iltasyazilim
FD Üye
osmanlı eğlenceleri
Osmanlı Misafir Etme Anlayışı
Osmanlıda Saray Eğlenceleri nasıldı
Osmanlıda sarayda yapılan eğlenceler
Osmanlıda Saray Eğlenceleri
Türklerde müzik hayatın bir parçası olup beygir üstünde bile icra edilmiştir Küğ veya Yır olarak bilinen müzik türü Oğuz ve Manas destanlarında geçmektedir
Farabi ’nin Türk müzik birikimini bilimsel olarak disiplin etmesi ve Kitabı Musiki ’yül Kebir (Büyük müzik kitabı) adlı eserle Türk müzik formatlarını İslam musikisiyle birleştirmiştir Selçuklularda devlet teşkilatına giren armonika heyeti, Osmanlılarda Cengi Harbi ya da Mehter Müziği olarak çok daha geniş ve etkin olmuştur
İslam ümmeti ile Osmanlı milletlerinin üstteki seviye yöneticilerinin bulunduğu çevreler içinde yaygınlaşan sportif eğlencelerle birlikte, müzik ve davet eğlenceleri de yaygınlaşmıştır Bu yaygınlık ekonomi merkezlerinde ve saraylarda bayan odaklı olarak kapalı bir sektöre dönüşmüştür
Osmanlı ’da halka açık davet merkezleri ilk dönemlerde spor oyunları ile başladı Avcılık ve okçuluk, güreş ve cirit gibi milli oyunlar, İstanbul ’un Başkent olmasıyla ve kıraathanelerin tartışma ve dinlenme merkezi olarak gelişmesiyle azaldı Giderek ahali oyunları ile idareci sınıf arasındaki ziyafet anlayışı birbirinden kapma noktasına geldi
“18 Yüzyılda İstanbul ’daki İsveç elçiliğinde çalışan d ’Ohhson, yedi ciltlik Tableau General de L ’Empire Otoman adlı eserinin dördüncü cildinde davet konusuna değinir Yazar, Müslümanların gösterilerden, gürültülü,, patırtılı bayramlardan sakındıklarını söyledikten daha sonra;
Türkler arsında münhasıran padişahın eğlenmesine hasredilen saray içi eğlencelerinden başka genel eğlencelere rastlanmaz
der Bu tür eğlencelerin de oysa iki bayram arasında olduğunu belirten d ’Ohhson, Türkleri eğlenmeyi bilmemekle ve asık suratlılıkla itham eder Komedi, facia, opera gibi insanoğlunun dehasının tüm kaynaklarını ve dilin bütün güzelliğini döktüğü sanatlar Türklerin meçhulüdür Yazan tarafından aşağılanan oyun ekipleri, komikler, hokkabazlar, güreşçiler, cambazlar, gölge oyunları, var olmasına vardır fakat, bunlar da alenen temsil veremez ve fakat özel vesilelerle görünürler (…)
Ciddiyet, eğlencelere karşı bigane kullanmak Türklerin törelerinin bir parçası gibidir Erkekler olsun, kadınlar olsun, fazla hareket etmemeyi, telaşa kapılmamayı, muhtemel olursa sofralarındaki yerinden kıpırdamamayı bir nevi büyüklük sayar Mesela oturdukları yerde ya da ayaktayken mendillerini düşürürler veya iki adım ötedeki bir şeyi almaları icabında, kendileri kıpırdamaz ve iki ellerini birbirine vurmakla yetinirler O zaman hemem bir içağası veya cariye koşar ve isteklerini yerine getirir
Osmanlı gösteri hayatının sadeliği ve zarafetine karşısında tepkili olan elçinin İslam dikte ve yasakları ile Peygamberimizi sünnetleri hakkında tatmin edici bilgiden yoksu olduğu fazla açıktır Ancak, Osmanlı davet hayatının saray içi ve çevresindeki resmiyetin dışındaki boyutları da iyi gözlemlenmelidir
“1582 yılında Padişahın kızkardeşleri evlenirken yapılan şenlikler esnasında İstanbul ’da yer alan De La Croix donanma gecesini şöyle anlatıyor:
Bu türlü gece şenliği çok hoştu Bütün dükkanlar en değeli eşyalarla bezeniyor ve öyle fazla sayıda kandillerle aydınlatılıyordu Bu kandiller çiçek demeti ve klaptanlarla asılıyorduSatıcılar geceyi dostlarıyla şarkı söyleyip, çubuklarını tüttürerek, kahvelerini içerek geçiriyorlardı (…)“
Osmanlı Devleti ’nde ziyafet hayatını yönlendiren resmi ve sivil kuruluşlar da vardı Eğlencehanei Osmani Kumpanyası, Handehanei Osmanlı Kumpanyası, Meserrethanei Osmani Kumpanyası, Temaşahanei Osmanlı Kumpanyası, vb organizasyonlarda profesyonel oyun ve eğlenceler düzenlenmekteydi
Osmanlı ve İstanbul eğlenceleri, Türk töresinin etkisinde kalan Anadolu gösteri geleneğinden koparak, Arap, Fars ve batı geleneklerinin bir sentezi durumuna dönüşmekteydi:
“19 yüzyılın ilk yarısında (…) bir lale bayramını izleyen Panaroma Dergisi ’nin muhabiri JA David anlatıyor:
Güneşin batmasıyla birlikte haremdeki kadınlar (…) şenliğin başlamasını beklemeye koyuldular Aniden akşam sessizliğini yırtan bir haykırışla bir meşale yanar, ışıkları birbirini arar, birbirlerine kavuşur Bir alay adam güzel kokular yayan meşalelerle çiçeklerin arasında, peşinde ışıklandırılmış izler bırakarak dağılırlar Her çiçeğin yanına bir ayna yerleştirilmiştir Alevler e çiçek bu aynaya yansır (…) Denizde ve kalede atılan topların bu şenliğin görkemi konusunda fakat soluk bir izlenim verebilir
Osmanlı düğünleri de batılı elçilerin gözlemleriyle metinlere yazılmıştır Saray düğün merasimi konusunda ve bilhassa düğün müziği ve dansı hakkında ayrıntılı bilgi vermiştir:
“Önce şarkı söyleyen rakkase, peşinde dansa başlar: Başının üstünde definin zillerini şakırdatarak yerinden kıpırdamaksızın, ara sıra yavaşlayan, bazen çılgıncasına hızlanan bir armoni ile sallanmaya başladı(…)
İstanbul ’daki Hamal Bayramı hakkında, 1857 yılında gözlemlerini anlatan Baronne de Fontmagne, davul, zurna ve saz ekipler eşliğinde çok sayıda seyircisi bulunan el parmaklarıyla birbirine tutunmuş ve halka olmuş (Halay) gruplardan bahseder Bir Mevlevi törenine de tanık olan Baronne de Fontmagne, musiki eşliğinde dönen derviş ve seremoniyi bir tiyatro sahnesine benzetmektedir
Geleneksel davet sanatlarındaki misafir etme kültüründe de merkez olan İstanbul ’un, yabancılar gözünde bambaşka bir mistik havası ve doğu kültürünün gizemi vardı Feldmareşal Helmuth Von Moltke, Medeah ve Kukla oyunlarından özenle bahsetmektedir Bir halk müziği mizahı olan meddah ve kukla oyunu, Türk millet tiyatrosunun ve sahne eğlencelerinin birincil evreleri olarak değerlendirilebilir Rus Elçisi Kutuzov (1779 Yaş Antlaşması) gözlemlerinde, Ermeni ve Yahudi çalgıcıların eşliğinde, Rum çengi ve oğlanların dansı ile cambaz gösterilerinin yapıldığı avluda, beygir biniciliği gösterilerini de izlediğini bildirir
Metin And ’ın, ‘Oamanlı Şenliklerinde Saraylar ’ adlı eserinde şenlikleri ve eğlenceleri şu başlıklarda sınıflandırmıştır:
* Savaş Gösterileri
* Sirk Gösterileri
* Cambazlık
* Musikili Eğlenceler
* Nahıllar
* Şeker Bahçeleri
* Geçit Alayları
* Esnaf Alayları
* Mesire Eğlenceleri
‘Boğaziçinde Yirmialtı Yıl ’ adlı eserin yazarı Dorina L Neave (18811908) kitabında özellikle mesire eğlencelerine geniş yer vermektedir
Osmanlı Harem Dairesi eğlencelerini ise şu başlıklarda biriktirmek mümkündür:
* Halvet
* Göç
* Musiki
* Karagöz, Kukla vb gösteriler
* Köçek
* Tavşan Oyunu
* Çengi Dansları
Bunun Dışında insanlar ile birlikte kutlanan Cuma Selamlığı, Nevruz Tebriki, Kandiller ve Sure Alayı, Ramazan, Hırkai Sadet ’i Ziyaret, Kadir Gecesi ve Alayı ve Bayram Tebrikleri de sayılabilir
alıntınet *
Osmanlı Misafir Etme Anlayışı
Osmanlıda Saray Eğlenceleri nasıldı
Osmanlıda sarayda yapılan eğlenceler
Osmanlıda Saray Eğlenceleri
Türklerde müzik hayatın bir parçası olup beygir üstünde bile icra edilmiştir Küğ veya Yır olarak bilinen müzik türü Oğuz ve Manas destanlarında geçmektedir
Farabi ’nin Türk müzik birikimini bilimsel olarak disiplin etmesi ve Kitabı Musiki ’yül Kebir (Büyük müzik kitabı) adlı eserle Türk müzik formatlarını İslam musikisiyle birleştirmiştir Selçuklularda devlet teşkilatına giren armonika heyeti, Osmanlılarda Cengi Harbi ya da Mehter Müziği olarak çok daha geniş ve etkin olmuştur
İslam ümmeti ile Osmanlı milletlerinin üstteki seviye yöneticilerinin bulunduğu çevreler içinde yaygınlaşan sportif eğlencelerle birlikte, müzik ve davet eğlenceleri de yaygınlaşmıştır Bu yaygınlık ekonomi merkezlerinde ve saraylarda bayan odaklı olarak kapalı bir sektöre dönüşmüştür
Osmanlı ’da halka açık davet merkezleri ilk dönemlerde spor oyunları ile başladı Avcılık ve okçuluk, güreş ve cirit gibi milli oyunlar, İstanbul ’un Başkent olmasıyla ve kıraathanelerin tartışma ve dinlenme merkezi olarak gelişmesiyle azaldı Giderek ahali oyunları ile idareci sınıf arasındaki ziyafet anlayışı birbirinden kapma noktasına geldi
“18 Yüzyılda İstanbul ’daki İsveç elçiliğinde çalışan d ’Ohhson, yedi ciltlik Tableau General de L ’Empire Otoman adlı eserinin dördüncü cildinde davet konusuna değinir Yazar, Müslümanların gösterilerden, gürültülü,, patırtılı bayramlardan sakındıklarını söyledikten daha sonra;
Türkler arsında münhasıran padişahın eğlenmesine hasredilen saray içi eğlencelerinden başka genel eğlencelere rastlanmaz
der Bu tür eğlencelerin de oysa iki bayram arasında olduğunu belirten d ’Ohhson, Türkleri eğlenmeyi bilmemekle ve asık suratlılıkla itham eder Komedi, facia, opera gibi insanoğlunun dehasının tüm kaynaklarını ve dilin bütün güzelliğini döktüğü sanatlar Türklerin meçhulüdür Yazan tarafından aşağılanan oyun ekipleri, komikler, hokkabazlar, güreşçiler, cambazlar, gölge oyunları, var olmasına vardır fakat, bunlar da alenen temsil veremez ve fakat özel vesilelerle görünürler (…)
Ciddiyet, eğlencelere karşı bigane kullanmak Türklerin törelerinin bir parçası gibidir Erkekler olsun, kadınlar olsun, fazla hareket etmemeyi, telaşa kapılmamayı, muhtemel olursa sofralarındaki yerinden kıpırdamamayı bir nevi büyüklük sayar Mesela oturdukları yerde ya da ayaktayken mendillerini düşürürler veya iki adım ötedeki bir şeyi almaları icabında, kendileri kıpırdamaz ve iki ellerini birbirine vurmakla yetinirler O zaman hemem bir içağası veya cariye koşar ve isteklerini yerine getirir
Osmanlı gösteri hayatının sadeliği ve zarafetine karşısında tepkili olan elçinin İslam dikte ve yasakları ile Peygamberimizi sünnetleri hakkında tatmin edici bilgiden yoksu olduğu fazla açıktır Ancak, Osmanlı davet hayatının saray içi ve çevresindeki resmiyetin dışındaki boyutları da iyi gözlemlenmelidir
“1582 yılında Padişahın kızkardeşleri evlenirken yapılan şenlikler esnasında İstanbul ’da yer alan De La Croix donanma gecesini şöyle anlatıyor:
Bu türlü gece şenliği çok hoştu Bütün dükkanlar en değeli eşyalarla bezeniyor ve öyle fazla sayıda kandillerle aydınlatılıyordu Bu kandiller çiçek demeti ve klaptanlarla asılıyorduSatıcılar geceyi dostlarıyla şarkı söyleyip, çubuklarını tüttürerek, kahvelerini içerek geçiriyorlardı (…)“
Osmanlı Devleti ’nde ziyafet hayatını yönlendiren resmi ve sivil kuruluşlar da vardı Eğlencehanei Osmani Kumpanyası, Handehanei Osmanlı Kumpanyası, Meserrethanei Osmani Kumpanyası, Temaşahanei Osmanlı Kumpanyası, vb organizasyonlarda profesyonel oyun ve eğlenceler düzenlenmekteydi
Osmanlı ve İstanbul eğlenceleri, Türk töresinin etkisinde kalan Anadolu gösteri geleneğinden koparak, Arap, Fars ve batı geleneklerinin bir sentezi durumuna dönüşmekteydi:
“19 yüzyılın ilk yarısında (…) bir lale bayramını izleyen Panaroma Dergisi ’nin muhabiri JA David anlatıyor:
Güneşin batmasıyla birlikte haremdeki kadınlar (…) şenliğin başlamasını beklemeye koyuldular Aniden akşam sessizliğini yırtan bir haykırışla bir meşale yanar, ışıkları birbirini arar, birbirlerine kavuşur Bir alay adam güzel kokular yayan meşalelerle çiçeklerin arasında, peşinde ışıklandırılmış izler bırakarak dağılırlar Her çiçeğin yanına bir ayna yerleştirilmiştir Alevler e çiçek bu aynaya yansır (…) Denizde ve kalede atılan topların bu şenliğin görkemi konusunda fakat soluk bir izlenim verebilir
Osmanlı düğünleri de batılı elçilerin gözlemleriyle metinlere yazılmıştır Saray düğün merasimi konusunda ve bilhassa düğün müziği ve dansı hakkında ayrıntılı bilgi vermiştir:
“Önce şarkı söyleyen rakkase, peşinde dansa başlar: Başının üstünde definin zillerini şakırdatarak yerinden kıpırdamaksızın, ara sıra yavaşlayan, bazen çılgıncasına hızlanan bir armoni ile sallanmaya başladı(…)
İstanbul ’daki Hamal Bayramı hakkında, 1857 yılında gözlemlerini anlatan Baronne de Fontmagne, davul, zurna ve saz ekipler eşliğinde çok sayıda seyircisi bulunan el parmaklarıyla birbirine tutunmuş ve halka olmuş (Halay) gruplardan bahseder Bir Mevlevi törenine de tanık olan Baronne de Fontmagne, musiki eşliğinde dönen derviş ve seremoniyi bir tiyatro sahnesine benzetmektedir
Geleneksel davet sanatlarındaki misafir etme kültüründe de merkez olan İstanbul ’un, yabancılar gözünde bambaşka bir mistik havası ve doğu kültürünün gizemi vardı Feldmareşal Helmuth Von Moltke, Medeah ve Kukla oyunlarından özenle bahsetmektedir Bir halk müziği mizahı olan meddah ve kukla oyunu, Türk millet tiyatrosunun ve sahne eğlencelerinin birincil evreleri olarak değerlendirilebilir Rus Elçisi Kutuzov (1779 Yaş Antlaşması) gözlemlerinde, Ermeni ve Yahudi çalgıcıların eşliğinde, Rum çengi ve oğlanların dansı ile cambaz gösterilerinin yapıldığı avluda, beygir biniciliği gösterilerini de izlediğini bildirir
Metin And ’ın, ‘Oamanlı Şenliklerinde Saraylar ’ adlı eserinde şenlikleri ve eğlenceleri şu başlıklarda sınıflandırmıştır:
* Savaş Gösterileri
* Sirk Gösterileri
* Cambazlık
* Musikili Eğlenceler
* Nahıllar
* Şeker Bahçeleri
* Geçit Alayları
* Esnaf Alayları
* Mesire Eğlenceleri
‘Boğaziçinde Yirmialtı Yıl ’ adlı eserin yazarı Dorina L Neave (18811908) kitabında özellikle mesire eğlencelerine geniş yer vermektedir
Osmanlı Harem Dairesi eğlencelerini ise şu başlıklarda biriktirmek mümkündür:
* Halvet
* Göç
* Musiki
* Karagöz, Kukla vb gösteriler
* Köçek
* Tavşan Oyunu
* Çengi Dansları
Bunun Dışında insanlar ile birlikte kutlanan Cuma Selamlığı, Nevruz Tebriki, Kandiller ve Sure Alayı, Ramazan, Hırkai Sadet ’i Ziyaret, Kadir Gecesi ve Alayı ve Bayram Tebrikleri de sayılabilir
alıntınet *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.