iltasyazilim
FD Üye
Papatyanın Hikayesi
Koskoca bir bahçede harikulada çiçekler içinde bir papatya Ve papatya aşık olmuş, yanmış tutuşmuş ak sakallı bahçıvana Bir ümit bekliyormuş Yüzlerce çiçeğin arasından Onunla, sadece onunla saatlerce ilgilensin Buz gibi suyunu sadece ona döksün istiyormuş Sadece ona değsin makası, Yalnızca ona gülsün dudakları Kıskanıyormuş bahçıvanı, kırmızı güllerden, sarı lalelerden, mor menekşelerden zambaklardan Papatya, sadece bahçıvan için açıyormuş, Bembeyaz yapraklarını
Bir gün, aşkı pek büyümüşki Papatya yapraklarını taşıyamaz olmuş Eğilivermiş boynu Toprağa bakıyormuş bundan böyle Bahçıvanın yalnızca sesini duyuyormuş Ayaklarını görüyormuş Bunada şükür diyormuş Yetiyormuş ona, bahçıvanın varlığını hissetmek Zaman akıp gidiyormuş Papatya bahçıvanın yüzünü görmeyeli fazla olmuş Ne var benzeri boynumu kaldırsa Bir kerecik daha görsem yüzünü diyormuş
Ve işte bir günBahçıvan papatyaya doğru yaklaşmış Fidan Gibi bedenini ellerinin arasına almış Elindeki sopayı, köklerinin yanına, toprağa sokmuş bir iple papatyanın gövdesini bağlayıvermiş sopaya Papatya o an daha fazla sevmiş bahçıvanı Hala göremiyormuş onu, fakat bedeni kurtulmuş Uzun bir müddet sonra, bahçıvan uğramaz olmuş bahçeye Gelen dışarı giden yokmuş Kahrından ölecekmiş papatya
Lakin işte bir sabah Hortumdan akan suyun sesiyle uyanmış Derin bir oh çekmiş Çılgıncasına sevdiği bahçıvan geri gelmiş Birdenbire, kendisine doğru gelen iki bacak görmüş Bu onun delicesine sevdiği bahçıvan değilmiş Diğer birisiymiş Adamın elinde dahası makas varmış Papatyanın kafasını kaldırmış yukarıya dürüst
Ne hoş açmışsın sen pek demiş Bu gencecik, yakışıklı bir delikanlıymış Gözleri gök mavisi, saçları güneş sarısıymış Lakin gövden seni taşımıyor demiş Elindeki makası papatyanın boynuna içten uzatmış Ve bir hamlede bağını gövdesinden ayırmış Papatya yere düşerken hatırlamış sevdiğini O beyazlamış, ak sakallı, yaşlımı yaşlı bahçıvanı hatırlamış Birde o gencecik, yakışıklı delikanlıyı düşünmüş Ve o an anlamış, neden o ihtiyar bahçıvanı sevdiğini O her şeye karşın, papatyaya emek vermiş Ona hiç bir zaman güzel olduğunu söylememiş, lakin onu gerçekten her zaman sevmiş
Papatya anlamış artık
Sevgi, emek istermiş
Yere düştüğünde son bir defa düşünmüş sevdiğini Teşekkür etmiş ona içinden Son yaprağıda kuruduğunda, biliyormuş bundan böyle
Hakiki sevginin, söylemeden, yaşamadan ve asla kavuşmadan varolabileceğini
Cüneyd Suavi
*
Koskoca bir bahçede harikulada çiçekler içinde bir papatya Ve papatya aşık olmuş, yanmış tutuşmuş ak sakallı bahçıvana Bir ümit bekliyormuş Yüzlerce çiçeğin arasından Onunla, sadece onunla saatlerce ilgilensin Buz gibi suyunu sadece ona döksün istiyormuş Sadece ona değsin makası, Yalnızca ona gülsün dudakları Kıskanıyormuş bahçıvanı, kırmızı güllerden, sarı lalelerden, mor menekşelerden zambaklardan Papatya, sadece bahçıvan için açıyormuş, Bembeyaz yapraklarını
Bir gün, aşkı pek büyümüşki Papatya yapraklarını taşıyamaz olmuş Eğilivermiş boynu Toprağa bakıyormuş bundan böyle Bahçıvanın yalnızca sesini duyuyormuş Ayaklarını görüyormuş Bunada şükür diyormuş Yetiyormuş ona, bahçıvanın varlığını hissetmek Zaman akıp gidiyormuş Papatya bahçıvanın yüzünü görmeyeli fazla olmuş Ne var benzeri boynumu kaldırsa Bir kerecik daha görsem yüzünü diyormuş
Ve işte bir günBahçıvan papatyaya doğru yaklaşmış Fidan Gibi bedenini ellerinin arasına almış Elindeki sopayı, köklerinin yanına, toprağa sokmuş bir iple papatyanın gövdesini bağlayıvermiş sopaya Papatya o an daha fazla sevmiş bahçıvanı Hala göremiyormuş onu, fakat bedeni kurtulmuş Uzun bir müddet sonra, bahçıvan uğramaz olmuş bahçeye Gelen dışarı giden yokmuş Kahrından ölecekmiş papatya
Lakin işte bir sabah Hortumdan akan suyun sesiyle uyanmış Derin bir oh çekmiş Çılgıncasına sevdiği bahçıvan geri gelmiş Birdenbire, kendisine doğru gelen iki bacak görmüş Bu onun delicesine sevdiği bahçıvan değilmiş Diğer birisiymiş Adamın elinde dahası makas varmış Papatyanın kafasını kaldırmış yukarıya dürüst
Ne hoş açmışsın sen pek demiş Bu gencecik, yakışıklı bir delikanlıymış Gözleri gök mavisi, saçları güneş sarısıymış Lakin gövden seni taşımıyor demiş Elindeki makası papatyanın boynuna içten uzatmış Ve bir hamlede bağını gövdesinden ayırmış Papatya yere düşerken hatırlamış sevdiğini O beyazlamış, ak sakallı, yaşlımı yaşlı bahçıvanı hatırlamış Birde o gencecik, yakışıklı delikanlıyı düşünmüş Ve o an anlamış, neden o ihtiyar bahçıvanı sevdiğini O her şeye karşın, papatyaya emek vermiş Ona hiç bir zaman güzel olduğunu söylememiş, lakin onu gerçekten her zaman sevmiş
Papatya anlamış artık
Sevgi, emek istermiş
Yere düştüğünde son bir defa düşünmüş sevdiğini Teşekkür etmiş ona içinden Son yaprağıda kuruduğunda, biliyormuş bundan böyle
Hakiki sevginin, söylemeden, yaşamadan ve asla kavuşmadan varolabileceğini
Cüneyd Suavi
*