Hazreti Süleyman çocuğu ikiye bölecekti ÇOCUĞU İKİYE BÖLECEKTİİki kadın çocuklarını hurma ağacının gölgesine bırakmış, ilerdeki tarlada çapa kazıyorlardı Bir ara canhıraş çocuk feryadı işittiler Başlarını kaldırıp baktıklarında, çocuğun birini kapan bir kurdun kırlara içten gözden kaybolduğunu farkettiler Çocuğun biri gitmiş, biri kalmıştı İşte didişme bundan sonradan başladı İkisi de, kalan çocuğun kendine, kaçırılanın ötekine ait olduğunu iddia ediyor, bir çocuğa ikisi de sahip çıkıyorlardı Mesele büyüdü ve kendi arasında bu işi halledemeyeceklerini anlayınca gidip Dâvud Aleyhisselâm’a durumu anlatmaya karar verdiler Biri çocuğu kucağına aldı, diğeri onun yanına yürüyerek Hazreti Davud’un huzuruna girip meseleyi anlattılar Çocuk kucağında olan kadın, gayet ustalıkla konuşuyor ve diyordu fakat: – Yâ Dâvud, bu kadının çocuğunu kurt kapıp götürdü Hemen benim biricik ciğerpareme sahip çıkıyor, “Kurdun götürdüğü benim değil senin oğlundur diyerek yavrumu elimden olmak istiyor Dâvud Aleyhisselâm endişe içinde bekleyen kadına sordu: – Bu kadının kucağındaki çocuğun senin olduğuna bir delilin yahut şahidin var mıdır? – Hayır yâ Dâvud, biz kırdaydık, etrafta kimse yoktu Bu sebeble ne delil, ne de şâhidim var – O halde çocuk kimin kucağında ise onun sayılır Diğerine iddiasını isbat düşer İddianı isbat edemediğine tarafından, çocuğu sana vazgeçmek için bir sebep yoktur Git çocuğun senin olduğuna dâir şahid getir, der Biri sevinçli, diğeri ağlamaklı olarak dışarı çıkan kadınları, genç bir delikanlı karşılar Bu zat, Hazreti Dâvud Aleyhisselâm’ın oğlu Süleyman’dır Yani, istikbâlin bütün ins ve cinlerine, kurt ve kuşlarına hükmedecek olan saltanat sahibi Nebî’sidir Dirayet ve zekâsının dehşeti daha peygamberlik gelmeden kendini göstermektedir Karşılaştığı kadınların dertlerini sorar Karamsar kadın boynu bükük anlatır: – Bu kadın benim çocuğumu aldı, kurdun kaptığı çocuk kendinindi Ötekisi: – Hayır, kurdun kaptığı çocuk onundu, benim çocuğum budur Bunların: – Senindi, benimdi, münakaşalarını özenle dinleyen istikbâlin Hazreti Süleyman’ı: – Durun durun, ben ikinizi de hoşnut ederim derhal diyerek emir verir: – Çocuğun gövdesini bir vuruşta ikiye ayıran bariz bir kılıç getirin bana! Derhal kocaman bir kılıç getirilir ve Hazreti Süleyman, kılıcın ağzının keskinliğini teftiş ederken şöyle konuşur: – Şu kılıçla çocuğu ikiye ayıracağım, bir parçasını birinize, öteki parçasını da diğerinize vereceğim Böylece ikinizi de hoşnut etmiş olacağım, razı mısınız? Çocuğu kucağında tutan bayan hemen atılır: — Tabiî, hemencecik razı olurum! Öteki, titreyen bir sesle yalvarır: – Aman ya Süleyman, ben dâvamdan vazgeçtim Çocuk onun olsun, yeter fakat, ona bir ziyan gelmesin! Bu kez Hazreti Süleyman şöyle konuşur: – Evet kanunen çocuk kimin elinde ise onundu Çünkü berikinin şahid ve delili yoktu Ama, şu anda istenen kanıt bulunmuş, gereken şahid temin edilmiştir Kıskançlığın yüzünden veya kocanın korkusundan sahip çıktığın yavrunun ikiye bölünmesine razı olan sen, bu yavrunun gerçek annesi olamazsın Bir anne bu kadar şefkatsiz olamaz Çocuğu anında anasına ver, kanıt ve şahid aratarak ona daha artı ıstırap çektirme