Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

tasavvuf felsefesi nedir hakkında bilgi

tasavvuf felsefesi nedir hakkında bilgi
0
164

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
tasavvuf felsefesi,tasavvuf felsefesi nedir,tasavvuf felsefesi hakkında veri

Tasavvuf, İslam inancında Allah'a ulaşmanın yollarından biridir Başka bir deyişle, insanın hafıza yoluyla erişemediği ilahî hakikatlere ve gayb alemine ait hakikatlere sezgiyle ulaşma yoludur

TASAVVUF FELSEFESİ

Köklerinin Eflâtun (Platon)'da aranması gereken Tasavvuf felsefesine tarafından cihan tek bir varlıktır Bu tek varlık Tanrı'dır Ezelî ve ebedî olan, yani sonsuzdan gelip sonsuza dışarı giden Tanrı zaman ve mekân (yer) varolmadan önce vardır, defalarca varolacaktır Bu tek varlığa, Tanrı'ya, Vücudi Mutlak denir Vücudi Mutlak, yani Tanrı, bütün güzellikleri, iyilikleri, olgunlukları da içerir, onun için de, bununla beraber, Cemâli Mutlak, Hüsni Mutlak, Hayri Mutlak, Kemâli Mutlak'tır Tanrı önceleri kendi evreninde, güzelliğin görkemiyle çevresine ışık saçmaktaydı Fakat bu güzelliği görecek yoktu Ama alımlılık görünmek ister Tanrı da belirmek, Tecelli etmek istemiş, bir aynaya bakar gibi, Ademi Mutlak'a, yani yokluğa bakmış, Künemrini vermiştir Kün, yani ol deyince evren oluşmuştur Seslenmek ama bu evrende görülen her şey Vücudi Mutlak'ın Ademi Mutlak'a yansımasıdır, yani cihan Tanrı'nın yoklukta yansıyan görüntüsüdür Öyleyse insan da Tanrı'nın görüntüsünden bir parçadır, Tanrı'dan bir parçadır Tanrı o aynadan yüz çevirince, ancak doğrusu o ayna da bir endişe, bir hayaldir, bütün kâinat yok olacaktır Yani Vücudi Mutlak Ademi Mutlak'a bakmadığı anda bu düş alemi, görüntünün aynadan siliniyi gibi silinecek, o ayna bile yok olacak, sadece Tanrı kalacaktır


Şöyle bir soru geliyor akla: Kâinat bütün güzellikleri, iyilikleri, olgunlukları taşıyan Tanrı'nın görüntüsüyse, yeryüzünde gördüğümüz bunca çirkinlik, musibet, çiğlik nasıl oluşmuş?


Tasavvuf filozofları şöyle diyorlar: Her şey kendi karşıtıyla belirir Evrendeki tek varlığın, Tanrı'nın Tecellisi, görünmesi için bile, Ademi Mutlak'a bakarak Künemrini vermesiyle oluşan görüntüde, ayrıca Vücudi Mutlak'ın, yani varlığın, keza de Ademi Mutlak'ın yani yokluğun, izleri, özellikleri vardır Çağrıda Bulunmak oysa evrende, dünyada, insanda varlık ile sefalet, hakiki ile düş, iyilik ile musibet, çekicilik ile çirkinlik, olgunluk ile çiğlik birlikte bulunur Musibet olmasa iyilik anlaşılamaz, bilinemezdi Ama iyilik, çekicilik, olgunluk gibi nitelikler gerçektir Tanrı'nın nitelikleridir, sonsuzdan gelip sonsuza giderler Kötülük, çirkinlik, çiğlik gibi nitelikler ise hayaldir, geçicidir, Ademi Mutlak'ın, yani yokluğun nitelikleridir Hakiki niteliklerin, iyiliğin, güzelliğin, olgunluğun, Tanrı'nın niteliklerinin belirmesi için geçici olarak oluşturulmuşlardır


Burada insanın nasıl yaşaması gerektiği konusu çıkıyor ortaya: İnsan bu fanî alemde, yani ölümlü dünyada, nasıl yaşamalı?


Evrende, dünyada, insanda kalıcı varlık nitelikleriyle, geçici varlık nitelikleri birlikte bulunduklarına göre, insan kalıcı niteliklere sarılıp geçici niteliklerden arınmaya çalışmalıdır Daimi nitelikler, yaşarken de onu Tanrı'ya yaklaştırır, geçici nitelikler ise onu Tanrı'dan uzaklaştırır, Tanrı ile kullarının arasına girer İnsanın yeryüzündeki kötülüklerden, çirkinliklerden, çiğliklerden arınması, nefsini yenerek benliğini öldürmesiyle, kendisini Tanrısal aşka vermesiyle sağlanabilir Dünyadaki geçici niteliklerden arınmayan, kendini Kutsal aşka vermeyen bir kimsenin, gökten inen bütün kitapları okusa da, namazını niyazını yerine getirse de, Tanrı'ya ulaşması olanaksızdır

Ama bu hiçbir vakit dünyayı önemsememek anlamına gelmez Dünya Tanrı'nın görüntüsüdür Dünyadaki güzellikler, iyilikler, olgunluklar Tanrı nitelikleridir Bunları da sevmelidir İnsan dünyada yaşarken de sevmeli, sevilmelidir Tanrısal aşka giden yolda, Mecazi Aşk'ın, yani insansal aşkın da yeri, önemi vardır, lakin bu aşkla artı vakit öldürmek yolun sonuna ulaşmayı geciktirebilir İnsansal aşk Kutsal aşk yolunda tez geçilmesi gereken bir köprüdür O köprü geçilince yolcunun gözleri açılır Kutsal aşkın ışığında gerçeğe ulaşır Artık ne yandan baksa Tanrı'nın güzelliğini görür, her yanı Tanrı ile kuşatılmıştır Gözlerini kendine çevirir, orada da Tanrı vardır Tanrı'nın varlığına erişmiştir Böylece insan Fenâfillah, sonradan da Bekâbillah derecesine erişmiş olur Daha ötesi yoktur


İnsan Tanrı yoluna, tarikata girdikten sonra, davranışlarıyla farklı alanlara yönlendirilmiş mertebelerden geçer Hazarâtı Hams denen bu beş mertebenin (Hazreti Gaybi Mutlak, Alemi Ceberûd, Alemi Me'ekûd, Alemi Şehâded, Alemi İnsanı Kâmil) sonuncusu bütün değişik mertebeleri de kapsar Tasavvuf felsefesinde insana verilen yük, İnsanı Kâmil'de doruğuna varır Bu mertebe Tanrı ile bir olmanın, Fenâfillah, Bekâbillah mertebesinin eşiğidir

Yaşarken Tanrı varlığında erimiş, Tanrı ile bir olmuş bir takım sofiler bu durumları açıklamak için Enel Hak(ben Tanrı'yım) derler Mezhep çatışmalarında, SünnîŞiî çekişmelerinde bu söz yüzünden canını vermiş Tasavvuf uluları vardır X Yüzyılda İranlı Hallacı Mansur bu yüzden asılmış, XV Asır başında Bağdatlı Seyyid Nesimî bu yüzden diri diri derisi yüzülerek öldürülmüştür


Tasavvuf felsefesinde insana verilen önemi anlayışlı olmak için Görev Kuramı'ndan da dile getirmek gerekir Burada atama, devremek, dönmek anlamına geliyor Bu Dönüş Kuramına kadar, varlıklar Alemî Gayb'dan Alemî Şühud'a indiklerinde, yani yokluk dünyasından varlık dünyasına indiklerinde, önce cansız varlık, sonra bitki, sonradan hayvan, sonradan da insan biçiminde görünürler Varlık insan mertebesine yükselince, gerçeği anlayışlı olmak, aslına kavuşmak özlemi duyar, aşamalı yükselerek İnsanı Kâmil olur, Tanrı'ya, yani aslına kavuşur Alemi Gayb'dan Alemi Şuhud'a inmeye Seyri Nüzul denir Cansız varlıktan yükselip Tanrı'ya ulaşmak ise Seyri Uruç'tur Bu iniş çıkışa, Tanrı'dan inip Tanrı'ya yükselmeye de Tahsis denir


Görüldüğü gibi insan Tasavvuf felsefesinde çok manâlı bir yer tutmaktadır Tanrı en fazla insanda belirmiş, onda yoğunlaşmıştır İnsan evrenin gözbebeği, en değerli varlığıdır Hiçbir ayrım yapmadan bütün ırk aynı değeri taşır Din, mezhep, ırk, renk, yoksul, varlıklı ayrımı yoktur Yalnızca Tanrı yolundaki derecelerine göre daha kıymetli sayılan, daha yüksek mertebelere çıkmış insanların üstünlüğü vardır


Şöyle bir soru geliyor akla: Sevgiye, aşka, gönül bağlılığına dayanan bir felsefe neden Tanrı ile insan arasına birtakım diğer halk, din adamları sokuyor?
Tasavvuf felsefesine tarafından, insan bireysel çabalarıyla geçici niteliklerden arınıp Tanrı'ya ulaşamaz, bir yol göstericiye, bir Mürşidi Kâmil'e bağlanması gerekir Yani bir tarikata girecek, sıkı kurallara uyacaktır Tarikata girmenin töreni vardır Kurallara uymayanlar düşkünlükcezasına çarptırılır, bir zaman aforoz edilirler


Tanrı'ya kavuşmak için tutulacak yolun farklı alanlara yönlendirilmiş anlayışlara göre değişiklikler göstermesi yüzünden farklı alanlara yönlendirilmiş tarikatlar doğmuştur


TarikArapça'da yolçağırmak, ama tarikatşu anlamı yüklenmiş: Tasavvufa dayanan, bazıları İslâmlıktan önceki Türk dininin, yani Şamanlığın kalıntılarını yaşatan, bazıları da İslâm şeriatının katılığını yumuşatmak amacını güden, birtakım ayrımlara rağmen İslâm dininden kopmayan, dağıtılmış dinsel öğretiler Mevlevî Tarikatı, Bektaşî Tarikatı, Nakşî Tarikatı gibi


İslâm şeriatının katılığını yumuşatmaktan söz ediliyor, ancak tarikatların da sıkı kuralları bulunduğunu söylemiştik Aradaki ayrımı göstermek için, sıkı prensipli AlevîBektaşî Tarikatı'nın tarikata kabul edilenlerden neler istediğini özetleyelim: Önce bir şeyhe bağlanılacak, yalan söylemek, haram yemek yemek, zina etmek, eliyle koymadığını edinmek, gözüyle görmediğini izah etmek, adam çekiştirmek değil, iddiaya göre durulacak, iyilik edilecek, sadık olunacak, başkalarının ayıpları görülmeyecek, her sınıftan insan, fakir varlıklı, mevkili mevkisiz, eşit tutulacak, dünyaya, dünya malına gönül verilmeyecek, tarikat sırları ne olursa olsun açıklanmayacak Bu kurallara uymayanlarla belirlenmiş bir süre kimse konuşmaz, yardım etmez Yani düşkünlükcezasına çarptırılırlar

Tarikatların Tasavvuf felsefesine yerinde düşmeyen yanları değil mudur?
Yine AlevîBektaşî Tarikatı'nın bir kuralını örnek verelim: Teberrâ ve tevellâ önemli bir kuraldır Teberrâ Hazreti Ali'ye uymayanlara sevgi göstermemektir Tevellâ ise bunun bütün tersi, Hazreti Ali'ye uyanlara sevgi beslemektir Bu kural Tasavvuf felsefesinin mezheplerin üzerine meydana çıkan, insan anlayışına aykırıdır


Birtakım çekişmelerin, hayat koşullarının getirdiği bu gibi ayrılıklara karşın, tarikatlar çoğunlukla Tasavvuftan kaynaklanırlar, bu felsefenin çerçevesindedirler

Her tarikatta insanlara Tanrı'ya ulaşmanın yollarını belirten şeyhler vardır Şeyh İnsanı Kâmil, Mürşidi Kâmil'dir Bir tekke kurar, kendine bağlananlara Tanrı'ya dışarı giden yolu gösterir, gezici dervişleriyle öğretisini yaymaya çalışır

Yaptığımız bu kısa özetlemeden anlaşılacağı gibi, Tasavvuf yalnızca bir din felsefesi değil, aynı zamanda, bir yaşam biçimi önerisidir
Alıntı *
 
858,500Konular
982,380Mesajlar
32,975Kullanıcılar
yazaraliSon üye
Üst Alt