nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
Refik Başaran hakkında veri, Refik Başaran yaşam öyküsü, Refik Başaran hayatı, Refik Başaran kimdir
Refik Başaran, 1907'de Ürgüp'ün Taşkınpaşa köyünde doğmuştur Mustafa Çavuş'la Emine Hanım'ın oğludur Anneannesi bir Arap kızıdır Dedesi Hacı Ali Ağa, bir ara Arabistan'a gider, dönüşte Arap kızı olan Şirin'i de yanında getirir, onunla evlenir Refik'in annesi Emine bu evlilikten doğar Refik'in biraz esmer oluşu da bu yüzdendir Emine'nin üç çocuğu olur; Fettah, Refik ve Havva Başlıca Köyündeki okulda üç sene okuyarak ilk tahsilini tamamlar Refik on yedi yaşındayken aynı yaşta olan köylüsü Fadime ile evlenir Malımülkü olmadığı için kız tarafı Refik'e kızlarını atamak istemez Refik de bunun üstüne aileye içgüveyi olarak girer Fadime'den üç çocuğu olur Emine Başaran (19301981), Hikmet Başaran (1934 ), Hacı Ali Başaran (Vefat Etti)
Saza ve türkü söylemeye daha küçük yaşlarında coşkulu olan Refik, saz çalmaya on dörton beş yaşlarında başlar Abisi Fettah'ın Kırşehir'de aldığı sazla hemencecik her gün köyüne 67 km mesafedeki Yeşilhisar'ın Kavak köyüne gidip, orada Topal Hasan'dan ders alır Fettah, kardeşi için ustaya her türkü başına bir lira verme fedakârlığını gösterir Kısa zamanda saz çalmada manâlı bir uzaklık kaydeden Refik, köyünde ve çevresinde düğünlerin aranan siması olur Askerlik hizmetini Kütahya ve Niğde'de yapar Askerlik sonrası ünü daha da artan Refik, Mustafa Kemal Atatürk kadar Ankara'da bir toplantıya çağırılır Atatürk, zamanın önde gelen sanatçılarıyla yaptığı bu toplantıda Refik'e Başaransoyadını verir
Refik, uzun boylu, ortalama 75 kilo, sağ yüzünün sağ tarafı çopur, esmer biridir Huy itibariyle kalender bir yapısı vardır Gözü tok ve arkadaş canlısıdır Paraya hiç önem vermemiştir İstanbul'a gittiğinde, ilk önce plak şirketleri ve içkili restoran sahipleri almak üzere cümbür cemaat etrafına toplanır, ondan istifade etmeye kalkar Zamanına göre fazla para kazanmasına rağmen, bunu değerlendirme yoluna gitmemiş, arkadaşlarıyla harcayıp bitirmiştir Sazcı olarak gittiği köylerden aldığı elbise, çorap, kılıç vs gibi muhtelif hediyelerden de elinde bir şey kalmamıştır
Ömrünün az daha yarısını gurbette geçiren Refik'in evden ayrılışı 19291930 yıllarına rastlar Bir gün evdekilere haber vermeden Durmuş'la Ankara'ya gider, dört yıl kalır Bu müddet içinde kendisinden haber alınamaz Orada Hayriye adında bir kadınla yaşar Bu sırada oğlu Hikmet, dört yaşındadır Hanımı oğlunu sünnet ettirmek için Ankara'ya haber gönderir, Refik, köyüne kazanç Bir ay kaldıktan sonradan her yerde Ankara'ya gider Bu gidişgeliş sürer gider Köyünde birkaç ay kalmasına mukabil, yıllarca Ankara'da ve İstanbul'da kalır Plak şirketlerinden ve davet yerlerinden kazandığı paradan, evine gönderdiği, yok denecek kadar azdır Refik Ankara'dayken, üç ay dek da Ankara Radyoevi'nde mahalli sanatkâr olarak çalışır Şerefli, kimseye boyun eğmeyen ve gönlü tok biridir Öyleki, AnkaraValisi Nevzat Tandoğan, İtfaiye Meydanındaki kahveleri denetleme ederken karşılaştığı Refik Başaran'a, o zamana kadar hiç küçümsenmeyecek bir meblağ olan 50 TL verirse de ona türkü söyletemez Tıpatıp bunun gibi Bâlâ'da da bir nikah esnasında istenilen türküyü söylemekte sopa yemesi ve iki ay hastanede yatması bahasına inat eder, gerçi söylemez (Şahin, 1991; 130) Refik, gurbetteki ömrünün beş yılını da Ayaş'ta geçirir Üstelik burada ev de yaptırır Onun uzun müddet Ayaş'ta kalması üstüne halktan bir takım kişiler, neden memlekete gitmediğini sorar O da; Tarla bono alacağım, konut yaptıracağım, diye karıma söz verdim Parayı da bir türlü denkleştiremedim Yüzüm yok, onun için gidemiyorumder
Refik'in hayatında alkol ve kadın kayda değer yer tutmuştur Buna karşın aklı fikri memleketinde, karısında ve çocuklarında kalmıştır Hatta ölmeden üç ay önce karısına bir mektup göndermiş, çocukları alıp gelmesini istemişse de Refik'e bir türlü kalbi doğrulmayan Fadime bu davete icabet etmemiştir *
Refik Başaran, 1907'de Ürgüp'ün Taşkınpaşa köyünde doğmuştur Mustafa Çavuş'la Emine Hanım'ın oğludur Anneannesi bir Arap kızıdır Dedesi Hacı Ali Ağa, bir ara Arabistan'a gider, dönüşte Arap kızı olan Şirin'i de yanında getirir, onunla evlenir Refik'in annesi Emine bu evlilikten doğar Refik'in biraz esmer oluşu da bu yüzdendir Emine'nin üç çocuğu olur; Fettah, Refik ve Havva Başlıca Köyündeki okulda üç sene okuyarak ilk tahsilini tamamlar Refik on yedi yaşındayken aynı yaşta olan köylüsü Fadime ile evlenir Malımülkü olmadığı için kız tarafı Refik'e kızlarını atamak istemez Refik de bunun üstüne aileye içgüveyi olarak girer Fadime'den üç çocuğu olur Emine Başaran (19301981), Hikmet Başaran (1934 ), Hacı Ali Başaran (Vefat Etti)
Saza ve türkü söylemeye daha küçük yaşlarında coşkulu olan Refik, saz çalmaya on dörton beş yaşlarında başlar Abisi Fettah'ın Kırşehir'de aldığı sazla hemencecik her gün köyüne 67 km mesafedeki Yeşilhisar'ın Kavak köyüne gidip, orada Topal Hasan'dan ders alır Fettah, kardeşi için ustaya her türkü başına bir lira verme fedakârlığını gösterir Kısa zamanda saz çalmada manâlı bir uzaklık kaydeden Refik, köyünde ve çevresinde düğünlerin aranan siması olur Askerlik hizmetini Kütahya ve Niğde'de yapar Askerlik sonrası ünü daha da artan Refik, Mustafa Kemal Atatürk kadar Ankara'da bir toplantıya çağırılır Atatürk, zamanın önde gelen sanatçılarıyla yaptığı bu toplantıda Refik'e Başaransoyadını verir
Refik, uzun boylu, ortalama 75 kilo, sağ yüzünün sağ tarafı çopur, esmer biridir Huy itibariyle kalender bir yapısı vardır Gözü tok ve arkadaş canlısıdır Paraya hiç önem vermemiştir İstanbul'a gittiğinde, ilk önce plak şirketleri ve içkili restoran sahipleri almak üzere cümbür cemaat etrafına toplanır, ondan istifade etmeye kalkar Zamanına göre fazla para kazanmasına rağmen, bunu değerlendirme yoluna gitmemiş, arkadaşlarıyla harcayıp bitirmiştir Sazcı olarak gittiği köylerden aldığı elbise, çorap, kılıç vs gibi muhtelif hediyelerden de elinde bir şey kalmamıştır
Ömrünün az daha yarısını gurbette geçiren Refik'in evden ayrılışı 19291930 yıllarına rastlar Bir gün evdekilere haber vermeden Durmuş'la Ankara'ya gider, dört yıl kalır Bu müddet içinde kendisinden haber alınamaz Orada Hayriye adında bir kadınla yaşar Bu sırada oğlu Hikmet, dört yaşındadır Hanımı oğlunu sünnet ettirmek için Ankara'ya haber gönderir, Refik, köyüne kazanç Bir ay kaldıktan sonradan her yerde Ankara'ya gider Bu gidişgeliş sürer gider Köyünde birkaç ay kalmasına mukabil, yıllarca Ankara'da ve İstanbul'da kalır Plak şirketlerinden ve davet yerlerinden kazandığı paradan, evine gönderdiği, yok denecek kadar azdır Refik Ankara'dayken, üç ay dek da Ankara Radyoevi'nde mahalli sanatkâr olarak çalışır Şerefli, kimseye boyun eğmeyen ve gönlü tok biridir Öyleki, AnkaraValisi Nevzat Tandoğan, İtfaiye Meydanındaki kahveleri denetleme ederken karşılaştığı Refik Başaran'a, o zamana kadar hiç küçümsenmeyecek bir meblağ olan 50 TL verirse de ona türkü söyletemez Tıpatıp bunun gibi Bâlâ'da da bir nikah esnasında istenilen türküyü söylemekte sopa yemesi ve iki ay hastanede yatması bahasına inat eder, gerçi söylemez (Şahin, 1991; 130) Refik, gurbetteki ömrünün beş yılını da Ayaş'ta geçirir Üstelik burada ev de yaptırır Onun uzun müddet Ayaş'ta kalması üstüne halktan bir takım kişiler, neden memlekete gitmediğini sorar O da; Tarla bono alacağım, konut yaptıracağım, diye karıma söz verdim Parayı da bir türlü denkleştiremedim Yüzüm yok, onun için gidemiyorumder
Refik'in hayatında alkol ve kadın kayda değer yer tutmuştur Buna karşın aklı fikri memleketinde, karısında ve çocuklarında kalmıştır Hatta ölmeden üç ay önce karısına bir mektup göndermiş, çocukları alıp gelmesini istemişse de Refik'e bir türlü kalbi doğrulmayan Fadime bu davete icabet etmemiştir *