Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

İstanbul'un fethi öncesi ve sonrası

İstanbul'un fethi öncesi ve sonrası

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
İstanbul'un fethinden Önce Osmanlı
İstanbul'un fethinden Daha Sonra

İstanbul'un fethinden Önce
Fetihten Önce İstanbul

Takriben 8000 kadar geriye uzanan tarihiyle İstanbul, çok eski bir mesken alanıdır Günümüzden 5000 yıl değin önce İstanbul ’da yoğun bir iskan başlamış ve bu devirden itibaren şehir halkı beylikleri ortaya çıkmıştır Fakat bugünkü İstanbul ’un temelleri MÖ 7 yüzyılda atılmıştır MS 4 yüzyılda İmparator Constantin kadar tekrar yapı edilip, başkent yapılmış; o günden daha sonra da takriben 16 yüzyıl her tarafında Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başkentlik sıfatını sürdürmüştür bununla beraber, İmparator Constantis ile birlikte Hristiyanlığın merkezlerinden biri olan İstanbul, 1453 ’te Osmanlılar ’ca fethinden sonradan İslam dünyasının en manâlı merkezi haline gelmiştir

Aşağıda, günümüzde de dünyanın en büyük kentlerinden biri olan İstanbul ’un, tarih öncesine ait çağlardan bugüne kadar olan tarihi, dağıtılmış dönemler esas alınarak anlatılmaktadır


PREHISTORIK DÖNEM

İstanbul ve yakın çevresinde belirlenmiş birincil insan topluluklarına ait izler MÖ 6000 ’li yıllara uzanır Yapılan araştırmalarda keza Anadolu, keza de Avrupa yakasında bu topluluklara ait mesken alanlarına rastlanmışır Yarımburgaz Mağaraları, Büyükçekmece, Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik, Davutpaşa, Kilyos, Fikirtepe ve Ambarlı bu yerleşim alanlarından bazılarıdır Bu ilk topluluklar, göçebelik ve benzeri göçebelik aşamalarından daha sonra balıkçılık, tarım ve hayvancılığa bağlı hayat biçimleri geliştirmişlerdir Örneğin Fikirtepe araştırmalarında MÖ 6000 yılından itibaren köpek, koyun, keçi, sığır ve domuz gibi hayvanların evcilleştirdiği ve balık avcılığı yapıldığı ortaya çıkmıştır Bu araştırmalarda bir takım mezarlara ve yontma taştan aletlere da rastlanmıştır

MÖ 3000 ’li yıllarda İstanbul ve çevresinde yoğun bir iskan olmuş ve ufak kent beylikleri kurulmuştur Araştırmalar bugünkü Sultanahmet Meydanı ve çevresinin bu yıllarda önemli bir ikâmetgâh merkezi olduğunu göstermektedir

BİZANTİON DÖNEMİ

İstanbul ’un üzerinde yeraldığı topraklarda ikâmetgâh tarih öncesine ait çağlardan beri vardır Fakat bugünkü İstanbul ’un temelleri MÖ 7 yüzyılda atılmıştır

Yunanistan ’dan gelen Megara ’lılar MÖ 680 ’lerde Marmara Denizi ’ni geçerek İstanbul ’a ulaştılar ve bugünkü Kadıköy ’de Halkedon adını verdikleri bir şehir kurdular “Körler Ülkesi olarak da anılan Halkedon ’un halkı tarımla uğraşıyordu MÖ 660 ’larda da Trak kökenli komutanlar Bizans önderliğinde yola çıkan Mega ’lıların öteki bir kolu bugünkü Sarayburnu ’nun olduğu yerde başka bir şehir daha kurdu Efsaneye tarafından Delfi Tapınağı ’ndaki kahinin öğüdüne uyarak burayı seçen Megara ’lılar, komutanlarının adından hareketle, kente “Bizantion “ adını verdiler Bu yörede Megara ’lılardan önce de bazı Trak toplulukları yaşamaktaydı Olasılıkla Megara ’lılarla yerli ahali kaynaşmışlardır

Bizantion bir ticaret kenti olması ve savunma açısından üstünlük sağlayan konumu nedeniyle kısa zamanda büyüdü ve parası Yunan Kolonilerinde geçen bağımsız ve dinç bir site haline geldi

MÖ 513 yılında Bizantion ve Halkedon Anadolu ’yu fethederek ilerleyen Perslerin eline geçti Lakin MÖ 489 ’da Persleri yenen Sparta ’lı komutan Pausantas, Bizantion ’u Perslerden kurtardı ve MÖ 4777ye kadar



kente hakim oldu Bu tarihte Atinalılar kenti ele geçirdi ve Bizantion MÖ 4767da Atina ’nın önderliğindeki Delos Birliği ’ne katıldı Bu birliğin dağılmasından daha sonra bir müddet bağımsız kalan şehir, MÖ 405 ’te AtinaIsparta savaşları esnasında Ispartalıların eline geçti

MÖ340 ’da Makedonya Kralı Filip (Büyük İskender ’in babası) tarafından kuşatılan büyük kasaba Arkhon Leon göre savunuldu ve surları tamir ettirildi Lakin sonra bir dönem Büyük İskender ’in haleflerinin egemenliği altına girdi MÖ 3189 ’de Büyük İskender ’in komutanlarından Antigonos ’a ast oldu ama bu dönemde şehir halkı yeniden lokal yöneticiler tarafından yöneticilik edildi

MÖ 278 ’de batıdan gelen Germen kavimlerinin akınına uğradı Ele geçirilip yağmalandı ve haraca bağlandı sonra Makedonyalıların baskısı aşağı kaldı ve MÖ 202 yılında bu baskıdan kurtulmak için Bergama Krallığı ve Roma Krallığı'nı yardıma çağırdı

Romalılar Makedonya savaşlarından daha sonra MÖ 146 ’da egemenliklerini Balkanlar ’a Küçükasya ’ya yayarlarken Bizantion Roma ’ya tabi oldu Önceleri yönetimsel olarak varlığını sürdüren kent, daha sonra BitinyaPontus eyeletinin bir parçası haline geldi

ROMA İMPARATORLUĞU DÖNEMİ

Bizantion ’un Roma egemenliği altına girmesi azıcık da isteyerek olmuştur MÖ2yyda uzun sürmüş bir BitinyaMakedonya çekişmesinin odağı olmaktan bıkan Bizantion, Kizikos ve Rodos ’la birlikte Roma ’yı yardıma çağırdı ve MÖ 146 ’da Roma ’nın egemenliğine girdi Önceleri yönetimle ilgili olarak varlığını sürdüren şehir, sonra BitinyaPontus eyaletinin bir parçası haline geldi Böylece 700 takvim şehir devleti statüsü yeniden oldu lakin önemini korumaya devam etti

Roma idaresinde nispeten sakin bir 350 yıllık tayin yaşayan Bizantion ’u MS 2 yya kadar sarsan tek durum, Septimus Severus ve Pescenius Niger arasındaki savaşta Pescenius ’u tutmasıdır MS 195196 ’da savaşı kazanan Septimus, bu ihanetin intikamını Bizantion ’u yıkarak ve halkını kılıçtan geçirerek alır Oysa sonradan şehrin yeniden inşasına destek eder gerçi Bizantion ’da Büyük Konstantin dönemine kadar manâlı bir gelişme olmamıştır



Roma imparatoru IKontantin 330 yılanda Bizantion ’u yeni başkent olarak ilan etti Büyük Kasaba tekrar yapı edildi ve “Constantinopolis ismini aldı I Kostantin ’in döneminde Hristiyan dünyasının en kayda değer dini ve siyasi merkezlerinden biri haline geldi

Şehir Halkı 4 ve 5 yüzyıllar boyunca bir takım saldırılara maruz kaldı Bilhassa Got ’ların ve Vizigot ’ların akınlarına uğradı 440 yılında Hun imparatoru Atilla şehre saldırdı 450 yılına değin Hunlara haraç ödendi Bilhassa 5 yüzyılda İstanbul ’da mezhepler arası tartışmalar ve çatışmalar yaşandı ve bunlar bazen ayaklanma ya da iç savaşa dönüştü

Fakat herşeye rağmen İstanbul, bu vakit içerisinde önemini korudu Dıştan, özellikle Trakya ’dan getirilen toplulukların da etkisiyle, 5 yüzyılda kentin nüfusu Roma ’yı aştı Bu dönemde bugünkü Galata ’nın uygun Sykai adlı sanki büyük kasaba özellikleri içeren bir dış semt kuruldu Gitgide büyüyerek bir ticaret kenti haline gelen Sykai, kurulan bir köprüyle kente bağlandı

Bu esnada ise Batı Roma imparatoluğu sürekli zor kaybediyordu 476 yılında Ostrogorlar Batı Roma İmparatoru Romulus Augustus ’u tahttan indirdiler ve imparatorluk alametlerini Doğu Romu İmparatoru Zenon ’a teslim ettiler Bu Nedenle Batı Roma İmparatorluğu tarihe karışıyordu, ama bununla beraber da İstanbul Roma İmparatorluğu ’nun tek başkenti haline geliyordu



BİZANS İMPARATORLUĞU DÖNEMİ

476 ’da Batı Roma ’nın yıkılmasından daha sonra başkenti İstanbul olan Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparaatorluğu ’na dönüşmüş ve bu nedenle İstanbul, bir “Roma Şehri olmaktan çıkarak doğuya özgü bir Ortodoks şehri haline gelmiştir

6 yüzyılın ortaları, Bizans İmparatorluğu için dolasıyla İstanbul için yeni bir yükseliş döneminin başlangıcı oldu Okuma yazma bile bilmeyen selefinin aksine dindar ve eğitilmiş biri olan İmparator I Jüstinyen döneminde büyük kasaba mamur bir Ortodoks Hristiyan başkenti görüntüsünü kazandı Daha önce imha edilmiş olan Ayasofya bugünkü haliyle bu dönemde yapı edildi

543 ’lerde kentte görülen veba salgını halkın yarısına yakınını öldürdü Şehir kesintisiz felaketlerle karşılaştı Ama bilhassa İmparator I Jüstinyen ’in kurduğu yapı İstanbul ’a her türlü savaşı ve felakete karşı direne kazanmıştır

7 asır sonları ve 8 yüzyıl İstanbul için kuşatılma yılları oldu Yedinci yüzyılda Sasaniler ve Avarlar ’ın saldırısına uğrayan kenti, sekizinci yüzyılda da Bulgarlar ve Müslüman Araplar kuşattılar Dokuzuncu yüzyılda ise Ruslar ve Bulgarlar kenti ele geçirmek için saldırılar düzenlediler

bu arada imparatorların da taraf olduğu Hristiyan mezhep kavgaları şiddetlendi, özellikle tarif taraftarları ve karşıtları biçimindeki bölünme yalnızca kenti değil imparatorluğu ve Hristiyan öğretisini de içten etkiledi İstanbul ’un bu çoğaltma dönemi Latin istilasıyla sona erdi

1204 ’de kent Haçlılar tarafından ele geçirildi ve merhametsizce yağmalandı Ortaçağın en büyük kenti 4050000 nüfuslu, fakir ve enkaz bir kente dönüştü

LATİN İSTİLASI
İstanbul, Haçlılarla başlangıçta 1096 ’da tanıştı İmparaator Aleksios 1071 ’de Malazgirt ’te kaybedilen toprakları alabileceğini umarak bu birincil Haçlıların gelmesine sevindi Sözde, Müslümanlardan alınan topraklar Bizans ’a verilecek, Bizans da Haçlıları destekleyecekti Ama Haçlılar buna uymadılar ve 1099 ’da Kudüs Latin Krallığı ’nı kurdular İstanbul halkı Haçlıları hiç sevmedi ve aralıksız tepki gösterdi giderken Haçlı seferleri devam etti ve dördüncü sefer, İstanbul ’un işgali ve paylaşılması ile sonuçlandı



O dönemde Bizans ’ta bir taht kavgası yaşanmaktaydı Bunu fırsat haberdar olan Haçlılar, Venedikliler ’in de yardımıyla Haliç ’e girdiler Hücum 9 Nisan ’da başladı ve 13 Nisan 1204 ’de kent ele geçirildi Üç gün boyunca sanki görülmemiş bir barbarlıkla İstanbul yağmalandı ve halk müziği katledildi Ayasofya ’da dahil edinmek üzere tüm anıtsal yapılar yıkım edildi, yüzlerce takvim yazma kitaplar yakıldı Birçok kıymetli Bizans eseri Avrupa ’ya taşındı Bu üç günün sonunda yağma düzenli ayla getirildi ve Bizans, Haçlılarla Venedikliler arasında paylaşılarak bir Latin İmparatorluğu kuruldu

Bu dönemden sonra İstanbul sürekli küçülmeye ve fakirleşmeye başladı Şehrin asilzade ve zenginleri İznik ’e göç etti Latin İmparatorluğu sadece İstanbul ve yöresinde hakimiyet kurabildi İznik (Nikia), Trabzon ve Yunanistan ’daki Epiros ’ta bir Bizans muhalefeti gelişti 1254 yılına gelindiğinde Latin İmparatorluğu çepeçevre kuşatılmıştı Bu esnada İstanbul fazla fakirleşmis hatta Latin İmparatoru II Baudouin ısınmak için sarayının ahşap bölümlerini yakıt olarak kullanmaya başlamıştı

Nihayet 1261 yılında Palailogos Hanedanı İstanbul ’u her yerde ele geçirdi ve böylece İstanbul ’daki Latin dönemi sona erdi

İKİNCİ BİZANS DÖNEMİ

İstanbul ’da ikinci Bizans Dönemi, Palailogos Hanedanı ’nın 1261 yılında İstanbul ’u Latinlerden geri almasıyla başlar Fakat bu dönem baştan başa, İstanbul eski ağırlık ve özelliğini bir daha kazanamayacaktır

Latinler tarafından bütün zenginlikleri talan edilen şehir halkı,bu işlem içerisinde bir ticaret merkezi olma vasfını da tamamen kaybetmişti Bu durumun negatif etkileri İkinci Bizans Dönemi baştan başa devam edecek ve tüm ticari üstünlüklerini tamamıyla Galata ’ya kaptıran İstanbul, etrafı surlarla taraflı bir tarım kenti haline dönüşecektir Bu dönem boyunca elde ettiği imtiyazlar doğruca, Galata İstanbul ’dan daha manâlı bir şehir halkı haline gelmiştir

İkinci Bizans Dönemi ’nde İstanbul için olumlu bir gelişme, mezhep çatışmalarının durulmasıdır Bu dönem içerisinde İstanbul tartışmasız bir biçimde Ortodoks Hristiyanlığının merkezi durumuna gelmiş, tekrar bu dönemde Bizans sanatı en olgun dönemini yaşamıştır O yıllarda Kariye (Khore) Kilisesine yapılan mozaikler, Bizans sanatının zirvesi olarak kabul edilmektedir

İkinci Bizans Dönemi bununla birlikte, İstanbul ’un Osmanlı ’lar göre gittikçe daralan bir çembere alınması ve yavaşça fethedilmesi sürecidir 1373 ’cilt itibaren İstanbul Osmanlı ’ya haraç ödemeye başladı 1393 yılında Sultan Yıldırım Bayezid, 1422 ’de Sultan II Murad İstanbul ’u kuşattı, ama başarılı olamadılar Orhan Gazi ’den itibaren Boğaz ’ın Anadolu yakası Osmanlı ’nın eline geçti Aynı şekilde, 15 yüzyılda bir kaç değersiz kasaba hariç tüm Trakya da fethedilmiş bulunuyordu

böylece 15 yüzyılda Bizans İmparatorları Katolik Roma ’dan kesintisiz yardım taleplerinde bulunmak zorunda kaldılar Lakin Papalık, otoritesi altında birleşmesini koşul koşuyordu Bizans 1452'de bu talebe itaat etmek zorunda kaldı Bu birleşmenin İstanbul ’da Ayasofya ’da kutlanmak istenmesi çok sert tepkilere ve protestolara niçin oldu

1453 Mayıs ’ında İstanbul ’un fethedilmesiyle Bizans İmparatorluğu tarihe karıştı Fakat İstanbul için yeni ve aydınlık bir dönem başlıyordu



İstanbul'un Fethinden Sonradan
İstanbul ’un fethinden daha sonra, Osmanlı İmaparatorluğu Balkanlar ’a değin uzanmıştı Moldova ’da, Stefan cel Mare (Büyük Ştefan), “Hrıstiyanlığın kapılarını koruyordu Severin Kalesi surları 275 sene herkesin kahrına dayandı Oysa Sultan Süleyman 1524 ’te geldiğinde, Türklerin ağır bir hücumdan sonra, Severin Kalesi ’nden yalnızca bir sur kalmıştı Bunun adını da sonra Sever ’in Suru diye adlandırmışlardı 1718 ’de Severin Kalesi düştükten ve Macarlar Mohaç ’ta yenildikten daha sonra, Buda ve Banat bölgeleri, paşalık haline getirildi

Süleyman Tuna ’da Golu Kalesi ’ni ele geçirmiş, Vodita manastırının duvarları XVIII yüzyıla değin sarılacaktı Şu esas dek, Severin ’in Hrıstiyanlığı ve ortaçağ yaşamı büyük provalardan geçmişti Tüm bu savaşlarda burada iki Hrıstıyan kilisesi, katolik ve ortodoks kiliseleri Avrupa ’yı ikiye bölerek, kimliğin korumasına ve Müslümanlığa karşısında uğraş vermişlerdi

Severin Kaşesi düştükten daha sonra, Macarlar Banat bölgesine çekiliyorlar ve Saan Adası (gelecekte Ada Kaleh) Orşova ’nın yanında “sınır kale görevini almıştı Avusuryalılar, 300 yıl kaleyi korumak için büyük uğraş veriyor ve başarıyor Bu dönemde Osmanlı ve Habsburjik savaşları yapılıyor

Romenler ’e gelince zaman zaman Türklerin yanına, zaman zaman da onlara karşısında savaşıyorlardı Romenler, “Türkleşme fikirinden korkuyorladı Çünkü hem dinlerini ayrıca de otonomiyi kaybedeceklerdi XVI Yüzyılın sonlarına dürüst Mihai Viteazul (Kahraman Mhai) azıcık da olsa “Hilalin kuvvetini korkutmuştu Bunu ancak 1600 ’de iki Romen devletini birleştirerek başarmıştı Mihai Viteazu, barışı başarmıştı Savaşlar ülkeyi kurutuyordu

Analşılan o ki, Tuna Kaleleri, herkesin dikkatindeydi Tuna kaleleri içinden, Ada Kaleh ’in tek olmak gibi ve trajik bir kaderi vardı Tarihçilerin neden bu kaleyi artı dikkate almadıkları bilinmiyor Olur Ya Türkler ’in yüzünden, çünkü onlar burayı daha fazla adalaştırmışlardı

Osmanlı ’nın kuvvetinin azalması oysa 1683 ’te Viyana önlerinde ortaya çıkıyor Ada Kaleh için önemsiz ve olaysız bir dönem geçiyor Gümüş yapımı bulunan bir pankart o dönemde İspanyol gelenekli İsrail ’li bir azınlığın adadaki varlığını da ispatlıyor Yahudiler Balkanlar ’da XV Yüzyılın sonlarında varlıklarını göstermeye başlamışlardı Portile de Fier (Demir Kapılar) ’na ağırlık veren ilk Avusturyalı Federigo Veterani oldu Adayı Askeri stratejik noktası olarak belirlemişti: “Böyle Tuna ’ya başat olabiliriz ve bütün savaş başarılarını ele geçiririz diye Viyana ’ya rapor yazıyordu 1688 ’de Türkler ile Avusturyalıların savaştığını gösterir belgelere tarafından, Türkler birkaç yüz gemiyle Belgrad ’tan çekilirken, Veterani bu haberi aldığında Orşova bölgesindeydi

Veterani ise, “Bu haberi aldığımda, silahların ele alınmasını emrettim Yanımıza d ’Erbeville Baronu da çağırdım Türklerin gemilerini önlemek için elimizden geleni yaptık lakin başaramadık diyordu

1699 ’da Karloçya barışından sonradan, Türkler Transilvanya ’ya baştan sahip oluyor ve Timişan Banat bölgesinin bir bölümüne de ele geçiriyordu Adanın bulunduğu Orşova da buna dahil İbrahim Paşa buraya 4 bin emekçi getirerek, ada ve Orşova ’ya yeni camii, askeri koruma duvarları yapmaya başlıyor Tüm bu incelemeler, bir yıl daha sonra durduluyor Passarowitz (1718) barıştırma anlaşmasından sonradan, Avusturya Macaristan İmparatorluğu bütün Banat, Timişan, Oltenia, ve Sırbistan bölgelerine başat oldu Türklerin hakimiyetinde sadece Dobruca ve Kuzey Basarabya kalmıştı *
 
858,505Konular
982,725Mesajlar
33,057Kullanıcılar
yaramaz61Son üye
Üst Alt