Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Selahattin Pınar'ın Hayatı, Aşkı ve Notaları

Selahattin Pınar'ın Hayatı, Aşkı ve Notaları
0
106

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
SELAHATTİN PINAR VE AFİFE JALE
ALT :wwwlarcomupluploadspinar290280pinar290280ALT
Selâhattin Pınar, 22 Ocak 1902 tarihinde Üsküdar, Altunizade de dünyaya geldi
Babası Vefalı Bey aslen Denizli ilinin Çal kasabasındandır Eski hukukçulardan olan Sadık Bey kadılık yapmış, Denizli milletvekili olmuş, İstanbul Yüksek Ticaret ve İktisat Mektebinde Uygar Hukuk müderrisliğiyapmıştı Annesi İsmet Hanım Ud çalar, babası da musikiyi severdi Türk Musikisini daha çocukluğunda, aile çevresinde tanımıştı
Selâhattin Pınar ilköğrenimini Çal 'da tamamladı Buradan sonradan sırasıyla önce Saros adasına, sonradan Edirne'ye görev oldular Ortaokulu burada okuduktan sonradan 1918 yılında İstanbul'a geldiler İtalyan Ticaret Okulu'nda okudu ise de yarıda bıraktı Babası Vefalı Bey, onun hukukçu olmasını istiyordu
Bir gün Denizli'den gelen eşraf için belirlenmiş bir sofrada Vefalı Bey'e oğlunu sordular; Selâhattin Pınar 'da sofradaydı Vefalı Bey, o yokmuş gibi Selâhattin enstrüman çalan kimse oldudedi
Selâhattin Pınar ayağa fırladı ve Babacığım, rica ederim, ben enstrüman çalan kimse yok, sanatkârımdiye itiraz etti Vefalı Bey, o kadar anlayışsız bir kelime ile yanıtladı bu çıkışı Bunun üzerine Selâhattin Pınar, ceketini alıp sofrayı terk etti Kapıdan çıkarken döndü ve şöyle dedi; Babacığım, bir gün gelecek, benim adımla anılacaksınızVefalı Bey, yanı başında bulunan gaz lambasını oğluna dürüst fırlattı Meydana Çıkan yangını güç bela söndürüldüler Selâhattin Pınar o günden sonradan yeniden baba evine dönmedi
Fazla pak giyinen, kibar, efendi, güzel ve esprili konuşan Selâhattin Pınar 6 Şubat 1960'da Todori'nin lokantasında, yanına laf yazarı Selim Aru olduğu halde, yemeğini yemek üzereyken yine bir kalp krizi sonucu öldü 7 Şubat 1960 tarihinde topluluk bir toplulukla Şişli Camii'nde kılınan namazdan sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi
Sanat Hayatı
ALT :wwwlarcomupluploadsselahattinpinar156519selahattinpinar156519ALT
Musiki çalışmalarına on iki yaşında iken, Udî Sami Bey'den Ud dersleri alarak başladı 1920 yılında kurulan, sonradan Üsküdar Musiki Cemiyetiadını alacak olan Darü'lFeyzi Musikinin kurucuları arasında bulundu Burada Telgrafçı Cet Bey, Udî Sami Bey, Kadıköylü Fuat Bey gibi kimselerle ciddi çalışmalar yaptı
O zamanlar Üsküdar Musiki Cemiyeti 'nde Bestenigâr Ziya Bey, Mızıkalı Celâl Bey, Udî Sami Bey, Hanende Hüsamettin Bey, Kazım Uz ve Ali Rıfat Çağatay hoca olarak görev yapıyordu Selâhattin Pınar tüm bu hocaların değişik yönlerinden yararlandı
1919 yılında Tanbur çalmayı öğrendi 920 yılında bestekârlığa başladı Ilk eseri sözleri adliyeci Senihînin olan Kürdîlihicazkâr makamındaaksak usulünde bestelediği Mülkün ne yaman şulei ikbâli karardıgüfteli şarkısıdır Eserlerinin çoğunu İskender Kutmanî yayınlamıştır Bestelerinde Hacı Arif Bey ekolünü benimsediği görülür Belki de bu yüzden Hacı Arif Bey'in mucidi olduğu Kürdîlihicazkâr makamını çok sevdiği söylenmektedir Eserlerine söz seçmekte çok tedbirli bir sanatkârdı Şarkılarının çoğunun sözlerini Mustafa Nafiz Irmak yazmıştır 20 yüzyıl içinde yetişmiş bestekârlar aralarında özel bir yeri olan Pınar, şarkı formunun geleneklerine emrindeki olmakla beraber kendine özgü yeni bir yol izlemiş, yeni bir duyuş ve anlayışın etkisi aşağı hoş eserler bestelemiştir Eserlerinde makamlarımızın seyir ve hareketi, sanatçı bir modülasyon tekniği, ritim ve melodi uygunluğu dikkat çekicidir Bu eserlerin çoğu o zamanın ve zamanımızın ses sanatkârları göre plâklara okunmuştur Sanat hayatının büyük bir bölümünü İstanbul sahnelerinde geçiren ressam geçimini bu yoldan temin etmiştir


Atatürk ile Anıları
ALT :wwwlarcomupluploadsselahattinpinar291988selahattinpinar291988ALT
ATATÜRK, İstanbul'da bulunduğu zamanlar huzuruna çağırırdı Pınar bir anısını şöyle anlatıyor Arkadaşlardan Nubar, Dolmabahçe'de Büyük Gazi'nin huzurunda çalıyor; Gazi de zevkle dinliyor ve Nubar'a soruyor:
Kendi eserleriniz de var mı?
Nubar da okumuş Gazi bunu da fazla beğenmiş; bir şarkısını daha istemiş Bunun üzerine Nubar:Efendim, benim başka şarkım yok fakat bir arkadaşımın yeni güzel bir şarkısı var Müsaade buyurursanız onu okuyayım, diye benim,
Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek
Hasta gönlüm yine hicranını yalnız çekecek
Bil ancak ruhum seni çılgınca severken ölecek
Tekrar sensin beni bir lâhza şifâyâb edecek diye aydınlatılmış Nubar hakikaten güzel okurdu Gazi'nin de öyle hoşuna gitmiş
Kimin bu ? Bu eserin sahibini öğrenmek isterim demiş O da:
Arkadaşlardan tanburi Selâhattin deyince, Gazi:
Bu yetenekli çocuğu tanısamdemiş
Ertesi akşam zaten tanıştığımız Kılıç Ali Bey telefonla beni ağırlama etti Otomobil gönderdiler, kalktım gittim üyük Gazi'nin huzuruna ilk çıkışım; coşku içindeyim Dolmabahçe Sarayı'nın kocaman salonunda nasıl adım atacağımı bilmiyorum Gazi karşıda oturuyordu
Sizi yalnız dinleyelim Dün gece Nubar Bey güzel bir eserinizi okudu bir de sizin ağzınızdan dinleyelim buyurdu
Emredersiniz diye okumağa hazırlandım lakin, bir hatâ edeceğim diye ödüm kopuyordu Tanımlama edilmez bir coşku içindeydim Hele bakışlarım gözlerine ilişince büyülenmiş gibi oluyor, titriyordum Sazımı ayar ettim ve tek başıma okudum Çok mütehassıs oldu yeniden okuyun dedi Bu iltifatın verdiği neşeyle kabıma sığmayacak ülkü geldim O anda dünyalar benim oldu Yeniden okudum, yine takdir etti, yalnız sazımı beğenmemiş Bu madeni sazı değiştirin Bunda bizim ananevi tanburumuzun hassasiyeti yok, diye buyurdu O günden sonra madenî saza veda ettim İtiraf ederim fakat, sanatımda beni en fazla teşvik ve teşci eden büyük halaskâr Atatürk'ün çok değerli iltifatlarıdır O vakit gençlik de vardı O'nun küçük bir takdir ve teşviki insana yaratmak kudretleri, hayata ve sanata öbür gözle görmek, güvenlik ve cesurca bağlanma aşkını verirdi Ve böylece yüksek bir sezişi vardı ki, betimleme edemem
Florya Deniz Köşkü yeni yapılmıştı Bir akşam oraya misafir etme ettiler Hafız Yaşar da orada idi
Bir fasıl yapın dedi Hüzzam faslı yaptık O aralık yeni bestelediğim şu şarkı da vardı:
Aşkınla sürünsem, yeniden aşkınla dirilsem
Bilmem ama ne yapsam da senin kalbine girsem
Bir gölge gibi ruhunun aşağı belirsem
Bilmem ancak ne yapsam da senin kalbine girsem
Bunu Atatürk bilmiyordu O gece saz heyetiyle defalarca beraber çaldık, söyledik Ilk defa dinledikleri bu şarkı uyarı nazarını çekmiş Fakat zekâya bakın:
Durun dedi ve bana hitapla:
Bu şarkı sizin mi? diye sordu
Evet efendim dedim
Ben anladım zaten Sen bunu yalnız okubuyurdu O kalabalık saz ve hanende içinde daha birincil duyuşta, benim olduğunu sezişi beni hayrette bıraktı Bu görünmeyen harikulade bir idrak hassasıdır Sonra son derece hassastı Meselâ, bir gece yeniden Gel gitme kadınşarkısını okurken, Karşında esirim bana düşman gibi bakmayerine gelince, ağlayarak masayı terk edip uzaklaştığını görmüştüm*
 
858,505Konular
982,786Mesajlar
33,073Kullanıcılar
Vedat77Son üye
Üst Alt