iltasyazilim
FD Üye
1 Gelecekte olacağı söylenen şeyler, Allah'ın (celle celâluhu) bildirmesiyle söylenmiştir
Geleceğe ait dersi her şeyden önce yine gelecek verebilir Zaman, gelecekte gösterecekleri ve getirecekleri ile en mevsuk ve sağlam bir habercidir Bir insan yaşamadan yaşayacağını yaşayamaz ve yaşayamadığı şeye bihakkın vâkıf olamaz Bu yüzden, geçmişin belgesi çoktur da, geleceğe ait herhangi bir belge yoktur Gelecek adına, ancak isabet şansı çok zayıf olan tahmin ve zanlarda bulunabiliriz Fakat, çok tabiî olarak ilmi ilâhî noktasında durum hiç de böyle değildir İlmi ilâhînin yanında geçmiş, hâl ve gelecek olmadığı gibi, bütün bunlar iç içe bir nokta olarak kalır Bu sebeple, gelecek adına zan ve tahminle değil de, kesin ve kat'î ifadelerle Olacak, göreceksinizdeniyor ve söylenenler de aynen çıkmış ve çıkıyorsa, o zaman bunu ancak Allah'ın (celle celâluhu) bildirmesiyle açıklayabiliriz
2 Zaman ve mekânı aşmak, kalb ve ruhun derecei hayatına girmekle mümkündür
Zaman ve mekânı aşmak, ancak zaman ve mekânla kayıtlı bulunmayan ruhla mümkün olabilir Çünkü ruh, zaman ve mekânlar âleminden değil, emirler ve kanunlar âleminden olduğu için, bizzat kendisi gittiği gibi, kılıfı ve elbisesini bile çok yerlere gönderip, temessül ettirebilir Ayrıca, zamanın zaptına, mekânın hapsine ve maddenin kesafetine bağlı bulunmayıp, serbest, âzâde ve aynı zamanda şeffaf ve latîf bir varlık olduğundan, ileride meydana gelecek hâdiselerin onun ekranına aksedişi de başka türlü olacaktır Elverir ki, kişi bedeninin baskısından sıyrılıp, kalb ve ruhun hayatına girerek ruhunu geliştirsin, inbisat ettirsin ve başka âlemlerle münasebet kurmaya biraz gayret sarf etsin
3 Peygamberler ve evliyâullah, ilmini Allah'a (celle celâluhu) havale etmek suretiyle gelecekten haber vermişlerdir
Evliyâullah, ilmini Allah'a (celle celâluhu) havale etmek suretiyle gelecekten haber vermişlerdir En başta Üstadı Küll, Kâinatın Fahri Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu türden haberleri çoktur Evet O, kıyamete kadar zuhur edecek hâdiseleri bir televizyon ekranında seyrediyor gibi ümmetine bir bir takdim buyurmuştur Hz AliHz Zübeyr Vak'ası (Cemel Savaşı), Hz Osman'ın şehadeti ve Hz Fatıma'nın vefatı, haber verdiği hâdiselerden sadece birkaçıdır
Bu tür haberlerin bazıları açık ve tevile ihtiyaç duyulmayacak kadar vâzıhdır Bir kısmının hakikatine ise, ancak Kur'ân'ın müteşabihatı nev'inden tevil ve tefsirlerle yükselmek mümkün olabilir Bir diğer kısmı da, ancak ehli tahkikin anlayabileceği türdendir Daha sonra, ehlullahın bunlardan yaptıkları istihraçlar ve bunlara dayanarak vardıkları hüküm ve haberler ise, ya doğrudan Kur'ân'a ve Aleyhissalâtu vesselâm'ın sünneti ve ifadelerine ya da mişkâtı nübüvvetin vesâyâsı altında kendi gönüllerine ve ruh dünyalarına esip gelen ilhamlara dayanmaktadır Bunların her biri, Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ilmi ledünnîsinden, gönül kabının hacmine göre bir şeyler doldurur ve bu suretle bazı hakikatlere nigehbân olurlar
Evliyâullah, gelecekle ilgili hakikatleri görürken bazen mesafeyi tam ayarlayamadıklarından, neticede tespiti tam yapamazlar Bazen de hâdiseleri semboller hâlinde görürler Allah, (celle celâluhu) kendilerini bu türlü hâdiselerin yorumuna muttali kılmadığı için tevil ve tefsirde hataya düşerler Onlar tefsirle alâkalı bir şey söyler; hâlbuki muradı ilâhî başkadır Aynen rüya tabirlerinde olduğu gibidir bu Meselâ, rüyanızda bir elma görür ve Allah bize lütufta bulunacak, maddîmânevî tatlılık göreceğizder ve öyle tabir edersiniz Oysaki, elmanın misal âleminde sembolize ettiği hakikat, heva ve hevesin kuvvetlenmesi de olabilir Yine, rüyada bir eve Cebrail'in (aleyhisselâm) girdiği görülür, ilâhî esintiler, yümün ve bereket gelecek diye beklenir; hâlbuki o, yüce bir ruhun öbür âleme çağrılmasını temsil ve ifade ediyor da olabilir Bu mevzuda verilebilecek misaller pek çoktur
Veliler için de durum böyledir Gelecek adına aldıkları sembolleri tevil ederler, fakat tevilleri aynen çıkmayabilir Meseleyi bir çekirdek hâlinde görür, tevilini çekirdeğin ağaç hâline göre yapar ve yanılırlar Bu yanılma, peygamberler dışında herkes için vâkidir Peygamberlerde de benzer bir yanılma vukû bulacaksa, onu daha önceden Allah (celle celâluhu) düzeltir Çünkü peygamberler, ümmetleri için mutlak taklit edilmesi gereken önderlerdir Eğer hataları hemen düzeltilmezse, bu hatalar bütün bir ümmete sirayet eder
Gözü yaratıp sınırlı da olsa tenezzühü için uzanabileceği dünyaları var eden Allah (celle celâluhu), elbette gözün kumanda edicisi ruha da kendi âlemine has seyahatler yaptıracak ve ona madde ötesine has misalleri, sembolleri, levhaları ve geleceğe ait sayfaları gösterecektir
Muhyiddin b Arabî, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan bir asır önce yaşamış olmasına rağmen, Edirne Kütüphanesinde bulunan ve Efranî tarafından tercümesi yapılmış olan eşŞeceretü'nNu'mâniyyeadlı eserinde, Osmanlılar devrinde zuhur edecek pek çok hâdiseyi aynen haber vermiştir Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan ve Şam'la Mısır'ın fethinden, Yavuz Selim'in Şam'a girmesiyle kendi kabrinin ortaya çıkarılacağına kadar bir düzine hâdiseden rumuzlu bir şekilde bahseder Yine aynı eserde, Hafız Paşa'nın dokuz ay muhasara etmesine rağmen Bağdat'ı alamayacağı ve fethin 40 gün içinde Dördüncü Murad'a müyesser olacağı anlatılır Dünyaya gelmesinden asırlar önce, Sultan Abdülaziz'in katledileceğini haber verir Muhyiddin b Arabî, bu eserinde RusJapon savaşından söz ettiği gibi, Müslümanların düşmanlarıyla muharebe edeceklerinden ve neticede galip geleceklerinden de bahseder Türkler hakkında da Türkler için muzafferiyet ve saadet varder
Bitlisli Mustafa Müştak Dede, Divan'ında Ankara'nın başşehir olacağını 70 sene evvelinden haber vermişti Şiirinin mısra sonlarına düşürdüğü harfler, Osmanlıca olarak yan yana dizildiğinde elif, nun, kaf, ra, he ????? Ankara'yı gösterdiği gibi, bu hâdisenin savaşlar neticesi gerçekleşeceğini ve Hacı Bayram'dan bahisle de, Ankara'nın başşehir olacağını gayet açık bir şekilde ifade etmektedir
Mevlâna, yedi yüz yıl evvel, Çok küçük canlılar görüyorum; ağızları var ve yiyiyorlardiyerek mikrop veya bakterilere işaret ediyordu
Yine asrımızda bir tefsirci, seneler evvelinden, 1971'de bir muhtırayla ordunun Türk siyasî hayatına vaziyet edeceğini haber verir Kendisine Ne zaman?diye soranlara da cevabı, 12 Martolur Aynı şahsın 1980 hareketini haber verdiği de söylenmektedir
Velilerin bu ve benzeri gelecekle ilgili ihbarlarını hangi fizikî gerçeklikle ve hangi atom kanunuyla veya nasıl bir göz, ya da beyinle izah edebiliriz? Hayır! Bu tür hâdiseleri, geleceğe uzanan ruhun Allah'ın (celle celâluhu) inayet ve izniyle önceden haber alması dışında başka bir şeyle izah etmek mümkün değildir
Telestezinin bir kolu olarak gelecekten haber verme meselesi, kâhinlerde, medyumlarda ve falla uğraşan kâfir kişilerde dahi görülebilir Bu mevzuda, dünya matbuatında anlatılan sayılamayacak kadar çok hâdise vardır Meselâ, Amerikan mecmuaları, Madam Gibson adlı bir kadının yıllarca dünya mukadderatına dair pek çok şeyleri önceden haber verdiğini neşrettiler Bu kadın, Kennedy'nin öldürüleceğini, Hindistan ve Pakistan'ın 1947 yılında ikiye ayrılacağını ve Albayın Pakistan'da kalacağını daha bu hâdiseler olmadan evvel haber vermişti Hatta Ankara'daki zelzeleden bile bahsetmişti Kadın veli değil, fakat Hakk'ın izni ölçüsünde gayba ittılaı var Bazı ruhlar, bu duruma müsaittir Bunlar trans hâline geçip, kendilerine has şeyler yapar ve söylerler İster cin, ister şeytanla ve ister habis, ister tayyib bir ruhla olsun, fizik ve madde ötesiyle temas kurar ve haber verirler Her hakikati maddede arayan ve hep tabiat, doğadeyip duranlar, bugün dedikleriyle beraber çatırdıyor ve maddeleriyle beraber yıkılıp gidiyorlar Ruh ise, her yerde varlığını koruyor
4 Hissi kable'lvukû meydana gelmeden önce bir hâdiseyi hissetme; telepati (telestezi)
Her insanda, yakın veya uzak gelecekte olabilecek hâdiseleri şimdiden hissetme duygusu az çok vardır Birisini içinizden geçirirsiniz; bir de bakarsınız ki, birkaç dakika sonra o kişi kapınızı çalıyor Yine, aklınızdan bir şey geçer, bir başkası onu hemen yapıverir Aranızda belli mesafe olan bir insanla nasıl, neyle, hangi telsiz ve telefonla irtibat kurdunuz da bu hâdiseler oluverdi? İşte yukarıda temas edildiği üzere, kişinin kendisiyle konuşmasını, yani nefsî konuşmayı yapan nasıl ruh ise, bu bağlantıyı kuran da ruhtan başkası değildir Bunu madde ile izah etmek mümkün olamaz
5 Cenâbı Hak, kurbiyetine mazhar kıldığı kişinin gören gözü, işiten kulağı, tutan eli olur
Rusya bile telepatilerle uğraşmaktadır İlk defa, Mânâyı madde ile idam ettimdiye ilânatta bulunmuş olmasına rağmen, bugün Rusya, belki kapitalist dünyadan da önce, telepatik yollarla haberleşme imkânlarını değerlendirme çalışmaları yapmaktadır 2050 kişilik bir biyofizik doktorlar heyeti, bu mevzuda birçok deneme gerçekleştirmiş bulunuyor Bunlar, 300 kilometre mesafede elektrik ve ışıktan tecrit edilmiş bir odada bulunan bir adamla muhabere yapma yolunu denemektedirler Yabancı dinleme istasyonlarının tespit sahasına girme tehlikesi bulunmaksızın, denizaltılarında da aynı usulle haberleşme ve madde ötesi, beden ötesi kuvvetlerle muhabere imkânlarını araştırmaktadırlar Ve hedefledikleri nokta, 3000 kilometre ötedeki kimse ile konuşup 3040 sayfalık mesajlar almak, birinin orada dikte ettiklerini buradaki medyum vasıtasıyla aynı anda tespit etmek ve neticede yakalanma ve takip edilme tehlikesi bulunmadan, masrafsız bir casusluk şebekesi kurmaktır
Evet mesele, pozitif hüviyette bile, en maddeci insanların elinde bu kadar hüsnü kabul ve itibar görmektedir Bu demektir ki, nebinin mucizesini, velinin kerametini ve ruhun hissetme ve sezmesini inkâra yol yoktur Bu demektir ki, bu harikulâde şeylerden bir tanesi olsun devrimizde alâka ve kabul görüyorsa, o hâlde, artık mucizeye sırt çevirmek imkânsızdır Üniversite mehâfil ve kürsülerinde ve entelektüel çevrelerde her nasılsa kendine yer bulan birinin velinin kerametini ve hissi kable'lvukûunu halüsinasyon deyip reddetmesi, bundan böyle söz konusu olamayacaktır Asrımızda mekanik fiziğin duvarları çatırdamakta ve fizik eski kaideleri itibarıyla âdeta yıkılmaktadır
Kim bilir, belki de yakın bir gelecekte fizik ve tabiatın aslen kendi ötelerinde bir kısım kuvvetlerin hâkimiyeti altında bulunduklarını göreceğiz Tabiat, mânâ ve kuvvetler karşısında mahkûm olup, bir oyuncak gibi kullanılacak ve madde kendi kalıpları içine sıkıştırılarak, kendisine kabiliyet alanına girmeyen bazı şeyler de yaptırılabilecektir Evet, madde üzerinde ruh, melâike ve madde ötesi kuvvetler hâkimdir Ruh asıl, madde ise ona tâbidir Ve bu tenteneli perde, maddenin verâsı, mekânla kayıtlı olmayan ruh tarafından müşâhede edilmekte ve ruh, her şeyin özünü, yani içten geçenleri okumaktadır
Bugün, bütün dünyada ele alınır hâle gelmiş bulunan telepati, uzaklarla haberleşme ve gelecekten haber verme gibi vâkıalar, esasen kadimden beri Müslümanlar arasında bilinen şeylerdi Fakat belli bir devrede biz, bunlara Velinin kerametidir, yüksek ruhların keşifleridirderken ezilip, büzülüyorduk Bu, velinin insanın içini okuması, aklından geçeni söylemesidirdiye konuştuğumuzda, Aman alaya alınmayalım!diye korkuyorduk Ve Bu, bir velinin başka bir velinin dublesiyle ittisal peyda etmesidir; ruhlarının kontak kurup, birbiriyle haberleşmesidirdediğimizde, hafife alınıyorduk Şimdi ise, çok şey değişmiş ve inanmayan insanlar bile, bu ve benzeri meselelerden bahseder olmuşlar kitaplar, mecmualar bu kabîl şeyleri neşreder duruma gelmişlerdir Evet, tekke ve zaviyelerde turuku âliyenin içinde inkişaf eden velilerin, daha vilâyet yolundaki ilk mertebeleri, kabirlerin keşfidir Mezarın başına gelir, icabında oradaki insanın durumunu söyler veya dünyanın bir başka yerinde cereyan eden bir hâdiseyi, söz gelimi bir vapurun batmakta olduğunu haber verir ve çevresini uyarır Velilerin söylediklerinin, telepatiyle alâkası yoktur
Misal olarak, çocukluğumda şahit olduğum, belki yüz vak'adan bir ikisini nakledeyim Bir defasında, o muhterem Muhammed Lütfî Hazretlerinin yanına gitmiştim Gözlerinde katarakt olduğundan, hiç görmezdi yanımda daha başka kimseler de bulunuyordu Tekkenin önüne vardık ve kapılardan birinin aralığından içeri baktığımızda karpuzlar gördük; hâliyle içimizde bir karpuz yeme arzusu uyandı Kendisi bizi ne gördü, ne de geldiğimizi duydu Zaten görmesine de imkân yoktu; çünkü, yukarıda söylediğim gibi, gözleri görmüyordu Hemen kapıyı açtı, iltifat ederek, İçeriye gelin; ben falanı çağırayım da, size karpuz getirip kessindeyiverdi
Maddî sıkıntı içinde olduğum bir başka gün, üçbeş arkadaşla yine yanına gittik ve elini öpüp oturduk; tabiî hâlimi arz edemedim Yanında ağniyadan bazı kimseler vardı Ve şöyle dedi: Ben şimdi bu talebeme, okuduğu Arapça kitaplardan bazı sorular soracağım; eğer bilirse, hepiniz ona 10'ar lira para vereceksinizHâdise 1953'te oluyor O gün, okumakta olduğum Molla Câmi'nin baş tarafından hep en iyi bildiğim yerleri sordu Maddî sıkıntı içinde bulunduğum bir sırada en iyi bildiğim yerleri sorması, bende kanaati kat'iye hâsıl etti ki, nasıl biz bir kâğıt üzerindeki yazıları okuyorsak, veliler de kalbde mânâ olarak tütüp duran şeyleri öyle okuyorlar Şimdi bunları madde ile izah etmenin imkânı var mı?
Bazen olur, bir kese kâğıdıyla incir getirilir ne incirlerin sayısını bilir, ne de yanında oturanların Herkese üçer tane dağıtındenir ve dağıttığınızda bakarsınız ki, tam denk gelmiş Dörder tane dağıtsanız olmaz Yine, Şurada bulunan bardakları getir, herkese birer bardak çay verder; bardakları getirir, çayı dağıtırsınız; bir de görürsünüz ki, herkese bir bardak çay düşmüştür
Bu tür hâdiseler bir tane olsa, rastlantıdırdersiniz ama bir mecliste belki elli defa cereyan ediyorsa, artık ona tevafuk Hak tarafından rast getirilmişdemek icap eder Kurbiyeti ilâhiyeye mazhar olan kişilerin kudsî hadisin ifadesiyle Cenâbı Hak gören gözü, işiten kulağı ve tutan eli olur1 Bu bir mazhariyet meselesi ve bir ihsanı ilâhîdir
6 Medyumluk ve yogilik, madde ötesi ruhî tecrübelerdir
Bilhassa inanmamış dünyada görülen madde ötesi ruhî tecrübeler, daha çok medyumluk, yogi veya ruh çağırma şeklinde kendini göstermektedir Ruh infisalleri ve trans hâlleriyle başka ruhlarla temasa geçme, geleceğe ait haberler verme, eşya ve hâdiselerle oynama ve iddialarına göre, ruh çağırma, ateşte yürüme, vücuda şiş geçirme, dili kesip tekrar yerine yapıştırma ve altı ay bir şey yemedeniçmeden yaşama gibi tecrübeler, bu türden ve çok duyulan hâdiselerdendir
Ruh, cismaniyetten ve madde dünyasından alâkasını kestiği nispette güç kazanır Bu sahada kaydedilen tecrübeler, yalnızca medyumlara ve yogilere mahsus olmayıp, öteden beri Hıristiyan mistiklerde, Yahudi ruhanîlerde ve hatta Budizm, Brahmanizm ve Konfüçyanizm gibi dinlere tâbi olanlarla, dünyanın pek çok yerinde hâlâ varlığını sürdüren çeşitli mezhep ve tarikat sâliklerinde de müşâhede edilegelmiştir Hepimiz, bazı mecmualarda bu kabîl şeyleri görüp, okumuşuzdur Bu türden hâdiselerin İslâm tasavvufunda da cereyan ettiği vâkidir Meselâ, Rifaiye tarikatında, yogilerin yaptığı türden eza, cefa ve acı çekme vücuda şiş sokulduğu hâlde kan akmaması ve hiçbir yara izinin kalmaması avuca, hatta ağza konan kor ateşin yakmaması gibi tecrübelerin yaşandığı vâkidir Tabiî ki ateşin yaktığı, şişin acı verdiği ve kanın aktığı durumlar da olabilir
Bütün bunlar, insanın belli âlemlerle bütünleşmiş olmasına ve o sahada gelişmesine bağlıdır İnsan, ruhla münasebeti, bir başka ifadeyle, mukaddes ve ulvî bildiği güç ve kuvvetle temas kurabildiği ölçüde maddesine tesir edecek buudların üstüne çıkar Ruh, o buudlarda maddeyi tesir ve hâkimiyeti altına alır ve artık ruhun kendi alfabesini kullandığı bu konuşma şeklinde ateş yakmaz, şiş kanatmaz, acı duyulmaz; altı ay yemek yenmese de açlık hissedilmez Çünkü onun üzerinde mekân kaydıyla birlikte zaman kaydı da kalmamıştır
Ruh, bedenden infisali ve trans hâliyle üç buudlu mekâna tâbi olmadığı gibi, dördüncübeşinci buudları da aşabilir Bu durumda zaman ve mekân seli onu fazla müteessir edemez Çağın fizikçisi meseleyi izah ederken, Ben kendimi senin üç buudlu mekânının dışında da hissediyorumder
Madde kabuğunu kırarak sivrilen böyle ruhlara, kendi âlemlerine has ve kendi makamlarına yaraşır manevralar sayesinde, âdeta şeffaflaşmalarına yakışır bir ton ve edada tabiî hâdiseler harikulâde ve olağanüstü yanlarıyla inkişaf eder Günümüzde çok yaygın misallerinden birkaç tane arz edelim:
Mesaj de La' mecmuasında anlatıldığına göre, bir medyum, altı yedi kişilik bir ilmî heyetin yanında ellerini önündeki masaya koyunca, karşıdaki masa hareket edip gezinmeye başlıyor
Bornova'da, çadırda biri, masanın üzerindeki buğdayları yukarıya doğru çıkarmaya başlıyor Orada bulunanlardan bazıları okumaya geçince Dümen bozuldu aranızda kötü niyetliler vardiyor
Bir zamanlar Ankara'da doktorların dikkatini çeken Dr Watson, hipnoz yapıp herkesi uyutuyor ve artık onlara istediğini yaptırıyor; Kollarınızı kaldırın!diyor, kaldırıyorlar İndirin!diyor, indiriyorlar
Ruh ve Kâinat adlı kitapta Bedri Ruhselman yazıyor: Bir doktor şöyle bir şey anlatıyor: Eşim hastaydı; ağırlaşınca üç bulutsu şey eve inip onun başında dikildi O esnada kendinden ayrı bir vücut belirdi; bu vücut, eşimin ense köküne bir kordonla bağlıydı ve çırpınıp duruyordu Bu vizyonu tam beş saat seyrettim Nihayet kordon koptu ve bir an şaşalayan ruh, daha sonra yukarılara doğru yükseldi O anda eşim dünyaya gözlerini yummuş bulunuyordu2
Medine cephesinde çarpışan Ordulu Fenni Bey anlatıyor: Medine'de muhasara altında idik Beşiktaş'taki evimle haberleşmek mümkün değildi Bir gece rüyamda evimizde ateş ve duman gördüm Uyanınca, ara sıra gayb âlemini müşâhede eden medyum bir erim vardı, onu çağırdım Trans hâline gir, Beşiktaş'taki falan eve git ve müşâhedeni anlatdedim Dediğimi yaptı Gözleri kapalı Şimdi şuraya geldim, şimdi buradayım; evin kapısını çaldım, içerden yaşlı, başı örtülü, kucağında çocuk bir kadın çıktıdiye anlatmaya başladı O kadının annem olduğunu anlamıştım Ere O kadına, evde ne var ne yok diye, sordedim Cevap olarak, Dün hanımının vefat etmiş olduğunusöyledi
Cennetim tahtı kademinde olan validem nakletmişti: Allah (celle celâluhu) deyince yemekten iştahı kesilen, Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) deyince 24 saat gözyaşı döken bir kadının vefat hastalığında tam bir sene boyunca başında kaldım Vefatına birkaç dakika kala, Su hazırlayındedi İstediğini yaptık, abdest aldı Kocası da evdeydi ve sapasağlamdı Kadın, gençliğindeki gibi bir kahkaha attı ve Dünyadan daha nasibimizi almamışız Bu perşembe akşamı ikimizin cenazesi de evde kalacakdedi Sonra, bir tüy gibi başı yastığa düştü ve biz onu uzatırken, öbür odadan bir feryat yükseldi Beyi de vefat etmişti
Yogilerin, yani bir kısım Hint fakirlerinin icra edip gösterdikleri seremoniler hakkında okuyucu en az bizim kadar malumat sahibidir Bu mevzu, televizyon programlarından mecmua ve gazetelere, oradan da halk arasındaki söylentilere kadar öylesine intişar etmiş ve her kesimin malı olmuştur ki, 810 yaşındaki çocuklar bile bunları birbirlerine nakledip durmaktadırlar Burada sadece, Alman televizyonu ZDFİkinci kanalında neşredilen ve daha sonra kitap hâline getirilip, satışa sunulan Terra Xisimli belgeselden bir gösteriyi nakletmek isterim Spikerin En ileri derecede acı denemesi, acıya tahammül alıştırmasıdiye anons yaptığı gösteri, şu şekilde cereyan ediyor: Ağızdan çıkarılan dile, yukardan aşağıya uzunca bir şiş sokulur Keskin bir kılıçla dil ağzın içinden kesilip bu şişe takılır ve ne ağızdan, ne de dilden kan akmadığı gözlenir Dil, bir müddet bu hâlde kaldıktan sonra yerine yapıştırılır ve şiş dilden çıkartılır: Sonra da spiker hayret içinde ilân eder: İlim, henüz bunu çözemedi
Biz Müslümanlar ise, on dört asır evvelinden bu ve benzeri pek çok hâdiseye vâkıf ve âşina bulunuyoruz Hz Muavviz'in (radıyallâhu anh) Bedir'de kopan kolu, eczahane hükmündeki o nurlu elin Sahibi (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafından yerine yapıştırılıyor ve hiçbir iz kalmıyordu3 Uhud'da Katâde b Numan'ın (radıyallâhu anh) çıkan gözü, yine aynı el tarafından yerine konup şifa buluyordu4 Ve tabiî bunlar, harikalar kuşağının son sınırında cereyan eden mucizelerdi
7 Ruh çağırma seansları, madde ötesi bilinmeyen, görülmeyen kuvvetler ile irtibat kurmaya çalışma ameliyesidir
Günümüzde ruh çağırma seansları, hızla çoğalmaya başlamıştır Hatta o kadar ki, sokaktaki halk bile ruhla uğraşmakta ve masa üstü fincan oyunları, mahalle gençlerinin evlerine kadar girmiş bulunmaktadır Bunların neticesinde materyalizm çökmeye yüz tutmuş ve materyalistler, fizik ötesinde fizik kanunlarına hükmeden daha başka kanunların varlığına inanmaya başlamışlardır
Entelektüel seviyede, bilhassa ruhî açlıklarının ve ibadetten mahrum oluşun getirdiği mânâ susamışlığını gidermeye çalışan sosyete çevrelerinde vakit geçirmek için tertiplenen poker partilerinin yerini şimdi ruh çağırma seansları almaktadır Bugün Avrupa, Amerika ve hatta Rusya'da bu mevzuda kaydedilen gelişmelerin dile getirdiği bir hakikat var Bu insanlar ne istiyor ve nelerle uğraşıyorlar? Madde ile mi? Hayır! Tamamen madde ötesi, bilinmeyen, görülmeyen kuvvetler ve ruhanî varlıklarla irtibat kurmaya çalışıyorlar Bu yolla, bugüne kadar izah edemedikleri pek çok hâdisenin izahını bulabileceklerini ümit ediyorlar Eğlenmenin, heyecanlı seanslarla vakit geçirmenin ötesinde, maddenin ve fiziğin çözemediği, tabiat ötesi pek çok problemin hallinin yine tabiat ötesinde bulunabileceği düşüncesiyle inadı bırakıp, ruh çağırma seanslarını evlerden laboratuvarlara ve üniversite kürsülerine taşıyorlar Rusya'daki telepati çalışmalarının yanı sıra, İngiltere'de doktorların ülser tedavisiyle alâkalı ilaçları bir yana atıp, hipnoterapi usulüyle ruhî mekanizmayı harekete geçirebilecek telkin yoluna müracaat etmeye başlamaları, bu sahada kayda değer gelişmelerden sayılabilir
Bir mü'min anlatıyor: Ankara'da bir savcı arkadaşımla Mevlâna'nın ruhunu çağırdık Yeşil kisvesi ve Mevlevî külâhıyla karşımıza dikilen şahsı ikimiz de gördük Fakat, yüzünü kaçırıyordu İhtimal ki, gelen şeytandı ve bize yüzünü göstermek istemiyordu
Bir psikiyatrist de, bu mevzuda şahit olduğu bir hâdiseyi şöyle anlatmıştı: Samsun'da bir eve ruh çağırma (cin veya şeytan çağırma) celsesine davet edildim Bu işi yapan, evin küçük kızıydı Bir masanın üzerine fincanlar ve harfler dizdi; ısrarlı çağırmalardan sonra birinin geldiğini öğrendik ve gelen, ismini fincanın hareketleriyle yazıyordu: Belma! Küçük kızın eli fincanla beraber hareket ediyordu Biz gelene, Müslüman mısın?diye sorduk, hayırdedi Nerelisin?sorumuza ise, Mersinliyimcevabını verdi Bir Müslüman yok mu, gelsin konuşalım!dedik; gitti, çağırdı ve bu defa masanın üzerinde bir başka isim yazıldı: AyşeOna yaşını sorduğumuzda 78cevabını verdi Nerelisin?dediğimizde ise, güneyden bir şehir ismi söyledi Hangi kitabı okuduğunu sorduğumuzda, Hanımlar Rehberidiye cevap verdi
Sonra, orada bulunan arkadaşlardan biri dedesinin ruhunu çağırdı, fakat gelmedi ısrarlı çağrılardan sonra geldimdedi Adını sorduğumuzda söylemedi; fakat usulünce ısrar edilip sorulduğunda şeytandiye cevap verdi Hepimiz donakaldık Doğrusu, Hz Âdem'den (aleyhisselâm) beri insanlığın bu en büyük düşmanı karşısında irkildik ve ne yapacağımızı şaşırdık Bir aralık aklıma geldi ve Seni çağırmadık, niye geldin?dedim Fincanlarla İşte geldimdiye yazdı Allah'a inanır mısın?dedim; Hayır!dedi Peygambere inanır mısın?diye sordum; İnanmam!diye cevap verdi Aklıma geldi; Sana Meyvenin Altıncı Meselesini okusam dinler misin?dedim; Evet!yazdı Okumaya başladım:
Nasıl bir fabrika şöyle işler, böyle çalışır, lambaları vardır vb Öyleyse, bu bir mühendisi gösterirdiye okuduğumda Evetdiyor; Öyle de, şu kâinat eczahanesindeki nebatat, otlar, meyveler Allah'ı (celle celâluhu) gösterir!dediğimde, Hayır!diyordu Böyle Evetve Hayırlarla bizi çok uğraştırdı Sonunda, Sana Cevşen okuyayım mı?dedim; Oku!dedi Ben okumaya başlayınca, fincan kızın parmağı altında fıkır fıkır oynamaya durdu elimi üzerine koydum, parmağımın altından kaçıyordu Bir aralık şöyle yazdı: Bırak şu gırgırı!Ben devam ettim; sonra dayanamadı, sükut etti ve canı sıkılıp, çekti gitti
Evet, pek çok kimsenin duyduğu veya şahit olduğu, ya da yayın organlarından takip ettiği bu kabîl o kadar çok hâdise var ki Esasen maddenin iflas edip rafa kaldırıldığını ve ruhun maddeye hâkim olduğunu ilân etmemiz için, bize bu misallerden bir teki dahi yeter Zira cüz', külle, parça bütüne delâlet etmektedir
Şimdiye kadar ele almaya çalıştığımız ruhu geliştirmek suretiyle gelecek adına ruhla kontak olma keşif ve keramet hissi kable'lvukû telepati içten geçenleri okuma medyumluk ve yoga ruh ve cin çağırma gibi hâdiselere her mü'min, ruhunun gücü ve kuvvetiyle Allah'ın (celle celâluhu) izin verdiği ölçüde muttalî olabilir Bunlar bazıları için üç aylık bir çalışmayla elde edilebilecek şeylerdir Fakat, hüner bunları elde etmek, havada uçmak veya cinlerle oynaşmak değildir Bizim için asıl olan, Allah'ı (celle celâluhu) ve Resûlü'nü (sallallâhu aleyhi ve sellem) tanıyıp sevmektir Kur'ân ve ondaki güzellikler bize kâfi ve vâfidir Dine, imana hizmet etmek, bu yolda nesiller yetiştirmek ve ruhlarımızı, namzet bulunduğu ebed için hazırlamak bizim için en birinci gaye olmalıdır Diğerleri, çok da üzerinde durulacak ve kendileriyle meşgul olunacak türden meseleler değildir
1 Buhârî, rikâk 38
2 Dr Bedri Ruhselman, Ruh ve Kâinat, 104
3 Kadı Iyâz, eşŞifâ, 1324; Aliyyülkârî, Şerhu'şŞifâ, 1656
4 elHeysemî, Mecmeu'zzevâid, 6113; elHâkim, elMüstedrek, 3295; İbn Hişâm, esSîratü'nnebeviyye, 387; elBeyhakî, Delâilü'nnübüvve, 3251; Kadı Iyâz, eşŞifâ, 1321, 322
Geleceğe ait dersi her şeyden önce yine gelecek verebilir Zaman, gelecekte gösterecekleri ve getirecekleri ile en mevsuk ve sağlam bir habercidir Bir insan yaşamadan yaşayacağını yaşayamaz ve yaşayamadığı şeye bihakkın vâkıf olamaz Bu yüzden, geçmişin belgesi çoktur da, geleceğe ait herhangi bir belge yoktur Gelecek adına, ancak isabet şansı çok zayıf olan tahmin ve zanlarda bulunabiliriz Fakat, çok tabiî olarak ilmi ilâhî noktasında durum hiç de böyle değildir İlmi ilâhînin yanında geçmiş, hâl ve gelecek olmadığı gibi, bütün bunlar iç içe bir nokta olarak kalır Bu sebeple, gelecek adına zan ve tahminle değil de, kesin ve kat'î ifadelerle Olacak, göreceksinizdeniyor ve söylenenler de aynen çıkmış ve çıkıyorsa, o zaman bunu ancak Allah'ın (celle celâluhu) bildirmesiyle açıklayabiliriz
2 Zaman ve mekânı aşmak, kalb ve ruhun derecei hayatına girmekle mümkündür
Zaman ve mekânı aşmak, ancak zaman ve mekânla kayıtlı bulunmayan ruhla mümkün olabilir Çünkü ruh, zaman ve mekânlar âleminden değil, emirler ve kanunlar âleminden olduğu için, bizzat kendisi gittiği gibi, kılıfı ve elbisesini bile çok yerlere gönderip, temessül ettirebilir Ayrıca, zamanın zaptına, mekânın hapsine ve maddenin kesafetine bağlı bulunmayıp, serbest, âzâde ve aynı zamanda şeffaf ve latîf bir varlık olduğundan, ileride meydana gelecek hâdiselerin onun ekranına aksedişi de başka türlü olacaktır Elverir ki, kişi bedeninin baskısından sıyrılıp, kalb ve ruhun hayatına girerek ruhunu geliştirsin, inbisat ettirsin ve başka âlemlerle münasebet kurmaya biraz gayret sarf etsin
3 Peygamberler ve evliyâullah, ilmini Allah'a (celle celâluhu) havale etmek suretiyle gelecekten haber vermişlerdir
Evliyâullah, ilmini Allah'a (celle celâluhu) havale etmek suretiyle gelecekten haber vermişlerdir En başta Üstadı Küll, Kâinatın Fahri Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu türden haberleri çoktur Evet O, kıyamete kadar zuhur edecek hâdiseleri bir televizyon ekranında seyrediyor gibi ümmetine bir bir takdim buyurmuştur Hz AliHz Zübeyr Vak'ası (Cemel Savaşı), Hz Osman'ın şehadeti ve Hz Fatıma'nın vefatı, haber verdiği hâdiselerden sadece birkaçıdır
Bu tür haberlerin bazıları açık ve tevile ihtiyaç duyulmayacak kadar vâzıhdır Bir kısmının hakikatine ise, ancak Kur'ân'ın müteşabihatı nev'inden tevil ve tefsirlerle yükselmek mümkün olabilir Bir diğer kısmı da, ancak ehli tahkikin anlayabileceği türdendir Daha sonra, ehlullahın bunlardan yaptıkları istihraçlar ve bunlara dayanarak vardıkları hüküm ve haberler ise, ya doğrudan Kur'ân'a ve Aleyhissalâtu vesselâm'ın sünneti ve ifadelerine ya da mişkâtı nübüvvetin vesâyâsı altında kendi gönüllerine ve ruh dünyalarına esip gelen ilhamlara dayanmaktadır Bunların her biri, Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ilmi ledünnîsinden, gönül kabının hacmine göre bir şeyler doldurur ve bu suretle bazı hakikatlere nigehbân olurlar
Evliyâullah, gelecekle ilgili hakikatleri görürken bazen mesafeyi tam ayarlayamadıklarından, neticede tespiti tam yapamazlar Bazen de hâdiseleri semboller hâlinde görürler Allah, (celle celâluhu) kendilerini bu türlü hâdiselerin yorumuna muttali kılmadığı için tevil ve tefsirde hataya düşerler Onlar tefsirle alâkalı bir şey söyler; hâlbuki muradı ilâhî başkadır Aynen rüya tabirlerinde olduğu gibidir bu Meselâ, rüyanızda bir elma görür ve Allah bize lütufta bulunacak, maddîmânevî tatlılık göreceğizder ve öyle tabir edersiniz Oysaki, elmanın misal âleminde sembolize ettiği hakikat, heva ve hevesin kuvvetlenmesi de olabilir Yine, rüyada bir eve Cebrail'in (aleyhisselâm) girdiği görülür, ilâhî esintiler, yümün ve bereket gelecek diye beklenir; hâlbuki o, yüce bir ruhun öbür âleme çağrılmasını temsil ve ifade ediyor da olabilir Bu mevzuda verilebilecek misaller pek çoktur
Veliler için de durum böyledir Gelecek adına aldıkları sembolleri tevil ederler, fakat tevilleri aynen çıkmayabilir Meseleyi bir çekirdek hâlinde görür, tevilini çekirdeğin ağaç hâline göre yapar ve yanılırlar Bu yanılma, peygamberler dışında herkes için vâkidir Peygamberlerde de benzer bir yanılma vukû bulacaksa, onu daha önceden Allah (celle celâluhu) düzeltir Çünkü peygamberler, ümmetleri için mutlak taklit edilmesi gereken önderlerdir Eğer hataları hemen düzeltilmezse, bu hatalar bütün bir ümmete sirayet eder
Gözü yaratıp sınırlı da olsa tenezzühü için uzanabileceği dünyaları var eden Allah (celle celâluhu), elbette gözün kumanda edicisi ruha da kendi âlemine has seyahatler yaptıracak ve ona madde ötesine has misalleri, sembolleri, levhaları ve geleceğe ait sayfaları gösterecektir
Muhyiddin b Arabî, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan bir asır önce yaşamış olmasına rağmen, Edirne Kütüphanesinde bulunan ve Efranî tarafından tercümesi yapılmış olan eşŞeceretü'nNu'mâniyyeadlı eserinde, Osmanlılar devrinde zuhur edecek pek çok hâdiseyi aynen haber vermiştir Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan ve Şam'la Mısır'ın fethinden, Yavuz Selim'in Şam'a girmesiyle kendi kabrinin ortaya çıkarılacağına kadar bir düzine hâdiseden rumuzlu bir şekilde bahseder Yine aynı eserde, Hafız Paşa'nın dokuz ay muhasara etmesine rağmen Bağdat'ı alamayacağı ve fethin 40 gün içinde Dördüncü Murad'a müyesser olacağı anlatılır Dünyaya gelmesinden asırlar önce, Sultan Abdülaziz'in katledileceğini haber verir Muhyiddin b Arabî, bu eserinde RusJapon savaşından söz ettiği gibi, Müslümanların düşmanlarıyla muharebe edeceklerinden ve neticede galip geleceklerinden de bahseder Türkler hakkında da Türkler için muzafferiyet ve saadet varder
Bitlisli Mustafa Müştak Dede, Divan'ında Ankara'nın başşehir olacağını 70 sene evvelinden haber vermişti Şiirinin mısra sonlarına düşürdüğü harfler, Osmanlıca olarak yan yana dizildiğinde elif, nun, kaf, ra, he ????? Ankara'yı gösterdiği gibi, bu hâdisenin savaşlar neticesi gerçekleşeceğini ve Hacı Bayram'dan bahisle de, Ankara'nın başşehir olacağını gayet açık bir şekilde ifade etmektedir
Mevlâna, yedi yüz yıl evvel, Çok küçük canlılar görüyorum; ağızları var ve yiyiyorlardiyerek mikrop veya bakterilere işaret ediyordu
Yine asrımızda bir tefsirci, seneler evvelinden, 1971'de bir muhtırayla ordunun Türk siyasî hayatına vaziyet edeceğini haber verir Kendisine Ne zaman?diye soranlara da cevabı, 12 Martolur Aynı şahsın 1980 hareketini haber verdiği de söylenmektedir
Velilerin bu ve benzeri gelecekle ilgili ihbarlarını hangi fizikî gerçeklikle ve hangi atom kanunuyla veya nasıl bir göz, ya da beyinle izah edebiliriz? Hayır! Bu tür hâdiseleri, geleceğe uzanan ruhun Allah'ın (celle celâluhu) inayet ve izniyle önceden haber alması dışında başka bir şeyle izah etmek mümkün değildir
Telestezinin bir kolu olarak gelecekten haber verme meselesi, kâhinlerde, medyumlarda ve falla uğraşan kâfir kişilerde dahi görülebilir Bu mevzuda, dünya matbuatında anlatılan sayılamayacak kadar çok hâdise vardır Meselâ, Amerikan mecmuaları, Madam Gibson adlı bir kadının yıllarca dünya mukadderatına dair pek çok şeyleri önceden haber verdiğini neşrettiler Bu kadın, Kennedy'nin öldürüleceğini, Hindistan ve Pakistan'ın 1947 yılında ikiye ayrılacağını ve Albayın Pakistan'da kalacağını daha bu hâdiseler olmadan evvel haber vermişti Hatta Ankara'daki zelzeleden bile bahsetmişti Kadın veli değil, fakat Hakk'ın izni ölçüsünde gayba ittılaı var Bazı ruhlar, bu duruma müsaittir Bunlar trans hâline geçip, kendilerine has şeyler yapar ve söylerler İster cin, ister şeytanla ve ister habis, ister tayyib bir ruhla olsun, fizik ve madde ötesiyle temas kurar ve haber verirler Her hakikati maddede arayan ve hep tabiat, doğadeyip duranlar, bugün dedikleriyle beraber çatırdıyor ve maddeleriyle beraber yıkılıp gidiyorlar Ruh ise, her yerde varlığını koruyor
4 Hissi kable'lvukû meydana gelmeden önce bir hâdiseyi hissetme; telepati (telestezi)
Her insanda, yakın veya uzak gelecekte olabilecek hâdiseleri şimdiden hissetme duygusu az çok vardır Birisini içinizden geçirirsiniz; bir de bakarsınız ki, birkaç dakika sonra o kişi kapınızı çalıyor Yine, aklınızdan bir şey geçer, bir başkası onu hemen yapıverir Aranızda belli mesafe olan bir insanla nasıl, neyle, hangi telsiz ve telefonla irtibat kurdunuz da bu hâdiseler oluverdi? İşte yukarıda temas edildiği üzere, kişinin kendisiyle konuşmasını, yani nefsî konuşmayı yapan nasıl ruh ise, bu bağlantıyı kuran da ruhtan başkası değildir Bunu madde ile izah etmek mümkün olamaz
5 Cenâbı Hak, kurbiyetine mazhar kıldığı kişinin gören gözü, işiten kulağı, tutan eli olur
Rusya bile telepatilerle uğraşmaktadır İlk defa, Mânâyı madde ile idam ettimdiye ilânatta bulunmuş olmasına rağmen, bugün Rusya, belki kapitalist dünyadan da önce, telepatik yollarla haberleşme imkânlarını değerlendirme çalışmaları yapmaktadır 2050 kişilik bir biyofizik doktorlar heyeti, bu mevzuda birçok deneme gerçekleştirmiş bulunuyor Bunlar, 300 kilometre mesafede elektrik ve ışıktan tecrit edilmiş bir odada bulunan bir adamla muhabere yapma yolunu denemektedirler Yabancı dinleme istasyonlarının tespit sahasına girme tehlikesi bulunmaksızın, denizaltılarında da aynı usulle haberleşme ve madde ötesi, beden ötesi kuvvetlerle muhabere imkânlarını araştırmaktadırlar Ve hedefledikleri nokta, 3000 kilometre ötedeki kimse ile konuşup 3040 sayfalık mesajlar almak, birinin orada dikte ettiklerini buradaki medyum vasıtasıyla aynı anda tespit etmek ve neticede yakalanma ve takip edilme tehlikesi bulunmadan, masrafsız bir casusluk şebekesi kurmaktır
Evet mesele, pozitif hüviyette bile, en maddeci insanların elinde bu kadar hüsnü kabul ve itibar görmektedir Bu demektir ki, nebinin mucizesini, velinin kerametini ve ruhun hissetme ve sezmesini inkâra yol yoktur Bu demektir ki, bu harikulâde şeylerden bir tanesi olsun devrimizde alâka ve kabul görüyorsa, o hâlde, artık mucizeye sırt çevirmek imkânsızdır Üniversite mehâfil ve kürsülerinde ve entelektüel çevrelerde her nasılsa kendine yer bulan birinin velinin kerametini ve hissi kable'lvukûunu halüsinasyon deyip reddetmesi, bundan böyle söz konusu olamayacaktır Asrımızda mekanik fiziğin duvarları çatırdamakta ve fizik eski kaideleri itibarıyla âdeta yıkılmaktadır
Kim bilir, belki de yakın bir gelecekte fizik ve tabiatın aslen kendi ötelerinde bir kısım kuvvetlerin hâkimiyeti altında bulunduklarını göreceğiz Tabiat, mânâ ve kuvvetler karşısında mahkûm olup, bir oyuncak gibi kullanılacak ve madde kendi kalıpları içine sıkıştırılarak, kendisine kabiliyet alanına girmeyen bazı şeyler de yaptırılabilecektir Evet, madde üzerinde ruh, melâike ve madde ötesi kuvvetler hâkimdir Ruh asıl, madde ise ona tâbidir Ve bu tenteneli perde, maddenin verâsı, mekânla kayıtlı olmayan ruh tarafından müşâhede edilmekte ve ruh, her şeyin özünü, yani içten geçenleri okumaktadır
Bugün, bütün dünyada ele alınır hâle gelmiş bulunan telepati, uzaklarla haberleşme ve gelecekten haber verme gibi vâkıalar, esasen kadimden beri Müslümanlar arasında bilinen şeylerdi Fakat belli bir devrede biz, bunlara Velinin kerametidir, yüksek ruhların keşifleridirderken ezilip, büzülüyorduk Bu, velinin insanın içini okuması, aklından geçeni söylemesidirdiye konuştuğumuzda, Aman alaya alınmayalım!diye korkuyorduk Ve Bu, bir velinin başka bir velinin dublesiyle ittisal peyda etmesidir; ruhlarının kontak kurup, birbiriyle haberleşmesidirdediğimizde, hafife alınıyorduk Şimdi ise, çok şey değişmiş ve inanmayan insanlar bile, bu ve benzeri meselelerden bahseder olmuşlar kitaplar, mecmualar bu kabîl şeyleri neşreder duruma gelmişlerdir Evet, tekke ve zaviyelerde turuku âliyenin içinde inkişaf eden velilerin, daha vilâyet yolundaki ilk mertebeleri, kabirlerin keşfidir Mezarın başına gelir, icabında oradaki insanın durumunu söyler veya dünyanın bir başka yerinde cereyan eden bir hâdiseyi, söz gelimi bir vapurun batmakta olduğunu haber verir ve çevresini uyarır Velilerin söylediklerinin, telepatiyle alâkası yoktur
Misal olarak, çocukluğumda şahit olduğum, belki yüz vak'adan bir ikisini nakledeyim Bir defasında, o muhterem Muhammed Lütfî Hazretlerinin yanına gitmiştim Gözlerinde katarakt olduğundan, hiç görmezdi yanımda daha başka kimseler de bulunuyordu Tekkenin önüne vardık ve kapılardan birinin aralığından içeri baktığımızda karpuzlar gördük; hâliyle içimizde bir karpuz yeme arzusu uyandı Kendisi bizi ne gördü, ne de geldiğimizi duydu Zaten görmesine de imkân yoktu; çünkü, yukarıda söylediğim gibi, gözleri görmüyordu Hemen kapıyı açtı, iltifat ederek, İçeriye gelin; ben falanı çağırayım da, size karpuz getirip kessindeyiverdi
Maddî sıkıntı içinde olduğum bir başka gün, üçbeş arkadaşla yine yanına gittik ve elini öpüp oturduk; tabiî hâlimi arz edemedim Yanında ağniyadan bazı kimseler vardı Ve şöyle dedi: Ben şimdi bu talebeme, okuduğu Arapça kitaplardan bazı sorular soracağım; eğer bilirse, hepiniz ona 10'ar lira para vereceksinizHâdise 1953'te oluyor O gün, okumakta olduğum Molla Câmi'nin baş tarafından hep en iyi bildiğim yerleri sordu Maddî sıkıntı içinde bulunduğum bir sırada en iyi bildiğim yerleri sorması, bende kanaati kat'iye hâsıl etti ki, nasıl biz bir kâğıt üzerindeki yazıları okuyorsak, veliler de kalbde mânâ olarak tütüp duran şeyleri öyle okuyorlar Şimdi bunları madde ile izah etmenin imkânı var mı?
Bazen olur, bir kese kâğıdıyla incir getirilir ne incirlerin sayısını bilir, ne de yanında oturanların Herkese üçer tane dağıtındenir ve dağıttığınızda bakarsınız ki, tam denk gelmiş Dörder tane dağıtsanız olmaz Yine, Şurada bulunan bardakları getir, herkese birer bardak çay verder; bardakları getirir, çayı dağıtırsınız; bir de görürsünüz ki, herkese bir bardak çay düşmüştür
Bu tür hâdiseler bir tane olsa, rastlantıdırdersiniz ama bir mecliste belki elli defa cereyan ediyorsa, artık ona tevafuk Hak tarafından rast getirilmişdemek icap eder Kurbiyeti ilâhiyeye mazhar olan kişilerin kudsî hadisin ifadesiyle Cenâbı Hak gören gözü, işiten kulağı ve tutan eli olur1 Bu bir mazhariyet meselesi ve bir ihsanı ilâhîdir
6 Medyumluk ve yogilik, madde ötesi ruhî tecrübelerdir
Bilhassa inanmamış dünyada görülen madde ötesi ruhî tecrübeler, daha çok medyumluk, yogi veya ruh çağırma şeklinde kendini göstermektedir Ruh infisalleri ve trans hâlleriyle başka ruhlarla temasa geçme, geleceğe ait haberler verme, eşya ve hâdiselerle oynama ve iddialarına göre, ruh çağırma, ateşte yürüme, vücuda şiş geçirme, dili kesip tekrar yerine yapıştırma ve altı ay bir şey yemedeniçmeden yaşama gibi tecrübeler, bu türden ve çok duyulan hâdiselerdendir
Ruh, cismaniyetten ve madde dünyasından alâkasını kestiği nispette güç kazanır Bu sahada kaydedilen tecrübeler, yalnızca medyumlara ve yogilere mahsus olmayıp, öteden beri Hıristiyan mistiklerde, Yahudi ruhanîlerde ve hatta Budizm, Brahmanizm ve Konfüçyanizm gibi dinlere tâbi olanlarla, dünyanın pek çok yerinde hâlâ varlığını sürdüren çeşitli mezhep ve tarikat sâliklerinde de müşâhede edilegelmiştir Hepimiz, bazı mecmualarda bu kabîl şeyleri görüp, okumuşuzdur Bu türden hâdiselerin İslâm tasavvufunda da cereyan ettiği vâkidir Meselâ, Rifaiye tarikatında, yogilerin yaptığı türden eza, cefa ve acı çekme vücuda şiş sokulduğu hâlde kan akmaması ve hiçbir yara izinin kalmaması avuca, hatta ağza konan kor ateşin yakmaması gibi tecrübelerin yaşandığı vâkidir Tabiî ki ateşin yaktığı, şişin acı verdiği ve kanın aktığı durumlar da olabilir
Bütün bunlar, insanın belli âlemlerle bütünleşmiş olmasına ve o sahada gelişmesine bağlıdır İnsan, ruhla münasebeti, bir başka ifadeyle, mukaddes ve ulvî bildiği güç ve kuvvetle temas kurabildiği ölçüde maddesine tesir edecek buudların üstüne çıkar Ruh, o buudlarda maddeyi tesir ve hâkimiyeti altına alır ve artık ruhun kendi alfabesini kullandığı bu konuşma şeklinde ateş yakmaz, şiş kanatmaz, acı duyulmaz; altı ay yemek yenmese de açlık hissedilmez Çünkü onun üzerinde mekân kaydıyla birlikte zaman kaydı da kalmamıştır
Ruh, bedenden infisali ve trans hâliyle üç buudlu mekâna tâbi olmadığı gibi, dördüncübeşinci buudları da aşabilir Bu durumda zaman ve mekân seli onu fazla müteessir edemez Çağın fizikçisi meseleyi izah ederken, Ben kendimi senin üç buudlu mekânının dışında da hissediyorumder
Madde kabuğunu kırarak sivrilen böyle ruhlara, kendi âlemlerine has ve kendi makamlarına yaraşır manevralar sayesinde, âdeta şeffaflaşmalarına yakışır bir ton ve edada tabiî hâdiseler harikulâde ve olağanüstü yanlarıyla inkişaf eder Günümüzde çok yaygın misallerinden birkaç tane arz edelim:
Mesaj de La' mecmuasında anlatıldığına göre, bir medyum, altı yedi kişilik bir ilmî heyetin yanında ellerini önündeki masaya koyunca, karşıdaki masa hareket edip gezinmeye başlıyor
Bornova'da, çadırda biri, masanın üzerindeki buğdayları yukarıya doğru çıkarmaya başlıyor Orada bulunanlardan bazıları okumaya geçince Dümen bozuldu aranızda kötü niyetliler vardiyor
Bir zamanlar Ankara'da doktorların dikkatini çeken Dr Watson, hipnoz yapıp herkesi uyutuyor ve artık onlara istediğini yaptırıyor; Kollarınızı kaldırın!diyor, kaldırıyorlar İndirin!diyor, indiriyorlar
Ruh ve Kâinat adlı kitapta Bedri Ruhselman yazıyor: Bir doktor şöyle bir şey anlatıyor: Eşim hastaydı; ağırlaşınca üç bulutsu şey eve inip onun başında dikildi O esnada kendinden ayrı bir vücut belirdi; bu vücut, eşimin ense köküne bir kordonla bağlıydı ve çırpınıp duruyordu Bu vizyonu tam beş saat seyrettim Nihayet kordon koptu ve bir an şaşalayan ruh, daha sonra yukarılara doğru yükseldi O anda eşim dünyaya gözlerini yummuş bulunuyordu2
Medine cephesinde çarpışan Ordulu Fenni Bey anlatıyor: Medine'de muhasara altında idik Beşiktaş'taki evimle haberleşmek mümkün değildi Bir gece rüyamda evimizde ateş ve duman gördüm Uyanınca, ara sıra gayb âlemini müşâhede eden medyum bir erim vardı, onu çağırdım Trans hâline gir, Beşiktaş'taki falan eve git ve müşâhedeni anlatdedim Dediğimi yaptı Gözleri kapalı Şimdi şuraya geldim, şimdi buradayım; evin kapısını çaldım, içerden yaşlı, başı örtülü, kucağında çocuk bir kadın çıktıdiye anlatmaya başladı O kadının annem olduğunu anlamıştım Ere O kadına, evde ne var ne yok diye, sordedim Cevap olarak, Dün hanımının vefat etmiş olduğunusöyledi
Cennetim tahtı kademinde olan validem nakletmişti: Allah (celle celâluhu) deyince yemekten iştahı kesilen, Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) deyince 24 saat gözyaşı döken bir kadının vefat hastalığında tam bir sene boyunca başında kaldım Vefatına birkaç dakika kala, Su hazırlayındedi İstediğini yaptık, abdest aldı Kocası da evdeydi ve sapasağlamdı Kadın, gençliğindeki gibi bir kahkaha attı ve Dünyadan daha nasibimizi almamışız Bu perşembe akşamı ikimizin cenazesi de evde kalacakdedi Sonra, bir tüy gibi başı yastığa düştü ve biz onu uzatırken, öbür odadan bir feryat yükseldi Beyi de vefat etmişti
Yogilerin, yani bir kısım Hint fakirlerinin icra edip gösterdikleri seremoniler hakkında okuyucu en az bizim kadar malumat sahibidir Bu mevzu, televizyon programlarından mecmua ve gazetelere, oradan da halk arasındaki söylentilere kadar öylesine intişar etmiş ve her kesimin malı olmuştur ki, 810 yaşındaki çocuklar bile bunları birbirlerine nakledip durmaktadırlar Burada sadece, Alman televizyonu ZDFİkinci kanalında neşredilen ve daha sonra kitap hâline getirilip, satışa sunulan Terra Xisimli belgeselden bir gösteriyi nakletmek isterim Spikerin En ileri derecede acı denemesi, acıya tahammül alıştırmasıdiye anons yaptığı gösteri, şu şekilde cereyan ediyor: Ağızdan çıkarılan dile, yukardan aşağıya uzunca bir şiş sokulur Keskin bir kılıçla dil ağzın içinden kesilip bu şişe takılır ve ne ağızdan, ne de dilden kan akmadığı gözlenir Dil, bir müddet bu hâlde kaldıktan sonra yerine yapıştırılır ve şiş dilden çıkartılır: Sonra da spiker hayret içinde ilân eder: İlim, henüz bunu çözemedi
Biz Müslümanlar ise, on dört asır evvelinden bu ve benzeri pek çok hâdiseye vâkıf ve âşina bulunuyoruz Hz Muavviz'in (radıyallâhu anh) Bedir'de kopan kolu, eczahane hükmündeki o nurlu elin Sahibi (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafından yerine yapıştırılıyor ve hiçbir iz kalmıyordu3 Uhud'da Katâde b Numan'ın (radıyallâhu anh) çıkan gözü, yine aynı el tarafından yerine konup şifa buluyordu4 Ve tabiî bunlar, harikalar kuşağının son sınırında cereyan eden mucizelerdi
7 Ruh çağırma seansları, madde ötesi bilinmeyen, görülmeyen kuvvetler ile irtibat kurmaya çalışma ameliyesidir
Günümüzde ruh çağırma seansları, hızla çoğalmaya başlamıştır Hatta o kadar ki, sokaktaki halk bile ruhla uğraşmakta ve masa üstü fincan oyunları, mahalle gençlerinin evlerine kadar girmiş bulunmaktadır Bunların neticesinde materyalizm çökmeye yüz tutmuş ve materyalistler, fizik ötesinde fizik kanunlarına hükmeden daha başka kanunların varlığına inanmaya başlamışlardır
Entelektüel seviyede, bilhassa ruhî açlıklarının ve ibadetten mahrum oluşun getirdiği mânâ susamışlığını gidermeye çalışan sosyete çevrelerinde vakit geçirmek için tertiplenen poker partilerinin yerini şimdi ruh çağırma seansları almaktadır Bugün Avrupa, Amerika ve hatta Rusya'da bu mevzuda kaydedilen gelişmelerin dile getirdiği bir hakikat var Bu insanlar ne istiyor ve nelerle uğraşıyorlar? Madde ile mi? Hayır! Tamamen madde ötesi, bilinmeyen, görülmeyen kuvvetler ve ruhanî varlıklarla irtibat kurmaya çalışıyorlar Bu yolla, bugüne kadar izah edemedikleri pek çok hâdisenin izahını bulabileceklerini ümit ediyorlar Eğlenmenin, heyecanlı seanslarla vakit geçirmenin ötesinde, maddenin ve fiziğin çözemediği, tabiat ötesi pek çok problemin hallinin yine tabiat ötesinde bulunabileceği düşüncesiyle inadı bırakıp, ruh çağırma seanslarını evlerden laboratuvarlara ve üniversite kürsülerine taşıyorlar Rusya'daki telepati çalışmalarının yanı sıra, İngiltere'de doktorların ülser tedavisiyle alâkalı ilaçları bir yana atıp, hipnoterapi usulüyle ruhî mekanizmayı harekete geçirebilecek telkin yoluna müracaat etmeye başlamaları, bu sahada kayda değer gelişmelerden sayılabilir
Bir mü'min anlatıyor: Ankara'da bir savcı arkadaşımla Mevlâna'nın ruhunu çağırdık Yeşil kisvesi ve Mevlevî külâhıyla karşımıza dikilen şahsı ikimiz de gördük Fakat, yüzünü kaçırıyordu İhtimal ki, gelen şeytandı ve bize yüzünü göstermek istemiyordu
Bir psikiyatrist de, bu mevzuda şahit olduğu bir hâdiseyi şöyle anlatmıştı: Samsun'da bir eve ruh çağırma (cin veya şeytan çağırma) celsesine davet edildim Bu işi yapan, evin küçük kızıydı Bir masanın üzerine fincanlar ve harfler dizdi; ısrarlı çağırmalardan sonra birinin geldiğini öğrendik ve gelen, ismini fincanın hareketleriyle yazıyordu: Belma! Küçük kızın eli fincanla beraber hareket ediyordu Biz gelene, Müslüman mısın?diye sorduk, hayırdedi Nerelisin?sorumuza ise, Mersinliyimcevabını verdi Bir Müslüman yok mu, gelsin konuşalım!dedik; gitti, çağırdı ve bu defa masanın üzerinde bir başka isim yazıldı: AyşeOna yaşını sorduğumuzda 78cevabını verdi Nerelisin?dediğimizde ise, güneyden bir şehir ismi söyledi Hangi kitabı okuduğunu sorduğumuzda, Hanımlar Rehberidiye cevap verdi
Sonra, orada bulunan arkadaşlardan biri dedesinin ruhunu çağırdı, fakat gelmedi ısrarlı çağrılardan sonra geldimdedi Adını sorduğumuzda söylemedi; fakat usulünce ısrar edilip sorulduğunda şeytandiye cevap verdi Hepimiz donakaldık Doğrusu, Hz Âdem'den (aleyhisselâm) beri insanlığın bu en büyük düşmanı karşısında irkildik ve ne yapacağımızı şaşırdık Bir aralık aklıma geldi ve Seni çağırmadık, niye geldin?dedim Fincanlarla İşte geldimdiye yazdı Allah'a inanır mısın?dedim; Hayır!dedi Peygambere inanır mısın?diye sordum; İnanmam!diye cevap verdi Aklıma geldi; Sana Meyvenin Altıncı Meselesini okusam dinler misin?dedim; Evet!yazdı Okumaya başladım:
Nasıl bir fabrika şöyle işler, böyle çalışır, lambaları vardır vb Öyleyse, bu bir mühendisi gösterirdiye okuduğumda Evetdiyor; Öyle de, şu kâinat eczahanesindeki nebatat, otlar, meyveler Allah'ı (celle celâluhu) gösterir!dediğimde, Hayır!diyordu Böyle Evetve Hayırlarla bizi çok uğraştırdı Sonunda, Sana Cevşen okuyayım mı?dedim; Oku!dedi Ben okumaya başlayınca, fincan kızın parmağı altında fıkır fıkır oynamaya durdu elimi üzerine koydum, parmağımın altından kaçıyordu Bir aralık şöyle yazdı: Bırak şu gırgırı!Ben devam ettim; sonra dayanamadı, sükut etti ve canı sıkılıp, çekti gitti
Evet, pek çok kimsenin duyduğu veya şahit olduğu, ya da yayın organlarından takip ettiği bu kabîl o kadar çok hâdise var ki Esasen maddenin iflas edip rafa kaldırıldığını ve ruhun maddeye hâkim olduğunu ilân etmemiz için, bize bu misallerden bir teki dahi yeter Zira cüz', külle, parça bütüne delâlet etmektedir
Şimdiye kadar ele almaya çalıştığımız ruhu geliştirmek suretiyle gelecek adına ruhla kontak olma keşif ve keramet hissi kable'lvukû telepati içten geçenleri okuma medyumluk ve yoga ruh ve cin çağırma gibi hâdiselere her mü'min, ruhunun gücü ve kuvvetiyle Allah'ın (celle celâluhu) izin verdiği ölçüde muttalî olabilir Bunlar bazıları için üç aylık bir çalışmayla elde edilebilecek şeylerdir Fakat, hüner bunları elde etmek, havada uçmak veya cinlerle oynaşmak değildir Bizim için asıl olan, Allah'ı (celle celâluhu) ve Resûlü'nü (sallallâhu aleyhi ve sellem) tanıyıp sevmektir Kur'ân ve ondaki güzellikler bize kâfi ve vâfidir Dine, imana hizmet etmek, bu yolda nesiller yetiştirmek ve ruhlarımızı, namzet bulunduğu ebed için hazırlamak bizim için en birinci gaye olmalıdır Diğerleri, çok da üzerinde durulacak ve kendileriyle meşgul olunacak türden meseleler değildir
1 Buhârî, rikâk 38
2 Dr Bedri Ruhselman, Ruh ve Kâinat, 104
3 Kadı Iyâz, eşŞifâ, 1324; Aliyyülkârî, Şerhu'şŞifâ, 1656
4 elHeysemî, Mecmeu'zzevâid, 6113; elHâkim, elMüstedrek, 3295; İbn Hişâm, esSîratü'nnebeviyye, 387; elBeyhakî, Delâilü'nnübüvve, 3251; Kadı Iyâz, eşŞifâ, 1321, 322
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.