iltasyazilim
FD Üye
Peygamber efendimiz öncelikle ne süre hac yapmıştır
EFENDİMİZ (SAV)''İN BIRINCIL VE SON HACCI
Yoluna gücü yetenlerin beyt'i (Kâbe) hac ve ziyaret etmeleri, ırk üzerinde Allah'ın bir hakkıdır*
Bizleri islâm ve onun güzellikleri ile donatan Hz Allah'a ebedi hamdü senâ, âlemlerin rahmet pınarı olan Nebî (tez)'e ve onun Ehli Beyti'ne ve Ashâbına salâtü selamlama olsun
Noksan sıfatlardan münezzeh olan Hz Allah (cc), Hayrü'lBeşer Rasûli Kibriyâ Efendimizi bizim için sarsılmayan bir özveriyle tutunulacak bir dal, en hoş misal, Allah'a kavuşmayı uman ve âhiret gününe inananlar için mutlak kılavuz kılmıştır
Allahü Azîmü'şŞân Hazretleri şöyle buyuruyor:
Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için, belirlenmiş ki Allah'ın Rasûlü'nde pek güzel bir misal vardır(1)
İçerisinde bulunmuş olduğumuz, Hac mevsimi münasebetiyle Peygamber Efendimizin (iddia), yüz bini aşkın sahâbesiyle yapmış olduğu ve misli bir kez daha bitmiş etmeyecek olan, o birincil ve son haccından söz etmek istiyorum
Yukarıda zikredilen âyeti celîlenin doğrultusunda Nebî (tez): Hac menâsikini (Hac ili ilgili ibadetleri) benden öğreniniz Benden gördüğünüz gibi hac yapınız(2) buyurmuş olup, Arafat'ta irad ettiği Vedâ hutbesi'nde de: Ola Ki bu seneden daha sonra sizinle beraber olamayacağımdemiştir
Hicretten daha sonra Peygamber Efendimiz daha önce müşriklerle olan mücadelesinden nedeniyle hac etme imkanı bulamamıştı Mekke'nin de fetih edilmesi ile bu engel de kalkmıştı Nebî (iddia) hicretin onuncu yılında Hacca gitmeye karar verdi ve bu kararını bütün müminlere ilan etti Efendimiz ile beraber hac etmek isteyen müminler her taraftan kâfileler halinde gelmeye başladılar
Peygamber Efendimiz (tez) Medine'den hareketinden önce bir hutbe okuyarak toplanan insanlara Hac ile ilgili ibadetleri öğretti ve mîkat mahallerini gösterdi Medine'de kılınan öğle namazının peşinde ihrama girmenin sünnetlerinden olan gusül abdesti alıp, ihramı giydiler Bu hal üzere Zülhuleyfe denilen mîkat mahalline vardılar Peygamber Efendimizin yanında Ezvâcı Mutahharât'tan bazıları da bulunmakta idi Hem Efendimiz'e, imanla bezenmiş, sevgi ve itaatleriyle kendilerinden sonrakilere misal bir tür ve mükemmel bir kervan da eşlik ediyordu
Burada ihramın sünneti olarak iki rekat namaz kıldıktan sonradan kendisi ile beraber olan Sahâbe Efendilerimize şu şekilde maksat etmelerini bildirdi:
Hacca kasıt ettim ve onunla Allah Azze ve Celle'nin rızası için ihrama girdim Buyur ey Allah'ım! Buyur, emrine hazırım Buyur Allah'ım, senin şerikin yoktur! Buyur Allah'ım! Hamd ve nîmet senindir Senin şerikin yoktur
Bu telbiyeyi üç defa bitmiş ettiler Nihayetinde de Nebî (tez)'e salâtü selâm getirdiler Sonra şu duayı bir defa okuyarak telbiye duası yaptılar:
Allah'ım senden rızanı ve cennetini istek ediyorum Cefa ve ateşinden sana sığınıyorumHaremi Şerîf'e (Mescidi Haram)'a varıncaya kadar bu duaya devam ettiler
Önlerinde Kâinatın Efendisi, arkada ise daha dünyada iken cennetle müjdelenmiş güzide insanların bulunduğu ve adete meleklerin zeka imrenme ettiği özgün kervan Böylece bir seyahat ancak; Peygamber Efendimizin rehberliğinde başlayıp kıyamete dek bitmeyecek olan bir gezi Ve her yolcusunu Rasûlullah'ın izinde, mâsivânın çirkinliğinden affın berraklığına içeren bir yolculuk
Rasûli Kibriyâ Efendimiz, telbiye getirerek devam etmiş olduğu bu yolculuğu sırasında Ebvâ'ya da uğradı Mekkei Mükerreme'ye girerlerken Peygamber Efendimiz ve Sahâbe Efendilerimiz telbiye getirdiler Yüksek bir mahal olan Kudas Seniyyetü'lUlyâ'dan Mekke'yi teşrî ederek Mescidi Haram'a gelinceye kadar yürüdüler Benî Şeybe kapısından içeri girdiler Peygamber Efendimiz 'Beytullah'ı görür görmez tekbir getirip şöyle dua ettiler:
Allah'ım sen selam ve selamet kaynağısın Selama erdirecek olan da ancak sensin Ey Rabbimiz! Bizi selam içinde yaşat
Allah'ım bu Beytin itibar, azamet, terkim ve heybetini artır Onu hac ve umre ile ziyaret edenlerin de asalet, azamet, terkim ve sevabını ziyadeleştir
Bu dualardan sonra Haceri Esved'ten başlayarak Beytullah'a teveccüh ettiler Tekbir getirip onu selamlayarak izdihama mahal bırakmadan tavafa başladılar Tavafın nihayetinde Makâmı İbrâhîm'de iki rekat namaz kılıp zemzem suyundan içtiler Büyük bir imtihanın Mümessili olan Hazreti Hacer ve İsmail (as)'ın, Hazreti Allah'a teslimiyetlerinin şahitlerinden olan Safâ tepesine yöneldiler Bütün Hac ibadetlerini Peygamber Efendimiz bir bir yerine getirirken onu peşine düşüp takip eden Ashâbı da büyük bir hassasiyetle benzer şeyleri dilekçe ediyorlardı Say'ı, taşıdığı ilâhî hikmetle tamamlarken her şavt içinde de şu âyeti kerîmeyi okuyordu:
Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın şiarlarındandır Bundan Böyle kim Kâbe'yi Hac eder ya da Umre yaparsa, bu ikisinde tavaf etmesinde bir beis yoktur(3) âyetini okudular
Zilhiccenin 9 günü Arafat'ta vakfe günüdür Efendimiz de Ashâbı ile beraber, Zilhiccenin 9 günü güneş doğduktan daha sonra Arafat'a yöneldiler O yıl 9 Zilhicce Cuma güne tevafuk etmiş ve Müslümanlar iki bayram birdenbire yaşamıştı Efendimiz (sav) Meş'ari Haram'a uğrayıp Nemîre denilen yere gelip, Ashâbı ile telbiye getirdiler Öğleden sonra devesinin üzerinde yüz bini aşkın ashabına Vedâ Hutbesi diye maruf beliğ hutbesini îrâd ettiler Hutbesinin son kısmında Peygamber Efendimiz: Size Benden soracaklar Ne diyeceksiniz?buyurduğunda, Ashâbı Kirâm defalarca bir ağızdan: Peygamberlik vazifesini yerine getirdidiyeceğiz, dediler Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: Şahit Ol Yâ Rab! Tanık Ol Yâ Rab! Tanık Ol Yâ Rab!buyurdular
Öğle ve İkindi namazlarını birlikte kıldıktan daha sonra vakfe yapacakları yere geldiler Burada Hazreti Allah'a açılabilecek en kıymetli eller bütün bir samimiyet, tazarru ve huşû ile yaratana açıldı ve Peygamber Efendimizin duasına candan, candan iştirak edildi Efendimiz duasına şöyle devam ediyordu:
Allah'ım! Namazım, haccım, hayatım ve ölümüm senin içindir Değişim sanadır Allah'ım Kalbimi nur ile doldur Gözlerimi nur ile doldur Allah'ım! Sadrıma genişlik, işlerime huzur ver Allah'ım! Kalp vesvesesinden, hal perîşanlığından ve mezar azabından sana sığınırım
Arafat, Peygamber Efendimizin hürmetine Hazreti Adem (birli)'ın affedildiği yerdir Bu yüzden bu ulvî yolculuğa meydana çıkan müminlerin dua ederken Adem (birli) gibi, Peygamber Efendimizi vesile yaparak affetme ve mağfirete nâiliyeti talep etmeleri bu mekanın yüksek bereketlerindendir
Îmân'ın ve İslâm'ın şartlarının neler olduğu âyet ve hadislerle zamanla bildirilmişti Kur'ân'da, îmân'ın şartının beş parça başına (Allah'a, e, Peygamberlere, Kitaplara, Âhiret Gününe Îman) kutup olarak, bir tanesi de (Kadere îman) Kur'ân'ın genel rûhuna serpiştirilmiş olarak zikredilmişti Bu altı Îman esasını Efendimiz (tez) hadîsi şeriflerinde defalarca birlikte zikretmiş olup Mekke döneminden itibaren bu altı vaz' edilmişti Lakin İslâm'ın şartı diye tanıdık beş esas ise Medîne döneminde işlenmiş olmuş, onların tümüne aniden ittibâ etmemiz Medine döneminde bildirilmiştir Şöyle oysa İslâm'ın ilk şartı olan kelîmei şehâdet risâletin başlamasıyla emredildi Namaz ibadeti beş vakitli olarak miraçtan daha sonra yani risaletin 10 yılından sonradan, oruç ve zekat da hicretten iki üç sene sonra emredilmişti İslam'ın şartlarından en son emredilen ise hac olmuştu Artık, Îman'ın ve İslâm'ın şartları emredilmiş olmasına karşın Bu gün dininizi kemale erdirdim Üzerinizdeki nimeti tamamladım ve size din olarak İslâm'ı seçtim(4) âyeti kerîmesi, Efendimiz (birli) haccını îfâ edip de ümmetine de onun menâsiklerini, farzını, vacibini, haramını, mekrûhunu ve bütün sünnetini talim ettikten sonra inzal olmuştur Buradan da açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki Rabbimizin emirlerini Efendimiz (sav) olmadan layıkıyla kavramamız ve îfâ etmemiz imkan kapsamında değildir Efendimiz olmadan kulluk etmek imkansızdır Rabbimizin en temel emirlerini bile layıkıyla yerine getirebilmek muhtemel değildir Tekrar Efendimiz olmadan, onun sünnetlerine hakkıyla ittibâ etmeden, âyette bildirildiği üzere dinimizin ikmal olması, kemal bulması da olası değildir
Rasûlullah Efendimizin sünnet ve ahlâklarına uygun olmayan bir biçimde ve bilinçsizce Allah'a ibadet edilmeye çalışıldığı için, Müslümanlar yaptıkları ibadetlerden itminan olmamakta ve ibadet ettikleri halde, fazla dar bir biçimde günah işleyip Allah'a âsî olabilmektedirler Bu isyanlarından da hiç hastalık duymamaktadırlar Müslümanların üzerlerine farz olan böylece fazla dînî vecibe de yapılması gerektiği zamanda değil de hep sonraya tehir edilmektedir Namazını daima vaktin sonunda eda etmekte veya 'ihtiyarlarınca ne meslek yapacağım' deyip gâfilâne bir biçimde gençliği heba etmektedir Konumuz olan hacda da şart bundan farklı değildir Çevremize baktığımız süre bilhassa Anadolu insanı haccını yapmaya imkanları olduğu halde gitmemekte ya da, 'ihtiyarlayınca giderim' edasıyla Müslümanlar için en kayda değer farzlardan birisi olan haccı kesintisiz tehir etmektedir Nasıl oysa namaz müminler üzerine vakitli olarak, tadili erkânına uyarak, tüm farz, vacip ve de sünnetlerin edâ edilmesiyle kâmil manada namaz sayılmaktaysa, İslâm'ın diğer bir erkânı olan haccında muteber olması ve kabûl görmesi için Efendimiz'in bu husustaki sünnetlerine uymakla muhtemel olacaktır Zira Rasûlullah Efendimiz (iddia): Hac menâsikini benden alın, benden gördüğünüz gibi yapın(5) buyurmuş ve yine: Kim Allah için hacceder de (bu esnada Allah'ın rızasına uymayan) fena söz ve davranışlardan ve Allah'a karşısında gelmekten sakınırsa (kul hakkı müstesna) annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlarından arınmış olarak hacdan) döner(6) buyurarak, bu şekilde haccını eda eden müminlere müjde vermiştir *
EFENDİMİZ (SAV)''İN BIRINCIL VE SON HACCI
Yoluna gücü yetenlerin beyt'i (Kâbe) hac ve ziyaret etmeleri, ırk üzerinde Allah'ın bir hakkıdır*
Bizleri islâm ve onun güzellikleri ile donatan Hz Allah'a ebedi hamdü senâ, âlemlerin rahmet pınarı olan Nebî (tez)'e ve onun Ehli Beyti'ne ve Ashâbına salâtü selamlama olsun
Noksan sıfatlardan münezzeh olan Hz Allah (cc), Hayrü'lBeşer Rasûli Kibriyâ Efendimizi bizim için sarsılmayan bir özveriyle tutunulacak bir dal, en hoş misal, Allah'a kavuşmayı uman ve âhiret gününe inananlar için mutlak kılavuz kılmıştır
Allahü Azîmü'şŞân Hazretleri şöyle buyuruyor:
Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için, belirlenmiş ki Allah'ın Rasûlü'nde pek güzel bir misal vardır(1)
İçerisinde bulunmuş olduğumuz, Hac mevsimi münasebetiyle Peygamber Efendimizin (iddia), yüz bini aşkın sahâbesiyle yapmış olduğu ve misli bir kez daha bitmiş etmeyecek olan, o birincil ve son haccından söz etmek istiyorum
Yukarıda zikredilen âyeti celîlenin doğrultusunda Nebî (tez): Hac menâsikini (Hac ili ilgili ibadetleri) benden öğreniniz Benden gördüğünüz gibi hac yapınız(2) buyurmuş olup, Arafat'ta irad ettiği Vedâ hutbesi'nde de: Ola Ki bu seneden daha sonra sizinle beraber olamayacağımdemiştir
Hicretten daha sonra Peygamber Efendimiz daha önce müşriklerle olan mücadelesinden nedeniyle hac etme imkanı bulamamıştı Mekke'nin de fetih edilmesi ile bu engel de kalkmıştı Nebî (iddia) hicretin onuncu yılında Hacca gitmeye karar verdi ve bu kararını bütün müminlere ilan etti Efendimiz ile beraber hac etmek isteyen müminler her taraftan kâfileler halinde gelmeye başladılar
Peygamber Efendimiz (tez) Medine'den hareketinden önce bir hutbe okuyarak toplanan insanlara Hac ile ilgili ibadetleri öğretti ve mîkat mahallerini gösterdi Medine'de kılınan öğle namazının peşinde ihrama girmenin sünnetlerinden olan gusül abdesti alıp, ihramı giydiler Bu hal üzere Zülhuleyfe denilen mîkat mahalline vardılar Peygamber Efendimizin yanında Ezvâcı Mutahharât'tan bazıları da bulunmakta idi Hem Efendimiz'e, imanla bezenmiş, sevgi ve itaatleriyle kendilerinden sonrakilere misal bir tür ve mükemmel bir kervan da eşlik ediyordu
Burada ihramın sünneti olarak iki rekat namaz kıldıktan sonradan kendisi ile beraber olan Sahâbe Efendilerimize şu şekilde maksat etmelerini bildirdi:
Hacca kasıt ettim ve onunla Allah Azze ve Celle'nin rızası için ihrama girdim Buyur ey Allah'ım! Buyur, emrine hazırım Buyur Allah'ım, senin şerikin yoktur! Buyur Allah'ım! Hamd ve nîmet senindir Senin şerikin yoktur
Bu telbiyeyi üç defa bitmiş ettiler Nihayetinde de Nebî (tez)'e salâtü selâm getirdiler Sonra şu duayı bir defa okuyarak telbiye duası yaptılar:
Allah'ım senden rızanı ve cennetini istek ediyorum Cefa ve ateşinden sana sığınıyorumHaremi Şerîf'e (Mescidi Haram)'a varıncaya kadar bu duaya devam ettiler
Önlerinde Kâinatın Efendisi, arkada ise daha dünyada iken cennetle müjdelenmiş güzide insanların bulunduğu ve adete meleklerin zeka imrenme ettiği özgün kervan Böylece bir seyahat ancak; Peygamber Efendimizin rehberliğinde başlayıp kıyamete dek bitmeyecek olan bir gezi Ve her yolcusunu Rasûlullah'ın izinde, mâsivânın çirkinliğinden affın berraklığına içeren bir yolculuk
Rasûli Kibriyâ Efendimiz, telbiye getirerek devam etmiş olduğu bu yolculuğu sırasında Ebvâ'ya da uğradı Mekkei Mükerreme'ye girerlerken Peygamber Efendimiz ve Sahâbe Efendilerimiz telbiye getirdiler Yüksek bir mahal olan Kudas Seniyyetü'lUlyâ'dan Mekke'yi teşrî ederek Mescidi Haram'a gelinceye kadar yürüdüler Benî Şeybe kapısından içeri girdiler Peygamber Efendimiz 'Beytullah'ı görür görmez tekbir getirip şöyle dua ettiler:
Allah'ım sen selam ve selamet kaynağısın Selama erdirecek olan da ancak sensin Ey Rabbimiz! Bizi selam içinde yaşat
Allah'ım bu Beytin itibar, azamet, terkim ve heybetini artır Onu hac ve umre ile ziyaret edenlerin de asalet, azamet, terkim ve sevabını ziyadeleştir
Bu dualardan sonra Haceri Esved'ten başlayarak Beytullah'a teveccüh ettiler Tekbir getirip onu selamlayarak izdihama mahal bırakmadan tavafa başladılar Tavafın nihayetinde Makâmı İbrâhîm'de iki rekat namaz kılıp zemzem suyundan içtiler Büyük bir imtihanın Mümessili olan Hazreti Hacer ve İsmail (as)'ın, Hazreti Allah'a teslimiyetlerinin şahitlerinden olan Safâ tepesine yöneldiler Bütün Hac ibadetlerini Peygamber Efendimiz bir bir yerine getirirken onu peşine düşüp takip eden Ashâbı da büyük bir hassasiyetle benzer şeyleri dilekçe ediyorlardı Say'ı, taşıdığı ilâhî hikmetle tamamlarken her şavt içinde de şu âyeti kerîmeyi okuyordu:
Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın şiarlarındandır Bundan Böyle kim Kâbe'yi Hac eder ya da Umre yaparsa, bu ikisinde tavaf etmesinde bir beis yoktur(3) âyetini okudular
Zilhiccenin 9 günü Arafat'ta vakfe günüdür Efendimiz de Ashâbı ile beraber, Zilhiccenin 9 günü güneş doğduktan daha sonra Arafat'a yöneldiler O yıl 9 Zilhicce Cuma güne tevafuk etmiş ve Müslümanlar iki bayram birdenbire yaşamıştı Efendimiz (sav) Meş'ari Haram'a uğrayıp Nemîre denilen yere gelip, Ashâbı ile telbiye getirdiler Öğleden sonra devesinin üzerinde yüz bini aşkın ashabına Vedâ Hutbesi diye maruf beliğ hutbesini îrâd ettiler Hutbesinin son kısmında Peygamber Efendimiz: Size Benden soracaklar Ne diyeceksiniz?buyurduğunda, Ashâbı Kirâm defalarca bir ağızdan: Peygamberlik vazifesini yerine getirdidiyeceğiz, dediler Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: Şahit Ol Yâ Rab! Tanık Ol Yâ Rab! Tanık Ol Yâ Rab!buyurdular
Öğle ve İkindi namazlarını birlikte kıldıktan daha sonra vakfe yapacakları yere geldiler Burada Hazreti Allah'a açılabilecek en kıymetli eller bütün bir samimiyet, tazarru ve huşû ile yaratana açıldı ve Peygamber Efendimizin duasına candan, candan iştirak edildi Efendimiz duasına şöyle devam ediyordu:
Allah'ım! Namazım, haccım, hayatım ve ölümüm senin içindir Değişim sanadır Allah'ım Kalbimi nur ile doldur Gözlerimi nur ile doldur Allah'ım! Sadrıma genişlik, işlerime huzur ver Allah'ım! Kalp vesvesesinden, hal perîşanlığından ve mezar azabından sana sığınırım
Arafat, Peygamber Efendimizin hürmetine Hazreti Adem (birli)'ın affedildiği yerdir Bu yüzden bu ulvî yolculuğa meydana çıkan müminlerin dua ederken Adem (birli) gibi, Peygamber Efendimizi vesile yaparak affetme ve mağfirete nâiliyeti talep etmeleri bu mekanın yüksek bereketlerindendir
Îmân'ın ve İslâm'ın şartlarının neler olduğu âyet ve hadislerle zamanla bildirilmişti Kur'ân'da, îmân'ın şartının beş parça başına (Allah'a, e, Peygamberlere, Kitaplara, Âhiret Gününe Îman) kutup olarak, bir tanesi de (Kadere îman) Kur'ân'ın genel rûhuna serpiştirilmiş olarak zikredilmişti Bu altı Îman esasını Efendimiz (tez) hadîsi şeriflerinde defalarca birlikte zikretmiş olup Mekke döneminden itibaren bu altı vaz' edilmişti Lakin İslâm'ın şartı diye tanıdık beş esas ise Medîne döneminde işlenmiş olmuş, onların tümüne aniden ittibâ etmemiz Medine döneminde bildirilmiştir Şöyle oysa İslâm'ın ilk şartı olan kelîmei şehâdet risâletin başlamasıyla emredildi Namaz ibadeti beş vakitli olarak miraçtan daha sonra yani risaletin 10 yılından sonradan, oruç ve zekat da hicretten iki üç sene sonra emredilmişti İslam'ın şartlarından en son emredilen ise hac olmuştu Artık, Îman'ın ve İslâm'ın şartları emredilmiş olmasına karşın Bu gün dininizi kemale erdirdim Üzerinizdeki nimeti tamamladım ve size din olarak İslâm'ı seçtim(4) âyeti kerîmesi, Efendimiz (birli) haccını îfâ edip de ümmetine de onun menâsiklerini, farzını, vacibini, haramını, mekrûhunu ve bütün sünnetini talim ettikten sonra inzal olmuştur Buradan da açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki Rabbimizin emirlerini Efendimiz (sav) olmadan layıkıyla kavramamız ve îfâ etmemiz imkan kapsamında değildir Efendimiz olmadan kulluk etmek imkansızdır Rabbimizin en temel emirlerini bile layıkıyla yerine getirebilmek muhtemel değildir Tekrar Efendimiz olmadan, onun sünnetlerine hakkıyla ittibâ etmeden, âyette bildirildiği üzere dinimizin ikmal olması, kemal bulması da olası değildir
Rasûlullah Efendimizin sünnet ve ahlâklarına uygun olmayan bir biçimde ve bilinçsizce Allah'a ibadet edilmeye çalışıldığı için, Müslümanlar yaptıkları ibadetlerden itminan olmamakta ve ibadet ettikleri halde, fazla dar bir biçimde günah işleyip Allah'a âsî olabilmektedirler Bu isyanlarından da hiç hastalık duymamaktadırlar Müslümanların üzerlerine farz olan böylece fazla dînî vecibe de yapılması gerektiği zamanda değil de hep sonraya tehir edilmektedir Namazını daima vaktin sonunda eda etmekte veya 'ihtiyarlarınca ne meslek yapacağım' deyip gâfilâne bir biçimde gençliği heba etmektedir Konumuz olan hacda da şart bundan farklı değildir Çevremize baktığımız süre bilhassa Anadolu insanı haccını yapmaya imkanları olduğu halde gitmemekte ya da, 'ihtiyarlayınca giderim' edasıyla Müslümanlar için en kayda değer farzlardan birisi olan haccı kesintisiz tehir etmektedir Nasıl oysa namaz müminler üzerine vakitli olarak, tadili erkânına uyarak, tüm farz, vacip ve de sünnetlerin edâ edilmesiyle kâmil manada namaz sayılmaktaysa, İslâm'ın diğer bir erkânı olan haccında muteber olması ve kabûl görmesi için Efendimiz'in bu husustaki sünnetlerine uymakla muhtemel olacaktır Zira Rasûlullah Efendimiz (iddia): Hac menâsikini benden alın, benden gördüğünüz gibi yapın(5) buyurmuş ve yine: Kim Allah için hacceder de (bu esnada Allah'ın rızasına uymayan) fena söz ve davranışlardan ve Allah'a karşısında gelmekten sakınırsa (kul hakkı müstesna) annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlarından arınmış olarak hacdan) döner(6) buyurarak, bu şekilde haccını eda eden müminlere müjde vermiştir *