iltasyazilim
FD Üye
Tarih içinde izine rastlanmadigi halde, günümüzde birçok firka ve fikir akimi dikkat çekmektedir Modernistler, Reformistler, Ehli Kur'an (Kur'aniyyun, Mealciler) ve Islâm'in saf haline dönme iddiasinda bulunan Selefîler bunlardan baslicalaridir
Günümüzde ilmin zayiflamasi ve dogru ile yanlisin birbirine karistirilmis olmasi sebebiyle bu tür akimlar, bazi iyi niyetli müslümanlarin aldanmasina, yanlis yollara sapmasina vesile olmaktadir
Bu yazi, son dönemlerde ortaya çikan akimlardan biri olan Selefîligi kisaca tanitmak ve yanlisliklarini ortaya koymak maksadiyla kaleme alinmistir Bu akimin görüsleri, temsilcileri ve onlarin tenkidi, hakkinda müstakil kitaplar yazilacak kadar ayrintili ve önemlidir Biz burada sadece konuyu ana hatlari ile ele alacak ve kisa degerlendirmeler yapacagiz
Selef kime denir?
Hz Peygamber sav'in “En hayirli nesil benim dönemimde yasayanlardir Sonra onlari izleyenler, sonra onlarin ardindan gelenlerdir (1) seklindeki hadisinde “en hayirli nesiller olduklari haber verilen ilk üç kusaga Selef denir
Bu ilk üç kusak, sirasiyla Sahabe, Tabiun ve Tebei Tabiîn'dir Bunlar imanda, ilimde ve amelde bütün müslümanlar için örnek nesillerdir
Sahabe kusagi, Hz Peygamber sav'in vefatindan sonra Islâm'in biricik temsilcileri olarak yasamis, gerek Hicaz bölgesinde, gerekse fethedilen yeni bölgelerde Islâm'i hakkiyla teblig etmis, ögrenciler yetistirmislerdir Kur'an'i, hadisi serifleri ve Islâmî uygulamalari bütün müslümanlar Sahabe kanaliyla ögrenmistir Bu sebeple Sahabe'nin Islâm ilim tarihinde oldugu kadar, iman, amel, edep, zühd, vera, takva ve ahlâkta da müstesna bir mevkii vardir
Onlardan sonra gelen kusaga Tabiun denir Bu kusak da Sahabe'nin dizinin dibinde yetismis, imani, ilmi ve ameli onlardan almistir Bu kusaga Tabiun (izleyenler, tabi olanlar) denmesinin sebebi, Sahabe'ye uymakta gösterdikleri titizlik, ciddiyet ve özendir
Sahabe'nin önemi, Kur'an'da hayirla yad edilmis olmalari, Hz Peygamber sav'in yasantisinin ilk ve en önemli temsilcileri olmalari hasebiyle Islâm'i en dogru sekilde anlayip yasamanin kistasi olmalari gibi hususlardan kaynaklanmaktadir Tabiun'un önemi ise temelde su iki noktaya dayanmaktadir:
1 Islâm'i, Sahabe kusagindan, yani en dogru sekilde anlayip yasamis olan kusaktan ögrenmis olmalari
2 Sahabe zamaninda rastlanmayan, sonradan karsilasilmis yabanci birçok fikir akimi, kültür ve inanç sekliyle ilk defa onlarin muhatap olmasi
Basta felsefî akimlar ve Mu'tezile , Cebriye, Mürcie gibi bid'at firkalar olmak üzere pek çok kültür, inanç ve cereyan ilk defa Tabiun döneminde Islâm toplumuna girmis ve önemli fikrî ve akidevî sarsintilara sebebiyet vermistir
Iste Tabiun nesline mensup büyük alimler, bu akimlarla mücadele ederek Sahabe'den devralinan sahih Islâm anlayisinin zedelenmeden yasamasina ve gelecek nesillere aktarilmasina sebep olmus ve çok büyük hizmette bulunmuslardir Dolayisiyla Islâm'in özüne yabanci her türlü cereyan karsisinda nasil bir tavir takinacagimizi, Tabiun neslini örnek alarak tesbit etmekteyiz
Tabiun dönemi, ayni zamanda fikhî mezheplerin temellerinin atildigi ve müstakil mezheplerin ortaya çiktigi dönem olarak da dikkat çeker Bu dönemde yasamis olan Hasani Basrî , Süfyan i Sevrî , Ibrahim en Nehaî , Sa'bî gibi pek çok büyük alim, birer müçtehid olarak, müstakil mezhep sahibi idiler Hanefî mezhebinin imami Ebû Hanîfe de bu kusaga mensuptu (Allah hepsinden razi olsun)
Tabiun'dan sonra gelerek onlara ögrencilik etmis olan kusaga da Tebei Tabiîn veya Etbau'tTabiîn (Tabiun neslini izleyenler) denir Bu dönem de ilmî ihtisaslasmanin ya sandigi, hadisi seriflerin yaygin olarak müstakil kitaplarda toplandigi, itikadî ve fikhî mezheplerin iyice yerlesip müesseselestigi bir zaman dilimidir
Kisaca tanittigimiz bu üç nesil, gerek Kur'an ve Sünnet'te övgüye mahzar olmalari, gerekse sahih Islâm anlayisinin bize kadar kesintisiz olarak gelmesinde kilit rol üstlenmistir Bu sebeple, daha sonraki asirlarda devamli olarak merkezî bir yer tutmus ve adeta dogruyanlis ayriminin ölçüsü olarak algilanmistir
Tarih boyunca Islâm toplumlarinda ne zaman bir sarsilma, gevseme ve bozulma görülmüsse, bu üç neslin temsil ettigi Islâm anlayisina dönüs gayretleri sayesinde toparlanma olmus ve dogru çizgi muhafaza edilmistir
Bu sebeple “Selefi Salihîn, Islâm Ümmeti için vazgeçilmez bir nirengi noktasi ve ölçü olmustur
Selefîlik nedir?
Selefilik, Islâm'i, yukarida tanittigimiz Selefi Salihîn'in anlayip yasadigi gibi anlayip yasama iddiasinin vücut verdigi bir akimdir Ilk defa Misir'da Cemaleddin Efganî ve ögrencisi Muhammed Abduh tarafindan baslatilan “ Islâmî islah hareketi, daha sonra Selefîlik adiyla anilan zümrenin dogmasina kaynaklik etmistir
Asagi yukari ayni dönemde bugünkü Suudi Arabistan'in sinirlari içinde bulunan Necid bölgesinde ortaya çikan ve Misir'daki hareket ile benzer söylemleri dillendiren Muhammed b Abdilvehhab'in yürüttügü “ Vahhabîlik hareketine de daha sonra Selefîlik denmistir
Bu iki hareket arasinda temelde önemli farkliliklar bulunmamakla birlikte, söz konusu iki akim su noktalarda birbirlerinden ayrilir:
1 Itikadî sahada Vahhabîler Kelâm mezheplerini kabul etmezler Ehli Sünnet'in iki büyük kelâm alimi Ebu Mansur elMaturidî ve Ebu'lHasan elEs'arî Vahhabîler'e göre, saf Islâm akidesini kelamî deliller kullanmak ve akli nakle (ayet ve hadislere) hakem kilmak suretiyle bulandirmislardir Özellikle mütesabih (2) ayet ve hadislerin Allah Tealâ'nin sanina ve yüceligine uygun olarak tevil edilmesine siddetle itiraz eden Vahhabîler, tasavvufa da ayni siddetle karsi çikarlar
EfganîAbduh çizgisi ise itikadî sahada kelâm alimlerinin kullandigi metoda temelde itiraz etmez; Felsefe, mantik ve kelâm gibi ilimleri reddetmez ve mütesabih ayet ve hadislerin, Allah Tealâ ile mahlukat arasinda benzerlik kurulmamasi için tevil edilmesi taraftaridir
2 Vahhabîler, fikhî mezhep olarak Ibn Teymiyye ve ögrencisi Ibnu'l Kayyim'in çizgisini izler Diger mezhepleri ise istihsan, istislah, mesalihi mürsele gibi delillere yer verdikleri için bid'atçilikle itham ederler
EfganîAbduh çizgisi ise genel olarak bir tek mezhebe mensubiyeti reddederek, bütün fikhî mezhepleri birlestirme egilimindedir
Aralarindaki ihtilaflari kisaca zikrettigimiz bu iki cereyan, zaman içinde birbirine yaklasarak “Selefî diye anilmislardir Ortaya çikis döneminden günümüze dogru ilerledikçe, Selefîlik akiminin içine baska görüsler de katilmistir Dolayisiyla “ Selefîlik dendigi zaman akla her ferdinin ayni sekilde düsündügü homojen bir gruptan ziyade, asagida zikredecegimiz görüsleri benimseyen kozmopolit bir kitle gelmektedir
Selefîlerin görüsleri
Mütesabih ayet ve hadislerle ilgili görüsleri:
Selefîligin en bariz vasiflarindan birisi, mütesabih ayet ve hadisleri lugat anlamini esas alarak oldugu gibi kabul etmek seklinde kendisini göstermektedir
Buna göre Kur'an'da ve hadislerde Allah Tealâ hakkinda zikredilen “el, yüz, gelme, oturma, inme, Ars'a istiva etme, gazaplanma, gülme gibi sifatlar, mahlukat hakkinda ne ifade ederse, Selefîler'e göre Allah Tealâ hakkinda da ayni seyi ifade eder
Oysa Kur'an'da yer alan pek çok ayet, Allah Tealâ'nin bu gibi sifatlarini mahlukatin sifatlarina benzetmenin dogru olmadigini ortaya koymaktadir
Her ilim dalinda, o sahanin mütehassislarinin söylediklerine itibar edilecegi açiktir Bu gerçekten hareketle tefsir sahasinda müfessirler, hadis sahasinda muhaddisler , fikih sahasinda fukaha ve akaid sahasinda kelâmakaid alimleri ne demisse ona itibar edilir Ömrünü fikih ilminin meselelerine vakfetmis bir kimsenin akaid alaninda söyledikleri, bir akaid aliminin söyledikleri gibi degerlendirilmez Yahut yillarini tefsir alaninda çalisarak geçirmis bir alimin, hadis ilminin derinlik ve inceliklerini bir hadis alimi kadar bilmesi beklenmemelidir
Tasavvuf hakkindaki görüsleri:
Islâm dünyasinin bazi yerlerinde tasavvuf adi altinda sergilenen birtakim yanlis anlayi s, Selefîler'in tasavvufun özüne düsmanlik beslemesine gerekçe teskil etmistir Oysa Ehl i Sünnet ve'l Cemaat'ten asla ayri düsünülemeyecek olan gerçek tasavvuf, Batinîlik, Hurûfîlik gibi sapik cereyanlardan uzaktir Ehli Sünnet çizginin muhafazasinda ve yayilmasinda son derece büyük katkilari bulunan gerçek tasavvuf ehli, müslümanlarin kalbî ve ruhî hayatinin inkisafinda, ahlâkin güzellestirilmesinde ve erdemli fertlerin yetismesinde Sahabe döneminden itibaren izlenen yolu izlemis ve tamamen onlara uymustur Gerek itikadî, gerekse amelî sahada gerçek tasavvuf büyüklerinin eserleri ve görüsleri ortadadir
Taklid hakkindaki görüsleri:
Bir kisim Selefîler, fikhî meselelerde herhangi bir müçtehid imamin taklid edilmesine de siddetle karsi çikarak, bunun da kisiyi sirke ve küfre götürecegini iddia ederler Bu iddialarini ispat için de birtakim ayet ve hadisleri delil olarak öne sürerler
Oysa bu ayet ve hadislere yakindan bakildiginda taklidin haramligi iddiasina uygun hale getirmek için zorlama yoluyla tevil edildikleri görülür Tipki tevessül konusunda oldugu gibi, taklidin haramligi konusunda da bu ümmetin tatbikati Selefîler'in iddialarinin geçersiz oldugunu gösteren en büyük delildir
Hadis alimleri arasinda ittifakla dile getirilen bir husus vardir: Hadislerin sahih, hasen veya zayif oldugu konusunda hadis alimleri tarafindan verilen hükümler, onlarin kendi içtihadlarinin sonucudur Dolayisiyla onlardan sonra gelen ve onlarin kitaplarinda yer alan hadisleri delil kabul edenler, onlarin bu hadislerin sihhati konusundaki içtihadlarini taklid etmis olmaktadirlar
Bugün bizlerin, bizden bin ikiyüz, bin üçyüz sene önce yasamis hadis ravilerinin ahvalini ve durumlarini bilmemizin bir tek yolu vardir O da hadis alimlerinin bu konudaki görüslerini bize nakleden kitaplara basvurmaktir Su halde bizim, herhangi bir hadisin güvenilir olup olmadigi yolundaki degerlendirmemiz, tamamen hadis alimlerinin içtihadina dayanmaktadir ve bu da tamamiyla bir “takliddir Her hususta Selef'e tabi olduklarini iddia eden Selefîler dahi bu konuda hadis alimlerini taklid eden birer “mukalliddir
Eger herhangi bir alimin bir görüsünü, delilini bilmeden kabul etmek demek olan taklid haramsa, bu harami Selefîler de islemektedir Eger hadis alimlerinin hadislerin sihhatizaafi konusundaki kanaatlerini taklid etmek caiz ise, müçtehid imamlarin fikhî konulardaki içtihadlarini taklid etmek niçin haram olsun?
Kiyas konusundaki görüsleri:
Günümüzde Selefîler olarak anilan grup içinde, kiyasin ser'î bir delil sayilamayacagini, çünkü kiyasin, “Allah'in dininde sahsi görüs ile hüküm vermek oldugunu söyleyenler mevcuttur
Oysa fikih usulü kitaplarinda ayrintili bir sekilde açiklandigi gibi, gerek Kur'an ayetleri, gerekse hadisler, vakia olarak sinirlidir ve insanligin karsilastigi her olayin hükmünün, ayetlerde ve hadislerde zikredilmis olmasi mümkün degildir Kur'an ve Sünnet konusunda biraz malumati olan herkes bu noktayi kabul ve itiraf eder
Su halde hükmü Kur'an ve Sünnet'te zikredilmeyen olaylar hakkinda yapilabilecek iki seçenek var Ya bu olaylar hakkinda Islâm'in herhangi bir hükmünün ve açiklamasinin olmadigini söylemek, ya da karsilastigimiz olayin bizzat kendisi olmasa da, benzeri hakkinda Kur'an ve Sünnet'te yer alan bir hükmü, aralarindaki benzerlik dolayisiyla yeni olaya da tatbik etmek
Bu seçeneklerden ilkinin dogru oldugunu söylemek, Islâm'in evrensel oldugunu, bütün zaman ve mekânlarin problemlerine çözüm getirme özelligini haiz bulundugunu inkâr etmek demektir
Kiyas'i inkâr eden Ibn Hazm , bu iddiasi sebebiyle, birakalim bir “Islâm alimini, akli basinda siradan bir kimsenin bile gülüp geçecegi seyler söylemistir Mesela Kur'an ve Sünnet'de domuz etinin haram oldugu zikredilmistir Ama domuzun yaginin haram olduguna dair ne Kur'an'da , ne de Sünnet'te herhangi bir hüküm yoktur Sirf bu gerekçeyle Ibn Hazm, domuzun yaginin haram olmadigini söylemistir
Iste kiyasin reddedilmesi sonucunda varilacak komik nokta budur
Ehli Sünnet ne diyor?
Her ne kadar Selefîler, yukarida özetlemeye çalistigimiz görüslerinde Selefi Salihîn'i örnek aldiklarini söylüyorsa da, bunun sadece bir iddia oldugunu söylemek durumundayiz Esasinda mesela Imami Azam Ebu Hanife Hazretleri de Selef'tendir ve onun gerek itikadî, gerekse fikhî görüslerini benimsemek, gerçek Selefîliktir Bu söyledigimiz diger büyük imamlar için de söz konusudur
Ebu'lMuzaffer elIsferâînî , Ehl i Sünnet ve'lCemaat'in itikadî çizgisini ortaya koyan özellikleri zikrettikten sonra söyle der:
“ Bilmis ol ki, Firkai Naciye'nin (kurtulusa eren grubun) akaidinin özellikleri olarak zikrettigimiz bütün bu hususlar, imanin sihhati babinda bilinmesi gereken hususlardir ()
“ Ehli Sünnet ve'lCemaat'in itikadi olarak zikrettigimiz hususlarin hiç birisi hakkinda Safi'î ile Ebu Hanîfe; (Allah her ikisine de rahmet eylesin) arasinda herhangi bir ihtilaf yoktur Sadece bu iki imam degil, Malik, Evzaî , Davud ezZahirî, Zührî , Leys b Sa'd , Ahmed b Hanbel , Süfyan esSevrî , Süfyân b Uyeyne , Yahya b Maîn , Ishak b Rahuye , Muhammed b Ishak elHanzalî , Muhammed b Eslem etTûsî , Yahya b Yahya enNisaburî , Hüseyin b Fadl elBecelî , Ebu Yusuf, Muhammed b Hasan, Züfer b Hüzeyl, Ebu Sevr ve Hicaz, Sam, Irak imamlari, Horasan ve Maveraunnehir imamlari gibi Ehli Rey ve Ehli Hadis'in tümü ile onlardan önce yasamis olan Sahabe, Tabiun ve Etbau'tTabiîn de bütün bu konularda görüs birligi içindedir Bu iki firka ( Ehli Rey ve Ehli Hadis) arasinda bütün bu konularda herhangi bir ihtilaf bulunmadigini tahkik etmek isteyenler, Ebu Hanîfe'nin Kelâm sahasinda yazdigi Kitabu'lÂlim (ve'lMüte'allim)'e, elFikhu'lEkber'e () ve Osman elBettî'ye yazdigi () elVasiyye'sine baksin Keza Safiî'nin yazdigi eserlere baksin Bu ikisinin mezhebi arasinda herhangi bir farklilik bulamayacaktir
“Bütün bu imamlardan, burada zikrettigimiz hususlar ile çelisik olarak nakledilen görüslerin tümü, bid'atçilerin, kendi mezheplerini güzel ve dogru göstermek için uydurdugu yalanlardir () Bu kimseler, Ehli Sünnet'in kiliçlarindan korktuklari için kendi habis akidelerini ihtiva eden sözleri Ebu Hanîfe'ye nisbet etmis ve onun arkasina gizlenmislerdir (etTabsîr fi'dDîn, s 113114)
Bu ifadeler bize sunu göstermektedir: Selefîler'in “Selef anlayisi ile gerçek Selef arasinda büyük farklilik var Dolayisiyla adina Selefîlik denen akim, her ne kadar Selef'in anlayis ve uygulamalarini esas aldigini söylüyorsa da, aslinda Selef'in anlayis ve uygulamalariyla bagdastirilmasi hayli zor olan fikirler benimsemistir Onlarin reddedici, dislayici, kati ve tekelci anlayisi, ne “Ehli Sünneti Hâssa dedigimiz Selef'te, ne de “ Ehli Sünneti Âmme dedigimiz Halef'te görülür
1 Basta Buhârî ve Müslim olmak üzere pek çok hadis alimi tarafindan rivayet edilmistir
2 “Allah Teala'nin eli, yüzü, gelmesi, gülmesi, gazaplanmasi , Ars'a istiva etmesi gibi ilk bakista mahlukata ait özellikler ile benzerlik arz eden, ancak mahiyet olarak farkli olan hususlarin zikredildigi ayet ve hadisler
Ebubekir Sifil Hoca
Semerkand Dergisi
Aralık 2003
Günümüzde ilmin zayiflamasi ve dogru ile yanlisin birbirine karistirilmis olmasi sebebiyle bu tür akimlar, bazi iyi niyetli müslümanlarin aldanmasina, yanlis yollara sapmasina vesile olmaktadir
Bu yazi, son dönemlerde ortaya çikan akimlardan biri olan Selefîligi kisaca tanitmak ve yanlisliklarini ortaya koymak maksadiyla kaleme alinmistir Bu akimin görüsleri, temsilcileri ve onlarin tenkidi, hakkinda müstakil kitaplar yazilacak kadar ayrintili ve önemlidir Biz burada sadece konuyu ana hatlari ile ele alacak ve kisa degerlendirmeler yapacagiz
Selef kime denir?
Hz Peygamber sav'in “En hayirli nesil benim dönemimde yasayanlardir Sonra onlari izleyenler, sonra onlarin ardindan gelenlerdir (1) seklindeki hadisinde “en hayirli nesiller olduklari haber verilen ilk üç kusaga Selef denir
Bu ilk üç kusak, sirasiyla Sahabe, Tabiun ve Tebei Tabiîn'dir Bunlar imanda, ilimde ve amelde bütün müslümanlar için örnek nesillerdir
Sahabe kusagi, Hz Peygamber sav'in vefatindan sonra Islâm'in biricik temsilcileri olarak yasamis, gerek Hicaz bölgesinde, gerekse fethedilen yeni bölgelerde Islâm'i hakkiyla teblig etmis, ögrenciler yetistirmislerdir Kur'an'i, hadisi serifleri ve Islâmî uygulamalari bütün müslümanlar Sahabe kanaliyla ögrenmistir Bu sebeple Sahabe'nin Islâm ilim tarihinde oldugu kadar, iman, amel, edep, zühd, vera, takva ve ahlâkta da müstesna bir mevkii vardir
Onlardan sonra gelen kusaga Tabiun denir Bu kusak da Sahabe'nin dizinin dibinde yetismis, imani, ilmi ve ameli onlardan almistir Bu kusaga Tabiun (izleyenler, tabi olanlar) denmesinin sebebi, Sahabe'ye uymakta gösterdikleri titizlik, ciddiyet ve özendir
Sahabe'nin önemi, Kur'an'da hayirla yad edilmis olmalari, Hz Peygamber sav'in yasantisinin ilk ve en önemli temsilcileri olmalari hasebiyle Islâm'i en dogru sekilde anlayip yasamanin kistasi olmalari gibi hususlardan kaynaklanmaktadir Tabiun'un önemi ise temelde su iki noktaya dayanmaktadir:
1 Islâm'i, Sahabe kusagindan, yani en dogru sekilde anlayip yasamis olan kusaktan ögrenmis olmalari
2 Sahabe zamaninda rastlanmayan, sonradan karsilasilmis yabanci birçok fikir akimi, kültür ve inanç sekliyle ilk defa onlarin muhatap olmasi
Basta felsefî akimlar ve Mu'tezile , Cebriye, Mürcie gibi bid'at firkalar olmak üzere pek çok kültür, inanç ve cereyan ilk defa Tabiun döneminde Islâm toplumuna girmis ve önemli fikrî ve akidevî sarsintilara sebebiyet vermistir
Iste Tabiun nesline mensup büyük alimler, bu akimlarla mücadele ederek Sahabe'den devralinan sahih Islâm anlayisinin zedelenmeden yasamasina ve gelecek nesillere aktarilmasina sebep olmus ve çok büyük hizmette bulunmuslardir Dolayisiyla Islâm'in özüne yabanci her türlü cereyan karsisinda nasil bir tavir takinacagimizi, Tabiun neslini örnek alarak tesbit etmekteyiz
Tabiun dönemi, ayni zamanda fikhî mezheplerin temellerinin atildigi ve müstakil mezheplerin ortaya çiktigi dönem olarak da dikkat çeker Bu dönemde yasamis olan Hasani Basrî , Süfyan i Sevrî , Ibrahim en Nehaî , Sa'bî gibi pek çok büyük alim, birer müçtehid olarak, müstakil mezhep sahibi idiler Hanefî mezhebinin imami Ebû Hanîfe de bu kusaga mensuptu (Allah hepsinden razi olsun)
Tabiun'dan sonra gelerek onlara ögrencilik etmis olan kusaga da Tebei Tabiîn veya Etbau'tTabiîn (Tabiun neslini izleyenler) denir Bu dönem de ilmî ihtisaslasmanin ya sandigi, hadisi seriflerin yaygin olarak müstakil kitaplarda toplandigi, itikadî ve fikhî mezheplerin iyice yerlesip müesseselestigi bir zaman dilimidir
Kisaca tanittigimiz bu üç nesil, gerek Kur'an ve Sünnet'te övgüye mahzar olmalari, gerekse sahih Islâm anlayisinin bize kadar kesintisiz olarak gelmesinde kilit rol üstlenmistir Bu sebeple, daha sonraki asirlarda devamli olarak merkezî bir yer tutmus ve adeta dogruyanlis ayriminin ölçüsü olarak algilanmistir
Tarih boyunca Islâm toplumlarinda ne zaman bir sarsilma, gevseme ve bozulma görülmüsse, bu üç neslin temsil ettigi Islâm anlayisina dönüs gayretleri sayesinde toparlanma olmus ve dogru çizgi muhafaza edilmistir
Bu sebeple “Selefi Salihîn, Islâm Ümmeti için vazgeçilmez bir nirengi noktasi ve ölçü olmustur
Selefîlik nedir?
Selefilik, Islâm'i, yukarida tanittigimiz Selefi Salihîn'in anlayip yasadigi gibi anlayip yasama iddiasinin vücut verdigi bir akimdir Ilk defa Misir'da Cemaleddin Efganî ve ögrencisi Muhammed Abduh tarafindan baslatilan “ Islâmî islah hareketi, daha sonra Selefîlik adiyla anilan zümrenin dogmasina kaynaklik etmistir
Asagi yukari ayni dönemde bugünkü Suudi Arabistan'in sinirlari içinde bulunan Necid bölgesinde ortaya çikan ve Misir'daki hareket ile benzer söylemleri dillendiren Muhammed b Abdilvehhab'in yürüttügü “ Vahhabîlik hareketine de daha sonra Selefîlik denmistir
Bu iki hareket arasinda temelde önemli farkliliklar bulunmamakla birlikte, söz konusu iki akim su noktalarda birbirlerinden ayrilir:
1 Itikadî sahada Vahhabîler Kelâm mezheplerini kabul etmezler Ehli Sünnet'in iki büyük kelâm alimi Ebu Mansur elMaturidî ve Ebu'lHasan elEs'arî Vahhabîler'e göre, saf Islâm akidesini kelamî deliller kullanmak ve akli nakle (ayet ve hadislere) hakem kilmak suretiyle bulandirmislardir Özellikle mütesabih (2) ayet ve hadislerin Allah Tealâ'nin sanina ve yüceligine uygun olarak tevil edilmesine siddetle itiraz eden Vahhabîler, tasavvufa da ayni siddetle karsi çikarlar
EfganîAbduh çizgisi ise itikadî sahada kelâm alimlerinin kullandigi metoda temelde itiraz etmez; Felsefe, mantik ve kelâm gibi ilimleri reddetmez ve mütesabih ayet ve hadislerin, Allah Tealâ ile mahlukat arasinda benzerlik kurulmamasi için tevil edilmesi taraftaridir
2 Vahhabîler, fikhî mezhep olarak Ibn Teymiyye ve ögrencisi Ibnu'l Kayyim'in çizgisini izler Diger mezhepleri ise istihsan, istislah, mesalihi mürsele gibi delillere yer verdikleri için bid'atçilikle itham ederler
EfganîAbduh çizgisi ise genel olarak bir tek mezhebe mensubiyeti reddederek, bütün fikhî mezhepleri birlestirme egilimindedir
Aralarindaki ihtilaflari kisaca zikrettigimiz bu iki cereyan, zaman içinde birbirine yaklasarak “Selefî diye anilmislardir Ortaya çikis döneminden günümüze dogru ilerledikçe, Selefîlik akiminin içine baska görüsler de katilmistir Dolayisiyla “ Selefîlik dendigi zaman akla her ferdinin ayni sekilde düsündügü homojen bir gruptan ziyade, asagida zikredecegimiz görüsleri benimseyen kozmopolit bir kitle gelmektedir
Selefîlerin görüsleri
Mütesabih ayet ve hadislerle ilgili görüsleri:
Selefîligin en bariz vasiflarindan birisi, mütesabih ayet ve hadisleri lugat anlamini esas alarak oldugu gibi kabul etmek seklinde kendisini göstermektedir
Buna göre Kur'an'da ve hadislerde Allah Tealâ hakkinda zikredilen “el, yüz, gelme, oturma, inme, Ars'a istiva etme, gazaplanma, gülme gibi sifatlar, mahlukat hakkinda ne ifade ederse, Selefîler'e göre Allah Tealâ hakkinda da ayni seyi ifade eder
Oysa Kur'an'da yer alan pek çok ayet, Allah Tealâ'nin bu gibi sifatlarini mahlukatin sifatlarina benzetmenin dogru olmadigini ortaya koymaktadir
Her ilim dalinda, o sahanin mütehassislarinin söylediklerine itibar edilecegi açiktir Bu gerçekten hareketle tefsir sahasinda müfessirler, hadis sahasinda muhaddisler , fikih sahasinda fukaha ve akaid sahasinda kelâmakaid alimleri ne demisse ona itibar edilir Ömrünü fikih ilminin meselelerine vakfetmis bir kimsenin akaid alaninda söyledikleri, bir akaid aliminin söyledikleri gibi degerlendirilmez Yahut yillarini tefsir alaninda çalisarak geçirmis bir alimin, hadis ilminin derinlik ve inceliklerini bir hadis alimi kadar bilmesi beklenmemelidir
Tasavvuf hakkindaki görüsleri:
Islâm dünyasinin bazi yerlerinde tasavvuf adi altinda sergilenen birtakim yanlis anlayi s, Selefîler'in tasavvufun özüne düsmanlik beslemesine gerekçe teskil etmistir Oysa Ehl i Sünnet ve'l Cemaat'ten asla ayri düsünülemeyecek olan gerçek tasavvuf, Batinîlik, Hurûfîlik gibi sapik cereyanlardan uzaktir Ehli Sünnet çizginin muhafazasinda ve yayilmasinda son derece büyük katkilari bulunan gerçek tasavvuf ehli, müslümanlarin kalbî ve ruhî hayatinin inkisafinda, ahlâkin güzellestirilmesinde ve erdemli fertlerin yetismesinde Sahabe döneminden itibaren izlenen yolu izlemis ve tamamen onlara uymustur Gerek itikadî, gerekse amelî sahada gerçek tasavvuf büyüklerinin eserleri ve görüsleri ortadadir
Taklid hakkindaki görüsleri:
Bir kisim Selefîler, fikhî meselelerde herhangi bir müçtehid imamin taklid edilmesine de siddetle karsi çikarak, bunun da kisiyi sirke ve küfre götürecegini iddia ederler Bu iddialarini ispat için de birtakim ayet ve hadisleri delil olarak öne sürerler
Oysa bu ayet ve hadislere yakindan bakildiginda taklidin haramligi iddiasina uygun hale getirmek için zorlama yoluyla tevil edildikleri görülür Tipki tevessül konusunda oldugu gibi, taklidin haramligi konusunda da bu ümmetin tatbikati Selefîler'in iddialarinin geçersiz oldugunu gösteren en büyük delildir
Hadis alimleri arasinda ittifakla dile getirilen bir husus vardir: Hadislerin sahih, hasen veya zayif oldugu konusunda hadis alimleri tarafindan verilen hükümler, onlarin kendi içtihadlarinin sonucudur Dolayisiyla onlardan sonra gelen ve onlarin kitaplarinda yer alan hadisleri delil kabul edenler, onlarin bu hadislerin sihhati konusundaki içtihadlarini taklid etmis olmaktadirlar
Bugün bizlerin, bizden bin ikiyüz, bin üçyüz sene önce yasamis hadis ravilerinin ahvalini ve durumlarini bilmemizin bir tek yolu vardir O da hadis alimlerinin bu konudaki görüslerini bize nakleden kitaplara basvurmaktir Su halde bizim, herhangi bir hadisin güvenilir olup olmadigi yolundaki degerlendirmemiz, tamamen hadis alimlerinin içtihadina dayanmaktadir ve bu da tamamiyla bir “takliddir Her hususta Selef'e tabi olduklarini iddia eden Selefîler dahi bu konuda hadis alimlerini taklid eden birer “mukalliddir
Eger herhangi bir alimin bir görüsünü, delilini bilmeden kabul etmek demek olan taklid haramsa, bu harami Selefîler de islemektedir Eger hadis alimlerinin hadislerin sihhatizaafi konusundaki kanaatlerini taklid etmek caiz ise, müçtehid imamlarin fikhî konulardaki içtihadlarini taklid etmek niçin haram olsun?
Kiyas konusundaki görüsleri:
Günümüzde Selefîler olarak anilan grup içinde, kiyasin ser'î bir delil sayilamayacagini, çünkü kiyasin, “Allah'in dininde sahsi görüs ile hüküm vermek oldugunu söyleyenler mevcuttur
Oysa fikih usulü kitaplarinda ayrintili bir sekilde açiklandigi gibi, gerek Kur'an ayetleri, gerekse hadisler, vakia olarak sinirlidir ve insanligin karsilastigi her olayin hükmünün, ayetlerde ve hadislerde zikredilmis olmasi mümkün degildir Kur'an ve Sünnet konusunda biraz malumati olan herkes bu noktayi kabul ve itiraf eder
Su halde hükmü Kur'an ve Sünnet'te zikredilmeyen olaylar hakkinda yapilabilecek iki seçenek var Ya bu olaylar hakkinda Islâm'in herhangi bir hükmünün ve açiklamasinin olmadigini söylemek, ya da karsilastigimiz olayin bizzat kendisi olmasa da, benzeri hakkinda Kur'an ve Sünnet'te yer alan bir hükmü, aralarindaki benzerlik dolayisiyla yeni olaya da tatbik etmek
Bu seçeneklerden ilkinin dogru oldugunu söylemek, Islâm'in evrensel oldugunu, bütün zaman ve mekânlarin problemlerine çözüm getirme özelligini haiz bulundugunu inkâr etmek demektir
Kiyas'i inkâr eden Ibn Hazm , bu iddiasi sebebiyle, birakalim bir “Islâm alimini, akli basinda siradan bir kimsenin bile gülüp geçecegi seyler söylemistir Mesela Kur'an ve Sünnet'de domuz etinin haram oldugu zikredilmistir Ama domuzun yaginin haram olduguna dair ne Kur'an'da , ne de Sünnet'te herhangi bir hüküm yoktur Sirf bu gerekçeyle Ibn Hazm, domuzun yaginin haram olmadigini söylemistir
Iste kiyasin reddedilmesi sonucunda varilacak komik nokta budur
Ehli Sünnet ne diyor?
Her ne kadar Selefîler, yukarida özetlemeye çalistigimiz görüslerinde Selefi Salihîn'i örnek aldiklarini söylüyorsa da, bunun sadece bir iddia oldugunu söylemek durumundayiz Esasinda mesela Imami Azam Ebu Hanife Hazretleri de Selef'tendir ve onun gerek itikadî, gerekse fikhî görüslerini benimsemek, gerçek Selefîliktir Bu söyledigimiz diger büyük imamlar için de söz konusudur
Ebu'lMuzaffer elIsferâînî , Ehl i Sünnet ve'lCemaat'in itikadî çizgisini ortaya koyan özellikleri zikrettikten sonra söyle der:
“ Bilmis ol ki, Firkai Naciye'nin (kurtulusa eren grubun) akaidinin özellikleri olarak zikrettigimiz bütün bu hususlar, imanin sihhati babinda bilinmesi gereken hususlardir ()
“ Ehli Sünnet ve'lCemaat'in itikadi olarak zikrettigimiz hususlarin hiç birisi hakkinda Safi'î ile Ebu Hanîfe; (Allah her ikisine de rahmet eylesin) arasinda herhangi bir ihtilaf yoktur Sadece bu iki imam degil, Malik, Evzaî , Davud ezZahirî, Zührî , Leys b Sa'd , Ahmed b Hanbel , Süfyan esSevrî , Süfyân b Uyeyne , Yahya b Maîn , Ishak b Rahuye , Muhammed b Ishak elHanzalî , Muhammed b Eslem etTûsî , Yahya b Yahya enNisaburî , Hüseyin b Fadl elBecelî , Ebu Yusuf, Muhammed b Hasan, Züfer b Hüzeyl, Ebu Sevr ve Hicaz, Sam, Irak imamlari, Horasan ve Maveraunnehir imamlari gibi Ehli Rey ve Ehli Hadis'in tümü ile onlardan önce yasamis olan Sahabe, Tabiun ve Etbau'tTabiîn de bütün bu konularda görüs birligi içindedir Bu iki firka ( Ehli Rey ve Ehli Hadis) arasinda bütün bu konularda herhangi bir ihtilaf bulunmadigini tahkik etmek isteyenler, Ebu Hanîfe'nin Kelâm sahasinda yazdigi Kitabu'lÂlim (ve'lMüte'allim)'e, elFikhu'lEkber'e () ve Osman elBettî'ye yazdigi () elVasiyye'sine baksin Keza Safiî'nin yazdigi eserlere baksin Bu ikisinin mezhebi arasinda herhangi bir farklilik bulamayacaktir
“Bütün bu imamlardan, burada zikrettigimiz hususlar ile çelisik olarak nakledilen görüslerin tümü, bid'atçilerin, kendi mezheplerini güzel ve dogru göstermek için uydurdugu yalanlardir () Bu kimseler, Ehli Sünnet'in kiliçlarindan korktuklari için kendi habis akidelerini ihtiva eden sözleri Ebu Hanîfe'ye nisbet etmis ve onun arkasina gizlenmislerdir (etTabsîr fi'dDîn, s 113114)
Bu ifadeler bize sunu göstermektedir: Selefîler'in “Selef anlayisi ile gerçek Selef arasinda büyük farklilik var Dolayisiyla adina Selefîlik denen akim, her ne kadar Selef'in anlayis ve uygulamalarini esas aldigini söylüyorsa da, aslinda Selef'in anlayis ve uygulamalariyla bagdastirilmasi hayli zor olan fikirler benimsemistir Onlarin reddedici, dislayici, kati ve tekelci anlayisi, ne “Ehli Sünneti Hâssa dedigimiz Selef'te, ne de “ Ehli Sünneti Âmme dedigimiz Halef'te görülür
1 Basta Buhârî ve Müslim olmak üzere pek çok hadis alimi tarafindan rivayet edilmistir
2 “Allah Teala'nin eli, yüzü, gelmesi, gülmesi, gazaplanmasi , Ars'a istiva etmesi gibi ilk bakista mahlukata ait özellikler ile benzerlik arz eden, ancak mahiyet olarak farkli olan hususlarin zikredildigi ayet ve hadisler
Ebubekir Sifil Hoca
Semerkand Dergisi
Aralık 2003
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.