iltasyazilim
FD Üye
Bazıları tasavvufta tarif ve tavsiye edilen rabıtayı tenkit etmekteler Kimi bu tenkidin şiddetini artırıp rabıtaya şirk diyecek kadar ileri gitmektedir Acaba birisine göre ibadet, diğerine göre felaket olan bu rabıta nedir?
Tasavvufta rabıta, terbiyenin temeli ve en büyük zikir sebebi görülürken, onu şirk gören kimse hangi delil ve mantıkla bu sonuca varabiliyor?
Gerçekten şirke götüren bir rabıta çeşidi mevcut mudur?
Rabıtanın Kur’an ve Sünnet’te bir örneği, benzeri, delili ve tarifi var mıdır? İnsan terbiyesi için rabıtanın gereği nedir? Bütün bunlar, cevap arayan sorulardır
Aslında çözüm kolaydır Aramızda bir ihtilaf varsa, yapılacak iş hakeme gitmektir Din işlerinde hakem Kur’an ve Sünnet’tir Biz de önce Kur’an ve Sünnet’e bakacağız Onlarda rabıtanın nasıl ele alındığını inceleyeceğiz
“Rabıta, “ribat, “murabata kelime olarak “rabt kökünden gelmektedir Rabıta ve rabt, sözlükte iki şeyi birbirine iyice bağlamak anlamına gelir Bu kelimeye, iki şeyi birbirine bağlayan ip, alaka, şiddetli muhabbet, münasebet, ilgi ve sevgi ile bir şeye bağlılık, cesur ve dayanıklı olmak gibi manalar da verilmiştir (Cevherî, Sıhah; İbnu Manzur, Lisanu’lArab; Zebidî,Tacu’lArus)
Bu kelimeler kullanıldıkları yere göre, bir şeyin üzerinde sabit durmak, kendini hapsetmek, başkasından kesilip bir şeye tam yönelmek gibi manalar da taşımaktadır (Razî, Tefsiri Kebir; Kurtubî, elCami li Ahkami’lKur’an; İbnu Kesir, Tefsir)
Kur’an ve Sünnet’te anlatılan rabıta çeşitleri de, bu manaların birini veya birkaçını içermektedir
KUR'AN'DA RABITA GEÇİYOR MU?
Kur’an’da rabıta kelimesi açıkça zikredilmektedir Bunu şu ayette görüyoruz:
“Ey iman edenler! Allah yolunda sabredin, düşmanlarınız karşısında sebat gösterin, rabıta yapın Allah’ın korumanızı istediği sınırları bekleyin, Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz (Âli İmran, 200)
Bu ayetteki “rabıta yapın emri, her mümini ilgilendiren bir emirdir Tefsirlerde burada geçen rabıtaya şu manalar verilmiştir: Düşmanların saldıracağı yerleri gözetleyin, sınırları bekleyin Dininizi tehlikelerden koruyun Nefis ve şeytan düşmanlarına karşı uyanık olun Onların kalbinize girmesine yol vermeyin Allah’ın çizdiği sınırları iyi gözetin, ilâhi hükümlere harfiyen uyun Namaz vakitlerini gözetleyin ve mescitleri ibadet, taat ve zikir ile mamur edin (Suyutî, edDürrü’lMensur; İbnu Kesir, Tefsir)
Yüce Allah’ın her müminden istediği rabıta, kalbini Yüce Allah’a bağlamaktır Her işte O’nun rızasını gözetmektir Bütün yaptıklarında helal ve haram sınırına dikkat etmektir Kalp kâbesini günah kirlerinden temizlemektir Oraya Allah’ın sevmediği şeyleri sokmamak için gönlü kontrol altında tutmaktır Kısaca, Yüce Allah’ın düşman olduğu şeyleri gönülden çıkarmak ve kötülüklerin esaretinden kurtulmuş, hür bir müslüman olmaktır
Rasulullah sav Efendimiz, “rabıta yapınız ayeti indiği zaman, ashabına ayette anlatılan ribat ve rabıtanın ne olduğunu şöyle açıklamıştır:
“Zor ve sıkıntılı zamanlarda güzelce abdest almak, kalbi mescitlere bağlı olmak, ibadet yerlerine çokça gidip gelmek ve bir namazı kıldıktan sonra diğer namaz vaktini gözetlemek var ya; işte sizin için ribat budur, işte asıl ribat budur, işte asıl ribat budur (Buharî, Tirmizî, Nesaî, Malik)
Bu hadisten ribatın iki türlü manasının olduğunu anlıyoruz Birisi manevi, diğeri maddi sınırları kontrol altında tutmaktır Korunacak manevi sınırlar ilâhi emirler ve kalbimizdir Maddi sınırlar ise düşmanın saldırı noktalarıdır
Kalbin Yüce Allah ile ne halde olduğunu kontrol etmeye murakabe denir Zahiri düşmanları takip ve kontrol etmeye ise mücadele denir Her ikisi de mümin için vazgeçilmez birer vazifedir Çünkü ayette kurtuluş bunlara bağlanmıştır
TEFEKKÜR YA DA VARLIKLARI RABITA
Kur’an ve Sünnet’te emredilen bir diğer rabıta şekli tefekkürdür Tefekkür etmek, fikretmek, düşünmek aynı şeydir Hepsi kalple yapılan bir ameldir
Düşünmek akıllı olmanın gereğidir İnsanın en başta gelen özelliği düşünmektir Tefekkür, boş ve gelişi güzel bir düşünce değildir; gizli bir ilim yoludur Tefekkür kalp aynasında varlıkların iç yüzünü görmektir Bilinene bakıp gizli olanı fark etmektir Görünene bakıp görünmeyene ulaşmaktır Delile bakıp hedefe varmaktır Tefekkür, sanata bakıp sanatkârı tanımaktır Kalp gözüyle Yüce Yaratıcı’nın varlıklarda gizlediği ilmini, kudretini, rahmetini ve hikmetini görüp, O’na hayran olmaktır Bunun sonu O’nu sevmek, zikretmek, yüceltmek ve O’na teslim olup huzura ermektir Kur’an’da bu sonuç tefekkür, tezekkür, teemmül, tedebbür, ibret, basiret, marifet ve muhabbete bağlanmıştır
Tefekkürü tarif ettik Tezekkür, unutulan bir şeyi hatırlamak, unutmamak ve devamlı tekrar ederek onu kalpte tutmaktır Teemmül, bir şeyi devamlı ve çok yönlü düşünerek içinde saklı olan manayı ortaya çıkarmaktır Tedebbür, bir şeyi derinlemesine düşünmek ve arkasındaki gizli manayı çözmektir İbret, bir şeyde verilmek istenen mesajı almaktır Basiret, işin iç yüzünü görmektir Marifet, bir şeyi asli haliyle olduğu gibi tanımaktır Muhabbet, bir şeyi sevmek ve onunla huzur bulmaktır
Görüldüğü gibi, bütün bunlar bir irade, yöneliş, gayret, iman ve sabır istemektedir
'MÜRŞİD YERİNE ALLAH'I DÜŞÜN' SÖZÜ DOĞRU MU?
Yüce Allah’ın zatı hariç, her şey düşünülebilir Yüce Allah’ın zatı hiçbir şeye benzemediği için onu düşünmek mümkün değildir Rasuiullah sav Efendimiz, bu konuda şu ölçüyü önümüze koymuştur:
“Allah Tealâ’nın zatını tefekkür etmeyindüşünmeyin O’nun nimetlerini ve yarattığı varlıkları düşünün Çünkü siz Allah’ın zatını düşünmeye güç yetiremezsiniz (Ebu’şŞeyh, Kitabu’lAzame; Ebu Nuaym, Hilye; Tabaranî, elEvsat; Beyhakî, Şuabu’lİman; Elbanî, Sahiha)
Alimlerimiz bu hadisten hareketle şu temel kaideyi tespit etmişlerdir: “Her ne ki hayal edilir, o Allah değildir (Şa’ranî, elYevakıt) Yüce Allah’ın dışındaki her varlık düşünülebilir ve nasıl olduğu hayal edilebilir Fakat Allah nasıl acaba diye düşünülmez, düşünülemez
Bu hadis, niçin bir mürşidi düşünüyorsunuz da Allah’ı düşünmüyorsunuz, diyenlere cevap vermektedir Kâmil mürşid, bir varlıktır, kuldur, edep ve takva sahibi salih bir insandır Allah’ın dostu, halifesi, şahidi, delili ve davetçisidir Onu düşünmek, hayal etmek, kalpte canlandırmak, gönülde şekillendirmek, rabıta yapmak mümkündür, fakat bu durum Yüce Allah’ın zatı için mümkün değildir
AYETLER, İBRETLER
Yüce Allah, Kur’an’da bütün varlıklara, yerlere, göklere, dağlara, denizlere, aya, güneşe, yıldızlara, geceye, gündüze, yağmura, rüzgara, insana, bitkilere, hayvanlara, tarihte olan olaylara “ayet, “delil ve “ibret ismini veriyor ve onların yaratılmasına, seyrine, sevk ve idaresine, hareket ve sonuçlarına ibretle bakmamızı, onların üzerinde derin derin düşünmemizi emrediyor Bir sivrisineğin halini, arının yaptığı balı, örümceğin ördüğü ağı misal vererek, akıl sahiplerinin ibret almasını istiyor Cennet, Cehennem, Sırat, Mizan ve diğer ahiret hallerini safha safha anlatarak, hepsi üzerinde düşünülmesini bekliyor
Kısaca önümüze iki türlü ayet konmuştur Birisi Kur’an ayetleri, diğeri kainat ayetleridir Yüce Allah, bütünüyle Kur’an ayetlerini düşünüp öğüt almamız ve Allah’ın tek ilâh olduğunu anlamamız için indirdiğini haber veriyor (Nisa, 82; Yusuf, 2; İbrahim, 52 vd)
Aynı şekilde yerler, gökler ve içindekilerin de aynı hedef için yaratıldığını bildiriyor ve onlardaki bu ilmi insanların okumasını, içindeki mesajı almasını istiyor (Bakara, 164; Âli İmran, 190191; Yunus, 101 vd)
Bu ayetler bize sadece kainatta olanı biteni haber vermek, onların isimlerini öğretmek ve arada bir kendilerini konu etmek için anlatılmıyor Bunların tek hedefi kalbi uyandırmak ve Yüce Allah’a bağlamaktır Çünkü disiplinli düşünmek, bir halden diğerine geçmek içindir Tefekkürle kalp dirilir, hali değişir, sıfatı güzelleşir Bu dirilik ve güzellik diğer lâtifelere yansır Kalp gibi ruh, sır, hafi, ahfa, vicdan, akıl ve şuur da ayet ve delilleri tefekkürün sonucu oluşan ilim ve feyzden nasiplenir Sonuç güzel ahlâktır
Tefekkürle cehaletten ilme, dünya hırsından zühde, kibirden tevazuya, benlikten edebe, nefretten sevgiye, korkudan emniyete, vesveseden zikre, boş işlerden ibadete, fani dostlardan ebedi sevgiliye yöneliş ve geçiş sağlanır İşte buna seyr u sulûk, yani Allah’a gitmek denir Bu hedefe giderken her şey bir vesileden ibarettir Tefekkür de en güzel vesiledir Bunun için, “uyanık kalple bir saat tefekkür yapmak, gaflet içinde bir sene ibadet yapmaktan hayırlıdır denmiştir (Ebu’şŞeyh, Kitabu’lAzame; Gazalî, İhya)
Kur’an’da, ayetlerden ibret almak ve sonuç çıkarmak için samimi iman, uyanık kalp, güzel yöneliş, takva, temiz akıl ve sabır gerekli görülmüştür İman etmeyen ve aklı midesine, kulağı para sesine, gözü cüzdanına bağlı yaşayan kimseler, bu halleriyle kör, sağır, dilsiz, hissiz ve kıymetsiz birer varlık olarak tanıtılmıştır
Görüldüğü gibi tefekkür lazımdır Tefekkürün hedefi şirkten kurtulmak, tevhide ve şükre ulaşmaktır Bu şekilde tefekkür etmek, ibret almak, kendini kontrol etmek ve amellerini muhasebeye çekmek her müminin günlük amelleri arasında yerini almalıdır Hadiste, aklı başında olan her müminin, gününün bir kısmını bu tefekkür için ayırması gerektiği belirtilmiştir (İbnu Hıbban, Sahih; Ebu Nuaym, Hilye)
MUHABBET RABITASI
Kur’an ve Sünnet’te emredilen rabıtalardan birisi de muhabbet rabıtasıdır Muhabbet rabıtası kalbi Allah’ın sevdiği şeylere bağlamak ve onları Allah için sevmektir Bu sevilecek kimselerin başında Hz Peygamber sav Efendimiz gelmektedir Yüce Allah onu sevginin imamı, delili ve rehberi yapmıştır (Âli İmran, 31; A’raf, 157158) O’na uymadan Allah’ı seviyorum demek yalandır
Rasulullah sav Efendimiz, kendisi için her müminden şu derece bir sevgi ve kalp bağı istemektedir: “Sizden biriniz beni kendi nefsinden, ailesinden, çocuklarından, anne babasından ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe, tam iman etmiş olmaz, gerçek imanın tadını tadamaz (Buharî, Müslim, İbnu Mace, Ahmed)
Ayrıca her müminden Ashabı Kiram’ı, alimleri, salihleri ve mümin kardeşlerini sevmesi, onları hayırla anması, kalbinde onlara yer vermesi, dualarına katması, onlarla ilgilenmesi istenmektedir “Birbirinizi sevmedikçe mümin olamazsınız hadisi, bu sevgiyi anlatmaya yeterlidir Yüce Allah’ın: “Sakın zalimlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur (Hud, 113) uyarısını her kalp sahibi dikkate almalıdır “Ey iman edenler Allah’tan korkun ve benim sadık kullarımla beraber olun (Tevbe, 119) ayeti, kalbin kimlere yönelmesi ve bağlanması gerektiğini göstermektedir
ÖLÜM RABITASI
Kur’an ve Sünnet’te emredilen rabıtalardan biri de ölüm rabıtasıdır Kur’an’da insanı dehşete düşürecek, hayrete sevkedecek ölüm halleri, kıyamet sahneleri ve ahiret manzaraları anlatılmaktadır Bunlarla kalp dünyadan çekilip ebedi ahiret yurduna yöneltilmek istenmektedir Rasulullah sav Efendimiz, Abdullah b Ömer’e: “Kendini ölmüş ve kabre girmiş say (Tirmizî, Ahmed) buyurarak ölüm rabıtasını tavsiye etmiştir Bu rabıta ile insanın dünyanın boş sevgi ve zevklerinden çekilip ebedi ahiret güzelliklerine yöneleceğini, gafletin gidip kalbin dirileceğini ve günahlardan temizleneceğini haber vermiştir (Tirmizî, Nesaî, Münavî, Beyhakî)
Allah dostları tefekküre büyük önem vermişlerdir İnsanın terbiyesi, konuşması kadar susmasından da anlaşılır Ancak, boş konuşma ve kötü düşünce kınandığı gibi, içinde güzel düşünce ve tefekkür olmayan suskunluk da kınanmıştır
Velilerden Fudayl b İyaz rha der ki: “Tefekkür bir aynadır Sana iyiliklerini ve kötülüklerini gösterir Onda kalbinin halini görürsün
Alimlerden Abdullah b Mübarek rha, velilerden Sehl b Ali ks’yi derin bir tefekküre dalmış halde gördü Onun ahiret hallerini düşündüğünü anladı ve “Nereye kadar ulaştın? diye sordu O da, “Sırat köprüsüne kadar cevabını verdi
Bişr b Haris rha, tefekkürle elde edilecek sonucu şöyle özetler: “Eğer insanlar Yüce Allah’ın büyüklüğünü anlayabilselerdi, ona isyan etmezlerdi
RABITANIN SONUCU
Tasavvuf büyüklerinin tarif ve tatbik ettiği rabıta da yukarıda anlatılan tefekkür çeşitlerinden birisidir Rabıta, görülmesi Yüce Allah’ı hatırlatan kâmil bir veliyi gönül aynasında seyretmek ve üzerinde zuhur eden ilâhi tecellileri görüp, Yüce Allah’ı zikretmekten ibarettir
Diğer bir yönüyle rabıta, Yüce Allah’ın dostu ile gönülde beraber olmaktır Onun kalbine emanet edilen ilâhi nura bağlanmaktır Onun ilâhi aşkla kaynayan kalbine inen feyizden nasiplenmektir Velideki dostluk sırrını düşünmektir Salihleri özlemek ve onlardaki güzel ahlâka özenmektir Sevgi atmosferi içinde kalbi uyandırıp Hakka yöneltmektir
Kısaca rabıta, Allah’ın yeryüzündeki şahidine bakarak Allah’ı tanımaktır İşte tefekkürün özü de budur
biraz uzun oldu ama okumaya deger
Tasavvufta rabıta, terbiyenin temeli ve en büyük zikir sebebi görülürken, onu şirk gören kimse hangi delil ve mantıkla bu sonuca varabiliyor?
Gerçekten şirke götüren bir rabıta çeşidi mevcut mudur?
Rabıtanın Kur’an ve Sünnet’te bir örneği, benzeri, delili ve tarifi var mıdır? İnsan terbiyesi için rabıtanın gereği nedir? Bütün bunlar, cevap arayan sorulardır
Aslında çözüm kolaydır Aramızda bir ihtilaf varsa, yapılacak iş hakeme gitmektir Din işlerinde hakem Kur’an ve Sünnet’tir Biz de önce Kur’an ve Sünnet’e bakacağız Onlarda rabıtanın nasıl ele alındığını inceleyeceğiz
“Rabıta, “ribat, “murabata kelime olarak “rabt kökünden gelmektedir Rabıta ve rabt, sözlükte iki şeyi birbirine iyice bağlamak anlamına gelir Bu kelimeye, iki şeyi birbirine bağlayan ip, alaka, şiddetli muhabbet, münasebet, ilgi ve sevgi ile bir şeye bağlılık, cesur ve dayanıklı olmak gibi manalar da verilmiştir (Cevherî, Sıhah; İbnu Manzur, Lisanu’lArab; Zebidî,Tacu’lArus)
Bu kelimeler kullanıldıkları yere göre, bir şeyin üzerinde sabit durmak, kendini hapsetmek, başkasından kesilip bir şeye tam yönelmek gibi manalar da taşımaktadır (Razî, Tefsiri Kebir; Kurtubî, elCami li Ahkami’lKur’an; İbnu Kesir, Tefsir)
Kur’an ve Sünnet’te anlatılan rabıta çeşitleri de, bu manaların birini veya birkaçını içermektedir
KUR'AN'DA RABITA GEÇİYOR MU?
Kur’an’da rabıta kelimesi açıkça zikredilmektedir Bunu şu ayette görüyoruz:
“Ey iman edenler! Allah yolunda sabredin, düşmanlarınız karşısında sebat gösterin, rabıta yapın Allah’ın korumanızı istediği sınırları bekleyin, Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz (Âli İmran, 200)
Bu ayetteki “rabıta yapın emri, her mümini ilgilendiren bir emirdir Tefsirlerde burada geçen rabıtaya şu manalar verilmiştir: Düşmanların saldıracağı yerleri gözetleyin, sınırları bekleyin Dininizi tehlikelerden koruyun Nefis ve şeytan düşmanlarına karşı uyanık olun Onların kalbinize girmesine yol vermeyin Allah’ın çizdiği sınırları iyi gözetin, ilâhi hükümlere harfiyen uyun Namaz vakitlerini gözetleyin ve mescitleri ibadet, taat ve zikir ile mamur edin (Suyutî, edDürrü’lMensur; İbnu Kesir, Tefsir)
Yüce Allah’ın her müminden istediği rabıta, kalbini Yüce Allah’a bağlamaktır Her işte O’nun rızasını gözetmektir Bütün yaptıklarında helal ve haram sınırına dikkat etmektir Kalp kâbesini günah kirlerinden temizlemektir Oraya Allah’ın sevmediği şeyleri sokmamak için gönlü kontrol altında tutmaktır Kısaca, Yüce Allah’ın düşman olduğu şeyleri gönülden çıkarmak ve kötülüklerin esaretinden kurtulmuş, hür bir müslüman olmaktır
Rasulullah sav Efendimiz, “rabıta yapınız ayeti indiği zaman, ashabına ayette anlatılan ribat ve rabıtanın ne olduğunu şöyle açıklamıştır:
“Zor ve sıkıntılı zamanlarda güzelce abdest almak, kalbi mescitlere bağlı olmak, ibadet yerlerine çokça gidip gelmek ve bir namazı kıldıktan sonra diğer namaz vaktini gözetlemek var ya; işte sizin için ribat budur, işte asıl ribat budur, işte asıl ribat budur (Buharî, Tirmizî, Nesaî, Malik)
Bu hadisten ribatın iki türlü manasının olduğunu anlıyoruz Birisi manevi, diğeri maddi sınırları kontrol altında tutmaktır Korunacak manevi sınırlar ilâhi emirler ve kalbimizdir Maddi sınırlar ise düşmanın saldırı noktalarıdır
Kalbin Yüce Allah ile ne halde olduğunu kontrol etmeye murakabe denir Zahiri düşmanları takip ve kontrol etmeye ise mücadele denir Her ikisi de mümin için vazgeçilmez birer vazifedir Çünkü ayette kurtuluş bunlara bağlanmıştır
TEFEKKÜR YA DA VARLIKLARI RABITA
Kur’an ve Sünnet’te emredilen bir diğer rabıta şekli tefekkürdür Tefekkür etmek, fikretmek, düşünmek aynı şeydir Hepsi kalple yapılan bir ameldir
Düşünmek akıllı olmanın gereğidir İnsanın en başta gelen özelliği düşünmektir Tefekkür, boş ve gelişi güzel bir düşünce değildir; gizli bir ilim yoludur Tefekkür kalp aynasında varlıkların iç yüzünü görmektir Bilinene bakıp gizli olanı fark etmektir Görünene bakıp görünmeyene ulaşmaktır Delile bakıp hedefe varmaktır Tefekkür, sanata bakıp sanatkârı tanımaktır Kalp gözüyle Yüce Yaratıcı’nın varlıklarda gizlediği ilmini, kudretini, rahmetini ve hikmetini görüp, O’na hayran olmaktır Bunun sonu O’nu sevmek, zikretmek, yüceltmek ve O’na teslim olup huzura ermektir Kur’an’da bu sonuç tefekkür, tezekkür, teemmül, tedebbür, ibret, basiret, marifet ve muhabbete bağlanmıştır
Tefekkürü tarif ettik Tezekkür, unutulan bir şeyi hatırlamak, unutmamak ve devamlı tekrar ederek onu kalpte tutmaktır Teemmül, bir şeyi devamlı ve çok yönlü düşünerek içinde saklı olan manayı ortaya çıkarmaktır Tedebbür, bir şeyi derinlemesine düşünmek ve arkasındaki gizli manayı çözmektir İbret, bir şeyde verilmek istenen mesajı almaktır Basiret, işin iç yüzünü görmektir Marifet, bir şeyi asli haliyle olduğu gibi tanımaktır Muhabbet, bir şeyi sevmek ve onunla huzur bulmaktır
Görüldüğü gibi, bütün bunlar bir irade, yöneliş, gayret, iman ve sabır istemektedir
'MÜRŞİD YERİNE ALLAH'I DÜŞÜN' SÖZÜ DOĞRU MU?
Yüce Allah’ın zatı hariç, her şey düşünülebilir Yüce Allah’ın zatı hiçbir şeye benzemediği için onu düşünmek mümkün değildir Rasuiullah sav Efendimiz, bu konuda şu ölçüyü önümüze koymuştur:
“Allah Tealâ’nın zatını tefekkür etmeyindüşünmeyin O’nun nimetlerini ve yarattığı varlıkları düşünün Çünkü siz Allah’ın zatını düşünmeye güç yetiremezsiniz (Ebu’şŞeyh, Kitabu’lAzame; Ebu Nuaym, Hilye; Tabaranî, elEvsat; Beyhakî, Şuabu’lİman; Elbanî, Sahiha)
Alimlerimiz bu hadisten hareketle şu temel kaideyi tespit etmişlerdir: “Her ne ki hayal edilir, o Allah değildir (Şa’ranî, elYevakıt) Yüce Allah’ın dışındaki her varlık düşünülebilir ve nasıl olduğu hayal edilebilir Fakat Allah nasıl acaba diye düşünülmez, düşünülemez
Bu hadis, niçin bir mürşidi düşünüyorsunuz da Allah’ı düşünmüyorsunuz, diyenlere cevap vermektedir Kâmil mürşid, bir varlıktır, kuldur, edep ve takva sahibi salih bir insandır Allah’ın dostu, halifesi, şahidi, delili ve davetçisidir Onu düşünmek, hayal etmek, kalpte canlandırmak, gönülde şekillendirmek, rabıta yapmak mümkündür, fakat bu durum Yüce Allah’ın zatı için mümkün değildir
AYETLER, İBRETLER
Yüce Allah, Kur’an’da bütün varlıklara, yerlere, göklere, dağlara, denizlere, aya, güneşe, yıldızlara, geceye, gündüze, yağmura, rüzgara, insana, bitkilere, hayvanlara, tarihte olan olaylara “ayet, “delil ve “ibret ismini veriyor ve onların yaratılmasına, seyrine, sevk ve idaresine, hareket ve sonuçlarına ibretle bakmamızı, onların üzerinde derin derin düşünmemizi emrediyor Bir sivrisineğin halini, arının yaptığı balı, örümceğin ördüğü ağı misal vererek, akıl sahiplerinin ibret almasını istiyor Cennet, Cehennem, Sırat, Mizan ve diğer ahiret hallerini safha safha anlatarak, hepsi üzerinde düşünülmesini bekliyor
Kısaca önümüze iki türlü ayet konmuştur Birisi Kur’an ayetleri, diğeri kainat ayetleridir Yüce Allah, bütünüyle Kur’an ayetlerini düşünüp öğüt almamız ve Allah’ın tek ilâh olduğunu anlamamız için indirdiğini haber veriyor (Nisa, 82; Yusuf, 2; İbrahim, 52 vd)
Aynı şekilde yerler, gökler ve içindekilerin de aynı hedef için yaratıldığını bildiriyor ve onlardaki bu ilmi insanların okumasını, içindeki mesajı almasını istiyor (Bakara, 164; Âli İmran, 190191; Yunus, 101 vd)
Bu ayetler bize sadece kainatta olanı biteni haber vermek, onların isimlerini öğretmek ve arada bir kendilerini konu etmek için anlatılmıyor Bunların tek hedefi kalbi uyandırmak ve Yüce Allah’a bağlamaktır Çünkü disiplinli düşünmek, bir halden diğerine geçmek içindir Tefekkürle kalp dirilir, hali değişir, sıfatı güzelleşir Bu dirilik ve güzellik diğer lâtifelere yansır Kalp gibi ruh, sır, hafi, ahfa, vicdan, akıl ve şuur da ayet ve delilleri tefekkürün sonucu oluşan ilim ve feyzden nasiplenir Sonuç güzel ahlâktır
Tefekkürle cehaletten ilme, dünya hırsından zühde, kibirden tevazuya, benlikten edebe, nefretten sevgiye, korkudan emniyete, vesveseden zikre, boş işlerden ibadete, fani dostlardan ebedi sevgiliye yöneliş ve geçiş sağlanır İşte buna seyr u sulûk, yani Allah’a gitmek denir Bu hedefe giderken her şey bir vesileden ibarettir Tefekkür de en güzel vesiledir Bunun için, “uyanık kalple bir saat tefekkür yapmak, gaflet içinde bir sene ibadet yapmaktan hayırlıdır denmiştir (Ebu’şŞeyh, Kitabu’lAzame; Gazalî, İhya)
Kur’an’da, ayetlerden ibret almak ve sonuç çıkarmak için samimi iman, uyanık kalp, güzel yöneliş, takva, temiz akıl ve sabır gerekli görülmüştür İman etmeyen ve aklı midesine, kulağı para sesine, gözü cüzdanına bağlı yaşayan kimseler, bu halleriyle kör, sağır, dilsiz, hissiz ve kıymetsiz birer varlık olarak tanıtılmıştır
Görüldüğü gibi tefekkür lazımdır Tefekkürün hedefi şirkten kurtulmak, tevhide ve şükre ulaşmaktır Bu şekilde tefekkür etmek, ibret almak, kendini kontrol etmek ve amellerini muhasebeye çekmek her müminin günlük amelleri arasında yerini almalıdır Hadiste, aklı başında olan her müminin, gününün bir kısmını bu tefekkür için ayırması gerektiği belirtilmiştir (İbnu Hıbban, Sahih; Ebu Nuaym, Hilye)
MUHABBET RABITASI
Kur’an ve Sünnet’te emredilen rabıtalardan birisi de muhabbet rabıtasıdır Muhabbet rabıtası kalbi Allah’ın sevdiği şeylere bağlamak ve onları Allah için sevmektir Bu sevilecek kimselerin başında Hz Peygamber sav Efendimiz gelmektedir Yüce Allah onu sevginin imamı, delili ve rehberi yapmıştır (Âli İmran, 31; A’raf, 157158) O’na uymadan Allah’ı seviyorum demek yalandır
Rasulullah sav Efendimiz, kendisi için her müminden şu derece bir sevgi ve kalp bağı istemektedir: “Sizden biriniz beni kendi nefsinden, ailesinden, çocuklarından, anne babasından ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe, tam iman etmiş olmaz, gerçek imanın tadını tadamaz (Buharî, Müslim, İbnu Mace, Ahmed)
Ayrıca her müminden Ashabı Kiram’ı, alimleri, salihleri ve mümin kardeşlerini sevmesi, onları hayırla anması, kalbinde onlara yer vermesi, dualarına katması, onlarla ilgilenmesi istenmektedir “Birbirinizi sevmedikçe mümin olamazsınız hadisi, bu sevgiyi anlatmaya yeterlidir Yüce Allah’ın: “Sakın zalimlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur (Hud, 113) uyarısını her kalp sahibi dikkate almalıdır “Ey iman edenler Allah’tan korkun ve benim sadık kullarımla beraber olun (Tevbe, 119) ayeti, kalbin kimlere yönelmesi ve bağlanması gerektiğini göstermektedir
ÖLÜM RABITASI
Kur’an ve Sünnet’te emredilen rabıtalardan biri de ölüm rabıtasıdır Kur’an’da insanı dehşete düşürecek, hayrete sevkedecek ölüm halleri, kıyamet sahneleri ve ahiret manzaraları anlatılmaktadır Bunlarla kalp dünyadan çekilip ebedi ahiret yurduna yöneltilmek istenmektedir Rasulullah sav Efendimiz, Abdullah b Ömer’e: “Kendini ölmüş ve kabre girmiş say (Tirmizî, Ahmed) buyurarak ölüm rabıtasını tavsiye etmiştir Bu rabıta ile insanın dünyanın boş sevgi ve zevklerinden çekilip ebedi ahiret güzelliklerine yöneleceğini, gafletin gidip kalbin dirileceğini ve günahlardan temizleneceğini haber vermiştir (Tirmizî, Nesaî, Münavî, Beyhakî)
Allah dostları tefekküre büyük önem vermişlerdir İnsanın terbiyesi, konuşması kadar susmasından da anlaşılır Ancak, boş konuşma ve kötü düşünce kınandığı gibi, içinde güzel düşünce ve tefekkür olmayan suskunluk da kınanmıştır
Velilerden Fudayl b İyaz rha der ki: “Tefekkür bir aynadır Sana iyiliklerini ve kötülüklerini gösterir Onda kalbinin halini görürsün
Alimlerden Abdullah b Mübarek rha, velilerden Sehl b Ali ks’yi derin bir tefekküre dalmış halde gördü Onun ahiret hallerini düşündüğünü anladı ve “Nereye kadar ulaştın? diye sordu O da, “Sırat köprüsüne kadar cevabını verdi
Bişr b Haris rha, tefekkürle elde edilecek sonucu şöyle özetler: “Eğer insanlar Yüce Allah’ın büyüklüğünü anlayabilselerdi, ona isyan etmezlerdi
RABITANIN SONUCU
Tasavvuf büyüklerinin tarif ve tatbik ettiği rabıta da yukarıda anlatılan tefekkür çeşitlerinden birisidir Rabıta, görülmesi Yüce Allah’ı hatırlatan kâmil bir veliyi gönül aynasında seyretmek ve üzerinde zuhur eden ilâhi tecellileri görüp, Yüce Allah’ı zikretmekten ibarettir
Diğer bir yönüyle rabıta, Yüce Allah’ın dostu ile gönülde beraber olmaktır Onun kalbine emanet edilen ilâhi nura bağlanmaktır Onun ilâhi aşkla kaynayan kalbine inen feyizden nasiplenmektir Velideki dostluk sırrını düşünmektir Salihleri özlemek ve onlardaki güzel ahlâka özenmektir Sevgi atmosferi içinde kalbi uyandırıp Hakka yöneltmektir
Kısaca rabıta, Allah’ın yeryüzündeki şahidine bakarak Allah’ı tanımaktır İşte tefekkürün özü de budur
biraz uzun oldu ama okumaya deger
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.