nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
Malik b Enes b Malik b Ebi Amir el Asbahî'ye nisbet edilen fıkhî ekolün adı Büyük fıkıh ekollerinden biri olan Malikî mezhebinin imamı İmam Malik, Hicrî 93 yılında Medine'den doğmuştur İmam Malik, ilimle uğraşan bir aileye mensup olduğu için tahsil hayatına ufak yaşta başlamış ve Medine'nin seçkin âlimlerinden hadis ve fıkıh dersleri alarak kısa zamanda ilmî olgunluğa erişmiş, yeterliliğine kanaat getirince de Mescidi Nebî'de ders okutmaya başlamıştı
İmam Malik'in fıkıhta hocası Rabi'atu'rRey'dır Bununla Birlikte, onun fıkıhta derinleşmesinde ve hadis ilminde söz sahibi bir seviyeye yükselmesinde Medine'nin seçkin âlimlerinden Abdurrahman ibn Hürmüz, Şihab ezZuhrî, Ebu Zinad, Yahya b Sa'id elEnsârî ve Hz Ömer'in azadlısı Nafi'in büyük katkıları olmuştur O Nafi'den Hz Ömer (ra) ve oğlu Abdullah'ın fıkhını ve fetvalarını en ince ayrıntısına kadar öğrenmişti
O, hayatı boyunca Medine'den başka bir yere gitmemiştir İlimde ihtiyacı olduğu her şeyin, sahih bir şekilde Medine'de bulunduğuna inanıyor, manevî havasını teneffüs ettiği Peygamber şehrinden uzaklaşmak istemiyordu Tahsilini Medine'de yapması ve hayatı boyunca oradan ayrılmamış olmasının, onun fıkhının oluşmasındaki tesirleri büyük olmuştur
İmam Malik'in zamanı, âlimlerin odaklaştığı bir kısım şehirlerde, daha önce Ashab'ın ve Tabiinin buralara taşıdığı ilimler çerçevesinde, ekolleşmelerin başladığı bir dönemdir Basra fıkıh ile birlikte, akaidle amaca uygun meselelerin tartışıldığı, kelâmı görüşlerden doğan fırkalaşmaların görüldüğü, vaizlerin ve eksik da olsa fakihlerin bulunduğu bir şehirdi Burada kendi şartlarına has bir fıkıh ekolü oluşmakta idi Kûfe ise, İbn Mes'ud'un rivayetlerine dayanan Irak fıkhının merkezini oluşturuyordu Bu fıkıh ekolünün, İmamı Malik'in de kendisiyle görüşüp veri alış verişinde bulunduğu Ebu Hanife'dir Burada fıkıh, sadece vuku bulmuş olaylara bahşedilen fetvalar üstüne yapı edilmiyordu Meydana gelmiş hadiseler yanında, vuku bulması muhtemel meseleler çerçevesinde bir takdirî ve farazî fıkıh oluşmuştu
Irak fıkhının en bariz özelliği ise, reye oldukça çok başvurulmasıdır Kıyas ve istihsan, orada en çok kullanılan esas fıkhı öğelerdendir Şam bölgesinde ise sahabe kavilleri ve Tabi'in fetvalarına dayanan fıkıh başat olup, reye öyle başvurulmazdı Şam ekolünün temsilcisi ise Evzâi'dir
İmam Malik'in imamı olduğu Medine ise, hadisin beşiği, Sünnetin amelî rivayetinin yapıldığı ve herkesin Sünnete sımsıkı yapıştığı bir yerdi Hem, Hz Ömer (ra), Zeyd b Değişmez (ra), Hz Aişe ve İbn Ömer'in fıkhî görüşleri ve onları takip edenler, Medine'de bulunmaktaydı Medine'nin Yedi Fukahası diye şöhret bulan Tabi'inden, Sa'id b Müseyyeb, Urve b Zübeyr, Kasım b Muhammed, Harise b Zübeyr, Ebu Bekir b Ubeyd, Süleyman b Yesar ve Ubeydullah b Abdullah Ashabın fıkhını nakleden Medine'nin seçkin âlimleriydi İmam Malik bu âlimlerin fıkıh usullerini kavramış, fıkhî görüşlerini tamamen özümlemişti Medine; hadis, sünnet ve reyin hepsinin bir arada bulunduğu, her taraftan ilim arayanların doluştuğu ve yüksek bir ilmî hareketliliğin yaşandığı bir yerdi
İmam Malik'in kendine has fıkhî ekolün oluşmasına tesir eden unsurlar şöyle sıralanabilir:
a) İbn Hürmüz'den edindiği çeşitli fırkalar ve düşüncelerine dair güncel bilgiler ve ayrı fıkhî ve fıkıh dışındaki mezhebler ve bunların ayrılık sebebleri hakkındaki derin bilgi
b) Ashab'ın, bilhassa Hz Ömer'in oğlu Abdullah ve Hz Aişe (ra)'nın fetvaları ve Tabii'nin büyüklerinden İbn Müseyyeb ve diğerlerinin, söylenti aracılığıyla öğrendiği fetvaları
c) Birincil hocası Rabi'atu'rRey diye şöhret bulan Rabia b Ebu Abdurrahman'dan aldığı rey fıkhı Oysa Rabianın reyi Iraklıların reyinden farklı olup, muhtelif naslar başlıca alınarak halkın problemlerinin çözülmesi çağırmak olan mesalihi mürsele esasına dayanmaktaydı
d) Fazla mevsuk gördüğü ravilerden aldığı hadisler O, hadis ilminin dinin kendisi olduğunu kabul eder ve hadis istek edenlere, hadisleri kimlerden aldıklarına uyarı etmelerini tenbihlerdi
Malikî fıkhı; İmam Malik'in Mescidi Nebi'de ders vermeye başlamasından daha sonra, derslerine sürekli öğrencilerinin onun fıkıh usulüne kadar şekillenmesiyle yavaşça oluşma aşamasına girdi
İmam Malik, kendi usulüne dair bir eser yazmadığı gibi, bu konuda açık bir şeyde söylemiş değildir Zaten, diğer imamlarda olduğu gibi o da herhangi bir ekol oluşturma endişesiyle hareket etmiş değildi Öğrendiği ilimleri, çevresinde toplanan öğrencilerine aktarırken ve problemlerin çözümü için fetva soranlara fetva verirken, dinin kendisine yüklemiş olduğu sorumluluğu yerine getirme endişesinden diğer bir duygu ile hareket etmiş değildir Onun talebeleri memleketlerine döndüklerinde, halkın meselelerini İmam Malik'in fetvalarına göre çözüyorlardı Onun fetvalarının eksik olduğu konularda ortaya meydana çıkan yeni meseleleri onun usulüne uygun olarak, hallediyorlardı İşte onun talebeleri, mezheplerinde ihtiyaç duydukları usulü, Malik'in ana hatlarıyla dikkat çekici ettiği doğrultularda ortaya koymuşlardır İmam'ın Muvatta'da takip ettiği yöntem, onun fıkıhtaki usulünun temel prensiplerini açıklar niteliktedir O fıkhî bir mesele ile uygun olarak önce hadisi alır, peşinden Medineliler'in o konudaki uygulamalarına değinir, peşinde da Tabi'in ve diğer ulemanın görüşlerini zikreder
Anlaşılacağı gibi, öteki fakihlerden ayrı ayrı, onun fıkıh anlayışında Medineliler'in amelinin özel bir yeri vardır Ona tarafından Medinelilerin amelî, sünnetin amelî olarak söylenti edilmesidir Zira onlar, hayatlarını, aralarında yaşamış olan Hz Peygamber (sas)'in gösterdiği doğrultuda şekillendirmişlerdir
İmam Malik'in fıkıh usulü ve hukuk ekolünde reye eksik başvurulmuş olmasına karşın, diğer mezheplerde rey için delil durumunda olan Mukayese, İstihsan, Mesalihi mürsele vb Fer'i deliller bol miktarda kullanılmıştır *
İmam Malik'in fıkıhta hocası Rabi'atu'rRey'dır Bununla Birlikte, onun fıkıhta derinleşmesinde ve hadis ilminde söz sahibi bir seviyeye yükselmesinde Medine'nin seçkin âlimlerinden Abdurrahman ibn Hürmüz, Şihab ezZuhrî, Ebu Zinad, Yahya b Sa'id elEnsârî ve Hz Ömer'in azadlısı Nafi'in büyük katkıları olmuştur O Nafi'den Hz Ömer (ra) ve oğlu Abdullah'ın fıkhını ve fetvalarını en ince ayrıntısına kadar öğrenmişti
O, hayatı boyunca Medine'den başka bir yere gitmemiştir İlimde ihtiyacı olduğu her şeyin, sahih bir şekilde Medine'de bulunduğuna inanıyor, manevî havasını teneffüs ettiği Peygamber şehrinden uzaklaşmak istemiyordu Tahsilini Medine'de yapması ve hayatı boyunca oradan ayrılmamış olmasının, onun fıkhının oluşmasındaki tesirleri büyük olmuştur
İmam Malik'in zamanı, âlimlerin odaklaştığı bir kısım şehirlerde, daha önce Ashab'ın ve Tabiinin buralara taşıdığı ilimler çerçevesinde, ekolleşmelerin başladığı bir dönemdir Basra fıkıh ile birlikte, akaidle amaca uygun meselelerin tartışıldığı, kelâmı görüşlerden doğan fırkalaşmaların görüldüğü, vaizlerin ve eksik da olsa fakihlerin bulunduğu bir şehirdi Burada kendi şartlarına has bir fıkıh ekolü oluşmakta idi Kûfe ise, İbn Mes'ud'un rivayetlerine dayanan Irak fıkhının merkezini oluşturuyordu Bu fıkıh ekolünün, İmamı Malik'in de kendisiyle görüşüp veri alış verişinde bulunduğu Ebu Hanife'dir Burada fıkıh, sadece vuku bulmuş olaylara bahşedilen fetvalar üstüne yapı edilmiyordu Meydana gelmiş hadiseler yanında, vuku bulması muhtemel meseleler çerçevesinde bir takdirî ve farazî fıkıh oluşmuştu
Irak fıkhının en bariz özelliği ise, reye oldukça çok başvurulmasıdır Kıyas ve istihsan, orada en çok kullanılan esas fıkhı öğelerdendir Şam bölgesinde ise sahabe kavilleri ve Tabi'in fetvalarına dayanan fıkıh başat olup, reye öyle başvurulmazdı Şam ekolünün temsilcisi ise Evzâi'dir
İmam Malik'in imamı olduğu Medine ise, hadisin beşiği, Sünnetin amelî rivayetinin yapıldığı ve herkesin Sünnete sımsıkı yapıştığı bir yerdi Hem, Hz Ömer (ra), Zeyd b Değişmez (ra), Hz Aişe ve İbn Ömer'in fıkhî görüşleri ve onları takip edenler, Medine'de bulunmaktaydı Medine'nin Yedi Fukahası diye şöhret bulan Tabi'inden, Sa'id b Müseyyeb, Urve b Zübeyr, Kasım b Muhammed, Harise b Zübeyr, Ebu Bekir b Ubeyd, Süleyman b Yesar ve Ubeydullah b Abdullah Ashabın fıkhını nakleden Medine'nin seçkin âlimleriydi İmam Malik bu âlimlerin fıkıh usullerini kavramış, fıkhî görüşlerini tamamen özümlemişti Medine; hadis, sünnet ve reyin hepsinin bir arada bulunduğu, her taraftan ilim arayanların doluştuğu ve yüksek bir ilmî hareketliliğin yaşandığı bir yerdi
İmam Malik'in kendine has fıkhî ekolün oluşmasına tesir eden unsurlar şöyle sıralanabilir:
a) İbn Hürmüz'den edindiği çeşitli fırkalar ve düşüncelerine dair güncel bilgiler ve ayrı fıkhî ve fıkıh dışındaki mezhebler ve bunların ayrılık sebebleri hakkındaki derin bilgi
b) Ashab'ın, bilhassa Hz Ömer'in oğlu Abdullah ve Hz Aişe (ra)'nın fetvaları ve Tabii'nin büyüklerinden İbn Müseyyeb ve diğerlerinin, söylenti aracılığıyla öğrendiği fetvaları
c) Birincil hocası Rabi'atu'rRey diye şöhret bulan Rabia b Ebu Abdurrahman'dan aldığı rey fıkhı Oysa Rabianın reyi Iraklıların reyinden farklı olup, muhtelif naslar başlıca alınarak halkın problemlerinin çözülmesi çağırmak olan mesalihi mürsele esasına dayanmaktaydı
d) Fazla mevsuk gördüğü ravilerden aldığı hadisler O, hadis ilminin dinin kendisi olduğunu kabul eder ve hadis istek edenlere, hadisleri kimlerden aldıklarına uyarı etmelerini tenbihlerdi
Malikî fıkhı; İmam Malik'in Mescidi Nebi'de ders vermeye başlamasından daha sonra, derslerine sürekli öğrencilerinin onun fıkıh usulüne kadar şekillenmesiyle yavaşça oluşma aşamasına girdi
İmam Malik, kendi usulüne dair bir eser yazmadığı gibi, bu konuda açık bir şeyde söylemiş değildir Zaten, diğer imamlarda olduğu gibi o da herhangi bir ekol oluşturma endişesiyle hareket etmiş değildi Öğrendiği ilimleri, çevresinde toplanan öğrencilerine aktarırken ve problemlerin çözümü için fetva soranlara fetva verirken, dinin kendisine yüklemiş olduğu sorumluluğu yerine getirme endişesinden diğer bir duygu ile hareket etmiş değildir Onun talebeleri memleketlerine döndüklerinde, halkın meselelerini İmam Malik'in fetvalarına göre çözüyorlardı Onun fetvalarının eksik olduğu konularda ortaya meydana çıkan yeni meseleleri onun usulüne uygun olarak, hallediyorlardı İşte onun talebeleri, mezheplerinde ihtiyaç duydukları usulü, Malik'in ana hatlarıyla dikkat çekici ettiği doğrultularda ortaya koymuşlardır İmam'ın Muvatta'da takip ettiği yöntem, onun fıkıhtaki usulünun temel prensiplerini açıklar niteliktedir O fıkhî bir mesele ile uygun olarak önce hadisi alır, peşinden Medineliler'in o konudaki uygulamalarına değinir, peşinde da Tabi'in ve diğer ulemanın görüşlerini zikreder
Anlaşılacağı gibi, öteki fakihlerden ayrı ayrı, onun fıkıh anlayışında Medineliler'in amelinin özel bir yeri vardır Ona tarafından Medinelilerin amelî, sünnetin amelî olarak söylenti edilmesidir Zira onlar, hayatlarını, aralarında yaşamış olan Hz Peygamber (sas)'in gösterdiği doğrultuda şekillendirmişlerdir
İmam Malik'in fıkıh usulü ve hukuk ekolünde reye eksik başvurulmuş olmasına karşın, diğer mezheplerde rey için delil durumunda olan Mukayese, İstihsan, Mesalihi mürsele vb Fer'i deliller bol miktarda kullanılmıştır *