seni ele veriyordu her bir zerren susarken bile üzüntü kokuyordun aşk saçlarından damlıyordu gözlerin uzaklarda arıyordu bilinmezi siliyordun parmaklarınla akıcı yaşlarını kirpiklerinde kalıyordu düşmekten korkan damlaların kaşların her zamankinden farklıydı başın öne eğilmiş utanıyordun benzeri aşk saçlarından damlıyordu sen susarken bile üzüntü kokuyordun yüreğinde kanadı kırık bir serçe ağlasa ruhunu teslim edecek sensizliğe oturuşundan muhakkak gitmek üzere gelmişsin bu sözlerim evimin en nadide misafirine saatin durmuş kolunda hala ben varım nefesinde hala ismim susuyordun evet tepkisizce susuyordun sen susarken bile üzüntü kokuyordun kitapların her zamanki yerindeydi masanı hiç toplamamıştım kalemin sana aşık gözlerle ağlıyordu ben hiç bu dek yanmamıştım ayağının tozu kalıyordu sen giderken ceketinde götürdüğün bir mendildim duyuyordun hıçkırıklarımı varamıyordu cebine elin ben sözlerinin en ince sesiydim içinde fırtınalar kopuyordu göremediğim sakin sulardan geliyordun çığlıklarını gözlerinden duyuyordum bana bakarken gözlerin doluyordu ellerin ellerin düşmüyordu yüzünden gitmek istemeyen duruşunla kaçıyordun anlamlaştıramadığımız dünlerimizden saklıyordun gerçekleri seni ele veriyordu her bir zerren aşk saçlarından damlıyordu sen susarken bile hüzün kokuyordun alinti