iltasyazilim
FD Üye
KİTABIN BAYAĞI KURTLAR SOFRASI
KİTABIN YAZARI Atilla İLHAN
YAYIN EVİ VE ADRESİ MESLEK BANKASI yayınları
BASIMYILI 2002
1KİTABIN KONUSU:
Toplumsal ilişkiler ve sorunlar ışığında ele alınan bireyler arası ilişkiler, Atilla İLHAN kadar detaylı bir boyutla incelenerek işlenmiştir Kitapta ülkedeki iş çevrelerini, basın ve davet endüstrisini gazeteci Mahmut Bey ’in kişiliği de ele alınarak, yaşanan dönemi bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur
2KİTABINÖZETİ:
Mahmut Bey, üzerinde çalıştığı haberlerle ilgili olarak Katip Rıza ile yine görüşürüz randevulaşır Ama randevu yerine geldiğinde ortada katip yerine bir başka biri ile karşılaşır Kendisini Katip Rıza ’nın gönderdiğini söyleyen kişi; kendisi ile gelmesini ister Beraber sırası gelmişken iki birey daha ortaya çıkar ve üçü birlikte Mahmut Bey ’in üzerine saldırırlar Mahmut Bey, bir yolunu bulur ve aralarından kaçarak kurtulur Mahmut Bey, Katip Rıza ’ya ulaşamamıştır ve onu mutlaka bulması gerekmektedir Buluşmayı önceden öğrenen gangster bozuntuları Katip Rıza ’yı ayrıntılarıyla benzetip bir köşeye atmış ve başına da üç nöbetçi bırakmışlardır
Mahmut Bey Katip Rıza ’nın izini bulur Hemen bir plan yaparak Katip Rıza ’yı gangsterlerin elinden kurtarır ve beraberce Beyazıt ’ta Acem ’in Sabahçı Kahvesi ’nde soluğu alırlar
Mahmut Bey sigarasını içerken aklından tek geçen şey Sezai YILMAZ ’nın adresini bulmaktır Ama bu adam ve onun adresi doğru, birbiri ile ilgisi yokmuş gibi gözüken çoğu durum çözülebilecek, bununla birlikte arsa spkülasyonuna ve inşaat yolsuzluklarına dek birçok olayın perde arkası aydınlanacaktır Katip Rıza intikamını almak için Yazmacı ’nın adresini bulur Mahmut ’u bir düşüncedir alır Böyle bir sırada İstanbuldan ayrılmak, gazeteyi ve Ümit ’i teslim etmek doğrumu diye uzun süre düşünür Mahmut ERSOY tüm bu düşüncelerinden sıyrılarak İZMİR ’e gitmeye karar verir
Gazetenin diğer çalışanlarından Ragıp da tedirgindir Akşamdan beri elini ayağını tutan onu doğru bir iş sahibi etmeyen huzursuzluğun aşağı tevkif edilme korkusu bulunmaktadır Siyasetin ne değin çetrefilli bir meslek olduğunu o süre anlar Lakin gazetecilik iç güdüsü ile duyduğunu, gördüğünü yazmak istediği de vardır Ona zıt gelen taraf, sustuğu vakit korkuyor anlamının ortaya çıkmasıdır Gazetede çıkan fıkranın konusu olan adam; iki kere haklı çıkması, üç kez uygun tenkidi yüzünden yarın cezaevini boylayacak olursa nefret düpedüz içine girmiş anlamına gelecek Ansızın aklına Mahmut ’un sözleri gelir
“ … sen bir iki seçimle her şeyin küt diye yoluna gireceğini mi sanıyordun? Değil be Ragıp! Asıl münakaşa bundan sonradan başlayacak bu gelenler gidenlerden farklı olmadıkları, hatta ola ki daha fena oldukları için, bütün ettikleri vaatlerin altından kalkmak isteyeceklerdir Sen, ben karşılarına dikilmezsek, bunca gayreti, bir iyimserliğe harcamış olmaz mıyız?
Kirli işlerin adamı İbrahim, iri ve ağır bulduğu suratındaki dairesel gözleri ile Mordohay ’ı ve Seyit Sabri ’yi etkisi altına alır Mordohay ’ı içten içe bir korku sarıyor Seyit Sabri ’nin baş eğdiyi bir fikre baş kaldırma ise, Mordohay ’ın adeta vazifesidir öyle mı? Birisi nasıl kıpır kıpır koltuğunda ve dünyadaki uygun kendisini rahatsız hisseder; Ancak öteki iğneli beşikte olsa bile, bir bulut kadar rahattır Birisi nasıl küçük hesapların, buçuk liretlerin birkaç sıfırlı aşağılayıcı çeklerin, büyük bonoların adamıdır Mordohay ’la iki çift lakırtı etmek sorunda kalırsanız, kendinizi lüzum sosyal, gerekse entellektüel bakımdan hiç değilse size eşit bir kimse karşısında mı bulursunuz? Seyit Sabri, sakallarını tel tel gözümüzün camına batırarak, size mutlaka kapıcı muamelesi yapılacaktır Lakin birincisi Yiddiş ve İbranice dahil altı dil konuşurmuş Konuşmakla da kalmaz, bütün bu dillerde yayımlanan kitapları bulur buluşturur, ipek böceği Sabri ile okurmuşİkincisi ise yarım Fransızcası ve İngilizcesi ile gittiği ve gideceği herhangi bir yabancı ülkede, yemek listelerinden ve uçak tarifelerinden diğer, hiçbir şeyi okumak külfetine katlanmazmış İkisi de döviz kaçakçılığı yapar lakin Yardımseverler Cemiyeti hesabına hayır tamamlanmış gibi …
Gece sabaha karşısında balıkçılar denizde başsız bir erkek cesedi bulurlar Bir dizi araştırma sonucunda başsız bedenin Mahmut ERSOY ’ a ait olduğu anlaşılır Faili meşhul bir suç oluşturan olarak kayıtlara geçer
Mordohay ve Seyit Sabri ’nin ellerini uzatmadığı köse, burunlarını sokmadığı delik kalmamıştır Bir o uçtan, öteki uca, taa otuzlardan beri ithalat, ihracat derken, oluk oluk para akıtan bir gelir değirmeni kuruvermişlerdir Limanlardan gemiler mi kalkıyor? Sözün gelişi Hamburg limanında gemiler mi bekliyor? Marsilya ’da Rıhtım işçileri kendilerini kamçılayıp simsiyah bir gemiye büyük kasalar mı yüklüyor? Her şey bu tırnaklarını kemiren Yahudi Mordohay MORDA için ! Bankalar caddesinde, Şişhane ’ye en yakın, en müthiş üç binadan birisinin antre kapısında beyaz bilye üzerine siyah harflerle “ Akın Iş Hanı yazıyor Bu han şirketin; Şirket Seyit Sabri ile Mordohay ’ın malı İbrahim CURA ’nın hesaplarına göre, onlar yalnızca ithalat ve satmak kârları üzerine yaşasalar, yıllık safi gelirleri bütün lükslerine yeter de artar bile Oysa taban tabana zıt her halleri ve hareketleri ile birbirlerini iten bu iki adam Seyit Sabri ve Mordohay, yanlız bir noktada tartışmasız birleşiyorlar: Daima daha fazla kazanma ! Servet bir yerden daha sonra tüm dikişleri söküyor; gerisinde koşanları daima usul usul kanun dıştan keza de fark ettirmeden beşeri olmayana götürüyor Biri otuz beş yıllarında buhran esnasında, biri ödenti zamanında, iki büyük iflas tehlikesi geçirdikten sonra firmasını kale gibi korumuş para avcısı iki canavar
Bu canavarın işlerine burnunu sokanlar da Mahmut Bey gibi görüyorlar
Mahmut ERSOY bir İnkilap çocuğuydu! Bir İnkilap Şeyhi idi
Basını, diyor; parayla soysuzlaştırmak istiyor Çünkü yanlız paranın kuvvetine inanıyorlar Etik ölçülerini de yapan bu; saadet ölçülerini de Daha çok galip gelmek, daha varlıklı olmak için, iktidara mı gelmeli? Bunu açıklamaya kalkışan, ya besleyip evcilleştirecekler veya kaba kuvvete başvurup, mısra getirmeye çalışacaklar Onların aleyhinde, her şeyden çok, halka ve fikirlere tutunmak gerekli Halka ve devrimci fikirlere
Bu böyle yürümez, Ümit! dedi Bir şeyler yapmayı düşünmek lüzum Bundan Böyle bir şeyler yapmayı dikkate almak yeter, bundan böyle bir şeyler yerine getirmek lazım Gerekirse güvenli olmayan hatta ümitsiz, ama sonrakilere misal teşkil edebilecek, elle tutulur, gözle görülür hareketler! Onlar duruyorlar mı? Baksana çatal dişleri, çamurlu burunlarıyla, kurtlar gibi herşeyi göze alarak saldırıyorlar Ete, ekmeğe, suya her şey onların pençeleri aralarında kalıyor Memleket bir kurt sofrasına döndü Bu gidişat karşısında, senin, benim, yapabileceğimiz pek fazla bir şey değil
Fakat asıl, en manâlı sözünü Ümit ’i usulca öptükten daha sonra dudaklarını kulağına yaklaştırıp sıcacık bir aşk sözü gibi fısıltıyla söylemişti
Memleket bir kurtlar sofrasına dönmüş ise isyan haktır
3KİTABIN BELLI BAŞLI FİKRİ:
27 MAYIS öncesinde Türkiye ’deki, iş çevrelerini, basın ve davet endüstrisini,gençlik kesiminin durumunu yansıtmış,bir memleketin nasıl kurtlar sofrası haline gelebileceği hakkında bize ders vermiştir
4KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:
Mahmud Ersoy: Romanın kahramanı Kurtuluş Savaşı'na katılmış, Kuvayı Milliye ruhuyla dolu Hüsnü Faik Bey'in çıkardığı ve 1945'te diktatörlüğe birincil baş kaldıran gazetelerdenBirlik gazetesinde yazardır
Zihni Keleşoğlu: Atatürk devrim ve ilkelerini yaşatmaya azimli bir kadronun aleyhinde cami yaptırarak para hırsını sır olarak saklamak, bağışlatmak isteyen bir herif
Hüsnü Faik Bey: Birlik gazetesi sahibi,Mahmud ’un cinayetini aydınlatmasında Ümit ’e yardımcı kişi
Ümit: Keleşoğlu ’nun ölmüş karısından doğma, Paris'te aydınlatılmış kızı,bununla beraber Mahmud ’un sevgilisi
5KİTAP 6KİTABIN YAZARI HAKKINDA DATA:
1925 yılında İzmir ’in Menemen İlçesi'nde doğdu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ’ndeki yüksek öğrenimini yarıda bıraktı, gazete ve dergilerde çalıştı Halkçı İzmir Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü ve Başyazarlığı'ndan, Ankara ’da Veri Yayınevi Danışmanlığı'na geldi (19731980) Değişik gazetelerde köşe yazarlığını sürdürdü (1968 ) (Yeni Etraf, Dünya, Uyruk, Laf, Güneş, Meydan)
1950 ’li yıllarda Vatan Gazetesi ’nde sinema eleştirileri yazdı, mantıksal bağ yazarlığına başladı Senaryolarında Ali Kaptanoğlu adını kullandı Bel başlı filmleri: Yalnızlar Rıhtımı (Lütfi Akad), Ateşten Damlalar (Memduh Ün), Rıfat Diye Biri (Ertem Gönenç), Şoför Nebahat (Metin Erksan), Devlerin Öfkesi (Nevzat Pesen), Ver Elini İstanbul (Okumuş Arakon) Derhal İstanbul ’da egemen yazar
Birincil şiiri Balıkçı Türküsü, Yeni Edebiyat Gazetesi'nde çıkmıştı (sayı: 23,1101941), birincil düzyazısı ise (Kültürümüz Üzerine Düşünceler) Balıkesir ’de yayınlanan Türk Dili Gazetesi ’nde (29101944) Duvar kitabına aldığı Cabbaroğlu Mehemmed şiirinin 1946 CHP Şiir Yarışması ’nda ikincilik almasıyla tanındı Şairliğinin ilk on yılını, destan boyutlarıyla ve duygusal, gergin bir hava içinde, İkinci Dünya Savaşı ’nın Avrupa ’yı saran bıkkınlık çöküntülerini yansıtmaya adamıştı
Zamanla (1955 ) toplumcu kollayışı bırakmamakla birlikte, tek insanın duygu dünyasından kesitler verdi; artistik abartmalarla ve yerli dünya görüşüne de yaslanarak, kişisel temaları işledi Aynı gerginlik ve gerilim kendine özgü bir laf dizim ve hazinesiyle beygir başı, çarpıcı benzetmelerle zenginleşmiş romanlarında da görülür Eleştiride uzun süre toplumcu realizm ilkelerine emrindeki kalmıştı
*
KİTABIN YAZARI Atilla İLHAN
YAYIN EVİ VE ADRESİ MESLEK BANKASI yayınları
BASIMYILI 2002
1KİTABIN KONUSU:
Toplumsal ilişkiler ve sorunlar ışığında ele alınan bireyler arası ilişkiler, Atilla İLHAN kadar detaylı bir boyutla incelenerek işlenmiştir Kitapta ülkedeki iş çevrelerini, basın ve davet endüstrisini gazeteci Mahmut Bey ’in kişiliği de ele alınarak, yaşanan dönemi bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur
2KİTABINÖZETİ:
Mahmut Bey, üzerinde çalıştığı haberlerle ilgili olarak Katip Rıza ile yine görüşürüz randevulaşır Ama randevu yerine geldiğinde ortada katip yerine bir başka biri ile karşılaşır Kendisini Katip Rıza ’nın gönderdiğini söyleyen kişi; kendisi ile gelmesini ister Beraber sırası gelmişken iki birey daha ortaya çıkar ve üçü birlikte Mahmut Bey ’in üzerine saldırırlar Mahmut Bey, bir yolunu bulur ve aralarından kaçarak kurtulur Mahmut Bey, Katip Rıza ’ya ulaşamamıştır ve onu mutlaka bulması gerekmektedir Buluşmayı önceden öğrenen gangster bozuntuları Katip Rıza ’yı ayrıntılarıyla benzetip bir köşeye atmış ve başına da üç nöbetçi bırakmışlardır
Mahmut Bey Katip Rıza ’nın izini bulur Hemen bir plan yaparak Katip Rıza ’yı gangsterlerin elinden kurtarır ve beraberce Beyazıt ’ta Acem ’in Sabahçı Kahvesi ’nde soluğu alırlar
Mahmut Bey sigarasını içerken aklından tek geçen şey Sezai YILMAZ ’nın adresini bulmaktır Ama bu adam ve onun adresi doğru, birbiri ile ilgisi yokmuş gibi gözüken çoğu durum çözülebilecek, bununla birlikte arsa spkülasyonuna ve inşaat yolsuzluklarına dek birçok olayın perde arkası aydınlanacaktır Katip Rıza intikamını almak için Yazmacı ’nın adresini bulur Mahmut ’u bir düşüncedir alır Böyle bir sırada İstanbuldan ayrılmak, gazeteyi ve Ümit ’i teslim etmek doğrumu diye uzun süre düşünür Mahmut ERSOY tüm bu düşüncelerinden sıyrılarak İZMİR ’e gitmeye karar verir
Gazetenin diğer çalışanlarından Ragıp da tedirgindir Akşamdan beri elini ayağını tutan onu doğru bir iş sahibi etmeyen huzursuzluğun aşağı tevkif edilme korkusu bulunmaktadır Siyasetin ne değin çetrefilli bir meslek olduğunu o süre anlar Lakin gazetecilik iç güdüsü ile duyduğunu, gördüğünü yazmak istediği de vardır Ona zıt gelen taraf, sustuğu vakit korkuyor anlamının ortaya çıkmasıdır Gazetede çıkan fıkranın konusu olan adam; iki kere haklı çıkması, üç kez uygun tenkidi yüzünden yarın cezaevini boylayacak olursa nefret düpedüz içine girmiş anlamına gelecek Ansızın aklına Mahmut ’un sözleri gelir
“ … sen bir iki seçimle her şeyin küt diye yoluna gireceğini mi sanıyordun? Değil be Ragıp! Asıl münakaşa bundan sonradan başlayacak bu gelenler gidenlerden farklı olmadıkları, hatta ola ki daha fena oldukları için, bütün ettikleri vaatlerin altından kalkmak isteyeceklerdir Sen, ben karşılarına dikilmezsek, bunca gayreti, bir iyimserliğe harcamış olmaz mıyız?
Kirli işlerin adamı İbrahim, iri ve ağır bulduğu suratındaki dairesel gözleri ile Mordohay ’ı ve Seyit Sabri ’yi etkisi altına alır Mordohay ’ı içten içe bir korku sarıyor Seyit Sabri ’nin baş eğdiyi bir fikre baş kaldırma ise, Mordohay ’ın adeta vazifesidir öyle mı? Birisi nasıl kıpır kıpır koltuğunda ve dünyadaki uygun kendisini rahatsız hisseder; Ancak öteki iğneli beşikte olsa bile, bir bulut kadar rahattır Birisi nasıl küçük hesapların, buçuk liretlerin birkaç sıfırlı aşağılayıcı çeklerin, büyük bonoların adamıdır Mordohay ’la iki çift lakırtı etmek sorunda kalırsanız, kendinizi lüzum sosyal, gerekse entellektüel bakımdan hiç değilse size eşit bir kimse karşısında mı bulursunuz? Seyit Sabri, sakallarını tel tel gözümüzün camına batırarak, size mutlaka kapıcı muamelesi yapılacaktır Lakin birincisi Yiddiş ve İbranice dahil altı dil konuşurmuş Konuşmakla da kalmaz, bütün bu dillerde yayımlanan kitapları bulur buluşturur, ipek böceği Sabri ile okurmuşİkincisi ise yarım Fransızcası ve İngilizcesi ile gittiği ve gideceği herhangi bir yabancı ülkede, yemek listelerinden ve uçak tarifelerinden diğer, hiçbir şeyi okumak külfetine katlanmazmış İkisi de döviz kaçakçılığı yapar lakin Yardımseverler Cemiyeti hesabına hayır tamamlanmış gibi …
Gece sabaha karşısında balıkçılar denizde başsız bir erkek cesedi bulurlar Bir dizi araştırma sonucunda başsız bedenin Mahmut ERSOY ’ a ait olduğu anlaşılır Faili meşhul bir suç oluşturan olarak kayıtlara geçer
Mordohay ve Seyit Sabri ’nin ellerini uzatmadığı köse, burunlarını sokmadığı delik kalmamıştır Bir o uçtan, öteki uca, taa otuzlardan beri ithalat, ihracat derken, oluk oluk para akıtan bir gelir değirmeni kuruvermişlerdir Limanlardan gemiler mi kalkıyor? Sözün gelişi Hamburg limanında gemiler mi bekliyor? Marsilya ’da Rıhtım işçileri kendilerini kamçılayıp simsiyah bir gemiye büyük kasalar mı yüklüyor? Her şey bu tırnaklarını kemiren Yahudi Mordohay MORDA için ! Bankalar caddesinde, Şişhane ’ye en yakın, en müthiş üç binadan birisinin antre kapısında beyaz bilye üzerine siyah harflerle “ Akın Iş Hanı yazıyor Bu han şirketin; Şirket Seyit Sabri ile Mordohay ’ın malı İbrahim CURA ’nın hesaplarına göre, onlar yalnızca ithalat ve satmak kârları üzerine yaşasalar, yıllık safi gelirleri bütün lükslerine yeter de artar bile Oysa taban tabana zıt her halleri ve hareketleri ile birbirlerini iten bu iki adam Seyit Sabri ve Mordohay, yanlız bir noktada tartışmasız birleşiyorlar: Daima daha fazla kazanma ! Servet bir yerden daha sonra tüm dikişleri söküyor; gerisinde koşanları daima usul usul kanun dıştan keza de fark ettirmeden beşeri olmayana götürüyor Biri otuz beş yıllarında buhran esnasında, biri ödenti zamanında, iki büyük iflas tehlikesi geçirdikten sonra firmasını kale gibi korumuş para avcısı iki canavar
Bu canavarın işlerine burnunu sokanlar da Mahmut Bey gibi görüyorlar
Mahmut ERSOY bir İnkilap çocuğuydu! Bir İnkilap Şeyhi idi
Basını, diyor; parayla soysuzlaştırmak istiyor Çünkü yanlız paranın kuvvetine inanıyorlar Etik ölçülerini de yapan bu; saadet ölçülerini de Daha çok galip gelmek, daha varlıklı olmak için, iktidara mı gelmeli? Bunu açıklamaya kalkışan, ya besleyip evcilleştirecekler veya kaba kuvvete başvurup, mısra getirmeye çalışacaklar Onların aleyhinde, her şeyden çok, halka ve fikirlere tutunmak gerekli Halka ve devrimci fikirlere
Bu böyle yürümez, Ümit! dedi Bir şeyler yapmayı düşünmek lüzum Bundan Böyle bir şeyler yapmayı dikkate almak yeter, bundan böyle bir şeyler yerine getirmek lazım Gerekirse güvenli olmayan hatta ümitsiz, ama sonrakilere misal teşkil edebilecek, elle tutulur, gözle görülür hareketler! Onlar duruyorlar mı? Baksana çatal dişleri, çamurlu burunlarıyla, kurtlar gibi herşeyi göze alarak saldırıyorlar Ete, ekmeğe, suya her şey onların pençeleri aralarında kalıyor Memleket bir kurt sofrasına döndü Bu gidişat karşısında, senin, benim, yapabileceğimiz pek fazla bir şey değil
Fakat asıl, en manâlı sözünü Ümit ’i usulca öptükten daha sonra dudaklarını kulağına yaklaştırıp sıcacık bir aşk sözü gibi fısıltıyla söylemişti
Memleket bir kurtlar sofrasına dönmüş ise isyan haktır
3KİTABIN BELLI BAŞLI FİKRİ:
27 MAYIS öncesinde Türkiye ’deki, iş çevrelerini, basın ve davet endüstrisini,gençlik kesiminin durumunu yansıtmış,bir memleketin nasıl kurtlar sofrası haline gelebileceği hakkında bize ders vermiştir
4KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:
Mahmud Ersoy: Romanın kahramanı Kurtuluş Savaşı'na katılmış, Kuvayı Milliye ruhuyla dolu Hüsnü Faik Bey'in çıkardığı ve 1945'te diktatörlüğe birincil baş kaldıran gazetelerdenBirlik gazetesinde yazardır
Zihni Keleşoğlu: Atatürk devrim ve ilkelerini yaşatmaya azimli bir kadronun aleyhinde cami yaptırarak para hırsını sır olarak saklamak, bağışlatmak isteyen bir herif
Hüsnü Faik Bey: Birlik gazetesi sahibi,Mahmud ’un cinayetini aydınlatmasında Ümit ’e yardımcı kişi
Ümit: Keleşoğlu ’nun ölmüş karısından doğma, Paris'te aydınlatılmış kızı,bununla beraber Mahmud ’un sevgilisi
5KİTAP 6KİTABIN YAZARI HAKKINDA DATA:
1925 yılında İzmir ’in Menemen İlçesi'nde doğdu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ’ndeki yüksek öğrenimini yarıda bıraktı, gazete ve dergilerde çalıştı Halkçı İzmir Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü ve Başyazarlığı'ndan, Ankara ’da Veri Yayınevi Danışmanlığı'na geldi (19731980) Değişik gazetelerde köşe yazarlığını sürdürdü (1968 ) (Yeni Etraf, Dünya, Uyruk, Laf, Güneş, Meydan)
1950 ’li yıllarda Vatan Gazetesi ’nde sinema eleştirileri yazdı, mantıksal bağ yazarlığına başladı Senaryolarında Ali Kaptanoğlu adını kullandı Bel başlı filmleri: Yalnızlar Rıhtımı (Lütfi Akad), Ateşten Damlalar (Memduh Ün), Rıfat Diye Biri (Ertem Gönenç), Şoför Nebahat (Metin Erksan), Devlerin Öfkesi (Nevzat Pesen), Ver Elini İstanbul (Okumuş Arakon) Derhal İstanbul ’da egemen yazar
Birincil şiiri Balıkçı Türküsü, Yeni Edebiyat Gazetesi'nde çıkmıştı (sayı: 23,1101941), birincil düzyazısı ise (Kültürümüz Üzerine Düşünceler) Balıkesir ’de yayınlanan Türk Dili Gazetesi ’nde (29101944) Duvar kitabına aldığı Cabbaroğlu Mehemmed şiirinin 1946 CHP Şiir Yarışması ’nda ikincilik almasıyla tanındı Şairliğinin ilk on yılını, destan boyutlarıyla ve duygusal, gergin bir hava içinde, İkinci Dünya Savaşı ’nın Avrupa ’yı saran bıkkınlık çöküntülerini yansıtmaya adamıştı
Zamanla (1955 ) toplumcu kollayışı bırakmamakla birlikte, tek insanın duygu dünyasından kesitler verdi; artistik abartmalarla ve yerli dünya görüşüne de yaslanarak, kişisel temaları işledi Aynı gerginlik ve gerilim kendine özgü bir laf dizim ve hazinesiyle beygir başı, çarpıcı benzetmelerle zenginleşmiş romanlarında da görülür Eleştiride uzun süre toplumcu realizm ilkelerine emrindeki kalmıştı
*