Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Peygamber Efendimiz ve sahabesi

Peygamber Efendimiz ve sahabesi
0
126

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
PEYGAMBER EFENDİMİZ
VE SAHÂBESİ

Sevgili okuyucular! Allah’ın Sevgilisi, Kâinatın Efendisi, Yüce Yaratan’ın Biricik ve En Son Peygamber'I, Peygamber Efendimiz (SAV)’in, yaşadığı o gönüller dünyasında yaşamayı hiç hayal ettiniz mi? Peygamber Efendimiz (SAV)’in etrafında pervane olmuş, O’nun aşkıyla yanıp tutuşmuş olan sahâbeyi tanımak, onların yaşadığı herşeyi yaşamak
O Cenabı Muhammed; varlığın bir tanesi, işte güneş, ay, yıldız O’nun nurunun pervanesi Yalnız güneş, ay, yıldız mı? Ashabı kiram, gelmiş geçmiş bütün nebîler ve bütün resûller O’nun nurunun pervanesi olmamışlar mı?
Peygamber Efendimiz (SAV), 14 asır önce İslâmiyeti tebliğ etmekle görevli kılınmış ve bu görevini yerine getirerek bütün hayatı boyunca İslâmiyeti insanlara tebliğ etmiştir O’na tâbî olan ashabı kiram ise İslâmiyeti O'nunla birlikte yüceltmiştir Gayretleriyle, mücâdeleleriyle, fedakârlıklarıyla ve Allah için uğruna akıttıkları tertemiz kanlarıyla Onlar 14 asır evvel İslâmiyeti yaşayarak ve yaşatarak yüceltmişlerdir
Allahû Tealâ, bütün zamanlarda yaşayan mü’min kullarına sahâbeyi örnek göstermektedir Zebur’da, Tevrat’ta, İncil’de ve Son Kitap Kur'ânı Kerim’de Henüz sahâbe dünyada mevcut değilken, onların yaşayacakları hayatlarını geçmiş yüzyıllarda yaşamış insanlara örnek göstermiştir Sahâbeden asırlar sonra bugün bizlere yine sahâbeyi örnek göstermektedir Onlar, Allah’ın bütün emirlerini yerine getirmiş olmaları sebebiyle saadet devrini yaşadılar ve bütün âlemlere, bütün zamanlara örnek oldular İki Cihan Sultanı'na, Şahitlerin Şahidi Peygamber Efendimiz (SAV)’e hizmet etmiş, O’nun en yakını olmuş, O’nunla birlikte gelen nura uymuş aşık sahâbeler, Allah dostları, Allah taraftarları oldular
“Bu ne sevda ki yere uzanmış yiğitlerim,
Bir başka güzellikte göz nuru şehitlerim diyor şair Kimin için? Sahâbe için
Canlarını, Allah uğruna seve seve veren, şehit olmak için birbirleriyle yarışan sahâbe için Ancak sahâbe, sahâbe olmadan evvelki devirlerini, körleşen, katılaşan kalpleriyle küfür ve vahşet içinde yaşadıkları zamanlarını hayatları boyunca hiç unutmadılar Neden unutmadılar biliyor musunuz? Allah'a köle olabilmek için, onları bedevî halden alıp da gıybet çukurunun, ateşten bir çukurun içinden kurtaran şefkatle, merhametle, güzellikle, ilimle, hilmle irşada ulaştıran Güzeller Güzeli Sevgili Peygamberimiz (SAV)’in kölesi olabilmek için O Sevgili Peygamber ki; onların üzerine kol kanat germiş, onları korumuş, muhafaza etmiş, onları hidayete, irşada ulaştırmıştı Peygamberimiz sahâbe için:
“Benim sahâbem gökteki yıldızlar gibidir Hangisine tâbî olursanız, hidayete erersiniz demişti Bedevîyi sahâbe haline getiren, Güzeller Güzeli Sevgili Peygamberimiz'in övgü dolu sözleri Buna karşılık sahâbe kendi hayatlarından da önde tuttuğu Sevgili Peygamberleri'ne karşı edebte haddi aşmamak gayesiyle geldikleri noktayı, bir zamanlar ne olduklarını hiç unutmadılar Kendilerini o zillet çukurundan çıkaran Peygamberleri'nin kadir ve kıymetini unutup da gaflete düşmekten çok korktular İşte bu sebeple o Peygamber aşıkları, Sevgili Peygamberimiz (SAV)’in değerini insanlık dünyası içinde bu âlemde en iyi bilenlerdir Onların hepsinin adını anmak, hepsini bu satırların içine sığdırmak elbette mümkün değil Belki bütün hayatımızı versek, onları anlatmaya yine yetmeyecektir Ancak kitabımızda onları sonsuz hürmet, sevgi ve hasretle anmak istiyoruz Bu sebeple Rabbimizin hoşgörüşüne sığınarak onların içinden bazılarına ait örnekler vererek “sahâbe konulu bu yazımızda amacımız, onlarla beraberliği bir nebze olsun yaşamak ve yaşatmak oldu


41 HZ OSMAN
Haya ve edeb incisi Hz Osman, 34 yaşındayken İslâmiyete giriyor Bütün ailesinin, amcalarının, bütün tanıdıklarının ve akrabalarının isyanlarına, karşı koymalarına karşılık davasından vazgeçmiyor Hz Osman’ı okuduğumuz kitaplardan nasıl biliriz? Hz Osman yumuşak huylu, hiç kimseyi kırmayan, gücendirmeyen kerem sahibidir Ancak ne zaman ki ona, Allah’ın Resûl’ünden, Muhammed’den vazgeçmesi söyleniyor, bu sebepten dolayı ona zulüm edilmeye başlanıyor, işte o yumuşak, halim selim Hz Osman, birdenbire bir arslan kesiliyor Ne kadar zulüm edilirse edilsin, Hz Osman ona yapılan herşeyden razı oluyor, başından vazgeçmeye de hazır; ama Allah ve Allah Resûl’üne olan aşkından vazgeçmemekte kararlıdır
İşte Hz Osman’la ilgili kitaplardan aldığımız ona ait bir anı:
Saadet devrinde bir gündü Hz Osman, 7 tane altın tabağın içinde altınlarla birlikte 7 hizmetkârını Resûlullah’a gönderdi ve bu hediyeyi kabul etmesini istedi
Hepsini birden Allah’ın Resûl’üne veren hizmetkârlara Âlemin Fahri şöyle buyurdular:
“Hediyeleri kabul eyledim Gidip efendinize benden selâm söyleyiniz
O anda hizmetkârlar yerlerinden kımıldamadılar Mutlulukla tebessüm ettiler Yüzlerinde pırıltılar ile Peygamber Efendimiz (SAV)’e şöyle söylediler:
Ey Allah’ın Resûl’ü, efendimiz tabaklarla birlikte bizleri de size hediye etti
İşte o anda Sevgili Peygamberimiz (SAV), Hz Osman’ın bu güzelliği karşısında öylesine duygulandı ki, Yüce Rabbine şöyle dua etti: “Ya Rabbi! Osman’ı Sana havale ettim


42 HZ ALİ
Düşmanları yere seren, kale kapılarını bir lahzada kaldırabilen ve putları deviren, insanları o ünlü kılıcıyla yere seriveren Hz Ali’nin Peygamber’e aşkıdır ki; onu Allah’ın yenilmez arslanı yaptı Şair, Hz Ali için ne diyor:



İşte onu Allah’ın arslanı yapan, ona bu kadar güç ve kudreti veren, Rabbimize olan hayranlığı, aşkı idi
“Ali gecesini gündüzünü Allah’ı zikretmekle geçirdi diyor şair
Hz Ali, daimî zikre ulaşmış, Allah’ın tezekkür, hüküm, hayır sahibi kulu olmuştur Hikmet sahibi kulu olmuştur Önce Allah’a aşık olmuş, sonra O’na hayran olmuş, sonunda O’nun kölesi olmuştur Allah’ın kölesi olmak, bu dünyaya köle olmaktan, tutkulara, iptilalara köle olmaktan çok farklıdır Allah’a köle olmak insana mutluluk verir, kuvvet verir, güç, kudret verir Gerçek hürriyeti verir
Onun en önemli özelliklerinden bir tanesi 23 yaşında îmân ve aşk ile dolu olan o kalbiyle birlikte, canından çok sevdiği Sevgili Efendisi’nin emri üzerine O’nun ölüm yatağına girivermesiydi Bu emri yerine getirirken bir an bile kendi canını düşünmemişti Sevgili Peygamberi’nin bu emri, onun için herşeye bedeldi Çünkü O’nu canından da çok seviyordu Peygamber Efendimiz (SAV)’in emri ancak ona verilen şanlı bir şerefti
Kızgın tabanları ısıran çölde, Peygamber Efendimiz (SAV)’in emri üzerine, Hz Ali, 400 km yaya yürüyerek Mekke’den Medine’ye gitmiştir Gökyüzünde alev saçan güneş, uçsuz bucaksız kumlarda Mekke ile Medine arasında tek başına garip bir yolcu Hz Ali yolculuğunu tamamladı, Sevgili Peygamberi’ne ulaştı İşte kızgın çölleri aşırtan ondaki güç Allah sevgisi, Allah aşkıydı, peygamber aşkıydı


43 HZ HAMZA
Peygamberler Peygamberi’nin sevgili amcası, İslâm’ın ilk sancaktarı Hz Hamza Allah’ın Resûl’ü, Hz Hamza için şöyle buyuruyor: “Kıyâmet gününde Yüce Allah’ın huzurunda şehitlerin efendisi Abdülmuttalip’in oğlu Hamza’dır diyor
Kureyş’in asil ve soylu efendisi, en büyük savaş kartalı Hz Hamza, bütün servetini Mekke’de terketti Hz Muhammed (SAV)’in izni ile herşeyini geride bırakarak Medine’ye göç etti O’nun yoluna başını koydu ve bir daha geri dönmedi İşte onun en acıklı hikâyesi Uhud Savaşı’nda şehit olduktan sonraydı Kin ve nefretle dolu olan düşmanları şehit düşen Hz Hamza’nın cansız yatan fizik vücudunun göğsünü yardılar, ciğerlerini çıkardılar, ağızlarına alıp çiğnediler Bakınız yazarlar kitaplarında bu olayla ilgili şöyle söylüyorlar:
“Gökkubbe o ana değin böyle bir vahşi cinayeti asla görmedi

44 HZ BİLÂL
Sahâbenin içinde Hz Bilâl’in yeri ayrıdır Hz Bilâl’i şöyle düşünün Kızgın çöllerde kayaların üzerine yatırılıyor ve kocaman bir kaya parçası göğsüne dayanıyor, sürekli sorgulanıyor
Haydi bakalım cevap ver, senin taptığın kimdir?
Hz Bilâl cevap veriyor:
“Allah bir, Allah bir
Çok kızıyorlar, öfkeleniyorlar Vuruyorlar, vuruyorlar
Hz Bilâl cevap veriyor:
“Lâ ilâhe illâllah
Vazgeçmiyorlar Tekrar vuruyorlar, tekrar vuruyorlar
Hz Bilâl tekrar cevap veriyor:
“Lâ ilâhe illâllah
Boynuna ip takıyorlar, Mekke’nin sokaklarında sürüyorlar, Hz Bilâl’I:
“Lâ ilahe illâllah
Bu ne metanet? Bu ne cesaret, ne yürek? Ne uğruna? İslâm olmak uğruna, Allah ve Muhammed aşkına!
Yine azgın ve şaşkın kâfirler bir gün Hz Bilâl’i yakalayıp ellerini kollarını bağladıktan sonra:
Sana bir şans veriyoruz Ya Bilâl! Muhammed’in peşini bırak O’nun peşinden gitme, O’na tâbî olma, O’nun sözünü dinleme, O’nunla birlikte gelene uyma
Eğer bu söylediklerimizi yaparsan o zaman kurtulursun Ya Bilâl, diyorlar
Hz Bilâl cevap veriyor:
Ben zaten kurtulmuşum Siz kurtulmaya bakın
Bu söz, onları iyice çileden çıkarıyor ve vuruyorlar da vuruyorlar Vücudundan kanlar fışkırıyor Yüzlerce sopa başına inip inip kalkıyor Sonunda bırakıp gidiyorlar
Hurdahaş olmuş o bedenden, usul usul, fısıltı halinde şu ses yükseliyor:
“La ilâhe illâllah
Kur’ânı Kerim der ki:
“Sahâbe hep Kur’ân konuşurdu Boş lâf etmezlerdi
Bu kâfir topluma can çekişirken dahi Hz Bilal Kur’ân gerçeğini hatırlatıyor Tâbî olmadıktan sonra kurtuluşun olamayacağını anlatmaya çalışıyor
“Ben kurtuldum, siz kurtulmaya bakın diyor
Bin türlü eziyet ve cefaya karşı sadece bir tek silâhı vardı Hz Bilâl’in: Aşk ve îmân Bakınız Hz Bilâl, için şairler ne yazıyorlar:
“Bir çift pabucu ve bir hırkası vardı Fakat yüreği dünya kadardı
Dünyayı İslâm’a ezanla davet eden, bu muhteşem mazlumdu Hz Bilâl’i kölelikten sultanlığa ulaştıran ise Allah aşkıydı Aşk nelere kaadir değildir ki! Aşksız yaşayanlar, susuz yaşayan bitki gibi değil midir? Bir süre sonra bitki kuruyacak çerçöp olacaktır Bu insanlar, Allahû Tealâ’nın Kur’ânı Kerim’de bahsetmekte olduğu yaşayan ölülerdir
Oysa ki aşk, bahçelere bahar rüzgârı hediye eder
Aşk, dağ eteklerine yıldız gibi goncalar serper
Aşk güneşinin ışığı, denizleri deler geçer de,
Balığa yolunu bulduran bir göz ihsan eder
Bahsi geçen bu aşk hangi aşktır? Allah aşkıdır sevgili okuyucular Bütün güzellikleri yaşatan Allah’a duyulan aşktır
(İnsanlar Allah’a aşık oldukları basamağa birdenbire ulaşamazlar 28 basamakta dizayn edilen ahseni takvimin yaşanması zaman içinde gerçekleşir Kemâlât basamakları birer birer aşılır Bihakkın takvanın sahibi olanlar 28 basamağın 5 ve 6 kademelerine ulaşmış olanlardır Burası Allah aşıklarının makamıdır İşte Peygamber aşıklarından bahsettiğimiz zaman Kur’ânı Kerim dizaynı içindeki onların yerlerinin 28 basamağın 5 ve 6 kademeleri olduğunu bilelim)
Âlemlerin Efendisi ebediyete intikal ettiği günden sonra Hz Bilâl bir daha ezan okuyamamıştı O gün onun için en büyük kayıp olmuştu Ve bir daha ezan okuyabilecek gücü ve kudreti kendinde bulamamıştı


45 HZ ÖMER
Sahâbenin üstünlerinden, sahâbenin başta gelenlerinden Hz Ömer, gecenin karanlığında tenha sokaklarda yürürken sesler duyuyor Kalpleri îmânla dolu sahâbenin Kur’ân okuyan seslerini duyuyor ve gözleri yaşlarla doluyor
Şöyle düşünüyor:
“Ey Rabbim karanlık gecelerde nice aydınlık gönüller var! Nice kandil mumu gibi yanan aşıklar var
“Resûlullah’sız dünyada yaşamak istemeyen nice zahidler, âlimler var
“Karanlık gecelerde nice aydınlık gönüller var
Bu aydınlık gönüller, Allah’ın nuruyla aydınlanmıştır Hiçbir karanlığın, bu aydın gönülleri karartmaya gücü yetmez Onlar, sabah akşam Allah’ı zikrederler, zikrettikçe Allah’tan kalplerine gelen rahmet, fazl, salâvâtla beslenirler, rızıklanırlar Allah’ın nurları 28 basamakta kapkaranlık kasiyet bağlı kalpleri yıkar, temizler, pür nur eder İşte Allah aşkıyla dolu gönüller, bu gönüllerdir Allah’ın Kur’ânı Kerim’de farz kıldığı daimî zikir emrine itaat etmiş olanların gönülleridir İşte Hz Ömer de Allah aşkıyla yanan, gözyaşları içinde sabahlayan, aydın gönüllü sahâbenin içinden, ileri gelenlerinden biriydi
Sahâbeyi anlatmak mı? Kolay mı sahâbeyi anlatmak? Onların güzelliklerini sayarak bitirmek? O sahâbeyi anlatabilmek, İki Cihan Sultanı'na, Şahitlerin Şahidi'ne hizmet etmiş, uğruna canlarını vermiş sahâbeyi anlatabilmek, bu dünyadaki belki de en zor iş Çünkü yaşamadan yaşanmışı anlatmak, bizi gerçeğe ne kadar yaklaştırır bilemeyiz Şair:
“Var mı şu âlemde sahâbe gibi yüce ahlâk, yüce îmân sahibi? diyor
Kur’ânı Kerim’de Allahû Tealâ buyuruyor ki :
“Sahâbeyi size örnek verdim Sizden önce Tevrat’ta ve Zebur’da da örnek verdim
Neden? Çünkü onlar Kur’ân’ın bütününe tâbî oldular ve bize:
“Onlar Kur’ân’ın bütününe tâbî olmuşlarsa siz de tâbî olabilirsiniz diyor
“Onlar Kur’ânı yaşamışlarsa siz de yaşayabilirsiniz diyor
“Resûlullah’sız dünyada yaşamak istemeyen o nice zahidler, âlimler gibi biz de bu dileğin sahibi olmalıyız Resûlullah artık aramızda değil ama O'nun varisleri aramızda Allah’ın Kitab’ını Resûlullah’tan sonra miras bıraktıkları var Biz insanlara, sahâbe gibi yaşayıp, onlar gibi mutlu olmanın bütün imkânlarını vermeye devam ediyor Bu sebeple sahâbeyi örnek veriyor Karanlıklardan bizi aydınlığa çıkaracak imam resûllere tâbî olarak, sahâbeye tâbî olmamızı, onların tâbî olduğu resûllere tâbî olmamızı istiyor Saadet devrini bize sunuyor Kur’ân ile müjdeliyor, elhamdülillah
O halde ne yapmalıyız? Onlar gibi hayata Kur’ân’la bakalım, Kur’ân’la düşünelim, Kur’ân’la karar verelim, Kur’ân konuşup, Kur’ân dinleyelim Eğer Kur’ân ilmini Allah’ın tayin ettiği Resûl’den alır da hayatımıza tatbik edebilirsek bizler de ahirin sahâbesi olabiliriz Ahir zaman, asrı saadeti neden yaşamasın? Yoksa bu dünya hayatının ne önemi var?
“Neye yarar ki yaşamak
Gönülde bu aşk olmasa!
Hayat ancak çelik çomak,
Îmân ile meşk olmasa!
Sevgili Peygamberimiz (SAV) sahâbesine inanıyor, onlara güveniyor, onlardan destek buluyor, yardım alıyor, onlar tarafından hürmet ediliyor, saygı duyuluyor Gelmiş geçmiş bütün Allah’ın resûllerinin etrafında Allah’ın yardımcıları olmuştur Sahâbe de Peygamber Efendimiz (SAV)’in etrafında Allah taraftarları, Allah’ın yardımcılarıydılar
Peygamberimiz (SAV)’in onları örnek gösterdiği şu sözüyle hatırlayalım:
“Benim sahâbem gökteki yıldızlar gibidir Hangisine uyarsanız, hangisine tâbî olursanız sizi doğru yola götürür
Bu sözün içinde güven var, emin olmak var, onlara sahip çıkmak var Birlik ve beraberliğin bütünü var Böylesine onlar Peygamber’leriyle birlik olmuşlar, hem çok olmuşlar, hem tek olmuşlar Bu sebeple asrı saadeti yaşamışlar


46 UHUD
Uhud günü Allah Resûl’ünün önünde et ve kemikten bir hisar çevirenler arasında Hz Şemmas Bin Osman da vardı Kâinatın Efendisi sağına, soluna dönüp baktıkça hep Şemmas’ın kılıcıyla kendisini korumaya ve kâfirleri uzaklaştırmaya çalıştığını görüyordu Bir ara Allah’ın Resûl’ü müşrikler tarafından iyice kuşatıldı ve tehlike büyüdü Hz Şemmas hemen atıldı, kendi vücudunu Allah’ın Resûl’üne kalkan yaptı Oklar ve mızraklar Şemmas’ın vücudunu delip geçti ve Şemmas Âlemlere Rahmet Olan’ın önünde yere düştü Burada sözü Mehmet Akif’e verelim:
“Şüheda gövdesi; bir baksana dağlar taşlar,
O rükû olmasa eğilmez başlar
Cihan günlerini saadeti cennetlerine döndüren Peygamberimiz (SAV)’in sahâbeleri işte böyleydi Birçoğu şehit olmak mertebesine yükseldi
Ali İmran Suresi 168 âyeti kerimesi münafıkları anlatıyor Münafıklar şehit olmak üzere Allah için çarpışan sahâbelerin arkasından:
“Eğer bize itaat etselerdi, gitmeselerdi, öldürülmezlerdi diyorlar
Ve Allahû Tealâ ölümden kaçan münafıklara Ali İmran168’de cevap veriyor:
“Eğer siz doğru biliyorsanız, doğru söylüyorsanız, haydi bakalım ölümü kendinizden savın da görelim
3ALİ İMRAN168: “Ellezîne kâlû li ıhvânihim ve kaadû lev etâûnâ mâ kutil(kutilû), kul fedreû an enfusikumul mevte in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne)
O (münafık) kimseler ki, (savaşa gitmeyip) oturdular da savaşa katılan kardeşleri için, “Eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi dediler (Sen de onlara) de ki; “Eğer doğru söylüyor iseniz (sözünüze sadıksanız), haydi ölümü kendinizden savın
Ölüm bir kaderdir Allah’ın tayin ettiği bir kaderdir
4NİSA78: “Eyne mâ tekûnû yudrikkumul mevtu ve lev kuntum fî burûcin muşeyyedeh(muşeyyedetin), ve in tusıbhum hasenetun yekûlû hâzihî min indillâh(indillâhi), ve in tusıbhum seyyietun yekûlû hâzihî min ındik(ındike), kul kullun min ındillâh(ındillâhi), fe mâli hâulâil kavmi lâ yekâdûne yefkahûne hadîsâ(hadîsen)
Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır Hatta sağlam kalelerde bulunsanız bile (Senden dolayı) onlara bir iyilik isabet ederse: Bu Allah’tandırderler Bir kötülük isabet ederse: Bu senin tarafındandırderler De ki: Hepsi Allah’ın katındandırBu topluluğa ne oluyor ki söz anlamaya yanaşmıyorlar?
Ölümü uzaklaştırmak mümkün değildir Münafıkların ölümü kendilerinden uzaklaştırmak istemelerinin sebebi ölümden korktukları içindir Onlar ölümün korkulacak, kaçılacak bir şey olmadığını bilmiyorlardı Aslında ölüm, Kur’ânı Kerim’e göre bir son değil, tam tersi sonsuz bir hayatın başlangıcıdır Bu dünya hayatı sadece biz insanları imtihan içindir Ölümden sonra tekrar yaratılacağız Sonsuz bir hayat bizleri bekliyor Sonsuz bir azap veya sonsuz bir mutluluk Kur’ânı Kerim’in bütününe tâbî olan sahâbe, bu sonsuz mutluluğun başlangıcı olan ölüme koşarak gidiyor, Allah için şehit olmak istiyorlardı Ama münafıkların onları anlaması mümkün değildi Çünkü onların kalplerinde Kur’ânı Kerim’i anlamamaları için ekinnet vardı Peygamber Efendimiz (SAV)’in sözlerini işitmemeleri için kulaklarında vakra, Peygamber Efendimiz (SAV)’in gerçek kimliğini görememeleri için gözlerinde perde vardı Allahû Tealâ Ali İmran Suresi 169 âyeti kerimesiyle konuya daha açıklık getiriyor:
“Allah yolunda öldürülen o kimseleri ölüler sanmayınız Hayır, onlar diridirler ve Rab’leri katında rızıklandırılırlar
Yüce Rabbimiz bu dünya hayatını yaşayan birçok insan için: “Onlar yaşayan ölülerdir derken, şehit olmuş fizik olarak artık göremediğimiz Allah dostları için: “O kimseleri ölüler sanmayınız diyor
3ALİ İMRAN169: “Ve lâ tahsebennellezîne kutilû fî sebîlillâhi emvâtâ(emvâten), bel ahyâun ınde rabbihim yurzekûn(yurzekûne)
Allah yolunda öldürülen o kimseleri, ölüler sanmayın Hayır, (onlar) diridirler ve Rab’leri katında rızıklanırlar
Yine Bakara Suresi 154 âyeti kerimesinde Allahû Tealâ ilâve ediyor ki;
2BAKARA154: “Ve lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvat(un), bel ehyâun ve lâkin lâ teş’urûn(e)
Ve Allah yolunda öldürülen kimseler için “ölüler demeyin Hayır, onlar diridirler, fakat siz, farkında olmazsınız
“Fakat siz farkına varamazsınız
Gerçekten farkına varamayız Onları gönül gözüyle görenler hariç, hiç kimse onların yaşadığı gerçeğini bilemez Ancak onlar o anda ölü olmadıklarını, Allah tarafından rızıklandırıldıklarını ve sonsuz bir saadete ulaştıklarını bilirler
Ölmeden birkaç dakika önce onlara Allah cenneti gösterir Şehid oldukları zaman ise mutlaka Allah’ı görürler, yüzlerinde mutlu bir tebessüm belirir ve canlarını teslim ederler
Ali İmran Suresi 170 âyeti kerimesinde şehit olanların isteklerini Allahû Tealâ dile getiriyor:

3ALİ İMRAN170: “Ferihîne bi mâ âtâhumullâhu min fadlıhî, ve yestebşirûne billezîne lem yelhakû bihim min halfihim, ellâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne)
(Allah'ın) onlara kendi fazlından verdiği şeyle (Allah'ın FAZLI ile) ferahlarlar Ve arkalarından henüz kendilerine katılmayan (henüz şehit olmayan) kimselere, onlara bir korku olmayacağını ve onların mahzun da olmayacaklarınımüjdelemek isterler
Çünkü onlar diridirler, Rab’leri katında rızıklanırlar
3ALİ İMRAN171: “Yestebşirûne bi nı’metin minallâhi ve fadlin, ve ennallâhe lâ yudîu ecral mu’minîn(mu’minîne)
(Onlar) Allah’tan bir ni'met ve bir fazl ile müjdelenirler Ve muhakkak ki; Allah, mü’minlerin mükâfatını zayi etmez
Şehit olmaya kararlı olan sahâbe kendilerine mal kaybı ve yaralanma isabet ettikten sonra da Allah yolunda mücâdele etmeye devam ediyorlar Allah’ın ve Resûl’ün davetine icabet ediyorlar, ondan vazgeçmiyorlar
3ALİ İMRAN173: “Ellezîne kâle lehumun nâsu innen nâse kad cemeû lekum fahşevhum fe zâdehum îmânâ(îmânen), ve kâlû hasbunallâhu ve nı’mel vekîl(vekîlu)
O (ahsen) kimseler ki; insanlar onlara: Andolsun ki; (düşmanınız olan) insanlar hiç şüphesiz size (saldırmak) için toplanmışlar Aman onlardan korkundediler O zaman (bu söz) onların ancak îmânını artırdı Ve dediler ki: HASBUNALLAHU VE Nİ’MEL VEKİL (Allah bize kâfidir ve O, ne güzel vekildir)
Münafıklar sahâbeyi Allah için savaşmaktan caydırmak, korkutmak için mücâdele ediyorlar Ama Rabbimiz onların dostudur
3ALİ İMRAN175: “İnnemâ zâlikumuş şeytânu yuhâvvifu evliyâ’eh(evliyâ’ehu), fe lâ tehâfûhum ve hâfûni in kuntum mu’minîn(mu’minîne)
Size o (haberi getiren) ancak şeytandır Kendi dostlarını (savaş ve ölümle) korkutur Eğer siz (gerçek) mü’minler iseniz onlardan korkmayın, Benden korkun
Şeytan kendi dostlarını savaşla, ölümle, hastalıkla korkutur Münafıklar şeytana dost olmuş onun ilkasını başkalarına ulaştıran kimselerdir Savaş da, ölüm de, hastalık da Allahû Tealâ’nın dizaynıdır Allahû Tealâ:
“Eğer siz gerçekten mü’minlerseniz ondan (şeytan) ve onun söylediklerinden korkmayınız Ama Benden korkun diyor
8ENFAL64: “Yâ eyyuhen nebiyyu hasbukallâhu ve menittebeake minel mu'minîn(mu'minîne)’’
Ey Peygamber! Allah sana ve mü’minlerden sana tâbî olanlara kâfidir
İblis Allah’ı, Allah’ın kudretini tamamen unutturmuş, insanları korkutmayı başarmıştır Ama Allahû Tealâ bütün şehit olanların hepsini müjdeliyor
“Onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır buyuruyor
Tehlike karşısında korkmamak, Allah’a güvenip dayanmak sahâbenin işiydi Onlar Allah’a güvenirdi, Allah da onlara yardım ederdi Allah hep onlarla birlikteydi Allah o sahâbeyi sadece kalpleri güçlenmesi için, kalplerinde tatmin duygusunu yaşayabilmeleri için savaş sırasında tam üçbin meleği ile destekledi Aslında Allahû Tealâ’nın desteklemesi ve yardımı için meleklere ihtiyacı yoktu Ama Allahû Tealâ o mü’min kullarının kalplerini tatmin edebilmek için meleklerini gönderdi Yardım Allah’a aittir Allah’ın yardım etmeyi dilemesi yeterdir, Allah’ın yardım için vasıtaya da ihtiyaç yoktur İsterse üçbin melekle, isterse hiçbir vasıta kullanmadan yardım eder
3ALİ İMRAN180: “Ve lâ yahsebennellezîne yebhalûne bi mâ âtâhumullâhu min fadlıhî huve hayran lehum Bel huve şerrun lehum Seyutavvekûne mâ bahılû bihî yevmel kıyâmeh(kıyâmeti) Ve lillâhi mîrâsus semâvâti vel ard(ardı) Vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun)
Allah'ın fazlından kendilerine verdiği şeyi, (Allah yolunda infâk etmeyip) cimrilik edenler, sanmasınlar ki; bu kendileri için hayırdır Bilakis Bu onlar için bir şerrdir Cimrilik ettikleri şey, kıyâmet günü boyunlarına dolanacaktır Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır (HABÎR'dir)
Ali İmran Suresi 26 âyeti kerimesinde Allahû Tealâ Resûl’üne diyor ki:
3ALİ İMRAN26: “Kulillâhumme mâlikel mulki tû’tilmulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ’(teşâu), ve tuızzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’(teşâu) Bi yedikel hayr(hayru) İnneke alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)
De ki: Ey mülkün maliki olan Allah’ım Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de mülkü alırsın Dilediğini azîz edersin, dilediğini de zelil edersin Hayır yalnız Senin elindedir Muhakkak ki; Sen, herşeye KAADİR’sin
Sahâbe bu 2 âyeti kerimenin idraki içindeydi Veren Allah, alan Allah Onların muhatabı hep Allah’tı İşte sahâbe bu manayı özümleyebildiği için, Allah’ın bu gerçeğini yaşayabildiği için sahâbe olmuştu Herşeyi onlara veren Allah’a, dilerse herşeyi onlardan alacak olan Allah’a sığınmışlardı Allahû Tealâ:
“Sizi biraz korku ile biraz açlık ile biraz maldan, biraz candan, ürünlerin eksiltilmesinden imtihan ederiz diyor
Sahâbe bütün bu imtihanların hepsinden geçmiş Korkuyla, açlıkla, mallarından, canlarından alınmasıyla, ürünlerinin eksilmesiyle Hepsiyle cihad etmişlerdi Bu zorluklar karşısında vazgeçmemişler, azmetmişler, yenilmemişlerdi “ALLAH BİR’DİR “Lâ ilâhe illâllah muhammeden resûlullah
İşte Allahû Tealâ buyuruyor: “Sabredenleri müjdele
Allahû Tealâ bütün sahâbeyi müjdelemiş Peygamber Efendimiz (SAV), hepsine cennet müjdesini, peygamberlerle birlikte haşrolunmak müjdesini onlara bahşetmiştir

4NİSA69: “Ve men yutııllâhe ver resûle fe ulâike meallezîne en’amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves sıddîkîne veş şuhedâi ves sâlihîn(sâlihîne), ve hasune ulâike refîkâ(refîkan)
Ve kim Allah’a ve Resûl’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine ni’met verdiği nebîlerle (peygamberlerle) ve sıddîklerle ve şehitlerle ve salihlerle beraberdirler Onlar (ne güzel) arkadaştırlar


47 HANIM SAHÂBELER
Hanım sahâbelerin bazıları mü’minlerin anneleridir Onlardan bazıları Peygamber Efendimiz (SAV)’in kızlarıdır Ehli beyttir ve bazıları ise Bedr gününde yaraları tedavi edebilmek ve şehit olabilmek gayesiyle Peygamber Efendimiz (SAV)’in yanına çıkıp harbe gitmeyi istemiş, Resûlullah’ın da onlara evde kalmalarını ve bu şartlarla da şehitlik ünvanını alacaklarını müjdelemiş olduğu hanımlardır Onlardan bazıları yine zulme uğramış ensar hanımları, bazıları da muhacir hanımlarıydı Bu fazilet sahibi, ilim ve haslet sahibi sahabî hanımlarının hepsini sevgi ve hürmetle anıyoruz Hepsinin ayrı ayrı İslâmiyete vermiş oldukları hizmetleri var Gönüllerindeki güzellikleri dile getirmek elbette ki mümkün değildir

471 HZ HATİCE
İşte Hz Hatice vehüveyled: Onun için Peygamber Efendimiz (SAV)’in sözlerini analım Sevgili Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyorlar: “Allah, bana ondan daha hayırlı bir zevce vermedi İnsanlar beni inkâr ettiğinde o bana inandı, insanlar beni yalanladığında o beni doğruladı, insanlar beni mahrum bıraktığında o malı, mülküyle beni destekledi Sadece ondan Allah bana çocuklar ihsan etti
Kureyşliler Kâbe’nin içine mü’minler hakkında ağır ve zulmedici kararları yazan bir kâğıt astıkları zamana dönelim Bu kâğıda göre Peygamber Efendimiz (SAV)’in ölü veya diri teslim edilmediği taktirde O’nunla birlikte olanlara hayat hakkı tanınmıyordu Onları ablukaya almışlardı Bu abluka tam üç yıl devam etti Orada Sevgili Peygamberimiz (SAV)’in Sevgili Eşi Hz Hatice de vardı Açlığa, kıtlığa onlarla birlikte katlandı Allahû Tealâ’nın onlarla birlikte olduğu, en çok yakın olduğu devrede Hz Hatice de onların arasındaydı Öyle ki aşırı açlıktan dolayı karınlarına taş bağladıkları söylenir Üç yıl sonunda, onlara atılan bu ok Kureyş’in karargâhına tekrar geri döndü Ve bütün Kureyşliler, Leheb haricinde, yapılan bu zulmün farkına vardılar Ne zaman ki; bu zulmedici kararı belirttikleri kâğıdı Kâbe’den almaya gitmişlerdi, işte o anda baktılar gördüler ki kâğıt ortada yok Allahû Tealâ, o kâğıdın yok edilmesi üzere karıncaları görevlendirmiş Karıncalar, o kağıdın hiçbir parçasını bırakmamacasına yemişler, bitirmişler
Peygamber Efendimiz (SAV), zevcesiyle birlikte evine döndükten kısa bir süre sonra 65 yaşında Sevgili Hatice (RA) Hakk’ın rahmetine kavuştu Sevgili Peygamberimiz (SAV)’in ilk zevcesi, sahâbenin üstün hanımlarından biri olan Hz Hatice için Peygamber Efendimiz (SAV)’in şu iki sözünü iletirler: “Bana onun sevgisi bahşedildi
“Ben, Hatice’nin sevdiklerini severim

472 HZ AYŞE
Ayşe bin Ebu Bekir; ehli beyt içinde Hz Ayşe’nin ilminin üstünlüğünü herkes duymuş ve bilmiştir Yüce Allah’ın onun adına Kur'ânı Kerim’de âyet indirdiği bilinmektedir Allahû Tealâ’nın, Hz Ayşe’nin uğradığı iftirayı Kur'ânı Kerim âyetiyle açıklığa kavuşturmuştur Hz Ayşe, genç yaşında dul kalmış olmasına rağmen, hayatı boyunca İslâmiyete canla, başla hizmet vermiştir
Bütün hanım sahâbelere salâtu selâm olsun



48 KUR’ÂN VE SÂHABE

Kur’ânı Kerim’de Allahû Tealâ’nın farzları vardır
Kur’ânı Kerim, insanların bu farzları yerine getirmesi halinde mutlaka cennete gideceğini bildirmektedir
Kur’ânı Kerim, Allah’ın bu farz emirleri yerine getirilmediği taktirde muhakkak ki cehenneme gidileceğini de bildirmektedir
Kur’ânı Kerim, son olarak Allahû Tealâ’nın bütün bu farz emirlerinin hepsinin sahâbe tarafından yerine getirildiğini ve onların sonsuz bir saadete ulaştığını bildirir Onları bize örnek olarak verir Kur’ânı Kerim’i bu istikamette dört açıdan ele almak mümkündür:
1 Allah’ın emirleri ve nehiyleri
2 Allah’ın farz emirleri yerine getirildiği taktirde cennete ulaşılacağının garantisi
3 Getirilmediği taktirde cehenneme mutlaka gidileceğinin garantisi
4 Allah’ın farz emirlerini harfiyen yerine getirmiş olan sahâbenin hayatı
Sahâbenin hayatı, bir ispat vasıtasıdır Peygamber Efendimiz (SAV)’in hayatı Kur’ân’dı O’nun sünnetine uymak, Kur’ân’a uymaktır Sahâbe, O’nunla birlikte, O’na indirilen Nur'a uymuş ve O’nun sünnetini aynen yerine getirmiştir Ve Kur’ân bizlere diyor ki:
“Siz de sahâbenin yaptığını yapın Peygamber Efendimiz (SAV)’in sünnetine uyun, Kur’ân’a uyun Rad Suresi 20,21,22, 23 ve 24 âyeti kerimeler bize sahâbeyi anlatan âyetlerdir
Sahâbe Allahû Tealâ’ya ulaşmayı dilemiş ve âmenû olmuştur:

13RAD20: “Ellezîne yûfûne biahdillâhi ve lâ yenkudûnel mîsâk(a)
Onlar Allah ile ahdlerini (nefslerinin yeminini, ruhlarının misakini ve vechlerinin ahdini) ifa ederler (yerine getirirler) Ve misaklerini (ruhlarının Allah’a ezelde verdiği ölümden evvel Allah’a ulaşma yeminini) bozmazlar
13RAD21: “Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(i)
Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel) Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını) O’na (Allah’a) ulaştırırlar Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar
13RAD22: “Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûssalâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(i)
Onlar sabırla Rab’lerinin vechini (Zat’ını, Zat’a ulaşmayı, Allah’ın Zat’ını görmeyi) dilerler Ve namazı kılarlar Rızıklandırıldıkları şeyden gizli ve açık olarak infâk ederler (başkalarına verirler) ve seyyiati hasenata çevirirler, onlar için ne güzel bir yurt (cennet) var
13RAD23: “Cennâtu adnin yedhulûnehâ ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyâtihim vel melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli bâb(in)
Adn cennetleri; Allah babalarından, zürriyetlerinden ve zevcelerinden salâha ulaşmış olanları bu cennetlere koyar onları karşılayarak bütün kapılardan içeri alırlar
13RAD24: “Selâmun aleykum bimâ sabertum feni’me ukbed dâr(i)
Sabretmenizden dolayı üzerinize selâm olsun Bu dârı dünyanın en güzel akibetidir

Onlar ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim ederek hidayete de ermişlerdir


481 BÜTÜN SAHÂBE İSLÂM’IN 7
SAFHASINI YAŞAMIŞTIR

1 Allah’a ulaşmayı dilemişlerdir
13RAD20: “Ellezîne yûfûne biahdillâhi ve lâ yenkudûnel mîsâk(a)
Onlar Allah ile ahdlerini (nefslerinin yeminini, ruhlarının misakini ve vechlerinin ahdini) ifa ederler (yerine getirirler) Ve misaklerini (ruhlarının Allah’a ezelde verdiği ölümden evvel Allah’a ulaşma yeminini) bozmazlar

2 Peygamber Efendimiz’e tâbî olmuşlardır
39ZUMER18: “Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh(u), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ûlul elbâb(i)
Onlar (sahâbe) sözleri işitirler ve onların (sözlerin) ahsen olanına (Peygamber Efendimiz (SAV) tarafından söylenilenine) tâbî olurlar İşte onlar hidayete erenlerdir (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıranlardır) Ve onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleridir)
7A’RAF157: “Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ısrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu ulâike humul muflihûn(muflihûne)’’
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları ümmî nebî resûle tâbî olurlar Onlara ma’ruf ile (irfanla) emreder, onları münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanları (temiz ve güzel olan şeyleri) helâl kılar Habis olanları (kötü ve pis şeyleri) onlara haram kılar Ve onların ağırlıklarını (günahlarını sevaba çevirip, günahlarının ağırlığını kaldırır: Furkan70) kaldırır Ve üzerlerindeki zincirleri (ruhu vücuttan ayrılmasın diye üzerinde olan ve ruhu vücuda bağlayan zincir: Secde24) kaldırır Artık onlar, ona îmân ettiler ve ona saygı gösterdiler ve ona yardım ettiler, ve onunla beraber indirilen nura (Kur’ânı Kerim’e) tâbî oldular İşte onlar, onlar felâha (kurtuluşa, cennet mutluluğuna ve dünya mutluluğuna) erenlerdir
12YUSUF108: “Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(e)
De ki; “Benim ve bana tâbî olanların basiret üzere (kalp gözüyle, basar ederek, Allah’ı görerek) Allah’a davet ettiğimiz yol işte bu yoldur Ve Allah’ı tenzih ederim Ve ben müşriklerden değilim
9TEVBE100: “Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu)’’
O sabikûnel evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan ulûl'elbab, ihlâs ve salâh makamlarını, en üst üç makamı işgal edenler): onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu) Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır

3 Bütün sahâbe hidayete ermiş, ruhlarını Allah’a ulaştırmışlardır
13RAD21: “Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(i)
Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel) Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını) O’na (Allah’a) ulaştırırlar Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar
İşte Bakara Suresi 156 âyeti kerimede de yine Allahû Tealâ diyor ki:
2BAKARA156: “Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(e)
Onlar ki; kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’nun için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız) dediler
Hakikaten Allahû Tealâ’ya inanıyorlar, Allahû Tealâ’ya karşı isyan etmiyorlar Ne yapıyorlar? Allahû Teala’nın varlığına birliğine inanarak O’na itaat etmeye hazır durumdalar Kibirlenip gururlanmıyorlar ve bu sebeple Allahû Tealâ onları seçiyor Allah’ın seçtiği bu insanlar sonra “Allah’a ulaşmayı diliyorlar Bakara Suresi 157 âyeti kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor:
2BAKARA157: “Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(e)
Onlar; (dünya hayatında Allah’a döneceklerini bilenler var ya) Rab’lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir İşte onlar; hidayete ermiş olanlardır
“İşte onlar hidayete ermiş olanlardır, hidayete erenlerdir buyuruluyor ve sahâbenin hepsinin hidayete erdiğini görüyoruz
Hepsinin ruhlarını Allahû Tealâ’ya ulaştırdıkları Zumer Suresi 18 âyeti kerimesinde ifade ediliyor

4 Bütün sahâbe vechlerini Allah’a teslim
etmişlerdir
13RAD22: “Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûssalâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(i)
Onlar sabırla Rab’lerinin vechini (Zat’ını, Zat’a ulaşmayı, Allah’ın Zat’ını görmeyi) dilerler Ve namazı kılarlar Rızıklandırıldıkları şeyden gizli ve açık olarak infâk ederler (başkalarına verirler) ve seyyiati hasenata çevirirler, onlar için ne güzel bir yurt (cennet) var
Ali İmran Suresi 20 âyeti kerimesinde Allahû Tealâ sahâbenin fizik vücutlarını da Allah’a teslim ettiklerini söylüyor
3ALİ İMRAN20: “Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belag(belagu), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi)
Eğer seninle tartışmaya kalkarlarsa, o zaman de ki: Ben ve bana tâbî olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah’a teslim ettikO kitap verilenlere ve ÜMMÎ’lere de ki: Siz de (fizik vücudunuzu Allah’a) teslim ettiniz mi?Eğer teslim ettilerse o zaman (onlar) andolsun ki; hidayete ermişlerdir Eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen (görev) ancak tebliğdir Allah kullarını BASÎR’dir (görendir)

5 Bütün sahâbe nefslerini Allah’a teslim
etmişlerdir
Bakara Suresi 136âyeti kerimesi ve Âli İmran Suresi 64 âyeti kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor :
2BAKARA136: “Kûlû âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûba velesbâtı ve mâ utiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûn(e)
Deyin ki; “Biz; Allah’a, bize indirilenlere, İbrâhîm’e İsmail’e, İshak’a, Yakup ve torunlarına indirilenlere, Musa ve İsa’ya verilenlere ve (diğer) nebîlere, Rab’leri (tarafı)ndan verilenlere (sahife, kitap ve vahiylere) îmân ettik Onların arasında hiçbir ayırım yapmayız, (fark gözetmeyiz) zaten biz; O’na teslim olanlarız
3ALİ İMRAN64: “Kul yâ ehlel kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beynekum ellâ na’bude illallâhe ve lâ nuşrike bihî şey’en ve lâ yettehıze ba’dunâ ba’den erbâben min dûnillâh(dûnillâhi), fe in tevellev fe kûlûşhedû bi ennâ muslimûn(muslimûne)
De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda musavi (eşit) olan bir kelimeye gelin (Şöyle ki); ancak Allah'a kul olalım O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, bir kısmınız, bazılarını Allah’tan başka Rab'ler edinmesinlerBuna rağmen, eğer, yüz çevirirlerse, artık (şöyle) deyin: Şahit olun ki; hiç şüphesiz biz Allah'a teslim olanlarız
Görülüyor ki; sahâbe Allahû Tealâ’nın bir farz emrini daha yerine getirmiş, nefslerindeki bütün karanlıkları daimî zikre ulaşarak yok etmişler, kalpleri nurla dolmuş Hikmet sahibi olmuşlar ve nefslerini Allah’a teslim etmişlerdir

6 Bütün sahâbe İrşad’a ulaşmışlardır
49HUCURAT7: “Va’lemû enne fîkum resûlallâh(i), lev yutîukum fî kesîrin minel emri leanittum, ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrehe ileykumul kufre vel fusûka vel ısyân(e), ulâike humur râşidûn(e)
Bilin ki, içinizde Allah’ın resûlü var, şâyet emirlerin çoğunda size uysaydı lânetlenirdiniz Fakat Allah size îmânı sevdirdi, kalplerinizde onu (îmânı) müzeyyen kıldı (fazılları îmân kelimesinin etrafında toplayarak kalbinizi tamamen nurla doldurdu) Size küfrü, fıskı ve isyanı kerih gösterdi İşte onlar irşada ulaşanlardır

7 Bütün sahâbe Allah’a iradelerini de teslim etmişlerdir
Sahâbe; kemâlâtın üst mertebelerine Peygamber Efendimiz (SAV)’e itaat ederek, emirlerde O’nun önüne geçmeyerek ulaşmışlardır
4NİSA69: “Ve men yutııllâhe ver resûle fe ulâike meallezîne en’amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves sıddîkîne veş şuhedâi ves sâlihîn(sâlihîne), ve hasune ulâike refîkâ(refîkan)
Ve kim Allah’a ve Resûl’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine ni’met verdiği nebîlerle (peygamberlerle) ve sıddîklerle ve şehitlerle ve salihlerle beraberdirler Onlar (ne güzel) arkadaştırlar
Böylece onların hepsi irşada ulaştı, irşada memur ve mezun kılındıTevbe Suresi 100 âyeti kerimesinde Rabbimiz, bütün sahâbenin hepsinin irşada ulaşmakla kalmayıp fevzül azîm, ecrul azîm ve hazzul azîmin sahibi olduklarını ve Allahû Tealâ’nın en büyük mükâfatıyla mükâfatlandırıldıklarını, Allah’a köle olduklarını bize bildiriyor
 

Similar threads

DALÂLETTE OLANLAR CEHENNEME GİDER Dalâlette olanlar Sıratı Müstakiym üzerinde bulunamazlar Öyleyse bir sonuçla karşı karşıyayız: Mürşidine ulaşamayan kişi 10 âyeti kerime gereğince dalâlettedir Dalâlette olsa ne olur? Bir şey olmaz, cehenneme gider o kişi İşte Allahû Tealâ bu kadar açık...
Cevaplar
0
Görüntüleme
87
1 Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dilemeyi, farz kılıyor 2 Dilemeyenlerin cehenneme gideceğini kesinleştirmiş 3 Allah’a ulaşmayı dileyenlerin mutlaka cennete gireceğini kesinleştirmiş 4 Sahâbeyi de veriyor misal olarak Bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilemişler, yetmez Hepsi de Allah’ın...
Cevaplar
0
Görüntüleme
81
Bakınız Allahû Tealâ Ali İmran Suresinin 7 âyeti kerimesinde ne diyor: 3ÂLİ İMRÂN7: Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe...
Cevaplar
0
Görüntüleme
103
Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (SAV) ve O’nun sahâbesi asrı saadeti yaşadılar Ondan 1400 sene sonra bugün bizler asrı hidayeti yaşıyoruz Hidayet çağı, asrı saadettir Allahû Tealâ neden bu çağa asrı hidayet diyor? Hidayet çağı diyor? Çünkü hidayet bütün boyutlarıyla unutulmuş olan bir...
Cevaplar
0
Görüntüleme
109
Hz Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Ister zalim, ister mazlum olsun kardeşine yardım et Sahabei kiram soruyor: Ya Resulullah, mazlum olduğu halde kardeşimize yardım edeceğimizi bildik, fakat zalim olduğu halde ona nasıl yardım edeceğiz? Allah Resul’ünün cevabı çok...
Cevaplar
0
Görüntüleme
70
858,500Konular
982,373Mesajlar
32,973Kullanıcılar
Üst Alt