iltasyazilim
FD Üye
Osmanlıda Ahilik ,Ahilik (Ahîlik) nedir,Ahilik hakkında veri,
Ahilik (Ahîlik)
Selçuklu Türkleri'nde, dinî ve millî birliğin muhafazasında, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda ve Osmanlı insanının yetişmesi ve terbiyesinde büyük hizmetler gören içtimaî (sosyal) bir teşkilat Arapça kardeşimmanâsına gelen ahî ile Türkçe eli bol, cömertmanâsında olan akı kelimeleri ile yakınlık göstermekte ise de, hangisinden geldiği emin değildir Her iki kelimeden de gelmesi olanak dahilindedir Ahilik, 13 yüzyılda Anadolu'da yaşamış Türklerin, esnaf ve sanatkârlarının birliğini, alıştırma başlıca ve usullerini teşkil eden, sosyoekonomik bir Türk kurumudur
Ahilik, ihtiva ettiği hizmetler bakımından cömertlik, kahramanlık ve mürüvvet manâlarına gelen fütüvvet teşkilatının daha da gelişmiş bir şekli olarak görülmektedir Sonraları esnaf ve sanatkârlar birliğine unvan olarak verilmiştir On birinci asrın ikinci yarısından itibaren Anadolu ’ya girmeye başlayan Müslüman Türkler (Selçuklular), Türkistan ’da ticaret ve sanayi merkezlerinde yaygın fütüvvet ilkelerini de beraberlerinde getirdiler Bu ilkeler arasında bilhassa; Müslüman kardeşinin işini görmek, onun yardımında bulunmak, hatâ ve kusurlarını affedip, husumet ve düşmanlık beslememek, ayıp ve kusurlarını örtmek, kendisini başkasından üstün görmemek, musibete uğrayan düşman bile olsa sevinmemek, ilk önce gelmektedir
üstelik Horasan ve Mâverâünnehir ’deyken Fahreddini Razî, Ahmed Yesevî ve Şihabüddin Sühreverdî gibi büyük âlimlerden ders bölge Ahi Cihan (11711262), sonra Anadolu ’ya gelerek, Kayseri ’de belirlenmiş ve halkı irşad vazifesine başlamıştı Kayseri ’de debbağlık yapıp, elinin emeği ile geçinen Ahi Cihan, Türkistan ’dan gelen özellikle esnaf teşekküllerini bir çatı altında toplayıp teşkilatlandırdı Fütüvvetnamelerden faydalanarak, teşkilatın bir nevi yönetmeliğini yazdı İslam ahlâkını esas bölge bu yönetmeliği, esnaf ve sanatkârlar arasında kullanım etti Onlar aralarında İslam ahlâkına dayalı bir birlik ve kardeşlik kurdu Bu Nedenle “ahilik teşkilatı ortaya çıktı dahası, hocası Evhadüddin Kirmanî ’nin kızı olan hanımı Fatma Bacı da kadınları yetiştirip “Baciyan grubunu teşkil etti
Ahilik teşkilatı sayesinde, Anadolu ’da Rumlar ile Ermenilerin elinde olan sanat ve ticaret hayatına, zamanla Türkler de katılıp, söz sahibi olmaya başladılar Ayrıca ahiler, yaptıkları zaviyelerde, Müslüman tüccar ve esnafın ahlaki terbiyesi ile de uğraştılar Ahi zaviyeleri zamanla memleketin her tarafına yayıldı
Ahiler, içtimaî hayattaki bu hizmetleri yanına ihtiyaç halinde gazalara ve memleket savunmasına da katıldılar On üçüncü asrın ilk yıllarında Çin ’in kuzeybatısında katliamlara başlayan, kısa bir müddet içerisinde dünyanın siyasî haritasını alt üstteki eden ve Anadolu ’ya doğru yakında olacak olan Moğol tehlikesine karşısında tedbir aldılar Moğolların önlerinden kaçıp gelenlere kucak açarak, Anadolu insanını, Moğollara karşısında gaza aşkı ile doldurarak; cihad yolunda Allahü tealanın rızasından diğer bir şey düşünmeyen kimseler olarak yetiştirmeye çalıştılar ve bu insafsız düşman karşısında kahramanca çaba ettiler
Nihayet Moğollar, 1243 yılında Kayseri ’yi muhasara edip, çetin bir muharebe sonunda şehri ele geçirince, binlerce ahiyi şehid ettiler Anadolu ’nun karışıklıklar içerisinde olduğu bu sırada, Ahi Evren ’i de Kırşehir ’de öldürdüler
Özet Olarak sulhta muallim, muharebede askerolan ve Anadolu ’nun her tarafına yayılmış yer alan ahiler, lüzum Moğol zulmü ve gerekse başka karışıklıklarla sıkılan ve bunalan insanlara, maddî ve manevî zor ve moral vererek Osmanlı Devletinin kuruluşuna dek Anadolu ’yu dinî ve millî birlik içinde tutmaya muvaffak oldular
Bu sırada Söğüt civarında gelişmekte olan Osmanlı Beyliğinin emrine koşan ahilerin bir kısmı, uçlara yerleşip zaviyeler kurdular Doğudan bu mıntıkaya gelen Türkmenlerin erkeklerini, ahi erkekleri, kadınlarını da Fatıma Bacının yetiştirdiği bacıyan grubu nezaket etti Bu Nedenle, üç kıtada altı asır at koşturacak olan, istikbaldeki Osmanlı neslinin temelini attılar
Bu esnada itibarlı bir ahi olan Şeyh Edebali, Osman Gazi ile yakın münasebetler kurup, kızını ona verdi Orhan Gazi ve Muradı Hüdavendigâr, ahilerden olup, vezirleri Alâeddin ve Çandarlı Kara Halil de ahi idiler Böylece ahilerden bir kısmı âlim, kadı olarak ilim sahasında, bir kısmı vali ve komutan olarak idarî ve askerî alanda, bir kısmı da ticaret ve sanat alanında hizmet vermeye başladılar Ahilerin; İslam'ın emri olan, zamanın kıymetini çakmak, disiplinli bir hayata sahip almak, istişare etmek (ortak danışmak, tartışmak), adaletli almak ve hak esaslarını aşıladıkları ufacık bir aşiret, kısa zamanda büyük bir devlet olmaya başladı
ara sıra devletin yükünü hafifletici hizmetlerde de bulunan ahiler, Bursa ’yı Düzmece Mustafa ’nın hücumundan korudukları gibi, 1360 yılında idareleri altındaki Ankara ’yı Sultan Birinci Murad ’a teslim ettiler
Bu hizmetlerine karşılık Osmanlılar, ahilere yardımcı olup hürmet göstererek halkı yetiştirmeleri için teşvikte bulundular Bu yüzden, sonradan Birinci Murad ’ın ahilerin başı olduğu ve kendisinden Ahi Murad diye bahsedildiği de bilinmektedir Osmanlı Devleti kuvvetlenip Anadolu ’ya dominant olduktan sonradan, ahiler daha ziyade hayırsever bir cemiyet, bir esnaf teşkilatı biçiminde faaliyetlerini devam ettirdiler
Ahiler arasında, sanatın okumakla değil, ahinin yetişmesi için, üstattan öğrenmesi şartı getirilip; yamaklık, çıraklık, kalfalık, fayda, yiğitbaşılık, ahi babalık ve kethüdalık safhalarından geçmesi şartı vardı Gündüz işinde çalışan ahiler, akşamları kendilerine mahsus binalarda sohbetlere katılırlardı Bu Nedenle ahilerin ahlaki terbiyesi, ihmal edilmezdi
Ahilerin kendilerine kasten kıyafetleri vardı On dördüncü asır seyyahlarından İbni Battuta, üstlerine hırka, başlarına sarık sarılı beyaz yünden bir külah ve ayaklarına mest gibi pabuç giydiklerini bildirmektedir Ahiliğe kabul edilen namzede (adaya), şeyh kadar şeddi bend denilen ve ahiliğin nişanı kabul edilen bir kuşak kuşatılırdı Ahiler kuşaklarında, oldukça büyük bir bıçak taşırlardı
Ahilik teşkilatında şu mertebeler bulunurdu:
1) Teşkilata yeni giren yiğitler, 2) Ahi bölükleri (Altı bölük olup ilk üç bölüğe “eshabı tarik, diğer üçüne de “nakib denirdi), 3) Halife, 4) Şeyh, 5) Şeyhülmeşayıh
Ahilerin yönetim kurulu, her sanat kolunda, kendi azaları arasından seçilmiş beş kişiden meydana geliyordu Kendilerine, kadı göre, seçimden sonra devlete ait vesika, icazet verilip, icraatları ve neticeleri büyük meclise bildirilirdi Birlik idare heyeti, her ay üç gün toplanırdı yönetim kurulu, birliğin hazinesi mahiyetinde olan orta sandığını yöneticilik ederdi
Ahilerin kendilerine has merasimleri vardı Bunlardan bazıları şöyledir:
1 Lahza ’anevi Ahi Cihan merasimleri: Yıllık olup, Ahi Kâinat ’in türbesinin bulunduğu Kırşehir ’de yapılırdı
2 Yol atası ve yol kardeşliği merasimi: Ahiliğe girmek talebinde bulunan gençlerin, birliğe kabul edilmesi mahiyetindeki bir merasim olup, zamanla çırak onaylama merasimi halini aldı
3 Yol sahibi olma merasimi: Çıraklık müddetini tamamlayanların, kalfalığa yükseltilmesi için yapılan merasimdi
Ahilerin yönetmeliğine kadar, ahinin üç şeyi açık olmalıydı: cömert, yani eli bol olmalı; kapısı açık, yani konuksever olmalı; sofrası açık, yani aç geleni tok göndermeli Üç şeyi de kapalı olmalıydı: Gözü kapalı olmalı, yani kimseye fena nazarla bakmamalı; kimsenin ayıbını görmemeli; dili emrindeki olmalı, yani kimseye kötü söz söylememeli; beli yan olmalı, yani kimsenin namusuna ve şerefine göz dikmemeli
Ahilik mensuplarının, takdir edilmelerinin yanına cezalandırıldıkları da olurdu Fütüvvetnamelerde, şu on sekiz şeyin, ahiyi ahilikten çıkarma sebebi olduğu, ayrıca Cehennemlik oluşturacağı yazılıdır:
1) Şarap içmek, 2) Zina gerçekleştirmek, 3) Livata yapmak, 4) Dedikodu ve iftira etmek, 5) Münafıklık etmek 6) Gururlanıp kibirlenmek, 7) Sert ve merhametsiz elde etmek, 8) Hased etmek, kıskanmak, 9) Kin yetişmek, affetmemek, 10) Sözünde durmamak, 11) Kadınlara şehvetle bakmak, 12) Yalan Söylemek, 13) Hıyanet etmek, 14) Emanete riayet etmemek, 15) İnsanların aybını örtmeyip, ifşa etmek, 16) Cimrilik etmek, 17) Koğuculuk ve gıybet etmek, 18) Hırsızlık etmek
Tekrar ahi yönetmeliği olan fütüvvetnamelere kadar; ahi, helalinden kazanmalıdır Hepsinin bir sanatı olmalıdır Yoksul ve düşkünlere yardım etmeli, cömert olmalıdır Alimleri sevmeli, güzel tutmalıdır Fakirleri sevmeli, alçak gönüllü olmalıdır Temiz, iyi kimselerle sohbet etmeli, namazını kazaya bırakmamalı, haya sahibi olup, nefsine etken olmalı, dünyaya düşkün olanlarla düşüp kalkmamalıdır Bunlar, asırlarca Osmanlı insanının ahlâkının temel taşı olan hasletler hâline geldi
Osmanlı Devletinin bünyesinde, bu hizmetleri hakkıyla yapmış, sanat ve ticaret hayatını Osmanlının fiziki ve manevi yapısına kadar düzenlemiş olan ahilik teşkilatı, öteki kıymetli müesseseler gibi, özellikle İngilizlerin desteklediği Mustafa Reşit Paşa'nın hazırladığı Tanzimat Fermanı ’ndan sonra, büyük bir sarsıntı geçirmiş ve eski işlevini kaybetmiştir *
Ahilik (Ahîlik)
Selçuklu Türkleri'nde, dinî ve millî birliğin muhafazasında, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda ve Osmanlı insanının yetişmesi ve terbiyesinde büyük hizmetler gören içtimaî (sosyal) bir teşkilat Arapça kardeşimmanâsına gelen ahî ile Türkçe eli bol, cömertmanâsında olan akı kelimeleri ile yakınlık göstermekte ise de, hangisinden geldiği emin değildir Her iki kelimeden de gelmesi olanak dahilindedir Ahilik, 13 yüzyılda Anadolu'da yaşamış Türklerin, esnaf ve sanatkârlarının birliğini, alıştırma başlıca ve usullerini teşkil eden, sosyoekonomik bir Türk kurumudur
Ahilik, ihtiva ettiği hizmetler bakımından cömertlik, kahramanlık ve mürüvvet manâlarına gelen fütüvvet teşkilatının daha da gelişmiş bir şekli olarak görülmektedir Sonraları esnaf ve sanatkârlar birliğine unvan olarak verilmiştir On birinci asrın ikinci yarısından itibaren Anadolu ’ya girmeye başlayan Müslüman Türkler (Selçuklular), Türkistan ’da ticaret ve sanayi merkezlerinde yaygın fütüvvet ilkelerini de beraberlerinde getirdiler Bu ilkeler arasında bilhassa; Müslüman kardeşinin işini görmek, onun yardımında bulunmak, hatâ ve kusurlarını affedip, husumet ve düşmanlık beslememek, ayıp ve kusurlarını örtmek, kendisini başkasından üstün görmemek, musibete uğrayan düşman bile olsa sevinmemek, ilk önce gelmektedir
üstelik Horasan ve Mâverâünnehir ’deyken Fahreddini Razî, Ahmed Yesevî ve Şihabüddin Sühreverdî gibi büyük âlimlerden ders bölge Ahi Cihan (11711262), sonra Anadolu ’ya gelerek, Kayseri ’de belirlenmiş ve halkı irşad vazifesine başlamıştı Kayseri ’de debbağlık yapıp, elinin emeği ile geçinen Ahi Cihan, Türkistan ’dan gelen özellikle esnaf teşekküllerini bir çatı altında toplayıp teşkilatlandırdı Fütüvvetnamelerden faydalanarak, teşkilatın bir nevi yönetmeliğini yazdı İslam ahlâkını esas bölge bu yönetmeliği, esnaf ve sanatkârlar arasında kullanım etti Onlar aralarında İslam ahlâkına dayalı bir birlik ve kardeşlik kurdu Bu Nedenle “ahilik teşkilatı ortaya çıktı dahası, hocası Evhadüddin Kirmanî ’nin kızı olan hanımı Fatma Bacı da kadınları yetiştirip “Baciyan grubunu teşkil etti
Ahilik teşkilatı sayesinde, Anadolu ’da Rumlar ile Ermenilerin elinde olan sanat ve ticaret hayatına, zamanla Türkler de katılıp, söz sahibi olmaya başladılar Ayrıca ahiler, yaptıkları zaviyelerde, Müslüman tüccar ve esnafın ahlaki terbiyesi ile de uğraştılar Ahi zaviyeleri zamanla memleketin her tarafına yayıldı
Ahiler, içtimaî hayattaki bu hizmetleri yanına ihtiyaç halinde gazalara ve memleket savunmasına da katıldılar On üçüncü asrın ilk yıllarında Çin ’in kuzeybatısında katliamlara başlayan, kısa bir müddet içerisinde dünyanın siyasî haritasını alt üstteki eden ve Anadolu ’ya doğru yakında olacak olan Moğol tehlikesine karşısında tedbir aldılar Moğolların önlerinden kaçıp gelenlere kucak açarak, Anadolu insanını, Moğollara karşısında gaza aşkı ile doldurarak; cihad yolunda Allahü tealanın rızasından diğer bir şey düşünmeyen kimseler olarak yetiştirmeye çalıştılar ve bu insafsız düşman karşısında kahramanca çaba ettiler
Nihayet Moğollar, 1243 yılında Kayseri ’yi muhasara edip, çetin bir muharebe sonunda şehri ele geçirince, binlerce ahiyi şehid ettiler Anadolu ’nun karışıklıklar içerisinde olduğu bu sırada, Ahi Evren ’i de Kırşehir ’de öldürdüler
Özet Olarak sulhta muallim, muharebede askerolan ve Anadolu ’nun her tarafına yayılmış yer alan ahiler, lüzum Moğol zulmü ve gerekse başka karışıklıklarla sıkılan ve bunalan insanlara, maddî ve manevî zor ve moral vererek Osmanlı Devletinin kuruluşuna dek Anadolu ’yu dinî ve millî birlik içinde tutmaya muvaffak oldular
Bu sırada Söğüt civarında gelişmekte olan Osmanlı Beyliğinin emrine koşan ahilerin bir kısmı, uçlara yerleşip zaviyeler kurdular Doğudan bu mıntıkaya gelen Türkmenlerin erkeklerini, ahi erkekleri, kadınlarını da Fatıma Bacının yetiştirdiği bacıyan grubu nezaket etti Bu Nedenle, üç kıtada altı asır at koşturacak olan, istikbaldeki Osmanlı neslinin temelini attılar
Bu esnada itibarlı bir ahi olan Şeyh Edebali, Osman Gazi ile yakın münasebetler kurup, kızını ona verdi Orhan Gazi ve Muradı Hüdavendigâr, ahilerden olup, vezirleri Alâeddin ve Çandarlı Kara Halil de ahi idiler Böylece ahilerden bir kısmı âlim, kadı olarak ilim sahasında, bir kısmı vali ve komutan olarak idarî ve askerî alanda, bir kısmı da ticaret ve sanat alanında hizmet vermeye başladılar Ahilerin; İslam'ın emri olan, zamanın kıymetini çakmak, disiplinli bir hayata sahip almak, istişare etmek (ortak danışmak, tartışmak), adaletli almak ve hak esaslarını aşıladıkları ufacık bir aşiret, kısa zamanda büyük bir devlet olmaya başladı
ara sıra devletin yükünü hafifletici hizmetlerde de bulunan ahiler, Bursa ’yı Düzmece Mustafa ’nın hücumundan korudukları gibi, 1360 yılında idareleri altındaki Ankara ’yı Sultan Birinci Murad ’a teslim ettiler
Bu hizmetlerine karşılık Osmanlılar, ahilere yardımcı olup hürmet göstererek halkı yetiştirmeleri için teşvikte bulundular Bu yüzden, sonradan Birinci Murad ’ın ahilerin başı olduğu ve kendisinden Ahi Murad diye bahsedildiği de bilinmektedir Osmanlı Devleti kuvvetlenip Anadolu ’ya dominant olduktan sonradan, ahiler daha ziyade hayırsever bir cemiyet, bir esnaf teşkilatı biçiminde faaliyetlerini devam ettirdiler
Ahiler arasında, sanatın okumakla değil, ahinin yetişmesi için, üstattan öğrenmesi şartı getirilip; yamaklık, çıraklık, kalfalık, fayda, yiğitbaşılık, ahi babalık ve kethüdalık safhalarından geçmesi şartı vardı Gündüz işinde çalışan ahiler, akşamları kendilerine mahsus binalarda sohbetlere katılırlardı Bu Nedenle ahilerin ahlaki terbiyesi, ihmal edilmezdi
Ahilerin kendilerine kasten kıyafetleri vardı On dördüncü asır seyyahlarından İbni Battuta, üstlerine hırka, başlarına sarık sarılı beyaz yünden bir külah ve ayaklarına mest gibi pabuç giydiklerini bildirmektedir Ahiliğe kabul edilen namzede (adaya), şeyh kadar şeddi bend denilen ve ahiliğin nişanı kabul edilen bir kuşak kuşatılırdı Ahiler kuşaklarında, oldukça büyük bir bıçak taşırlardı
Ahilik teşkilatında şu mertebeler bulunurdu:
1) Teşkilata yeni giren yiğitler, 2) Ahi bölükleri (Altı bölük olup ilk üç bölüğe “eshabı tarik, diğer üçüne de “nakib denirdi), 3) Halife, 4) Şeyh, 5) Şeyhülmeşayıh
Ahilerin yönetim kurulu, her sanat kolunda, kendi azaları arasından seçilmiş beş kişiden meydana geliyordu Kendilerine, kadı göre, seçimden sonra devlete ait vesika, icazet verilip, icraatları ve neticeleri büyük meclise bildirilirdi Birlik idare heyeti, her ay üç gün toplanırdı yönetim kurulu, birliğin hazinesi mahiyetinde olan orta sandığını yöneticilik ederdi
Ahilerin kendilerine has merasimleri vardı Bunlardan bazıları şöyledir:
1 Lahza ’anevi Ahi Cihan merasimleri: Yıllık olup, Ahi Kâinat ’in türbesinin bulunduğu Kırşehir ’de yapılırdı
2 Yol atası ve yol kardeşliği merasimi: Ahiliğe girmek talebinde bulunan gençlerin, birliğe kabul edilmesi mahiyetindeki bir merasim olup, zamanla çırak onaylama merasimi halini aldı
3 Yol sahibi olma merasimi: Çıraklık müddetini tamamlayanların, kalfalığa yükseltilmesi için yapılan merasimdi
Ahilerin yönetmeliğine kadar, ahinin üç şeyi açık olmalıydı: cömert, yani eli bol olmalı; kapısı açık, yani konuksever olmalı; sofrası açık, yani aç geleni tok göndermeli Üç şeyi de kapalı olmalıydı: Gözü kapalı olmalı, yani kimseye fena nazarla bakmamalı; kimsenin ayıbını görmemeli; dili emrindeki olmalı, yani kimseye kötü söz söylememeli; beli yan olmalı, yani kimsenin namusuna ve şerefine göz dikmemeli
Ahilik mensuplarının, takdir edilmelerinin yanına cezalandırıldıkları da olurdu Fütüvvetnamelerde, şu on sekiz şeyin, ahiyi ahilikten çıkarma sebebi olduğu, ayrıca Cehennemlik oluşturacağı yazılıdır:
1) Şarap içmek, 2) Zina gerçekleştirmek, 3) Livata yapmak, 4) Dedikodu ve iftira etmek, 5) Münafıklık etmek 6) Gururlanıp kibirlenmek, 7) Sert ve merhametsiz elde etmek, 8) Hased etmek, kıskanmak, 9) Kin yetişmek, affetmemek, 10) Sözünde durmamak, 11) Kadınlara şehvetle bakmak, 12) Yalan Söylemek, 13) Hıyanet etmek, 14) Emanete riayet etmemek, 15) İnsanların aybını örtmeyip, ifşa etmek, 16) Cimrilik etmek, 17) Koğuculuk ve gıybet etmek, 18) Hırsızlık etmek
Tekrar ahi yönetmeliği olan fütüvvetnamelere kadar; ahi, helalinden kazanmalıdır Hepsinin bir sanatı olmalıdır Yoksul ve düşkünlere yardım etmeli, cömert olmalıdır Alimleri sevmeli, güzel tutmalıdır Fakirleri sevmeli, alçak gönüllü olmalıdır Temiz, iyi kimselerle sohbet etmeli, namazını kazaya bırakmamalı, haya sahibi olup, nefsine etken olmalı, dünyaya düşkün olanlarla düşüp kalkmamalıdır Bunlar, asırlarca Osmanlı insanının ahlâkının temel taşı olan hasletler hâline geldi
Osmanlı Devletinin bünyesinde, bu hizmetleri hakkıyla yapmış, sanat ve ticaret hayatını Osmanlının fiziki ve manevi yapısına kadar düzenlemiş olan ahilik teşkilatı, öteki kıymetli müesseseler gibi, özellikle İngilizlerin desteklediği Mustafa Reşit Paşa'nın hazırladığı Tanzimat Fermanı ’ndan sonra, büyük bir sarsıntı geçirmiş ve eski işlevini kaybetmiştir *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.