen yaşam biçimi haline getirmiş birisini göremezsiniz. Özellikle de günümüzde tasavvuf büyüğü denilen kişilerin gayet dünyevi işlere dalmış durumda olduklarını görmekteyiz.

Tanınmış tasavvufçuları biraz araştırdığınızda çok sayıda yanlışları ile karşılaşıyorsunuz. Dergahlarında edep, tevazudan bahsedenler bir bakıyorsunuz birbirleri ile sürekli kavgalı, birlik beraberlik diyorlar ama belli siyasi görüşlerin fanatiği olmuş fetvalar veriyorlar, dünyevi zevklerden uzak durmaktan bahsediyorlar ama her birinin bir kaç karısı yada metresi olabiliyor, para pul boş diyorlar, türlü yolsuzluk yada menfaat şebekesinde adları geçiyor. En lüks evlerde oturuyor, en lüks araçları kullanıyorlar. Bu konuyu araştırın günümüzde mütevazı hayat yaşayan tek bir tasavvuf önderi bulamazsınız.

Ünlü kişilerden ve zengin iş adamlarından bazıları da Tasavvufa çok meraklıdır. Ne kadar ünlü ve zenginde olsa insanlar manevi ihtiyaçlar duyuyorlar ama Kurani bir Müslümanlık da alıştıkları yaşam tarzlarına engel olduğu için tasavvuf üzerinden oluşturulan paralel din onlara çok cazip geliyor. Bolca süslü laflar, abartılı sözlerle sahte bir manevi hava oluşturuluyor. Özellikle bu kodaman takımının Tasavvufçu geçinen bireylerinde felsefe şudur: Her haltı yiyeyim ama şu din bana ayak bağı olmasın biz sevgi doluyuz zaten kalbimiz temiz vs. Özellikle sosyete ve ünlü takımının tasavvuf ve mevlana merakı da buradan gelir. Örneğin turistik gezi tadında umre yaparlar acaba bu hidayete mi erdi diye düşünürken bir bakarsınız kadın dönüşte gene mini eteğiyle dolaşıyor, içki içiyor, adam metresiyle takılıyor, o da içkisini içiyor kumarını oynuyor edebiyat parçalamaktan öte din anlayışında hiç bir şey değişmemiş. Allah’ın örtünme, içki, kumar, zina gibi konularda kesin yasakları olmasına rağmen bunlara pek uymadıklarını görüyoruz. Çünkü onlara göre tasavvufta tekrarlandığı şekliyle dinleri ”sevgi” olmuştur. Kendilerince iddiaları kalplerinin çok temiz olduğudur.

İslamiyet en başta Allah inancında tasavvuftan ayrılır. İslamiyette Allah yaratan, diğer her şey yaratılandır. Oysa tasavvufta kainatın tamamının Allah olduğuna inanılır. Bu akidenin adı “vahdet-i vücut”tur. “La mevcude illallah” sözü de onun sloganlaşmış halidir. Gelen müşteriyi ürkütmemek için bunları dergahlarda ilk etapta pek dillendirmezler. Biraz aşama geçilip belli bir beyin yıkama fasılları katedildikten sonra bunlar inceden inceye anlatılır. Tasavvuf dergahlarına bulaşmadan bunların gerçek yüzünü öğrenmek isteyenler tasavvuf büyükleri denilen kişilerin kitaplarına veya bu konularla ilgili videolara baktığında bunları görebilir.

Bu anlatılanlar tasavvufun genel yapısıdır. Dergahlarda işlenen büyük günahlardan biri de evliya diye adlandırılan ölmüş kimselerin yardım istendiğinde cevap verecekleri inancıdır. Sadece bu konu bile insanların müşrik olmalarına yeter. Bu Allah’ı yetersiz görmek veya onun bizi işitmediğini iddia etmekten başka bir şey değildir. Bakın koskoca peygambere bile ne buyrulmaktadır:

Neml 80: ”Şüphesiz sen ölülere işittiremezsin. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.”

Hz. Peygamber’in bile işittiremediği ölülere biz işittireceğiz ve birde üstüne bize yardım edecekler öyle mi? Peygamberimiz bile kendi hevası ile hüküm veremez, ibadet uyduramaz. İslamiyetin temel ve yeterli olan ibadetlerini yapmak hepimiz için yeterlidir. İslam çizgisi dışına çıkarak ahiretimizi tehlikeye atmayalım. Tasavvuf ve ondan beslenen her türlü Tarikat-Cemaat yapısından uzak durmalı ve dini bize emredilen en halis şekliyle yaşamalıyız.
 

Similar threads

mevlananın tasavvuf duşuncesi, mevlana'nın tasavvuf anlayışı, mevlananın tasavvuf felsefesi Anadolu’da tasavvufun en onde gelen temsilcilerinden birisi Mevlana’dır Anadolu insanı ona buyuk sevgi, saygı beslemiş ve duşuncelerini benimsemiştir Aradan yaklaşık 700 yıldan fazla bir zaman...
Cevaplar
0
Görüntüleme
120
Tasavvuf İnsanlığa Ne Vaat Ediyor? Tasavvuf Topluma ne kazandırır Semerkand dergisi, 2019 yılının ilk sayısında modern hayatta tasavvufa duyulan ihtiyacı ele alan bir dosya ile okurun karşısına cıkıyor Halil Akgun'un hazırladığı dosyanın başlığı Tasavvuf İnsanlığa Ne Vaat Ediyor? Dun...
Cevaplar
0
Görüntüleme
138
Tasavvufun Uc Meyvesi Nefs terbiyesi tasavvuf Tasavvuf, nefsin terbiye edilip kalbin Allahtan gayrısından temizlenmesi icin Kitap ve Sunnet dairesinde gayret etmek, calışmaktır Burada nefsin terbiyesinin, kalbin temizliğinin onemi yanında, bu işin İslamın temiz akidesi, emir ve yasakları...
Cevaplar
0
Görüntüleme
146
Tasavvufun Menşei Tasavvufun başlangıcı Tasavvufun Resulullah Aleyhisselam'ın ve Ashabı kiram radiyallahu anhum Hazeratının yaşayışlarında gorulmektedir Bazılarının zannettiği gibi tasavvufi yaşantı Resulullah Aleyhisselam'dan sonra başlamış olmayıp, doğrudan doğruya onun zuhuru ile...
Cevaplar
0
Görüntüleme
128
SORU: Bazı kimseler “Tasavvuf kelimesi Kur’an’da yoktur Kur’an’da olmayan bir şeyi kabul etmeyiz diyorlar Tasavvuf Kur’an’da var mıdır? CEVAP: Sünnetlerde olup ta, Kur’an’da açıkça belirtilmeyen şeyleri kabul etmemek bid’attir Peygamber(sav)Efendimiz ise İbni Asakir’deki bir hadisi şerifte...
Cevaplar
0
Görüntüleme
117
858,505Konular
982,675Mesajlar
33,048Kullanıcılar
Mega00Son üye
Üst Alt