iltasyazilim
FD Üye
* Her gece ölüyor, her sabah diriliyor muyuz?
İki şey asla ihmal edilmemelidir Okumak ve düşünmek Evet okumayı, düşünmeyi ihmal eden adamın hayatını doğru yaşaması, yaşadığı olayları doğru yorumlaması zordur
Hazine üstünde oturup da dilenen yoksul adamdan farksızdır durumu
Nitekim her gece yatağına yatarken bir bakıma ölür, her sabah kalkarken de yine bir bakıma dirilir; ama yine de sorar:
–Kim gidip de gelmiş öbür alemden? Gidip de dönen var mı?
Halbuki başkalarını bırak, kendisi gidiyor, hem de her gece Yine kendisi geliyor, hem de her sabah Ama gel gör ki, düşünme olmayınca, kendi yaşadığını yorumlayıp da ‘benim hayatımda bile vardır her gece ölmek, her sabah da dirilmek’ diyemiyor, halini ve hayatını gözden geçiremiyor
Belki de insanın bu türlü dalgınlığından olacak ki, Efendimiz (sas) Hazretleri her gece yatağına uzanacağı sırada bizleri düşündüren duasını şöyle yapıyor:
–Bismikellahümme emûtü ve ehyâ!
Beni öldürüp dirilten Allah’ımın ismi ve izniyle yatıyorum yatağıma
Sabah kalkarken de aynı gerçeği hatırlatan şu duayı okuyor:
–Elhamdülillâhillezî ehyana ba‘de mâ emâtena ve ileyhinnüşûr
Beni öldürdükten sonra tekrar dirilten Allah’a hamd olsun Bir gün en son ölüm ve dirilişle ona döneceğiz elbette
Yatarken kalkarken yaptığı bu manidar dualarıyla bizleri ikaz ve irşat eden Efendimiz (sas), her gece ölmüş sayılıp her sabah da yeniden dirilmiş olmayı düşünmemizi tavsiye etmiş oluyor
Ama bu ikaz ve irşadı kim anlar, kim yorumlar!
Elbette okuyan ve düşünen insan Okuma yoksa, düşünme mevcut değilse, her gece gidecek, her sabah da gelecek; ama yine de sormaya devam edecek:
–Kim gitmiş de gelmiş oradan? Var mı gidip de dönen?
Yaşadığını yorumlamayan adam şunu da ekliyor sorusuna:
–Ölen insana kabirde azap olurmuş, mümkün mü?
Bunu soran adam her gece rüyasında çeşitli azaplar görüyor, işkencelere maruz kalıyor, bazan da güzellikler seyrederek uyanıyor Ama yine de soruyor:
–Kabir azabı nasıl olur, mümkün mü?
Halbuki Rabb’imiz insana bu dünyada ölmeyi, dirilmeyi, kabirde azap görmeyi, zihnine yaklaştıracak olaylar yaşatıyor, aklına kapı açıyor; ama iradesini de elinden almıyor, düşünmesini istiyor Buna rağmen düşünmeyen adam hâlâ soruyor:
–Var mı giden gelen, azap gören?
Gariptir ki bunu söyleyen adam, o gece yine ölecek, o sabah yine dirilecek, gece yine korkulu rüyalar görecek Yine de omuzlarını silkip dudaklarını bükecek
Demek ki sebepsiz değilmiş Efendimiz (sas)’in ikazı:
–Tefekkürü saatin hayrun min ibadeti senetin!
Bir saat tefekkür (düşünmek), bir sene (nafile) ibadetten hayırlıdır
İki şey asla ihmal edilmemelidir Okumak ve düşünmek Evet okumayı, düşünmeyi ihmal eden adamın hayatını doğru yaşaması, yaşadığı olayları doğru yorumlaması zordur
Hazine üstünde oturup da dilenen yoksul adamdan farksızdır durumu
Nitekim her gece yatağına yatarken bir bakıma ölür, her sabah kalkarken de yine bir bakıma dirilir; ama yine de sorar:
–Kim gidip de gelmiş öbür alemden? Gidip de dönen var mı?
Halbuki başkalarını bırak, kendisi gidiyor, hem de her gece Yine kendisi geliyor, hem de her sabah Ama gel gör ki, düşünme olmayınca, kendi yaşadığını yorumlayıp da ‘benim hayatımda bile vardır her gece ölmek, her sabah da dirilmek’ diyemiyor, halini ve hayatını gözden geçiremiyor
Belki de insanın bu türlü dalgınlığından olacak ki, Efendimiz (sas) Hazretleri her gece yatağına uzanacağı sırada bizleri düşündüren duasını şöyle yapıyor:
–Bismikellahümme emûtü ve ehyâ!
Beni öldürüp dirilten Allah’ımın ismi ve izniyle yatıyorum yatağıma
Sabah kalkarken de aynı gerçeği hatırlatan şu duayı okuyor:
–Elhamdülillâhillezî ehyana ba‘de mâ emâtena ve ileyhinnüşûr
Beni öldürdükten sonra tekrar dirilten Allah’a hamd olsun Bir gün en son ölüm ve dirilişle ona döneceğiz elbette
Yatarken kalkarken yaptığı bu manidar dualarıyla bizleri ikaz ve irşat eden Efendimiz (sas), her gece ölmüş sayılıp her sabah da yeniden dirilmiş olmayı düşünmemizi tavsiye etmiş oluyor
Ama bu ikaz ve irşadı kim anlar, kim yorumlar!
Elbette okuyan ve düşünen insan Okuma yoksa, düşünme mevcut değilse, her gece gidecek, her sabah da gelecek; ama yine de sormaya devam edecek:
–Kim gitmiş de gelmiş oradan? Var mı gidip de dönen?
Yaşadığını yorumlamayan adam şunu da ekliyor sorusuna:
–Ölen insana kabirde azap olurmuş, mümkün mü?
Bunu soran adam her gece rüyasında çeşitli azaplar görüyor, işkencelere maruz kalıyor, bazan da güzellikler seyrederek uyanıyor Ama yine de soruyor:
–Kabir azabı nasıl olur, mümkün mü?
Halbuki Rabb’imiz insana bu dünyada ölmeyi, dirilmeyi, kabirde azap görmeyi, zihnine yaklaştıracak olaylar yaşatıyor, aklına kapı açıyor; ama iradesini de elinden almıyor, düşünmesini istiyor Buna rağmen düşünmeyen adam hâlâ soruyor:
–Var mı giden gelen, azap gören?
Gariptir ki bunu söyleyen adam, o gece yine ölecek, o sabah yine dirilecek, gece yine korkulu rüyalar görecek Yine de omuzlarını silkip dudaklarını bükecek
Demek ki sebepsiz değilmiş Efendimiz (sas)’in ikazı:
–Tefekkürü saatin hayrun min ibadeti senetin!
Bir saat tefekkür (düşünmek), bir sene (nafile) ibadetten hayırlıdır