Peygamber Efendimizin Annesinin vefatı
Peygamberimizin annesinini olumu
Hz Amine'nin vefatı
Kainatın Efendisi, altı yaşında
Bu sırada Hz Amine'nin icine Medine'yi ziyaret arzusu doğdu Maksadı; AbdUlmuttalib'in annesi tarafından kendilerine dayı gelen Adiyy b Neccar Oğullarını gormek, hem de orada medfun bulunan bahtiyar kocasının kabrini ziyaret etmekti
Bu maksatla hazırlıklar yapıldı Gunu gelince Mekke'den biricik oğlu ve dadısı Ummu Eymen'le birlikte hareket etti Amine'nin alemi şen ve neşeli olması lazım gelirken, bilakis huzunle kaplı idi Sanki bir daha bu mukaddes beldeye ve bu Saadet Guneşinin doğuşuna sahne olan mubarek eve kavuşmayacakmış gibi, tekrar tekrar donup Mekke'ye bakıyordu!
Mevsimin en sıcak gunlerinde yaptıkları yorucu bir yolculuktan sonra Medine'ye vardılar Efendimizin dayısı oğullarından Nabiga'nın evine indiler
Hz Amine, bu evin avlusunda bulunan aziz kocasının kabrinin başına gozyaşları icinde yıkılıverdi Gozyaşları, Abdullah'ın kabrinin toprağını bol bol suladı
Peygamber Efendimiz de, ilk defa ruhunda yetimliğin acısını bu manzara karşısında duydu O da, muhterem pederinin kabrine damla damla gozyaşı serpti
Sanki, bu damlalar, Hz Abdullah'a bir gul demeti yerine takdim ediliyordu!
Hz Amine, Kainatın Efendisi oğluyla Medine'de bir ay kaldıktan sonra, Mekke'ye donmeye karar verdi Akrabalarıyla vedalaşarak şehirden ayrıldılar
Col seccadesinde uc yolcu: Hz Amine, şanlı evladı ve Ummu Eymen Hepsinin de mana aleminde bir başkalık vardı Aziz anne ve şerefli evladının ruhlarını, ayrılık ve hasret ruzgarı dalga dalga dovuyordu
Henuz genc yaşta ve evliliklerinin ilk aylarında ebedi aleme yolcu ettiği kocasını hatırlayan Hz Amine'nin gozleri oluk oluk su akıtan bir pınarı andırıyordu ResUli Kibriya Efendimiz de, aziz annesinin bui gozyaşlarına dayanamıyor, o da ışıl ışıl ağlıyordu Damla damla akan gozyaşları, rahmet yağmuru gibi elbisesini ıslatıyordu
Henuz yolu yarılamışlardı ki, Hz Amine aniden rahatsızlandı Peygamberimiz ve Ummu Eymen'i bir telaş kapladı Gittikce şiddetini artıran hastalık karşısında ne yapabilirlerdi?
Ebva Koyu yakınlarında bir ağacın golgesinde konaklamaktan başka ellerinde care yoktu Hz Amine'nin dizlerinden guc kuvvet cekilmişti ve kendisini tutamayarak aniden yere yıkılıverdi Ustunu orttuler Hz Amine, hastalığın şiddeti icinde ter dokuyor, Sevgili Peygamberimiz ise, onu kaybedeceği ve annesiz kalacağı endişesi icinde gozyaşı akıtıyordu Sanki her şey kendileriyle birlikte lal kesilmişti Yerde ses yok, gokte sukUt hakimdi
Hz Amine, yerde halsiz bir şekilde yatıyordu
Bir ara, Peygamberimiz, kendini toparlayarak, Nasılsın anneciğim?diye sordu
Gonlu şefkat hazinesi anne, biricik yavrusunun uzulmesini istemiyordu Şiddetiyle kıvranıp durduğu hastalığının ağır olduğu hissini uyandırmamak icin, İyiyim canım oğlum, bir şeyim yokdiye cevap verdi
Bu birkac kelimelik konuşmadan sonra da kendinden gecti Artık hastalık, konuşacak takati dudaklarından cekip almıştı Bir ara Sudediği işitildi Yaydan fırlayan ok hızıyla Peygamber Efendimiz, aziz annesine suyu yetiştirdi
Hz Amine suyu icti Su kabıyla birlikte ciğerparesinin yumuşacık ellerini de tuttu Gozlerini actı Efendimizin nur sacan sımasına doya doya baktı ve ellerini bir anne şefkatiyle okşadı!
Kainatın Efendisi bir ara, annesini biraz doğrultup, başını kucağına aldı Gozlerinden akan mubarek yaşlar, annesinin omuzlarına Nisan yağmuru gibi duşuyordu
Hz Amine'nin ruh ve kalbinde feryadlar kopuyor, fırtınalar esiyordu Kocasını kaybediş ızdırabına, şimdi de oğluyla vedalaşma hasretini mi ekleyecekti? Bu dayanılmaz bir ızdırap, cekilmez bir dert idi Kendisini yakalayan hastalıktan daha cok, bu ayrılık onu yakıp kavuruyordu! Ama ne yapabilirdi? Bu, İlahi Kader'in değişmez hukmuydu!
Hz Amine, kendisini yakalayan hastalıktan kurtulamayacağını artık anlamıştı Son olarak, guneş gibi parlayan nur yavrusunun yuzune, ayrılık ve hasretin verdiği duygu icinde baktı; ellerini doya doya kokladı ve dilinden şu cumleler dokuldu:
Ey, dehşetli olum okundan, Allah'ın yardım ve ihsanıyla 100 deve karşılığında kurtulan zatın oğlu! Allah, seni aziz ve devamlı kılsın Eğer ruyada gorduklerim doğru ise, sen Celal ve bol ikram sahibi olan Allah tarafından Adem Oğullarına helal ve haramı bildirmek uzere peygamber gonderileceksin Sen, ceddin İbrahim'in teslimiyet ve dinini tamamlamak icin gonderileceksin Allah, seni milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten koruyacak ve alıkoyacaktır Her yaşayan olur, her yeni eskir; yaşlanan herkes zeval bulur Her şey fanidir, gider Eivet, ben de oleceğim Fakat, ismim ebedi yadedilecektir Cunku, tertemiz bir evlad doğurmuş, arkamda hayırlı bir yadedici bırakmış bulunuyorum68
Acıklı ve adeta istikbalden haber veren bu sozlerinden sonra, Hz Amine'nin gozleri kaydı ve ruhunu orada Yuce Allah'a teslim etti
Yer, Mekke ile Medine arasında bulunan Ebva Koyu Tarih, Miladi 576
Hz Amine 'nin Defni
Sevgili Peygamberimiz ile Ummu Eymen donakalmışlardı Adeta dilleri tutulmuştu Konuşan, sadece Kainatın Efendisinin gozyaşlarıydı
Ummu Eymen, bir ara kendisini toparladı ve aziz yavrunun gozyaşlarını sildi Sonra da bağrına basarak teselliye calıştı Uzulme, ağlama, canım Muhammed'im!dedi, İlahi Kader'e karşı boynumuz kıldan incedir Can da Onun, mal da; hepsi bize emanet Emaneti nasıl vermişse oyle de alır
Sevgili Peygamberimiz, derin bir ic cektikten sonra, Ben de biliyorum Onun hukmune her zaman boyun eğerim Fakat, anne yuzu, unutulmayacak bir yuzdur O yuzu tekrar goremem diye uzuluyorumdedi; sonra da derhal kendini toparladı ve gozyaşlarını silerek Ummu Eymen'e, Haydi, o, emaneti Sahibine teslim etti Biz de onun na'şını toprağa teslim edelim, rahat etsindedi
Dunyanın en bahtiyar annesi Hz Amine'nin cesedini orada toprağın bağrına tevdi ettiler Ruhu ise, Kainatın Efendisini bağrından cıkardığı icin kim bilir ne kadar yukseklerde meleklerle bayram ediyordu!
Definden Sonra
Annesiz kalan Durri Yetim'i Mekke'ye goturmek vazifesi, dadısı Ummu Eymen'e duştu
Ummu Eymen, yol boyunca ona annesiz kaldığını hissettirmemek icin elinden gelen gayreti esirgemedi Onu oz evladıymış gibi bağrına bastı ve teselliye calıştı Efendimiz de, adeta onu bir anne kabul ederek, Anne, anne!diye cağırırdı Daha sonraları da her gorduğunde ise, Annemden sonra annem!diyerek iltifatta bulunuyordu
Peygamberimizin annesinini olumu
Hz Amine'nin vefatı
Kainatın Efendisi, altı yaşında
Bu sırada Hz Amine'nin icine Medine'yi ziyaret arzusu doğdu Maksadı; AbdUlmuttalib'in annesi tarafından kendilerine dayı gelen Adiyy b Neccar Oğullarını gormek, hem de orada medfun bulunan bahtiyar kocasının kabrini ziyaret etmekti
Bu maksatla hazırlıklar yapıldı Gunu gelince Mekke'den biricik oğlu ve dadısı Ummu Eymen'le birlikte hareket etti Amine'nin alemi şen ve neşeli olması lazım gelirken, bilakis huzunle kaplı idi Sanki bir daha bu mukaddes beldeye ve bu Saadet Guneşinin doğuşuna sahne olan mubarek eve kavuşmayacakmış gibi, tekrar tekrar donup Mekke'ye bakıyordu!
Mevsimin en sıcak gunlerinde yaptıkları yorucu bir yolculuktan sonra Medine'ye vardılar Efendimizin dayısı oğullarından Nabiga'nın evine indiler
Hz Amine, bu evin avlusunda bulunan aziz kocasının kabrinin başına gozyaşları icinde yıkılıverdi Gozyaşları, Abdullah'ın kabrinin toprağını bol bol suladı
Peygamber Efendimiz de, ilk defa ruhunda yetimliğin acısını bu manzara karşısında duydu O da, muhterem pederinin kabrine damla damla gozyaşı serpti
Sanki, bu damlalar, Hz Abdullah'a bir gul demeti yerine takdim ediliyordu!
Hz Amine, Kainatın Efendisi oğluyla Medine'de bir ay kaldıktan sonra, Mekke'ye donmeye karar verdi Akrabalarıyla vedalaşarak şehirden ayrıldılar
Col seccadesinde uc yolcu: Hz Amine, şanlı evladı ve Ummu Eymen Hepsinin de mana aleminde bir başkalık vardı Aziz anne ve şerefli evladının ruhlarını, ayrılık ve hasret ruzgarı dalga dalga dovuyordu
Henuz genc yaşta ve evliliklerinin ilk aylarında ebedi aleme yolcu ettiği kocasını hatırlayan Hz Amine'nin gozleri oluk oluk su akıtan bir pınarı andırıyordu ResUli Kibriya Efendimiz de, aziz annesinin bui gozyaşlarına dayanamıyor, o da ışıl ışıl ağlıyordu Damla damla akan gozyaşları, rahmet yağmuru gibi elbisesini ıslatıyordu
Henuz yolu yarılamışlardı ki, Hz Amine aniden rahatsızlandı Peygamberimiz ve Ummu Eymen'i bir telaş kapladı Gittikce şiddetini artıran hastalık karşısında ne yapabilirlerdi?
Ebva Koyu yakınlarında bir ağacın golgesinde konaklamaktan başka ellerinde care yoktu Hz Amine'nin dizlerinden guc kuvvet cekilmişti ve kendisini tutamayarak aniden yere yıkılıverdi Ustunu orttuler Hz Amine, hastalığın şiddeti icinde ter dokuyor, Sevgili Peygamberimiz ise, onu kaybedeceği ve annesiz kalacağı endişesi icinde gozyaşı akıtıyordu Sanki her şey kendileriyle birlikte lal kesilmişti Yerde ses yok, gokte sukUt hakimdi
Hz Amine, yerde halsiz bir şekilde yatıyordu
Bir ara, Peygamberimiz, kendini toparlayarak, Nasılsın anneciğim?diye sordu
Gonlu şefkat hazinesi anne, biricik yavrusunun uzulmesini istemiyordu Şiddetiyle kıvranıp durduğu hastalığının ağır olduğu hissini uyandırmamak icin, İyiyim canım oğlum, bir şeyim yokdiye cevap verdi
Bu birkac kelimelik konuşmadan sonra da kendinden gecti Artık hastalık, konuşacak takati dudaklarından cekip almıştı Bir ara Sudediği işitildi Yaydan fırlayan ok hızıyla Peygamber Efendimiz, aziz annesine suyu yetiştirdi
Hz Amine suyu icti Su kabıyla birlikte ciğerparesinin yumuşacık ellerini de tuttu Gozlerini actı Efendimizin nur sacan sımasına doya doya baktı ve ellerini bir anne şefkatiyle okşadı!
Kainatın Efendisi bir ara, annesini biraz doğrultup, başını kucağına aldı Gozlerinden akan mubarek yaşlar, annesinin omuzlarına Nisan yağmuru gibi duşuyordu
Hz Amine'nin ruh ve kalbinde feryadlar kopuyor, fırtınalar esiyordu Kocasını kaybediş ızdırabına, şimdi de oğluyla vedalaşma hasretini mi ekleyecekti? Bu dayanılmaz bir ızdırap, cekilmez bir dert idi Kendisini yakalayan hastalıktan daha cok, bu ayrılık onu yakıp kavuruyordu! Ama ne yapabilirdi? Bu, İlahi Kader'in değişmez hukmuydu!
Hz Amine, kendisini yakalayan hastalıktan kurtulamayacağını artık anlamıştı Son olarak, guneş gibi parlayan nur yavrusunun yuzune, ayrılık ve hasretin verdiği duygu icinde baktı; ellerini doya doya kokladı ve dilinden şu cumleler dokuldu:
Ey, dehşetli olum okundan, Allah'ın yardım ve ihsanıyla 100 deve karşılığında kurtulan zatın oğlu! Allah, seni aziz ve devamlı kılsın Eğer ruyada gorduklerim doğru ise, sen Celal ve bol ikram sahibi olan Allah tarafından Adem Oğullarına helal ve haramı bildirmek uzere peygamber gonderileceksin Sen, ceddin İbrahim'in teslimiyet ve dinini tamamlamak icin gonderileceksin Allah, seni milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten koruyacak ve alıkoyacaktır Her yaşayan olur, her yeni eskir; yaşlanan herkes zeval bulur Her şey fanidir, gider Eivet, ben de oleceğim Fakat, ismim ebedi yadedilecektir Cunku, tertemiz bir evlad doğurmuş, arkamda hayırlı bir yadedici bırakmış bulunuyorum68
Acıklı ve adeta istikbalden haber veren bu sozlerinden sonra, Hz Amine'nin gozleri kaydı ve ruhunu orada Yuce Allah'a teslim etti
Yer, Mekke ile Medine arasında bulunan Ebva Koyu Tarih, Miladi 576
Hz Amine 'nin Defni
Sevgili Peygamberimiz ile Ummu Eymen donakalmışlardı Adeta dilleri tutulmuştu Konuşan, sadece Kainatın Efendisinin gozyaşlarıydı
Ummu Eymen, bir ara kendisini toparladı ve aziz yavrunun gozyaşlarını sildi Sonra da bağrına basarak teselliye calıştı Uzulme, ağlama, canım Muhammed'im!dedi, İlahi Kader'e karşı boynumuz kıldan incedir Can da Onun, mal da; hepsi bize emanet Emaneti nasıl vermişse oyle de alır
Sevgili Peygamberimiz, derin bir ic cektikten sonra, Ben de biliyorum Onun hukmune her zaman boyun eğerim Fakat, anne yuzu, unutulmayacak bir yuzdur O yuzu tekrar goremem diye uzuluyorumdedi; sonra da derhal kendini toparladı ve gozyaşlarını silerek Ummu Eymen'e, Haydi, o, emaneti Sahibine teslim etti Biz de onun na'şını toprağa teslim edelim, rahat etsindedi
Dunyanın en bahtiyar annesi Hz Amine'nin cesedini orada toprağın bağrına tevdi ettiler Ruhu ise, Kainatın Efendisini bağrından cıkardığı icin kim bilir ne kadar yukseklerde meleklerle bayram ediyordu!
Definden Sonra
Annesiz kalan Durri Yetim'i Mekke'ye goturmek vazifesi, dadısı Ummu Eymen'e duştu
Ummu Eymen, yol boyunca ona annesiz kaldığını hissettirmemek icin elinden gelen gayreti esirgemedi Onu oz evladıymış gibi bağrına bastı ve teselliye calıştı Efendimiz de, adeta onu bir anne kabul ederek, Anne, anne!diye cağırırdı Daha sonraları da her gorduğunde ise, Annemden sonra annem!diyerek iltifatta bulunuyordu