Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Sibgatullah ArvÂsÎ (k.s.)

Sibgatullah ArvÂsÎ (k.s.)
0
58

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,755
Etkileşim
88
Puan
48
F-D Coin
0
Sibgatullah ArvÂsÎ (ks) rüyada evliyanın elini öpmek rüyada evliya eli öpmek peygamber efendimizin elini SIBGATULLAH ARVÂSÎ (KS) Osmanlı âlim ve velîlerinden Büyük âlim ve evliyâ Seyyid Tâhâi Hakkârî hazretlerinin talebelerindendir İsmi Sıbgatullah olup Gavsü'lÂzam, Gavsu Hizânîya da Gavslakablarıyla meşhûr olmuştur Arvâsînisbesiyle bilinir Peygamber efendimizin neslinden olup seyyiddir Babası, Seyyid LütfullahEfendi, dedesi SeyyidAbdurrahmân Kutub'dur Doğum târihi bilinmemektedir 1870 (H1287) senesinde vefât etti Kabri, Hizân'ın Gayda köyündedir Seyyid Tâhâ hazretlerinin Abdurrahmân Nîgûnam Abdurrahmân iyi isimli, yüce şanlıdır, yâhut Kutbı Arvâsîbuyurarak medhettiği Abdurrahmân Kutub'un torunu olan SıbgatullahArvâsî minik yaştan îtibâren ilim tahsîline başladı Babası Seyyid Lütfullah Efendi onun yetişmesi için husûsî gayret sarf etti Fazla zekî olan SeyyidSıbgatullah Arvâsî, kısa zamanda kelâm, tefsîr, hadîs, fıkıh gibi zâhirî ilimleri tahsil etti Zamânının fen bilgilerinde de mütehassıs oldu Bid'atten uzaktan olup, Peygamber efendimizin sünnetine yerinde bir hayat yaşamaya çalıştıTasavvufa karşısında büyük alâka duydu Çoğu âlim ve velî zâtın ilim meclislerinde ve sohbetinde bulundu Van'a gitgide artarak Seyyid Muhyiddîn Efendinin hizmetine girdi Seyyid Sıbgatullah, hocasının verdiği vazîfeleri yapmak için canla başla çalıştı Ağır riyâzetler ve mücâhedeler çekti Yâni nefsinin istediklerini yapmayıp, istemediklerini yaparak nefsini terbiye etti Uzun yıllar hocasının hizmet ve sohbetiyle şereflendi Nihâyet bir gün hocası ona; Vefât etmiş velîlerden istifâde edecek, faydalanacak makâma geldinbuyurdu Seyyid Muhyiddîn vefât edince, Şeyh Hâlidi Cezrî'ye gitti Bu mübârek zâtın vefâtına dek sohbetleriyle şereflendi Daha Sonra Seyyid Tâhâ'nın, Molla Murâd Hurûsî'yle gönderdiği; Kendi yuvana dön!haberiyle, Tâhâi Hakkârî'nin onurlu hizmetine koşup, hakîkî ve yuvaya kavuştu Onun çok değerli sohbetlerini, çölde susamış kalmış kimseler gibi ruhuna hayât verici buldu Seyyid Tâhâ hazretleri,Resûlullah efendimizden mürşidleri vâsıtası ile gelen feyz ve bereketleri onun kalbine akıttı Kalb gözü açılıp yüksek makamlara kavuştu Böylece fakat, Hızır aleyhisselâm ile görüşür, sohbet ederdi Mürşidi Seyyid Tâhâ hazretleri vefât edince, onun yerine geçen Seyyid Sâlih hazretlerinin sohbetine devâm etti Seyyid Tâhâ'nın huzûrunda kemâl ve ikmâl mertebelerine ulaşan Seyyid Sıbgatullah, Hizân ve Gayda'da halkı irşad eyledi ve insanlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlattı Sohbetinde bulunup bir teveccühüne mazhar olanın kalbinde, Allahü teâlânın muhabbeti yerleşirdi Dînin emirlerine son derece uyar, yasaklarından sakınırdı Seyyid Sıbgatullah hazretleri, geceleri daima ibâdetle geçirirdi Uykusunu, öğleye yakın kısa bir müddet kaylûle yaparak telâfi ederdi Daima kıbleye dönerek otururdu; buna son hastalığında dahî çok uyarı etti Dostlarıyla sohbetinden sonradan murâkabe hâlinde olur, Allahü teâlânın mahlûkâtı hakkında tefekkür ederdi Yakın talebelerinden biri anlattı: Abdürrahmân Tâhî (Tâgî), demin hocamıza bağlanıp talebesi edinmek şerefine kavuşmamıştı Hocamızın, zamânın gavsı olup olmadığı hakkında tereddüdü vardı Bir gün gavslık alâmetlerini kitaptan okuyarak huzûruna gitmeyi, bu alâmetlerin üzerinde olup olmadığını görmeyi açlık etti Kitapta; Gavs olanın üzerine yağmur yağmazibâresi vardı O, kitaplarla meşgûl iken evine bir talebe geldi ve; Hocam Sıbgatullah hazretlerinin selâmı var; Misâfirlerimin kalabalık olması sebebiyle ziyâretine gelemiyorum Lütfen kendisi buraya kadar sıkıntı etsinbuyurdudedi Abdürrahmân Tâhî de; Ben de onu ziyâret etmeyi düşünüyordum Bugün bizde misâfir ol da yarın berâber giderizdedi Sabahtan yola çıktılar Seyyid Sıbgatullah, onların gelmekte olduklarını haber alınca, talebeleriyle kasabanın dışına çıkıp, bir tepenin başında beklemeye başladılar Mevsim ilkbahardı, gökyüzünde hiç bulut yoktu Nihâyet beklenen misâfirler geldiler Tepenin başında hoş bir sohbet başladı Bu sırada masmâvi olan gökyüzünde bulutlar birikmeye, şimşekler çakıp gök gürlemeğe başladı Derken sağnak halinde şiddetli bir yağmur başladı Abdürrahmân Tâhî, kitaptan okuduğu gavs olanın alâmetlerini hatırladı ve dikkatle Sıbgatullah hazretlerini tâkib etmeye başladı Semâdan inen yağmur tâneleri mübârek Seyyid'in üstüne inmeden etrâfına meylederek yere düşüyor, hiç üstüne yağmıyordu Cümbür Cemaat sırılsıklam ıslandığı hâlde onun üzeri kupkuru idi Abdürrahmân Tâhî, bu hâli görür görmez bir anda kendini kaybederek bayıldı Oradakiler telâşa kapıldılar ve; Herhâlde öldüdiyorlardı Seyyid Sıbgatullah ise; Korkmayın, telâşa kapılmayın, Allahü teâlânın sevdiği velî kullarının himmeti bereketli, yardımı kuvvetlidirbuyurdu Birazcık sonraAbdürrahmân Tâhî kendine geldi ve hocamın büyüklüğünü kabûl ederek, en önde gelen talebelerinden oldu Seyyid Sıbgatullah'ın talebelerine teveccühü, sohbetinden daha ziyâde ve yardımsever idi Onun için sohbet süresi fazla eksik olurdu Talebeleriyle sessiz otururken talebelerinden öyle çoğu cezbeye kapılır, kendinden geçerdi Bir defâsında oğlu Behâeddîn, babasından izin alarak vâza başladı İki saat değin kalpleri aydınlatan hoş sözler söyledi Fakat hiç kimsede muhabbet ve cezbe eseri yoktu Sohbet bittikten sonradan, Seyyid Sıbgatullah; Haydi kalkınız, ikâmet getiriniz de namazımızı kılalımder demez, cemâat cereyâna kapılmış gibi cezbeye tutuldu Sevdiği talebelerinden biri anlattı: Hocamız bir gün murâkabe hâlinde otururken tebessüm ettiler Bu hâli daha önce hiç görmediğimiz için merak ettik ve; Gülümseme etmenizin hikmeti ne idi efendim?diye suâl ettik Buyurdular ki: Bir talebemiz Botan Çayı'nda başını yıkamış, saçını tararken, tarak saçına takıldı Canı acıyınca bizden takviye istedi Onun için tebessüm ettimTalebelerinden biri anlattı: Molla Abdülgafûr isminde, hocamızın büyüklüğüne inanmayan biri vardı ama, değil kendisiyle, bizimle bile namaz kılmaya dayanıklılık edemezdi Cumâ günleri namazını kılar kılmaz câmiden hemen çıkıp giderdi Bir gün câminin kapısında Seyyid Sıbgatullah ile karşılaştı Seyyid Sıbgatullah ona; Molla Abdülgafûr! Sen bizden ne musibet gördün ancak, arkamızdan konuşup gıybetimizi yaparsın?buyurdu O da Seyyid Sıbgatullah'ın kolundan tutarak itti ve; Bunca insanı aldatıp arkasında koşturduğun yetmez mi ama, beni de onların arasına katmak istersindiyerek itmeye devâm etti Kolunu onun elinden kurtaran Seyyid Sıbgatullah, ona pek bir celâl ile baktı ancak, Abdülgafûr, yıldırım isâbet etmiş çınar ağacı gibi yere yıkıldı Daha Sonra da kalkıp hocamın elini öpmeye başladı Bir taraftan da; Ne olur efendim beni affediniz Kötü ve palavracı benim Yaptıklarıma pişmân oldum Sizin büyüklüğünüzü anlayamadım, beni affedinizdiyordu Sonra Abdülgafûr'a; Ne gördün fakat, böyle ansızın değiştin?diye sordular O da; Gavs bana böylece celâlli bakınca, yemîn ederim fakat, başım tâ Arşa kadar yükseldi, daha sonra tekrar yere düştüm Gavs'ın büyük kerâmetini gördükten sonra, nasıl pişmân olmam?dedi Seyyid Sıbgatullah hazretleri bir gün talebelerine; Filân tepeye çıkalım, orada sohbet edelimbuyurdular O gün talebeleriyle yola çıktılar Tepenin eteklerine gelince, talebelerden bâzıları önden yürüyüp, oturulacak yerleri, hocaları tepeye çıkıncaya değin düzeltmek istediler Seyyid Sıbgatullah, oğlu ve yakın talebesi Abdürrahmân Tâhî, en arkada ve altında idi Önden dışarı giden talebelerin birinin ayağının altından koca bir taş yuvarlandı Gittikçe hızlanıyor, hocaları Seyyid hazretlerinin üzerine içten geliyordu Bütün talebeler korkuya kapıldılar Abdürrahmân Tâhî ise ansızın hocasının önüne geçerek, taşın Seyyid hazretlerine değmesine önlemek istedi Taş, hikmeti ilâhî bütün önlerindeki bir kayaya çarparak ardındaki kaldı Hâdiseyi seyretmekte olan Seyyid Sıbgatullah, Abdurrahmân Tâhî'nin, canı pahasına yaptığı bu hareketten son derece memnun oldu Seyyid Sıbgatullah hazretleri, Allahü teâlânın bütün mahlûkâtı üstüne çok merhâmetliydi Sılai rahm yapardı Dostları vefât ettiğinde onların çocuklarını arar, gözetir ve tâziyede bulunurdu Sohbetlerinde kendisine karşısında çıkanlara fazla şefkatli ve nâzik davranırdı Kendisine musibet yapanlara iyilik yapardı Yemekte kendisinden evvel kimsenin sofradan kalkmamasını emrederdi Kalkan olursa onu men ederdi Allahü teâlânın emirlerine ve sevgili Peygamberimizin sünnetine bütünüyle uyardı Hattâ bir gün çoraplarını giyerken unutarak önce sol ayağından başlayan bir talebesini güçlü olarak azarlamıştı İslâmiyetin emirlerini okumadın ya da duymadın mı da böyle yaparsın Bir şey giyerken önce sağ taraftan başlanılacağını ve çıkarırken de sol taraftan başlanılacağını bilmez misin? buyurdu Teheccüd ve Evvâbin namazlarına devâm ederdi Gavs hazretleri talebeleriyle olan sohbeti esnasında; Bizim yolumuzun esâsı sohbet ve muhabbettir Sohbet muhakkak lâzımdırbuyurdu Sohbet, dünyâ bağlılıklarını keser ve hakîkî îmânı kazandırır Eshâbı kirâmdan bâzılarının; Gelin bir saat îmân edelimsözlerindeki îmândan amaç, sohbettir (Yâni bir saat sohbet edelim de îmânımız yenilensin, kuvvetlensin)Talebe, tavus gibi olmalıdır Hoş kanatlarına, renk renk tüylerine yok, siyah bacaklarına bakmalıdır Nefsini son derece kusurlu görmedikçe istikâmet ele geçmez Bu şekilde görmemek büyük günâhtır Muhabbet, ihlâslı amel ve gayret talebeliğin şartıdır Bunlardan birinin beceriksiz olması mânevî felâket alâmetidirNefsin katli ve ölümü, müslüman olmasından ve kötü sıfatlarının değişmesinden ibârettirKomşu kasabadaki talebelerinden biri hastalanmıştı Vefat döşeğinde iken; Himmetinizi istirham ediyorum, yâ mübârek hocam!diyerek takviye istedi Seyyid Sıbgatullah, o anda talebeleriyle sohbet ediyorlardı Bir ara sohbeti yarıda keserek, Abdurrahmân Tâhî'yi o talebesine yolladı Hemen yola meydana çıkan Abdurrahmân, kısa bir vakit sonra hasta talebenin evine vardı, onu iyileşmiş oturuyor fark etti Bâzı sohbetlerinde uzun vakit konuşmazdı Bu yüksek zümrenin hâllerini bilmeyen bâzı zâhir âlimleri, acabâ Şeyh niçin bize bir şeyler anlatmıyor dediklerinde; Sükûtumuzdan istifâde edemeyen, konuşmamızdan da edemezbuyururdu Bu zamanda öteki yollardan istifâde edilememesi, kâmil velîlerin kalmamasından mı, yahut bid'atler nedeniyle midir?suâline, şu cevâbı verdiler:Bid'atler karışması sebebiyledir Zîrâ bu zamanda bid'atler çoğaldı Bu bid'atlere aleyhinde koyabilecek bir yol, fakat üstünlük verirMezar azâbıyla ilgili olarak buyurdu oysa: Mezar azâbı, dünyâ sevgisini âhiret sevgisine tercih edenlere olur İkisinin sevgisi müsâvî, yâhut âhireti dünyâdan fazla sevene kabir azâbı yoktur Bid'atlerden ve kötülüklerden kaçınmak husûsunda buyurdu fakat: Bid'atlerin tümü karanlıktır Onlarda güzellik yoktur Bizim yolumuzun üstünlüğü, bid'at karışmamış olmasıdır Ortadan kalkan her yol, bid'at yüzünden kalkmıştır Farzlarla yetinip, bid'atlerden kaçınan kimse, bir bid'at işleyip, çoğu tâatler yapıp hâl ve mevâcide kavuşandan üstündürBu son zamanlarda sünnet, bid'atler arasında, gece karanlığında ışık saçan inci gibidir Süre, dînin garîb olduğu zamandır Bunun için bu zamanda talebeye az bir gayretle, orta zamanlardaki çetin mücâhedelerle elde edilenden daha çok sevâb verilirBir şey için olan hırs ve çaba, ona olan sevginin netîcesidirMüminin kabrinde yüzünün kıbleden çevrilmiş görünmesi, dünyâ sevgisi üzerine ölmesindendir Hasedden zararlı kalb hastalığı yoktur Âlimlerin âfeti de ondandırEvliyânın hallerini açıklamak ve kulak vermek husûsunda buyurdu ancak: Evliyânın menkıbelerini dinlemek, muhabbeti artırır, Eshâbı kirâmın menkıbeleri îmânı kuvvetlendirir, günahları mahvederSeyyidSıbgatullah'ın hocası Tâhâi Hakkârî hazretleri kendisine; Ne kendin sesli zikret, ne de başkasına ettirbuyurdu O da ona uydu O Kadar ancak, millet sesle olan tüm zikirleri mezmûm (kötülenmiş) sandılar Seyyid Sıbgatullah hazretleri gönüllerinden geçeni anlayıp şöyle buyurdu: Tüm zikirler mezmûm değildir Teşrik tekbirleri, ölüye telkin, aksırıp elhamdülillahdiyene, yerhamükellahdemek derin vâdiye inerken, yükseğe çıkarken okunacak tesbihler ve benzerlerini sesli bildirmek sevâb olup, eserde gelmemiş ve sâbit olmamış olanlar mezmûmdurSeyyid Tâhâ hazretleri kendisine yazdığı mektûbda; Talebenin hocasına ihlâs ve muhabbeti bütün, tâbiliği içten olup, hâl sâhibi olmasa zararı yoktur Bu üçünden birinde noksanlık olup, hâl var ise Allah korusun istidractır Şekâvet alâmetidirdiye yazdı Bu mektûbdaki mânâ pek büyüktür oysa, bir yıl sohbete bu sözlerle başlamıştır Gavs hazretleri, ömrü baştan başa İslâmiyeti öğrendi, öğretti İnsanlara anlatarak onların iki cihân saâdetine kavuşmaları için çalıştı Bir gün talebelerine şöyle anlattı: Sırrîyi Sekatî buyurdu ama: Nefret Edilen Şey, küfürden diğer kalb hastalıklarını giderir Muhabbet bunu da silerBunun için biz yolumuzda muhabbeti aldık Talebelerinden Abdurrahmân Tâhî; Muhabbet ve ihlâstan hangisi üstündür?diye sorunca; Bu ikisi yemek yemek ve su gibidir Yâni bu ikisi olmadan tasavvuf yolculuğu olmazbuyurduAbdurrahmân Tâhî; Hangisi asıldır?dedi Ona cevâben; İhlâsbuyurdu Tasavvuf yolcusunun durumuyla ilgili olarak buyurdu oysa: Fıkıhta bir mezhebe uyup amel edenin ictihâd derecesine varmadıkça, imâmından ayrılıp nasslara uyması içten olmadığı gibi, tasavvuf yoluna intisâb eden bir kimsenin de, hocasının ve hocasının halîfelerinin koyduğu usûl ve edeplerden dışarı çıkması yerinde değildir Bununla meclisinde yer alan ve ayağını öpmek isteyen bir talebesine mâni elde etmek istedi Abdurrahmân Tâhî; Bu hususta hadîsi şerîf vardır Birisi Resûlullah'tan elini öpmek için izin istedi, müsâde buyurdu Ayağını öpmek istedi, müsâde buyurduSecde için izin istedi, müsâde etmedidedi Bunun üstüne Gavs buyurdu oysa: Bu yolun geçmiş büyüklerinin birinden ve kendi hocası Seyyid Tâhâi Hakkârî hazretlerinden bahs edip; Bu işe mâni olurlardı Şöyle oysa, Muhammed Pârisâ hazretleri vefât edince, oğlu babasının ayağını öpmek için eğildiğinde, öptürmemek için ayağını çekmiştirbuyurdu Vefât etmeden önce; Amel ediniz?buyurdu Amel nedir?diye sordular Amelden maksâd râbıtadır, yâni mürşidini düşünüp ona bağlanmaktırbuyurdu Devâm ederek; Maksad, İslâmiyet'in bildirdiği yönde istikâmet üzere olmaktır Bid'atten ve İslâmiyet'e tutarsız olarak yapılan amellerden feyz alınmaz Tasavvuf, İslâmiyete aktarmak demektir Molla Yûsuf Ali; Evliyâlık, İslâmiyetin emirlerini yapmakla kazanılırbuyurdu Fakat kalb hastalıklarının izâlesi için hocasıyla sohbet de şarttır İslâmiyete uymadan vilâyete, yâni velîliğe kavuşulur diyen sapıktır, zındıktır Namazlardan hemencecik sonradan istigfâr ediniz İslâmiyetin bildirdiği hususlara uymayan ve sünneti terk eden mürşid, yol gösterici olamazbuyurdu HalîfelerindenAbdurrahmân Tâhî'ye vasiyet ederken; Büyüklerin yolunu değişiklik Ben hocamın bana emrettiği gibi değiştirmedim O da hocasından aldığı gibi hiç değiştirmedi Rüyâda hocam Seyyid Tâhâ hazretlerini gördüm, buyurdu oysa: Talebenin hocasına saygılı olmasının faydası, onun büyüklüğünün ortaya çıkması ve olabilecek edepsizliklerden kurtulmasıdırSeyyid Sıbgatullah hazretleri Bitlis'de bulunduğu sırada bir gün sabah namazından sonradan; Ölümüm sonbaharın sonuna içten olacakDiğer bir vakit Abdurrahmân Tâhî'nin de bulunduğu bir sırada oturduğu odanın boşaltılmasını dikte buyurdu ve vasiyetini yazdıracağını bildirdi Abdurrahmân Tâhî; Efendim bu vasiyet de ne oluyor?dedi Bana ilhâm aracılığıyla yaşamayı ya da ölmeyi seçim etmem istendi Rûhum âhireti diledibuyurdu Abdurrahmân Tâhî hazretleri; Efendimiz sizin hayatta olmanız insanların hayrını çoğaltır Sadaka veriniz, zîrâ sadaka kaderin hükmünü önler Kaderin hükmünün kesin olmayıp, sadaka verip vermemeye alt olması muhtemeldirdedi Bunun üzerine Sıbgatullah Arvâsî hazretleri emir verip çokça sadaka dağıttırdı Lakin ertesi gün sâlihâ bir kadın gelip; Eyvâh! Eyvâh! Gavsı Âzam şu hain dünyâdan ayrılıp, Hakk'a kavuşma yolculuğunun eşiğindedirdedi Bunu nereden biliyorsun?diye sordular Bayan; Gavs bana dedi ama: Daha önce hastalanınca sadaka veriliyor ve ecel tehir ediliyordu Halbuki bu sefer ecelim kesindir Zîrâ Kazâi mübremdir Ona hiçbir şey engel olamaz, buyurdudedi Hazreti Gavs'a halîfesi Abdurrahmân Tâgî, Teşrini sânînin (Kasım ayının) dokuzunda; Daha önce belirttiğiniz ecelinizin vakti geçtidedi Hayır geçmedi Çünkü Kânunı evvelin (Aralık ayının) birincil on günü de sonbahardan sayılırbuyurdu Bir gün; Cumâ günü, ölüm için hoş bir gündür Fakat Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem Pazartesi günü vefât etmiştir Şeyhim Seyyid Tâhâ iseCumartesi günü vefât ettibuyurdu Cumartesi günüsözünü bir kaç kere tekrar etti Kendisinin bu günde vefât edeceğini varsayım etti Vefat öncesi hastalığı esnasında kendisini ziyârete gelen kimselere hastalığının şiddetinden bahsetmediği gibi, tersine iyi olduğundan bahsederdi Hattâ vefât ettiği gün, akrabâları müsade isteyip köylerine gittiler Çünkü sıhhatinin uygun olduğunu gördüler O günlerde çorba suyundan başka bir şey yemiyordu Hastalığı sırasında hiç uyumuyor, sâdece kıbleye karşı oturuyor, bâzan sağına, bâzan sol tarafına yaslanarak murâkabede bulunuyordu Ölüm hastalığı esnasında hiç inlemedi Sekerâtı mevtinden önce yerine halîfe bıraktığı oğlu SeyyidBehâeddîn'i yanına çağırdı Evlâdım! Talebelerim sana emânet Onları büyük bir îtinâ ile yetiştir Gözün gibi koru Sohbet ve teveccühlerini üzerlerinden esirgeme Sakın şöhret isteme Allahü teâlânın emirlerini yap, yasaklarından kaçın Dîne muhâlif meslek yapma Seni yetiştiren hocanı ve Allahü teâlânın dostlarını incitme, onların daima gönüllerini almayı ihmâl etmebuyurdu Dostlarıyla vedâlaştıktan sonradan da; Ben ölünce arkamdan ağlamayınızbuyurdu Daha Sonra bir müddet murâkabe hâlinde kaldı İki ufak oğlunu Seyyid Nûr Muhammed ve Seyyid Burhan'ı zâhirî ve mânevî terbiyeleri için Molla Abdurrahmânı Meczûb'a teslim etti Seyyid Tâhâ hazretlerinden naklederek; Kılıç kınından çıkmadıkça, bir şey kesemezbuyurdu Vefât ettiği Cumartesi günü öğleden daha sonra Sekerâtı mevt hâline girdi Bu hâlinde yanına giren Abdurrahmân Tâgî ve MollaAbdurrahmân Meczûb, sessizce Yâsînsûresini okudular Beni doğrultunbuyurdu Doğrulttular Tekrar; Beni yatağıma uzatınbuyurdu Birkaç defâ doğrulttular ve tekrar yatağa uzattılar Vefat hastalığının ızdırabı fazlalaşınca, Abdurrahmân Tâgî'ye bakarak; Böyle olsun bakalımdedi ve ölümü seçim ettiğini belirtti Sarığını çıkardı Göğsüne buz koydular Yâsîni şerîf sûresini yüksek sesle okumalarını tavsiye buyurdu Rabbine bir lahza evvel kavuşması ve ecelinin tez son bulması için duâ edilmesini ve bunun için, oğluna sadaka vermesini emretti Bu sırada yanına girenlere oturmalarını söyledi Ağır sekerâta girip rûhunu teslim edeceği vakit, sekerâtın zorlama ve ağır hallerinden hiç şikâyetçi olmadı Kendisini yatağına koymalarını isteyince, kollarından tuttular Lâkin yatağa kadar yürüye yürüye gitti Yüksekliği bir dirsek boyu olan sedirine kendisi çıktı Sağ yanında yaslandıktan daha sonra tebessüm eder bir vaziyette Sözcüki şehâdet getirerek rûhunu teslim etti O anda odanın içine bir aroma yayıldı Bu kokuyu odanın açık havada duran öteki talebeleri de duydular Bu koku defin esnâsına değin devâm etti Oğlu Celâleddîn Efendi, cenâzesini yıkadı Yıkama esnâsında yakın hizmetçisi Ali Efendi ve Abdurrahmân Tâgî ona yardım ettiler Techiz ve kefenlenmesi yapıldıktan daha sonra talebeleri ve sevenleri kadar cenâze namazı kılındı ve Gayda'da defnedildiMübârek kabri sevenleri tarafından ziyâret edilmekte feyz ve bereketlerinden istifâde edilmektedir Seyyid Sıbgatullah Arvâsî hazretlerinin yolu, öncelikle halîfesi ve oğlu Seyyid Behâeddîn hazretleri, öteki halîfeleri Abdurrahmân Tâgî, Şeyh Hâlidi Şirvânî, Şeyh Abdurrahmân Behtânî, Sofî Mustafa Kûlâtî, Ali Can Külpikî gibi zâtlar tarafından devâm ettirildi Seyyid Sıbgatullah hazretlerinin on kardeşi vardı Bunlardan birisi; zâhid yâni dünyâya önem vermeyen, eli açık ve velî bir zât olan Seyyid Molla Resûl Akıllı idi Diğerleri; Seyyid Cemâleddîn, Seyyid Nûreddîn, Seyyid Abdülmelik, Seyyid Abdülkahhâr, Seyyid Abdülgaffâr, Seyyid Muhammed, Seyyid Âbid, Seyyid Abdülganî, Seyyid Mevlânâ'dır Bunların tümü âlim ve zâhid olup, zamanlarını medreselerde geçirirlerdi Seyyid Sıbgatullah hazretlerinin, Seyyid Celâleddîn, Seyyid Behâeddîn, Seyyid Hamzâ, Seyyid Nûr Muhammed ve Seyyid Hasan adlı oğulları vardı Hem Seyyid Bahrî, Sultan Veled ve Burhâneddîn adlı üç oğlu ise ufak yaşta vefât etmişlerdir  
 
858,536Konular
981,826Mesajlar
32,338Kullanıcılar
ahmet80Son üye
Üst Alt