iltasyazilim
FD Üye
Cennet ile müjdelenmiş olan Ehli sünnet velcemaatin dört büyük mezhebinden biri olan Maliki mezhebinin reisidir
Adı, Malik bin Enes’dir 90 (m 709) senesinde Medine'de doğdu 179 (m 795)’de yine Medine'de vefat etti Eshabı kiramdan olan dedesi Ebu Amr'dır
Tebei tabiinden olan imamı Malik, ilim ve hadis rivayetiyle meşgul olan bir ailede ve çevrede yetişmiştir Dedesi Malik, babası Enes ve amcası Süheyl, hadis rivayeti yapmışlardır Yaşadığı muhit, Peygamber efendimizin yaşamış olduğu ve İslam’ın hükümlerinin vaaz edildiği ve çok ilim ehlinin bulunduğu Medinei münevvere idi
Önce Kur'anı kerimi ezberledi Kendisinin isteği ve ailesinin yardım ve teşvikiyle ilim öğrenmeye başladı Bu hususta kendisine en çok annesi ilgi göstermiştir Annesine, ilim tahsiline gitmek istediğini söyleyince, ona en güzel elbiselerini giydirerek sarığını sarıp: Şimdi git, oku, yazdemiştir Ayrıca oğluna zamanın meşhur âlimi Rabi'at'ur Rey'in yanına gitmesini, ondan ilim ve edep öğrenmesini söylemiştir Bu teşvik üzerine Rabi'a bin Abdurrahman'ın derslerine devam edip, genç yaşta re'ye dayanan fıkıh ilmini öğrendi Diğer âlimlerin de derslerine devam etti ve bilhassa yanından hiç ayrılmadığı hocası Abdurrahman bin Hürmüz'ün derslerinden çok istifade etmiştir
Bu hocası hakkında şöyle derdi:
İbni Hürmüz'ün derslerine onüç sene devam ettim Ondan öyle ilimler öğrendim ki, bunların bir kısmını hiç kimseye söyleyemiyorum O, bid’at ehlini red bakımından ve insanların ihtilaf ettikleri şeyler hususunda onların en bilgilisi idi
İmamı Malik, muhitindeki bütün âlimlerden faydalanmış ve ilim uğrunda büyük fedakârlık göstermiştir Bu hususta her türlü zorluğa katlanmış ve herşeyini harcamış, hatta tahsil uğruna evini dahi satmıştır Kendisi şöyle demiştir: Öğle vakti Hazreti Ömer'in oğlu Abdullah'ın azatlısı olan Nafi'ye giderdim ve kapısında beklerdim Nafi', Hazreti Ömer'den nakledilen ilimleri ve onun oğlu Abdullah'ın ilmini biliyordu Güneşten ve şiddetli sıcaktan korunmak için hiç bir gölge bulamazdım Nafi', dışarı çıkınca edeple selam verirdim ve onu kırmadan arkasından içeri girip, Abdullah bin Ömer şu meselelerde ne buyurmuştur?diye sorardım O da suallerimi cevaplandırırdı
İmamı Malik, Nafi' vasıtasıyla Hazreti Ömer'in ve oğlu Abdullah'ın ilimlerini öğrendi Ayrıca İbni Şihab ezZühri'den ve Said bin elMüseyyib gibi Tabiin'lerden ilim öğrenmiştir Bu hocalarından da ders almak için üstün bir gayret ve edep gösterirdi
İmamı Malik şöyle anlatmıştır:
Bir bayram günüydü Bayram namazını kıldıktan sonra, bugün İbni Şihab'ın boş vakti olur diyerek evine gidip kapısının önüne oturdum Hizmetçisine kapıda kim var bak dediğini duydum, o da kumral yüzlü talebeniz var deyince, onu derhal içeri al demesi üzerine beni içeri aldılar
Biraz bekledim, ibni Şihab yanıma gelip bana Herhalde evine gitmeden buraya geldin, yemek yemedin değil mi?dedi Daha ben hayır demeden yemek hazırlanmasını emredince, Yemeğe ihtiyacım yokdiye mukabelede bulundum Bunun üzerine, öyleyse söyle bakalım ne istiyorsun dedi Bana hadisi şerif öğretmenizi istiyorum efendim deyince, yazı yazacak sahifelerini çıkar dedi Ben de çıkardım ve bana kırk tane hadisi şerif rivayet etti Biraz daha rivayet etmesini isteyince, şimdilik bu kadar yeterdedi
İmamı Malik, Caferi Sadık hazretlerinden de ilim almış, onun sohbetinde bulunmuştur Bu hususta kendisi şöyle anlatır:
Cafer bin Muhammed'e giderdim, o çok yumuşak ve güler yüzlü idi Yanında Resulullah anılınca yüzü sararırdı Onun meclisine uzun zaman devam ettim Her görüşümde ya namaz kılar ya oruçlu olur veya Kur'anı kerim okurdu Abdestsiz hadisi şerif rivayet etmezdi Manasız sözleri hiç ağzına almazdı O takva sahibi, zahid, abid ve âlimlerdendi Yanına geldiğim zaman yaslandığı yastığını alır, mutlaka bana ikram ederdi
Bir gün hocası Ebu'z Zinad'a hadis rivayet ederken rastlamış ve halkasına katılmamıştır Daha sonra hocası bizim halkamıza niçin oturmadın? diye sorunca şu cevabı vermiştir:
Yer dardı, oturamadım Peygamber efendimizin hadisini ayakta dinlemek, edepsizlik olur diye ayakta dinlemek istemedim
Netice itibariyle imamı Malik, ilmini imamı Zühri' den, Yahya bin Said'den, Muhammed ibni Münkedir'den, Hişam bin Amr'dan, Zeyd ibni Eslem'den, Rabi'a bin Abdurrahman ve daha birçok büyük âlimlerden almıştır Üçyüzü Tabiinden, altı yüzü de onların talebelerinden olmak üzere dokuzyüz hocadan hadisi şerif aldı Ayrıca; Eshabı kiramın büyüklerinden Hazreti Ömer'in, Hazreti Osman'ın, Abdullah bin Ömer'in, Abdurrahman bin Avf'ın, Zeyd bin Sabit'in fetvalarını ve vahyin gelişine şahit olan, Peygamber efendimizi görüp Onun hidayet nurundan aydınlanarak, Ondan öğrendiklerini nakleden diğer Eshabın fetvalarını ve kendisinin yetişemediği Tabiinin fetvalarını da öğrenmiştir Akaide dair bilgileri ve diğer bütün ilimleri öğrenip, zamanının en büyük âlimlerinden olup; ictihad derecesine yükselmiştir
Peygamber efendimiz; “Öyle bir zaman gelir ki, insanlar her tarafı ararlar, Medine’deki âlimden daha âlim bir kimse bulamazlar buyurdu Süfyan ve Abdullah ibni Ömer’in azatlısı olan Nafi ve Zühri, Medine’deki âlimden maksat imamı Malik’tir dediler Bu hadisi şerifte, onun geleceği ve üstünlüğü bildirilmiştir
İmamı Malik hazretleri, tahsilini tamamlayıp ilimde yüksek dereceye ulaştıktan sonra ders vermeye, hadis rivayet etmeye ve fetva vermeye başladı Bu işe başlamadan önce de zamanında bulunan büyük âlimlerle ve faziletli kimselerle istişare yapıp, onların da muvafakatını aldı
Bu hususta kendisi şöyle demiştir:
Her isteyen kimse hadis rivayet etmek ve fetva vermek için mescide oturamaz, ilim erbabı ve mescitte itibarı olan kişilerle istişare etmesi gerekir Eğer onlar, kendisini bu işe ehil görürlerse o zaman oturup ders ve fetva verebilir Ben, ilim sahiplerinden yetmiş kişi, benim bu işe ehil olduğuma şahitlik etmedikçe, mescide oturup ders ve fetva vermedim
Kendisinin ehil olduğuna dair yetmiş âlimin şahadetinden sonra ilk önce Peygamber efendimizin mescidinde ders vermeye başladı Hazreti Ömer'in oturduğu yere oturur ve Abdullah bin Mesudun oturduğu evde otururdu Böylece onların yaşadığı yerde ve çevrede, bulunurdu İmamı Malik de imamı a'zam gibi derslerini mescitte verirdi
ElVakıdi der ki:
İmamı Malik mescide gelir, beş vakit namazda ve cenaze namazlarında bulunurdu Hastaları ziyaret eder, gerekli işlerini görür, sonra mescide gidip otururdu Bu sırada talebeleri etrafına toplanıp ders alırlardı Daha sonra rahatsızlığı sebebiyle evinde ders vermeye başladı
İmamı Malik hazretlerinin hadisi şerif dersleri ve vuku bulmuş meselelerle ilgili dersleri yani fetva işleri olmak üzere iki türlü ders meclisi vardı Günlerinin bir kısmını hadisi şerif öğretmeye, bir kısmını da sorulan meselelere fetva vermek için ayırırdı Derslerini evinde vermeye başladıktan sonra evine ders için gelenlere sordururdu, eğer fetva için gelmişlerse dışarı çıkıp fetva verirdi Sonra gidip gusleder, yeni elbiselerini giyer, sarığını sarar, güzel kokular sürünürdü Kendisine bir de kürsü hazırlanırdı Bundan sonra gayet güzel bir kıyafetle hoş kokular sürünmüş olarak, huşu' içerisinde derse gelenlerin yanına çıkardı Hadisi şerif dersi bitinceye kadar öd ağacı yakılır, güzel bir koku yayılırdı
Hac mevsimi hariç, diğer zamanda, Medinelilerden isteyen herkes onun dersine gelirdi Dersleri tamamen evinde vermeye başlayınca, hac mevsiminde dersini dinlemek isteyen o kadar çok olurdu ki, gelenleri evi almazdı Bunun için önce Medinelileri kabul eder, bunlara hadis rivayeti ve fetva verme işi bitince, sonra sırasıyla diğerlerini içeri alırdı Hasen bin Rebi' der ki: Bir defasında imamı Malik'in kapısında idim, onun çağırıcısı önce Hicazlılar içeri girsinler diye çağırdı Onlar çıkınca Şamlılar girsin diye çağırdı Daha sonra Iraklılar girsin diye çağırdı Yanına giren en son ben oldum
İmamı Malik hazretleri, derslerinde vakar ve ciddiyet sahibi olup, lüzumsuz sözlerden tamamen uzak kalırdı Bu hususu, ilim tahsil edenler için de şart koşardı Bir talebesi şöyle dediğini nakleder: İlim tahsil edenlere vakarlı ciddi olmak ve geçmişlerin yolundan gitmek gerekir, ilim sahiplerinin, bilhassa ilmi müzakereler sırasında kendilerini mizahtan uzak tutmaları gerekir Gülmemek ve sadece tebessüm etmek, âlimin uyması gereken adabdandır
Yine bir talebesi şöyle der: İmamı Malik, bizimle oturduğu zaman sanki bizden biri gibi davranırdı Konuşmalarımıza çok sade bir şekilde katılırdı Hadisi şerif okumaya ve anlatmaya başlayınca onun sözleri bize heybet verirdi, sanki o, bizi, biz de onu tanımıyorduk
İmamı Malik hazretleri elli sene müddetle ders ve fetva vermek suretiyle, insanların müşküllerini çözmüş ve kıymetli talebeler yetiştirmiştir Onun talebelerinin her biri memleketlerinin müracaat edilen âlimleri ve rehberi olmuşlardır
İmamı Malik hazretleri, Tefsir, Hadis ve Fıkıh ilminde büyük bir âlim idi Tefsir ilminde, âyeti kerimelerden binlerce dini hüküm çıkaran büyük bir müfessir ve müctehid idi Tefsir ilminde Garibül Kur'anadlı bir eseri vardır Bu eseri kendisinden Halid bin Abdurrahman elMahzumi rivayet etmiştir
Hadis ilminde ise pek meşhur bir âlim ve muhaddistir Amir bin Abdullah ibni Zübeyr bin Avvam, Nuaym bin Abdullah, Zeyd bin Eşlem, Nafi' Mevla ibni Ömer, Seleme bin Dinar, Kadı Şüreyk bin Abdullah Nehai, Salih bin Keysan, İmamı Zühri, Safvan bin Selim ve daha çok sayıda hadis âliminden hadisi şerif rivayet etmiştir Görüşüp, hadisi şerif rivayet ettiği âlimlerin sayısı dokuzyüz civarındadır Hadis ilminde hüccet olduğuna dair ittifak vardır Yazmış olduğu Muvattaadındaki hadis kitabı çok muteber ve kıymetli bir eserdir
İmamı Malik hazretlerinin rivayet ettiği hadisi şerifler ayrıca Kütübi sitte denilen meşhur altı hadis kitabında yer almıştır
Emevi devletinin parlak ve çöküş devrinde Abbasi devletinin kurulup geliştiği ve hakimiyeti elde ettiği bir devirde yaşayan İmamı Malik, çok hadiselere şahit olmuş, bozuk fırkalara karşı Ehli sünnet itikadını savunmuş, insanların doğru yola kavuşması hususunda büyük hizmetler yapmıştır Hicaz'da hadis öğrenme, dini sualleri sorma ve fetva hususunda büyük bir müracaat mercii olan imamı Malik pek çok âlim yetiştirmiştir
Zerkani, (Muvatta kitabını şerh ederken diyor ki, (imamı Malik, meşhur mezhep imamıdır Yükseklerin yükseğidir Aklı kâmil, fadlı aşikârdır Resulullahın hadisi şeriflerinin vârisidir Allah’ın kullarına, Onun dinini yaydı Dokuzyüz âlimle sohbet ve istifade etti Kendisi yüz bin hadisi şerif yazdı Onyedi yaşında ders vermeye başladı Dersinde bulunanlar, hocalarının derslerinde bulunanlardan çok idi Hadis ve fıkıh öğrenmek için kapısına toplanırlardı Kapıcı tutmak zorunda kaldı, önce talebesine, sonra halktan herkese izin verir, içeri girerlerdi Helaya üç günde bir giderdi Helada çok bulunmaktan haya ediyorumderdi (Muvatta kitabını yazınca, kendi ihlasından şüphe etti Kitabı suya koydu Eğer ıslanırsa, bu kitap bana lazım değildirdedi Hiçbir yeri ıslanmadı
Abdurrahman bin Enes, hadis ilminde, şimdi yeryüzünde Malik'den daha emin kimse yoktur Ondan daha akıllı bir şahıs görmedim Süfyanı Sevri, hadiste imamdır Fakat, sünnette imam değildir Evza'i, sünnette imamdır Fakat, hadiste imam değildir, imamı Malik, hadiste de, sünnette de imamdır derdi Yahya bin Sa'id, imamı Malik, Allahü teâlânın kullarına yeryüzünde hüccetidir, derdi
İmamı Şafii, Hadis okunan yerde, Malik, gökteki yıldız gibidir, İlmi ezberlemekte, anlamakta ve korumakta, hiç kimse, Malik gibi olamadı Malik ile Süfyan bin Uyeyne olmasalardı, Hicaz'da ilim kalmazdıderdi
Abdullah, babası Ahmed bin Hanbel'e sordu: Zühri'nin talebeleri arasında en kuvvetli hangisidir? Malik, her ilimde daha kuvvetlidir buyurdu Abdullah ibni Vehb diyor ki, Malik ve Leys olmasalardı, hepimiz sapıtırdık Evza'i, imamı Malik'in ismini işitince, o, âlimlerin âlimi, Medine'nin en büyük âlimi ve Haremeyn'in müftisidir derdi
Süfyan bin Uyeyne, imamı Malik'in vefatını işitince, Yeryüzünde bir benzeri kalmadı Dünyanın imamı idi Hicazın âlimi idi Zamanının hücceti idi Ümmeti Muhammedin güneşi idi Onun yolunda bulunalımdedi
Mus'ab diyor ki, babam, Abdullah bin Zübeyr'den işittim; Malik ile Mescidi nebevi'de idik Biri gelip, Ebu Abdullah Malik hanginizdir dedi Gösterdik Yanına gidip selam verdi Boynuna sarılıp, alnından öptü Rüyada Resulullahı burada oturuyor gördüm (Malik'i çağır) buyurdu Sen geldin Titriyordun (Rahat ol ya Eba Abdullah! Otur, göğsünü aç) buyurdu Açınca her yere güzel kokular yayıldı dedi İmamı Malik ağladı ve rüyanın tabiri ilimdir dedi
İmamı Şafii ile imamı Ahmed bin Hanbel, imamı Malik'in sohbetinde bulunmuşlardır Onun ilminden çok istifade etmişlerdir Bunların, imamı Malik'in talebesinden olması, onun şeref ve üstünlüğüne kâfidir, en büyük vesikadır
Kendisinden daha bir çok kimseler ilim öğrenip, herbiri memleketlerinin âlimi ve insanların rehberi olmuştur Bunlardan bazıları şu zatlardır; Muhammed bin ibrahim bin Dinar, Ebu Haşim ve Abdulaziz bin Ebi Hazım Bunların her biri dinde ehli ictihad sahibi idiler Osman bin Hakem, Abdurrahman ibni Halid, Muin bin İsa, Yahya bin Yahya, Abdullah bin Meslemei Ka'buni, Abdullah bin Vehb gibi daha nice talebesi vardır Bütün bunlar, hadis ilminde mümtaz âlim olan imamı Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed ibni Hanbel, Yahya ibni Main ve diğer hadis âlimlerinin üstadlarıdır Celaleddin Süyuti, imamı Malik'den hadis rivayet eden 993 zatın isimlerini elifba sırasıyla (Kitabü tezyinil memalik bi menakıbıs Seyyid İmam Malik) adlı kitabında yazmıştır
İmamı Malik hazretleri, herhangi bir dini meselenin hükmünü tayin için, Kur’anı kerime, hadisi şeriflere, ümmetin icmaına ve lüzum olduğunda kıyasa müracaat ederdi
İmamı Malik'in bu usullere göre ictihad ederek çıkardığı hükümlere, rivayet yolu veya Hicaz âlimlerinin yolu denir ki, bu yolun imamı, imamı Malik'dir O, ictihadlarıyla müslümanların işlerinde ve amellerinde uyacakları bir yol gösterdi, bu yola Maliki Mezhebi denilmiştir Ehli sünnet itikadından olan müslümanlardan, amellerini, yani ibadet ve işlerini bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara Malikidenir
İmamı Malik hazretlerinin menkıbelerinden ve sözlerinden bir kısmı şunlardır:
İmamı Şafii buyuruyor ki:
Âlimler anıldığı zaman imamı Malik onlar arasında parlak bir yıldız gibidir Benim üzerimde minneti ve ihsanı ondan çok olanı yoktur
Medine Valisi, imamı Malik'ten, bir ictihadından vaz geçmesini istedi Kabul etmeyince, kırbaçla vurdurdu Her vuruşta, Ya Rabbi, onları affet, çünkü onlar bilmiyorlardiyordu Nihayet bayılıp düştü Sonra ayılınca da: Şahit olunuz, ben hakkımı beni döğenlere helal ettimdedi Halife, valinin cezalandırılması için kendisinden izin isteyince ona: Hayır, ben onu affettimbuyurdu
Hazreti İmam, ilim bakımından ne kadar yüksek ise, ahlak, zühd, takva ve kerem bakımından da öyle yüksek idi İmamı Malik, ilimde ve dinde çok edepliydi Din bilgisine hürmet ve tazimi şaşılacak derecede fazlaydı
Ebu Abdullah Mevla'lLeyseyn şöyle anlatmıştır:
Rüyamda, Resulullahı gördüm Mescitte ayakta duruyordu, insanlar da etrafını sarmıştı İmamı Malik de önünde duruyordu Resulullahın önünde misk dolu bir kap vardı O miskten avuç avuç alıp, İmamı Malik'e veriyordu O da insanlara dağıtıyorduBunu Ebu Abdullah'dan nakleden Matraf; Bu rüyayı imamı Malik'in ilimdeki üstünlüğüne ve sünneti seniyyeye bağlılığına yordumdemiştir
Zehebi, (Tabakatül Huffaz) kitabında İmamı Malik'i şöyle anlatır:
Uzun bir ömür, yüksek bir mertebe, parlak bir zihin, çok geniş bir ilim, keskin anlayış, sahih rivayet, diyanet, adalet, sünneti seniyyeye tâbi, fıkıhta, fetvada kaidelerin sıhhatinde önde gelen bir zat idi Fetva vermede aceleciliği sevmez, çok kere Bilmiyorumderdi Ve İlim kalkanı bilmiyorum demektirbuyururdu
Bir gün Halife Harun Reşid dedi ki:
Ya İmam senin kitaplarını çoğaltıp, her yere göndereceğim Herkesin senin mezhebine uymasını emredeceğim
İmamı Malik hazretleri buyurdu ki:
Ya halife, hadisi şerifte; Ümmetimin âlimlerinin farklı ictihadları rahmettirbuyuruluyor Bu farklı ictihadlar Allahü teâlânın rahmetidir Hepsi hidayet üzeredir Müslümanları bu rahmetten mahrum bırakmak yanlıştırBunun üzerine halife bu arzusundan vazgeçti
Harun Reşid, imamı Malik hazretlerinden her gün evine gelip, oğlu Emin ile Memuna ders vermesini istedi İmamı Malik hazretleri Halifeye buyurdu ki:
Ya halife, uygun olanı çocuklarınızın bizim eve gelip gitmesidir Allahü teâlâ, sizi daha aziz etsin! İlmi aziz ederseniz aziz olursunuz; zelil ederseniz zelil olursunuz, İlim bir kimsenin yanına gitmez, o ilmin yanına gelirBunun üzerine halife, imamı Malik'ten özür diledi ve her gün çocuklarını İmama göndererek ders aldırttı
Malik bin Enes hazretleri ilmiyle amel eden yüksek bir veliydi Buyurdu ki: İlim öğrenmek isteyen kimsenin vakarlı ve Allahü teâlâdan korkması lazımdır İlim, çok rivayet etmek değildir İlim bir nurdur Allahü teâlâ bu nuru sevdiği mümin kullarının kalbine koyarBir defasında da; Eğer elimde imkan olsaydı, Kur'anı kerimi kısa aklıyla, kendi görüşüne göre tefsir edenin boynunu vururdumbuyurdu
İnsanlara hayırlı ve güzel işler yapmalarını tavsiye ederdi Kendisine hayrı olmayan kimsenin başkasına hayrı olmaz İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmazbuyurarak, Peygamber efendimizin; (Kişinin malayaniyi (faydasız şeyleri) terk etmesi, müslümanlığının güzelliğindendir) hadisi şerifini rivayet ederdi İnsanların her sözünün kendisinin leh ve aleyhinde olduğunu bildirerek Peygamber efendimizin; (Bir kişi bir söz söyler de o sözden dolayı Cehennem ateşine düşeceği hatırına gelmez Bir kimse de bir söz söyler, bu sözden dolayı Allahü teâlânın kendisini Cennete koyacağı aklına gelmez) hadisi şerifini rivayet ederdi
Müslümanlar arasında Allahü teâlânın rızasına uygun sevgi ve muhabbetin bulunmasının gerektiğini bildirerek; (Müsafeha ediniz, aranızdaki kin gider Birbirinize hediye veriniz ki, sevişirsiniz ve aranızdaki düşmanlık gider) hadisi şerifini naklederdi
Kibirli ve kendini beğenen kimselerden hoşlanmazdı Bir kimse kendini övmeye başlarsa, değeri düşerbuyururdu
İmamı Malik hazretlerinin Peygamber efendimize karşı olan sevgi, saygı ve edebi sınırsızdı Resulullah efendimizin ismi anıldığı zaman, rengi değişir, yüzü sararırdı Bu durum orada bulunanlara ağır gelirdi Bir gün ona bu husus söylenince, buyurdu ki: Eğer siz benim gördüğümü görseydiniz, bu hâlimi hoş karşılardınız Ben, Muhammed bin Münkedir'i gördüm O hâfızların efendisi idi Ona ne zaman bir hadisi şerif sorulsa ağlamaya başlardı Cafer bin Muhammed, güler yüzlü bir zattı Yanında Resulullah anıldığı zaman yüzü sararırdı O, Resulullahtan bahsettiği zaman mutlaka abdestli olurdu
İmamı Malik hazretlerinin Medinei münevverede hayvana bindiği görülmemiştir
“Resulullah efendimizin mübarek kabrinin bulunduğu bir yerde hayvan üzerinde nasıl gezebilirimbuyururdu
İmamı Malik hazretleri insanlara hadisi şerif okuttuğu sırada bir hadisi şerifi rivayet edeceği zaman abdest alır, sarığını ve elbisesini giyer, sakalını tarar, iki rekat namaz kılar, güzel kokular sürünür, her haliyle bedenini süsler, sonra meclisin baş tarafına vakarlı bir şekilde otururdu Başını önüne eğerdi ve hadisi şerifi okurdu Ona böyle yapmasının sebebi sorulunca; Resulullahın hadisi şerifine saygı göstermek için böyle yapıyorum Eğer âlimler ilme karşı böyle saygı gösterirlerse, Allahü teâlâ da insanlar yanında onların derecesini yükseltir ve devlet adamlarının kalbinde heybetli ve vakarlı kılar Ey ilim talep etmek isteyen kimse! Sen de ilme saygı göster Kim ilme tevazu gösterirse, Allahü teâlâ onu yükseltir Çünkü kim Allahü teâlâ için tevazu ederse, Allahü teâlâ onun derecesini yükseltirbuyurdu
Malik bin Enes hazretleri, kendisinden nasihat isteyen zeki ve anlayışlı bir kimseye; Allahü teâlâdan kork Allahü teâlânın sana lutfettiği nuru günah işlemek suretiyle söndürmebuyurdu
Bir kimse gelip imamı Malik hazretlerinden bâtın (kalb) ilimleriyle ilgili bilgi sordu İmamı Malik hazretleri bu kimsenin sualini hoş karşılamadı ve ona; Bâtın ilmi zahir ilmini öğrendikten sonra öğrenilir Zahiri ilimleri öğrenip onunla amel eden kimseye Allahü teâlâ bâtın ilmini açar Bâtın ilmi ancak kalbin açık olup nurlanması ile elde edilirbuyurup, suali soran şahsa dönüp; Sen açık ve zahir olan şeylere sarıl Bilinmeyen yollara girmekten sakın Bildiklerinle amel et Bilmediklerini, anlayamadığın şeyleri bırakbuyurdu
İmamı Malik hazretleri devlet adamlarına gerekli nasihatte bulunur, hatalarını söylemekten çekinmezdi Ancak hiçbir suretle kimseyi devlete karşı ayaklanmaya teşvik etmezdi Fitne ve fesada asla razı olmazdı Derslerinde fitne ve fesadın karşısında olduğunu her vesileyle anlattı İmamı Malik hazretleri halifelerle, idarecilerle münasebetini kesmedi Onlara vaaz ve nasihatlerde bulunup, hayır tavsiye etti Âlimleri de halifeleri ve idarecileri doğru yolu anlatmaları için teşvik etti Onlara buyurdu ki: Allahü teâlânın, kalbine ilim ve fıkıh koyduğu her müslümana ve her kişiye, elinde kuvvet olan idarecilerin yanına gelip onlara hayrı tavsiye etmesi, onları kötülükten sakındırması borçtur Çünkü onlara bu vazifenin yapılmasıyla dünyanın yüzü değişir ve faziletli bir dünya doğar
Talebelerinden biri ona; İnsanlar sizin devlet adamlarıyla çok sık görüştüğünüzü söylüyorlar, size yakıştıramıyorlardeyince, imamı Malik hazretleri; Bunu bilerek yapıyorum Çünkü bunu yapmasam layık olmayan biriyle görüşür, işleri ona danışırlar Eğer onlarla gidip görüşmesem, bu şehirde Peygamber efendimizin sünnetlerinden işlenip, tutulan kalmazbuyurdu
Medinei münevveredeki Mescidi Nebide hadisi şerif rivayet ediyordu Bu mecliste halife HarunürReşid de vardı İmamı Malik hazretleri; (Âlim ilmini umumdan başkasına tahsis eylese, o ilimden umum ve havas (seçilmişler) istifade edemez) hadisi şerifini rivayet etti HarunürReşid insanlar arasında bu hadisi şerifi yüksek sesle söyledi Bunun üzerine hadisi şerif okumak ve öğrenmek isteyenler, mescide koştular Mescid tamamen doldu İmamı Malik hazretleri; (Allah için tevazu edeni, Allahü teâlâ yükseltir) hadisi şerifini rivayet etti HarunürReşid oturduğu yüksek yerden indi Hadisi şerif dinleyen talebe ile beraber oturdu, sonra kitabı okudu
Buyururdu ki;
İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz
Mescide giren münafıklar, kafesteki serçe kuşlarına benzer Kafesin kapısı açılır açılmaz uçarlar, kaçarlar
Kendisine hayrı olmayan kimsenin, başkasına hayrı olmaz
Eserleri:
Muvatta adındaki hadis kitabı çok kıymetlidir Muvatta'yı kırk senede meydana getirmiştir Çok âlimler bunu şerh etmiştir Bu şerhlerinin en meşhuru elMüdevveneadlı eserdir Bu kitap, hadisi şerifleri fıkıh konularına göre içine almış olup, yazılan ilk hadis kitabıdır Bu kitapta ayrıca imamı Malik'in ictihad ettiği fıkhi mevzular da bulunmaktadır Çeşitli tarihlerde basılmıştır Biri, Yahya bin elLeysi'nin rivayeti; diğeri de imamı a'zamın talebesi Muhammed Şeybani tarafından yapılan iki rivayeti vardır Bu eserinden başka Abdullah bin Abdülhakim Mısri tarafından rivayet edilen Kitabüssünenadlı fıkha dair bir eseri, kadere, kazai hükümlere dair ve fetvalarını bildiren Risale fil fetvagibi eserleri vardır
Adı, Malik bin Enes’dir 90 (m 709) senesinde Medine'de doğdu 179 (m 795)’de yine Medine'de vefat etti Eshabı kiramdan olan dedesi Ebu Amr'dır
Tebei tabiinden olan imamı Malik, ilim ve hadis rivayetiyle meşgul olan bir ailede ve çevrede yetişmiştir Dedesi Malik, babası Enes ve amcası Süheyl, hadis rivayeti yapmışlardır Yaşadığı muhit, Peygamber efendimizin yaşamış olduğu ve İslam’ın hükümlerinin vaaz edildiği ve çok ilim ehlinin bulunduğu Medinei münevvere idi
Önce Kur'anı kerimi ezberledi Kendisinin isteği ve ailesinin yardım ve teşvikiyle ilim öğrenmeye başladı Bu hususta kendisine en çok annesi ilgi göstermiştir Annesine, ilim tahsiline gitmek istediğini söyleyince, ona en güzel elbiselerini giydirerek sarığını sarıp: Şimdi git, oku, yazdemiştir Ayrıca oğluna zamanın meşhur âlimi Rabi'at'ur Rey'in yanına gitmesini, ondan ilim ve edep öğrenmesini söylemiştir Bu teşvik üzerine Rabi'a bin Abdurrahman'ın derslerine devam edip, genç yaşta re'ye dayanan fıkıh ilmini öğrendi Diğer âlimlerin de derslerine devam etti ve bilhassa yanından hiç ayrılmadığı hocası Abdurrahman bin Hürmüz'ün derslerinden çok istifade etmiştir
Bu hocası hakkında şöyle derdi:
İbni Hürmüz'ün derslerine onüç sene devam ettim Ondan öyle ilimler öğrendim ki, bunların bir kısmını hiç kimseye söyleyemiyorum O, bid’at ehlini red bakımından ve insanların ihtilaf ettikleri şeyler hususunda onların en bilgilisi idi
İmamı Malik, muhitindeki bütün âlimlerden faydalanmış ve ilim uğrunda büyük fedakârlık göstermiştir Bu hususta her türlü zorluğa katlanmış ve herşeyini harcamış, hatta tahsil uğruna evini dahi satmıştır Kendisi şöyle demiştir: Öğle vakti Hazreti Ömer'in oğlu Abdullah'ın azatlısı olan Nafi'ye giderdim ve kapısında beklerdim Nafi', Hazreti Ömer'den nakledilen ilimleri ve onun oğlu Abdullah'ın ilmini biliyordu Güneşten ve şiddetli sıcaktan korunmak için hiç bir gölge bulamazdım Nafi', dışarı çıkınca edeple selam verirdim ve onu kırmadan arkasından içeri girip, Abdullah bin Ömer şu meselelerde ne buyurmuştur?diye sorardım O da suallerimi cevaplandırırdı
İmamı Malik, Nafi' vasıtasıyla Hazreti Ömer'in ve oğlu Abdullah'ın ilimlerini öğrendi Ayrıca İbni Şihab ezZühri'den ve Said bin elMüseyyib gibi Tabiin'lerden ilim öğrenmiştir Bu hocalarından da ders almak için üstün bir gayret ve edep gösterirdi
İmamı Malik şöyle anlatmıştır:
Bir bayram günüydü Bayram namazını kıldıktan sonra, bugün İbni Şihab'ın boş vakti olur diyerek evine gidip kapısının önüne oturdum Hizmetçisine kapıda kim var bak dediğini duydum, o da kumral yüzlü talebeniz var deyince, onu derhal içeri al demesi üzerine beni içeri aldılar
Biraz bekledim, ibni Şihab yanıma gelip bana Herhalde evine gitmeden buraya geldin, yemek yemedin değil mi?dedi Daha ben hayır demeden yemek hazırlanmasını emredince, Yemeğe ihtiyacım yokdiye mukabelede bulundum Bunun üzerine, öyleyse söyle bakalım ne istiyorsun dedi Bana hadisi şerif öğretmenizi istiyorum efendim deyince, yazı yazacak sahifelerini çıkar dedi Ben de çıkardım ve bana kırk tane hadisi şerif rivayet etti Biraz daha rivayet etmesini isteyince, şimdilik bu kadar yeterdedi
İmamı Malik, Caferi Sadık hazretlerinden de ilim almış, onun sohbetinde bulunmuştur Bu hususta kendisi şöyle anlatır:
Cafer bin Muhammed'e giderdim, o çok yumuşak ve güler yüzlü idi Yanında Resulullah anılınca yüzü sararırdı Onun meclisine uzun zaman devam ettim Her görüşümde ya namaz kılar ya oruçlu olur veya Kur'anı kerim okurdu Abdestsiz hadisi şerif rivayet etmezdi Manasız sözleri hiç ağzına almazdı O takva sahibi, zahid, abid ve âlimlerdendi Yanına geldiğim zaman yaslandığı yastığını alır, mutlaka bana ikram ederdi
Bir gün hocası Ebu'z Zinad'a hadis rivayet ederken rastlamış ve halkasına katılmamıştır Daha sonra hocası bizim halkamıza niçin oturmadın? diye sorunca şu cevabı vermiştir:
Yer dardı, oturamadım Peygamber efendimizin hadisini ayakta dinlemek, edepsizlik olur diye ayakta dinlemek istemedim
Netice itibariyle imamı Malik, ilmini imamı Zühri' den, Yahya bin Said'den, Muhammed ibni Münkedir'den, Hişam bin Amr'dan, Zeyd ibni Eslem'den, Rabi'a bin Abdurrahman ve daha birçok büyük âlimlerden almıştır Üçyüzü Tabiinden, altı yüzü de onların talebelerinden olmak üzere dokuzyüz hocadan hadisi şerif aldı Ayrıca; Eshabı kiramın büyüklerinden Hazreti Ömer'in, Hazreti Osman'ın, Abdullah bin Ömer'in, Abdurrahman bin Avf'ın, Zeyd bin Sabit'in fetvalarını ve vahyin gelişine şahit olan, Peygamber efendimizi görüp Onun hidayet nurundan aydınlanarak, Ondan öğrendiklerini nakleden diğer Eshabın fetvalarını ve kendisinin yetişemediği Tabiinin fetvalarını da öğrenmiştir Akaide dair bilgileri ve diğer bütün ilimleri öğrenip, zamanının en büyük âlimlerinden olup; ictihad derecesine yükselmiştir
Peygamber efendimiz; “Öyle bir zaman gelir ki, insanlar her tarafı ararlar, Medine’deki âlimden daha âlim bir kimse bulamazlar buyurdu Süfyan ve Abdullah ibni Ömer’in azatlısı olan Nafi ve Zühri, Medine’deki âlimden maksat imamı Malik’tir dediler Bu hadisi şerifte, onun geleceği ve üstünlüğü bildirilmiştir
İmamı Malik hazretleri, tahsilini tamamlayıp ilimde yüksek dereceye ulaştıktan sonra ders vermeye, hadis rivayet etmeye ve fetva vermeye başladı Bu işe başlamadan önce de zamanında bulunan büyük âlimlerle ve faziletli kimselerle istişare yapıp, onların da muvafakatını aldı
Bu hususta kendisi şöyle demiştir:
Her isteyen kimse hadis rivayet etmek ve fetva vermek için mescide oturamaz, ilim erbabı ve mescitte itibarı olan kişilerle istişare etmesi gerekir Eğer onlar, kendisini bu işe ehil görürlerse o zaman oturup ders ve fetva verebilir Ben, ilim sahiplerinden yetmiş kişi, benim bu işe ehil olduğuma şahitlik etmedikçe, mescide oturup ders ve fetva vermedim
Kendisinin ehil olduğuna dair yetmiş âlimin şahadetinden sonra ilk önce Peygamber efendimizin mescidinde ders vermeye başladı Hazreti Ömer'in oturduğu yere oturur ve Abdullah bin Mesudun oturduğu evde otururdu Böylece onların yaşadığı yerde ve çevrede, bulunurdu İmamı Malik de imamı a'zam gibi derslerini mescitte verirdi
ElVakıdi der ki:
İmamı Malik mescide gelir, beş vakit namazda ve cenaze namazlarında bulunurdu Hastaları ziyaret eder, gerekli işlerini görür, sonra mescide gidip otururdu Bu sırada talebeleri etrafına toplanıp ders alırlardı Daha sonra rahatsızlığı sebebiyle evinde ders vermeye başladı
İmamı Malik hazretlerinin hadisi şerif dersleri ve vuku bulmuş meselelerle ilgili dersleri yani fetva işleri olmak üzere iki türlü ders meclisi vardı Günlerinin bir kısmını hadisi şerif öğretmeye, bir kısmını da sorulan meselelere fetva vermek için ayırırdı Derslerini evinde vermeye başladıktan sonra evine ders için gelenlere sordururdu, eğer fetva için gelmişlerse dışarı çıkıp fetva verirdi Sonra gidip gusleder, yeni elbiselerini giyer, sarığını sarar, güzel kokular sürünürdü Kendisine bir de kürsü hazırlanırdı Bundan sonra gayet güzel bir kıyafetle hoş kokular sürünmüş olarak, huşu' içerisinde derse gelenlerin yanına çıkardı Hadisi şerif dersi bitinceye kadar öd ağacı yakılır, güzel bir koku yayılırdı
Hac mevsimi hariç, diğer zamanda, Medinelilerden isteyen herkes onun dersine gelirdi Dersleri tamamen evinde vermeye başlayınca, hac mevsiminde dersini dinlemek isteyen o kadar çok olurdu ki, gelenleri evi almazdı Bunun için önce Medinelileri kabul eder, bunlara hadis rivayeti ve fetva verme işi bitince, sonra sırasıyla diğerlerini içeri alırdı Hasen bin Rebi' der ki: Bir defasında imamı Malik'in kapısında idim, onun çağırıcısı önce Hicazlılar içeri girsinler diye çağırdı Onlar çıkınca Şamlılar girsin diye çağırdı Daha sonra Iraklılar girsin diye çağırdı Yanına giren en son ben oldum
İmamı Malik hazretleri, derslerinde vakar ve ciddiyet sahibi olup, lüzumsuz sözlerden tamamen uzak kalırdı Bu hususu, ilim tahsil edenler için de şart koşardı Bir talebesi şöyle dediğini nakleder: İlim tahsil edenlere vakarlı ciddi olmak ve geçmişlerin yolundan gitmek gerekir, ilim sahiplerinin, bilhassa ilmi müzakereler sırasında kendilerini mizahtan uzak tutmaları gerekir Gülmemek ve sadece tebessüm etmek, âlimin uyması gereken adabdandır
Yine bir talebesi şöyle der: İmamı Malik, bizimle oturduğu zaman sanki bizden biri gibi davranırdı Konuşmalarımıza çok sade bir şekilde katılırdı Hadisi şerif okumaya ve anlatmaya başlayınca onun sözleri bize heybet verirdi, sanki o, bizi, biz de onu tanımıyorduk
İmamı Malik hazretleri elli sene müddetle ders ve fetva vermek suretiyle, insanların müşküllerini çözmüş ve kıymetli talebeler yetiştirmiştir Onun talebelerinin her biri memleketlerinin müracaat edilen âlimleri ve rehberi olmuşlardır
İmamı Malik hazretleri, Tefsir, Hadis ve Fıkıh ilminde büyük bir âlim idi Tefsir ilminde, âyeti kerimelerden binlerce dini hüküm çıkaran büyük bir müfessir ve müctehid idi Tefsir ilminde Garibül Kur'anadlı bir eseri vardır Bu eseri kendisinden Halid bin Abdurrahman elMahzumi rivayet etmiştir
Hadis ilminde ise pek meşhur bir âlim ve muhaddistir Amir bin Abdullah ibni Zübeyr bin Avvam, Nuaym bin Abdullah, Zeyd bin Eşlem, Nafi' Mevla ibni Ömer, Seleme bin Dinar, Kadı Şüreyk bin Abdullah Nehai, Salih bin Keysan, İmamı Zühri, Safvan bin Selim ve daha çok sayıda hadis âliminden hadisi şerif rivayet etmiştir Görüşüp, hadisi şerif rivayet ettiği âlimlerin sayısı dokuzyüz civarındadır Hadis ilminde hüccet olduğuna dair ittifak vardır Yazmış olduğu Muvattaadındaki hadis kitabı çok muteber ve kıymetli bir eserdir
İmamı Malik hazretlerinin rivayet ettiği hadisi şerifler ayrıca Kütübi sitte denilen meşhur altı hadis kitabında yer almıştır
Emevi devletinin parlak ve çöküş devrinde Abbasi devletinin kurulup geliştiği ve hakimiyeti elde ettiği bir devirde yaşayan İmamı Malik, çok hadiselere şahit olmuş, bozuk fırkalara karşı Ehli sünnet itikadını savunmuş, insanların doğru yola kavuşması hususunda büyük hizmetler yapmıştır Hicaz'da hadis öğrenme, dini sualleri sorma ve fetva hususunda büyük bir müracaat mercii olan imamı Malik pek çok âlim yetiştirmiştir
Zerkani, (Muvatta kitabını şerh ederken diyor ki, (imamı Malik, meşhur mezhep imamıdır Yükseklerin yükseğidir Aklı kâmil, fadlı aşikârdır Resulullahın hadisi şeriflerinin vârisidir Allah’ın kullarına, Onun dinini yaydı Dokuzyüz âlimle sohbet ve istifade etti Kendisi yüz bin hadisi şerif yazdı Onyedi yaşında ders vermeye başladı Dersinde bulunanlar, hocalarının derslerinde bulunanlardan çok idi Hadis ve fıkıh öğrenmek için kapısına toplanırlardı Kapıcı tutmak zorunda kaldı, önce talebesine, sonra halktan herkese izin verir, içeri girerlerdi Helaya üç günde bir giderdi Helada çok bulunmaktan haya ediyorumderdi (Muvatta kitabını yazınca, kendi ihlasından şüphe etti Kitabı suya koydu Eğer ıslanırsa, bu kitap bana lazım değildirdedi Hiçbir yeri ıslanmadı
Abdurrahman bin Enes, hadis ilminde, şimdi yeryüzünde Malik'den daha emin kimse yoktur Ondan daha akıllı bir şahıs görmedim Süfyanı Sevri, hadiste imamdır Fakat, sünnette imam değildir Evza'i, sünnette imamdır Fakat, hadiste imam değildir, imamı Malik, hadiste de, sünnette de imamdır derdi Yahya bin Sa'id, imamı Malik, Allahü teâlânın kullarına yeryüzünde hüccetidir, derdi
İmamı Şafii, Hadis okunan yerde, Malik, gökteki yıldız gibidir, İlmi ezberlemekte, anlamakta ve korumakta, hiç kimse, Malik gibi olamadı Malik ile Süfyan bin Uyeyne olmasalardı, Hicaz'da ilim kalmazdıderdi
Abdullah, babası Ahmed bin Hanbel'e sordu: Zühri'nin talebeleri arasında en kuvvetli hangisidir? Malik, her ilimde daha kuvvetlidir buyurdu Abdullah ibni Vehb diyor ki, Malik ve Leys olmasalardı, hepimiz sapıtırdık Evza'i, imamı Malik'in ismini işitince, o, âlimlerin âlimi, Medine'nin en büyük âlimi ve Haremeyn'in müftisidir derdi
Süfyan bin Uyeyne, imamı Malik'in vefatını işitince, Yeryüzünde bir benzeri kalmadı Dünyanın imamı idi Hicazın âlimi idi Zamanının hücceti idi Ümmeti Muhammedin güneşi idi Onun yolunda bulunalımdedi
Mus'ab diyor ki, babam, Abdullah bin Zübeyr'den işittim; Malik ile Mescidi nebevi'de idik Biri gelip, Ebu Abdullah Malik hanginizdir dedi Gösterdik Yanına gidip selam verdi Boynuna sarılıp, alnından öptü Rüyada Resulullahı burada oturuyor gördüm (Malik'i çağır) buyurdu Sen geldin Titriyordun (Rahat ol ya Eba Abdullah! Otur, göğsünü aç) buyurdu Açınca her yere güzel kokular yayıldı dedi İmamı Malik ağladı ve rüyanın tabiri ilimdir dedi
İmamı Şafii ile imamı Ahmed bin Hanbel, imamı Malik'in sohbetinde bulunmuşlardır Onun ilminden çok istifade etmişlerdir Bunların, imamı Malik'in talebesinden olması, onun şeref ve üstünlüğüne kâfidir, en büyük vesikadır
Kendisinden daha bir çok kimseler ilim öğrenip, herbiri memleketlerinin âlimi ve insanların rehberi olmuştur Bunlardan bazıları şu zatlardır; Muhammed bin ibrahim bin Dinar, Ebu Haşim ve Abdulaziz bin Ebi Hazım Bunların her biri dinde ehli ictihad sahibi idiler Osman bin Hakem, Abdurrahman ibni Halid, Muin bin İsa, Yahya bin Yahya, Abdullah bin Meslemei Ka'buni, Abdullah bin Vehb gibi daha nice talebesi vardır Bütün bunlar, hadis ilminde mümtaz âlim olan imamı Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed ibni Hanbel, Yahya ibni Main ve diğer hadis âlimlerinin üstadlarıdır Celaleddin Süyuti, imamı Malik'den hadis rivayet eden 993 zatın isimlerini elifba sırasıyla (Kitabü tezyinil memalik bi menakıbıs Seyyid İmam Malik) adlı kitabında yazmıştır
İmamı Malik hazretleri, herhangi bir dini meselenin hükmünü tayin için, Kur’anı kerime, hadisi şeriflere, ümmetin icmaına ve lüzum olduğunda kıyasa müracaat ederdi
İmamı Malik'in bu usullere göre ictihad ederek çıkardığı hükümlere, rivayet yolu veya Hicaz âlimlerinin yolu denir ki, bu yolun imamı, imamı Malik'dir O, ictihadlarıyla müslümanların işlerinde ve amellerinde uyacakları bir yol gösterdi, bu yola Maliki Mezhebi denilmiştir Ehli sünnet itikadından olan müslümanlardan, amellerini, yani ibadet ve işlerini bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara Malikidenir
İmamı Malik hazretlerinin menkıbelerinden ve sözlerinden bir kısmı şunlardır:
İmamı Şafii buyuruyor ki:
Âlimler anıldığı zaman imamı Malik onlar arasında parlak bir yıldız gibidir Benim üzerimde minneti ve ihsanı ondan çok olanı yoktur
Medine Valisi, imamı Malik'ten, bir ictihadından vaz geçmesini istedi Kabul etmeyince, kırbaçla vurdurdu Her vuruşta, Ya Rabbi, onları affet, çünkü onlar bilmiyorlardiyordu Nihayet bayılıp düştü Sonra ayılınca da: Şahit olunuz, ben hakkımı beni döğenlere helal ettimdedi Halife, valinin cezalandırılması için kendisinden izin isteyince ona: Hayır, ben onu affettimbuyurdu
Hazreti İmam, ilim bakımından ne kadar yüksek ise, ahlak, zühd, takva ve kerem bakımından da öyle yüksek idi İmamı Malik, ilimde ve dinde çok edepliydi Din bilgisine hürmet ve tazimi şaşılacak derecede fazlaydı
Ebu Abdullah Mevla'lLeyseyn şöyle anlatmıştır:
Rüyamda, Resulullahı gördüm Mescitte ayakta duruyordu, insanlar da etrafını sarmıştı İmamı Malik de önünde duruyordu Resulullahın önünde misk dolu bir kap vardı O miskten avuç avuç alıp, İmamı Malik'e veriyordu O da insanlara dağıtıyorduBunu Ebu Abdullah'dan nakleden Matraf; Bu rüyayı imamı Malik'in ilimdeki üstünlüğüne ve sünneti seniyyeye bağlılığına yordumdemiştir
Zehebi, (Tabakatül Huffaz) kitabında İmamı Malik'i şöyle anlatır:
Uzun bir ömür, yüksek bir mertebe, parlak bir zihin, çok geniş bir ilim, keskin anlayış, sahih rivayet, diyanet, adalet, sünneti seniyyeye tâbi, fıkıhta, fetvada kaidelerin sıhhatinde önde gelen bir zat idi Fetva vermede aceleciliği sevmez, çok kere Bilmiyorumderdi Ve İlim kalkanı bilmiyorum demektirbuyururdu
Bir gün Halife Harun Reşid dedi ki:
Ya İmam senin kitaplarını çoğaltıp, her yere göndereceğim Herkesin senin mezhebine uymasını emredeceğim
İmamı Malik hazretleri buyurdu ki:
Ya halife, hadisi şerifte; Ümmetimin âlimlerinin farklı ictihadları rahmettirbuyuruluyor Bu farklı ictihadlar Allahü teâlânın rahmetidir Hepsi hidayet üzeredir Müslümanları bu rahmetten mahrum bırakmak yanlıştırBunun üzerine halife bu arzusundan vazgeçti
Harun Reşid, imamı Malik hazretlerinden her gün evine gelip, oğlu Emin ile Memuna ders vermesini istedi İmamı Malik hazretleri Halifeye buyurdu ki:
Ya halife, uygun olanı çocuklarınızın bizim eve gelip gitmesidir Allahü teâlâ, sizi daha aziz etsin! İlmi aziz ederseniz aziz olursunuz; zelil ederseniz zelil olursunuz, İlim bir kimsenin yanına gitmez, o ilmin yanına gelirBunun üzerine halife, imamı Malik'ten özür diledi ve her gün çocuklarını İmama göndererek ders aldırttı
Malik bin Enes hazretleri ilmiyle amel eden yüksek bir veliydi Buyurdu ki: İlim öğrenmek isteyen kimsenin vakarlı ve Allahü teâlâdan korkması lazımdır İlim, çok rivayet etmek değildir İlim bir nurdur Allahü teâlâ bu nuru sevdiği mümin kullarının kalbine koyarBir defasında da; Eğer elimde imkan olsaydı, Kur'anı kerimi kısa aklıyla, kendi görüşüne göre tefsir edenin boynunu vururdumbuyurdu
İnsanlara hayırlı ve güzel işler yapmalarını tavsiye ederdi Kendisine hayrı olmayan kimsenin başkasına hayrı olmaz İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmazbuyurarak, Peygamber efendimizin; (Kişinin malayaniyi (faydasız şeyleri) terk etmesi, müslümanlığının güzelliğindendir) hadisi şerifini rivayet ederdi İnsanların her sözünün kendisinin leh ve aleyhinde olduğunu bildirerek Peygamber efendimizin; (Bir kişi bir söz söyler de o sözden dolayı Cehennem ateşine düşeceği hatırına gelmez Bir kimse de bir söz söyler, bu sözden dolayı Allahü teâlânın kendisini Cennete koyacağı aklına gelmez) hadisi şerifini rivayet ederdi
Müslümanlar arasında Allahü teâlânın rızasına uygun sevgi ve muhabbetin bulunmasının gerektiğini bildirerek; (Müsafeha ediniz, aranızdaki kin gider Birbirinize hediye veriniz ki, sevişirsiniz ve aranızdaki düşmanlık gider) hadisi şerifini naklederdi
Kibirli ve kendini beğenen kimselerden hoşlanmazdı Bir kimse kendini övmeye başlarsa, değeri düşerbuyururdu
İmamı Malik hazretlerinin Peygamber efendimize karşı olan sevgi, saygı ve edebi sınırsızdı Resulullah efendimizin ismi anıldığı zaman, rengi değişir, yüzü sararırdı Bu durum orada bulunanlara ağır gelirdi Bir gün ona bu husus söylenince, buyurdu ki: Eğer siz benim gördüğümü görseydiniz, bu hâlimi hoş karşılardınız Ben, Muhammed bin Münkedir'i gördüm O hâfızların efendisi idi Ona ne zaman bir hadisi şerif sorulsa ağlamaya başlardı Cafer bin Muhammed, güler yüzlü bir zattı Yanında Resulullah anıldığı zaman yüzü sararırdı O, Resulullahtan bahsettiği zaman mutlaka abdestli olurdu
İmamı Malik hazretlerinin Medinei münevverede hayvana bindiği görülmemiştir
“Resulullah efendimizin mübarek kabrinin bulunduğu bir yerde hayvan üzerinde nasıl gezebilirimbuyururdu
İmamı Malik hazretleri insanlara hadisi şerif okuttuğu sırada bir hadisi şerifi rivayet edeceği zaman abdest alır, sarığını ve elbisesini giyer, sakalını tarar, iki rekat namaz kılar, güzel kokular sürünür, her haliyle bedenini süsler, sonra meclisin baş tarafına vakarlı bir şekilde otururdu Başını önüne eğerdi ve hadisi şerifi okurdu Ona böyle yapmasının sebebi sorulunca; Resulullahın hadisi şerifine saygı göstermek için böyle yapıyorum Eğer âlimler ilme karşı böyle saygı gösterirlerse, Allahü teâlâ da insanlar yanında onların derecesini yükseltir ve devlet adamlarının kalbinde heybetli ve vakarlı kılar Ey ilim talep etmek isteyen kimse! Sen de ilme saygı göster Kim ilme tevazu gösterirse, Allahü teâlâ onu yükseltir Çünkü kim Allahü teâlâ için tevazu ederse, Allahü teâlâ onun derecesini yükseltirbuyurdu
Malik bin Enes hazretleri, kendisinden nasihat isteyen zeki ve anlayışlı bir kimseye; Allahü teâlâdan kork Allahü teâlânın sana lutfettiği nuru günah işlemek suretiyle söndürmebuyurdu
Bir kimse gelip imamı Malik hazretlerinden bâtın (kalb) ilimleriyle ilgili bilgi sordu İmamı Malik hazretleri bu kimsenin sualini hoş karşılamadı ve ona; Bâtın ilmi zahir ilmini öğrendikten sonra öğrenilir Zahiri ilimleri öğrenip onunla amel eden kimseye Allahü teâlâ bâtın ilmini açar Bâtın ilmi ancak kalbin açık olup nurlanması ile elde edilirbuyurup, suali soran şahsa dönüp; Sen açık ve zahir olan şeylere sarıl Bilinmeyen yollara girmekten sakın Bildiklerinle amel et Bilmediklerini, anlayamadığın şeyleri bırakbuyurdu
İmamı Malik hazretleri devlet adamlarına gerekli nasihatte bulunur, hatalarını söylemekten çekinmezdi Ancak hiçbir suretle kimseyi devlete karşı ayaklanmaya teşvik etmezdi Fitne ve fesada asla razı olmazdı Derslerinde fitne ve fesadın karşısında olduğunu her vesileyle anlattı İmamı Malik hazretleri halifelerle, idarecilerle münasebetini kesmedi Onlara vaaz ve nasihatlerde bulunup, hayır tavsiye etti Âlimleri de halifeleri ve idarecileri doğru yolu anlatmaları için teşvik etti Onlara buyurdu ki: Allahü teâlânın, kalbine ilim ve fıkıh koyduğu her müslümana ve her kişiye, elinde kuvvet olan idarecilerin yanına gelip onlara hayrı tavsiye etmesi, onları kötülükten sakındırması borçtur Çünkü onlara bu vazifenin yapılmasıyla dünyanın yüzü değişir ve faziletli bir dünya doğar
Talebelerinden biri ona; İnsanlar sizin devlet adamlarıyla çok sık görüştüğünüzü söylüyorlar, size yakıştıramıyorlardeyince, imamı Malik hazretleri; Bunu bilerek yapıyorum Çünkü bunu yapmasam layık olmayan biriyle görüşür, işleri ona danışırlar Eğer onlarla gidip görüşmesem, bu şehirde Peygamber efendimizin sünnetlerinden işlenip, tutulan kalmazbuyurdu
Medinei münevveredeki Mescidi Nebide hadisi şerif rivayet ediyordu Bu mecliste halife HarunürReşid de vardı İmamı Malik hazretleri; (Âlim ilmini umumdan başkasına tahsis eylese, o ilimden umum ve havas (seçilmişler) istifade edemez) hadisi şerifini rivayet etti HarunürReşid insanlar arasında bu hadisi şerifi yüksek sesle söyledi Bunun üzerine hadisi şerif okumak ve öğrenmek isteyenler, mescide koştular Mescid tamamen doldu İmamı Malik hazretleri; (Allah için tevazu edeni, Allahü teâlâ yükseltir) hadisi şerifini rivayet etti HarunürReşid oturduğu yüksek yerden indi Hadisi şerif dinleyen talebe ile beraber oturdu, sonra kitabı okudu
Buyururdu ki;
İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz
Mescide giren münafıklar, kafesteki serçe kuşlarına benzer Kafesin kapısı açılır açılmaz uçarlar, kaçarlar
Kendisine hayrı olmayan kimsenin, başkasına hayrı olmaz
Eserleri:
Muvatta adındaki hadis kitabı çok kıymetlidir Muvatta'yı kırk senede meydana getirmiştir Çok âlimler bunu şerh etmiştir Bu şerhlerinin en meşhuru elMüdevveneadlı eserdir Bu kitap, hadisi şerifleri fıkıh konularına göre içine almış olup, yazılan ilk hadis kitabıdır Bu kitapta ayrıca imamı Malik'in ictihad ettiği fıkhi mevzular da bulunmaktadır Çeşitli tarihlerde basılmıştır Biri, Yahya bin elLeysi'nin rivayeti; diğeri de imamı a'zamın talebesi Muhammed Şeybani tarafından yapılan iki rivayeti vardır Bu eserinden başka Abdullah bin Abdülhakim Mısri tarafından rivayet edilen Kitabüssünenadlı fıkha dair bir eseri, kadere, kazai hükümlere dair ve fetvalarını bildiren Risale fil fetvagibi eserleri vardır