Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

SİZİN SORDUKLARINIZ (Gerçek Bir Müslüman Olmak İstiyorum)

Hoş geldin! goky tarafından topluluğumuza katılmaya davet edildiniz. Kaydolmak için lütfen burayı tıklayın.
SİZİN SORDUKLARINIZ (Gerçek Bir Müslüman Olmak İstiyorum)

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
TAKVÂ VE ALLAH KORKUSU NE ANLAMA GELİR?

İYİ BİR MÜSLÜMAN OLMAK İÇİN NASIL BİR PROGRAM İZLEMELİYİM?


SORU:

Esselamu Aleyküm,
Ben gerçek bir Müslüman olmak istiyorum, Allah’tan korkan bir Müslüman, cehennemden değil
Allah’ı isteyen bir Müslüman, cenneti değil

Ama ben Allah korkusunun nasıl olacağını bilemiyorum?
Tabi ki de bir canavardan veya bir hırsızdan korkar gibi bir korku değil
Ama ben yapamıyorum “neden korkuyorsun deseler, ne derim bilmem
Allah emrettiği için, derim Ama sadece lafta olur, ben esasta da Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkmakistiyorum?? 1



CEVAP:

Ve Aleyküm Selam,
Çok güzel bir soru
Bu nedenle teşekkür ediyorum

Allah'ın istediği şekilde iman etmeyi istemek başlı başına bir samimiyettir zaten Allah böyle düşünen kuluna yardım eder inşâallah

Sorumuz başlıca iki temel konuyu içermektedir Birisi, takvâ ve Allah korkusu; diğeri ise, iyi bir Müslüman olmak için yapılması gerekenler…
Diğer bir ifadeyle İslam’ı doğru şekilde anlamak için yapılması gereken çalışma ve program nasıl olmalıdır?

Bu iki temel mesele hakkında ana hatlarıyla cevap vereceğiz

Bir Düzeltme:

Bu iki temel mevzuumuza geçmeden önce soru içerinde var olan iki yanlış anlayışı düzeltmek istiyoruz
Bu yanlış anlayış, pek çok kimse de bulunmaktadır

Bunlar; cehennemden değil, Allah’tan korkmak gerektiği anlayışı ile Allah’ı ve Allah’ın rızasını isteyip, cenneti istememek anlayışı…

Yani cennet için değil, Allah’ın rızası için çalışma düşüncesi…

Bu düşünce yapısı her ne kadar samimi bir yaklaşım gibi görünüyorsa da, Kur’an’ın hükümlerine aykırıdır!

Zira Allah’tan korkmak, cehennemden de sakınmayı gerektirir

Allah’ın rızasını isteyen ve arayan kimse, cenneti kazanır veya cenneti kazanmak isteyen Allah’ın rızasını elde etmeye çalışır Allah’ın rızasını kazanan da sonuçta cenneti kazanmış olur

Bu istek ve sakınmalar da bir çelişki yoktur!

Rabbimiz Kur’an’da, cehennemden sakınmamızı emrederken; cenneti övmüş, onu kazanmaya teşvik etmiştir Cehennemden kurtulmanın da şirk koşmaksızın iman etmek ve salih amel işlemek olduğunu bildirmiştir
Razı olduğu kullarını cennetine koyacağını belirterek, mü’min kullarını cennete davet etmiştir

Allah, Cehennemden Sakındırıyor:

“O halde yakıtı insanlarla taşlar olan ve kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının (Bakara: 24)

Allah, Cenneti Kazanmaya Davet Ediyor:

“Rabbinizden bir mağfirete ve takvâ sahipleri için hazırlanmış, genişliği göklerle yer kadar olan cennete koşuşun
(Âli İmrân: 133)

Bu iki konuda çok sayıda ayetler vardır…
Bu meselede sonuç olarak şunu söyleriz:
Müslüman cehennemden korkmalıdır ve sakınmalıdır

Müslüman cenneti istemeli ve onu kazanmak için çalışmalıdır

Müttaki mü’min bilir ki; bu iki isteği taşıması Allah’tan korkmasına ve Allah’ı sevip, her konuda O’nu dikkate almasına münâfi değildir

Müslüman, Allah’tan saygı ve sevgiyle karışık korktuğu için; cehennemden sakınır

Allah’ı çok sevdiği, rızasını istediği, O’nu görmeye iştiyak duyduğu için cenneti kazanmak için çalışır ve cenneti de ister Çünkü Allah, ancak cennette görülecektir…

Birinci Mesele:

Asıl konularımıza geçiyoruz
Başlangıçta da söylediğimiz gibi, birisi Allah’tan korkmak yani takvâ; diğeri ise Allah’ın istediği gibi Müslüman olmak için izlenecek yol ve programın nasıl olduğu konusu


Önce takvâ nedir, onu öğrenelim

TAKVÂ:


Kur’an gelmeden önce, Araplar kendi dillerinde takvâ kelimesini insan ve hayvan gibi canlıların kendilerini dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı koruması, anlamında kullanmaktaydılar

Biz bu kelimeyi kök ve anlam olarak inceleyelim

“Takvâ kelimesinin aslı, ‘vekâ’ fiilidir Bu fiilin masdarı ‘vikâye’ kelimesidir Lügatta bir şeyi korumak, muhafaza etmek, bir şeyi başka şeyle, bir tehlikeye karşı koruma altına almak demektir ‘Vekâ’ kökünden iftiâl babının masdarı olan ‘ittikâ’ kelimesi de, vikâye’ye girmek, sakınmak ve kendini tehlikelere karşı koruma altına almak demektir Kur’an’da da çokça karşılaştığımız ‘müttaki’ kelimesi de, ‘ittekâ’ fiilinin ismi failidir yani ittikâ eden, takvâ sahibi anlamlarına gelir

“Takvâ lügatta ittikâ yani sakınma ve korunma anlamındadır
Hakikat ehline göre, takvâ; Allah’a itaatla, O’nun azabından sakınmaktır
Nefsi, yapmak veya terk etmekle azaba müstahak olacağı şeylerden korumaktır
Taat (ibadet, itaat) da takvâ ile, ihlâs kastedilir
Ma’siyet (isyan, itaatsizlik) de takvâ ile de, terk ve sakınma kastedilir
Denildi ki: Takvâ; kulun Allah Teâlâ’nın dışındaki şeylerden sakınmasıdır 2

Takvâ’nın tanımı hususunda çok farklı ifadelerle sayısız tanımlar yapılmıştır Kısaca hatırlatmak gerekirse, takvâ; şeriatın âdâbını korumaktır, seni Allah’tan uzaklaştıran her şeyden sakınmandır, nefsin hazlarını, isteklerini terk etmek ve yasaklardan kaçınmadır, nefsinde Allah’tan başka bir şey görmemendir, kendini hiçbir kimseden daha hayırlı görmemendir, Allah’tan başka şeyleri terk etmektir, Hak ehline göre kendisine uyulan kimse, hevâya uymaktan sakınmış kişidir Ve yine denildiğine göre, takvâ; HzPeygambere, kavlen ve fiilen uymaktır 3

Toparlayacak olursak, takvâ; sakınmak, korkmak, ihlâs, sevgi, saygı, huşû, haşyet gibi anlamlara gelen derin manalar içeren bir kavramdır

Takvâ; dikenli bir yolda yürürken ayağına diken batmaması için sakınarak ve dikkat ederek yol almaktır Yani Allah’ın yasaklarına düşmemeye özen göstermektir

Takvâ; Allah’ın hududunu çiğnemekten, İlâhi sınırları ihlâl edip harama girmekten sakınmak, Allah sevgisinden ve O’nun sevgisini kaybetme korkusundan ileri gelir Bu huşû ve haşyet hali, Allah’a olan saygıdan kaynaklanır

Dolayısıyla şunları diyebiliriz:

Takvâ; sakınmaktır…
Takvâ; korkmaktır…
Takvâ; sevmektir…
Takvâ; ihlâs’tır…
Takvâ; ihsan’dır…
Takvâ; Allah ve Rasûlüne itaattir…
Takvâ; nefsin isteklerinden geçmektir…
Takvâ; tevâzuu’dur…
Takvâ; Tevhid’dir…

Takvâ’nın bir manasının da Allah’tan korkmak olduğunu söyledik
Bu konuyu ayetler ışığında açıklayalım

Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler, Allah’tan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun ve siz ancak Müslümanlar olarak ölünüz
(Âli İmrân: 102)

Allah’tan gereği gibi korkmanın anlamı; Allah’ın bütün emirlerine itaat edip hiçbir şekilde O’na karşı gelmemek, şükredip nankörlük etmemek, zikredip unutmamak demektir Yani Allah’tan nasıl korkmak ve sakınmak gerekiyorsa, nasıl itaat ve ibadet etmek gerekiyorsa bu konuda gaflet göstermemek, kusur işlememek demektir
Allah’ın şânına yaraşır şekilde O’na ibadet etmektir ki; insan, günahsız, hatasız, kusursuz olamayacağı için buna güç yetiremez Hiç isyan ve nankörlük etmemek, daima zikir ve şükür üzere bulunmak, kimse için mümkün değildir
Hatta buna masûm (günahsız) bir fıtrat üzerinde yaratılan Peygamberler bile güç yetiremez Peygamberler bile olsa, yaptıkları ibadet Allah’ın şânı yanında eksiksiz sayılmaz Allah’ın lütfettiği sayısız nimetler karşılığı tam şükretmek mümkün değildir

Bu ayet nâzil olunca sahabeler ayakları şişinceye kadar, alınlarının derisi yüzülünceye kadar ibadet etmeye, geceleri kâim, gündüzleri sâim bir hayat yaşamaya başladılar
Ashabı Kirâm’ın tek derdi, Kur’an’ı yaşamak olduğu için bu ayet inince çok sıkıntıya düştüler, hakkıyla Allah’a ibadet etme konusunda aciz kaldılar Bunun üzerine “O halde gücünüzün yettiği kadar Allah’tan korkun (Teğâbun: 16) emrinin indiği rivâyet olunmuştur

Said b Cübeyr, Katâde ve Süddî gibi bazı alimlere göre; Âli İmrân: 102 ayet, bu ayet ile nesh edilmiştir

Ali b Talha’nın İbn Abbâs’tan rivâyetine göre; “Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ayeti neshedilmemiştir

Bu ayetin anlamı; Allah yolunda gücünün yettiği kadar cihâd etmek ve Allah yolunda hiç kimsenin kınamasından korkmamak, hatta kendileri, babaları ve oğulları aleyhine de olsa Allah için adalet ve hakkâniyetten ayrılmamaktır

Allah’tan hakkıyla korkup sakınmak ve Müslüman olarak ölebilmek için, Âli İmrân:103’de bildirildiği gibi; Tevhid akidesi üzerinde toplanarak, Allah’ın ipine toptan yapışmak, tefrikadan uzak durmak gerekir

Ayette de belirtildiği gibi; önce ülfet ve sevgi ile kalplerin birleşmesi, ikinci olarak da fiillerin birliği gerekmektedir
Müslümanlar birbirlerini sevmedikçe, fiilî birliktelikten söz etmek mümkün değildir

Tefrika ve ayrılıktan geri durup, topluca Allah’ın vahyine yapışmadıkça da, Müslüman olarak ölme ihtimali zayıflar

“Ben kendi başıma dinimi, imanımı koruyabilirim demek çok tehlikelidir Kendi başına bir yol tutarak, tek başına kalmak isteyen kimsenin iman ve İslam üzere güzel bir sonla huzuru İlâhiye varması şüphelidir Bu kimsenin akibetinden korkulur Tek başına kalan bir kimse, zorlama ve baskı altında zayıf kalır ve her şeyini kaybedebilir Ama “Allah’ın eli cemaatle beraberdir (Tirmizî, Nesâî) Hadisinde de ifade edildiği gibi; Allah cemaate yardım edecektir

Nitekim Allah’ın Rasûlü Hzİsa bile, “Allah yolunda yardımcılarım kimdir? (Âli İmrân: 52) demişti
Bunun üzerine Havâriler: “Allah’ın yardımcıları biziz Allah’a iman ettik Sen de bizim şüphesiz Müslümanlar olduğumuza şâhid ol dediler

Dolayısıyla mü’minler, Tevhid akidesi üzerinde fiillerini birleştirmedikçe, Allah’tan hakkıyla korkup sakınamazlar

Ayetlerden de anlaşıldığı gibi, Allah’tan gereği gibi korkmak ferdî bir mesele değildir İbadetlerde ferdiyetçilik değil, birlik ve beraberlik esastır

Kur’an’a göre; takvâ’nın üç mertebesi vardır:

İlk mertebe, şirkten sakınıp iman etmektir; bu takvâ, kişinin kendisi ile vicdanı arasındadır Bu kimseler ebedi cehennem azabı görmeyecekler
Bu açıdan bakıldığında, tüm iman edenlerin takvâ sahibi olduğunu söyleyebiliriz Bu konuda Kur’an şöyle der: “(Allah) onlara takvâ sözü üzerinde sebat vermişti (Fetih: 26) Yüce Allah sonsuz ilmiyle onların buna layık olduklarını bildiği için, onların Tevhid’e tutunmalarını sağladı

İkinci mertebe, büyük günahlardan sakınmak, küçük günah işlemede ısrar etmemek ve farzları edâ etmektir Bu takvâ, kişinin diğer insanlarla arasındaki hususlarla ilgilidir Bu takvâ seviyesindeki bir mü'min, şüpheli şeylerden sakınır (Bkz Buhâri, İman, 39)

Üçüncü mertebe, kişinin bütün benliğiyle Allah’a yönelmesi, kendisini Allah’tan alıkoyan her şeyden uzak durması halidir Allah, mü’minlerden bu takvâ’ya sahip olmalarını istemektedir

Takvâ’nın bu üçüncü derecesi, ihsan olarak zikredilmiştir Bu mertebe, Allah ile kul arasındadır Mü’min, Allah’ı görüyormuşçasına ibadet eder Her adımında Allah’ın kendisini gördüğü bilincine ve şuuruna ulaşmış ve ibadetlerini bu huşû ile yapmaktadır Allah’ın yasaklarından da Allah korkusuyla sakınıp uzak durmaktadır

Takvâ kelimesinin anlam derinliğinde “korku unsurunun da olduğunu söylemiştik Ancak bu kelimeyi yalnızca “korku, korkmak diye anlayıp, başka dillere bu şekilde çevirmek yetersizdir
Yukarıda açıkladığımız gibi, başka anlamları da vardır
Korku’nun zıddı sevgi, sevginin gereği saygı, ihlâs (samimiyet), ihsan (Allah’ı görürcesine ibadet etmek), haşyet (Allah’ın azameti karşısında ürpermek), Allah ve Rasûlüne ittibâ etmek, Allah’ın yasaklarından sakınmak, O’nun azabından korkmak, şüpheli şeyleri terk etmek, kalpte Allah’ın sevgisi dışındaki her şeyden kurtulmak gibi anlamları vardır

Kur’an’da korkunun değişik boyutları zikredilmiştir Onlar; 'havf', 'hazer', 'haşyet', 'rehbet', 'vecel' gibi kelimelerdir Bunların her biri, bir korku olayını farklı boyutlarıyla ele almıştır Takvâ kelimesi de tek başına korku anlamında olmadığı gibi, korku unsurundan da uzak değildir

Bu nedenle yerine göre, takvâ kelimesi; havf ve haşyet anlamlarında da kullanılmıştır

Kur’an, Ehli Kitab’ı “takvâ kelimesine çağırır:

“De ki: ‘Ey Kitap Ehli! Bizimle sizin aranızda âdil olan bir kelimeye (Tevhid’e) geliniz’
(Âli İmrân: 64)

Âli İmrân: 64’deki, Ehli Kitap ile aramızdaki “ortak, eşit, adil kelime İmam Mücâhid’e göre; takvâ kelimesi olan Lâ İlâhe İllallah’tır
(Buhâri, Eymân, 19)

Rabbimiz bu konuda şöyle buyuruyor: “(Allah) onlara takvâ sözü üzerinde sebat vermişti (Fetih: 26) Burada takvâ kelimesi ile kastedilen; Kelimei Tevhid'dir

Kelimei Tevhid’in, kendilerine Kitap verilenlerle aramızda ortak kelime olmasının anlamı, Allah’ın gönderdiği tüm Kitaplarında insanları Tevhid’e davet etmiş olmasındandır

Tüm İlâhi Kitaplar da, “Lâ İlâhe İllallah değişmeyen, tek, temel bir ilkedir Bu nedenle Kitaplılar, İslam’a davet edilirken, Kitaplarının aslındaki takvâ kelimesi olan Tevhid’e çağrılmışlardır

Rabbimiz, takvâ sahiplerini müjdelemektedir:

“Kim Allah’a ve Rasûlüne itaat ederse, Allah’tan korkar ve O’ndan sakınırsa işte onlar kurtulan kimselerdir (Nûr: 52)

“Kim Allah’tan korkarsa ona bir çıkış yolu ihsan eder Ve ona ummadığı bir yerden rızık verir (Talâk: 2, 3)

“Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir (Haşr: 9)

İkinci Mesele:

Takvâ ve Allah korkusu konusu hakkında bu kısa cevabımızdan sonra; Allah’ın istediği gibi bir Müslüman olmak için ne yapılması ve nasıl bir program takip edilmesi gerektiği konusuna temas edelim:

Bu konuda da şu aşağıdaki aşamalarda çalışma yaparsak, Allah'ın istediği gibi imanı da öğreniriz, Kur'an'a uygun Müslüman da oluruz, Peygamberimizin Sünnetini de çok güzel öğreniriz

Ama iyi bir Müslüman olmak için bazı merhaleler var Hiçbir şey kendiliğinden olmuyor ve çalışmadan, yatarak bir şey kazanılmıyor!

Tecrübelerime dayanarak, bu çalışma periyodunun merhalelerini kısaca yazayım:

1) Kur'an'ı Türkçe mealinden baştan sona okuyup, anlamadıklarımızı kendi anlayacağımız şekilde bir yere not etmek gerekir
Kur'an'ın bütününe göre; %25 oranında anlamadığımız meseleler çıkacak ilk okuyuşta Ama okumaya devam edeceğiz

2) Kur'an'ı ikinci kez mealinden okuyup bitirmeliyiz Yine % 25 oranında bilmediğimiz, kafamıza takılan meseleler çıkacak ve yine onları bir deftere yazalım
Bu okuyuşta, daha önce anlayamadığımızı düşündüğümüz pek çok mesele de anlaşılacak ve önceden kaydettiğimiz soruların çoğu cevabını bulacak

3) Kur'an'ı üçüncü defa okuyacağız ve bilmediklerimizi soru yada konu olarak kaydedeceğiz

Bu okuyuşta da önceden bilmiyorumdiye not ettiğimiz pek çok mesele cevabını bulacak
Ama yine bilmediklerimiz, anlamadıklarımız, kafamıza takılan meseleler var
Bunlar da % 25 oranında

Şimdi 3 kez Kur'an'ı mealinden okuyup 3 kez hatmettik Başlangıçta bir şey bilmiyorduk belki, ama şimdi pek çok şeyler biliyoruz
Her okuyuşta aşağı yukarı Kur'an'ın çeyreği kadar meseleyi anlarken, bir o kadar da anlamadığımızı düşündüğümüz konularla karşılaştık

Ama yılmadan, pes etmeden okuma programımıza devam ettikçe, o bilmediklerimizin çoğu bu üç merhalede çözüldü

Şimdi not defterimize bakıyoruz; her okuma merhalesinde anlamadığım meselelerdiye kaydettiklerimizin çoğu anlaşılmış ve üzerleri çizilmiştir

Hâlâ, geri kalan anlayamadığımız meseleler bulunuyor; onlar da ortalama %25
Bu meseleler müteşâbih konulardır; yani ya alimlerin bildiği ilmi konular yada araştırma ve bilgi desteğiyle anlaşılacak konular yada gaybi meselelerdir ki, bunlara iman eder, geçeriz, üzerinde durmayız

Kur’an, muhkem ve müteşâbih ayetlerden oluşur Bir kısmı yani azı müteşâbih iken; ekserisi muhkemdir Onlar da “Ümmü’l Kitap yani “Kitabın anası, esası olarak nitelenmiştir (Âli İmrân: 7)

Kur’an, herkes tarafından anlaşılsın diye, çoğunluğu muhkem yani okunduğunda anlaşılan ayetlerden meydana gelmiştir

“Muhakkak Biz onu (Kur’an’ı) anlayıp düşünesiniz diye, Arapça bir Kur’an olarak indirdik (Yûsuf: 2)

Ayette de görüldüğü gibi, Kur’an’ın gönderiliş amacı okuyup, anlamak, tefekkür edip Kur’an’ın iman davetine icâbet etmek ve böylece içindeki haramlarından sakınmak, farzlarını yerine getirmektir Bunun olması da Kur’an’ı okumakla mümkündür!

Bu çalışmada kaliteli bir Kur'an meali seçmeye dikkat etmek lazım

4) Bu çalışma programımızda; Kur'an'ı her okuyuştan sonra bir cilt Hadis Kitabı okuyup bitiriyoruz

Bu Hadis okuma programımızda ise, anlamadıklarımızı değil, anladığımız konuları kısa notlarla özetliyoruz
Tüm dünyada meşhur olan Riyâzü's Sâlihin tercih edilebilir mesela
Ama Hadis Kitaplarından hangisi seçilirse olur

Bu ilk üç merhalenin kaliteli bir Kur'an mealinin üç kez ve Hadis Kitaplarından düzenli olarak üç cild okuma şeklinin iç içe olduğuna dikkat edelim Yani Ayet ve Hadisleri birlikte okuyoruz Aynen Sahabelerin, Peygamberimizden dini öğrenme şekilleri gibi Peygamberimize vahiy geldikçe o, ashabına Ayetleri tebliğ ediyor ve insanların anlamadıklarını da Hadisleriyle açıklıyordu Yani ashab, Kur’an ve Hadisleri iç içe öğreniyordu; böylece bu iki vahiy türü birbirini tamamlamaktaydı

Bu şekilde Kur'an okumamız esnasında, sözleri Kur'an'ın birinci derecede tefsiri olan Peygamberimizin Hadisleri ışığında Kur'an daha net anlaşılacaktır

5) Bu merhalede ise alimlerin yazdığı Tevhid'i açıklayan ve İslam akidesini öğreten kitapların okunması gerekir

Ama bu konuda farklı grupları temsil eden, alim olmayan kimselerin grupçuluk hedefleriyle yazdıkları fikir kitaplarını okumamak gerekir Fikre dayanan kitaplar, zann mahsulüdür ve kişiye saf İslam’ı ve Tevhid’i veremez

Fikir kitapları yada birbirine etki, tepki, aksiyon, reaksiyon, tez ve antitez olsun diye yazılan çalışmalar ve araştırmalar daha sonra incelenebilir Yani İslam'ı delilleriyle öğrendikten sonra Bu incelemenin amacı da onların yanlışlarını reddetmek ve İslam gerçeğini ortaya koymak içindir

6) Bu aşamada, seviyemize uygun olan bir Siyer Kitabını okumalıyız Böylece Peygamberimizin Sünnetini, yaşantısını, mücadelesini öğrenmiş olacağız

7) Bu derslerden sonra; Kur'an'ın hidâyet, irşâd ve rehberlik fonksiyonlarını ön plana çıkartan, ilmi, mezhebi konulara girmeyen, teferruatlı olmayan özlü bir tefsir okumak gerekir
Böylece Ayetleri alimlerin açıklamaları ışığında da tanımış olacağız

İlk üç merhalede Kur'an Ve Hadislerle tanıştık, dördüncü merhalede tüm Peygamberlerin gönderiliş nedeni olan Tevhid Akidesini Ayet ve Hadislerle delillendirilmiş olarak öğrendik, beşinci aşama da hayatımızın her anında uygulamak amacıyla, Peygamberimizin Siyerini, hayatını okuduk altıncı merhale de tefsirle de tanıştık

Ayrıca bu çalışmalardan sonra müstakil, kendimize uygun pek çok çalışmalar yapabiliriz

Bunlar, herkesin yapması gereken genel çalışmaların yanında, bizim seviyemize ve ihtiyacımıza uygun özel çalışmalar da olabilecektir

Bu sözü örnek vererek açayım; genel çalışma olarak Kur'an'daki Allah'ın isim ve sıfatlarını ezberleyip, öğrenip, notlar tutmak ve iman etmek, Hadislerdeki Allah'ın 99 isminin manalarıyla ezberlenilerek iman edilmesi
Kırk Hadis ezberlemek, Kur'an'ı Tecvid ile okuyamıyorsak bu konuda ders ve destek almak

Özel çalışma olarak; Kur'an'dan ve Hadislerden öğrendiğimiz farz ve haramlara dair bir Ayet ve bir Hadis ezberlemek gibi

Ayet ve Hadis ezberleme işini herkes kapasitesine göre artırabilir
İmkânı olan hafız bile olabilir Ama bizim asıl amacımız Kur'an'ı ve Din'i anlamak olduğu için hayatımızın bir döneminde Kur'an'ı anlayacak kadar Arapça öğrenmeye çaba sarf etmek; yapacağımız en hayırlı ibadetlerimizden biri olacaktır

Kur’an’ı anlamadan ezberlemek yerine, Kur’an’dan bir sûreyi öğrenip hayatımıza aktarmak daha hayırlıdır Çünkü Kur’an anlaşılsın diye gelmiştir

İleri seviyedeki programları çoğaltmak mümkündür

Zaten bundan sonraki çalışmalar kişinin yetenek, zeka, çalışma, istek, sebat ve azmine göre şekillenir

Bu merhaleye gelmeden önce söylenecek şeyler; uçağın icad edilmediği zamanlarda uçaktan bahsetmeye benzer

İnşâallah, ciddi, samimi, programlı ve sabırlı bir şekilde çalışırsak; bundan sonra biz de Allah'ın izniyle ilim, iman, amel, ahlak, ihlas ve takvâ açısından, Allah’ın övdüğü ve cennet ile müjdelediği kullarından oluruz

Rabbim hepimizin yardımcısı olsun


(Yusuf Semmak)

Forumlarda Yayınlayabilirsiniz

Her Hakkı, Allah Yoluna Mevkûftur


1 Sizden gelen sorunun orijinal şekline müdahale edilmemiştir
2 Kitâbu’t Ta’rifât, Seyyid Şerif Cürcânî, Beyrût, Sh: 90
3 Age


 

Similar threads

Nasıl evliya olunur? Ümit Şimşek Bilin ki Allah dostlarına hiçbir korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de Onlar iman etmiş ve takvâya sarılmışlardır Yunus Sûresi ALLAH DOSTLARI için büyük bir müjde içeren bu âyetler, aynı zamanda, bizim alışageldiğimizden daha farklı bir “evliya tanımı yapıyor...
Cevaplar
0
Görüntüleme
62
Allah Korkusu Mü’minin hissettiği gerçek korku, Allah korkusudur Çünkü Allah’a iman, onu ölüm, fakirlik, insanlardan veya herhangi başka bir şeyden gerçek anlamda korkmasını engeller Mü’min, sadece Allah’ın gazab, öfke ve cezalandırmasından korkar Allah korkusu, mü’minin hayatında önemli ve...
Cevaplar
0
Görüntüleme
123
Ebû EyyûbilEnsârî ra Hazretlerinin, vefât etmek üzereyken şöyle dediği nakledilmiştir: Resûlüllah sav’tan duyduğum ve şimdiye kadar gizlediğim bir hadisi şerifi size haber veriyorum: Eğer siz (hiç) günah işlemeyecek olsaydınız (Allah sizi yok eder), günah işleyecek bir başka millet yaratır...
Cevaplar
0
Görüntüleme
172
Değerli kardeşimiz; Muhabbetullah, Allahü Teâlâ’nın kemâl ve cemâlini idrak ve takdir oranında kalpte oluşan ilâhî bir nurdur Bu muhabbet ile insan ruhu, kederlerden ve hüzünlerden kurtulur Safî neşe ve huzura kavuşur İnsan ruhunu erdeme ulaştıran sebeplerin en sağlamı, Allah sevgisidir...
Cevaplar
0
Görüntüleme
117
Evliyâullah Allah’ın Velîleri Kimlerdir? Velî’nin çoğulu “evliyâdır Halk arasında velî veya evliyâ denilince kafalarda biraz daha özel bir insan grubu şekillenir Bir taraftan evliyâ göklere uçurulur, onlara karada ve denizde, yerde ve gökte Allah’a ait nice görevler havâle edilir; fakat böyle...
Cevaplar
0
Görüntüleme
118
858,505Konular
982,685Mesajlar
33,049Kullanıcılar
arliekaneSon üye
Üst Alt