nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
Max Ferdinand Scheler Hayatı kısa ve öz
18741928)
Max Ferdinand Scheler (22 Ağustos 1874, Münih 19 Mayıs 1928, Frankfurt), Alman filozoftur Fenomenler, etik ve felsefi antropoloji konularında yaptığı çalışmalarla tanınır
Fenomenlerle birincil iglilenen kişi olan Edmund Husserl'in görüşlerini geliştirmiştir daha sonra Papa II John Paul olacak olan Karol Wojtyla, 1954 yılında verdiği doktora tezinde, Max Scheler'in kuramını Hristiyan etiğine uyarlamıştır
Yaşantının, ilk önce dinsel, bireysel, toplumsal, bitimsel, tarihsel yönleri olmak üzere, adam başına gereken önemi verecek biçimde tüm yönleriyle ele alınması gerektiğini savunan Alman görüngübilimci, toplum felsefecisi, veri toplumbilimcisi adeta felsefesinin tamamında geleneksel filozofların çoğunlukla göz ardı ettiği düşüncenin şehvetli temelleri üzerine yoğunlaşan Scheler, Münih kentinde doğmuş, Jena'da tahsilli, 1907'de döndüğü Münih'te görüngübilimle, bilhassa de önceki dönem Husserl görüngübilimiyle ve Husserl'in Münih Okulu izleyicilerince uygulanan realist görüngübilimle tanışmıştır
Dilthey ile Bergson'un yaşam felsefelerinden büyük ölçüde etkilenen Scheler'in birincil çalışmaları, ahlak alanında sonradan yapacağı bedel kuramına karşın ön hazırlık niteliğindeki görüngübilimsel araştırmalardan oluşmaktadır Bu birincil çalışmalarında duygudaşlıkile gücenmeduygularının betimlenmesi üstüne yoğunlaşan Scheler, formculuk üzerine kurulu kantçı usçuluğun eleştirisini yapmıştır Bunun yanına Scheler, I Dünya Savaşı esnasında ateşli bir ulusçu olarak savaşı destekleyen, savaşın neden gerekli olduğunu modem kültüre yönelik felsefi eleştirileriyle temellendirmeye çalışan denemeler yazmıştır
Daha sonraları fazla daha geniş, fazla daha detaylı bir toplum tasarımına geçmiş olmakla birlikte, yaptığı çağcıllık eleştirileri yazılarının değişmeyen konularını oluşturmaktadır Bu eleştirilerin temel hedeflerinden biri, İngilizce konuşulan ülkelerin felsefelerinin doğalcılığı ile hafıza yürütmeye dayalı çıkarsamacılığıdır Savaştan sonra katolikliğe geçişi, görüngübilimsel tanım yöntemini dinsel görüngülere ve duygulanımlara uygulamasına olanak tanımış, daha sonraları ise bu yöntemi genelde insanbilim ile doğa bilimlerinin izleklerine uygular olmuştur Scheler son dönem yazılarında daha fazla çağdaş bilimin yükselişiyle birlikte ortaya meydana çıkan metafizik felsefe sorunları üzerinde durmuştur Düşüncelerinde çok derin içgörülerle karşılaşılmasına rağmen bu içgörülerin çoğunlukla dizgeli bir biçimde düzenlenip sağlam bir biçimde temellendirilmemiş oluşları felsefesinin en keskin özelliklerinden birini oluşturmaktadır
Scheler'in felsefesinin kuşkusuz en manâlı bölümünü Kant etiğine karşı geliştirilen tarafsız değerler sıradüzeninin a priori olarak hissi bakımdan kavranmasını amaçlayan değer çözümlemeleri üzerine kurulu ahlak öğretisi oluşturmaktadır Geliştirdiği etiğin özce kişiselci olduğunu bilhassa vurgulayan Scheler, bu bağlamda bireyyi benden belirli çizgilerle ayırarak kişisel değerleri her bakımdan üstün kılmaya çalışmaktadır Bu bağlamda, en üstteki konuma yerleştirilen laf konusu bireysel değerleri öbür toplumsal etkileşim biçimleri için sunduğu çözümlemelerle ilişkilendirmeye farklı bir itina göstermiştir bilgi kuramı alanında daha çok pragmacı bir yaklaşımı benimseyen Scheler bu yaklaşımı bilim ile idrak alanlarına uygularken, felsefeyi özlerin görüsünü araştıran bir disiplin olarak tanımlamıştır
Öte yanda Scheler'in din felsefesine büyük ölçüde Tanrı'ya sevgi yoluyla ulaşılabileceğini savunan Augustinusçıı kavrayış ile Tanrı'nın us yoluyla bilinebileceğini ileri süren Aquinasçı anlayışı barışma çabası olarak bakılabilir Nitekim bilhassa son dönem çalışmalarında felsefi insanbilim ile merafizik sınırları çizilmiş ikici bir yaklaşma sergileyen Scheler'in, bu bağlamda duygudaşlık kavramı üzerine yoğunlaşarak tinsel sevgi ile hayat itkisi arasındaki geleneksel çatışkıyı ortadan kaldırma arayışı içinde olduğu gözlenmektedir Scheler'in görüngübilim yönteminin belkemiğini, yaşamında her tarafta beri hep bulunmalarına karşın bilenden a priori anlamda egemen olan özlerin nesnelliği anlayışı oluşturmaktadır Bu anlamda Scheler'e kadar, değerler nesnel olmalarına karşın Platoncu anlamda birer öz değildir Nesnelliklerine oysa dolaysız yaşantıda, duygular alanında erişilebilir Sözgelimi müzikte güzelliği kulak vermek salt muhakkak notaları, belirli sesleri duymak demek değildir Scheler bu noktada değerlemelerya da layık manzara açılan ile değerleraralarında bir ayrıma gider İlki yani değerlemeler tarihsel olarak göreceyken, istikrarsızlık gösterebilirken, ikincisi yani değerler bağımsız ve değişmezdirler Buna göre arasında defalarca için keskin bir sıradüzen bulunan dört layık bulunmaktadır: hoşgörü, canlılık, tin, din Bu değerlere karşılık gelen, bu değerleri kendisi yaratmamasına karşın keşfetme yetisini kendinde içeren çeşitli kişilikler söz konusudur Bunlar bedel keşifçileri veya değerleri açığa çıkaranlar olabilecekleri gibi, açığa daha önce çıkarılmış değerleri yaşamlarıyla maddesel bir biçimde örneklendirenler de olabilirler Scheler'in gözünde sanat icracıları, kahramanlar, dehalar, azizler bunların en başında gelen kişiliklerdir Aynı bir değer sıradüzeni, en yukarıda Kilise'nin bulunduğu, sevgi ile dayanışmanın dominant olduğu Hıristiyan toplumu olmak üzere toplum katmanlarında da bulunmaktadır Nitekim bu noktada Scheler, liberal toplum anlayışlarını bu sıradüzeni bozduklarından, topluma içedönüklüğü, bireyciliği, yanlış bir değerinde düzenini pompaladıklarından ötürü kesintisiz eleştirmiştir
Scheler'in değer felsefesinin en manâlı özelliklerinden birisi tepeya da alçaklıkbelirten sıradüzenli kategoriler doğrultusunda yapılanmış oluşudur Nitekim varlık türleri, bilinç düzeyleri, bedel biçimleri gibi sıradüzen ayrımlarıyla Scheler'in düşüncelerinin anında her uygun yüz yüze gelmek olanaklıdır Laf konusu ayrımlar Scheler'in önceki felsefe anlayışlarına karşı eleştirel bir konum alabilmesine olanak tanıması yanında, metafizik bakımdan kilit önemi bulunan tin ile itki arasındaki ayrım üstüne yoğunlaşan olgunluk döneminde geliştirdiği felsefi antropoloji anlayışı için de sıradüzenli bir insan varlığı yapısı sunmaktadır Bu bağlamda kendi düşüncesinin etik bakımdan kişiselciliğine kesintisiz vurguda bulunan Scheler, usul olarak ilkece Husserl'in görüngübilim anlayışını benimsemiş olmakla birlikte önemli kimi noktalarda ondan ayrılmaktadır
Sözgelimi Husserl görüngübilimsel indirgemeyi gerçek nesnelerin ya da olguların dikkatimizi bozmasına karşısında varoluşun ayraç içine alınmasının, dolayısıyla da salt fikir alanına geçmenin etkili bir yolu olarak görürken, Scheler tüm varoluşu dürtülerce uyarılmaya karşı direnme yetisi olarak yorumladığından, ilkece burada ayraç içine alınan dürtüler ve dürtülenimler olduğunu savunmaktadır Scheler bize verili olanın tinsel işleyişimizin en aşağıda yatan kör dürtüler olduğunu (Aristoteles'in bitkisel tin tasarımını anımsatan), bunların da her türden biliş etkinliğinin önündeki en büyük engeller olmaları nedeniyle, Husserlci anlamda başlıca ayraç içine alınmaları gerekenin de onlar olduğunu ileri sürmektedir
Nitekim Scheler'e tarafından felsefe özü gereği bir özbilgisi, bir özdenetim, en önemlisi de tevazu üstüne kurulu bir etik kültür edinmeyi zorunlu kılmaktadır Felsefenin doğasına karşın laf konusu açıklamanın ayrıntılı bir biçimde sunulduğu İnsandaki Bengisel Üzerine (Vom Ewigen im Menschen, 1921) başlıklı kitabında Scheler, felsefenin baş koşulu olarak yapılanma bilgisi(Bildungwissen) diye adlandırdığı tinsel özler ile değerler göre yapılanmış olmayı göstermektedir Buna göre gerçek felsefe Scheler' in gözünde her zaman için özler ile değerlerin bir uzantısı olacak biçimde kendini yapılandırmış tinsel şahısların, yani hakiki filozofların çaba alanıdır Bu bakış bununla beraber Eski Yunan düşüncesi ile skolastik felsefedeki bilme ediminin bütünüyle tanıdık nesneyle girilen paylaşım ilişkisi olduğu yollu tasarımı, o nesneyi değiştirmeksizin o nesneye katılma anlayışını anıştırması bakımından bir hayli uyarı çekicidir Öz olarak (gua eessence) düşünüldüğünde tanıdık nesne bu anlamda defalarca bilenin zihnindedir Felsefenin bununla birlikte dünyanın simgeselliğinden arındırılması çabası olduğunu ileri süren Scheler, şeylere doğal, ben ya da grup merkezli canlıyaklaşımımızın (sonra yaşam dünyasıolarak temellendirilen) canlılığın önemi gereğince biçimlenen bir bölümleme üzerine yapı olduğunu belirtmiştir
*
18741928)
Max Ferdinand Scheler (22 Ağustos 1874, Münih 19 Mayıs 1928, Frankfurt), Alman filozoftur Fenomenler, etik ve felsefi antropoloji konularında yaptığı çalışmalarla tanınır
Fenomenlerle birincil iglilenen kişi olan Edmund Husserl'in görüşlerini geliştirmiştir daha sonra Papa II John Paul olacak olan Karol Wojtyla, 1954 yılında verdiği doktora tezinde, Max Scheler'in kuramını Hristiyan etiğine uyarlamıştır
Yaşantının, ilk önce dinsel, bireysel, toplumsal, bitimsel, tarihsel yönleri olmak üzere, adam başına gereken önemi verecek biçimde tüm yönleriyle ele alınması gerektiğini savunan Alman görüngübilimci, toplum felsefecisi, veri toplumbilimcisi adeta felsefesinin tamamında geleneksel filozofların çoğunlukla göz ardı ettiği düşüncenin şehvetli temelleri üzerine yoğunlaşan Scheler, Münih kentinde doğmuş, Jena'da tahsilli, 1907'de döndüğü Münih'te görüngübilimle, bilhassa de önceki dönem Husserl görüngübilimiyle ve Husserl'in Münih Okulu izleyicilerince uygulanan realist görüngübilimle tanışmıştır
Dilthey ile Bergson'un yaşam felsefelerinden büyük ölçüde etkilenen Scheler'in birincil çalışmaları, ahlak alanında sonradan yapacağı bedel kuramına karşın ön hazırlık niteliğindeki görüngübilimsel araştırmalardan oluşmaktadır Bu birincil çalışmalarında duygudaşlıkile gücenmeduygularının betimlenmesi üstüne yoğunlaşan Scheler, formculuk üzerine kurulu kantçı usçuluğun eleştirisini yapmıştır Bunun yanına Scheler, I Dünya Savaşı esnasında ateşli bir ulusçu olarak savaşı destekleyen, savaşın neden gerekli olduğunu modem kültüre yönelik felsefi eleştirileriyle temellendirmeye çalışan denemeler yazmıştır
Daha sonraları fazla daha geniş, fazla daha detaylı bir toplum tasarımına geçmiş olmakla birlikte, yaptığı çağcıllık eleştirileri yazılarının değişmeyen konularını oluşturmaktadır Bu eleştirilerin temel hedeflerinden biri, İngilizce konuşulan ülkelerin felsefelerinin doğalcılığı ile hafıza yürütmeye dayalı çıkarsamacılığıdır Savaştan sonra katolikliğe geçişi, görüngübilimsel tanım yöntemini dinsel görüngülere ve duygulanımlara uygulamasına olanak tanımış, daha sonraları ise bu yöntemi genelde insanbilim ile doğa bilimlerinin izleklerine uygular olmuştur Scheler son dönem yazılarında daha fazla çağdaş bilimin yükselişiyle birlikte ortaya meydana çıkan metafizik felsefe sorunları üzerinde durmuştur Düşüncelerinde çok derin içgörülerle karşılaşılmasına rağmen bu içgörülerin çoğunlukla dizgeli bir biçimde düzenlenip sağlam bir biçimde temellendirilmemiş oluşları felsefesinin en keskin özelliklerinden birini oluşturmaktadır
Scheler'in felsefesinin kuşkusuz en manâlı bölümünü Kant etiğine karşı geliştirilen tarafsız değerler sıradüzeninin a priori olarak hissi bakımdan kavranmasını amaçlayan değer çözümlemeleri üzerine kurulu ahlak öğretisi oluşturmaktadır Geliştirdiği etiğin özce kişiselci olduğunu bilhassa vurgulayan Scheler, bu bağlamda bireyyi benden belirli çizgilerle ayırarak kişisel değerleri her bakımdan üstün kılmaya çalışmaktadır Bu bağlamda, en üstteki konuma yerleştirilen laf konusu bireysel değerleri öbür toplumsal etkileşim biçimleri için sunduğu çözümlemelerle ilişkilendirmeye farklı bir itina göstermiştir bilgi kuramı alanında daha çok pragmacı bir yaklaşımı benimseyen Scheler bu yaklaşımı bilim ile idrak alanlarına uygularken, felsefeyi özlerin görüsünü araştıran bir disiplin olarak tanımlamıştır
Öte yanda Scheler'in din felsefesine büyük ölçüde Tanrı'ya sevgi yoluyla ulaşılabileceğini savunan Augustinusçıı kavrayış ile Tanrı'nın us yoluyla bilinebileceğini ileri süren Aquinasçı anlayışı barışma çabası olarak bakılabilir Nitekim bilhassa son dönem çalışmalarında felsefi insanbilim ile merafizik sınırları çizilmiş ikici bir yaklaşma sergileyen Scheler'in, bu bağlamda duygudaşlık kavramı üzerine yoğunlaşarak tinsel sevgi ile hayat itkisi arasındaki geleneksel çatışkıyı ortadan kaldırma arayışı içinde olduğu gözlenmektedir Scheler'in görüngübilim yönteminin belkemiğini, yaşamında her tarafta beri hep bulunmalarına karşın bilenden a priori anlamda egemen olan özlerin nesnelliği anlayışı oluşturmaktadır Bu anlamda Scheler'e kadar, değerler nesnel olmalarına karşın Platoncu anlamda birer öz değildir Nesnelliklerine oysa dolaysız yaşantıda, duygular alanında erişilebilir Sözgelimi müzikte güzelliği kulak vermek salt muhakkak notaları, belirli sesleri duymak demek değildir Scheler bu noktada değerlemelerya da layık manzara açılan ile değerleraralarında bir ayrıma gider İlki yani değerlemeler tarihsel olarak göreceyken, istikrarsızlık gösterebilirken, ikincisi yani değerler bağımsız ve değişmezdirler Buna göre arasında defalarca için keskin bir sıradüzen bulunan dört layık bulunmaktadır: hoşgörü, canlılık, tin, din Bu değerlere karşılık gelen, bu değerleri kendisi yaratmamasına karşın keşfetme yetisini kendinde içeren çeşitli kişilikler söz konusudur Bunlar bedel keşifçileri veya değerleri açığa çıkaranlar olabilecekleri gibi, açığa daha önce çıkarılmış değerleri yaşamlarıyla maddesel bir biçimde örneklendirenler de olabilirler Scheler'in gözünde sanat icracıları, kahramanlar, dehalar, azizler bunların en başında gelen kişiliklerdir Aynı bir değer sıradüzeni, en yukarıda Kilise'nin bulunduğu, sevgi ile dayanışmanın dominant olduğu Hıristiyan toplumu olmak üzere toplum katmanlarında da bulunmaktadır Nitekim bu noktada Scheler, liberal toplum anlayışlarını bu sıradüzeni bozduklarından, topluma içedönüklüğü, bireyciliği, yanlış bir değerinde düzenini pompaladıklarından ötürü kesintisiz eleştirmiştir
Scheler'in değer felsefesinin en manâlı özelliklerinden birisi tepeya da alçaklıkbelirten sıradüzenli kategoriler doğrultusunda yapılanmış oluşudur Nitekim varlık türleri, bilinç düzeyleri, bedel biçimleri gibi sıradüzen ayrımlarıyla Scheler'in düşüncelerinin anında her uygun yüz yüze gelmek olanaklıdır Laf konusu ayrımlar Scheler'in önceki felsefe anlayışlarına karşı eleştirel bir konum alabilmesine olanak tanıması yanında, metafizik bakımdan kilit önemi bulunan tin ile itki arasındaki ayrım üstüne yoğunlaşan olgunluk döneminde geliştirdiği felsefi antropoloji anlayışı için de sıradüzenli bir insan varlığı yapısı sunmaktadır Bu bağlamda kendi düşüncesinin etik bakımdan kişiselciliğine kesintisiz vurguda bulunan Scheler, usul olarak ilkece Husserl'in görüngübilim anlayışını benimsemiş olmakla birlikte önemli kimi noktalarda ondan ayrılmaktadır
Sözgelimi Husserl görüngübilimsel indirgemeyi gerçek nesnelerin ya da olguların dikkatimizi bozmasına karşısında varoluşun ayraç içine alınmasının, dolayısıyla da salt fikir alanına geçmenin etkili bir yolu olarak görürken, Scheler tüm varoluşu dürtülerce uyarılmaya karşı direnme yetisi olarak yorumladığından, ilkece burada ayraç içine alınan dürtüler ve dürtülenimler olduğunu savunmaktadır Scheler bize verili olanın tinsel işleyişimizin en aşağıda yatan kör dürtüler olduğunu (Aristoteles'in bitkisel tin tasarımını anımsatan), bunların da her türden biliş etkinliğinin önündeki en büyük engeller olmaları nedeniyle, Husserlci anlamda başlıca ayraç içine alınmaları gerekenin de onlar olduğunu ileri sürmektedir
Nitekim Scheler'e tarafından felsefe özü gereği bir özbilgisi, bir özdenetim, en önemlisi de tevazu üstüne kurulu bir etik kültür edinmeyi zorunlu kılmaktadır Felsefenin doğasına karşın laf konusu açıklamanın ayrıntılı bir biçimde sunulduğu İnsandaki Bengisel Üzerine (Vom Ewigen im Menschen, 1921) başlıklı kitabında Scheler, felsefenin baş koşulu olarak yapılanma bilgisi(Bildungwissen) diye adlandırdığı tinsel özler ile değerler göre yapılanmış olmayı göstermektedir Buna göre gerçek felsefe Scheler' in gözünde her zaman için özler ile değerlerin bir uzantısı olacak biçimde kendini yapılandırmış tinsel şahısların, yani hakiki filozofların çaba alanıdır Bu bakış bununla beraber Eski Yunan düşüncesi ile skolastik felsefedeki bilme ediminin bütünüyle tanıdık nesneyle girilen paylaşım ilişkisi olduğu yollu tasarımı, o nesneyi değiştirmeksizin o nesneye katılma anlayışını anıştırması bakımından bir hayli uyarı çekicidir Öz olarak (gua eessence) düşünüldüğünde tanıdık nesne bu anlamda defalarca bilenin zihnindedir Felsefenin bununla birlikte dünyanın simgeselliğinden arındırılması çabası olduğunu ileri süren Scheler, şeylere doğal, ben ya da grup merkezli canlıyaklaşımımızın (sonra yaşam dünyasıolarak temellendirilen) canlılığın önemi gereğince biçimlenen bir bölümleme üzerine yapı olduğunu belirtmiştir
*