Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Osmanlı tiyatrosu

Osmanlı tiyatrosu
0
153

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Osmanlı tiyatro oyunları
Osmanlı Tiyatrosu

Osmanlıdaki Tiyatro günümüz tiyatrosunun birçok olumsuz yanlarına ışık tutabilir
130 sene önce Batı Tiyatrosu örneğinde bir tiyatro kurarken ne seyircisi, ne tiyatro sanatçısı, teknik adamı, ne yazar ne de yönetmen ve sahne tasarımcısı vardı
Osmanlı Tiyatrosu kısa zamanda bunların herbirini sağlamıştır
bununla beraber Müslüman kadın seyirci, müslüman bayan oyuncu sorunlarına da çözüm getirmiştir Oyun yazarlarını tiyatro içine çekmiştir Bu dek kısa sürede her bakımdan iyi örgütlenmiş oturmuş bir repertuar tiyatrosunun kuruluşuna dünya tiyatro tarihinin hiç bir döneminde rastlanmamıştır
Osmanlı Tiyatrosu Namık Kemal, Ali Bey, Ahmet Mithat Efendi gibi oyun yazarlarını tiyatro içine çekmiş, bu yazarların tiyatro sanatçılarıyla elele birlikte çalışmalarına olanak sağlamıştır Çoğunluğu Ermeni olan sanatçıların bozuk teleffuzlarını düzeltmişlerdir Ayrıca Güllü Agop, tiyatro bilgisi ve deneyimiyle bir takım oyunları yazarlarıyla birlikte yazmıştır
Böylece tiyatrocu eylemi ile edebiyatçı eylemi baskı birliği yapmıştır Sahneye çıkan ilk Türk oyunu olan Mustafa Efendi ’nin Leyla ve Mecnun oyunuda böyle bir işbirliğinin sonucudur
Günümüzde ise yazarlar oyunlarını evlerinde yazıp tiyatroya verdikten sonra yalnız birincil gösteriminde görürler
Osmanlı Tiyatrosu ’ndan günümüz tiyatrosuna ışık tutabilecek öteki bir misal de oyuncular bakımındandır Osmanlı Tiyatrosu ’nun sanatçıları bütün anlamıyla profesyoneldi; kendilerini yanlızca sanatlarına adamışlardı İçlerinde Avrupa görmüş, birkaç tanıdık olmayan dil bilenler vardı Kolaylıkla devlet kapısında iyi aylıklı bir meslek bulabilirlerdi Kimininde iyi para getirebilecek bir zanaatı vardı Fakat onlar kendilerini tiyatroya adamışlardı Birçok da yaşlılıklarında veremden, yoksulluktan ölmüşlerdi Günümüzün tiyatrocularına gelince çoğu reklamlara çıkar, tv dizi filmlerinde rol alır, sunucu olur Çoğunlukla Brezilya, Amerikan dizilerini seslendirir, milyonların izlediği bu dizilerde de bir ses olarak kalırlar

Tanzimat ve İstibdat Döneminde Türk Tiyatrosu (18391908)

1839 Tanzimat Dönemi ’nin başlangıcı olarak benimsenirken benzer sene tiyatro bakımından da bir ağırlık taşır Bu yıl tiyatro binalarının yapımının yoğunlaştığı yıldırTürkler ilk bakışta kendi geleneksel tiyatrolarıyla Batı Tiyatrosu aralarında 2 kayda değer ayrılık görüyorlardı Bunlardan ilki geleneksel tiyatromuzun bir sahne üstünde ve bir tiyatro binasında oynanmayışına karşı Batı Tiyatrosunun sahne üzerinde ve tiyatroda oynanışıdır böylece ayrımı belirlemek için Ortaoyuncular sahne üzerinde oynadıklarında bunu ‘perdeliye çıkmak ’ deyimiyle karşılıyordu

Tiyatronun Batılılaşmasına Niçin Olan Etkenler
Osmanlı Devleti ’nin birincil padişahları sade ve iddiasız bir yaşam sürmüş olamakla beraber kısa bir süre sonra saray, Selçuklularınkine yerinde bir gelenekle kurulmuştur Selçuk Sarayı ’nda büyük ziyafetler verilir, çalgılar çalınıp şarkılar söylenir, şiirler okunur, hikayeler anlatılır, mudhik (güldürücü) ve mukallid (taklid edici)'ler göre eğlenceler düzenlenirdi Osmanlı Sarayı ’nda da az zaman sonra böyle bir hayatın yerleşip kökleştiğini görüyoruz
1 Saray ve Çevresi
Batılılaşmada teşebbüs padişahlardan gelmiştir Batı tiyatrosu içinde bu böyle olmuştur Ayrıca tiyatroya karşı dinden ve gerici çevrelerden gelecek karşıcılıkta gene padişahhalife ’nin tiyatroya gösterdiği yakın alaka ile sönmüştür
Saray daha her tarafta beri geleneksel tiyatromuz için yerinde bir ortamdı Genel şenliklerde seyirlik oyunlara saray geniş ölçüde tartı verdiği gibi saray içinde de bu oyunların eğitimi ve gösterileri düzenlenmişti Padişahların daha önceki yy ’lardaki ilgilerini bir yana bırakarak Batılılaşmanın bilinçleştiği 3 Selim çağını alırsak bu reformcu sultanın çağında Batı Tiyatrosunun bundan böyle Türkiye ’ye girdiğini söyleyebiliriz
2 Mahmut çağında tiyatroya ilginin daha da çoğaldığını görüyoruz 2 tane anfiteatr kurulmuştur
Ilk başlarda sarayda temsil veren sanatçılar daha fazla gözbağcılar ve sirk topluluklarıydı Ancak ileride de görüleceği gibi bunların tiyatronun gelişmesinde manâlı yeri vardır
Saray içinde önce geçici tiyatrolar yapıldı (Çırağan Sarayı ’nda, sonradan 1856 ’da Dolmabahçe Sarayı ’nda) Padişahların dışarıdaki tiyatrolara ilgisi, bunları fermanla ve ödenekle desteklemesi tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi sultanın ve yabancı konukların gidebileceği bir tiyatronun olması, sarayın saygınlığı içindi 2 Abdülhamid döneminde ya saraydaki yerli ve yabancı sanatçılarla temsil düzenlenmiş, ya da dıştan gelen topluluklara ve sanatçılara saray tiyatrosunda temsiller verdirmiştir Asıl önemlisi sarayın kendi sanatçılarıyla düzenlediği Türkçe temsillerdir Unutmayalım ancak birincil Türk oyunu olarak benimsediğimiz İbrahim Şinasi Efendi ’nin Şair Evlenmesi komedyası Dolmabahçe Saray tiyatrosunda oynanmak üzere yazarına ısmarlanmıştı
Abdülaziz çağında saray ve çevresinin tiyatrosu kısıtlanmış olmakla birlikte aksine dışarda Türk Tiyatrosu altın çağını yaşamıştır Bunu ise padişahtan çok, yüksek devlet görevlilerinin katkısı ve çabasına borçluyuz Abdülhamid çağında ise bütün aksine saray dışı tiyatro can çekişecek değin kısıtlanmış, saray tiyatrosu ise saray içi ve saray dışından yerli ve yabancı sanatçılarla güçlenmişti

2 Yüksek Devlet GörevlileriTürk ElçileriBasın
Batı Tiyatrosu ile tanışıklığımızda ve bu tiyatronun ülkemizde gelişmesinde saray ve çevresi ölçüsünde şayet daha da manâlı bir faktör olarak devlet görevlilerinin, dışında giden Türk elçilerinin ve yeni gelişmekte olan basın ve yayınında önemli katkısı vardır Saraya koşut olarak devlet adamları da konaklarında Batı Tiyatrosu ve müziğine önem veriyorlardı
Avrupa Tiyatrosu ’nun tanınmasında Tanzimat öncesi ve sonrası kurulan elçiliklerimizinde manâlı katkısı vardır Asal görevleri diplomatik ilişkilerin yanısıra, elçiliklerimizden gittikleri ülkede Türkiye ’nin batılılaşmasına katkısı olacak bilgileri vermeleri istenmişti
Tiyatronun tanınmasında basının önemli yardımı görülmüştür Tiyatro duyurularına, haberlerine, eleştirilerine ve özellikle Avrupa ’daki tiyatro yaşamı üstüne verdiği bilgilerle halkı tiyatro konusunda aydınlatıyorlardı Hatta oyun metinlerine de yer veriyorlardı

3 Tanıdık Olmayan Elçilikler
Kimi elçiler, elçilikleri içinde tiyatro yaptırıp, burada temsiller verdirmişlerdir, bu temsillere Türkler seyirci olarak gelmiş, temsillereTürk oyuncularınında kendi gösterileriyle katıldığı olmuştur Elçiler hem dışardaki, özellikle kendi ülkelerini ilgilendiren temsilleri farklı alanlara yönlendirilmiş yollardan desteklemişlerdir

4 Azınlıklar
Azınlıklar denilince birincil akla gelen Yahudiler, Rumlar ve Ermenilerdir Fakat bilhassa Avrupa ’dan gelen dağıtılmış nedenlerle Türkiye ’ye belirlenmiş Levantin ve Türkçe deyimiyle Tatlısu Frenkleri ’ni anlamak gerekecektir Bunlar aralarında bilhassa İtalyan, Fransız ve Almanları düşünmemiz gerekir Bu topluluklar için tiyatro binaları üretilmiş, uyumlu temsiller verilmesi sağlanmıştı Bunların katkıları daha fazla Türkiye ’ye oturmuş azınlığın kendi olanaklarıyla ve kendi arasında sürdürdükleri tiyatro yaşamıdır Türkiye ’de Batı Tiyatrosu ’nun başlaması ve gelişmesinde Ermeni azınlığın katkısı fazla önemlidir

5 Yabancı Topluluklar
Temsil için dıştan sık sık yabancı sahne sanatçıları ve toplulukları gelirdi Bunlar yanlız seyircinin yetişmesi ve sahne sanatlarını tanıması bakımından yok, yerli sahne sanatçıları ve tiyatro adamlarının görgü ve bilgi kazanmaları, yerli toplulukların oyun dağarları,yerli yazarların Avrupa Tiyatrosunu tanımaların bakımından kayda değer katkıları olmuştur Tiyatro binalarının yapılmasında da doğrudan doğruya yada dolaylı payları vardır

6 Ilk Türkçe Oyunlar
Geleneksel Tiyatromuz doğmaca olduğundan bir yazılmış metin söz konusu değildi Ilk Türkçe oyun sarayın ısmarlaması üzerine 1859 ’da Şinasi kadar yazılan Şair Evlenmesi ’dir
Türkçe oyun yazılmasında ya da Türkçe ’ye tanıdık olmayan oyunların çevrilmesinde katkısı olan bir kurum Doğu Dilleri Okulu ’durBu okulda Fransız ve diğer ülkelerden gelen gençlere Türkiye ’deki elçiliklerde görevlendirilmek üzere Arapça, Farsça ve Türkçe öğretiliyordu Yabancı elçiliklerde çevirmen olarak kullanılan Ermeni, Yahudi ve Rumların dağıtılmış nedenlerle işe yaramadıkları görülünce bunlara tiyatro oyunu çevirileri işi verildi

Osmanlı Tiyatrosu ’nun kuruluşunu ve sona erişini kesinkes tahsis etmek güçtür Bu kuruluştan ve sona erişten ne anladığımıza bağlıdır Osmanlı Tiyatrosu adı aşağıda ilk Türkçe gösterimini verdiği yıl olan 1868 ’i kabul etmek daha yerinde gözüküyor
Osmanlı Tiyatrosu ’na başlıca gücünü veren 1870 yılında devletin tanıdığı tekel imtiyazıydı Nitekim bu imtiyazı aldığı yıldan başlayarak tiyatro seri bir gelişme göstermiştir; daha önemlisi Türk aydınları, yazarları ve devlet adamlarıyla sıkı ilşkisi bu yıldan sonradan artmıştır
Sona erişe gelince burada da farklı alanlara yönlendirilmiş tarihler düşünülebilir Eğer Osmanlı Tiyatrosu namına ast kalacak olursak, bu adı Güllü Agop ’tan sonrada kullananlar olmuştur, pek oysa Meşrutiyet döneminde de adı Osmanlı Tiyatrosu olan topluluklar vardı On sene için bahşedilen tekelin işlerlik gücü 1880 ’den daha önce azalmıştı Buna karşısında, Güllü Agop tekelin sona erdiği yılda da duyurularında ayrıcalık sahibi olduğunu gösteren başlıkları kullanagelmiştir Güllü Agop ’un bu sırada kurduğu topluluğun adı Asya kumpanyası idi
Kimi görüşe bakılırsa Gedikpaşa Tiyatrosu ’nun yıktırılış yılı olan 1884 tarihi önemlidir Ancak bu sene, diğer bakımlardan kayda değer olmakla birlikte Osmanlı Tiyatrosu ’nun sona erişi olarak kabul edilemez

Güllü Agop

Batı Tiyatrosu ’nun gelişmesi, Türk yazarlarının dramatik sanatla ilgilenmesi, profesyonel tiyatroculuğun gelişmesi dek, her bakımdan örnek bir kültür kuruluşu olan ve izleri günümüze değin gelen Osmanlı Tiyatrosu ’nu kuran, geliştiren, ona istikamet veren Güllü Agop üzerine tiyatroculuğu dışarıya bilgimiz o kadar azdır; doğum ve vefat yılları bile muhakkak değildir Güllü Agop ayrıca Türk, keza Ermeni olamak üzere iki toplumun ilişginiydi Bizler her zamanki değerbilmezliğimizle onunla ilgilenmemişiz
Güllü Agop ’un tiyatroda namına ilk 1862 ’de rastlıyoruz Şark Tiyatrosu, dönemi 5 Mayıs 1862 ’de Hugo ’nun Kral Eğleniyor ’u ile kapatmıştı Agop burada sahneye çıkmış ve cümbür cemaat tarafından beğenilmişti
Bundan daha sonra sahne koyucu ve oyuncu olarak katıldığı İzmir ’de Vaspuran Tiyatrosu ’nda ve sonradan başına geçtiği Asya Kumpanyası ’nda çalışmalarına devam etmiştir
Güllü Agop tiyatroculuk yaşamında hep Türk ve Ermeni toplumları aralarında sıkışmış, bocalamış, iki yanı da memnun etmeye uğraş göstermiştir
Derleyen : Işık Halkası SARGIN *
 
858,505Konular
982,686Mesajlar
33,049Kullanıcılar
arliekaneSon üye
Üst Alt