Eğitimin ilk basamağını oluşturan okul öncesi dönemini bir gömleğin ilk düğmesi olarak düşünürsek, bu düğmenin doğru iliklenmesi çocuğun gelecek eğitim ve öğretim hayatının bize en önemli adımı olduğunu da göstermektedir.
Son zamanlarda erken çocukluk dönemindeki gelişmeler, okul öncesi eğitimin artık anne-babanın yalnız başına başarabileceği bir konu olmaktan çıkmış durumdadır.
Anaokullarının, çocukları ilköğretime hazırlayan birer kuruluş niteliğinde olmaları önemlerini daha da artırmaktadır. Toplumsal işlevleri büyük olan anaokulları, çocukları barındıran değil, onları eğiten ve biçimlendiren çok önemli eğitim kurumlarıdır.
Anaokulun temel öğretim programı içinde insan ve hayvanları tanıma, ülkemizi tanıma, önemli olay ve günlerle, trafik, görgü gibi çeşitli kuralları öğrenme de sayılabilir.
Anaokulunda renk, sayı ve kavramlar, çocuğun düşüncesine uygun bir biçimde somuta indirgenerek verilir. Parmak boya ve resim faaliyeti, su oyunu, kum oyunu, ritmik jimnastik, bloklarla oynama önde gelen oyun dizileri arasında sayılabilir. Çocukların en hoşlandıkları dramatik oyun köşeleri, doktorculuk, evcilik köşeleridir. Çocuk en iyi ve örgütlü oyun ortamını anaokulunda bulur.
Anaokulu, aynı zamanda kuralları en etkili bir biçimde öğretebilen bir kurumdur. Çocuk yaşıtlarıyla ilişkiye girerek birlikte yaşamayı, yemek paylaşmayı, dayanışmayı, sosyalleşmeyi, birlikte çalışmayı, yemeyi, uyumayı ve oynamayı öğrenir. Böylece başkalarının özgürlüğünden haberdar olur, ‘’ben’’ ve ‘’başkası’’ kavramlarının bilincine vararak yardımlaşma ve işbirliği duygusunu geliştirir.
Bunlara ek olarak, okul tercihlerinde dikkat edilmesi gereken bir hususta bu süreçte birlikte yaşama ve çalışmayı öğrenirken, çocuğun ayrıntılarıyla kopya edeceği, sağlıklı bir öğretmen modeline ihtiyacının olmasıdır. Bu sebeple, anaokulu öğretmeninin olumlu bir model oluşturmasının yanında, yeterli düzeyde pedagojik formasyona sahip olması ve mesleğini sevmesi de gerekmektedir.