iltasyazilim
FD Üye
İnanmak, benliğin kendi mukadderatı önünde verdiği imtihandır Onu aşk ile
bağrına basanlar, bu imtihanda muvaffak oldular
Benliğin, bütün kuvvetleriyle kendi konusu olan kainatı kucaklayışı demek
olan bu imtihanda aşkın sahipleri başarı kazandılar
Aşkın şahidi ise ızdıraptır Izdırapsız ne hayat hareket, ne de gerçek
düşünce doğabiliyor Her inanma hareketinde sevilen bir ızdırap saklıdır
Sevgisi olmayan hakikate ulaşamıyor, gerçeği bilmiyor ve tam sevgi, gayesine
ulaşmış sevgi, sonsuzluğun sevgisidir
Bu sevgi, vucuttan geçer, bedenden taşar, fani varlıktan kaçar Ruhu
derinlerine doğru kazıyarak orada gaye olarak yine kendini arar
Gerçek aşkın sahipleri, ne servetin, ne şöhretin veya temaşanın, ne de ilmin
ve sanatın aşıklarıdırlar Gerçek aşıklar aşkın aşıklarıdır
İnanmak, gerçek ve şahsi tanıyış; sevmekse gerçek yaşayıştır İnanmayan
bilmez, taklit eder O ışığını başka kürelerden alan bir kör kandildir
Sevmeyenler, yaşamayanlardır Onlar ölü ruhlardır Her an toprağından taze
hayat fışkıran tarlanın üstüne atılmış kuru kütüklerdir
Dünyamızın tadını onlar alamazlar, hayatın kudretini onlar bilemezler Her
kökünden bir inanış otu biten, her tarafına bir başka şevk saçılmış
dünyamızda
aşk ile inanışın terbiyesini en küçük yaştan itibaren almamış olan nesiller,
bedbaht nesillerdir
Kainata hayrınlıkla bakan, insanlara minnetle çevrilen çocuğu, inanış ve
sevgi aşısı yapmadan hayata salanlar, dünyamızın ilk ve en gaddar
zalimleridir
Sokak ortasında birbirleriyle dalaşıp tekmeleşen yavruları kayıtsız
bakışlarla arkasında bırakarak hayat mücadelesi denen kızıl meydana koşan
mahir menfaat atletleri,
ihmallerinin neden cinayet olduğunu bilemediler Zira onlar muhabbet kaynağı
olması lazım gelen mabette bile menfaat dilendiler; namütenahi aşk ile dolup
taşan dünyamızın
ilahi bahçelerinde hiç de usanmadan kin ve haset devşirdiler
Biliyoruz ki, düşünce, hareketin bizde içselleşmesidir Hakikate kendi iç
dünyamızda temas etmektir Paskal üç türlü hakikat ayırıyordu:
Etin hakikatleri, aklın hakikatleri, imanın hakikatleri Birincisi kör
nefsimizin zenbereği etrafında çevrelenen ve onun tarafından idare edilen
bütün iştahları,
hırsları ve menfaatleri içerisine alıyor
Muvaffakiyetlerimizin dünyasını çenberliyor Kendisiyle ve kendisi sayesinde
kurnazlaşan insanı hayvanlarla birleştiriyor
İkincisi, bizi aklın, tasavvurla iradenin fethettiği bir aleme yükseltiyor
Kendi dar benliğimizden çıkarak bizi bir büyük alem yapıyor
İlmi, temaşayı, mana cevherini sunuyor İnsanı ruh aleminin serdarı yapıyor
Üçüncüsüne gelince, o bizi insani olan varlığımızın da üstüne yükseltiyor
Sonu olan dünyamızdan, sanki bir hamle ile sonsuzluğa ulaştırıyor
Parça iken bütün yapıyor; fani iken ebedi kılıyor Onun varlığıyla, yolcu
iken yol, sermest iken saki, damla iken derya oluyoruz
İnanışta alelade bilginin esas şartı olan şuur ve eşya ikiliği ortadan
kalkmıştır Bu ikisi aynileşmiş, eşya şuura teslim olmuş, onunla kaynaşmış,
ikisi bir varlık kazanmıştır
İnanışın başladığı yerde alelade tanıyış sönükleşir, değersiz ve adeta
manasız kalır İnanış tam olunca da yerini ona bırakır, kaybolur
Filozof Kant, saf akıldan yani muhakemeden pratik akla yani vicdana geçerken
şöyle demişti : Yerine itikadı koymak için, bilgiyi ortadan kaldırmaya
mecbur oldum
İtikad haline gelmeyen afaki bilgi, bize bir yabancıdır ve sürekli hayata
sahip değildir Benim tarafımdan yaşanmamış, kelimenin tam manasiyle benim
olmamıştır
Bu sebepten bana şahsi tatmin vermekten uzaktır Sadece taklit yoluyla,
elden ele dolaşan müşterek bir nesne gibi, bir zaman için dimağda misafir
olmaktadır
Gerçekten benim şahsi malım olmadığından benden koparıp alınır Bugün benim,
yarın başkasının mülkü olur
Umumi görüşler, taklit ile kazanılan iddialar, zümre ve parti ihtirasları ve
bunlara destek olan sebepler hep köksüz, hep temelsiz ve hakikatle alakasız
düşünüşlerdir
Zira bunlar, benliğimin dışında yaşanmış, benim ne hürriyetimin, ne de
şahsiyetimin kaynaklarında kökleri olmayan, derinleri kazılırsa iştihaların
ve etlerin, alışkanlıkların ve taklitlerin vucut verdiği sözede
hakikatlerdir
İnanılan ve sevilense bir yandan şahsiyetimin derinlerinden, öbür yandan
sonsuzluktan hayat ve hakikat alan görüştür
Onun çürütülmesi, yalanlanması kabil olmaz Yumruklandıkça ruhumuzun daha
derin tabakalarına iner
Çünkü inançlarım muhakemenin ulaşamadığı bir alemde meydana gelmektedir
Kökleri aynı zamanda benliğimin pek derinlerinde bulunduğundan,
muhakeme ile benden koparılamazlar Bu sebepten inanılmayan, sadece ilmin
ölçüüleriyle tartılarak aklın karşısına çıkarılan her fikir, her hakikat,
eksik veya aldatıcıdır
İnanma, bir harekettir ve benliğin varlıklar üzerine doğru yaptığı bir
harekettir Tuhun tabiata uzanması, onda devamı gibi bir şeydir Ruhun,
tabiatı istilasıdır
Gerçek aşıklar aşkın aşıklarıdır
Aşkın kendi kendisini yakan ateşinde sevenle sevilen,
isteyenle istenen, varlıkla var eden birleşir
Eşya ile temaşa, kainatla şuur, birle bütün bağdaşır
Düşünce hareketleşir, varlık düşünceleşir
Anlaşılmayan ortadan kalkar, anlatılmayan Bir kalır
İnanmak, benliğin kendi mukadderatı önünde verdiği imtihandır Onu aşk ile
bağrına basanlar, bu imtihanda muvaffak oldular
Benliğin, bütün kuvvetleriyle kendi konusu olan kainatı kucaklayışı demek
olan bu imtihanda aşkın sahipleri başarı kazandılar
Aşkın şahidi ise ızdıraptır Izdırapsız ne hayat hareket, ne de gerçek
düşünce doğabiliyor Her inanma hareketinde sevilen bir ızdırap saklıdır
Sevgisi olmayan hakikate ulaşamıyor, gerçeği bilmiyor ve tam sevgi, gayesine
ulaşmış sevgi, sonsuzluğun sevgisidir
Bu sevgi, vucuttan geçer, bedenden taşar, fani varlıktan kaçar Ruhu
derinlerine doğru kazıyarak orada gaye olarak yine kendini arar
Gerçek aşkın sahipleri, ne servetin, ne şöhretin veya temaşanın, ne de ilmin
ve sanatın aşıklarıdırlar Gerçek aşıklar aşkın aşıklarıdır
Aşkın kendi kendisini yakan ateşinde sevenle sevilen, isteyenle istenen,
varlıkla var eden birleşir Eşya ile temaşa, kainatla şuur, birle bütün
bağdaşır
Düşünce hareketleşir, varlık düşünceleşir Anlaşılmayan ortadan kalkar,
anlatılmayan Bir kalır
İlk ve son ilim budur Millet kültürünün ağacını dikecek ve millet ruhuna
hayat getirecek nesiller, inanışla sevgi mabedinin mihrabında önce tövbe
etmeli,
sonra da inanmayı ve sevmeyi öğrenmelidirler
bağrına basanlar, bu imtihanda muvaffak oldular
Benliğin, bütün kuvvetleriyle kendi konusu olan kainatı kucaklayışı demek
olan bu imtihanda aşkın sahipleri başarı kazandılar
Aşkın şahidi ise ızdıraptır Izdırapsız ne hayat hareket, ne de gerçek
düşünce doğabiliyor Her inanma hareketinde sevilen bir ızdırap saklıdır
Sevgisi olmayan hakikate ulaşamıyor, gerçeği bilmiyor ve tam sevgi, gayesine
ulaşmış sevgi, sonsuzluğun sevgisidir
Bu sevgi, vucuttan geçer, bedenden taşar, fani varlıktan kaçar Ruhu
derinlerine doğru kazıyarak orada gaye olarak yine kendini arar
Gerçek aşkın sahipleri, ne servetin, ne şöhretin veya temaşanın, ne de ilmin
ve sanatın aşıklarıdırlar Gerçek aşıklar aşkın aşıklarıdır
İnanmak, gerçek ve şahsi tanıyış; sevmekse gerçek yaşayıştır İnanmayan
bilmez, taklit eder O ışığını başka kürelerden alan bir kör kandildir
Sevmeyenler, yaşamayanlardır Onlar ölü ruhlardır Her an toprağından taze
hayat fışkıran tarlanın üstüne atılmış kuru kütüklerdir
Dünyamızın tadını onlar alamazlar, hayatın kudretini onlar bilemezler Her
kökünden bir inanış otu biten, her tarafına bir başka şevk saçılmış
dünyamızda
aşk ile inanışın terbiyesini en küçük yaştan itibaren almamış olan nesiller,
bedbaht nesillerdir
Kainata hayrınlıkla bakan, insanlara minnetle çevrilen çocuğu, inanış ve
sevgi aşısı yapmadan hayata salanlar, dünyamızın ilk ve en gaddar
zalimleridir
Sokak ortasında birbirleriyle dalaşıp tekmeleşen yavruları kayıtsız
bakışlarla arkasında bırakarak hayat mücadelesi denen kızıl meydana koşan
mahir menfaat atletleri,
ihmallerinin neden cinayet olduğunu bilemediler Zira onlar muhabbet kaynağı
olması lazım gelen mabette bile menfaat dilendiler; namütenahi aşk ile dolup
taşan dünyamızın
ilahi bahçelerinde hiç de usanmadan kin ve haset devşirdiler
Biliyoruz ki, düşünce, hareketin bizde içselleşmesidir Hakikate kendi iç
dünyamızda temas etmektir Paskal üç türlü hakikat ayırıyordu:
Etin hakikatleri, aklın hakikatleri, imanın hakikatleri Birincisi kör
nefsimizin zenbereği etrafında çevrelenen ve onun tarafından idare edilen
bütün iştahları,
hırsları ve menfaatleri içerisine alıyor
Muvaffakiyetlerimizin dünyasını çenberliyor Kendisiyle ve kendisi sayesinde
kurnazlaşan insanı hayvanlarla birleştiriyor
İkincisi, bizi aklın, tasavvurla iradenin fethettiği bir aleme yükseltiyor
Kendi dar benliğimizden çıkarak bizi bir büyük alem yapıyor
İlmi, temaşayı, mana cevherini sunuyor İnsanı ruh aleminin serdarı yapıyor
Üçüncüsüne gelince, o bizi insani olan varlığımızın da üstüne yükseltiyor
Sonu olan dünyamızdan, sanki bir hamle ile sonsuzluğa ulaştırıyor
Parça iken bütün yapıyor; fani iken ebedi kılıyor Onun varlığıyla, yolcu
iken yol, sermest iken saki, damla iken derya oluyoruz
İnanışta alelade bilginin esas şartı olan şuur ve eşya ikiliği ortadan
kalkmıştır Bu ikisi aynileşmiş, eşya şuura teslim olmuş, onunla kaynaşmış,
ikisi bir varlık kazanmıştır
İnanışın başladığı yerde alelade tanıyış sönükleşir, değersiz ve adeta
manasız kalır İnanış tam olunca da yerini ona bırakır, kaybolur
Filozof Kant, saf akıldan yani muhakemeden pratik akla yani vicdana geçerken
şöyle demişti : Yerine itikadı koymak için, bilgiyi ortadan kaldırmaya
mecbur oldum
İtikad haline gelmeyen afaki bilgi, bize bir yabancıdır ve sürekli hayata
sahip değildir Benim tarafımdan yaşanmamış, kelimenin tam manasiyle benim
olmamıştır
Bu sebepten bana şahsi tatmin vermekten uzaktır Sadece taklit yoluyla,
elden ele dolaşan müşterek bir nesne gibi, bir zaman için dimağda misafir
olmaktadır
Gerçekten benim şahsi malım olmadığından benden koparıp alınır Bugün benim,
yarın başkasının mülkü olur
Umumi görüşler, taklit ile kazanılan iddialar, zümre ve parti ihtirasları ve
bunlara destek olan sebepler hep köksüz, hep temelsiz ve hakikatle alakasız
düşünüşlerdir
Zira bunlar, benliğimin dışında yaşanmış, benim ne hürriyetimin, ne de
şahsiyetimin kaynaklarında kökleri olmayan, derinleri kazılırsa iştihaların
ve etlerin, alışkanlıkların ve taklitlerin vucut verdiği sözede
hakikatlerdir
İnanılan ve sevilense bir yandan şahsiyetimin derinlerinden, öbür yandan
sonsuzluktan hayat ve hakikat alan görüştür
Onun çürütülmesi, yalanlanması kabil olmaz Yumruklandıkça ruhumuzun daha
derin tabakalarına iner
Çünkü inançlarım muhakemenin ulaşamadığı bir alemde meydana gelmektedir
Kökleri aynı zamanda benliğimin pek derinlerinde bulunduğundan,
muhakeme ile benden koparılamazlar Bu sebepten inanılmayan, sadece ilmin
ölçüüleriyle tartılarak aklın karşısına çıkarılan her fikir, her hakikat,
eksik veya aldatıcıdır
İnanma, bir harekettir ve benliğin varlıklar üzerine doğru yaptığı bir
harekettir Tuhun tabiata uzanması, onda devamı gibi bir şeydir Ruhun,
tabiatı istilasıdır
Gerçek aşıklar aşkın aşıklarıdır
Aşkın kendi kendisini yakan ateşinde sevenle sevilen,
isteyenle istenen, varlıkla var eden birleşir
Eşya ile temaşa, kainatla şuur, birle bütün bağdaşır
Düşünce hareketleşir, varlık düşünceleşir
Anlaşılmayan ortadan kalkar, anlatılmayan Bir kalır
İnanmak, benliğin kendi mukadderatı önünde verdiği imtihandır Onu aşk ile
bağrına basanlar, bu imtihanda muvaffak oldular
Benliğin, bütün kuvvetleriyle kendi konusu olan kainatı kucaklayışı demek
olan bu imtihanda aşkın sahipleri başarı kazandılar
Aşkın şahidi ise ızdıraptır Izdırapsız ne hayat hareket, ne de gerçek
düşünce doğabiliyor Her inanma hareketinde sevilen bir ızdırap saklıdır
Sevgisi olmayan hakikate ulaşamıyor, gerçeği bilmiyor ve tam sevgi, gayesine
ulaşmış sevgi, sonsuzluğun sevgisidir
Bu sevgi, vucuttan geçer, bedenden taşar, fani varlıktan kaçar Ruhu
derinlerine doğru kazıyarak orada gaye olarak yine kendini arar
Gerçek aşkın sahipleri, ne servetin, ne şöhretin veya temaşanın, ne de ilmin
ve sanatın aşıklarıdırlar Gerçek aşıklar aşkın aşıklarıdır
Aşkın kendi kendisini yakan ateşinde sevenle sevilen, isteyenle istenen,
varlıkla var eden birleşir Eşya ile temaşa, kainatla şuur, birle bütün
bağdaşır
Düşünce hareketleşir, varlık düşünceleşir Anlaşılmayan ortadan kalkar,
anlatılmayan Bir kalır
İlk ve son ilim budur Millet kültürünün ağacını dikecek ve millet ruhuna
hayat getirecek nesiller, inanışla sevgi mabedinin mihrabında önce tövbe
etmeli,
sonra da inanmayı ve sevmeyi öğrenmelidirler
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.