iltasyazilim
FD Üye
Su kasidesinin açıklaması, su kasidesindeki söz sanatları
1 Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlare su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
Eşk: Gözyaşı
Denlü: Denli, gibi, değin
Od: Ateş
(Ey göz! Gönlümdeki içimdeki ateşlere gözyaşımdan su saçma Çünkü bu dek fazla tutuşan ateşlere su fayda vermez)
Abartma: Şairin gönlündeki ateşlerin su ile söndürülemeyecek derecede fazla olması
Mecaz: Od ’un aşk ateşi yerine kullanılması
Tezat: Sualev
Buradaki alev gönüldeki manevi ateştir Su ise maddiyatı temsil eder İkinci mısrada ise iki farklı amaç vardır Birinci amaç “yangının çokluğudur İkinci kasıt ise “Böyle mecazi bir yangına bu su tedavi değildir şeklindedir Yani gönül ateşi üstüne gözyaşının dökülmesi, manevi olan ateşe maddesel olan bir suyun serpilmesini anlatır Oysa yangını söndürmek için suyun bol miktarda dökülmesi gerekir Yangına su serpilirse yangın daha da çoğalır (Burada gerçekten gönül bir mumdur Mumun ortasındaki iplikse can ipliğidir) Eksik su yangını söndürmez tam aksine yangını arttırır
Sıradan şartlarda gözyaşı, gözyaşı dökmek insanı rahatlatır; ama şair burada bunu tam tersini istiyor Gönlünün daha da tutuşmasını, manevi aşkının artmasını istiyor
2 Âbgûndur günbedi devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbedi devvâra su
Âb: Su
Gûn: Renk, gidiş, stil
Âbgûn :Su rengi, Mavi, mavi renkli; suya aynı
Devvâr: Devredici, devreden, fazla dönen
Günbedi devvâr rengi: Gökyüzünün rengi
Muhît: Etrafını çeviren, kuşatan, çevre
(Dönüp duran kubbenin rengi su rengi midir, yoksa gözümden akıcı su devreden kubbeyi mi kaplamıştır, bilemem)
Tecahüli Arif: Gökyüzünün neden mavi olduğunu bilmemezlikten geliyor
Abartı: Gözyaşının gökyüzünü kaplaması
Hüsni Talil: Göğe kendi gözyaşlarının renk verdiğini söylemesi
Tenasüp: ‘Göz, aşk, su, saç; od, dutuş ’ kelimeleri arasında manâ ilgileri vardır
Âbgûndur Azeri lehçesinin özelliği olan bir soru cümlesidir “Su rengindedir? şeklinde çevrilebilir (Azerbaycan ’da gelen kişiye “Geldin? diye sorulan sorulardan kastedilen “Geldin mi? sorusudur) (Tecahülüarif üretilmiş) Burada “devvar sözcüğü önemlidir Anlamı dönen, dönektir Şair burada gök kubbenin dönekliğinden bahseder Gökteki her bir katmanın dünya çevresinde her yöne döndüğünü ve bu katmanların su olduğunu düşünürsek dünya ve çevresindeki bu tabaka da dönektir Şair de böyle düşünüyor İşte bu yüzden felek anıldığında döneklik akla gelir “***** kader deyişi de buradan kazanç
Gökyüzünün su renginde olduğu ifadesini açıklamanın iki yolu var Birincisi gözün çevresinde sürekli suyun bulunması İkincisi gözyaşının insanı kuşatmasıyla insanın gözyaşından diğer bir şeyi görememesi
Dünya bir su değirmeni gibi düşünürse, değirmeni döndüren kesintisiz akan sudur Yani dünya değirmenini döndüren bir sudur Burada değirmen bir mazmundur
3 Şımartmai tîgundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler âra su
Tîg: Kılıç
Şımartmai tîg: Kılıcın zevki
Aceb yoh: Şaşılmaz
Çâk çâk: Parça parça kılıç şakırtısı
Mürûr: Geçme, dökülme, bir yandan değişik yandan geçme, sona erme
Mürûr ilen: Vermek akmak suretiyle, zamanla
Rahne: Kesik, yırtık, hasar, ziyan; oyuk
Dîvâr: Duvar
(Senin kılıca benzeşen bariz bakışlarının zevkinden gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz Nitekim dere da gelip geçerken duvarda yarıklar açar)
Açık İstiare: Bakışları belirgin kılıca benzetilmiş Kendisine benzetilen kılıç söylenmiş
Tenasüp (leff ü neşr): tıggönülçak çak
Suarrahne sözcükleri birbiriyle karşılıklı olarak uygundur
Teşbih: Aşığın parça parça olmuş gönlü yarılmış gevşemiş duvara benzetilmiş
Şair sevgilinin kılıcının açtığı yaralarının zevkindedir Buradaki kılıçtan kastedilen sevgilinin kılıç gibi belirgin, şairin kalbinde derin yarıklar açan bakışlarıdır Ama şair burada acı ve azaptan değil zevkten bahsediyor O, sevgilinin ast bakışlarının hançeri gelsin, bağrını yarsın istiyor Çünkü aşk yarası aşık için gıdadır Aşık için kılıç yarası, istenen özlenen şeydir Sevgili (Hz Muhammed) şaire baktığında şairin gönlü parça parça oluyor
Burada aynı zamanda yaz sıcağında kerpiç evlerin kuruması ve o kuraklığın ardında yağmur yağdığında da kerpiç evlerin duvarlarında kesik açtığını dile getirmiştir Bundan meydana çıkan sonuç şudur; Fuzuli kendisinin topraktan yaratıldığını, yağmur yağdığında nasıl kerpiç evlerin duvarlarında yarıklar açıyorsa gözden akan su da insanın bağrında çizik çizik yarıklar açtığını söylüyor
Bu beyitte bununla birlikte “kılıca su verilmesi de dikkati çeker Bir kılıca ne dek iyi su verilirse kılıç öyle iyi olur (Kılıca su devretmek çağrıda bulunmak demiri kızgın ateşten çıkarıp birkaç damla su verilmesi ve demirin çelikleşip güçlenmesidir)
Sevgilinin o gamze kılıcı, o bakışının kılıcı geldiğinde aşığın bağrındaki yangına su gelmiş olur Su serpilmiş olur “Bağrıma su serpti diye bildirilen ferahlık işte budur Sevgili, gamze kılıcının suyu iyi verilmiştir
Toprakta ve kılıçta su gizlidir Beden de topraktandır ve içinde su gizlidir Fakat yangın başlayınca bedenin suyu tükenir Yeniden suya muhtaç kalır İşte o suyu özlüyor Zaten yaşayabilmesi için o suya muhtaçtır
özet olarak; “Ey sevgili! Yaşamak için senin o gamze kılıcına su kadar muhtacım, suya olan ihtiyacım kadar muhtacım (Burada sevgilinin iyi su verilmiş kılıç gibi bariz bakışlarıyla suya olan ihtiyacını onarmak istediğini söylüyor)
4 Vehm ilen söyler dili mecrûh peykânın sözün
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su
Vehm: Kuruntu; boşuna, düşüncesiz dehşet
Dil: Gönül
Mecruh: Zarar Görmüş
Dili Mecruh: Yaralı gönül
Peykan: Temren, okun ucundaki sivri çelik parça
İhtiyat: Özenli olma
(Zarar Görmüş gönül senin, ok temrenine benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söylerElbette yarası olan suyu ihtiyatla, çekine çekine içer)
Isim aktarması: “Temren söylenerek okun tümü kastedilmiştir
Tenasüp (leff ü neşr): Vehmihtiyat; dili mecruhyara; peykan
Teşbih: Zarar Görmüş gönül hasta bir insana benzetilmiştir
Açık istiare: Peykan ile sevgilinin kirpikleri kastedilmiştir
Şair “peykan sözcüğünü korkarak söyler Çünkü peykan “ok demektir (Burada mecazı mürsel sanatı vardır), okun ucunda su verilerek çelikleşmiş başlıktır Sevgilinin kirpiğinin ok gibi olduğunu düşünmeliyiz Kaş ise yaydır Kaşlar çatıldığında yay da gerilmiş olur Bu Nedenle oklar fırlatılmaya hazırdır Yani kirpikler Hepsinin ucunda da temren, peykan vardır
Oklar servi fidanından yapılır Ucuna da peykan takılır Her peykan serviye (oka) muhtaçtır Her servi de peykana Peykanın iyisi kılıç gibi iyi su verilmiş olanıdır Bu yüzden gözyaşıyla batmış olan kirpik, su verilmiş peykan gibi algılanır Sağlamdır Bu mısrada şair sahiden o peykanın gelip kalbine sağlanmasını diler Böylece aşk acısından şımartma alır Sevgilinin bakışları kalbine saplanan ok gibidir Bu, aşık için bir hediyedir
Peykan sözcüğünü korkarak söylemesinin bir nedeni de temrenin içindeki sudur
Çelikleşirken bahşedilen su Su dolu bir peykan zarar görmüş gönle gelirse ona zarar verir (Vaktiyle ağır hastalara, yaralılara su verilmezdi Kuruyan dudaklar su ile ıslatılırdı Çünkü su verilirse hastanın daha da kötüleşmesinden hatta ölmesinden korkulurdu)
Şair sevgilisinin kirpiklerini (peykanın) adını anarken korkuyor Peykanın gelmesini istiyor lakin ona yaralı gönlünün dayanamayacağını düşünerek korka korka söylüyor Zarar Görmüş hastalara suyun gitgide verildiğini söyleyerek de durumunu açıklamaya çalışıyor
5 Suya versün bâğban gülzârı sıkıntı çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâre su
Suya saptamak: Sele devretmek, mahvolmaya ele vermek
Bonobân: Bahçıvan
Gülzar: Gül bahçesi
Tek: Gibi; yalnız
Min: Bin
(Bahçıvan beyhude yorulmasın, gül bahçesini sele versin; çünkü gül bahçesini bin kere sulasa senin yüzün gibi bir gül açılmaz)
Teşbih: Sevgilinin yüzü güle benzetilmiş
Hüsni Talil: Bahçıvanın görevi gül yetiştirmektir Burada devir olarak değildir Görevi sevgilinin yüzünün renginde veya biçiminde gül yetiştirmektir
Tevriye: ‘Tek ’ kelimesinin ayrıca ‘bir ’ anlamı ayrıca de ‘gibi ’ anlamı vardır (Sevgilinin bir tane, sözde olmayan, eşsiz olması)
Tenasüp: Suya tahsis etmek, bağban, gülzar, gül, su
“Suya devretmek bu beyitte fena anlamdadır Bahçıvanın bağı suya vermesi o bağın mahvolması demektir Şair bu beyitte gül mevsimini kastediyor (Gül mevsimi de Hz Muhammed ’in bulunduğu Asrı Saadet ’tir) Hz Muhammed ’in yüzü şeklinin güzelliğiyle güle benzetilmiştir
Hz Muhammed öldükten sonradan bu dünyanın kıymetinin kalmamasını bahçıvanın gül bahçesini suya vermesiyle benzeyen tutuyor O gül bahçede olmadığı için bahçenin suya verilmesinin bir önemi olmadığını söylüyor “Hz Muhammed ’in gül yüzü gibi bir gül daha bu dünyada açmaz diyor
Hz Muhammed bir zincirin halkası olarak, son peygamber olarak bu dünyaya geldi Böylece halka tamamlandı “Bundan Böyle bahçıvan bağı suya verse de bir önemi değil diyor Şair burada o gül açmamış olsaydı dünya nasıl bir dünya olurdu diye düşünmemizi istiyor “Onun ümmetinin mutluluğu ve onsuz yaşamanın üzüntüsünü kıyasladığında bahçeye su verilsin diyor (Birincil yaratılan nur Hz Muhammed ’e aittir Peygamberlerin sonuncusu da odur Yüzünde her zaman peygamberlik nuru bulunur)
Bu beyitteki “teg sözcüğü iki kasıt gelir Birincisi, yüzün gibi; ikincisi, biricik yani senin gibi bir tek gül açılmaz anlamı *
1 Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlare su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
Eşk: Gözyaşı
Denlü: Denli, gibi, değin
Od: Ateş
(Ey göz! Gönlümdeki içimdeki ateşlere gözyaşımdan su saçma Çünkü bu dek fazla tutuşan ateşlere su fayda vermez)
Abartma: Şairin gönlündeki ateşlerin su ile söndürülemeyecek derecede fazla olması
Mecaz: Od ’un aşk ateşi yerine kullanılması
Tezat: Sualev
Buradaki alev gönüldeki manevi ateştir Su ise maddiyatı temsil eder İkinci mısrada ise iki farklı amaç vardır Birinci amaç “yangının çokluğudur İkinci kasıt ise “Böyle mecazi bir yangına bu su tedavi değildir şeklindedir Yani gönül ateşi üstüne gözyaşının dökülmesi, manevi olan ateşe maddesel olan bir suyun serpilmesini anlatır Oysa yangını söndürmek için suyun bol miktarda dökülmesi gerekir Yangına su serpilirse yangın daha da çoğalır (Burada gerçekten gönül bir mumdur Mumun ortasındaki iplikse can ipliğidir) Eksik su yangını söndürmez tam aksine yangını arttırır
Sıradan şartlarda gözyaşı, gözyaşı dökmek insanı rahatlatır; ama şair burada bunu tam tersini istiyor Gönlünün daha da tutuşmasını, manevi aşkının artmasını istiyor
2 Âbgûndur günbedi devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbedi devvâra su
Âb: Su
Gûn: Renk, gidiş, stil
Âbgûn :Su rengi, Mavi, mavi renkli; suya aynı
Devvâr: Devredici, devreden, fazla dönen
Günbedi devvâr rengi: Gökyüzünün rengi
Muhît: Etrafını çeviren, kuşatan, çevre
(Dönüp duran kubbenin rengi su rengi midir, yoksa gözümden akıcı su devreden kubbeyi mi kaplamıştır, bilemem)
Tecahüli Arif: Gökyüzünün neden mavi olduğunu bilmemezlikten geliyor
Abartı: Gözyaşının gökyüzünü kaplaması
Hüsni Talil: Göğe kendi gözyaşlarının renk verdiğini söylemesi
Tenasüp: ‘Göz, aşk, su, saç; od, dutuş ’ kelimeleri arasında manâ ilgileri vardır
Âbgûndur Azeri lehçesinin özelliği olan bir soru cümlesidir “Su rengindedir? şeklinde çevrilebilir (Azerbaycan ’da gelen kişiye “Geldin? diye sorulan sorulardan kastedilen “Geldin mi? sorusudur) (Tecahülüarif üretilmiş) Burada “devvar sözcüğü önemlidir Anlamı dönen, dönektir Şair burada gök kubbenin dönekliğinden bahseder Gökteki her bir katmanın dünya çevresinde her yöne döndüğünü ve bu katmanların su olduğunu düşünürsek dünya ve çevresindeki bu tabaka da dönektir Şair de böyle düşünüyor İşte bu yüzden felek anıldığında döneklik akla gelir “***** kader deyişi de buradan kazanç
Gökyüzünün su renginde olduğu ifadesini açıklamanın iki yolu var Birincisi gözün çevresinde sürekli suyun bulunması İkincisi gözyaşının insanı kuşatmasıyla insanın gözyaşından diğer bir şeyi görememesi
Dünya bir su değirmeni gibi düşünürse, değirmeni döndüren kesintisiz akan sudur Yani dünya değirmenini döndüren bir sudur Burada değirmen bir mazmundur
3 Şımartmai tîgundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler âra su
Tîg: Kılıç
Şımartmai tîg: Kılıcın zevki
Aceb yoh: Şaşılmaz
Çâk çâk: Parça parça kılıç şakırtısı
Mürûr: Geçme, dökülme, bir yandan değişik yandan geçme, sona erme
Mürûr ilen: Vermek akmak suretiyle, zamanla
Rahne: Kesik, yırtık, hasar, ziyan; oyuk
Dîvâr: Duvar
(Senin kılıca benzeşen bariz bakışlarının zevkinden gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz Nitekim dere da gelip geçerken duvarda yarıklar açar)
Açık İstiare: Bakışları belirgin kılıca benzetilmiş Kendisine benzetilen kılıç söylenmiş
Tenasüp (leff ü neşr): tıggönülçak çak
Suarrahne sözcükleri birbiriyle karşılıklı olarak uygundur
Teşbih: Aşığın parça parça olmuş gönlü yarılmış gevşemiş duvara benzetilmiş
Şair sevgilinin kılıcının açtığı yaralarının zevkindedir Buradaki kılıçtan kastedilen sevgilinin kılıç gibi belirgin, şairin kalbinde derin yarıklar açan bakışlarıdır Ama şair burada acı ve azaptan değil zevkten bahsediyor O, sevgilinin ast bakışlarının hançeri gelsin, bağrını yarsın istiyor Çünkü aşk yarası aşık için gıdadır Aşık için kılıç yarası, istenen özlenen şeydir Sevgili (Hz Muhammed) şaire baktığında şairin gönlü parça parça oluyor
Burada aynı zamanda yaz sıcağında kerpiç evlerin kuruması ve o kuraklığın ardında yağmur yağdığında da kerpiç evlerin duvarlarında kesik açtığını dile getirmiştir Bundan meydana çıkan sonuç şudur; Fuzuli kendisinin topraktan yaratıldığını, yağmur yağdığında nasıl kerpiç evlerin duvarlarında yarıklar açıyorsa gözden akan su da insanın bağrında çizik çizik yarıklar açtığını söylüyor
Bu beyitte bununla birlikte “kılıca su verilmesi de dikkati çeker Bir kılıca ne dek iyi su verilirse kılıç öyle iyi olur (Kılıca su devretmek çağrıda bulunmak demiri kızgın ateşten çıkarıp birkaç damla su verilmesi ve demirin çelikleşip güçlenmesidir)
Sevgilinin o gamze kılıcı, o bakışının kılıcı geldiğinde aşığın bağrındaki yangına su gelmiş olur Su serpilmiş olur “Bağrıma su serpti diye bildirilen ferahlık işte budur Sevgili, gamze kılıcının suyu iyi verilmiştir
Toprakta ve kılıçta su gizlidir Beden de topraktandır ve içinde su gizlidir Fakat yangın başlayınca bedenin suyu tükenir Yeniden suya muhtaç kalır İşte o suyu özlüyor Zaten yaşayabilmesi için o suya muhtaçtır
özet olarak; “Ey sevgili! Yaşamak için senin o gamze kılıcına su kadar muhtacım, suya olan ihtiyacım kadar muhtacım (Burada sevgilinin iyi su verilmiş kılıç gibi bariz bakışlarıyla suya olan ihtiyacını onarmak istediğini söylüyor)
4 Vehm ilen söyler dili mecrûh peykânın sözün
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su
Vehm: Kuruntu; boşuna, düşüncesiz dehşet
Dil: Gönül
Mecruh: Zarar Görmüş
Dili Mecruh: Yaralı gönül
Peykan: Temren, okun ucundaki sivri çelik parça
İhtiyat: Özenli olma
(Zarar Görmüş gönül senin, ok temrenine benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söylerElbette yarası olan suyu ihtiyatla, çekine çekine içer)
Isim aktarması: “Temren söylenerek okun tümü kastedilmiştir
Tenasüp (leff ü neşr): Vehmihtiyat; dili mecruhyara; peykan
Teşbih: Zarar Görmüş gönül hasta bir insana benzetilmiştir
Açık istiare: Peykan ile sevgilinin kirpikleri kastedilmiştir
Şair “peykan sözcüğünü korkarak söyler Çünkü peykan “ok demektir (Burada mecazı mürsel sanatı vardır), okun ucunda su verilerek çelikleşmiş başlıktır Sevgilinin kirpiğinin ok gibi olduğunu düşünmeliyiz Kaş ise yaydır Kaşlar çatıldığında yay da gerilmiş olur Bu Nedenle oklar fırlatılmaya hazırdır Yani kirpikler Hepsinin ucunda da temren, peykan vardır
Oklar servi fidanından yapılır Ucuna da peykan takılır Her peykan serviye (oka) muhtaçtır Her servi de peykana Peykanın iyisi kılıç gibi iyi su verilmiş olanıdır Bu yüzden gözyaşıyla batmış olan kirpik, su verilmiş peykan gibi algılanır Sağlamdır Bu mısrada şair sahiden o peykanın gelip kalbine sağlanmasını diler Böylece aşk acısından şımartma alır Sevgilinin bakışları kalbine saplanan ok gibidir Bu, aşık için bir hediyedir
Peykan sözcüğünü korkarak söylemesinin bir nedeni de temrenin içindeki sudur
Çelikleşirken bahşedilen su Su dolu bir peykan zarar görmüş gönle gelirse ona zarar verir (Vaktiyle ağır hastalara, yaralılara su verilmezdi Kuruyan dudaklar su ile ıslatılırdı Çünkü su verilirse hastanın daha da kötüleşmesinden hatta ölmesinden korkulurdu)
Şair sevgilisinin kirpiklerini (peykanın) adını anarken korkuyor Peykanın gelmesini istiyor lakin ona yaralı gönlünün dayanamayacağını düşünerek korka korka söylüyor Zarar Görmüş hastalara suyun gitgide verildiğini söyleyerek de durumunu açıklamaya çalışıyor
5 Suya versün bâğban gülzârı sıkıntı çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâre su
Suya saptamak: Sele devretmek, mahvolmaya ele vermek
Bonobân: Bahçıvan
Gülzar: Gül bahçesi
Tek: Gibi; yalnız
Min: Bin
(Bahçıvan beyhude yorulmasın, gül bahçesini sele versin; çünkü gül bahçesini bin kere sulasa senin yüzün gibi bir gül açılmaz)
Teşbih: Sevgilinin yüzü güle benzetilmiş
Hüsni Talil: Bahçıvanın görevi gül yetiştirmektir Burada devir olarak değildir Görevi sevgilinin yüzünün renginde veya biçiminde gül yetiştirmektir
Tevriye: ‘Tek ’ kelimesinin ayrıca ‘bir ’ anlamı ayrıca de ‘gibi ’ anlamı vardır (Sevgilinin bir tane, sözde olmayan, eşsiz olması)
Tenasüp: Suya tahsis etmek, bağban, gülzar, gül, su
“Suya devretmek bu beyitte fena anlamdadır Bahçıvanın bağı suya vermesi o bağın mahvolması demektir Şair bu beyitte gül mevsimini kastediyor (Gül mevsimi de Hz Muhammed ’in bulunduğu Asrı Saadet ’tir) Hz Muhammed ’in yüzü şeklinin güzelliğiyle güle benzetilmiştir
Hz Muhammed öldükten sonradan bu dünyanın kıymetinin kalmamasını bahçıvanın gül bahçesini suya vermesiyle benzeyen tutuyor O gül bahçede olmadığı için bahçenin suya verilmesinin bir önemi olmadığını söylüyor “Hz Muhammed ’in gül yüzü gibi bir gül daha bu dünyada açmaz diyor
Hz Muhammed bir zincirin halkası olarak, son peygamber olarak bu dünyaya geldi Böylece halka tamamlandı “Bundan Böyle bahçıvan bağı suya verse de bir önemi değil diyor Şair burada o gül açmamış olsaydı dünya nasıl bir dünya olurdu diye düşünmemizi istiyor “Onun ümmetinin mutluluğu ve onsuz yaşamanın üzüntüsünü kıyasladığında bahçeye su verilsin diyor (Birincil yaratılan nur Hz Muhammed ’e aittir Peygamberlerin sonuncusu da odur Yüzünde her zaman peygamberlik nuru bulunur)
Bu beyitteki “teg sözcüğü iki kasıt gelir Birincisi, yüzün gibi; ikincisi, biricik yani senin gibi bir tek gül açılmaz anlamı *