Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Osmanlı'da Gelenek ve Görenekler nelerdir

Osmanlı'da Gelenek ve Görenekler nelerdir

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Osmanlı'da Gelenek ve Görenekler nelerdiri,
Osmanlı'daki Gelenek ve Görenekler hakkında veri,
Osmanlı'daki Gelenek ve Görenekler,


SÜNNET DÜĞÜNÜ

İslâmiyette erkek çocuklar genel olarak 511 yaşları arasında sünnet edilmektedirler Eskiden bu cerrahi müdahale evde, bir berber ya da sünnetçi tarafından yapılırdı Şanslı olduğu varsayılan tek rakamlı yaşlar tercih edilir, hali vakti yerinde olanlar kendi çoçukları ile birlikte yoksul çocukları da sünnet ettirirlerdi
Sünnet kıyafetini tamamlayan iki manâlı aksesuar, başa giyilen sünnet takkesi ve çapraz olarak elbisenin önüne takılan Maşallahyazılmış kumaş şerittir Sünnet olacak çocuk bir hafta önce akraba ve eş dosta ürülerek el öptürülmekte, özellikle İstanbul'da dayanıklılık ve selamet dilemek için Eyüp Sultan Türbesi ziyaret edilmektedir Hem çocuklar midilli ya da cet bindirilerek davul zurna eşliğinde ve kasideler okunarak cadde sokak dolaştırılırdı Sünnetten bir gün önce hamama gidilip yıkanılır ve sağ ellerine kına yakılırdı
Sünnet yatağı evin baş odasında veya bahçede hazırlanırdı Kentlere göre farklılıklar olmakla birlikte, genelde çevredeki yakınlardan ödünç alınan işlemelerle yatak süslenirdi Ipekli krepten yapılan ve çevikliği sembolize eden fare ile uzun ömrün sembolü olan kaplumbağa figürleri yatağın sinyâl yerlerine takılırdı
Sünnet düğünlerine çocukları ağırlamak için hokkabaz ve çengiler çağrılır, kukla ve Karagöz gösterileri yapılırdı Misafirler sünnet olan çocuklara saat, yazı takımı, oyuncak, para ya da altın armağan ederlerdi
İçinde kahve fincanı ve zarflar yer alan tepsiyi taşıyan kız, tarz örtüsünü kenardan iki eli ile önlük gibi önünde miktar, ikinci kız stil takımını taşırdı Üçüncü kız tepsiden porselen fincanı alır, stildeki güğümden kahveyi doldurur, fincanı altın,tombak, gümüş veya porselen zarfa yerleştirir, zarfın ayağından iki parmağı ile tutarak tek tek misafirlere ikram ederdi Tiryakiler kahve ile birlikte nargile ya da uzun çubuklarda tütün içerlerdi

KINA GECESİ

Önceden nikah eğlencelerine pazartesi günü çeyizin damat evine gönderilmesi ile başlanırdı Çeyiz alayının önünde, kumaşlar, meyve ve çiçeklerle ağaç şeklinde süslenmiş nahıllar taşınırdı Salı günü yapılan gelin hamamından sonra, çarşamba akşamı gelin evinin hareminde kına gecesi düzenlenirdi Bu sırada baylar de selamlıkta ya da güvey evinde eğlenirlerdi
Kına gecesinde gelin, genç kızlar ve yengeler, bindallı adı verilen, kadife veya atlas üstüne al tekniğinde işlemeli ağır elbiseler giyerler, gelinin yüzüne pullu al duvak örtülürdü Damadın akrabalarından birkaç birey, kınayı gümüş tepsi içinde ve üzerine iki mum dikerek gelin evine getirirlerdi Bütün misafirler yerlerini aldıktan daha sonra, kaynana kendi getirdiği ipek kumaşı yolluk gibi önüne serdirirdi Gelin ve arkadaşları, ellerinde yanan mumlarla ve gelinin başına bolluk paraları saçarak davetlilerin yanına gelirlerdi
Gelin, yere serilen kumaşın üstünde yürüye yürüye iyi tanımadığı kayınvalidesinin elini öpmeye giderdi Ortaya kuruyemiş, çörek, badem şekeri getirilir, kına gecesine özgü türkü ve maniler söylenerek gelin ağlatılır, bunun bereket getireceğine inanılırdı daha sonra gelin bir yastığa oturtulur, kayınvaldesi avucunun ortasına bir altın koyar, mutlu evliliği olan bir bayan kadar avuçlarına, parmak uçlarına ve ayak baş parmaklarına kına yakılırdı Gelin avucundaki bu altını uğur ve bolluk için saklardı Arkadaşları da kısmetleri açık olsun diye kendi ellerine kına yakarlardı

KAHVE İKRAMI

Osmanlı saray ve konak haremlerinde misafirlere bir törenle kahve ikram edilirdi Önce gümüş tatlı takımı ile tatlı (reçel) sunulurdu Arkasında üç genç kız kahve ikramına başlarlardı Kahvenin soğumaması için güğüm, ortasında kor alev bulunan stile oturtulur ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınırdı Stil takımları tombak, gümüş ya da pirinçten yapılmıştır Kahve ikramında hem yuvarlak tarz örtüsü kullanılırdı Atlas veya kadifeden yapılan bu örtü sırma, sim, pul, hatta inci ve elmas işlemelidir Tarz takımı ve örtüsünün zenginliği ailenin varlık derecesini yansıtırdı

LOHUSA GELENEKLERİ

Türk gelenekleri içinde doğum hazırlıkları ve lohusa döneminin özel bir yeri vardır Bu hazırlıklara hamileliğin altıncı veya yedinci aylarında başlanırdı Yakın bir semtte oturan ebeye, işlemeli keseler içinde birer okka şeker, çekirdek kahve ve sabunsürülerek doğum için ebe tutulurdu
Doğumdan sonra lohusa şerbeti kaynatılır ve doğumu müjdelemek için sürahilerle akrabalara, yakın dostlara, komşulara gönderilirdi Bebek erkek ise sürahinin boynuna kırmızı kurdele, kız ise ağzına gaz boyaması denilen kırmızı tülbent bağlanırdı Daha sonraki günlerde gözaydına gelen konuklara da gümüş zarflı bardaklarla şerbet ikram edilirdi
Lohusaya evin en geniş odasında, yataklık denilen karyolada veya defalarca konularak yükseltilen altıyedi kat şiltenin üstünde lohusa yatağı hazırlanırdı Yatağa atlas veya kadifeden gelin yorganı örtülürdü Yatağın yanında mutlaka kese içinde Kur'anı Kerim ve aydınlık ömrü sembolize eden gümüş ayna asılırdı Bir şişe sarımsak saplanıp üstü kırmızı gaz boyaması ile sarılır, sarımsak ve nazar boncukları ile süslenirdi Bu sarımsak, 40 gün hamama gidilirken, kapının eşiğinde lohusaya ezdirilerek evin acı görmemesi ve acıların uzaklaştırılması sağlanırdı
Lohusa yatağı yedinci gün toplanırdı Yatağın kalkacağı gün mahalle imamı veya ailenin reisi olan yaşlı bir erkek, bebeğin sağ kulağına ezan ve Sözcüki Şahadet, sol kulağına da Besmele ile üç kere ismini okurdu Doğumdan 40 gün daha sonra konu komşu, benzer dostla birlikte hamama gidilirdi

*
 
858,505Konular
982,678Mesajlar
33,048Kullanıcılar
Mega00Son üye
Üst Alt