iltasyazilim
FD Üye
1650 Hz Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular fakat: Kim korkarsa akşam karanlığında yol alır Kim akşam karanlığında yol alırsa hedefine varır Haberiniz olsun Allah ın malı pahalıdır, haberiniz olsun Allah'ın malı cennettir
Tirmizî, Kıyâmet 19, (2452)
1651 Hz Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) vefat etmek üzere olan bir gencin yanına girmişti Derhal sordu:
Kendini nasıl buluyorsun?
Ey Allah'ın Resûlü, Allah'tan ümidim var, oysa günahlarımdan korkuyorumdiye yanıt verdi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da şu açıklamayı yaptı: Bu durumda olan bir kulun kalbinde (ümit ve nefret edilen şey) birleşti mi Allah o kulun ümid ettiği şeyi mutlak verir ve korktuğu şeyden de onu belirli kılar
Tirmizî, Cenâiz 11, (983); İbnu Mâce, Zühd 31, (4261)
1652 Hz Aişe (radıyallâhu anh ) diyor oysa: Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı ciddi bir şekilde, minik dili görünecek derecede güldüğünü görmedim O, sadece gülümseme ederdi
Buhârî, Tefsir, Ahkâf 2, Edeb 68; Müslim, İstiska 16, (899); Ebu Dâvud, Edeb 113, (5098, 5099); Trimizî, Tefsir, Ahkâf, (3254)
Buhârî'in bir rivayetinde şu ziyade mevcuttur: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir bulut görecek olsa bu yüzünden bilinirdi Ben (bir seferinde):
Ey Allah'ın Resûlü, ırk bir bulut görecek olsa, yağmur getirebilir ümidiyle sevinir, halbuki sen bir bulut gördüğünde üzüldüğünü yüzünden okuyorum, sebebi nedir?diye sordum Bana şu cevabı verdi:
Ey Aişe! Bunda bir azab bulunmadığı hususunda bana kim te'minat verebilir? Nitekim geçmişte bir kavm rüzgarla azaba uğratılmıştır O kavim azabıgördükleri zaman: Bu gördüyümüz, bize yağmur getirecek bir bulutturdemişlerdi
1653 Ebu Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular fakat: Ben sizin görmediğinizi görür, işitmediğinizi işitirim Nitekim sema uğuldadı, uğuldamak da ona yargı oldu Semada dört parmak sığacak değin boş bir yer yoktur, her tarafta Allah'a secde için alnını koymuş bir melek vardır Allah'a yemin olsun, benim bildiğimi siz bilse idiniz eksik güler, fazla ağlardınız, yataklarda kadınlarla telezzüz etmezdiniz, yollara, çöllere dökülür, (belanızı defetmesi için) Allah'a yalvar yakar olurdunuz
Ebu Zerr (radıyallâhu anh) ilâve etti:Keşke sökülen bir ağaç olsaydımTirmizî, Zühd 9, (2313); İbnu Mâce, Zühd 19, (4190)
1654 Hz Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ancak: Mü'min, Allah indindeki ukubeti bilseydi, cennetten ümidini keserdi Eğer kâfir Allah'ın rahmetini bilse idi, cennetten ümidini kesmezdi
Rezîn ilavesidir Hadis'i Müslim tahric etmiştir: Tevbe 23, (2755); Hem, Tirmizî de tahric etmiştir: Da'avât 108, (3536)
1655 Ebû Bürde Âmir İbnu Ebî Mîsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: Bana, Abdullah İbnu Ömer (radıyallâhu anhüma):
Biliyor musun babam babana ne demiş?diye sordu Ben: Bilmiyorumdedim Bunun üzerine:
Babam, senin babana: Ey Ebu Musâ! Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la olan İslâmımız, onunla olan hicretimiz, onunla olan bütün amellerimiz bizim için sâbit ve devamlı olsa, ondan daha sonra işlediğimiz amellerin de herbirinden başa baş kurtulsak bu seni hoşnut eder mi?dedi Baban, babama şu cevabı verdi:
Vallahi hayır! Biz ondan daha sonra cihad yaptık, namaz kıldık, oruç tuttuk, fazla hayırlar işledik Bizim elimizde çok insan Müslüman oldu Biz bütün bunların ecrini ümid ediyoruzBabam her tarafta dedi ama:
Lakin ben, Ömer'in ruhu yedi kudretinde olan Zatı Zülcelâl'e kasem olsun, bunların bize değişmez kalmasını, O'ndan sonradan yaptıklarımızdan da başa baş kurtulmayı isterim
Ben atılıp: Senin baban, vallahi benim babamdan daha hayırlıymışdedim
Buhârî, Menâkıbu'lEnsar 45 *
Tirmizî, Kıyâmet 19, (2452)
1651 Hz Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) vefat etmek üzere olan bir gencin yanına girmişti Derhal sordu:
Kendini nasıl buluyorsun?
Ey Allah'ın Resûlü, Allah'tan ümidim var, oysa günahlarımdan korkuyorumdiye yanıt verdi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da şu açıklamayı yaptı: Bu durumda olan bir kulun kalbinde (ümit ve nefret edilen şey) birleşti mi Allah o kulun ümid ettiği şeyi mutlak verir ve korktuğu şeyden de onu belirli kılar
Tirmizî, Cenâiz 11, (983); İbnu Mâce, Zühd 31, (4261)
1652 Hz Aişe (radıyallâhu anh ) diyor oysa: Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı ciddi bir şekilde, minik dili görünecek derecede güldüğünü görmedim O, sadece gülümseme ederdi
Buhârî, Tefsir, Ahkâf 2, Edeb 68; Müslim, İstiska 16, (899); Ebu Dâvud, Edeb 113, (5098, 5099); Trimizî, Tefsir, Ahkâf, (3254)
Buhârî'in bir rivayetinde şu ziyade mevcuttur: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir bulut görecek olsa bu yüzünden bilinirdi Ben (bir seferinde):
Ey Allah'ın Resûlü, ırk bir bulut görecek olsa, yağmur getirebilir ümidiyle sevinir, halbuki sen bir bulut gördüğünde üzüldüğünü yüzünden okuyorum, sebebi nedir?diye sordum Bana şu cevabı verdi:
Ey Aişe! Bunda bir azab bulunmadığı hususunda bana kim te'minat verebilir? Nitekim geçmişte bir kavm rüzgarla azaba uğratılmıştır O kavim azabıgördükleri zaman: Bu gördüyümüz, bize yağmur getirecek bir bulutturdemişlerdi
1653 Ebu Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular fakat: Ben sizin görmediğinizi görür, işitmediğinizi işitirim Nitekim sema uğuldadı, uğuldamak da ona yargı oldu Semada dört parmak sığacak değin boş bir yer yoktur, her tarafta Allah'a secde için alnını koymuş bir melek vardır Allah'a yemin olsun, benim bildiğimi siz bilse idiniz eksik güler, fazla ağlardınız, yataklarda kadınlarla telezzüz etmezdiniz, yollara, çöllere dökülür, (belanızı defetmesi için) Allah'a yalvar yakar olurdunuz
Ebu Zerr (radıyallâhu anh) ilâve etti:Keşke sökülen bir ağaç olsaydımTirmizî, Zühd 9, (2313); İbnu Mâce, Zühd 19, (4190)
1654 Hz Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ancak: Mü'min, Allah indindeki ukubeti bilseydi, cennetten ümidini keserdi Eğer kâfir Allah'ın rahmetini bilse idi, cennetten ümidini kesmezdi
Rezîn ilavesidir Hadis'i Müslim tahric etmiştir: Tevbe 23, (2755); Hem, Tirmizî de tahric etmiştir: Da'avât 108, (3536)
1655 Ebû Bürde Âmir İbnu Ebî Mîsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: Bana, Abdullah İbnu Ömer (radıyallâhu anhüma):
Biliyor musun babam babana ne demiş?diye sordu Ben: Bilmiyorumdedim Bunun üzerine:
Babam, senin babana: Ey Ebu Musâ! Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la olan İslâmımız, onunla olan hicretimiz, onunla olan bütün amellerimiz bizim için sâbit ve devamlı olsa, ondan daha sonra işlediğimiz amellerin de herbirinden başa baş kurtulsak bu seni hoşnut eder mi?dedi Baban, babama şu cevabı verdi:
Vallahi hayır! Biz ondan daha sonra cihad yaptık, namaz kıldık, oruç tuttuk, fazla hayırlar işledik Bizim elimizde çok insan Müslüman oldu Biz bütün bunların ecrini ümid ediyoruzBabam her tarafta dedi ama:
Lakin ben, Ömer'in ruhu yedi kudretinde olan Zatı Zülcelâl'e kasem olsun, bunların bize değişmez kalmasını, O'ndan sonradan yaptıklarımızdan da başa baş kurtulmayı isterim
Ben atılıp: Senin baban, vallahi benim babamdan daha hayırlıymışdedim
Buhârî, Menâkıbu'lEnsar 45 *