Kök Araştırmalar KÖK Çalışmalar KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Dergisi Cilt I, Sayı 2, (Güz 1999), ss 6592 “Türkler ne zaman bir milletidi?* I Karşılıklı bir köken mitleri vardı: Kadınsıkurttan türemişlerdi F Sema Barutcu Özönder Ankara Üniversitesi, Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı; Türklük Bilimi Kardeşim Hidayet Bozkurt BARUTCU'nun Anısına Ibraz Eldeki yazı geniş bir çalışmanın ilk kısımlarıdır Muhtemelen bu dergide, bundan sonraki kısımları da sırayla neşredilmeye devam edecektir Çalışmanın bu kısmının parçalanıp egemen olarak verilmesinde, derhal iktidarda bulunan hükûmetin kuruluş aşamasında, koalisyonun iki büyük ortağı arasında eğilim eden Türk köken mitolojisi ve ona ait kurtmotifinin siyasî araç gereç konusu hâline getirilmesi faktör olmuştur Belirtilmiş işlem içinde şikâyetçi parti ile topluma şikâyet edilen partinin bu konu etrafında ortaya koydukları söylemlerdeki veri eksikliği ve yetersizliği de gözlerden kaçmamıştır bununla birlikte, motifin siyasî malzeme olarak kullanılmış olması, Türkırksa hayatiyetinin idrâk noktasında taraflarda sürdüğünü bakmak bakımından önemlidir Dolayısıyla, bu tartışma, motife sahip çıkanlarla motifi dışlayanlar bir tarafa, etnik cemaatve ahalikavramları ekseninde Türk milletive Türk etnisinin 1999 Türkiyesinde nasıl görüldüğünü, en eski Türkadlı etnik topluluğun bugüne uzanan tarihinde, ahali inşasında kullanılan mit ve sembollerin yerini belirlemesi ve bizolarak kendini tanımlamanın seviyesini göstermesi açısından fazla yönlü incelemeye değerinde bir araç gereç sunmaktadır Antre Eski Türk çağına ait Kök Türk alfabesi ile yazılı metinler Türklük biliminde yalnız yazıldıkları zamanın durumu hakkında değil‚ ‘Türk’ adlı topluluğun ön‚ en eski ve eski çağları hakkında da görülerde bulunulacak varlıklı malzemeyi barındırmaktadır Bu yadigârlar Türklerin sadece dil tarihinin anıtları yok‚ onları bugüne bırakan toplumun ‘insanlar’ olarak tarihinin de abide değerindeki tanıklarıdır Etnik anlamda ‘kimlik’ ve günümüz çağdaş ‘ahali’ anlayışının sorgulamalarında kendini sanık olarak görenler için‚ bu anıtlar Türk milletleşme tarihi incelemelerinin aslî adap tanıkları ve bedensel delilleri olarak durmaktadır Bu çerçevede yapılacak bir çözümleme‚ gerçekte‚ Türklüğün bu zamanmekân boyutuna eğilecek Türk toplum bilimcilerini ve Türk toplum tarihçilerini beklemektedir Prof Dr Sencer Divitçioğlu’nun Kök Türkler (Kut‚ Küç ve Ülüg) (1987) adlı eseri böyle bir incelemenin ilk girişimlerinden biri olarak değerlendirilmelidir Prof Dr Bozkurt Güvenç’in Türk Kimliği olarak iddialı bir başlık içeren eseri ise (1992)‚ bu konuyla ilgili üstünkörü manzara ve çalışmaların derlemesinden ibaret gözükmektedir; bu bakımdan Divitçioğlu’nun eseriyle karşılaştırılamaz Kesinlikle‚ bu noktada dil tarihçilerinden toplum bilimcilerine ve toplum tarihçilerine bu metinlerin aslında iyi yorumlanmış eserlerini vermeleri beklenir Türk dil yetisinin‚ sosyal bilimler alanının her cins sorusuna yanıt verir nitelikteki bu icra ürünlerinin dürüst‚ eksiksiz ve yansız tahlillerini olabilmek‚ sağlam dilbilgisi bilgisi yanında Türk siyasî ve kültür tarihine‚ Türk mitolojisine ve inanç sistemine‚ toplum bilimi kavramlarına yakınlığı ya da en azından tanışlığı da gerektirir Kök Türk ve onu takip eden ‘oluşum’ların sınırları içindeki nüfusun‚ siyasetsavaş düzeyinde birleşip çözülen‚ dil‚ akrabalık ve ortak soy gibi etkenlerin hiç öneminin olmadığı insan derneşikleri (Divitçioğlu 1987: 177) mi‚ yahut ‘millet’ tanımı ile uğraşanların varsayım ve gereklerinin varlığında uzlaştıkları ‘millet’ olma unsurlarına sahip insan topluluğu mu oldukları üzerine neler söylenebilir? Bu problematiğin incelenmesinde ve iddiaiddiaların doğrulanmasında veya geçersiz kılınmasında temel belgeler olarak 79 yüzyıla ait Kök Türk alfabesiyle yazılı Türkçe metinler kullanılmıştır Bunlar arasından‚ bilhassa 8 yüzyılın birincil yarısına ait ‘Kök Türk’ yönetici kabir kitabeleri ile onu izleyen Ötüken ‘Uygur’larının kağanlık kitabelerine başvuru edilmiştir Bütünleyici özellikleriyle Yenisey bölgesi kitabeleri de dikkatsizlik edilmemiştir Bu yazılmış belgeler‚ birinci elden ‘Biz’in ırksa kimlik tanımlayıcıları olmaları dek‚ ‘onlar veya diğerleri’nin de nasıl görüldüğü ya da ‘diğerleri’ne nasıl bakıldığını göstermeleri bakımından değerinde taşırlar Bu yazının ‘biz’i bugün genellikle kendilerine ‘Türk’ diyenlerin ya da böylece sayanların ataları’dır; ‘onlar’ı ise esas olarak ‘biz’in o dönemde ‘Tabgaç’ diye adlandırdığı bugünkü Çinlilerin ataları olacaktır zaman zaman başka ‘diğerleri’ne de metinler elverdiği nispette bakılacaktır Çin tarihi doğrusu bir sülâleler tarihidir ve bir kısmı da Türk‚ Moğol ve MançuTunguz kökenlilerin atalarının, yani bir varsayım olarak şecerevî dil bilimi (genetik linguistik) açısından aynı kökten oldukları bahis edilen ‘Altay’ kökenlilerin iktidarları ile geçer (1) aynı zamanda‚ yazının oturduğu tarihî kesitin ‘onlar’ açısından belli başlı önemi‚ bu dönemin Çin soyundan gelenlerin iktidarı elde tuttuğu sülâleler dönemine rastlamasından kaynaklanır Diğer yana‚ ilgili Çin yıllıkları‚ ayrıca Türkçe metinlerin kontrolörü almak‚ hem de bizonlar ekseni üzerinde‚ ‘onlar’ın ‘biz’i etnik kimlik noktasında nasıl görüp‚ ‘biz’e nasıl baktıklarını anlayışlı olmak bakımından da dikkate değerdir Dolayısıyla Çince kaynaklar da ara sıra bütünleyici, ara sıra de temel kaynaklar olarak kullanılacaktır Keza‚ Türk sözlü edebiyatı kadar‚ kuşkusuz Türk arkeolojisi de konunun daha somutlaşmasına yarayacak varlıklı malzemeyi sunmaktadır oysa bunlara da gerektiğinde başvuru edilecektir Araştırmanın belirli bir etniklik yaklaşımı sınırında yapılmamasına bilhassa özen gösterilmiştir Bunda, son yıllarda yapılan çalışmalarda, Türk halk müziği oluşumunun, hatta daha ileri artan bir şekilde Türketnik oluşumunun, AD Smith'in etnikliğin ve milletleşmenin biyolojik görünümlerini (2) ihmalkârlık ettiği ve sembollere yük tanıdığı için eleştirilen ve başarısız görülen görüşlerine sık sık yapılan referanslar etkili olmuştur J Armstrong ve bilhassa AD Smith’in etnik orijinlerin kökeni üzerine ileri sürdükleri fikirler kesinlikle inkâr edilemez, aksine fazla önemli unsurlar da içerir öte yandan, bütün Türk tarihini göz önünde tutarak, AD Smith'in, millet oluşumunda hâkim etnik çekirdeke verdiği önemi niçin bu tür çalışmaların dikkatsizlik ettiği ya da gürültüsüz kaldığı da dikkat çekicidir Etnosembolizme bir gösterme Genel kabule tarafından, milletle “bir tarihî kültür ile belirlenmiş bir yurdu paylaşan herkesi tek bir siyasî topluluk içinde birleştiren kültürel ve siyasî bir bağı belirtenler anlaşılırken‚ devletle “diğer toplumsal kurumlardan farklılaşmış ve onlardan özerk‚ muhakkak bir toprak parçasında zorlama ve kuvvet tekeli uygulayan millet kurumları kastedilmektedir (Smith 1994: 3233) Smith’in ahali tanımı tıpkı şöyledir: “tarihî bir toprağıülkeyi‚ iki taraflı mitleri ve tarihî belleği‚ kitlevî bir millet kültürünü‚ iki taraflı bir ekonomiyi‚ ortak hukuki yargı ve görevleri paylaşan bir insan topluluğunun adı (1994: 32) Bu iki temel kavram üstüne yapılan tanımlar sayıca artırılabilirse de‚ özde büyük ölçüde birleştiği dikkati çeker Smith’te millî kimlik (national identity) ve halk (nation) “birbirleriyle ilişkili etnik kültürel‚ teritoryal‚ ekonomik ve hukukisiyasî böylece fazla unsurdan oluşan karışık yapılar olarak değerlendirilir ve milletin biri sivil ve teritoryal diğeri etnik ve jeneolojik olan iki boyutu harmanladığı dile getirilir Milletler mensuplarına belirlenmiş bir toplumsal mekân tanımlar ve topluluğu zaman ve mekâna konumlandıran bir tarihî toprağınülkenin sınırlarını çizerler‚ fertleri milletin “moral coğrafyasının eşsizliğini belirten “tanrısal merkezlerle süslerler (Smith 1994: 34) Milletler idareli bakımdan‚ insan gücü de dâhil teritoryal kaynaklar üstünde denetleme kurarlar Ayrıntılı bir iş bölümü oluşturur‚ yurt içinde kalabalık fertleri aralarında kaynak dağılımının yanı sıra emek ve meta dolaşımını da teşvik ederler (Smith 1994: 34) Irksa kimlik duygusunu bir araya getiren‚ birleştiren ve uzun zaman devamını muhtemel kılan güçler arasında devlet ayarlamak‚ askerî hareketlilik ve örgütlü din hayatî önemi haiz görünmektedir (Smith 1994: 50) Smith, burada Weber'i hatırlar ve onun “örgütlülüğü ne kadar üstünkörü olursa olsun müşterek etnikliğe inancı telkin eden‚ başlıca olarak siyasî topluluktur ifadesini düşerek, etnik oluşum ve senaryo açısından siyasî eylemin önemini vurgular Etnik kimlik duygusunun ve nihayetinde millî asabiyyenin gelişmesinde en büyük rolü üniter bir siyasanın tesisi oynamıştır (Smith 1994: 50) Weber, sosyal aksiyonun problematik kaynaklarından biri olarak gördüğü ve ortak atadan türeyen ve iki taraflı miras alınabilen hususiyetlere sahip olduğunu belirttiği “ahali kimliğinin oluşumundan söz ederken, ırkî grub’un “ırk, ama sübjektif olarak müşterek bir hususiyet olarak algılandığındakabul edildiğinde ortaya çıktığını belirterek, bu da ya “oysa bir komşuluk veya ırken farklı kişilerin sınır yakınlığı, iki taraflı (en çok siyasî) aksiyon temelinde olduğunda veya tersi olarak‚ benzer ırkın üyelerinin bazı müşterek tecrübeleri, açık açık ayrı bir grubun üyelerine karşısında bir antagonizmlehusumetle bağlandığında vuku bulur der (Weber (1922) 1996: 53) Weber’in “insanlar kimliğinin ve buna bağlı olarak “ırkî grubun oluşmasında rol oynayan faktörler arasında “siyasî aksiyona şive yapılmakla beraber, dile getirilen ikinci faktör de “grubun yaratımında benzeyen anlı olarak rol oynamış olmalıdır Diğer yana, Weber ortaya çıkan sosyal aksiyonun, genel olarak sadece olumsuz olduğunu da belirterek, bunun da “açık açık öbür olanlardan kaçınma ve hakir görme ya da aksine ne olduğu bilinmeyen bir korkuyla bakma şeklinde tezahür edeceğini açıklama eder (Weber (1922) 1996: 53) Ayrıca bu sanılan faktörleri benzeşen anlı olarak bakmak keza de sözü edilen bu sosyal aksiyonun tezahürlerini tahsis etmek açısından 8 yüzyılın birincil yarısından kalma kitabeler değerli bir malzemeyi sunar
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.