nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
HÂTİMİ ESAM
Evliyânın büyüklerinden Adı Hâtim bin Anvân bin Yûsuf elEsam, künyesi Ebû Abdurrahmân'dır Belh'te doğmuştur Doğum târihi emin değildir Hâtimi Esam, Şakîki Belhî'nin talebesi, Ahmedi Hadraveyh'in hocasıdır 852 (H237) senesinde Belh'in bir nahiyesi olan Mâhcer'de vefât etmiştir
Kendisine Esam(sağır) denilmesinin sebebi şudur: Birisi onunla konuşurken kazayla yellendi Hâtimi Esam o şahıs utanmasın diye;Yüksek sesle konuş, ancak yüksek sesle konuşulanları duyabiliyorumdedi ve bu hâlini o kişinin ölümüne dek kırk yıl sürdürdü Bu yüzden ona Esam denilmiştir
Âkıl bâliğ olduğu andan îtibâren, Şakîki Belhî'nin sohbetlerine devâm etti Onun talebesi oldu Şakîki Belhî'den İslâm ilimlerini öğrenerek âlim oldu
Bir gün Şakîki Belhî, Hâtimi Esam'a sordu: Ne değin zamandır buraya geliyor, beni dinliyorsun?Otuz üç seneBu dek zaman içinde benden ne öğrendin, neler istifâde ettin?Sekiz şey istifâde ettimdedi Şakîk, bunu duyunca; Yazıklar olsun sana ey Hâtim! Bütün zamânımı sana harcadım, senin ise, sekiz şeyden pozitif istifâden olmamışdiye fazla üzüldü Hâtim; Ey hocam, doğrusunu istiyorsan, böyledir Bundan fazlasını zâten istemem Bana bu kadar yetişir Çünkü, dünyâda ve âhirette felâketlerden kurtulup ebedî saâdete kavuşmanın, bu sekiz data ile olacağını iyi biliyorumdedi Hocası; Söyle bunları ben de anlayayımbuyurunca;
Hâtim; Ey hocam! Birincisi, insanlara baktım, herkes bir şeyi seçmiş, onu sevmiş gördüm ve bu sevgilerin çoğu, onlara vefat yatağına dek, bâzıları öldüğü vakte dek, bâzıları da mezara girinceye kadar, dostluk ediyor ve daha sonra onları yalnız ve zavallı olarak bırakıp ayrılıyorlar Onunla berâber kimse mezara girmiyor, dert ortağı olmuyor Bu hâli görünce, düşündüm ve kendime dedim ama, dünyâda böylece dost seçmeliyim fakat, mezara benimle gelsin, bana orada dostluk etsin Aradım, taradım, Allahü teâlâya yapılan ibâdetlerden başka, böyle sâdık bir sevgili bulunmadığını gördüm Dost olarak onları seçtim ve onlara sarıldımdedi
Şakîk, bunu duyunca, fazla hoş yapmışsın yâ Hâtim, çok içten söylüyorsun, ikinci faydayı da söyle, anlıyayım dedi
Hâtim dedi fakat: Ey hocam! İkinci faydam; insanlara baktım, herkesi, arzûları, keyifleri arkasında koşuyor, nefsin istekleri arkasından yürüyor gördüm ve şu âyeti kerîmeyi düşündüm: Allahü teâlâdan korkarak nefslerine uymayanlar, kuşkusuz Cennet'e gideceklerdir Fazla düşündüm Kur'ânı kerîmin boyunca içten olduğunu, bilgilerimle, tecrübelerimle, aklımla, vicdânımla anladım ve tâm inandım Nefsimi düşman bile bile, ona aldanmamaya, uymamaya karar verdim ve mücâdeleye başladım Nefsimin açlık ve isteklerini yapmadım Nihâyet teslim olarak, ibâdetlerden kaçan o nefsin, acilen Allahü teâlâya itâata koştuğunu, isteklerden vazgeçtiğini gördüm Şakîk bunları işitince, Allahü teâlâ sana iyilikler versin, ne güzel yapmışsın, üçüncü faydayı da söyle dinleyeyim dedi
Hâtim dedi ki, üçüncü faydam, insanların hâline baktım, cümbür cemaat dünyâda bir sıkıntıya girmiş, bu nedenle dünyâlık toplamağa uğraşıyorlar gördüm, daha sonra şu âyeti kerîmeyi düşündüm: Dünyâ malından, sarıldığınız, sakladığınız her şey, yanınızda kalmıyacak, sizden ayrılacaktır Ancak Allah rızâsı için yaptığınız iyilikler ve ibâdetler sizinle beraber kalacaktırDünyâ için topladıklarımı, Allah yolunda harcadım, fukarâya dağıttım Yâni bâkî kalmaları için, Allahü teâlâya ödünç verdim Şakîk bu sözleri işitince, ne hoş yapmışsın ve ne hoş söylüyorsun yâ Hâtim, dördüncü faydayı da söyle dinliyeyim dedi
Hâtim dedi ancak, dördüncü faydam; insanlara baktım, herkesin başkalarını beğenmediğini gördüm Buna sebeb, birbirlerine hased etmeleri, birbirlerinin mevkilerine, mallarına ve ilimlerine göz dikmeleri olduğunu anladım ve şu âyeti kerîmeye uyarı ettim: Dünyâdaki maddî, mânevî bütün rızıklarını arasında taksim ettikHerkesin ilim, mal, rütbe, evlâd gibi rızıklarının, dünyâ yaratılmadan evvel, ezelde taksim edildiğini, kimsenin elinde bir şey olmadığını ve çalışmağı, sebeblere yapışmayı emrettiğinden, O'na itâat etmiş olmak için, çalışmak lâzım geldiğini ve hased etmenin büyük zararlarından başka, zâten lüzumsuz olduğunu anladım ve Allahü teâlânın ezelde yaptığı taksime ve çalışınca Rabbimin gönderdiğine râzı oldum Bütün müslümanlarla sulh üzere olup herkesi sevdim ve sevildim Şakîk bunları işitince, ne iyi yapmışsın ve ne iyi söylüyorsun; beşinci faydayı da söyle dinliyeyim yâ Hâtim! dedi
Hâtim dedi fakat: Beşinci faydam; insanlara baktım, birçoklarının insanlık şerefini, kıymetini, âmir, müdür olmakta, insanların kendilerine muhtâc olduklarını ve karşılarında eğildiklerini görmekte zannettiklerini ve bununla iftihâr ettiklerini, öğündüklerini gördüm Bâzıları da, kıymet ve şeref, çok mülk ve evlâd ile olur sanarak, bunlarla iftihâr ediyorlar Bir kısmı da insanlık şerefi, malı, parayı, insanların hoşuna gidecek, herkesi eğlendirecek yerlere sarfetmektir sanarak, Allahü teâlânın emrettiği yerlere ve emrettiği şekilde harc edemiyorlar ve bununla öğünüyorlar gördüm ve şu âyeti kerîmeyi düşündüm: En şerefliniz ve en kıymetliniz, Allahü teâlâdan fazla korkanınızdırİnsanların yanıldıklarını, aldandıklarını anladım ve takvâya sarıldım Rabbimin affına ve ihsânlarına kavuşmak için, O'ndan korkarak dînin dışına çıkmadım, haramlardan kaçtım Şakîk bunları işitince, ne güzel söylüyorsun yâ Hâtim, altıncı faydanı da söyle dedi
Hâtim dedi ki, altıncı faydam; insanlara baktım, birbirlerinin mallarına, mevkilerine ve ilimlerine göz dikerek, fırka fırka, parti parti ayrılarak, birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm ve şu âyeti kerîmeyi düşündüm: Sizin düşmanınız şeytandır Yâni sizi, Allah yolundan, müslümanlıktan yarmak için uğraşanlardır Bunları düşman biliniz!Kur'ânı kerîmin dürüst söylediğini bildim Şeytanı ve onun gibi müslümanlarla uğraşanları düşman bilip, sözlerine aldanmadım, onlara uymadım Onların tapındıklarına tapmadım Allahü teâlânın emirlerine itâat ettim Ehli sünnet âlimlerinin gösterdiği yoldan ayrılmadım Kurtuluş yolunun, doğru yolun, yalnız Ehli sünnet yolu olduğuna inandım Nitekim, Allahü teâlâ meâlen; Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayınız O sizin en kesin düşmanınızdır, diye sizden laf almadım mı idi, bana itâat, ibâdet ediniz! Kurtuluş yolu, oysa budurbuyuruyor Onun için müslümanları aldatmağa uğraşanları dinlemedim Muhammed aleyhisselâmın yolunu gösteren Ehli sünnet âlimlerinin kitaplarından ayrılmadım deyince, Şakîk; ne hoş yapmışsın ve ne hoş söylüyorsun, yedinci faydayı da söyle dedi *
Evliyânın büyüklerinden Adı Hâtim bin Anvân bin Yûsuf elEsam, künyesi Ebû Abdurrahmân'dır Belh'te doğmuştur Doğum târihi emin değildir Hâtimi Esam, Şakîki Belhî'nin talebesi, Ahmedi Hadraveyh'in hocasıdır 852 (H237) senesinde Belh'in bir nahiyesi olan Mâhcer'de vefât etmiştir
Kendisine Esam(sağır) denilmesinin sebebi şudur: Birisi onunla konuşurken kazayla yellendi Hâtimi Esam o şahıs utanmasın diye;Yüksek sesle konuş, ancak yüksek sesle konuşulanları duyabiliyorumdedi ve bu hâlini o kişinin ölümüne dek kırk yıl sürdürdü Bu yüzden ona Esam denilmiştir
Âkıl bâliğ olduğu andan îtibâren, Şakîki Belhî'nin sohbetlerine devâm etti Onun talebesi oldu Şakîki Belhî'den İslâm ilimlerini öğrenerek âlim oldu
Bir gün Şakîki Belhî, Hâtimi Esam'a sordu: Ne değin zamandır buraya geliyor, beni dinliyorsun?Otuz üç seneBu dek zaman içinde benden ne öğrendin, neler istifâde ettin?Sekiz şey istifâde ettimdedi Şakîk, bunu duyunca; Yazıklar olsun sana ey Hâtim! Bütün zamânımı sana harcadım, senin ise, sekiz şeyden pozitif istifâden olmamışdiye fazla üzüldü Hâtim; Ey hocam, doğrusunu istiyorsan, böyledir Bundan fazlasını zâten istemem Bana bu kadar yetişir Çünkü, dünyâda ve âhirette felâketlerden kurtulup ebedî saâdete kavuşmanın, bu sekiz data ile olacağını iyi biliyorumdedi Hocası; Söyle bunları ben de anlayayımbuyurunca;
Hâtim; Ey hocam! Birincisi, insanlara baktım, herkes bir şeyi seçmiş, onu sevmiş gördüm ve bu sevgilerin çoğu, onlara vefat yatağına dek, bâzıları öldüğü vakte dek, bâzıları da mezara girinceye kadar, dostluk ediyor ve daha sonra onları yalnız ve zavallı olarak bırakıp ayrılıyorlar Onunla berâber kimse mezara girmiyor, dert ortağı olmuyor Bu hâli görünce, düşündüm ve kendime dedim ama, dünyâda böylece dost seçmeliyim fakat, mezara benimle gelsin, bana orada dostluk etsin Aradım, taradım, Allahü teâlâya yapılan ibâdetlerden başka, böyle sâdık bir sevgili bulunmadığını gördüm Dost olarak onları seçtim ve onlara sarıldımdedi
Şakîk, bunu duyunca, fazla hoş yapmışsın yâ Hâtim, çok içten söylüyorsun, ikinci faydayı da söyle, anlıyayım dedi
Hâtim dedi fakat: Ey hocam! İkinci faydam; insanlara baktım, herkesi, arzûları, keyifleri arkasında koşuyor, nefsin istekleri arkasından yürüyor gördüm ve şu âyeti kerîmeyi düşündüm: Allahü teâlâdan korkarak nefslerine uymayanlar, kuşkusuz Cennet'e gideceklerdir Fazla düşündüm Kur'ânı kerîmin boyunca içten olduğunu, bilgilerimle, tecrübelerimle, aklımla, vicdânımla anladım ve tâm inandım Nefsimi düşman bile bile, ona aldanmamaya, uymamaya karar verdim ve mücâdeleye başladım Nefsimin açlık ve isteklerini yapmadım Nihâyet teslim olarak, ibâdetlerden kaçan o nefsin, acilen Allahü teâlâya itâata koştuğunu, isteklerden vazgeçtiğini gördüm Şakîk bunları işitince, Allahü teâlâ sana iyilikler versin, ne güzel yapmışsın, üçüncü faydayı da söyle dinleyeyim dedi
Hâtim dedi ki, üçüncü faydam, insanların hâline baktım, cümbür cemaat dünyâda bir sıkıntıya girmiş, bu nedenle dünyâlık toplamağa uğraşıyorlar gördüm, daha sonra şu âyeti kerîmeyi düşündüm: Dünyâ malından, sarıldığınız, sakladığınız her şey, yanınızda kalmıyacak, sizden ayrılacaktır Ancak Allah rızâsı için yaptığınız iyilikler ve ibâdetler sizinle beraber kalacaktırDünyâ için topladıklarımı, Allah yolunda harcadım, fukarâya dağıttım Yâni bâkî kalmaları için, Allahü teâlâya ödünç verdim Şakîk bu sözleri işitince, ne hoş yapmışsın ve ne hoş söylüyorsun yâ Hâtim, dördüncü faydayı da söyle dinliyeyim dedi
Hâtim dedi ancak, dördüncü faydam; insanlara baktım, herkesin başkalarını beğenmediğini gördüm Buna sebeb, birbirlerine hased etmeleri, birbirlerinin mevkilerine, mallarına ve ilimlerine göz dikmeleri olduğunu anladım ve şu âyeti kerîmeye uyarı ettim: Dünyâdaki maddî, mânevî bütün rızıklarını arasında taksim ettikHerkesin ilim, mal, rütbe, evlâd gibi rızıklarının, dünyâ yaratılmadan evvel, ezelde taksim edildiğini, kimsenin elinde bir şey olmadığını ve çalışmağı, sebeblere yapışmayı emrettiğinden, O'na itâat etmiş olmak için, çalışmak lâzım geldiğini ve hased etmenin büyük zararlarından başka, zâten lüzumsuz olduğunu anladım ve Allahü teâlânın ezelde yaptığı taksime ve çalışınca Rabbimin gönderdiğine râzı oldum Bütün müslümanlarla sulh üzere olup herkesi sevdim ve sevildim Şakîk bunları işitince, ne iyi yapmışsın ve ne iyi söylüyorsun; beşinci faydayı da söyle dinliyeyim yâ Hâtim! dedi
Hâtim dedi fakat: Beşinci faydam; insanlara baktım, birçoklarının insanlık şerefini, kıymetini, âmir, müdür olmakta, insanların kendilerine muhtâc olduklarını ve karşılarında eğildiklerini görmekte zannettiklerini ve bununla iftihâr ettiklerini, öğündüklerini gördüm Bâzıları da, kıymet ve şeref, çok mülk ve evlâd ile olur sanarak, bunlarla iftihâr ediyorlar Bir kısmı da insanlık şerefi, malı, parayı, insanların hoşuna gidecek, herkesi eğlendirecek yerlere sarfetmektir sanarak, Allahü teâlânın emrettiği yerlere ve emrettiği şekilde harc edemiyorlar ve bununla öğünüyorlar gördüm ve şu âyeti kerîmeyi düşündüm: En şerefliniz ve en kıymetliniz, Allahü teâlâdan fazla korkanınızdırİnsanların yanıldıklarını, aldandıklarını anladım ve takvâya sarıldım Rabbimin affına ve ihsânlarına kavuşmak için, O'ndan korkarak dînin dışına çıkmadım, haramlardan kaçtım Şakîk bunları işitince, ne güzel söylüyorsun yâ Hâtim, altıncı faydanı da söyle dedi
Hâtim dedi ki, altıncı faydam; insanlara baktım, birbirlerinin mallarına, mevkilerine ve ilimlerine göz dikerek, fırka fırka, parti parti ayrılarak, birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm ve şu âyeti kerîmeyi düşündüm: Sizin düşmanınız şeytandır Yâni sizi, Allah yolundan, müslümanlıktan yarmak için uğraşanlardır Bunları düşman biliniz!Kur'ânı kerîmin dürüst söylediğini bildim Şeytanı ve onun gibi müslümanlarla uğraşanları düşman bilip, sözlerine aldanmadım, onlara uymadım Onların tapındıklarına tapmadım Allahü teâlânın emirlerine itâat ettim Ehli sünnet âlimlerinin gösterdiği yoldan ayrılmadım Kurtuluş yolunun, doğru yolun, yalnız Ehli sünnet yolu olduğuna inandım Nitekim, Allahü teâlâ meâlen; Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayınız O sizin en kesin düşmanınızdır, diye sizden laf almadım mı idi, bana itâat, ibâdet ediniz! Kurtuluş yolu, oysa budurbuyuruyor Onun için müslümanları aldatmağa uğraşanları dinlemedim Muhammed aleyhisselâmın yolunu gösteren Ehli sünnet âlimlerinin kitaplarından ayrılmadım deyince, Şakîk; ne hoş yapmışsın ve ne hoş söylüyorsun, yedinci faydayı da söyle dedi *