iltasyazilim
FD Üye
Sezaryen nedir
Sezaryeni hakkında veri
Sezaryen kelimesinin gerçek kaynağı ve ilk olarak ne vakit ve nerede yapıldıığı konusunda belirli bir bilgi mevcut değildir Sezaryen kelimesinin orta çağda Latince kesmek anlamına gelen caedare'den geldiği ve bu şekilde doğan bebeklerin caesones olarak adlandırıldığı varsayım edilmektedir Bir diğer bahis da kelimenin kökeninin milattan önce 8 yüzyıla dek uzandığıdır Bu yıllarda Roma'da geçerlil olan lex regis adı verilen yasanın zamanla lex cesarea olarak değiştiği söylenti edilir Yasa gebe bir bayan öldüğünde karnının açılarak bebeğin çıkartılmasını ve bu sayede anne ve bebeğin ayrı olarak gömülmesini emretmekteydi Konu ile ilgili pekçok spekülasyon yapılmasına rağmen Galen, Hipokrat ve Soranus gibi antik dönem hekimleri karın yolu ile doğum konusunda günümüze herhangi bir veri ulaştırmamışlar ve bu nesil bir işlem tarif etmemişleridir 1581 yılında François Rousset başta sezaryen doğumlar ile ilgili yazılar yazmış ve kendisine ulaşan mektupların ışığında 14 tane sezaryen tanımlamıştırBununla birlikte kendisi ne bir sezaryen gerçekleştirmiş ne de buna şahitlik etmiştir17 yüzyılın ortalarından başlayarak doğum hekimleri kadar abdominal doğumlar daha sık bildirilmeye başlanmıştır O dönemlerde hekimlerin abdominal doğum yaptırmalarının karşısındaki en büyük engel duyumsuzlaşma ve enfeksiyonlardı 1846'da dietil eter adı bahşedilen anestezik maddenin kullanıma girmesi dönüm noktalarından biri olarak kabul edilebilir Kraliçe Viktorya'nın 1853 ve 1857'de iki çocuğunu bu şekilde dünyaya getirdiği bilinmektedir Uyuşturma alanındaki bu devrime rağmen enfeksiyon kontrolünün sağlanamaması ve operasyon sonrası anne ölüm oranlarının fazla yüskek seyretmesi sezaryenin sadece çok özel durumlarda yapılması gereken bir ameliyat konumundan kurtulmasına engel olmuştur Sezaryenin kısıtlayıcı faktörlerinden biri de cerrahi teknik yetersizliklerdi Ilk başlarda cerrahlar kestikleri rahimi tekrar dikmekten çekindikleri için fazla miktarda kanama olmakta ve bu kan kaybı sebebiyle anne ölümleri sıkça görülmekteydi Hatta bir takım cerrahlar sezaryen sonrasında kanama ve enfeksiyonu yoklama altına alabilmek için rahimin baştan sona alınmasını önermekteydiler 1882 yılında Max Sanger sezaryende kesilen rahimin gümüş ya da ipekli ipliklerle dikilmesinin başarılı olabileceğini ileri sürdü ve kendisinin 17 hastasından 8'inin bu şekilde hayatta kaldığını bildirdi Rahim duvarlarının dikilmesi ile kanamaya tabi ölümler azaltılmasına rağmen karın zarı iltihabının önüne geçmekte çok büyük güçlükler vardı 1907'de karın zarını açmadan sezaryen yapılabileceği fikri ileri atıldı Bu yaklaşma karın zarı iltihabı riskini daha azaltmaktaydı 1912 yılında König rahimi diklemesine kestiği herzamanki insizyonunu tanımladı Bu sayede uterusun daha alçak kısımları karın zarı ile örtülebiliyordu 1926'de Kerr uterusun daha aşağı kısmından enlemesine kesilmesinin daha az tehlike taşıdığını ileri sürdü Günümüzde yapılan az daha tüm sezaryen amaliyatlarında Kerr'in 1926 yılında tanımladığı ve kendi adı ile anılan kesi kullanılmaktadır 1928'de Alexander Fleming'in penisilini keşfetmesi ile enfeksiyonlar ile mücadelede de kayda değer aşamalar kaydedildi ve sezaryen operasyonları daha tehlikesiz ışık halkası geldi Süre içerisinde hem cerrahi keza de anestezi tekniklerindeki değişimler, hap sektöründeki buluşlar ve dikiş malzemeleri gibi pekçok faktörün etkisi ile sezaryen günümüzde son derece tehlikesiz ve kolay bir ameliyat haline gelmiştir
*
Sezaryeni hakkında veri
Sezaryen kelimesinin gerçek kaynağı ve ilk olarak ne vakit ve nerede yapıldıığı konusunda belirli bir bilgi mevcut değildir Sezaryen kelimesinin orta çağda Latince kesmek anlamına gelen caedare'den geldiği ve bu şekilde doğan bebeklerin caesones olarak adlandırıldığı varsayım edilmektedir Bir diğer bahis da kelimenin kökeninin milattan önce 8 yüzyıla dek uzandığıdır Bu yıllarda Roma'da geçerlil olan lex regis adı verilen yasanın zamanla lex cesarea olarak değiştiği söylenti edilir Yasa gebe bir bayan öldüğünde karnının açılarak bebeğin çıkartılmasını ve bu sayede anne ve bebeğin ayrı olarak gömülmesini emretmekteydi Konu ile ilgili pekçok spekülasyon yapılmasına rağmen Galen, Hipokrat ve Soranus gibi antik dönem hekimleri karın yolu ile doğum konusunda günümüze herhangi bir veri ulaştırmamışlar ve bu nesil bir işlem tarif etmemişleridir 1581 yılında François Rousset başta sezaryen doğumlar ile ilgili yazılar yazmış ve kendisine ulaşan mektupların ışığında 14 tane sezaryen tanımlamıştırBununla birlikte kendisi ne bir sezaryen gerçekleştirmiş ne de buna şahitlik etmiştir17 yüzyılın ortalarından başlayarak doğum hekimleri kadar abdominal doğumlar daha sık bildirilmeye başlanmıştır O dönemlerde hekimlerin abdominal doğum yaptırmalarının karşısındaki en büyük engel duyumsuzlaşma ve enfeksiyonlardı 1846'da dietil eter adı bahşedilen anestezik maddenin kullanıma girmesi dönüm noktalarından biri olarak kabul edilebilir Kraliçe Viktorya'nın 1853 ve 1857'de iki çocuğunu bu şekilde dünyaya getirdiği bilinmektedir Uyuşturma alanındaki bu devrime rağmen enfeksiyon kontrolünün sağlanamaması ve operasyon sonrası anne ölüm oranlarının fazla yüskek seyretmesi sezaryenin sadece çok özel durumlarda yapılması gereken bir ameliyat konumundan kurtulmasına engel olmuştur Sezaryenin kısıtlayıcı faktörlerinden biri de cerrahi teknik yetersizliklerdi Ilk başlarda cerrahlar kestikleri rahimi tekrar dikmekten çekindikleri için fazla miktarda kanama olmakta ve bu kan kaybı sebebiyle anne ölümleri sıkça görülmekteydi Hatta bir takım cerrahlar sezaryen sonrasında kanama ve enfeksiyonu yoklama altına alabilmek için rahimin baştan sona alınmasını önermekteydiler 1882 yılında Max Sanger sezaryende kesilen rahimin gümüş ya da ipekli ipliklerle dikilmesinin başarılı olabileceğini ileri sürdü ve kendisinin 17 hastasından 8'inin bu şekilde hayatta kaldığını bildirdi Rahim duvarlarının dikilmesi ile kanamaya tabi ölümler azaltılmasına rağmen karın zarı iltihabının önüne geçmekte çok büyük güçlükler vardı 1907'de karın zarını açmadan sezaryen yapılabileceği fikri ileri atıldı Bu yaklaşma karın zarı iltihabı riskini daha azaltmaktaydı 1912 yılında König rahimi diklemesine kestiği herzamanki insizyonunu tanımladı Bu sayede uterusun daha alçak kısımları karın zarı ile örtülebiliyordu 1926'de Kerr uterusun daha aşağı kısmından enlemesine kesilmesinin daha az tehlike taşıdığını ileri sürdü Günümüzde yapılan az daha tüm sezaryen amaliyatlarında Kerr'in 1926 yılında tanımladığı ve kendi adı ile anılan kesi kullanılmaktadır 1928'de Alexander Fleming'in penisilini keşfetmesi ile enfeksiyonlar ile mücadelede de kayda değer aşamalar kaydedildi ve sezaryen operasyonları daha tehlikesiz ışık halkası geldi Süre içerisinde hem cerrahi keza de anestezi tekniklerindeki değişimler, hap sektöründeki buluşlar ve dikiş malzemeleri gibi pekçok faktörün etkisi ile sezaryen günümüzde son derece tehlikesiz ve kolay bir ameliyat haline gelmiştir
*
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.