iltasyazilim
FD Üye
MESCİDİNEBEVİ
(biraz uzun ama çok güzel ve sürükleyici bir anlatım)
Resulullah (sas)'ın Medine'ye hicretinden hemen sonra ashabıyla birlikte bina ettiği mescit Bu mescit, Mescidi Resul, Mescidi Şerîf, Mescidi Saadet ve Mescidi Nebevî adlarıyla da anılmaktadır Mescidi Haram ve Mescidi Aksa'dan sonra yeryüzündeki mescitlerin en faziletlisidir
Resulullah (sas), Hicret yolculuğunda kısa bir müddet Medine'nin dışında bulunan Kuba köyünde kalmıştı Bu esnada Kuba mescidi adıyla bilenen mescidi inşa ettirmişti Buradan yola çıkıp, Medine'ye girdiği zaman, Resulullah (sas), misafir edip ağırlama şerefine nail olabilmek için herkes birbiriyle yarışa girmişti Kendisini davet edenlere Resulullah (sas); Bırakın deve serbestçe yürüsün O bizi Allahın razı olacağı bir yere kadar götürecektirdiyordu Deve bir süre yürüdükten sonra, iki yetim kardeşe ait boş bir arsaya çöktü Buraya evi en yakın olan Ebu Eyyub elEnsarî, Resulullah (sas)'ın eşyalarını alıp sevinçli bir halde evine taşıdı (bk Hicret mad)
Resulullah (sas)'ın devesinin çöktüğü bu arsa sahipleri olan Neccaroğullarından Sehl ve Suheyl hibe etmek için ısrar ettilerse de Resulullah (sas) bunu kabul etmedi ve on dinar gibi sembolik bir meblağ karşılığında burayı satın aldı Bu bedeli Hz Ebu Bekir (ra) ödedi
İbn Sa'd, Resulullah'ın Medine'ye hicretinden önce Esad ibn Zurare'nin arkadaşlarıyla burada namaz kıldığını, ayrıca cuma namazlarını da burada kıldırdığını nakletmektedir Etrafı çevrili olan bu arsanın hemen bitişiğinde, cahiliye insanlarının gömülü bulunduğu bir mezarlık vardı Resulullah bu mezarlığın kaldırılmasını istedi Böylece mescidin inşa edileceği arsa genişletilmiş oldu Ayrıca burada bulunan su birikintisi de yok edildi (Nesaî, Mesâcid, 12; İbn Sa'd TabakatülKübrâ, Beyrut, ty, I, 239)
Bu arsa üzerinde hemen bir mescit bina edilmeye başlandı Ensar, Muhacir ve diğer gönüllü kimselerin de katıldığı kalabalık bir işçiusta topluluğu tarafından yürütülen çalışmalar sonunda mescit, kısa sürede bina edildi Resulullah (sas) çalışmaları idare edip, mescidin kıble tarafındaki temellerinin atılması ve diğer planlamaları yapmakla yetinmeyip, çalışmalara bir işçi gibi taş, kerpiç taşıyarak katılmıştır O, bu çalışmalar esnasında şu beyitleri söylüyordu: Allahım! Ahiret hayatından başka hayat yoktur Ensara ve muhacirûna mağfiret et(İbn Sa'd age, I, 239240)
Temeller toprak seviyesine kadar taş, zeminden yukarısı ise kerpiç kullanılarak bina edildi Temel yaklaşık olarak bir buçuk metre derinliğinde açılmıştı
Eniboyu yüzer zıra (bir zıra kırkbeş santim) olmak üzere, kare şeklinde inşa edilen mescidin mihrabı Beytu'lMakdis yönüne denk düşecek şekilde kuzey duvarında işaretlenmişti Üç tane kapıdan biri güney tarafındaki arka duvarda, ikincisi batı tarafındaki duvarda, üçüncüsü ise Resulullah (sas)'in hücrelerinin bulunduğu doğu tarafında idi Bu kapıya Cibril kapısı denirdi
Resulullah (sas), ilk önceleri bir hurma kütüğü üzerine çıkarak hutbe okurdu Bir zaman sonra bizzat Resulullah (sas)'ın isteği veya ashabın, cemaatın kalabalıklaştığını ve arkadakilerin hutbe okurken onu göremediklerini bildirmeleri üzerine, bir kaç basamaklı bir minber yapılarak, mescite yerleştirildi (Buhârî, Cuma, 26; İbn Sa'd, age, I, 250251)
Hicretten on altı ay sonra Kıblenin yönü Beytullah tarafına çevrildiği zaman, güneydeki kapı kapatılarak, burası mihrab yapıldı, Kuzeydeki duvarda da bir kapı açıldı Mescitte namaz kılınan yerin üzeri açıktı Ancak mescitin ortasında, hurma ağacından yapılan direkler üzerinde, hurma, dal ve yapraklarından bir gölgelik yapılmıştı
Mescitin doğu tarafında duvara bitişik olarak Resulullah (sas)'in hanımları Hz Âişe (ranh) ve Hz Sevde (ranh) için, iki oda inşa edilmişti Ayrıca yine mescite bitişik olarak, gündüzleri bir eğitimöğretim yeri, geceleri ise, evsiz kimseler ve misafirlerin barınması için Suffadenilen üzeri kapalı bir bölüm eklenmişti Resulullah (sas)'e ait odalara, zamanla yedi oda daha eklenerek oda sayısı dokuza çıkmıştır Bunların hepsi kerpiçten idi (İbn Sa'd, age, I, 499)
Medine'de inşa edilen bu mescit aynı zamanda, kurulan İslâm devletine ait bütün faaliyetlerin yürütüldüğü bir merkez niteliğinde idi Resulullah, ashabıyla orada istişare eder, savaş ve barış kararlarını orada alır, elçi heyetlerini orada kabul eder, savaşa çıkacak orduları orada techiz ederek yola çıkarır, topluma ait bütün meseleler orada çözüme kavuşturulur, hatta gerektiğinde suçlular ve esirler bağlanmak suretiyle orada hapsedilirdi (Nesei, Mesâcid, 20)
Eğitimöğretim faaliyetleri, mescitin Suffadenilen kısmında yerine getiriliyordu İslâm ümmetinin nüvesini oluşturan Ashab ve seçkin sahabe âlimler, İslâmda ilk üniversite sayılabilecek bu mekanda yetişmişlerdi İslâm'ın esaslarını öğrenmek üzere Medine dışından gelenler için aynı zamanda bir yatakhane vazifesi görüyordu (İbn Sa'd age, 255) Bir defasında, Temim kabilesine mensup yetmiş kişi burada barındırılmış idi (Ahmed b Hanbel, III, 371)
Resulullah (sas), burada bizzat dersler veriyordu Ancak, yeni gelen ve başlangıçta olan öğrencilere okuma yazmayı ve Kur'anı Kerim'i öğreten diğer öğretmenler de bulunmakta idi Medine'den ve uzak yerlerden olmak üzere burada okuyan öğrencilerin dört yüz kişi gibi bir sayıya ulaştığı oluyordu Burada barınanların ihtiyaçlarının büyük bir bölümü, cömert sahabeler tarafından karşılanmaktaydı (M Hamidullah, İslam Peygamberi, İstanbul, 1980, II, 832)
Medine'de bir evi ve ailesi olmayan fakir kimseler de Suffa'da yatıp kalkıyor, ihtiyaçlarını buradan sağlıyorlardı (İbn Sa'd age, 255)
Mescidi Nebevi, ilk inşa edilişinden sonra bir takım genişletme faaliyetleri gördü Hayber'in fethinden sonra Resulullah (sas), mesciti bir miktar genişletmişti Resulullah (sas), vefatından kısa bir müddet önce, Hz Ebu Bekir'in kapısı hariç odalardan mescite açılan bütün kapıları kapattırmıştı (Buhari, Ashab, 3) Resulullah (sas) vefat ettiğinde Hz Âişe (ranha)'ye ait odada defnedilmiştir
İlk ciddi genişletme, Hz Ömer (ra)'in hilâfeti zamanında yapıldı Güney tarafından beş, Batı ve Kuzey taraflarından da onar metre ilave yapıldı Doğu tarafına ilâve yapılmadı ve Resulullah (sas)'ın hanımlarının odaları olduğu gibi kaldı Kuzey, doğu ve batı duvarlarında ikişer tane olmak üzere, kapı sayısı altıya çıkarıldı Hz Ebu Bekir ve Hz Ömer vefat ettiklerinde Peygamber (sas)'ın yanına defnedilmişlerdir
Hicretin yirmi dokuzuncu yılında Hz Osman (ra), mesciti yeniden inşa ettirdi Duvarları süslü taş ile yeniden örüldü Taş sütunlar kullanılarak mescitin bir kısmının üzeri kapatıldı Kapılarının sayısında bir değişiklik yapılmadı Bu yenileme ile mescitin genişliği yüz elli zıra, uzunluğu ise yüz altmış zıra'a çıkmıştır (İbnu'lEsîr, elKâmil fi'tTarih, III,103; Suyütî, Tarihu'lHulefa, Beyrut 1986, 173)
Emevîler zamanında, Medine Valisi Ömer b Abdülaziz eliyle mescit yeniden inşa ettirildi Hicrî seksen sekiz'den, doksan bire kadar süren çalışmalarla mescit, doğu, batı ve kuzey yönlerinden genişletilmişti Peygamber (sas)'in hanımlarının odaları Mescide katılmıştır (İbn Sa'd, age, I, 399) Resulullah (sas)'in kabri şerifleri Hz Âişe (ranh) validemizin odasında bulunduğu için bu odanın sadece bir bölümü mescite dahil edildi
Mescitin duvarları taş ve kerpiç kullanılarak yapılmış ve mermerlerle kaplanarak süslenmişti Tavanı da Hindistan'da yetişen saac ağacı ile örtüldü ve altın suyu ile yaldızlandı Bu yenileme ile mescitin uzunluğu ikiyüz zıra, genişliği de yüz altmış yedi zıra çıkmıştır Sütunları mermerden yapılarak, sütun başlıkları altınlarla süslendi Eyvanların yapımında taşlar kurşun kullanılarak birbirine geçirilip sağlamlaştırıldı Ravzaı Mutahhara (Resulullah (sas)'nın kabrinin bulunduğu yer)'ın tavanı saac ağacı ile örtülerek yazılarla süslendi İlk olarak mihrab ve dört tane de minare yapıldı
Abbasîlerden elMehdî, Hicrî 162778'de kuzey tarafından genişleterek, üç yıl süren çalışmalarla mesciti yeniledi Yine 202 (817) yılında Me'mun, mesciti tekrar restore ettirdi
576 (1180) yılında enNasır Lidinillah, Resulullah (sas)'den kalan değerli eşyayı muhafaza etmek için mescitin sahnında kubbeli bir oda yaptırdı Hz Âişe (ranh)'ın sakladıklarından bulabildiklerini buraya koydu Bunlar; Resulullah (sas)'ın vefat ettiği zaman giymekte olduğu çuhadan yapılmış rida ve izar, atlas kumaş ile işlemeli şal bir cübbe, Bürdei Saadet, seccade, sancaklar, bir kısım resmi evrak ve Ashabdan bazılarına ait bir takım eşyadan ibaretti
654 (1256) yılının Ramazan ayının ilk cuma günü, kandilleri yakan kandilcinin ihmali, kutsal emanetlerin korunduğu sahndaki kubbeli oda hariç, mescidin tamamen yanmasına sebep olmuştu Abbasîler'den elMu'tasım, 655 (1257) yılı hac mevsiminde ustalar ve malzeme göndererek mescitin yeniden inşa edilmesini sağladı Yemen Meliki Muzaffer ve Mısır Meliki Nureddin Ali İbn Mu'iz'in de iştirak ettiği bu çalışmalarla hücrei nebeviye ve duvarların bir kısmı yeniden yapılmıştı Melik Muzaffer, Yemen'de yaptırdığı sanat değeri çok yüksek bir minberi de Mescite yerleştirmişti Ancak, imar işi tamamlanamamıştı 685 (1295)'de Baybars, yarım kalan inşaatı tamamladı ve küçük bulduğu Melik Muzaffer'in minberini kaldırarak yerine, Mısır'dan getirttiği daha büyük ve sanat bakımından daha zarif bir minberi yerleştirdi 886 (1481) Ramazanının 13 günü minarelerden birine isabet eden yıldırım, mescitin yanarak, duvarlarının yıkılmasına sebep oldu Minber, mushaflar ve kitapların tamamı yandı Ravzaı Mutahhara ve sahndaki kubbeli oda bu yangından zarar görmemişti
Mısır Memlûk Sultanı Eşref Kaytabay, Emir Sankar elCemalî'yi kalabalık bir usta kafilesiyle Medine'ye gönderdi
Mescit biraz genişletilerek duvarlar ve minberler yeniden inşa edildi Mihrabı da biraz genişleterek, üzerini, çevresindeki direklerin başlıklarına oturtulan bir Kubbe ile kapadılar Ravzaı Mutahhara'nın duvarları üzerine de bir kubbe oturttular Bunun üzerini de sütunların taşıdığı diğer bir kubbe ile kapadılar Sonra, Ravzaı Mutahhara ile kıble duvarı arasına, etrafını üç küçük kubbenin çevrelediği büyük bir kubbe yapıldı Yapılan diğer bazı kubbelerle de mescitin bir kısmı örtülmüş oldu Yeniden yapılan mihrap, renkli mermerler ile süslendi Rahmet kapısının yanında Medresei Mahmudiye adıyla anılan bir medrese inşa edildi Kaytabay, yapılan bu işler için yüzyirmibin dinar tahsis etmişti
Osmanlılar döneminde Mescidi Nebevî'nin bakımı titizlikle yerine getirilmiş ve tezyin edilmiştir I Mahmud, Ravzaı Mutahhara'nın üzerinde bulunan kubbeyi yenileyerek, koyu yeşile boyadı Bundan dolayı bu kubbe, Kubbetu'lHadra (yeşil kubbe) adıyla anılır Mısır valisi Mehmed Ali Paşa da Mescidi Nebevi'de birtakım restorasyon çalışmaları yapmıştır Mescit, Abdulmecid tarafından yeniden inşa edilmiştir Abdulmecid'in bu iş için seçtiği ustalar, Akik vadisinde bulunan Hedab denilen kayadan sütunlar ve taşlar kestiler Mesciti parça parça inşa etmeye başladılar Yani bir kısmını yıkıyor, yerini hemen yapıyorlardı 18491861 yılları arasında on iki şene süren inşa çalışmaları ile mescit yeni baştan inşa edildi
Mayıs 1953'te başlatılan diğer bir çalışma ile, ön kısmı hariç yeni baştan inşa edilerek bugünkü hale getirildi İlk imar edildiğinde yaklaşık 2475 m kare büyüklüğünde olan Mescidi Nebî, tarih boyu süren çeşitli inşa faaliyetleri sonunda 12271 m kare genişliğe ulaşmıştır Bugün ise yeniden büyük genişletme çalışmalarıyla bu alan birkaç katına çıkarılacak şekilde büyütülmüş bulunmaktadır
Mescidi Nebevî'nin Fazileti
Mescidi Nebevi, Mescidi Haram ve Mescidi Aksa'dan sonra, yeryüzündeki mescitlerin en faziletlisidir Bu konuda Resulullah (sas)'den bir çok hadis varit olmuştur
Mescidi Nebî'de, bir bölüm vardı ki, Resulullah (sas) burayı Cennet bahçelerinden bir bahçe olarak nitelemiştir Ayrıca minberini de aynı şekilde vasıflandırmıştır
Bir hadiste şöyle denilmektedir:
Resulullah, bir hurma kütüğüne yaslanarak hutbe okurdu Ashabdan biri şöyle dedi: Ya Resulullah! Senin için bir şey yapalım ki, cuma günü üzerine çıktığın zaman insanlar sizi görsün ve hutbenizi duyabilsinlerdedi Bunun üzerine Resulullah; olurdedi Üç basamaklı bir minber yapıldı Daha önce yaslanıp hutbe okuduğu kütüğü geçince, kütükten on aylık gebe devenin inlemesi gibi iniltiler gelmeye başladı Resulullah onu eliyle meshetti ve ses kesildi (Buhârî, Cuma, 26; Nesaî, Cuma, 17; İbn Mâce, İkame, 199; İbn Sa'd, age,I, 239254)
Resulullah (sas), bu minberin üzerine çıktığı zaman şöyle demişti:
Evimle minberimin arası Cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim de Cennet bahçelerinin üzerindedir (Ahmed b Hanbel, II, 36, 450, 534; V, 41) Diğer bir hadis de; Evimle minberimin arası, Cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim havzımın üzerindedir(Ahmed b Hanbel, II, 236) şeklindedir
Minber hakkındaki başka bir hadisi şerifte de şöyle buyurulmaktadır: Minberimin ayakları Cennet üzerindedir(Ahmed, b Hanbel, VI 289, 292, 318; Nesaî, Mesâcid, 8)
Bu hadisler, Mescidi Nebevî'nin, Resulullah'ın minberi de dahil olmak üzere, minberi ile evi arasında kalan bölümün Cennet bahçelerinden birisi hükmünde olduğunu teyit ederek ortaya koymaktadır Buna göre, burada bilinçli bir şekilde bulunan, namaz kılan veya başka bir ibadetde bulunan, yaptığı şeyleri Cennet bahçelerinden birinde yapmış gibidir
Yeryüzünde namaz kılmak ve ziyaret etmek maksadıyla yolculuğa çıkılabilecek üç mescitten birisi Mescidi Nebî'dir Bir hadisi şerifinde Resulullah (sas) şöyle buyurmaktadır: Üç mescitten başka bir yere (ibadet etmek için) özel olarak yolculuk yapılmaz: Mescidi Horam, Mescidi Aksa ve Benim mescidim(Buharî, Fedâilü'sSalat, 1, 6)
Mescidi Nebî'de kılınan namaz, diğer mescitlerde kılınan namazlardan çok daha faziletlidir Sa'd ibn Ebi Vakkas (ra)'dan Resulullah (sas)'ın şöyle söylediği rivayet edilmektedir: Mescitimde namaz, Mescidi Haram hariç, diğer mescitlerde kılınan bin rekât namazdan daha hayırlıdır(Ahmed b Hanbel, I,184); Başka bir rivayette daha faziletlidir(Hanbel, I, 16; Nesai, Mescid,4) buyrulur
Bunun içindir ki, hac farizasını ifa etmek için bu topraklara yönelen insanlar, bir müddet Medine'de kalarak Mescidi Nebî'de ibadet etmenin güzelliklerinden faydalanmaya çalışırlar
Namazın dışında, diğer hayırlı ameller için de Mescidi Nebevî üstün bir mahaldir Orada yapılan her ibadet kat kat fazlasıyla mükafatlandırılır Bunun böyle olduğunu vurgulamak için Resulullah (sas) bir hadisinde, Allah yolunda cihat ile kıyas yaparak şöyle buyurmaktadır: Mescitime bir hayrı öğrenmek veya öğretmek için gelen, Allah yolunda cihat eden kimse gibidir Bunun dışında gelen, başkasının kazancını seyreden kimseye benzer(Ahmed b Hanbel, II, 418)
Resulullah (sas), Mescidi Haram ve Mescidi Aksa yanında kendi mescidinin konumunu bildirmek maksadıyla şöyle demiştir: Ben peygamberlerin sonuncusuyum Mescitim de mescitlerin sonuncusudur(Nesaî, Mesâcid, 7) Bu hadisler, zikredilen bu üç mescitin dışında inşa edilecek hiç bir mescitin, diğerlerinden farkı olmadığını ve fazilet bakımından birbirine denk olduğunu da ortaya koymaktadır
Ömer TELLİOĞLU (Samil islam Ans)
(biraz uzun ama çok güzel ve sürükleyici bir anlatım)
Resulullah (sas)'ın Medine'ye hicretinden hemen sonra ashabıyla birlikte bina ettiği mescit Bu mescit, Mescidi Resul, Mescidi Şerîf, Mescidi Saadet ve Mescidi Nebevî adlarıyla da anılmaktadır Mescidi Haram ve Mescidi Aksa'dan sonra yeryüzündeki mescitlerin en faziletlisidir
Resulullah (sas), Hicret yolculuğunda kısa bir müddet Medine'nin dışında bulunan Kuba köyünde kalmıştı Bu esnada Kuba mescidi adıyla bilenen mescidi inşa ettirmişti Buradan yola çıkıp, Medine'ye girdiği zaman, Resulullah (sas), misafir edip ağırlama şerefine nail olabilmek için herkes birbiriyle yarışa girmişti Kendisini davet edenlere Resulullah (sas); Bırakın deve serbestçe yürüsün O bizi Allahın razı olacağı bir yere kadar götürecektirdiyordu Deve bir süre yürüdükten sonra, iki yetim kardeşe ait boş bir arsaya çöktü Buraya evi en yakın olan Ebu Eyyub elEnsarî, Resulullah (sas)'ın eşyalarını alıp sevinçli bir halde evine taşıdı (bk Hicret mad)
Resulullah (sas)'ın devesinin çöktüğü bu arsa sahipleri olan Neccaroğullarından Sehl ve Suheyl hibe etmek için ısrar ettilerse de Resulullah (sas) bunu kabul etmedi ve on dinar gibi sembolik bir meblağ karşılığında burayı satın aldı Bu bedeli Hz Ebu Bekir (ra) ödedi
İbn Sa'd, Resulullah'ın Medine'ye hicretinden önce Esad ibn Zurare'nin arkadaşlarıyla burada namaz kıldığını, ayrıca cuma namazlarını da burada kıldırdığını nakletmektedir Etrafı çevrili olan bu arsanın hemen bitişiğinde, cahiliye insanlarının gömülü bulunduğu bir mezarlık vardı Resulullah bu mezarlığın kaldırılmasını istedi Böylece mescidin inşa edileceği arsa genişletilmiş oldu Ayrıca burada bulunan su birikintisi de yok edildi (Nesaî, Mesâcid, 12; İbn Sa'd TabakatülKübrâ, Beyrut, ty, I, 239)
Bu arsa üzerinde hemen bir mescit bina edilmeye başlandı Ensar, Muhacir ve diğer gönüllü kimselerin de katıldığı kalabalık bir işçiusta topluluğu tarafından yürütülen çalışmalar sonunda mescit, kısa sürede bina edildi Resulullah (sas) çalışmaları idare edip, mescidin kıble tarafındaki temellerinin atılması ve diğer planlamaları yapmakla yetinmeyip, çalışmalara bir işçi gibi taş, kerpiç taşıyarak katılmıştır O, bu çalışmalar esnasında şu beyitleri söylüyordu: Allahım! Ahiret hayatından başka hayat yoktur Ensara ve muhacirûna mağfiret et(İbn Sa'd age, I, 239240)
Temeller toprak seviyesine kadar taş, zeminden yukarısı ise kerpiç kullanılarak bina edildi Temel yaklaşık olarak bir buçuk metre derinliğinde açılmıştı
Eniboyu yüzer zıra (bir zıra kırkbeş santim) olmak üzere, kare şeklinde inşa edilen mescidin mihrabı Beytu'lMakdis yönüne denk düşecek şekilde kuzey duvarında işaretlenmişti Üç tane kapıdan biri güney tarafındaki arka duvarda, ikincisi batı tarafındaki duvarda, üçüncüsü ise Resulullah (sas)'in hücrelerinin bulunduğu doğu tarafında idi Bu kapıya Cibril kapısı denirdi
Resulullah (sas), ilk önceleri bir hurma kütüğü üzerine çıkarak hutbe okurdu Bir zaman sonra bizzat Resulullah (sas)'ın isteği veya ashabın, cemaatın kalabalıklaştığını ve arkadakilerin hutbe okurken onu göremediklerini bildirmeleri üzerine, bir kaç basamaklı bir minber yapılarak, mescite yerleştirildi (Buhârî, Cuma, 26; İbn Sa'd, age, I, 250251)
Hicretten on altı ay sonra Kıblenin yönü Beytullah tarafına çevrildiği zaman, güneydeki kapı kapatılarak, burası mihrab yapıldı, Kuzeydeki duvarda da bir kapı açıldı Mescitte namaz kılınan yerin üzeri açıktı Ancak mescitin ortasında, hurma ağacından yapılan direkler üzerinde, hurma, dal ve yapraklarından bir gölgelik yapılmıştı
Mescitin doğu tarafında duvara bitişik olarak Resulullah (sas)'in hanımları Hz Âişe (ranh) ve Hz Sevde (ranh) için, iki oda inşa edilmişti Ayrıca yine mescite bitişik olarak, gündüzleri bir eğitimöğretim yeri, geceleri ise, evsiz kimseler ve misafirlerin barınması için Suffadenilen üzeri kapalı bir bölüm eklenmişti Resulullah (sas)'e ait odalara, zamanla yedi oda daha eklenerek oda sayısı dokuza çıkmıştır Bunların hepsi kerpiçten idi (İbn Sa'd, age, I, 499)
Medine'de inşa edilen bu mescit aynı zamanda, kurulan İslâm devletine ait bütün faaliyetlerin yürütüldüğü bir merkez niteliğinde idi Resulullah, ashabıyla orada istişare eder, savaş ve barış kararlarını orada alır, elçi heyetlerini orada kabul eder, savaşa çıkacak orduları orada techiz ederek yola çıkarır, topluma ait bütün meseleler orada çözüme kavuşturulur, hatta gerektiğinde suçlular ve esirler bağlanmak suretiyle orada hapsedilirdi (Nesei, Mesâcid, 20)
Eğitimöğretim faaliyetleri, mescitin Suffadenilen kısmında yerine getiriliyordu İslâm ümmetinin nüvesini oluşturan Ashab ve seçkin sahabe âlimler, İslâmda ilk üniversite sayılabilecek bu mekanda yetişmişlerdi İslâm'ın esaslarını öğrenmek üzere Medine dışından gelenler için aynı zamanda bir yatakhane vazifesi görüyordu (İbn Sa'd age, 255) Bir defasında, Temim kabilesine mensup yetmiş kişi burada barındırılmış idi (Ahmed b Hanbel, III, 371)
Resulullah (sas), burada bizzat dersler veriyordu Ancak, yeni gelen ve başlangıçta olan öğrencilere okuma yazmayı ve Kur'anı Kerim'i öğreten diğer öğretmenler de bulunmakta idi Medine'den ve uzak yerlerden olmak üzere burada okuyan öğrencilerin dört yüz kişi gibi bir sayıya ulaştığı oluyordu Burada barınanların ihtiyaçlarının büyük bir bölümü, cömert sahabeler tarafından karşılanmaktaydı (M Hamidullah, İslam Peygamberi, İstanbul, 1980, II, 832)
Medine'de bir evi ve ailesi olmayan fakir kimseler de Suffa'da yatıp kalkıyor, ihtiyaçlarını buradan sağlıyorlardı (İbn Sa'd age, 255)
Mescidi Nebevi, ilk inşa edilişinden sonra bir takım genişletme faaliyetleri gördü Hayber'in fethinden sonra Resulullah (sas), mesciti bir miktar genişletmişti Resulullah (sas), vefatından kısa bir müddet önce, Hz Ebu Bekir'in kapısı hariç odalardan mescite açılan bütün kapıları kapattırmıştı (Buhari, Ashab, 3) Resulullah (sas) vefat ettiğinde Hz Âişe (ranha)'ye ait odada defnedilmiştir
İlk ciddi genişletme, Hz Ömer (ra)'in hilâfeti zamanında yapıldı Güney tarafından beş, Batı ve Kuzey taraflarından da onar metre ilave yapıldı Doğu tarafına ilâve yapılmadı ve Resulullah (sas)'ın hanımlarının odaları olduğu gibi kaldı Kuzey, doğu ve batı duvarlarında ikişer tane olmak üzere, kapı sayısı altıya çıkarıldı Hz Ebu Bekir ve Hz Ömer vefat ettiklerinde Peygamber (sas)'ın yanına defnedilmişlerdir
Hicretin yirmi dokuzuncu yılında Hz Osman (ra), mesciti yeniden inşa ettirdi Duvarları süslü taş ile yeniden örüldü Taş sütunlar kullanılarak mescitin bir kısmının üzeri kapatıldı Kapılarının sayısında bir değişiklik yapılmadı Bu yenileme ile mescitin genişliği yüz elli zıra, uzunluğu ise yüz altmış zıra'a çıkmıştır (İbnu'lEsîr, elKâmil fi'tTarih, III,103; Suyütî, Tarihu'lHulefa, Beyrut 1986, 173)
Emevîler zamanında, Medine Valisi Ömer b Abdülaziz eliyle mescit yeniden inşa ettirildi Hicrî seksen sekiz'den, doksan bire kadar süren çalışmalarla mescit, doğu, batı ve kuzey yönlerinden genişletilmişti Peygamber (sas)'in hanımlarının odaları Mescide katılmıştır (İbn Sa'd, age, I, 399) Resulullah (sas)'in kabri şerifleri Hz Âişe (ranh) validemizin odasında bulunduğu için bu odanın sadece bir bölümü mescite dahil edildi
Mescitin duvarları taş ve kerpiç kullanılarak yapılmış ve mermerlerle kaplanarak süslenmişti Tavanı da Hindistan'da yetişen saac ağacı ile örtüldü ve altın suyu ile yaldızlandı Bu yenileme ile mescitin uzunluğu ikiyüz zıra, genişliği de yüz altmış yedi zıra çıkmıştır Sütunları mermerden yapılarak, sütun başlıkları altınlarla süslendi Eyvanların yapımında taşlar kurşun kullanılarak birbirine geçirilip sağlamlaştırıldı Ravzaı Mutahhara (Resulullah (sas)'nın kabrinin bulunduğu yer)'ın tavanı saac ağacı ile örtülerek yazılarla süslendi İlk olarak mihrab ve dört tane de minare yapıldı
Abbasîlerden elMehdî, Hicrî 162778'de kuzey tarafından genişleterek, üç yıl süren çalışmalarla mesciti yeniledi Yine 202 (817) yılında Me'mun, mesciti tekrar restore ettirdi
576 (1180) yılında enNasır Lidinillah, Resulullah (sas)'den kalan değerli eşyayı muhafaza etmek için mescitin sahnında kubbeli bir oda yaptırdı Hz Âişe (ranh)'ın sakladıklarından bulabildiklerini buraya koydu Bunlar; Resulullah (sas)'ın vefat ettiği zaman giymekte olduğu çuhadan yapılmış rida ve izar, atlas kumaş ile işlemeli şal bir cübbe, Bürdei Saadet, seccade, sancaklar, bir kısım resmi evrak ve Ashabdan bazılarına ait bir takım eşyadan ibaretti
654 (1256) yılının Ramazan ayının ilk cuma günü, kandilleri yakan kandilcinin ihmali, kutsal emanetlerin korunduğu sahndaki kubbeli oda hariç, mescidin tamamen yanmasına sebep olmuştu Abbasîler'den elMu'tasım, 655 (1257) yılı hac mevsiminde ustalar ve malzeme göndererek mescitin yeniden inşa edilmesini sağladı Yemen Meliki Muzaffer ve Mısır Meliki Nureddin Ali İbn Mu'iz'in de iştirak ettiği bu çalışmalarla hücrei nebeviye ve duvarların bir kısmı yeniden yapılmıştı Melik Muzaffer, Yemen'de yaptırdığı sanat değeri çok yüksek bir minberi de Mescite yerleştirmişti Ancak, imar işi tamamlanamamıştı 685 (1295)'de Baybars, yarım kalan inşaatı tamamladı ve küçük bulduğu Melik Muzaffer'in minberini kaldırarak yerine, Mısır'dan getirttiği daha büyük ve sanat bakımından daha zarif bir minberi yerleştirdi 886 (1481) Ramazanının 13 günü minarelerden birine isabet eden yıldırım, mescitin yanarak, duvarlarının yıkılmasına sebep oldu Minber, mushaflar ve kitapların tamamı yandı Ravzaı Mutahhara ve sahndaki kubbeli oda bu yangından zarar görmemişti
Mısır Memlûk Sultanı Eşref Kaytabay, Emir Sankar elCemalî'yi kalabalık bir usta kafilesiyle Medine'ye gönderdi
Mescit biraz genişletilerek duvarlar ve minberler yeniden inşa edildi Mihrabı da biraz genişleterek, üzerini, çevresindeki direklerin başlıklarına oturtulan bir Kubbe ile kapadılar Ravzaı Mutahhara'nın duvarları üzerine de bir kubbe oturttular Bunun üzerini de sütunların taşıdığı diğer bir kubbe ile kapadılar Sonra, Ravzaı Mutahhara ile kıble duvarı arasına, etrafını üç küçük kubbenin çevrelediği büyük bir kubbe yapıldı Yapılan diğer bazı kubbelerle de mescitin bir kısmı örtülmüş oldu Yeniden yapılan mihrap, renkli mermerler ile süslendi Rahmet kapısının yanında Medresei Mahmudiye adıyla anılan bir medrese inşa edildi Kaytabay, yapılan bu işler için yüzyirmibin dinar tahsis etmişti
Osmanlılar döneminde Mescidi Nebevî'nin bakımı titizlikle yerine getirilmiş ve tezyin edilmiştir I Mahmud, Ravzaı Mutahhara'nın üzerinde bulunan kubbeyi yenileyerek, koyu yeşile boyadı Bundan dolayı bu kubbe, Kubbetu'lHadra (yeşil kubbe) adıyla anılır Mısır valisi Mehmed Ali Paşa da Mescidi Nebevi'de birtakım restorasyon çalışmaları yapmıştır Mescit, Abdulmecid tarafından yeniden inşa edilmiştir Abdulmecid'in bu iş için seçtiği ustalar, Akik vadisinde bulunan Hedab denilen kayadan sütunlar ve taşlar kestiler Mesciti parça parça inşa etmeye başladılar Yani bir kısmını yıkıyor, yerini hemen yapıyorlardı 18491861 yılları arasında on iki şene süren inşa çalışmaları ile mescit yeni baştan inşa edildi
Mayıs 1953'te başlatılan diğer bir çalışma ile, ön kısmı hariç yeni baştan inşa edilerek bugünkü hale getirildi İlk imar edildiğinde yaklaşık 2475 m kare büyüklüğünde olan Mescidi Nebî, tarih boyu süren çeşitli inşa faaliyetleri sonunda 12271 m kare genişliğe ulaşmıştır Bugün ise yeniden büyük genişletme çalışmalarıyla bu alan birkaç katına çıkarılacak şekilde büyütülmüş bulunmaktadır
Mescidi Nebevî'nin Fazileti
Mescidi Nebevi, Mescidi Haram ve Mescidi Aksa'dan sonra, yeryüzündeki mescitlerin en faziletlisidir Bu konuda Resulullah (sas)'den bir çok hadis varit olmuştur
Mescidi Nebî'de, bir bölüm vardı ki, Resulullah (sas) burayı Cennet bahçelerinden bir bahçe olarak nitelemiştir Ayrıca minberini de aynı şekilde vasıflandırmıştır
Bir hadiste şöyle denilmektedir:
Resulullah, bir hurma kütüğüne yaslanarak hutbe okurdu Ashabdan biri şöyle dedi: Ya Resulullah! Senin için bir şey yapalım ki, cuma günü üzerine çıktığın zaman insanlar sizi görsün ve hutbenizi duyabilsinlerdedi Bunun üzerine Resulullah; olurdedi Üç basamaklı bir minber yapıldı Daha önce yaslanıp hutbe okuduğu kütüğü geçince, kütükten on aylık gebe devenin inlemesi gibi iniltiler gelmeye başladı Resulullah onu eliyle meshetti ve ses kesildi (Buhârî, Cuma, 26; Nesaî, Cuma, 17; İbn Mâce, İkame, 199; İbn Sa'd, age,I, 239254)
Resulullah (sas), bu minberin üzerine çıktığı zaman şöyle demişti:
Evimle minberimin arası Cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim de Cennet bahçelerinin üzerindedir (Ahmed b Hanbel, II, 36, 450, 534; V, 41) Diğer bir hadis de; Evimle minberimin arası, Cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim havzımın üzerindedir(Ahmed b Hanbel, II, 236) şeklindedir
Minber hakkındaki başka bir hadisi şerifte de şöyle buyurulmaktadır: Minberimin ayakları Cennet üzerindedir(Ahmed, b Hanbel, VI 289, 292, 318; Nesaî, Mesâcid, 8)
Bu hadisler, Mescidi Nebevî'nin, Resulullah'ın minberi de dahil olmak üzere, minberi ile evi arasında kalan bölümün Cennet bahçelerinden birisi hükmünde olduğunu teyit ederek ortaya koymaktadır Buna göre, burada bilinçli bir şekilde bulunan, namaz kılan veya başka bir ibadetde bulunan, yaptığı şeyleri Cennet bahçelerinden birinde yapmış gibidir
Yeryüzünde namaz kılmak ve ziyaret etmek maksadıyla yolculuğa çıkılabilecek üç mescitten birisi Mescidi Nebî'dir Bir hadisi şerifinde Resulullah (sas) şöyle buyurmaktadır: Üç mescitten başka bir yere (ibadet etmek için) özel olarak yolculuk yapılmaz: Mescidi Horam, Mescidi Aksa ve Benim mescidim(Buharî, Fedâilü'sSalat, 1, 6)
Mescidi Nebî'de kılınan namaz, diğer mescitlerde kılınan namazlardan çok daha faziletlidir Sa'd ibn Ebi Vakkas (ra)'dan Resulullah (sas)'ın şöyle söylediği rivayet edilmektedir: Mescitimde namaz, Mescidi Haram hariç, diğer mescitlerde kılınan bin rekât namazdan daha hayırlıdır(Ahmed b Hanbel, I,184); Başka bir rivayette daha faziletlidir(Hanbel, I, 16; Nesai, Mescid,4) buyrulur
Bunun içindir ki, hac farizasını ifa etmek için bu topraklara yönelen insanlar, bir müddet Medine'de kalarak Mescidi Nebî'de ibadet etmenin güzelliklerinden faydalanmaya çalışırlar
Namazın dışında, diğer hayırlı ameller için de Mescidi Nebevî üstün bir mahaldir Orada yapılan her ibadet kat kat fazlasıyla mükafatlandırılır Bunun böyle olduğunu vurgulamak için Resulullah (sas) bir hadisinde, Allah yolunda cihat ile kıyas yaparak şöyle buyurmaktadır: Mescitime bir hayrı öğrenmek veya öğretmek için gelen, Allah yolunda cihat eden kimse gibidir Bunun dışında gelen, başkasının kazancını seyreden kimseye benzer(Ahmed b Hanbel, II, 418)
Resulullah (sas), Mescidi Haram ve Mescidi Aksa yanında kendi mescidinin konumunu bildirmek maksadıyla şöyle demiştir: Ben peygamberlerin sonuncusuyum Mescitim de mescitlerin sonuncusudur(Nesaî, Mesâcid, 7) Bu hadisler, zikredilen bu üç mescitin dışında inşa edilecek hiç bir mescitin, diğerlerinden farkı olmadığını ve fazilet bakımından birbirine denk olduğunu da ortaya koymaktadır
Ömer TELLİOĞLU (Samil islam Ans)