Maide Suresi Elmalılı Tefsiri
5MAİDE:
Bu sUrenin diğerlerinde bulunmayan onsekiz farzı icine aldığı acıklanıyor Ebu Hayyan'ın kaydettiği uzere, Arapların ilk filozofu meşhur el Kindi'ye oğrencileri: Ey filozof, bize şu Kur'an'ın bir dengini yapıverdemişler O da: Peki, hepsinin değil ama, bir kısmının benzerini yapayımdemiş Ve bir cok gunler cekilip kapanmış, sonra cıkmış: Vallahi demiş buna ne bizim kudretimiz yetecek, ne de başka birinin Mushaf'ı actım, Maide suresi cıktı, baktım vefa (sozde durma)yı soylemiş, donekliği yasaklamış, bir genel tahlil yapmış, sonra bir istisna istisna eylemiş, sonra da kudret ve hikmetinden haber vermiş ve butun bunları iki satıra sığdırmış, bunu ise hic kimse ciltlerle yazı yazmadan ifade edemez
UKUD: Akdin coğuludur Akd, belgeye bağlanmış anlaşma demektir ki, bir şeyi diğerine sağlam şekilde bağlayan bağ ve duğume, mesela ip duğumune benzetilmiştir Yani anlaşma asıl lugatta sıkı bağlamak ve duğumlemek, sağlam bağ ve duğum demek olup, bundan nakledilerek bir kimsenin bir şeyi benimsemesi veya başkasını susmaya mecbur ederek kendini veya diğerini bağlamasına veya karşılıklı bağlanmalarına akid adı verilmiştir ki, itikad da bundandır Şu halde her akid icab ve kabule dayanmayıp, bazıları yalnız razı olmakla da anlaşma yapılmış olur ki, adaklar ve gelecekle ilgili yeminler bu turdendir
AHİD de asıl lugatta bir şeyi halden hale saklayıp gozetlemektir Boyle gozlenmesi istenen, gerekli gorulen belgelere de ahid (anlaşma) ismi verilir Bu olcu ile ahid ve akid anlamdaş demek iseler de, akid kelimesi, misakgibi daha cok ihkam (sağlamlaştırma) ifade eder
VEFA ve İFA ise ahid ve akdin gereğini yerine getirmek, icabını tamamen icra eylemektir Burada coğulu muhalla bi'llam (lam harfiyle suslenmiş yani harfi tarifli) olan , elukud, istiğrak ifade eder ki, gerek Allah Teala'nın kullarına gerekli kıldığı ve anlaşma yaptığı teklifleri ve dine ait hukumleri gerek kulların kendiliklerinden Allah'a karşı bağlandıkları adakları ve yeminleri, gerekse insanların kendi aralarında sahih olarak anlaştıkları emanetler, muameleler ve diğerleriyle ilgili her ceşit akidleri icine alır Hatta harb ehli, zimmet ehli, Hariciler ve diğer insanlar ile yapılan anlaşmalar da dahildir Şu halde bundan şu kural ortaya cıkar ki, akidler de aslolan sıhhattir, meğer ki bozulmasına bir delil gelmiş olsun Bunun icin herhangi bir akidde soz, sıhhat davacısının,delil fesad davacısınındır Meğerki o akidde fesadın batıl olmasından başka bir mana ifade etmemiş olsun Cunku batıl olma iddiası, akdin yokluğunu iddia ve varlığını inkar demektir Bunda ise delil, vucut ve sıhhat iddiacısına yonelir Cunku emri yerine getirmek, sahih olarak mevcut olan akde yoneliktir Akid, sabit ve aktedilmiş değilse yerine getirilecek bir şey yoktur Ebu Bekir Razi bu fıkhi mana ile Ahkamı Kur'anda der ki: 'Akidleri yerine getirin', ukud (akidler) isminin ulaşmış olduğu butun akidlerin yerine getirilmesini gerektirir Şu halde herhangi bir akdin caiz olması veya fasit olmasında veya her hangi bir adağın sıhhat ve luzumunda anlaşamadığımız zaman ilahi sozu ile delil getirmek sahih olur Fakat akidler her ceşit dini sorumluluklardan daha genel olduğu ve halbuki dini teklifler icinde mendublar ve mustehapların da varlığı bilindiği icin, bu ifa edinizemrinin de vucub ve nedben daha genel bir manaya yuklenilmesi gerekeceğinin de unutulmaması lazım gelir Nitekim bunu Ebu'sSuud acıkca gostermiştir Netice olarak dinin ozunun, Allah ve kullarla sağlam birtakım anlaşmalar ve mukaveleler yapmak ve sahih olarak aktedilen anlaşmalar ve akidleri ifa etmek suretiyle hukmunu yerine getirmek demek olduğu bu sUrenin başında genel bir esas olarak ozetlenip buyurulmuştur ki:
Ey iman etmiş olan muminler, bağlandığınız butun akid (anlaşma)leri ifa ediniz Yani ilk once iman bir akiddir Ve siz bu akid ile Allah'a karşı bir takım sozleşmeler ve akidler yaptınız, bağlandınız Sonra kendiliğinizden veya kendi aranızda veya butun insanlar arasında birtakım akidler daha yapar bağlanırsınız İşte butun bu akidleri ifa ediniz Dinin koku, imanın hukmu, Allah'ın emri kısaca budur Şimdi sUrenin ismiyle uyuşmuş olmak uzere once gecim vasıtalarından başlıyarak bunun biraz acıklamasına gelelim:
Size ceşitli hayvanlar helal kılındı Bunlardan faydalanır ve helal helal yiyebilirsiniz Ancak haram olması okunan veya aşağıda geleceği uzere okunacak olanlar mustesna Ki bu cumleden olarak gelecektir
Daha once bilhassa şu dikkat cekicidir ki siz ihramlı iken avlanmayı helal kılamayacağınız, ihram halinde avlanmayı ve av eti yemeyi caiz goremeyeceğiniz halde ceşitli hayvanlar, bazı mustesna ile helal kılındı Yani ey muminler, siz hayvan oldurmek caiz olmayan ihram halinde avdan ve av eti yemekten yasaklanmışsınız Fakat bu halde bile bir akdin meyvesi olmak uzere et yemekten mahrum bırakılmadınız Siz ihramlı iken, av olmamak şartıyla ihramda bulunmayanların kestikleri hayvanlardan yiyebilirsiniz ki, bu helal ve haram olma birer ilahi akiddir Ve boyle başkasının kestiği hayvanın etini yiyebilmeniz, herhalde kendi aranızda yapacağınız alışveriş ve hibe gibi bir akdin meyvesidir Şu halde bununla akidlerin faydalarını ve İslam dininde geciminizin nasıl genişletildiğini takdir edin ve bu helal ve haramı ifa eyleyin de helali haram, haramı helal yapmayınız İlerde ayetinde acıkca gorulecektir ki, ihram halinde haram olan av, deniz avı değil kara avıdır Buradaki av da kara hayvanları, demek olan behimei en'amdan istisna yerinde bulunmak bakımından buna bir işareti icerir Behime, esasen aklı olmayan herhangi bir hayvan demektir ki İbham(kapalı bırakma) manasından alınmıştır Sonra bu isim kara ve denizde yaşayan dort ayaklı hayvanlarda daha cok kullanılarak onlara tahsis edilmiştir Burada helal kılınan ise mutlak behaim (hayvanlar) değil, kara ve denizde yaşayan dort ayaklı hayvanlardır
EN'AMda (ne'am) ın coğulu olup, En'am sUresinde: Hayvanlardan da kimi yuk taşır, kiminin tuyunden doşek yapılır Allah'ın size verdiği rızıktan yiyin(En'am, 6142), Sekiz cift (hayvan), koyundan iki, keciden iki (En'am, 6143) Ve deveden iki, sığırdan iki(En'am, 6144) diye acıklandığı uzere ehli hayvanlardan deve, sığır, davar, yani koyun ve keciye soylenir ki, yumuşaklık manasına olan nu'Umetden alınmıştır Penceliler şoyle dursun beygir, katır, eşek gibi hafirdenilen tek tırnaklı hayvanlar bile en'amda dahil değildirler Nitekim Nahl sUresinde Hayvanları da yarattı
Onlarda sizin icin ısınmanızı sağlayan şeyler ve daha bir cok yararlar vardır Ve onlardan kimini de yersiniz(Nalh, 165), Binmeniz ve sus icin atları, katırları ve eşekleri ve daha sizin bilmediğiniz nice şeyler yaratmaktadır (Nalh, 168) buyurulmuştur Şu halde behimetu'len'amterkibi izafi (isim tamlama)si ya cam ağacıgibi i beyaniyye olup en'am denilen kelimelerdemektir ki, bu şekilde diğer bir ayetteki Size okunup acıklananlar dışındaki hayvanlar sizin icin helal kılınmıştır (Hacc, 2230) gibi doğrudan doğruya en'amın helal oluşu nasla bildirilmiş ve bunlara benzeyen ceylan, geyik ve diğerleri gibi av hayvanları en'ama katılarak helal kılınmış olur Veya behimeden maksad en'amın dışından olaraki lamiyei teşbihiyye ile en'am gibi olan behaimdemektir ki, bu şekilde de geviş getirmek ve kopek dişleri olmamak bakımından en'ame benzeyen geyik ve diğer vahşi hayvanların helal olduğu ve helal olma sebebine işaret edilmiş olur En'amın helal olması ise daha once diğer nass (dini metin) ile acıklanmış olduğu gibi, buradan da muşebbehun bih (benzetilen) bir asıl olmak uzere yine bi'lişare (işaretle) anlaşılır Ve bundan avı helal saymaksızınhal kısmı ile avın istisnası (haric tutulması) bir istisnai muttasıl (bitişik istisna) yerinde bulunacağı behimekaydı da te'kide değil, te'sise sarfedilmiş olup fazla bir menfaat ifade edeceğinden bazı tefsirciler bu şekli tercih etmişlerdir Fakat bunda ihram durumuna bakarak kelamı, sırf haram kılmaya yoneltmek vardır Ki, akidleri ifa edinsozunun akışına pek de uygun değildir Zira vahşi hayvanlardan faydalanmak ava dayandığı icin, bunu muteakip ihram halinde avın yasaklanması acıklanırken ihram haline gore bu helal olmanın hic hukmu kalmamış ve o halde kelamın gelişi busbutun haram bulmaya yonelmiş ve şu halde bu yasaklama halinde en'amın helal olmasından faydalanma ve anlaşmaların semerelerinden isifade etme hususu nasla bildirilmemiş ve bu İslam nimeti ile başa kakma manası gosterilmemiş olacaktır Gerek bu ince beyan zevki ve gerekse en'amın aslında helal oluşunun bilinmesi sebebiyle tefsircilerin coğu da birinci i beyaniyye şeklini tercih etmişlerdir Ki bunda behimelafzı helal olma sebebini araştırmamakla beraber, buna işaret etme nuktesinden de uzak değildir Vahşi hayvanların bunun hukmune girmesine vasıta olur Ve her iki takdirde behimei en'am (kara hayvanları), deniz hayvanlarını icine almaz
Şimdi bu ilahi nimetlere karşı acaba bu helal ve haram olma nicin boyle oluyor? Nicin hayvanlar, ihramlı ve ihramsız butun hallerde mubah kılınır da, avlanmak bazan mubah, bazan haram oluyor? Hayvanların hepsi can değil midir?
Nasıl oluyor da ilahi hukumde bu hayvanların, isterse bazıları insanlara helal olabiliyor, gibi birtakım duşuncelere de gerek yoktur Helal ve haramın hukumlerini sebeplerini aramaktan cok Allah'a kullukla yerine getirmelidir Zira şuphe yoktur ki Allah neyi irade ederse onu hukmeder Hukmunde serbesttir Yani esas itibarıyla butun hukumler onun istek ve iradesine tabidir İlahi irade uzerinde tesir icra etmesi duşunulen hicbir sebep, hicbir kuvvet yoktur Gerci bircok defalar gectiği uzere Allah Teala hikmet sahibi olduğundan Allah'ın tekliflerinin dayanağı da kulların iyilikleri ve menfaatleridir Ve şu halde bu helal ve haram da bircok yuksek hikmetleri icermektedir Fakat butun bu hikmetler, ilahi iradenin meyveleri ve sıralanmış hukumlerinden başka bir şey değildirler Asıl hukmun sebebi, o hikmetler, o iyilikler değil, Allah'ın iradesidir Mesela insan, hayvanlara tercih edilmiş ve en'am (hayvanlar) insana mahsus hayatın iyiliğine diğerlerinden daha elverişli yaratılmış ve bu gibi fıtri hikmet ve iyiliklerden dolayı en'am helal kılınmış denebileceği farzedilsin Fakat buna karşı acaba bu hilkat, bu nizam niye boyle olmuş? Bunda ne zaruret varmış, sorusu derhal ortaya cıkar Bunun ise tek cevabı Allah'ın boyle istemiş ve boyle hukmetmiş olmasıdır Şu halde esas itibariyle bunların hic birinde ozel zaruret yoktur, hepsi mumkun olan şeylerdendir Butun gerekliliğin, zaruretin ve guzelliğin kaynağı Allah'tır Hukum, hikmet, hukuk, şeriat hep bu iradenin ortaya cıkmasıdır Ve bunun icin tekliflerin guzel ve cirkin oluşu da her şeyden once yaratan ve yaratılan, Allahlık ve kulluk olcusuyle Allah'ın iradesine dayanmaktadır İlim ve hukuk hikmeti ne kadar derinleştirilirse derinleştirilsin, esasında hukuk konusundan dışarı cıkamaz
2Asıl hikmet eşyanın tabiatı değil, onların yaratıcısı ve her şeyi kuşatıcıolan Allah'ındır Din acısından bu helal ve haram da sırf onun iradesinin eseridir Bunun icin: Ey iman edenler ne Allah'ın şeairine, yani iradesini gosteren merasim ve dini sorumluluklarına, ibadet ve taatlarına nişane olanı işaret edici alametlerine, mesela hacc icin ihram , mikatlar, cemreler, Safa ve Merve, Meş'ari haram, Arefe ve rukun, tavaf ve sa'y, kurban, traş olma ve ıhlal gibi menasik denilen şiarlara ve ne bu alametlerden sayılan haram aya, yani savaş haram olan receb, zilkade, zilhicce, muharrem dort aydan birine (Bakara SUresi 2194 ayetine bkz) ve ne hedye, yani Kabe'ye hediye edilen kurbanlıklara, ne de kıladelere, yani kurbanlık nişanesi olmak uzere kurbanlıklara herhangi bir şeyden takılan gerdanlıklara ve ozellikle bunların takıldığı gerdanlıklı kurbanlıklara, ve Kabe'ye doğru gelenlere, Rabblarından hem bir fadl (dunyaya ait bir ticaret) ve hem hoşnutluk umit ederek ziyaret kastedenlere hurmetsizlik etmeyin Yani butun alametlere hurmet edin, hurmeti terketmeyin Bu cumleden olarak haram aya savaş ve nesi' (haram ayı tehir etmek) sUretiyle riayetsizlikte bulunmayın, hediye kurbanlık ve gerdanlıkların hurmetini ihlal etmeyin, diğerlerinin sevk ettiklerine hucum etmeyin Kendinizin kurbanlık goturup, ona bir nişane takmanız da ihramlının yapacağı işlerdendir Oyle ise bozmayın, derhal elbisenizi cıkarıp ihrama girmekle ve bundan sonra bunların etlerini sadaka olarak vermekle bu hurmeti koruyun Hem ziyaret, hem ticaret kastıyla Kabe'ye gelenleri yasaklamayın, hacıların yolunu kesmeyin Kabe'ye dışardan gelenler de Mekke'ye ihramsız girmesin Avlanacaksanız ihramdan ve Harem'den cıkıp, hılle (harem dışına) girdiğiniz zaman avlanın O zaman Harem dışında avlanmaya izin var Fakat harem avı, ne ihramlı, ne ihramsız hic bir halde caiz değildir
Bir zamanlar sizi Mescidi Haram'dan yasaklamaları sebebiyle bir kavme olan buğz (kızgınlık) sizi kendilerine taarruz ve tecavuzunuzle gunaha sokmasın, şearie hurmetsizlik etmek curmune duşurmesin İbnu Kesir ve Ebu Amr kıraetlerinde hemzenin esreriyle okunduğuna gore: Bir toplum sizi Mescidi Haram'dan men ederlerse, onlara buğz ve kininiz şeaire hurmetsizlik ederek kendilerine tecavuz etmeniz suretiyle sizi gunaha sokmasın iyilik ve takva uzerinde yardımlaşın da, gunah ve duşmanlık uzerinde yardımlaşmayın, ve Allah'tan korkun, bu emirlere karşı gelmekten cekinin Cunku Allah'ın azabı cok şiddetlidir, dayanılır şey değildir
Rivayet edildiğine gore bu ayetin başlıca iniş sebebi Benu Dubey'a b Sa'lebe'den Hutam b Hindi Bekri olayı olmuştur Bu Hutam Medine'ye gelmiş, atlarını Medine dışında bir yere bırakmış, yalnızca Peygamberimizin huzuruna varmış, bir kavmin davetcisi olduğunu ve arkadaşlarıyla beraber gelip musluman olacaklarını vaad etmiş Cıktığı zaman Resulullah: Bu adam bir gunahkar yuzuyle girdi ve bir hain kafasıyla cıktıbuyurmuş Sonra Medine'den cıkmış, Medine halkının yayılmakta olan develerine rastgelmiş surmuş goturmuş ve şu recez bahriyle soylenmiş şiiri soyleyerek gitmiş:
(1) Haber alınınca takip edilmiş, yetişilememiş, ertesi sene yani kaza Umresi senesi Bekir b Vail hacıları yanında Yemame'den cıkmış, hacca gelmiş ve beraberinde hayli ticaret malı varmış Surup goturduğu develerden bir coğunu gerdanlıklarla susleyip Kabe'ye hediye olarak sevk etmiş Muslumanlar karşıdan bunların geldiklerini işitince karşılayıp vurmak icin Resulullah'tan izin istemişler, bu ayet inmiş, izin verilmemiştir
Kaza Umresi zilkade ayında vaki olduğundan eşŞehra'lHaramonceden ve bizzat buna işaret demektir Diğer taraftan İbnu Zeyd'in rivayetine gore Mekke'nin fethi senesi muşrikler de Kabe'yi ziyarete geliyorlar ve Umre'ye giriyorlardı Muslumanlar, ey Allah'ın Resulu bunlar muşrik, biz de bunları bırakmayalım baskın edelimdemişler Kabe'ye doğru gelenlere engel olmayınayeti nazil olmuş, Hudeybiye'yi hatırlatan kısmı da buna daha cok yatkındır
Bu rivayetlerde gosterilen nuzul sebebine gore yalnız musluman hacıların değil, muşriklerin bile Kabe'yi ziyaretten yasaklanmamalarını emreder ve hoşnutluk isteği kendi mezheplerine gore kendi kanaatlarıncademektir O halde Berae sUresinde: Muşrikler, nefislerinin kufrunu gore gore Allah'ın mescidlerini onaramazlar(Tevbe, 917), Muşrikler pisliktir, artık bu yıllarından sonra Mescidi Haram'a yaklaşmasınlar(Tevbe, 928) ayetleriyle hicri dokuzuncu seneden sonra muşrikler Mescidi Haram'a yaklaşmaktan yasaklandıkları zaman bu umUm neshedilmiş, yalnız musluman hacılara mahsus kalmıştır
Aynı şekilde hukmu de Bakara sUresinde acıklandığı uzere Onları nerede yakalarsanız oldurun(Bakara, 2191) gibi genelleştirme ayetleriyle neshedilmiştir Alimlerin coğunluğunun goruşu de budur Fakat bazı alimler haram ayda hucum harbinin yasaklanmasının baki olduğuna ve taarruzu yasaklayan hukmunun kaldırılmadığı goruşune sahip oldukları gibi, esasen de muslumanlardan başkasına şamil olmadığına ve cunku sevap arzusu ve ilahi rıza manasıyla muminlerin şiarında acık bulunduğuna, dolayısıyla muşriklerin yasaklanmasını emreden Berae ayetlerinin bununla ilgisi olamayacağı goruşune sahip olmuşlardır Bunun icin Hasen (ra), Maide sUresinde neshedilmiş ayet yokturdemiş Ebu Meysere'nin, Bu sUrede onsekiz farz vardır ve bunda neshedilmiş ayet yokturdediği de nakledilmiş ve bu konuda yukarda anılan: Maide sUresi, nuzul bakımından Kur'anın sonlarındadır, helalini helal, haramını haram kabul edinhadisi şerifi ile de delil getirilmiştir ki, bunlar sUrenin tamamının Veda haccı senesinde inmiş olduğu rivayetine taraftar olmuşlar demektir Bununla beraber Maide sUresinin iki ayetinin dışında neshedilmiş ayet bulunmadığı hakkında da butun tefsircilerin ittifakı vardır Hz Ebu Bekir'in hacc ile gorevlendirildiği hicri dokuzuncu seneye kadar Arap muşriklerinin hacdan yasaklanmadıkları bilinmektedir Zikredilen Berae ayetlerinin inişi uzerine bu seneden sonra yasakladıklarında ve hicri onuncu senesinde Resulullah'ın bizzat başkanlık yaptığı Veda haccında kafirlerden hic birinin yaklaştırılmadığında da ihtilaf yoktur Fakat mesele bundan once kafirlerin yasaklanmaması, yasaklanmaya dair bir emir varid olmamasından mıdır? Yoksa yasaklanmamaları bu ayet ile emredilmiş olmamasından, yani kafirleri de icine almış bulunduğundan mıdır? İşte ihtilaf bu noktadadır Ve bilinmektedir ki nesih, nassın kalanındakinin kesinliğine zarar vermeyeceğinden, her iki şekilde kısmının once ve sonra musluman hacıların hacdan yasaklanmaları hukmundeki hukmu kat'i ve muhkemdir Berae ayeti de muşrikler aleyhinde muhkemdir Ve bugun ihtilafın semeresi, ancak haram aymeselesinde acıkca olabilecektir Zira bazı alimlerin dediği gibi burada nesih yoksa muslumanlar haram aydenilebilen dort ayın hicbirinde saldırıcı olarak harp ilan etmeye izinli değillerdir Coğunluğun dediği gibi nesih varsa, luzumuna gore, gerek savunma ve gerek saldırı savaşı edebilmek icin bu dort ay da diğer aylar gibidir Daha once mevcut olan haram aylarkaydı bugun kaldırılmıştır Biz de coğunluk ile beraber bu kanaatteyiz
5MAİDE:
Bu sUrenin diğerlerinde bulunmayan onsekiz farzı icine aldığı acıklanıyor Ebu Hayyan'ın kaydettiği uzere, Arapların ilk filozofu meşhur el Kindi'ye oğrencileri: Ey filozof, bize şu Kur'an'ın bir dengini yapıverdemişler O da: Peki, hepsinin değil ama, bir kısmının benzerini yapayımdemiş Ve bir cok gunler cekilip kapanmış, sonra cıkmış: Vallahi demiş buna ne bizim kudretimiz yetecek, ne de başka birinin Mushaf'ı actım, Maide suresi cıktı, baktım vefa (sozde durma)yı soylemiş, donekliği yasaklamış, bir genel tahlil yapmış, sonra bir istisna istisna eylemiş, sonra da kudret ve hikmetinden haber vermiş ve butun bunları iki satıra sığdırmış, bunu ise hic kimse ciltlerle yazı yazmadan ifade edemez
UKUD: Akdin coğuludur Akd, belgeye bağlanmış anlaşma demektir ki, bir şeyi diğerine sağlam şekilde bağlayan bağ ve duğume, mesela ip duğumune benzetilmiştir Yani anlaşma asıl lugatta sıkı bağlamak ve duğumlemek, sağlam bağ ve duğum demek olup, bundan nakledilerek bir kimsenin bir şeyi benimsemesi veya başkasını susmaya mecbur ederek kendini veya diğerini bağlamasına veya karşılıklı bağlanmalarına akid adı verilmiştir ki, itikad da bundandır Şu halde her akid icab ve kabule dayanmayıp, bazıları yalnız razı olmakla da anlaşma yapılmış olur ki, adaklar ve gelecekle ilgili yeminler bu turdendir
AHİD de asıl lugatta bir şeyi halden hale saklayıp gozetlemektir Boyle gozlenmesi istenen, gerekli gorulen belgelere de ahid (anlaşma) ismi verilir Bu olcu ile ahid ve akid anlamdaş demek iseler de, akid kelimesi, misakgibi daha cok ihkam (sağlamlaştırma) ifade eder
VEFA ve İFA ise ahid ve akdin gereğini yerine getirmek, icabını tamamen icra eylemektir Burada coğulu muhalla bi'llam (lam harfiyle suslenmiş yani harfi tarifli) olan , elukud, istiğrak ifade eder ki, gerek Allah Teala'nın kullarına gerekli kıldığı ve anlaşma yaptığı teklifleri ve dine ait hukumleri gerek kulların kendiliklerinden Allah'a karşı bağlandıkları adakları ve yeminleri, gerekse insanların kendi aralarında sahih olarak anlaştıkları emanetler, muameleler ve diğerleriyle ilgili her ceşit akidleri icine alır Hatta harb ehli, zimmet ehli, Hariciler ve diğer insanlar ile yapılan anlaşmalar da dahildir Şu halde bundan şu kural ortaya cıkar ki, akidler de aslolan sıhhattir, meğer ki bozulmasına bir delil gelmiş olsun Bunun icin herhangi bir akidde soz, sıhhat davacısının,delil fesad davacısınındır Meğerki o akidde fesadın batıl olmasından başka bir mana ifade etmemiş olsun Cunku batıl olma iddiası, akdin yokluğunu iddia ve varlığını inkar demektir Bunda ise delil, vucut ve sıhhat iddiacısına yonelir Cunku emri yerine getirmek, sahih olarak mevcut olan akde yoneliktir Akid, sabit ve aktedilmiş değilse yerine getirilecek bir şey yoktur Ebu Bekir Razi bu fıkhi mana ile Ahkamı Kur'anda der ki: 'Akidleri yerine getirin', ukud (akidler) isminin ulaşmış olduğu butun akidlerin yerine getirilmesini gerektirir Şu halde herhangi bir akdin caiz olması veya fasit olmasında veya her hangi bir adağın sıhhat ve luzumunda anlaşamadığımız zaman ilahi sozu ile delil getirmek sahih olur Fakat akidler her ceşit dini sorumluluklardan daha genel olduğu ve halbuki dini teklifler icinde mendublar ve mustehapların da varlığı bilindiği icin, bu ifa edinizemrinin de vucub ve nedben daha genel bir manaya yuklenilmesi gerekeceğinin de unutulmaması lazım gelir Nitekim bunu Ebu'sSuud acıkca gostermiştir Netice olarak dinin ozunun, Allah ve kullarla sağlam birtakım anlaşmalar ve mukaveleler yapmak ve sahih olarak aktedilen anlaşmalar ve akidleri ifa etmek suretiyle hukmunu yerine getirmek demek olduğu bu sUrenin başında genel bir esas olarak ozetlenip buyurulmuştur ki:
Ey iman etmiş olan muminler, bağlandığınız butun akid (anlaşma)leri ifa ediniz Yani ilk once iman bir akiddir Ve siz bu akid ile Allah'a karşı bir takım sozleşmeler ve akidler yaptınız, bağlandınız Sonra kendiliğinizden veya kendi aranızda veya butun insanlar arasında birtakım akidler daha yapar bağlanırsınız İşte butun bu akidleri ifa ediniz Dinin koku, imanın hukmu, Allah'ın emri kısaca budur Şimdi sUrenin ismiyle uyuşmuş olmak uzere once gecim vasıtalarından başlıyarak bunun biraz acıklamasına gelelim:
Size ceşitli hayvanlar helal kılındı Bunlardan faydalanır ve helal helal yiyebilirsiniz Ancak haram olması okunan veya aşağıda geleceği uzere okunacak olanlar mustesna Ki bu cumleden olarak gelecektir
Daha once bilhassa şu dikkat cekicidir ki siz ihramlı iken avlanmayı helal kılamayacağınız, ihram halinde avlanmayı ve av eti yemeyi caiz goremeyeceğiniz halde ceşitli hayvanlar, bazı mustesna ile helal kılındı Yani ey muminler, siz hayvan oldurmek caiz olmayan ihram halinde avdan ve av eti yemekten yasaklanmışsınız Fakat bu halde bile bir akdin meyvesi olmak uzere et yemekten mahrum bırakılmadınız Siz ihramlı iken, av olmamak şartıyla ihramda bulunmayanların kestikleri hayvanlardan yiyebilirsiniz ki, bu helal ve haram olma birer ilahi akiddir Ve boyle başkasının kestiği hayvanın etini yiyebilmeniz, herhalde kendi aranızda yapacağınız alışveriş ve hibe gibi bir akdin meyvesidir Şu halde bununla akidlerin faydalarını ve İslam dininde geciminizin nasıl genişletildiğini takdir edin ve bu helal ve haramı ifa eyleyin de helali haram, haramı helal yapmayınız İlerde ayetinde acıkca gorulecektir ki, ihram halinde haram olan av, deniz avı değil kara avıdır Buradaki av da kara hayvanları, demek olan behimei en'amdan istisna yerinde bulunmak bakımından buna bir işareti icerir Behime, esasen aklı olmayan herhangi bir hayvan demektir ki İbham(kapalı bırakma) manasından alınmıştır Sonra bu isim kara ve denizde yaşayan dort ayaklı hayvanlarda daha cok kullanılarak onlara tahsis edilmiştir Burada helal kılınan ise mutlak behaim (hayvanlar) değil, kara ve denizde yaşayan dort ayaklı hayvanlardır
EN'AMda (ne'am) ın coğulu olup, En'am sUresinde: Hayvanlardan da kimi yuk taşır, kiminin tuyunden doşek yapılır Allah'ın size verdiği rızıktan yiyin(En'am, 6142), Sekiz cift (hayvan), koyundan iki, keciden iki (En'am, 6143) Ve deveden iki, sığırdan iki(En'am, 6144) diye acıklandığı uzere ehli hayvanlardan deve, sığır, davar, yani koyun ve keciye soylenir ki, yumuşaklık manasına olan nu'Umetden alınmıştır Penceliler şoyle dursun beygir, katır, eşek gibi hafirdenilen tek tırnaklı hayvanlar bile en'amda dahil değildirler Nitekim Nahl sUresinde Hayvanları da yarattı
Onlarda sizin icin ısınmanızı sağlayan şeyler ve daha bir cok yararlar vardır Ve onlardan kimini de yersiniz(Nalh, 165), Binmeniz ve sus icin atları, katırları ve eşekleri ve daha sizin bilmediğiniz nice şeyler yaratmaktadır (Nalh, 168) buyurulmuştur Şu halde behimetu'len'amterkibi izafi (isim tamlama)si ya cam ağacıgibi i beyaniyye olup en'am denilen kelimelerdemektir ki, bu şekilde diğer bir ayetteki Size okunup acıklananlar dışındaki hayvanlar sizin icin helal kılınmıştır (Hacc, 2230) gibi doğrudan doğruya en'amın helal oluşu nasla bildirilmiş ve bunlara benzeyen ceylan, geyik ve diğerleri gibi av hayvanları en'ama katılarak helal kılınmış olur Veya behimeden maksad en'amın dışından olaraki lamiyei teşbihiyye ile en'am gibi olan behaimdemektir ki, bu şekilde de geviş getirmek ve kopek dişleri olmamak bakımından en'ame benzeyen geyik ve diğer vahşi hayvanların helal olduğu ve helal olma sebebine işaret edilmiş olur En'amın helal olması ise daha once diğer nass (dini metin) ile acıklanmış olduğu gibi, buradan da muşebbehun bih (benzetilen) bir asıl olmak uzere yine bi'lişare (işaretle) anlaşılır Ve bundan avı helal saymaksızınhal kısmı ile avın istisnası (haric tutulması) bir istisnai muttasıl (bitişik istisna) yerinde bulunacağı behimekaydı da te'kide değil, te'sise sarfedilmiş olup fazla bir menfaat ifade edeceğinden bazı tefsirciler bu şekli tercih etmişlerdir Fakat bunda ihram durumuna bakarak kelamı, sırf haram kılmaya yoneltmek vardır Ki, akidleri ifa edinsozunun akışına pek de uygun değildir Zira vahşi hayvanlardan faydalanmak ava dayandığı icin, bunu muteakip ihram halinde avın yasaklanması acıklanırken ihram haline gore bu helal olmanın hic hukmu kalmamış ve o halde kelamın gelişi busbutun haram bulmaya yonelmiş ve şu halde bu yasaklama halinde en'amın helal olmasından faydalanma ve anlaşmaların semerelerinden isifade etme hususu nasla bildirilmemiş ve bu İslam nimeti ile başa kakma manası gosterilmemiş olacaktır Gerek bu ince beyan zevki ve gerekse en'amın aslında helal oluşunun bilinmesi sebebiyle tefsircilerin coğu da birinci i beyaniyye şeklini tercih etmişlerdir Ki bunda behimelafzı helal olma sebebini araştırmamakla beraber, buna işaret etme nuktesinden de uzak değildir Vahşi hayvanların bunun hukmune girmesine vasıta olur Ve her iki takdirde behimei en'am (kara hayvanları), deniz hayvanlarını icine almaz
Şimdi bu ilahi nimetlere karşı acaba bu helal ve haram olma nicin boyle oluyor? Nicin hayvanlar, ihramlı ve ihramsız butun hallerde mubah kılınır da, avlanmak bazan mubah, bazan haram oluyor? Hayvanların hepsi can değil midir?
Nasıl oluyor da ilahi hukumde bu hayvanların, isterse bazıları insanlara helal olabiliyor, gibi birtakım duşuncelere de gerek yoktur Helal ve haramın hukumlerini sebeplerini aramaktan cok Allah'a kullukla yerine getirmelidir Zira şuphe yoktur ki Allah neyi irade ederse onu hukmeder Hukmunde serbesttir Yani esas itibarıyla butun hukumler onun istek ve iradesine tabidir İlahi irade uzerinde tesir icra etmesi duşunulen hicbir sebep, hicbir kuvvet yoktur Gerci bircok defalar gectiği uzere Allah Teala hikmet sahibi olduğundan Allah'ın tekliflerinin dayanağı da kulların iyilikleri ve menfaatleridir Ve şu halde bu helal ve haram da bircok yuksek hikmetleri icermektedir Fakat butun bu hikmetler, ilahi iradenin meyveleri ve sıralanmış hukumlerinden başka bir şey değildirler Asıl hukmun sebebi, o hikmetler, o iyilikler değil, Allah'ın iradesidir Mesela insan, hayvanlara tercih edilmiş ve en'am (hayvanlar) insana mahsus hayatın iyiliğine diğerlerinden daha elverişli yaratılmış ve bu gibi fıtri hikmet ve iyiliklerden dolayı en'am helal kılınmış denebileceği farzedilsin Fakat buna karşı acaba bu hilkat, bu nizam niye boyle olmuş? Bunda ne zaruret varmış, sorusu derhal ortaya cıkar Bunun ise tek cevabı Allah'ın boyle istemiş ve boyle hukmetmiş olmasıdır Şu halde esas itibariyle bunların hic birinde ozel zaruret yoktur, hepsi mumkun olan şeylerdendir Butun gerekliliğin, zaruretin ve guzelliğin kaynağı Allah'tır Hukum, hikmet, hukuk, şeriat hep bu iradenin ortaya cıkmasıdır Ve bunun icin tekliflerin guzel ve cirkin oluşu da her şeyden once yaratan ve yaratılan, Allahlık ve kulluk olcusuyle Allah'ın iradesine dayanmaktadır İlim ve hukuk hikmeti ne kadar derinleştirilirse derinleştirilsin, esasında hukuk konusundan dışarı cıkamaz
2Asıl hikmet eşyanın tabiatı değil, onların yaratıcısı ve her şeyi kuşatıcıolan Allah'ındır Din acısından bu helal ve haram da sırf onun iradesinin eseridir Bunun icin: Ey iman edenler ne Allah'ın şeairine, yani iradesini gosteren merasim ve dini sorumluluklarına, ibadet ve taatlarına nişane olanı işaret edici alametlerine, mesela hacc icin ihram , mikatlar, cemreler, Safa ve Merve, Meş'ari haram, Arefe ve rukun, tavaf ve sa'y, kurban, traş olma ve ıhlal gibi menasik denilen şiarlara ve ne bu alametlerden sayılan haram aya, yani savaş haram olan receb, zilkade, zilhicce, muharrem dort aydan birine (Bakara SUresi 2194 ayetine bkz) ve ne hedye, yani Kabe'ye hediye edilen kurbanlıklara, ne de kıladelere, yani kurbanlık nişanesi olmak uzere kurbanlıklara herhangi bir şeyden takılan gerdanlıklara ve ozellikle bunların takıldığı gerdanlıklı kurbanlıklara, ve Kabe'ye doğru gelenlere, Rabblarından hem bir fadl (dunyaya ait bir ticaret) ve hem hoşnutluk umit ederek ziyaret kastedenlere hurmetsizlik etmeyin Yani butun alametlere hurmet edin, hurmeti terketmeyin Bu cumleden olarak haram aya savaş ve nesi' (haram ayı tehir etmek) sUretiyle riayetsizlikte bulunmayın, hediye kurbanlık ve gerdanlıkların hurmetini ihlal etmeyin, diğerlerinin sevk ettiklerine hucum etmeyin Kendinizin kurbanlık goturup, ona bir nişane takmanız da ihramlının yapacağı işlerdendir Oyle ise bozmayın, derhal elbisenizi cıkarıp ihrama girmekle ve bundan sonra bunların etlerini sadaka olarak vermekle bu hurmeti koruyun Hem ziyaret, hem ticaret kastıyla Kabe'ye gelenleri yasaklamayın, hacıların yolunu kesmeyin Kabe'ye dışardan gelenler de Mekke'ye ihramsız girmesin Avlanacaksanız ihramdan ve Harem'den cıkıp, hılle (harem dışına) girdiğiniz zaman avlanın O zaman Harem dışında avlanmaya izin var Fakat harem avı, ne ihramlı, ne ihramsız hic bir halde caiz değildir
Bir zamanlar sizi Mescidi Haram'dan yasaklamaları sebebiyle bir kavme olan buğz (kızgınlık) sizi kendilerine taarruz ve tecavuzunuzle gunaha sokmasın, şearie hurmetsizlik etmek curmune duşurmesin İbnu Kesir ve Ebu Amr kıraetlerinde hemzenin esreriyle okunduğuna gore: Bir toplum sizi Mescidi Haram'dan men ederlerse, onlara buğz ve kininiz şeaire hurmetsizlik ederek kendilerine tecavuz etmeniz suretiyle sizi gunaha sokmasın iyilik ve takva uzerinde yardımlaşın da, gunah ve duşmanlık uzerinde yardımlaşmayın, ve Allah'tan korkun, bu emirlere karşı gelmekten cekinin Cunku Allah'ın azabı cok şiddetlidir, dayanılır şey değildir
Rivayet edildiğine gore bu ayetin başlıca iniş sebebi Benu Dubey'a b Sa'lebe'den Hutam b Hindi Bekri olayı olmuştur Bu Hutam Medine'ye gelmiş, atlarını Medine dışında bir yere bırakmış, yalnızca Peygamberimizin huzuruna varmış, bir kavmin davetcisi olduğunu ve arkadaşlarıyla beraber gelip musluman olacaklarını vaad etmiş Cıktığı zaman Resulullah: Bu adam bir gunahkar yuzuyle girdi ve bir hain kafasıyla cıktıbuyurmuş Sonra Medine'den cıkmış, Medine halkının yayılmakta olan develerine rastgelmiş surmuş goturmuş ve şu recez bahriyle soylenmiş şiiri soyleyerek gitmiş:
(1) Haber alınınca takip edilmiş, yetişilememiş, ertesi sene yani kaza Umresi senesi Bekir b Vail hacıları yanında Yemame'den cıkmış, hacca gelmiş ve beraberinde hayli ticaret malı varmış Surup goturduğu develerden bir coğunu gerdanlıklarla susleyip Kabe'ye hediye olarak sevk etmiş Muslumanlar karşıdan bunların geldiklerini işitince karşılayıp vurmak icin Resulullah'tan izin istemişler, bu ayet inmiş, izin verilmemiştir
Kaza Umresi zilkade ayında vaki olduğundan eşŞehra'lHaramonceden ve bizzat buna işaret demektir Diğer taraftan İbnu Zeyd'in rivayetine gore Mekke'nin fethi senesi muşrikler de Kabe'yi ziyarete geliyorlar ve Umre'ye giriyorlardı Muslumanlar, ey Allah'ın Resulu bunlar muşrik, biz de bunları bırakmayalım baskın edelimdemişler Kabe'ye doğru gelenlere engel olmayınayeti nazil olmuş, Hudeybiye'yi hatırlatan kısmı da buna daha cok yatkındır
Bu rivayetlerde gosterilen nuzul sebebine gore yalnız musluman hacıların değil, muşriklerin bile Kabe'yi ziyaretten yasaklanmamalarını emreder ve hoşnutluk isteği kendi mezheplerine gore kendi kanaatlarıncademektir O halde Berae sUresinde: Muşrikler, nefislerinin kufrunu gore gore Allah'ın mescidlerini onaramazlar(Tevbe, 917), Muşrikler pisliktir, artık bu yıllarından sonra Mescidi Haram'a yaklaşmasınlar(Tevbe, 928) ayetleriyle hicri dokuzuncu seneden sonra muşrikler Mescidi Haram'a yaklaşmaktan yasaklandıkları zaman bu umUm neshedilmiş, yalnız musluman hacılara mahsus kalmıştır
Aynı şekilde hukmu de Bakara sUresinde acıklandığı uzere Onları nerede yakalarsanız oldurun(Bakara, 2191) gibi genelleştirme ayetleriyle neshedilmiştir Alimlerin coğunluğunun goruşu de budur Fakat bazı alimler haram ayda hucum harbinin yasaklanmasının baki olduğuna ve taarruzu yasaklayan hukmunun kaldırılmadığı goruşune sahip oldukları gibi, esasen de muslumanlardan başkasına şamil olmadığına ve cunku sevap arzusu ve ilahi rıza manasıyla muminlerin şiarında acık bulunduğuna, dolayısıyla muşriklerin yasaklanmasını emreden Berae ayetlerinin bununla ilgisi olamayacağı goruşune sahip olmuşlardır Bunun icin Hasen (ra), Maide sUresinde neshedilmiş ayet yokturdemiş Ebu Meysere'nin, Bu sUrede onsekiz farz vardır ve bunda neshedilmiş ayet yokturdediği de nakledilmiş ve bu konuda yukarda anılan: Maide sUresi, nuzul bakımından Kur'anın sonlarındadır, helalini helal, haramını haram kabul edinhadisi şerifi ile de delil getirilmiştir ki, bunlar sUrenin tamamının Veda haccı senesinde inmiş olduğu rivayetine taraftar olmuşlar demektir Bununla beraber Maide sUresinin iki ayetinin dışında neshedilmiş ayet bulunmadığı hakkında da butun tefsircilerin ittifakı vardır Hz Ebu Bekir'in hacc ile gorevlendirildiği hicri dokuzuncu seneye kadar Arap muşriklerinin hacdan yasaklanmadıkları bilinmektedir Zikredilen Berae ayetlerinin inişi uzerine bu seneden sonra yasakladıklarında ve hicri onuncu senesinde Resulullah'ın bizzat başkanlık yaptığı Veda haccında kafirlerden hic birinin yaklaştırılmadığında da ihtilaf yoktur Fakat mesele bundan once kafirlerin yasaklanmaması, yasaklanmaya dair bir emir varid olmamasından mıdır? Yoksa yasaklanmamaları bu ayet ile emredilmiş olmamasından, yani kafirleri de icine almış bulunduğundan mıdır? İşte ihtilaf bu noktadadır Ve bilinmektedir ki nesih, nassın kalanındakinin kesinliğine zarar vermeyeceğinden, her iki şekilde kısmının once ve sonra musluman hacıların hacdan yasaklanmaları hukmundeki hukmu kat'i ve muhkemdir Berae ayeti de muşrikler aleyhinde muhkemdir Ve bugun ihtilafın semeresi, ancak haram aymeselesinde acıkca olabilecektir Zira bazı alimlerin dediği gibi burada nesih yoksa muslumanlar haram aydenilebilen dort ayın hicbirinde saldırıcı olarak harp ilan etmeye izinli değillerdir Coğunluğun dediği gibi nesih varsa, luzumuna gore, gerek savunma ve gerek saldırı savaşı edebilmek icin bu dort ay da diğer aylar gibidir Daha once mevcut olan haram aylarkaydı bugun kaldırılmıştır Biz de coğunluk ile beraber bu kanaatteyiz