Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.
Mahsusen 25 yaş altı gençlerde görülen omuz sıkışma sendromunun topluluğun yüzde 16-40’ını etkilediğini söyleyen Fizyoterapist Dr. Gamze Şenbursa probleme, boyama, marangozluk, yüzme, depolama, konut onarımı üzere kolunu tekrarlı ve kuvvet gerektirecek halde baş üstünde kullananlarda sık rastlandığını belirtti. Şenbursa, 1972 yılında Charles Neer tarafından tanımlanan sendromun 3 aşamada oluştuğunu aktardı:
25 YAŞ ALTI: Bir numara fazda, şişlik, yanma, iltihaplanma ve kanama oluşur. 25 yaş altı genç ve atletik bireylerde görülür. Omuzun kemik ya da yumuşak dokusunda hiçbir radyolojik değişiklik yoktur lakin eklem aralığı değişmiştir, geri dönüşümlü bir lezyondur. Tetikleyici hareketlerden kaçınıldığında hastalık hafifler.
25-40 YAŞ ARASI: 2. faz, fibrozis (bağ doku iltihabı) ve tendonit (tendonun iltihabı) oluşur. 25 -40 yaş arası faal bireylerde görülür. Omuz manşetinde rahatsızlık hissi, skar ve kas liflerinde ayrılma vardır. Daha kronik ve tekrarlayıcı karakterdedir. Geri dönüşümlü olabileceği üzere hasar da bırakabilir, omuzdan farklı sesler duyulabilir.
40 YAŞ ÜZERİ: Üçüncü fazda kemikte dejenerasyon ve tendonda yırtık olur. 40 yaş üzeri bireylerde görülür. Omuz kaslarında kısmi ya da tam kat yırtığı oluşabilir. Kas hareketlerinde zayıflık, kemikte ekstra oluşumlar görülebilir.
Sıkışma sendromunun çeşitli belirtileri olduğuna dikkat çeken Dr. Fzt. Şenbursa, en çok bilinen belirtilerin omuz üzerine yatamama, baş üstü yapılan aktivitelerde kısıtlanma ve gece uykusundan uyandıracak üslupta ağrı olduğunu söyledi. Bunlara ruhsal dertlerin ve uyku bozukluklarının da eklenebileceğini belirten Şenbursa, tedavi prosedürlerini şöyle anlattı:
“Sıkışma sendromunda standart tek bir tedavi tekniği bulunmuyor. Analjezik ilaçlar, kortikosteroid enjeksiyonu, soğuk tatbik, yumuşak doku mobilizasyon teknikleri ve çeşitli egzersiz formları, manipulasyon ve cerrahi tekniklerden oluşan birçok yaklaşım bulunuyor. Profesyonel spor yapanlar için tedavinin ileri aşaması için şahsi eğitim ve yaptığı spora nazaran egzersizlerden oluşan fonksiyonel tedavi uygulanabilir. Bütün bu tedavilerin emeli ortopedik teknikleri kullanarak, ağrıyı azaltmak ve fonksiyonu tekrar restore etmektir.
MANUEL TEDAVİ YINE YAPILANMAYI SAĞLIYOR
Omuz sıkışma sendromunda çok aktif olan manuel tedavi gayrı bilinen ismiyle chiropraksis çok eski bir yoldur. Manuel tedavinin umum maksadı tekrar yapılanmayı sağlamak, oluşan yapışıklıkların açılmasını hızlandırmak ve dokunun güzelleşme kapasitesini arttırarak kişinin günlük yahut spor yaşantısına dönüşünü hızlandırmaktır. Manipulatif tedavinin yumuşak dokulardaki (kas, bağ, tendon, eklem kapsülü, cilt) kısalan yapıların uzaması, sorunlu yere kan akışının artması üzere birçok olumlu tesiri vardır.”
HACETTEPE’DE 77 HASTA ÜZERİNDE UYGULANDI
Manuel tekniklerin aktifliğini araştırmak üzere Hacettepe Üniversitesi’nde 77 omuz sıkışma sendromu hastasında araştırma yaptığını söyleyen Dr. Şenbursa, ulaştığı sonuçlar hakkında ise şunları aktardı: “Hastalar 8 seans manuel tedavi yahut egzersiz tedavisi almıştır. 2 senelik çalışmanın sonucu; uygulanan bütün teknikler hastaların ağrı ve hareket kapasitesi üzerinde faal sonuçlar verdiğini göstermiştir. Kısa vadede tesirli olan manuel tedavi, uzun mühlet tesirlerini devam ettirmektedir.”
25 YAŞ ALTI: Bir numara fazda, şişlik, yanma, iltihaplanma ve kanama oluşur. 25 yaş altı genç ve atletik bireylerde görülür. Omuzun kemik ya da yumuşak dokusunda hiçbir radyolojik değişiklik yoktur lakin eklem aralığı değişmiştir, geri dönüşümlü bir lezyondur. Tetikleyici hareketlerden kaçınıldığında hastalık hafifler.
25-40 YAŞ ARASI: 2. faz, fibrozis (bağ doku iltihabı) ve tendonit (tendonun iltihabı) oluşur. 25 -40 yaş arası faal bireylerde görülür. Omuz manşetinde rahatsızlık hissi, skar ve kas liflerinde ayrılma vardır. Daha kronik ve tekrarlayıcı karakterdedir. Geri dönüşümlü olabileceği üzere hasar da bırakabilir, omuzdan farklı sesler duyulabilir.
40 YAŞ ÜZERİ: Üçüncü fazda kemikte dejenerasyon ve tendonda yırtık olur. 40 yaş üzeri bireylerde görülür. Omuz kaslarında kısmi ya da tam kat yırtığı oluşabilir. Kas hareketlerinde zayıflık, kemikte ekstra oluşumlar görülebilir.
Sıkışma sendromunun çeşitli belirtileri olduğuna dikkat çeken Dr. Fzt. Şenbursa, en çok bilinen belirtilerin omuz üzerine yatamama, baş üstü yapılan aktivitelerde kısıtlanma ve gece uykusundan uyandıracak üslupta ağrı olduğunu söyledi. Bunlara ruhsal dertlerin ve uyku bozukluklarının da eklenebileceğini belirten Şenbursa, tedavi prosedürlerini şöyle anlattı:
“Sıkışma sendromunda standart tek bir tedavi tekniği bulunmuyor. Analjezik ilaçlar, kortikosteroid enjeksiyonu, soğuk tatbik, yumuşak doku mobilizasyon teknikleri ve çeşitli egzersiz formları, manipulasyon ve cerrahi tekniklerden oluşan birçok yaklaşım bulunuyor. Profesyonel spor yapanlar için tedavinin ileri aşaması için şahsi eğitim ve yaptığı spora nazaran egzersizlerden oluşan fonksiyonel tedavi uygulanabilir. Bütün bu tedavilerin emeli ortopedik teknikleri kullanarak, ağrıyı azaltmak ve fonksiyonu tekrar restore etmektir.
MANUEL TEDAVİ YINE YAPILANMAYI SAĞLIYOR
Omuz sıkışma sendromunda çok aktif olan manuel tedavi gayrı bilinen ismiyle chiropraksis çok eski bir yoldur. Manuel tedavinin umum maksadı tekrar yapılanmayı sağlamak, oluşan yapışıklıkların açılmasını hızlandırmak ve dokunun güzelleşme kapasitesini arttırarak kişinin günlük yahut spor yaşantısına dönüşünü hızlandırmaktır. Manipulatif tedavinin yumuşak dokulardaki (kas, bağ, tendon, eklem kapsülü, cilt) kısalan yapıların uzaması, sorunlu yere kan akışının artması üzere birçok olumlu tesiri vardır.”
HACETTEPE’DE 77 HASTA ÜZERİNDE UYGULANDI
Manuel tekniklerin aktifliğini araştırmak üzere Hacettepe Üniversitesi’nde 77 omuz sıkışma sendromu hastasında araştırma yaptığını söyleyen Dr. Şenbursa, ulaştığı sonuçlar hakkında ise şunları aktardı: “Hastalar 8 seans manuel tedavi yahut egzersiz tedavisi almıştır. 2 senelik çalışmanın sonucu; uygulanan bütün teknikler hastaların ağrı ve hareket kapasitesi üzerinde faal sonuçlar verdiğini göstermiştir. Kısa vadede tesirli olan manuel tedavi, uzun mühlet tesirlerini devam ettirmektedir.”
