nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
Hz Muhammed sav in Peygamber Olduktan Sonraki Hayatı
Hz Muhammed in Peygamberlik Devri
Hz Muhammed (sas) 40 yaşında Peygamber oldu 23 takvim Peygamberlik devresinin 13 yılı Mekke'de, 10 yılı Medine'de geçti Bu itibârla Peygamberlik devresinin:
a) Nübüvvet'den Hicret'e dek devâm eden 13 takvim süresine Mekke Devri(610 622);
b) Hicretten vefâtına kadar olan 10 takvim süresine de Medine Devri(622632) denir
Peygamber Efendimiz Peygamber olduktan sonra ise Allahın gönderdiği İslam dinini yaşayan ve anlatmıştır Bütün hayatı bu hizmetle geçmiştir
Peygamberimiz bir dinin ve ümmetin sorumlusudur bu nedenle hayatın her yönünü içine alan bir vazife yapmıştır
O savaşlarda baş komutan, idarede ümmeti muhammedin idarecisi, problemlerin çözümünde dominant, dünya ve öbür dünya işlerinin tanziminde bir hoca edinmek gibi her konuda bir lider özelliğiyle yaşamış ve hizmet etmiştir
bu nedenle savaşlardan elde edilen ganimetlerin belirli bir kısmını aldığından, geçimini kimseye el açmadan karşılamıştır Oysa O ticaret, ganimet gibi nedenlerle servet sahibi olacak değin zenginken bile yoksul gibi yaşamıştır
Ganimetlerin gelirinin belirli bir oranının peygamberimize ve onun konut halkına verilmesi ayetlerle belirlenmiştir Çünkü O'na ve ev halkına zekat düşmemektedir Buna karşın o bir çok zaman aç kalmış açlıktan karnına taş bağladığı olmuştur Kendilerine gelen teberrükleri defalarca fakirlere dağıtmıştır Onun hayatını insafla okuyan kimse bunun sayısız misalleriyle karşılaşır
Peygamberimiz İslâmın bütün dünyaya duyurulmasına çalışırken, fetih ve galibiyet gibi o kadar fazla nimete de mazhar olmuştu Ama bu fetihlerden sonra fethedilen şehre ve topraklara girerken katiyen gurura kapılmıyor, büyük bir tevazu içinde yol alıyordu Hiçbir merasime ihtiyaç duymadan sade bir şekilde şehre giriyordu
Yahudilerin en büyük kalesi ve mesken bölgesi olan Hayber'i fethettiğinde Peygamberimiz, yuları ipten olan bir merkebin üzerinde olduğu halde şehre girmişti
Halbuki o anda Arabistan'ın en verimli toprakları eline geçmiş, hazineleri dolduran ganimete sahip olmuştu
Yeniden Peygamberimiz Mekke'nin fethi üzerine şehre girerken, muzaffer bir komutan olduğu halde, tekrar hiçbir şekilde gurura kapılmamıştı
Devesinin üzerinde Ulu Allah (cc)'a karşı başını önüne böylece eğmişti oysa, tevazuundan sakalının uçları az daha devesinin semerine değmekte idi Bu halde iken söyle dua ediyordu:
Allah (cc)'ım, hayât fakat âhiret hayâtıdır
Veda Haccına bu vesileyle, sırtında yalnızca dört dirhem layık bir kadife parçası, devesinin üzerinde ise semer yerine yırtık bir şilte bulunuyordu Bu durumda bile riyaya kaçar endişesiyle şöyle dua ediyordu:
Allah (cc)'ım, bu halimi riya ve gösterişten uzak kıl
Halbuki o fakir de değildi Koskoca orduları yenmiş, çoğu yerler fethetmiş, fazla miktarda ganimetler elde etmişti Hatta bu haccında yüz deve kurban etmişti
Peygamberimiz kendi ailesi arasında ve evi içinde de son derece mütevazı idi Zaten çok sade bir hayât yaşardı ara sıra konut işlerinde hanımlarına yardımda bulunurdu Elbisesini yamar, ayakkabıları yırtıldığı vakit söküklerini diker, kendi hizmetini kendisi görürdü Konut süpürür; deveyi bağlar, yemler, koyunları sağar; alış verişi kendisi yapar ve aldıklarını kendisi taşırdı Hizmetçisiyle birlikte oturup yemek yer ve onunla beraber hamur yoğururdu
Allah Tealanın Son Elçisi olan Hz Muhammed aleyhissalatü vesselamın tevazu örneklerinden bazılarını şunlardır:
Sevgili Peygamberimiz (asm) tevazuun her çeşidini ve en idealini hayâtında göstermiştir Kimsenin yapamadığı ve istese de ulaşamayacağı bir şekilde, tevazu ve alçakgönüllülüğün en makbulünü yaşamıştır Yaratılmışların en üstünü, makam ve mertebece en yücesi olduğu, Kur'ânı Kerimde Rabbi göre çeşitli defalar övüldüğü halde, hiçbir şekilde ahali aralarında Peygamberlik imtiyazını kullanmamış ve kendisini onlardan üstün göstermeye çalışmamıştır
Bu üstün ahlâkî vasfını kendi aile fertleri arasında gösterdiği gibi, Sahabîleri içinde ve demin İslâmiyeti kabul etmemiş kimselere karşısında da muhakkak etmekten asla çekinmemiştir Böylece pek fazla insanın hidayetine vesile olmuştur
Cenabı Yargı kendisini kral bir peygamber olmakla, kul bir peygamber olmak arasında özgürlük bıraktığında o, kul bir peygamberolmayı tercih edip kabul etmiştir
Bunun üstüne İsrafil Aleyhisselâm Peygamberimize, Şüphesiz, Allah (cc), alçakgönüllü gösterdiğin için o hasleti de sana vermiştir Kıyamet gününde insanların efendisisin Yeryüzü yarılıp kabrinden çıkacak ve ilk şefaat edecek olan da sensindemiştir
Bundan sonradan Peygamberimiz uzanarak yemek yemedi Ve Bir esir nasıl yemek yemek yerse ben de böylece yemek yemek yerim Esir nasıl oturuyorsa ben de o biçimde otururumdiyordu
Bir defasında asasına dayanarak Sahabîlerin yanına geldi Resulullahın geldiğini görebilen Sahabîler hemencecik ayağa kalktılar Bu hareketlerini tasvip etmeyen Peygamber Efendimiz onları uyarı etti:
Acemlerin (diğer milletlerin) birbirlerini ta'zim ederek ayağa kalktıkları gibi, siz de benim için ayağa kalkmayın Çünkü ben kulun yediği gibi yiyen, kulun oturduğu gibi oturan bir kulum
Peygamberimiz çok kere elini öpmek isteyenleri ve kendisine aşırı derecede hürmette bulunanları da güzel karşılamazdı
Bir alış verişi sırasında Hz Ebû Hüreyre (ra) de yanındaydı Ebû Hüreyre'nin (ra) anlattığına göre, Peygamberimiz mülk sahibine aldığı elbisenin değerinden pozitif bir fiyat öder sonra satıcı hemen Peygamberimizin eline sarılarak öpmek ister Peygamberimiz elini çekerek şu ihtarda bulunur:
Bu senin yaptığını Acemler krallarına yaparlar Ben kral değilim Ben yalnızca içinizden biriyim,
Ebû Hüreyre anlatmaya devam ediyor Daha Sonra elbiseleri aldı Ben taşımak istedim Fakat bana şöyle hitapta bulundu: 'Kişi, kendi eşyasını taşımaya daha lâyıktır Fakat taşıyamazsa Müslüman kardeşi ona yardım eder
Peygamberimiz kendi işini kendisi yapardı İnsanların kendisine hizmet etmelerini istemezdi
Âmir bin Rebia anlatıyor:
Peygamber Efendimiz ile birlikte camiye gidiyordum Yolda Peygamberimizin ayakkabısının bağı çözüldü Ben hemen eğilip bağlantı kurmak istedim Fakat Peygamberimiz ayağını önümden çekti ve şöyle buyurdu:
Bu hareketin, başkasına hizmet gördürmek demektir Ben başkasına hizmet gördürmeyi sevmem
Peygamberimizin bu konudaki bir başka örnek davranışını Abdullah bin Abbas anlatıyor:
Peygamber Efendimiz, ne suyunun hazırlanmasını, ne de herhangi bir fakire sadaka vermeyi başkasına bırakmazdı Abdest suyunu kendisi şahsen hazırlar ve bir fakire sadaka tahsis etmek istediği vakit bana kalırsa kendi elleriyle verirlerdi
Abdullah bin Cübeyr'in anlattığına kadar, bir gün Peygamberimiz Ashabıyla birlikte yürüyerek bir yere gidiyorlardı Hava fazla sıcak olduğundan, Ashabdan birisi, elbisesini Peygamberimizin başının üstüne kaldırarak gölgelemek istedi Bunu gören Peygamberimiz, Bundan vazgeç Ben ama bir insanımbuyurdu ve elbiseyi alıp indirdi
Peygamberimiz kendisini görenlerin bir kral zannıyla çekinip titremelerini yerinde bulmaz, onları teskin ederek rahatlatırdı
Bir gün bir zat Peygamberimizin huzuruna gelince, peygamberlik heybetinden titremeye başladı Bu Sahabîsinin halini görebilen Peygamberimiz, Kendine gel, ben bir hükümdar değilim Ben oysa Kureyş kabilesinden kurumuş tuz ekmek yiyen bir kadının oğluyumbuyurdu
Gerçekten de Peygamberimizi birincil defa görebilen, heyecanlanırdı Fakat sonra ondaki şefkati, yüzündeki tebessümü görür görmez rahatlar, görüşüp konuşunca içindeki nefret sevgiye dönüşürdü
Sosyal durumu ne olursa olsun; ister varlıklı ister fakir, ister dul bir bayan veya bir hizmetçi olsun, hangi halde bulunursa bulunsun, Peygamberimiz herkese eşit davranır, kolay yaşayışından, fakir ve hizmetçi oluşundan nedeniyle kimseyi aşağı görmezdi Onların da diğerleri gibi ihtiyaçlarını görür, hiç gurura kapılmazdı
Peygamberimizdeki üstün tevazuu gördükten sonradan Müslüman olan Adiy bin Hatim, Peygamberimizle olan birincil anlarını şöyle anlatmaktadır:
Peygamber Aleyhisselâmın yanına akraba, bayan ve çocuklarının bulunduğunu gördüğüm zaman, anladım ama, onda ne Kisra'nın (İran hükümdarı), ne de Kayser'in (Bizans kralı) saltanatı var
Resulullah benimle birlikte evine bu arada yolda cılız ve yaşlı bir kadına rastladı Kadının yanına da minik bir çocuk bulunuyordu Kadın onu karşıladı ve durdurdu O da durup bekledi
Bizim senden bir isteğimiz var' dediler Resulullah onların ihtiyaçlarını uzun uzun konuştu Kendileriyle birlikte gidip, işlerini gördükten sonra geldi
İçimden kendi kendime, 'Vallahi, bu zat hükümdar değildir' dedim Daha Sonra beni evine götürdü İçi hurma lifi batmış derinden bir minder alarak bana uzattı ve:
Buyur, buna otur' dedi
Ben, 'Hayır, siz oturun' dedim
O, 'Hayır, siz' diye baştan ettiler Oturdum Kendisi de kuru yere oturdu
Peygamber Efendimiz herkesle ilgilenirdi Hiç kimseye üstten bakmazdı Böylece ama birçok insanların dönüp bakmadığı, yüz vermediği şahısların dahi isteklerini yerine getirirdi Çünkü Peygamberimizin gayesi insanlara yararlı yolları göstermekti
Medine'de küfürbaz, şuna buna çatarak sövüp sayan, ağır ve kaba lâflar söyleyen bir bayan vardı Bu kadın bir gün Peygamber Efendimizin yanından geçerken Resulullah bir seki üstünde yerleşik haşlanmış et yiyordu
Kadın: Şu adama bakın Bir köle gibi yere yerleşik ve kölelerin yemek yemek yiyişi gibi yemek yiyordedi
Peygamber Efendimiz:
Benden daha köle olan bir köle var mı?dedi Kadın: Kendisi yiyor da bana vermiyordedi Peygamber Efendimiz: Gel, sen de yebuyurdu Bayan: Kendi elinle bana vermezsen yememdedi
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz kendi eliyle kadına verdiyse de bayan bu sefer:
Ağzındaki lokmayı çıkarıp bana vermezsen yememdiyerek diretti
Peygamber Efendimiz de ağzındaki lokmayı çıkarıp kadına uzattı Bayan da derhal alıp ağzına attı Bayan bu lokmayı yedikten sonra çok hayâlı ve çekingen oldu Hiç kimseye fena söz söylemedi Medine'nin en namuslu ve iyi kadınlarından birisi oldu
Adiy bin Hatim, cömertlikle ünlü Hatimi Tai'nin oğludur Yakınlarının bir kısmı İslâm ordusu tarafından tutsak edilmiş, kendisi de mağlup bir şekilde Peygamberimizin huzuruna gelmişti Peygamberimiz onu mindere oturtuyor, kendisi de yere oturuyordu Keza mağlup da olsa bir düşman kumandanıyla bulunduğu bir zamanda zavallı bir kadının isteğini dikkatsizlik etmiyor, onun ihtiyacını gideriyordu
Yargı namına, seviyece en kolay insanlarla görüştüğü gibi, dostlarıyla, düşmanlarıyla ve herkesle, şaşaa ve merasime ihtiyaç duymadan görüşüyor, konuşuyordu Böylece insanların ileriden beri görüp alışageldikleri âdet ve görenekleri aslında değiştiriyor, yerlerine doğrusunu ve yerinde olanını koyuyordu
Arapların, insandan saymayıp hor gördükleri bir grup da kölelerdi Onlarla oturmaz, birlikte yürümez, beraber yemek yemezlerdi Bu kötü alışkanlığı da Peygamberimiz bana kalırsa yıktı
Sahabîlerin anlattığına göre, köleler arpa ekmeğine bile eğlence etseler, Peygamberimiz davetlerine icabet eder, yemeklerini yerdi Çünkü onların köle olmaları kolay görülmelerini, horlanmalarını gerektiren bir koşul değildi
Peygamberimiz, Sahabîleriyle birlikte bulunduğu zamanlarda kendisini onlardan ayırt etmez, ayrı görmezdi Onlarla beraber hareket eder, kendisi için ayrı yer seçmez, aralarına oturur, yapacakları işe iştirak eder, onlara muavin olur, katkıda bulunurdu
Peygamberimizin amcası Hz Abbas, Sahabîleri arasında sıkışık bir vaziyette bulunduğunu, oturduğu zamanlar gelip geçenlerin kendisini rahatsız ettiğini söyleyip, öbür bir yerde oturmasını teklif ederek şöyle demişti:
Ya Resulullah (cc), sizin için gölgesinde oturacağınız bir kameriye yapalım
Böyle bir imtiyazı katiyen yerinde bulmayan Peygamberimiz, Allah (cc)'ın ruhumu teslim alacağı vakte değin ben Sahabîlerimin ökçeme basmalarına da, hırkamı çekiştirmelerine de katlanacağımbuyurarak reddetti
Bir sefer sırasında Peygamberimiz Sahabîlerinden bir koyun kesip pişirmelerini istedi Ashabdan birisi öne çıktı:
Ya ResulAllah (cc), onu kesmek benim üzerime olsundedi
Bir başka biri ileri atıldı:
Ya ResulAllah (cc), pişirmesi de benim üzerime olsun
Diğer bir sahabî hizmete talip oldu:
Onu yüzmesi de benim üzerime olsundiyerek kendi aralarında vazife taksimi yaptılar
Peygamberimiz de, Odun biriktirmek da benim üzerime olsundiyerek katılmak istedi
Sahabîler buna razı edinmek istemediler:
Ya Resulallah (cc), biz sizin yapacağınız işi de görmeye yeteriz Sizin çalışmanıza ihtiyaç yokturdediler
Bunun üstüne Peygamberimiz benzersiz tevazuunu göstererek şöyle buyurdu:
Sizin benim işimi de göreceğinizi ve kâfi geleceğinizi biliyorum, lakin ben size karşısında ayrıcalıklı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam Çünkü Allah (cc), kulunu Sahabîleri aralarında ayrıcalıklı durumda görmekten hoşlanmaz
Hendek savaşından önce Medine'nin etrafına hendek kazılırken bütün Sahabîler çalışıyor, bir lahza önce bitirmeye gayret ediyorlardı Gıda bir şey bulamadıklarından, açlıklarını bastırmak için karınlarına taş bağlıyor, o şekilde kazma sallıyorlardı
En büyük misal olan Peygamberimiz de kendisini onlardan ayrı görmeden eline kazmayı alıyor, çalışıyor, o da açlığından karnına taş bağlıyordu
Kuba Mescidinin ve Medine'deki Mescidi Nebevinin inşaatında da Peygamberimiz bir emekçi gibi çalışmış, Sahabîlerle birlikte sırtında kerpiç taşımıştı
Hz Âişe validemiz, Hz Hasan ve Ebû Said elHudri, Peygamberimizin aile hayâtını böyle anlatıyorlardı
Peygamberimiz ne kilitli kapılar arkasına çekilir, ne perdeler arkasına dikilir, ne de önüne tabaklarla yemek taşınırdı Toprak üzerine oturur, yemeğini de yerde yerdiO tevazu gösterdikçe yükseliyordu, yüceliyordu
Allah (cc) için alçakgönüllü belirten kimseyi Allah (cc) yüceltirbuyuruyor, ayrıca de şahsen en mükemmel şekilde yaşıyordu
Hazreti Hüseyin, babası Hazreti Ali'den dedesi Resulullahın dışarıda nasıl davrandığını öğrenmek ister Hazreti Ali de Efendimizi şöyle anlatır:
Peygamber Efendimiz kayda değer bir iş olmadıkça konuşmazdı Çevresiyle hep hoş ilişkiler kurar, onları ürkütücü bir davranışı olmazdı
Her toplumun ileri gelenine özel alaka gösterir ve onları başkan olarak göreve getirirdi İnsanları gözü gibi sakınır, hiçbirinden güleryüzünü ve tatlı dilini esirgemez, onların üzerine titrerdi
Sahabîlerini, yokluklarında arayıp sorar, durumlarını takip ederdi Karşılaştığı insanlara 'Ne var, ne yok?' diye çevrede olup bitenleri sorardı Güzel olan herşeyi beğendiğini ifade eder, onu desteklerdi Kötü olan şeye de tepkisini gösterir ve onu çürütücü bir konuşma takınırdı
Peygamberimizin bütün hareketleri düzenli idi Tutarsız hiçbir davranışı yoktu Sahabîlerin kendi özel işlerini dikkatsizlik etmeleri ya da bezginlik duymaları endişesiyle onlar namına kendisi hep dikkatli dururdu
O her durum karşısında tedarikli idi Her problemin çaresini bulurdu Onun yanına insanların en faziletlisi, başkalarına iyiliği en yaygın olanlardı; mertebesi en yüksek olanlar da, halkın dertlerine en iyi şekilde karşılıklı olan ve onlara yardım elini uzatan kimselerdi
Hazreti Hüseyin babasına Peygamber Efendimizin toplantılardaki halini, sohbet şeklini sorar, Hazreti Ali onu da şöyle anlatır:
Peygamberimizin kalkması da, oturması da zikir üzere idi Allah (cc)'ın adını dilinden düşürmezdi Buluşma halinde olan bir topluluğa varsa, baş köşeye geçmez, meclisin hemencecik bir kıyısına oturuverirdi, çevresinin de böyle yapmasını isterdi
Peygamberimizin bu husustaki tavsiyesi şöyleydi: 'Herhangi biriniz bir görüşme yerine vardığında bir baksın, ola ki oturacak yer gösterirlerse oraya otursun, değilse gördüğü en uygun yere ilişiversin'
Peygamberimiz birlikte oturduğu kimselerin seviyelerine kadar herbirinin halini hatırını sorar, onlara iltifat ederdi Çevresindekilere öylesine içtenlikle davranırdı ki, orada hazır olanların hepsi de Resulullahın yanına en kıymetli kimsenin kendisi olduğu kanaatine varırdı
Bir kimse Peygamberimizin huzurunda gereğinden artı oturursa ya da bir ihtiyacını iletmek düşüncesiyle huzura gelse, o kişi kendiliğinden kalkıp gidinceye kadar sabrederdi Kendisinden bir istekte yer alan kimseyi, ya istediğini yerine getirir ya da tatlı bir dille gönderir, lakin hiç abes çevirmezdi
Onun cömertliliği, tatlı dili, güzel ahlâkı millet arasında böylece yayılmıştı fakat, âdeta halkın babası gibi olmuştu
Onun yanına tüm insanlar da, hiçbiri aralarında adalet ayırımı yapılmayan benzer düzeydeki evlatlar gibiydi
Peygamber Efendimizin toplantıları her zaman ilim, haya, emanet ve dayanıklılık gibi ahlâkî değerlerin öğretildiği bir meclisti Huzurunda kimse sesini yükseltmez, hiç kimsenin sıcacık ve özel halleri konuşulmaz, orada meydana gelen eksik taraflar ve hatalar dışarı sızdırılmazdı
Onun meclisinde cümbür cemaat eşdeğer durumdaydı Oysa bir diğerine karşı takva ile avantaj kazanabilirdi Herkes tevazu üzereydi Orada yaşça büyük olanlara hürmet gösterirler, küçüklere de sevgiyle davranırlardı
Toplantıda ihtiyaç sahiplerine öncelik tanırlar, özellikle garip olanlara bambaşka bir alaka gösterirlerdi
sorularla islamiyetcom *
Hz Muhammed in Peygamberlik Devri
Hz Muhammed (sas) 40 yaşında Peygamber oldu 23 takvim Peygamberlik devresinin 13 yılı Mekke'de, 10 yılı Medine'de geçti Bu itibârla Peygamberlik devresinin:
a) Nübüvvet'den Hicret'e dek devâm eden 13 takvim süresine Mekke Devri(610 622);
b) Hicretten vefâtına kadar olan 10 takvim süresine de Medine Devri(622632) denir
Peygamber Efendimiz Peygamber olduktan sonra ise Allahın gönderdiği İslam dinini yaşayan ve anlatmıştır Bütün hayatı bu hizmetle geçmiştir
Peygamberimiz bir dinin ve ümmetin sorumlusudur bu nedenle hayatın her yönünü içine alan bir vazife yapmıştır
O savaşlarda baş komutan, idarede ümmeti muhammedin idarecisi, problemlerin çözümünde dominant, dünya ve öbür dünya işlerinin tanziminde bir hoca edinmek gibi her konuda bir lider özelliğiyle yaşamış ve hizmet etmiştir
bu nedenle savaşlardan elde edilen ganimetlerin belirli bir kısmını aldığından, geçimini kimseye el açmadan karşılamıştır Oysa O ticaret, ganimet gibi nedenlerle servet sahibi olacak değin zenginken bile yoksul gibi yaşamıştır
Ganimetlerin gelirinin belirli bir oranının peygamberimize ve onun konut halkına verilmesi ayetlerle belirlenmiştir Çünkü O'na ve ev halkına zekat düşmemektedir Buna karşın o bir çok zaman aç kalmış açlıktan karnına taş bağladığı olmuştur Kendilerine gelen teberrükleri defalarca fakirlere dağıtmıştır Onun hayatını insafla okuyan kimse bunun sayısız misalleriyle karşılaşır
Peygamberimiz İslâmın bütün dünyaya duyurulmasına çalışırken, fetih ve galibiyet gibi o kadar fazla nimete de mazhar olmuştu Ama bu fetihlerden sonra fethedilen şehre ve topraklara girerken katiyen gurura kapılmıyor, büyük bir tevazu içinde yol alıyordu Hiçbir merasime ihtiyaç duymadan sade bir şekilde şehre giriyordu
Yahudilerin en büyük kalesi ve mesken bölgesi olan Hayber'i fethettiğinde Peygamberimiz, yuları ipten olan bir merkebin üzerinde olduğu halde şehre girmişti
Halbuki o anda Arabistan'ın en verimli toprakları eline geçmiş, hazineleri dolduran ganimete sahip olmuştu
Yeniden Peygamberimiz Mekke'nin fethi üzerine şehre girerken, muzaffer bir komutan olduğu halde, tekrar hiçbir şekilde gurura kapılmamıştı
Devesinin üzerinde Ulu Allah (cc)'a karşı başını önüne böylece eğmişti oysa, tevazuundan sakalının uçları az daha devesinin semerine değmekte idi Bu halde iken söyle dua ediyordu:
Allah (cc)'ım, hayât fakat âhiret hayâtıdır
Veda Haccına bu vesileyle, sırtında yalnızca dört dirhem layık bir kadife parçası, devesinin üzerinde ise semer yerine yırtık bir şilte bulunuyordu Bu durumda bile riyaya kaçar endişesiyle şöyle dua ediyordu:
Allah (cc)'ım, bu halimi riya ve gösterişten uzak kıl
Halbuki o fakir de değildi Koskoca orduları yenmiş, çoğu yerler fethetmiş, fazla miktarda ganimetler elde etmişti Hatta bu haccında yüz deve kurban etmişti
Peygamberimiz kendi ailesi arasında ve evi içinde de son derece mütevazı idi Zaten çok sade bir hayât yaşardı ara sıra konut işlerinde hanımlarına yardımda bulunurdu Elbisesini yamar, ayakkabıları yırtıldığı vakit söküklerini diker, kendi hizmetini kendisi görürdü Konut süpürür; deveyi bağlar, yemler, koyunları sağar; alış verişi kendisi yapar ve aldıklarını kendisi taşırdı Hizmetçisiyle birlikte oturup yemek yer ve onunla beraber hamur yoğururdu
Allah Tealanın Son Elçisi olan Hz Muhammed aleyhissalatü vesselamın tevazu örneklerinden bazılarını şunlardır:
Sevgili Peygamberimiz (asm) tevazuun her çeşidini ve en idealini hayâtında göstermiştir Kimsenin yapamadığı ve istese de ulaşamayacağı bir şekilde, tevazu ve alçakgönüllülüğün en makbulünü yaşamıştır Yaratılmışların en üstünü, makam ve mertebece en yücesi olduğu, Kur'ânı Kerimde Rabbi göre çeşitli defalar övüldüğü halde, hiçbir şekilde ahali aralarında Peygamberlik imtiyazını kullanmamış ve kendisini onlardan üstün göstermeye çalışmamıştır
Bu üstün ahlâkî vasfını kendi aile fertleri arasında gösterdiği gibi, Sahabîleri içinde ve demin İslâmiyeti kabul etmemiş kimselere karşısında da muhakkak etmekten asla çekinmemiştir Böylece pek fazla insanın hidayetine vesile olmuştur
Cenabı Yargı kendisini kral bir peygamber olmakla, kul bir peygamber olmak arasında özgürlük bıraktığında o, kul bir peygamberolmayı tercih edip kabul etmiştir
Bunun üstüne İsrafil Aleyhisselâm Peygamberimize, Şüphesiz, Allah (cc), alçakgönüllü gösterdiğin için o hasleti de sana vermiştir Kıyamet gününde insanların efendisisin Yeryüzü yarılıp kabrinden çıkacak ve ilk şefaat edecek olan da sensindemiştir
Bundan sonradan Peygamberimiz uzanarak yemek yemedi Ve Bir esir nasıl yemek yemek yerse ben de böylece yemek yemek yerim Esir nasıl oturuyorsa ben de o biçimde otururumdiyordu
Bir defasında asasına dayanarak Sahabîlerin yanına geldi Resulullahın geldiğini görebilen Sahabîler hemencecik ayağa kalktılar Bu hareketlerini tasvip etmeyen Peygamber Efendimiz onları uyarı etti:
Acemlerin (diğer milletlerin) birbirlerini ta'zim ederek ayağa kalktıkları gibi, siz de benim için ayağa kalkmayın Çünkü ben kulun yediği gibi yiyen, kulun oturduğu gibi oturan bir kulum
Peygamberimiz çok kere elini öpmek isteyenleri ve kendisine aşırı derecede hürmette bulunanları da güzel karşılamazdı
Bir alış verişi sırasında Hz Ebû Hüreyre (ra) de yanındaydı Ebû Hüreyre'nin (ra) anlattığına göre, Peygamberimiz mülk sahibine aldığı elbisenin değerinden pozitif bir fiyat öder sonra satıcı hemen Peygamberimizin eline sarılarak öpmek ister Peygamberimiz elini çekerek şu ihtarda bulunur:
Bu senin yaptığını Acemler krallarına yaparlar Ben kral değilim Ben yalnızca içinizden biriyim,
Ebû Hüreyre anlatmaya devam ediyor Daha Sonra elbiseleri aldı Ben taşımak istedim Fakat bana şöyle hitapta bulundu: 'Kişi, kendi eşyasını taşımaya daha lâyıktır Fakat taşıyamazsa Müslüman kardeşi ona yardım eder
Peygamberimiz kendi işini kendisi yapardı İnsanların kendisine hizmet etmelerini istemezdi
Âmir bin Rebia anlatıyor:
Peygamber Efendimiz ile birlikte camiye gidiyordum Yolda Peygamberimizin ayakkabısının bağı çözüldü Ben hemen eğilip bağlantı kurmak istedim Fakat Peygamberimiz ayağını önümden çekti ve şöyle buyurdu:
Bu hareketin, başkasına hizmet gördürmek demektir Ben başkasına hizmet gördürmeyi sevmem
Peygamberimizin bu konudaki bir başka örnek davranışını Abdullah bin Abbas anlatıyor:
Peygamber Efendimiz, ne suyunun hazırlanmasını, ne de herhangi bir fakire sadaka vermeyi başkasına bırakmazdı Abdest suyunu kendisi şahsen hazırlar ve bir fakire sadaka tahsis etmek istediği vakit bana kalırsa kendi elleriyle verirlerdi
Abdullah bin Cübeyr'in anlattığına kadar, bir gün Peygamberimiz Ashabıyla birlikte yürüyerek bir yere gidiyorlardı Hava fazla sıcak olduğundan, Ashabdan birisi, elbisesini Peygamberimizin başının üstüne kaldırarak gölgelemek istedi Bunu gören Peygamberimiz, Bundan vazgeç Ben ama bir insanımbuyurdu ve elbiseyi alıp indirdi
Peygamberimiz kendisini görenlerin bir kral zannıyla çekinip titremelerini yerinde bulmaz, onları teskin ederek rahatlatırdı
Bir gün bir zat Peygamberimizin huzuruna gelince, peygamberlik heybetinden titremeye başladı Bu Sahabîsinin halini görebilen Peygamberimiz, Kendine gel, ben bir hükümdar değilim Ben oysa Kureyş kabilesinden kurumuş tuz ekmek yiyen bir kadının oğluyumbuyurdu
Gerçekten de Peygamberimizi birincil defa görebilen, heyecanlanırdı Fakat sonra ondaki şefkati, yüzündeki tebessümü görür görmez rahatlar, görüşüp konuşunca içindeki nefret sevgiye dönüşürdü
Sosyal durumu ne olursa olsun; ister varlıklı ister fakir, ister dul bir bayan veya bir hizmetçi olsun, hangi halde bulunursa bulunsun, Peygamberimiz herkese eşit davranır, kolay yaşayışından, fakir ve hizmetçi oluşundan nedeniyle kimseyi aşağı görmezdi Onların da diğerleri gibi ihtiyaçlarını görür, hiç gurura kapılmazdı
Peygamberimizdeki üstün tevazuu gördükten sonradan Müslüman olan Adiy bin Hatim, Peygamberimizle olan birincil anlarını şöyle anlatmaktadır:
Peygamber Aleyhisselâmın yanına akraba, bayan ve çocuklarının bulunduğunu gördüğüm zaman, anladım ama, onda ne Kisra'nın (İran hükümdarı), ne de Kayser'in (Bizans kralı) saltanatı var
Resulullah benimle birlikte evine bu arada yolda cılız ve yaşlı bir kadına rastladı Kadının yanına da minik bir çocuk bulunuyordu Kadın onu karşıladı ve durdurdu O da durup bekledi
Bizim senden bir isteğimiz var' dediler Resulullah onların ihtiyaçlarını uzun uzun konuştu Kendileriyle birlikte gidip, işlerini gördükten sonra geldi
İçimden kendi kendime, 'Vallahi, bu zat hükümdar değildir' dedim Daha Sonra beni evine götürdü İçi hurma lifi batmış derinden bir minder alarak bana uzattı ve:
Buyur, buna otur' dedi
Ben, 'Hayır, siz oturun' dedim
O, 'Hayır, siz' diye baştan ettiler Oturdum Kendisi de kuru yere oturdu
Peygamber Efendimiz herkesle ilgilenirdi Hiç kimseye üstten bakmazdı Böylece ama birçok insanların dönüp bakmadığı, yüz vermediği şahısların dahi isteklerini yerine getirirdi Çünkü Peygamberimizin gayesi insanlara yararlı yolları göstermekti
Medine'de küfürbaz, şuna buna çatarak sövüp sayan, ağır ve kaba lâflar söyleyen bir bayan vardı Bu kadın bir gün Peygamber Efendimizin yanından geçerken Resulullah bir seki üstünde yerleşik haşlanmış et yiyordu
Kadın: Şu adama bakın Bir köle gibi yere yerleşik ve kölelerin yemek yemek yiyişi gibi yemek yiyordedi
Peygamber Efendimiz:
Benden daha köle olan bir köle var mı?dedi Kadın: Kendisi yiyor da bana vermiyordedi Peygamber Efendimiz: Gel, sen de yebuyurdu Bayan: Kendi elinle bana vermezsen yememdedi
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz kendi eliyle kadına verdiyse de bayan bu sefer:
Ağzındaki lokmayı çıkarıp bana vermezsen yememdiyerek diretti
Peygamber Efendimiz de ağzındaki lokmayı çıkarıp kadına uzattı Bayan da derhal alıp ağzına attı Bayan bu lokmayı yedikten sonra çok hayâlı ve çekingen oldu Hiç kimseye fena söz söylemedi Medine'nin en namuslu ve iyi kadınlarından birisi oldu
Adiy bin Hatim, cömertlikle ünlü Hatimi Tai'nin oğludur Yakınlarının bir kısmı İslâm ordusu tarafından tutsak edilmiş, kendisi de mağlup bir şekilde Peygamberimizin huzuruna gelmişti Peygamberimiz onu mindere oturtuyor, kendisi de yere oturuyordu Keza mağlup da olsa bir düşman kumandanıyla bulunduğu bir zamanda zavallı bir kadının isteğini dikkatsizlik etmiyor, onun ihtiyacını gideriyordu
Yargı namına, seviyece en kolay insanlarla görüştüğü gibi, dostlarıyla, düşmanlarıyla ve herkesle, şaşaa ve merasime ihtiyaç duymadan görüşüyor, konuşuyordu Böylece insanların ileriden beri görüp alışageldikleri âdet ve görenekleri aslında değiştiriyor, yerlerine doğrusunu ve yerinde olanını koyuyordu
Arapların, insandan saymayıp hor gördükleri bir grup da kölelerdi Onlarla oturmaz, birlikte yürümez, beraber yemek yemezlerdi Bu kötü alışkanlığı da Peygamberimiz bana kalırsa yıktı
Sahabîlerin anlattığına göre, köleler arpa ekmeğine bile eğlence etseler, Peygamberimiz davetlerine icabet eder, yemeklerini yerdi Çünkü onların köle olmaları kolay görülmelerini, horlanmalarını gerektiren bir koşul değildi
Peygamberimiz, Sahabîleriyle birlikte bulunduğu zamanlarda kendisini onlardan ayırt etmez, ayrı görmezdi Onlarla beraber hareket eder, kendisi için ayrı yer seçmez, aralarına oturur, yapacakları işe iştirak eder, onlara muavin olur, katkıda bulunurdu
Peygamberimizin amcası Hz Abbas, Sahabîleri arasında sıkışık bir vaziyette bulunduğunu, oturduğu zamanlar gelip geçenlerin kendisini rahatsız ettiğini söyleyip, öbür bir yerde oturmasını teklif ederek şöyle demişti:
Ya Resulullah (cc), sizin için gölgesinde oturacağınız bir kameriye yapalım
Böyle bir imtiyazı katiyen yerinde bulmayan Peygamberimiz, Allah (cc)'ın ruhumu teslim alacağı vakte değin ben Sahabîlerimin ökçeme basmalarına da, hırkamı çekiştirmelerine de katlanacağımbuyurarak reddetti
Bir sefer sırasında Peygamberimiz Sahabîlerinden bir koyun kesip pişirmelerini istedi Ashabdan birisi öne çıktı:
Ya ResulAllah (cc), onu kesmek benim üzerime olsundedi
Bir başka biri ileri atıldı:
Ya ResulAllah (cc), pişirmesi de benim üzerime olsun
Diğer bir sahabî hizmete talip oldu:
Onu yüzmesi de benim üzerime olsundiyerek kendi aralarında vazife taksimi yaptılar
Peygamberimiz de, Odun biriktirmek da benim üzerime olsundiyerek katılmak istedi
Sahabîler buna razı edinmek istemediler:
Ya Resulallah (cc), biz sizin yapacağınız işi de görmeye yeteriz Sizin çalışmanıza ihtiyaç yokturdediler
Bunun üstüne Peygamberimiz benzersiz tevazuunu göstererek şöyle buyurdu:
Sizin benim işimi de göreceğinizi ve kâfi geleceğinizi biliyorum, lakin ben size karşısında ayrıcalıklı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam Çünkü Allah (cc), kulunu Sahabîleri aralarında ayrıcalıklı durumda görmekten hoşlanmaz
Hendek savaşından önce Medine'nin etrafına hendek kazılırken bütün Sahabîler çalışıyor, bir lahza önce bitirmeye gayret ediyorlardı Gıda bir şey bulamadıklarından, açlıklarını bastırmak için karınlarına taş bağlıyor, o şekilde kazma sallıyorlardı
En büyük misal olan Peygamberimiz de kendisini onlardan ayrı görmeden eline kazmayı alıyor, çalışıyor, o da açlığından karnına taş bağlıyordu
Kuba Mescidinin ve Medine'deki Mescidi Nebevinin inşaatında da Peygamberimiz bir emekçi gibi çalışmış, Sahabîlerle birlikte sırtında kerpiç taşımıştı
Hz Âişe validemiz, Hz Hasan ve Ebû Said elHudri, Peygamberimizin aile hayâtını böyle anlatıyorlardı
Peygamberimiz ne kilitli kapılar arkasına çekilir, ne perdeler arkasına dikilir, ne de önüne tabaklarla yemek taşınırdı Toprak üzerine oturur, yemeğini de yerde yerdiO tevazu gösterdikçe yükseliyordu, yüceliyordu
Allah (cc) için alçakgönüllü belirten kimseyi Allah (cc) yüceltirbuyuruyor, ayrıca de şahsen en mükemmel şekilde yaşıyordu
Hazreti Hüseyin, babası Hazreti Ali'den dedesi Resulullahın dışarıda nasıl davrandığını öğrenmek ister Hazreti Ali de Efendimizi şöyle anlatır:
Peygamber Efendimiz kayda değer bir iş olmadıkça konuşmazdı Çevresiyle hep hoş ilişkiler kurar, onları ürkütücü bir davranışı olmazdı
Her toplumun ileri gelenine özel alaka gösterir ve onları başkan olarak göreve getirirdi İnsanları gözü gibi sakınır, hiçbirinden güleryüzünü ve tatlı dilini esirgemez, onların üzerine titrerdi
Sahabîlerini, yokluklarında arayıp sorar, durumlarını takip ederdi Karşılaştığı insanlara 'Ne var, ne yok?' diye çevrede olup bitenleri sorardı Güzel olan herşeyi beğendiğini ifade eder, onu desteklerdi Kötü olan şeye de tepkisini gösterir ve onu çürütücü bir konuşma takınırdı
Peygamberimizin bütün hareketleri düzenli idi Tutarsız hiçbir davranışı yoktu Sahabîlerin kendi özel işlerini dikkatsizlik etmeleri ya da bezginlik duymaları endişesiyle onlar namına kendisi hep dikkatli dururdu
O her durum karşısında tedarikli idi Her problemin çaresini bulurdu Onun yanına insanların en faziletlisi, başkalarına iyiliği en yaygın olanlardı; mertebesi en yüksek olanlar da, halkın dertlerine en iyi şekilde karşılıklı olan ve onlara yardım elini uzatan kimselerdi
Hazreti Hüseyin babasına Peygamber Efendimizin toplantılardaki halini, sohbet şeklini sorar, Hazreti Ali onu da şöyle anlatır:
Peygamberimizin kalkması da, oturması da zikir üzere idi Allah (cc)'ın adını dilinden düşürmezdi Buluşma halinde olan bir topluluğa varsa, baş köşeye geçmez, meclisin hemencecik bir kıyısına oturuverirdi, çevresinin de böyle yapmasını isterdi
Peygamberimizin bu husustaki tavsiyesi şöyleydi: 'Herhangi biriniz bir görüşme yerine vardığında bir baksın, ola ki oturacak yer gösterirlerse oraya otursun, değilse gördüğü en uygun yere ilişiversin'
Peygamberimiz birlikte oturduğu kimselerin seviyelerine kadar herbirinin halini hatırını sorar, onlara iltifat ederdi Çevresindekilere öylesine içtenlikle davranırdı ki, orada hazır olanların hepsi de Resulullahın yanına en kıymetli kimsenin kendisi olduğu kanaatine varırdı
Bir kimse Peygamberimizin huzurunda gereğinden artı oturursa ya da bir ihtiyacını iletmek düşüncesiyle huzura gelse, o kişi kendiliğinden kalkıp gidinceye kadar sabrederdi Kendisinden bir istekte yer alan kimseyi, ya istediğini yerine getirir ya da tatlı bir dille gönderir, lakin hiç abes çevirmezdi
Onun cömertliliği, tatlı dili, güzel ahlâkı millet arasında böylece yayılmıştı fakat, âdeta halkın babası gibi olmuştu
Onun yanına tüm insanlar da, hiçbiri aralarında adalet ayırımı yapılmayan benzer düzeydeki evlatlar gibiydi
Peygamber Efendimizin toplantıları her zaman ilim, haya, emanet ve dayanıklılık gibi ahlâkî değerlerin öğretildiği bir meclisti Huzurunda kimse sesini yükseltmez, hiç kimsenin sıcacık ve özel halleri konuşulmaz, orada meydana gelen eksik taraflar ve hatalar dışarı sızdırılmazdı
Onun meclisinde cümbür cemaat eşdeğer durumdaydı Oysa bir diğerine karşı takva ile avantaj kazanabilirdi Herkes tevazu üzereydi Orada yaşça büyük olanlara hürmet gösterirler, küçüklere de sevgiyle davranırlardı
Toplantıda ihtiyaç sahiplerine öncelik tanırlar, özellikle garip olanlara bambaşka bir alaka gösterirlerdi
sorularla islamiyetcom *